Arama

Deniz hakkında bilgi verir misiniz?

Güncelleme: 17 Şubat 2012 Gösterim: 1.717 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
deniz hakkında bilgi
Sponsorlu Bağlantılar
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
17 Şubat 2012       Mesaj #2
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Denizler
Açgözlülüğü yüzünden dokunduğu her şeyi altına dönüştürmeyi dileyen eşek kulaklı Kral Midas’abenzeyecek sonumuz! Midas’ın hikayesi bir efsane belki ama, biz gerçeği yaşıyoruz ve sahip olduklarımızın değerini bilmeden geçiyor ömrümüz…
Sponsorlu Bağlantılar
Engin derinliklerin altındaki büyük, göz kamaştırıcı dünyayı gördünüz mü hiç? Derinlerdeki yaşamdan birkaç fotoğrafın da bulunduğu bu bölümde, denizin hayatımızdaki yeri ve ona zarar veren unsurlar hakkında verilen ayrıntılı bilgilerle denizlerimizi daha yakından tanıyalım...

Ve yaşamın bir ucundan da biz tutalım!
Yerkürenin yaklaşık dörtte üçü deniz sularıyla kaplıdır. Bunun önemli bir bölümü Güney Yarıküre'de yer alır. Kıtaların arasında Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu bulunur. Bunların kıtaların içine girmiş ya da arasında kalmış parçalarına da kenar denizi adı verilir. Deniz suyunda görülen hareketlere akıntılar, gelgit ve rüzgarlar yol açar.

Deniz Suyu,

Karaların üstündeki sularla deniz suyu arasındaki en önemli ayrım içerdikleri tuz oranında görülür. Deniz suyunun tuzluluğu okyanuslarda ortalama binde 35’tir, yani 1.000 gr suda 35 gr tuz bulunur. Buna yüzde 88,8 oranındaki klo bileşimleri neden olur; en büyük pay da yüzde 77,7 ile sodyum klorüre, yani sofra tuzuna aittir. Deniz suyunda çözülmüş halde magnezyum klorür, magnezyum sülfat, potasyum klorür, potasyum sülfat, kalsiyum karbonat ve kalsiyum sülfat ile çeşitli brom bileşikleri de bulunur. Bir denizin tuzluluk oranı buharlaşmaya ve o denize karışan tatlı sulara bağlı olarak değişebilir.
Az sayıda akarsuyun döküldüğü ve buharlaşmanın yüksek olduğu Kızıldeniz gibi denizlerde tuzluluk oranı binde 40’a, hatta daha yukarı çıkabilir. Buna karşılık Baltık Denizi gibi buharlaşmanın görece az, dökülen ırmakların da fazla olduğu yerlerde tuzluluk oranı binde 3-20 arasında değişir.
Güneş ışınları denizleri de ısıtır. Onun için, özellikle Ekvator çevresinde deniz yüzeyindeki suyun sıcaklığı 30 dereceye kadar çıkabilir. Kutuplara doğru ise sıcaklık düşer ve su, tuzluluk oranına göre –1 ile –1,9 dereceler arasında donar.

Deniz Sularının Hareketi

Rüzgar, gelgit ve akıntılar deniz suyunda hareketlere yol açar.
Rüzgarlar ve fırtınalar denizde yalnızca dalgaların oluşmasına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda denizin 100 m derinliğine kadar inebilen etkileriyle akıntılara da neden olabilir. Muson ya da alize gibi sürekli esen rüzgarlar dünyanın dönmesine de bağlı olarak, Kuzey Yarıküre’de sağa, Güney Yarıküre’de de sola doğru yol alan akıntılar oluştururlar. Suyun tuzluluk oranı ile sıcaklığına bağlı olarak deniz suyu yoğunluğunda ortaya çıkan farklılıklar da akıntılara neden olabilir. Bunun sonucunda Humboldt gibi soğuk ve Gulf Stream gibi sıcak su akıntıları ortaya çıkar ve bunlar çevrelerindeki iklim koşullarını da etkiler. Akıntılar nedeniyle bir yerden boşalan suyun yerine ya yüzeyden ya da denizin altından karşı akıntıyla yeni su kütleleri gelir ve böylece deniz suyunda sürekli bir hareket görülür.
Deniz suyu hareketlerine yol açan bir başka etken de gelgittir. Gelgit Ay ile Güneş’in deniz suyu üstündeki çekim gücünden kaynaklanır. Dünya’nın dönmesi ile ortaya çıkan merkezkaç gücü de onlara katılır. Dünya’nın Ay’a dönük yüzündeki sular kabarırken, öteki yerdekiler alçalır. Ay, Dünya çevresinde dolaştıkça kabarma bölgesi de yer değiştirir. Ay, Dünya’nın herhangi bir yerine göre tam çevrimini 24 saat 50 dakikada tamamladığından, yarım günlük gelgit periyodunun süresi 12,5 saattir. Aynı biçimde Güneş de 24 saatlik günlük gelgitlere neden olur. Güneş’in kütlesel çekim kuvvetinin Ay’ınkinin yüzde 46’sı kadar olduğu saptanmıştır. Dünya, Ay ve Güneş üçlüsünün konumlarına göre gelgit kabarmaları ya da alçalmaları ortaya çıkar. Bu gökcisimlerinin üçü de aynı doğru üstündeyse Ay ve Güneş’in çekim kuvvetleri birbirine eklenir. Ama bir dik açı oluşturacak biçimde dururlarsa, Ay ile Güneş’in çekim kuvvetleri birbirlerini zayıflatır. Gelgit olaylarının etkileri karaların konumuna göre değişir. Örneğin kıyılarda, özellikle de ırmak ağızlarında haliçler oluşabilir ya da sular yükseldiği sırada fırtına çıkmasıyla su baskınları ortaya çıkabilir.


Deniz Tabanı

Deniz tabanının profiline bakılacak olursa 200 m’ye kadar yavaş yavaş alçaldığı görülür. Bu noktadan sonra birden hızlı bir düşüşün gözlendiği kıta sahanlığı başlar. Derin denizlerin derinliği 4.000-6.000 m arasında değişir. Burada ayrıca daha derinlere inen çukurlar da vardır. Bu çukurlara örnek olarak derinliği 11.034 m olan Mariana Çukuru verilebilir. Ayrıca okyanusların ortasında okyanus sırtı olarak bilinen, yaklaşık 1.500 km genişliğinde bir deniz altı dağ zinciri uzanır. Bunların zaman zaman su yüzüne kadar çıkan uzantıları, Asor Adaları’nda olduğu gibi, adalar zinciri oluşturur. Okyanus sırtının her iki yanında 20-50 km genişliğindeki çöküntü alanları uzanır. Bu çöküntü alanlarından tabana doğru yükselen magma okyanus tabanının yenilenmesine yol açar. Okyanusların tabanındaki sırt ve çöküntü sistemleri yerkabuğunu oluşturan levhaların tektonik hareketlerinin ve kıtaların sürüklenmesinin bir sonucudur. Deniz tabanının profili adalardan, çukurlardan, hendeklerden, platolardan ve başka yükseltilerden oluşur. Deniz tabanı pek çok çökeltinin yanı sıra, magmanın oluşturduğu korkayaçlarla kaplıdır. Deniz altındaki yanardağların püskürttüğü lavlardan oluşan tipik bir kayaç türü de yastık kayaçtır. Bu kayaçların yastık biçimindeki görünümü lavların su altında çok hızlı bir biçimde soğuyarak katılaşmasından kaynaklanır. Deniz tabanındaki yanardağların püskürmesi, Kızıldeniz’de olduğu gibi mineral yataklarının oluşmasına da yol açabilir. Derin denizlerin bir özelliği de manganez içeren yumrulardır. Bunlar geçen yüzyılın sonundaki Challenger Araştırma Seferi sırasında bulunmuştur. Okyanus tabanının yaklaşık yüzde 10’unu kapladığı sanılan bu manganez-demir bileşiklerinin çapı birkaç santimetreden birkaç metreye kadar değişebilir. Bu yumruların bin yılda 0,1-1 mm kadar büyüdüğü bilinmekle birlikte ortaya çıkış nedenleri bugüne değin açıklanamamıştır. Deniz tabanını kaplayan bir başka madde de tortullardır. Bunların başında deniz tabanının yaklaşık yüzde 28’ini kaplayan derin deniz killeri gelir. Ayrıca ışınlılar, denizkelebekleri ve diyatomeler gibi ölmüş mikroorganizmaların oluşturduğu bir çamur katmanı da derin deniz diplerinde birikmiştir. Karaya yakın sığ suların tabanlarında ince parçalı tortulların yanı sıra, daha iri parçalı kum ve çakıllarla mercan resifleri görülür.

Denizin İnsan Yaşamındaki Yeri ve Önemi

Savaşlardan sonra, özellikle denizlerde ulaşım ağının artmış, insanoğlu denizlere ve iç sulara geleceğin güvencesi olarak bakmayı öğrenmiştir. Büyük dünya savaşlarını yaşayan ve savaş sonrası açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalan insanlık, bir taraftan artan dünya nufusu ve gelişen teknoloji ile birlikte yeni sorunların sahibi olurken diğer taraftan da içinde bulundukları gaflet uykusu ile denizlerin ve iç suların kirlenmesini, bunların doğurduğu sorunların büyümesini görmezlikten gelmiştir. Bu vurdumduymazlık ve gaflet uykusu yüzünden denizlerde 15 – 20 yıl önce başlayan hızlı kirlenme sebebiyle elde edilen su ürünleri miktarı, büyüyen dünya nufusuna orantılı olarak büyük azalma göstermiştir.
Ülkelerin biraz daha fazla su ürünleri elde edebilmeleri için aşırı ve bilinçsiz avcılıkların yanısıra birbirlerinin sularını ihlal eder druma gelmeleri ve hatta bu konuda ülkeler arası soğuk savaşların başlaması aşamasına vardıkları gözlenmektedir. Oysa denizler insanlığın ortak malı olmalıdır ve su ürünleri ülkeler arasında aynı oranda paylaşılmalıdır. Ancak 1940 ve 1950 ’ lerden sonra oluşturulan milletler arası deniz hukuku ile milletler arası ilan edilen sahaların dışında bu konunun uygulanmadığı açıkça görülmektedir.
Belirli bir eko-sistem içinde yer alan toplumlar, kullandıkları üretim teknolojisi sonucu eko dengeyi tahrip etmekte, kısa dönemde geçimlerini sağlama endişesi içinde, uzun vadede geleceğin birçok imkanlarını yok etmektedir.Kirlenmenin en uygun olduğu deniz ortamı, insanlığın gelecekteki besin deposu olma özelliğini hızla kaybetmektedir. Denizlerin biyolojik olarak gelecek için olduğu kadar bugün içinde tehlikelidir. Kirlilik besin zinciri boyunca yürümekte ve insan dahil bütün canlılara zarar vermektedir…


Deniz

Deniz

Yeryüzünün büyük çoğunluğunu kaplayan tuzlu su yığını ya da bu büyük su kütlelerinin belli bir parçası.

Yeryüzünün % 70,8'i olup, toplam 1.370 milyon km3lük yeri doldurur. Kıtaları birbirinden ayıran, büyüklerine okyanus (Atlas, Pasifik, Hint Okyanusu), bunlara bitişik uzantılara kenar deniz, uç uca bağlanmış gibi olanlarına da aradeniz denir. Karaların içine kapanmış büyük sulara göl denildiği hâlde, kimi göllere yanlışlıkla deniz denmektedir (Hazar Denizi, Lut Denizi gibi).

Deniz suyu tuzludur; ortalama olarak 1.000 gr. deniz suyunda 35 gr. tuz bulunmaktadır. Deniz suyunun tuzluluğu, buharlaşma, yağışlar ve akarsuların karışma derecesiyle ilgili olarak azalır ya da çoğalır, kurak ve sıcak yerlerde artar, bol yağmurlu yerlerde azalır. Suyun özgül ağırlığı (yoğunluğu), tuzluluğun artmasıyla çoğalır.

Saydam durumdaki deniz suyu, az bir kalınlıkta renksiz görülürse de, tabaka kalınlaşınca çeşitli renklere girebilir, ancak su ne kadar maviyse o kadar saydam demektir. Çoğunlukla, ekvatoral ve tropikal kuşaklarda deniz suyu mavi, yüksek enlemlerde yeşilimsi mavi, kıyılarda sarımsı yeşil renktedir.

Sıcaklığı enlemlere göre değişir. Sıcak kuşakta 30°C'ı bulmasına karşılık soğuk denizlerde sıfırın altına düşer. Bu düşüş daha fazla olursa, deniz yüzeyi buzlarla kaplanır.

Denizlerdeki bitki topluluğu, karadakilere oranla daha az çeşitlidir ve bunlar deniz yüzeyi ile 400 m derinlik arasındaki yerlerde yaşarlar.

Denizlerin, insan yaşamı üzerinde çok önemli bir yeri vardır. Besin maddesi olarak çeşitli deniz hayvanları (balıklar, kabuklular, istiridyeler vb.), endüstri maddeleri (tuz, potas, sünger), mercan ve inciler bakımından değeri vardır. Bunun yanında denizyoluyla yapılan ulaştırma da önemlidir.


devami icin tiklayin: Denizler Hakkında Genel Bilgi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 0 üye beğendi.
In science we trust.

Benzer Konular

21 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
26 Mart 2013 / Misafir Soru-Cevap
10 Temmuz 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
23 Nisan 2014 / Ziyaretçi Taslak Konular