Arama

Efes antik kentinin en önemli özelliği nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 13 Nisan 2014 Gösterim: 24.452 Cevap: 13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ocak 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
efes antik kentinin en önemli özeliği nedir?
EN İYİ CEVABI LiLyum Çiçeği verdi
Efes Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın oniki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanır. ;)
Sponsorlu Bağlantılar
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
9 Ocak 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

efes antik kentinin en önemli özeliği nedir?

Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'te yer alır. Efes'teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir.

Türkiye'deki Antik Kentler - Efes
Sponsorlu Bağlantılar

Sen sadece aynasin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ocak 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'te yer alır. Efes'teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Şubat 2012       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes'te yer alır. Efes'teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir
LiLyum Çiçeği - avatarı
LiLyum Çiçeği
Ziyaretçi
6 Şubat 2012       Mesaj #5
LiLyum Çiçeği - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Efes Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın oniki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanır. Msn Wink
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Şubat 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Efes Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın oniki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanır. Msn Happy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Şubat 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri’ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitler’e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi’nde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl’dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir.

Antik dünyanın en önemli merkezlerinden biri olan Efes, İ.Ö. 4.bine dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır.


Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır.
Ancak, Efes antik çağdaki önemini yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borçlu değildir. Anadolu’nun eski anatanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes’de yer alır. Bu tapınak dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir.

Efes tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır. Yaklaşık 8 km²lik bir alana yayılan bu kalıntılar içinde kazı-restorasyon ve düzenleme çalışmaları yapılmış, ziyarete açık olan bölümlerdir.
1- Ayasuluk Tepesi (İ.Ö. 3. bine tarihlenen en erken yerleşim ile Bizans Devrine ait, Hıristiyanlık dünyası için büyük önem taşıyan St. Jean Kilisesi),
2- Artemision (İ.Ö. 9-4. yüzyıllara ait önemli bir dini merkez; dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı)
3- Efes (Arkaik-Klasik-Hellenistik-Roma ve Bizans Devri yerleşimi),
4- Selçuk (Selçuklu, Osmanlı Dönemi yerleşimi ve bu yerleşimi barındıran, bugün önemli bir turizm merkezi olan modern kent),

Antik Çağda önemli bir uygarlık merkezi olan Efes bugün de yılda ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret ettiği önemli bir turizm merkezidir.
Efes’teki ilk arkeolojik kazılar British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlamıştır. Wood’un ünlü Artemis Tapınağını bulmaya yönelik bu çalışmalarına 1904 yılından sonra D.G. Hogarth devam etmiştir. Bugün de çalışmalarını sürdüren Avusturyalıların Efes’teki kazıları ilk olarak 1895 yılında Otto Benndorf tarafından başlatılmıştır. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında kesintiye uğrayan çalışmaları 1954 yılından sonra aralıksız devam etmiştir.
Efes’te Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün çalışmalarının yanı sıra 1954 yılından itibaren Efes Müzesi de T.C. Kültür Bakanlığı adına kazı, restorasyon ve düzenleme çalışmalarını sürdürmektedir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2012       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İlk çağların enünlü şehirlerinden biri olan Efes Antik Kenti, K.Menderes nehrinin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur. Tarıma elverişli olan toprakları, Doğu’ya açılan büyük ticaret yolu oluşu, gerek putperestlik gerekse Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar rüya tabircisi Ardemidotus, şair Callinos ve Hipponax, filozof Heraklitos, Ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus’tur. Efes Antik Kenti’nin tarihi M.Ö.6000’lere uzanmaktadır ki bunu, son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen buluntular ortaya çıkarmıştır.

Ayasuluk Tepesi‘nde çivarında yapılan kazılarda burada Erken Tunç Çağından günümüze kadar kesintisiz yerleşmenin varolduğunu göstermiştir. Bu da eski Efes’in Ayasuluk Tepesi‘nde olduğunu, buranın Anadolu kavimleri ve Hititler tarafından iskan edildiğini ispatlamaktadır. Ayrıca Hitit yazılı metinlerinde Apasas olarak geçen kentin bu kent olduğu da kesinleşmiştir. Antik yazarlar Strabon ve Pausinias, tarihçe Herodot, Efes’li şair Callinos gibi antik kaynaklar Efes’in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Leleglerden oluştuğuna işaret etmektedirler.


MÖ 11. yy'da Atina Kralı Kodros’un oğlu Androklos, diğer kolonistler gibi Anadolu’ya gelmiş, Efes Antik Kenti civarına yerleşmiştir. Söylenceye göre; Androklos yeni bir şehir kurmak için yol çıkmadan önce kahine danışır. Kahin ona şehri kuracağı yerin bir balık ve yaban domuzu tarafından gösterileceğini söyler. Adamlarıyla birlikte Anadolu kıyılarına adım adan Androklos yakaladıkları balıkları tavada pişirirken, tavadan fırlayan bir balığın sıçrattığı kıvılcımlar çalıları tutuşturur. Çalıların arkasında bulunan bir yaban domuzu alevlerden korkarak kaçmaya başlar. Bunu Andraklos kahinin söylediklerini hatırlar ve atına binerek yaban domuzunu takip eder ve onu öldürür ve yaban domuzunu öldürdüğü yere kentini kurar. Bu söylence Hadriyan Tapınağı’nın frizlerinde betimlenmiştir. Bu kabartmaların orijinalleri ise Efes Müzesi‘nde sergilenmektedir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2012       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ephesos’un iyi korunmuş yapılarının en büyüğü ve en etkileyicisi tiyatrodur. Yaklaşık 100 yıl önce kazısı yapılan tiyatronun kazı ve onarım çalışmalarına bir proje kapsamında 1993 yılında tekrar başlanmıştır. Ephesos tiyatrosu, Bergama ve Miletos gibi batıya bakışımlı tiyatrolardandır. Bu özelliği, oturduğu arazinin topografik yapısından kaynaklanmaktadır. Arazi, auditoriumun oturabileceği bütün özelliklere sahip olup Bergama Tiyatrosu gibi çok dik olmasa da, oldukça meyilli bir strüktüre sahiptir. Ancak, kuzey ve güney analemma duvarının üst cavealara ulaşabilmesi için yapay bir dolguya gereksinim olmuştur. Çünkü, arazi uçlarda hemen hemen sıfırlanmaktadır. Bundan başka caveada yer yer ana kayanın varlığına dair izler korunagelmiştir. Böylece, auditoriumun orta kesiminde sağlam bir zemin oturduğu kolayca anlaşılmaktadır. Ephesos Tiyatrosu’nun auditoriumu, az rastlanan bir şekilde üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar ima, media ve summa cavealardır. Auditorium bütünüyle içbükey bir kesite sahiptir. Bu durum, antik kaynaklar tarafından da bildirilmekte olup amaç, akustik ve optik kusurları gidermektir. Auditoriumda her birim, daha alt gruplara bölünerek sistematik bir şema oluşturulmuştur. Cavea aralarında iki tane diazoma bulunmakta olup bütün auditorium on iki kerkides, yani basamakla on bir cuneus ya da dilime ayrılmıştır. Ima caveadan sonra, media ve summa caveada kerkideslerin miktarı orantılı olarak artmaktadır; ima caveadaki on iki kerkides’e karşılık, media ve summa cavea da yirmi üç kerkides bulunmaktadır. Tiyatro kendi bünyesi içinde sadece auditoriumda bulunan elli beş bölüme ayrılmıştır. Böyle bir sistemin bir anda yerleşmiş olması beklenmese de tiyatronun, dönemler boyunca yeni isteklere karşılık verecek bir mimari gelişme izlemiş olduğu ortaya çıkmaktadır. Ephesos Tiyatrosu’nda Hellenistik Dönem özelliği gösteren bu kaplama yöntemi, tiyatronun daha sonraki kullanımlarında da orijinale sadık kalınarak devam etmiştir. Bunula beraber bu kaplama bloklarına in-situ olarak rastlanılmamıştır. Böyle bir sistemin olabileceği, sadece kazı sırasında ele geçirilen kaplama bloklarının parçalarından sanılmaktadır. Tiyatroda önceden beri bilinen kuzey analemma duvarı üzerinde yer alan bir yazıt önemli bilgiler vermektedir. Bu yazıt yardımıyla, Roma Dönemi’nde auditorium üzerinde bir velum, yani çadır bezinden yapılmış bir güneşlik bulunduğu öğrenilmektedir. Geç dönemde summa caveanın oturduğu yamacın üzerine bir Bizans kalesinin inşa edildiğine dair önemli kalıntılar bulunmaktadır. Hellenistik Dönem’de yapımına başlanan tiyatronun sahne binası, ilk dönemlerde Priene ve Assos tiyatrolarının sahne binasına (scenae) benzeyen basit bir yapıya sahiptir. Bu dönemde sahne binası auditoriumdan bağımsız olarak orkestra dairesine neredeyse teğet olacak biçimde batıya doğru inşa edilmiştir. Roma Dönemi’nde ise yapı, yeni gereksinmelere cevap verecek şekilde tekrar ele alınmıştır. Ancak tiyatro’da Roma Dönemi’ne ait iki farklı inşaat evresi bulunmaktadır. Böylece ince uzun bir yapı gösteren Hellenistik sahne binası, önden ve arkadan yapılan eklemelerle daha geniş bir form kazanmıştır. Orkestra Hellenistik Dönem’de atnalı biçiminde bir plana sahiptir. Orkestranın tabanı ise ince taneli sıkıştırılmış bir toprak katı ile örtülüdür. Roma Dönemi’nde ise orkestra at nalı şeklini yitirerek yarım daire biçimini almıştır.
batuhan36 - avatarı
batuhan36
Ziyaretçi
16 Şubat 2012       Mesaj #10
batuhan36 - avatarı
Ziyaretçi
Ephesos’un iyi korunmuş yapılarının en büyüğü ve en etkileyicisi tiyatrodur. Yaklaşık 100 yıl önce kazısı yapılan tiyatronun kazı ve onarım çalışmalarına bir proje kapsamında 1993 yılında tekrar başlanmıştır. Ephesos tiyatrosu, Bergama ve Miletos gibi batıya bakışımlı tiyatrolardandır. Bu özelliği, oturduğu arazinin topografik yapısından kaynaklanmaktadır. Arazi, auditoriumun oturabileceği bütün özelliklere sahip olup Bergama Tiyatrosu gibi çok dik olmasa da, oldukça meyilli bir strüktüre sahiptir. Ancak, kuzey ve güney analemma duvarının üst cavealara ulaşabilmesi için yapay bir dolguya gereksinim olmuştur. Çünkü, arazi uçlarda hemen hemen sıfırlanmaktadır. Bundan başka caveada yer yer ana kayanın varlığına dair izler korunagelmiştir. Böylece, auditoriumun orta kesiminde sağlam bir zemin oturduğu kolayca anlaşılmaktadır. Ephesos Tiyatrosu’nun auditoriumu, az rastlanan bir şekilde üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar ima, media ve summa cavealardır. Auditorium bütünüyle içbükey bir kesite sahiptir. Bu durum, antik kaynaklar tarafından da bildirilmekte olup amaç, akustik ve optik kusurları gidermektir. Auditoriumda her birim, daha alt gruplara bölünerek sistematik bir şema oluşturulmuştur. Cavea aralarında iki tane diazoma bulunmakta olup bütün auditorium on iki kerkides, yani basamakla on bir cuneus ya da dilime ayrılmıştır. Ima caveadan sonra, media ve summa caveada kerkideslerin miktarı orantılı olarak artmaktadır; ima caveadaki on iki kerkides’e karşılık, media ve summa cavea da yirmi üç kerkides bulunmaktadır. Tiyatro kendi bünyesi içinde sadece auditoriumda bulunan elli beş bölüme ayrılmıştır. Böyle bir sistemin bir anda yerleşmiş olması beklenmese de tiyatronun, dönemler boyunca yeni isteklere karşılık verecek bir mimari gelişme izlemiş olduğu ortaya çıkmaktadır. Ephesos Tiyatrosu’nda Hellenistik Dönem özelliği gösteren bu kaplama yöntemi, tiyatronun daha sonraki kullanımlarında da orijinale sadık kalınarak devam etmiştir. Bunula beraber bu kaplama bloklarına in-situ olarak rastlanılmamıştır. Böyle bir sistemin olabileceği, sadece kazı sırasında ele geçirilen kaplama bloklarının parçalarından sanılmaktadır. Tiyatroda önceden beri bilinen kuzey analemma duvarı üzerinde yer alan bir yazıt önemli bilgiler vermektedir. Bu yazıt yardımıyla, Roma Dönemi’nde auditorium üzerinde bir velum, yani çadır bezinden yapılmış bir güneşlik bulunduğu öğrenilmektedir. Geç dönemde summa caveanın oturduğu yamacın üzerine bir Bizans kalesinin inşa edildiğine dair önemli kalıntılar bulunmaktadır. Hellenistik Dönem’de yapımına başlanan tiyatronun sahne binası, ilk dönemlerde Priene ve Assos tiyatrolarının sahne binasına (scenae) benzeyen basit bir yapıya sahiptir. Bu dönemde sahne binası auditoriumdan bağımsız olarak orkestra dairesine neredeyse teğet olacak biçimde batıya doğru inşa edilmiştir. Roma Dönemi’nde ise yapı, yeni gereksinmelere cevap verecek şekilde tekrar ele alınmıştır. Ancak tiyatro’da Roma Dönemi’ne ait iki farklı inşaat evresi bulunmaktadır. Böylece ince uzun bir yapı gösteren Hellenistik sahne binası, önden ve arkadan yapılan eklemelerle daha geniş bir form kazanmıştır. Orkestra Hellenistik Dönem’de atnalı biçiminde bir plana sahiptir. Orkestranın tabanı ise ince taneli sıkıştırılmış bir toprak katı ile örtülüdür. Roma Dönemi’nde ise orkestra at nalı şeklini yitirerek yarım daire biçimini almıştır.


Kaynak: Efes antik kentinin en önemli özelliği nedir?

Benzer Konular

3 Mayıs 2014 / HerHangiBiri Genel Mesajlar
5 Temmuz 2015 / Misafir Turizm
12 Ekim 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
28 Kasım 2012 / Misafir Arşive Kaldırılan Konular
2 Temmuz 2016 / _EKSELANS_ Turizm