Arama

Toplum Türleri - İlkel Toplumlar

Güncelleme: 11 Mart 2009 Gösterim: 28.577 Cevap: 2
sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
15 Nisan 2008       Mesaj #1
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
İlkel Toplumlar

Sponsorlu Bağlantılar
Antropologların basit kültürel oluşumları ‘ilkel’ olarak adlandırmaları, o toplumları küçük düşürmek amacı taşımaz.’İlkel’ kelimesi,incelenen toplumun sosyo-ekonomik yapısının niteliği ile ilgilidir.Üretim süreçlerinde ve yaşam ortamında basit teknoloji kullanan,nufusu az,kan bağlarına dayalı,eşitlikçi ve kurumsal olarak uzmanlaşmamış kültürler için kullanılır.İnsanlık tarihinin çok büyük bir bölümü ilkel kültürlerin tarihidir.Tarihte o kadar uzun sayılmayacak bir süre öncesine kadar,yani yaklaşık beşyüz yıl öncesine kadar Afrika, Kuzey Avrasya, Avustralya, Pasifik Adaları ve Amerika’da yayılmış haldeydiler.
Ama 5.000 yıl öncesine gidilirse ilkel kabilelerin bütün dünyada bulunduğunu görürüz.Uygarlık oluşmaya başladıkça kabile kültürü daha karmaşık örgütlenmelere girişti.Böylece etnik gruplara dönüşüm başladı Ancak bu gibi gelişmeler dünya geneli göz önüne alındığında çok sınırlı bölgeleri kapsıyordu.Örneğin Romalılar Breton kabilelerinin bölgelerine girdikçe onları Romalılaştırıyorlardı.
*
İlkel toplumlarda başlıca ekonomik uğraş yabani yiyecek toplamak,balıkçılık,tarım ve hayvancılık olup amaç besin sağlamaktır.Erkek ve kadınların yaptıkları işler birbirinden farklıdır.Yani sosyal işbölümü aile içinde cinsiyete dayalı olarak gerçekleşir.İlkel toplumların yaşamın çetin koşulları karşısında edindikleri bazı özellikler vardır.Örneğin her aile,kendi başına yaşamını sürdürmesi için gerekli ustalığa,araçlara ve kaynaklara sahiptir.Bazı işler için diğer ailelerle işbirliğine gidilir,ama bu yeteneklerin ve araçların varlığı şarttır.
Topluluk sayısı birkaç yüz kişiden oluşur.Ancak işbirliği gerektiren ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesi için en az 30-40 kişiye gereksinim duyulacağı için bu sayı ilkel toplum için alt sınırdır.Üst sınır sayısının miktarını belirleyen en önemli etken yiyecek miktarıdır.Gene de bu tarz bir örgütlenmede birtakım baskı ve gerilimler er-geç oluşacağı için üst sınırın çok fazla olması beklenemez.Bu sebeple barış içinde yaşamayı zorlayacak kadar genişleyen ilkel toplum,zorunlu olarak ikiye bölünür.
*
İlkel yoplumlar,aile kültürleridir.Ana,baba ve çocukların oluşturduğu çekirdek aile,daha büyük birim olan iki veya üç kuşaklı ailenin bir parçasıdır.Örneğin çocukları kriter olarak ele alırsak,büyük anneler,büyük babalar,amcalar,teyzeler gibi bir kuşak birliği vardır.Bu durumda aile dışındaki toplumsal ilişkiler kan bağı sınırları içinde kalır.Zira toplumun tümü göz önünde tutulursa sonuçta herkes birbiri ile akrabadır.Zaten bu tip toplumlar bir akraba toplamı olarak algılanır.
İlkel toplumlarda törensel eylemler çok önemlidir.Doğum,ergenlik,evlilik ve ölüm gibi olaylar bireysel yaşamın dönüm noktaları olduğu kadar sosyo-ekonomik yaşamdaki rolleri de belirler.Her kültürde toplumsal ayırımlar vardır.En başta, erkeklerin toplumdaki yeri kadınlardan daha ayrıcalıklıdır.Yaşlıların gençlerden daha üstün olduğu kabul edilir.Başarılı bir avcı veya çalışkan bir üretici toplumda saygı görür.Ancak ekonomik faaliyeti oluşturan üretim veya avcılık-toplayıcılık eylemi için yeterli insan sayısı vazgeçilemez önemdedir.
*
İlkel toplumların temelinin aile olması,basit örgütlenme biçimine uygun bir çözümdür.Ekonomik yaşamın olduğu gibi daha geniş olan akrabalık gruplarının da merkezi olması ona toplumsal,siyasal ve törensel görevler yükler.İlkel kültürlerin tanımında uzmanlaşma olmayan kurumlardan oluştuğu söylense de,bütün kültürlerin fiziksel çevreye uyum sağlarken bir miktar uzmanlık kazanmaları gerektiği göz önünde tutulur.Sahip olunan teknolojik seviye çok düşük olduğu için fiziksel çevrenin sert koşulları ile başa çıkmak,ancak uyum sağlama ile kazanılan uzmanlıktır.Toplum birkaç tane bazen de tek bir kaynağa bağimlıdır.Örneğin Sibiryalılar için ren geyiği,Kuzey batı Amerika kıyısı yerlileri için som balığı veya Amazon’daki kabileler için manyok kökü tek kaynaktır.
Her ne kadar çevredeki fiziksel değişme toplumu etkilese de bireyler arasındaki uzmanlaşma gene de sınırlıdır.Toplumu değişikliğe götüren en önemli etken,komşu toplumlarla kurulan yeni ilişkilerdir.
*
Tarımsal üretime geçiş ileriki yıllarda daha da geniş çaplı değişikliği doğurdu.Tarım toplumları,avcı ve toplayıcı toplumlardan hem daha kalabalık hem de daha güçlüdür.Üretimim hem niceliği hem de niteliği değiştiği için doğadan daha fazla yarar sağlanır.Böylece yayılma başlar,bu aşamaya gelememiş olan diğer avcı ve toplayıcı kabileler çöl,tundra ve kutup gibi daha olumsuz bölgelere sürülür.
16.yüzyılda Batı kültürlerinin yayılmaya başlaması, ilkel toplumlar için sonun başlangıcı oldu.Avrupalılar topraklarına el koydukça ya göç ettiler ya hastalık veya silahla yok edildiler.Geriye kalmayı başaranlar şartları iyi olmayan alanlarda yaşamak zorunda kaldılar.Avrupalıların eline düşenler hayatta kalmışlarsa tarım alanlarında veya madenlerde çalıştırıldılar.
*
Günümüzde ilkel yaşamlarını sürdüren sayılı toplumlar bazen ilginç etkilenmeler altında kalmışlardır.Kuzey Amerika Eskimolarının bazılarına motorlu kızak verilince onların av bölgelerine ulaşmaları kolaylaşmış oldu.Böylece köpekli kızak sahipleri ile bunların arasında zenginlik-yoksulluk ayırımı doğmuş oldu.Böyle bir durum ilkel kabile kültüründe çok ender rastlanan bir olaydır.
Pueblo yerlileri Amerika’nın güney batısında tarım yapan toplumdu.Uzun süre İspanyolların egemenliğinde kalmalarına karşın geleneklerini sürdürdüler,şeflik gibi hiyerarşik yapıya geçmediler.
Avustralya yerlileri devletin resmi kaynaştırma politikasına karşın medeni toplum dışındaki yaşamlarını sürdürmüşlerdir.Sayıları oldukça azalmasına rağmen beyaz yayılmacılığı sürdükçe kıtanın kurak iç bölgelerinde kültürlerine bağlı kalarak varlıklarını devam ettirdiler.
Afrika’da hala yaşamlarını sürdüren ilkel kabileler vardır.Ancak dünyanın her tarafında günümüz teknolojisi etkisini arttırdıkça bu tip toplumlar artık turistik birimler haline dönüşmektedirler.
KAYNAK:
The Joy of Knowledge Encyclopaedia
sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
20 Nisan 2008       Mesaj #2
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
Toplumsal evrimciler adı verilen ilk antropologların bilimsel incelemeleri ile insan toplumunun kökenleri 18.ve 19. yüzyılda ele alınmaya başlamıştı.Bu bilim adamları Adam Ferguson,Lewis H.Morgan,J.J.Bachofen,Edward B.Tylor,Andrew Lang ve J.F.McLennan gibi isimlerden oluşuyordu.Bu bilim adamları herhangi bir topluluğu incelemeye başlarlarken,o topluluğu oluşturan temel birimleri ve bu temel birimlerin birbirleriyle olan ilişkisini göz önünde tutmak zorundaydılar.Bu bakımdan en başta aile kurumu incelemeye alındı.İlkel toplulukların en önemli yönü olan yakınlar arasındaki cinsel ilişkilere ait tabular ile akrabalık gibi temel ve evrensel kurumlar da inceleme alanına giriyordu.Bu araştırmalar ile ilk insan toplumunun modeli kuruldu.
Bütün klasik evrimcileri oluşturan bilim adamları arasında en etkili kuramları ileri süren kişinin Lewis H.Morgan olduğu söylenebilir.1877 yılında kaleme aldığı ‘Ancient Society’ (Eski Toplum) adlı eseri,Marx’çı kuramın gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar
Tribü,ilkel bir topluluk formudur.Bir kişinin bir topluluğun mülkiyetine ortak olması ve üründen bir pay alması için o kişinin Tribü’ye ait olması gerekir.Bir diğer kavram da ‘Kan bağının sınıflandırılması’ olup yakın aile üyelerinin ve daha uzak akrabaların aynı adla çağrılması anlamına gelir ve tribü örgütlenmesinin temelini oluşturur.Morgan, ‘Ancient Society’ adlı eserinde bu iki kavramla, aynı zamanda, daha sonra yapılacak olan antropoloji çalışmalarına etkide bulunacaktır.
İnsan toplumunun kökenleri konusuna önemli katkılarda bulunan diğer bir bilimadamı da Edward B.Tylor olmuştur.Ekzogami denilen dışarıdan evlenme veya grup içi evlenme yasağı evrensel bir uygulamadır.Bu evrensel uygulamanın nedenlerini arayan Tylor,dışarıdan evlenmenin daha geniş bir işbirliği ve yardımlaşma sağladığını iddia ediyordu.Böylece mutlaka kendi üyelerine ve kendi kaynaklarına dayanmak yerine,öteki yerel gruplarla kurulan evlilik bağları ve akrabalık aracılığı ile başkalarını yardıma çağırmak mümkün oluyordu. Tylor’un ileri sürdüğü gibi dışarıdan evlenme, bir ölüm-kalım meselesi olacak derecede önemliydi.
İlk antropologların kısa süre sonra yanlış olduğu ortaya çıkan görüşleri de vardı.Bunlardan birisi toplumsal evrim ile ilgiliydi.Buna göre ilkel insan akıl yoluyla toplumsal kurallar ve gelenekler yaratır,böylece aile aşağıdan yukarıya,veya basitten karmaşığa doğru en yüksek biçime doğru bir evrim geçirir.Yani toplumsal evrim,bir zihin süreci gibi açıklanmıştı.Oysa bugün biliyoruz ki aile kurumu klasik evrimcilerin iddia ettikleri şekilde bir evrimden geçmemiştir.Hatta tam tersi olmuş,eskiden aile tarafından yürütülen işlevler toplumun diğer kurumları tarafından devralınmış,aile daha da basit bir yapıya indirgenmiştir.
İlkel insan nasıl bir tipti,neye benzerdi?Hangi araçları kullanmıştı?Ne yemiş ne içmişti?En azından tarım öncesi dönemde avcılık ve toplayıcılık yaptığı apaçık bir gerçekti.Daha ayrıntılı bilgiler arkeoloji ve fosil araştırmaları ile elde edildi.Diğer taraftan tarım öncesi ilkel yaşamın canlı örnekleri halen varlıklarını sürdürmekte idiler.Kalahari Çölü’nde yaşamakta olan Boşimanlar ile Avustralya’da yaşayan yerliler çeşitli incelemelere müsait canlı müze gibiydiler.Nitekim çalışmalar bu topluluklar üzerinde yoğunlaştı.Evet,bunlar avcı ve toplayıcı idiler.Teorik olarak ileri sürüldüğü gibi ilk bakışta biraz karmaşık gözüken ama evrensel olan insana ait birtakım kurumları sistemli biçimde oluşturmuşlardı.Aile içi yakınlar arası cinsel ilişki tabuydu.Temel olarak belirlenen bir gruptan daha büyük bir grup belirleniyor,bunun haricinde kalan gruplardan evlenme şart koşuluyordu.(Ekzogami)Çeşitli kan bağına dayanan akrabalıklar bir nevi kategori şeklinde belirlenmişti ve insanlar birbirlerine belirli kurallara uygun olarak davranyorlardı.Evlilikler, hem çocukları meşru olan hem de karı kocanın aileleri arasında hısımlık bağları yaratan özellikteydi.Aile kurumu ekonomik alanda temel birimdi.İşbölümü cinsiyete ve yaşa göreydi.Her türlü mal ve yiyecek paylaşıma açıktı.
İlkel toplulukların en can alıcı özelliği olan cinsellik ,klasik evrimcileri oluşturan bilim adamlarını en çok uğraştıran konu olmuştur.Aile üyeleri arasındaki cinsel rekabetin,aile üyeleri arasında özgürce uygulanması durumunda aile örgütünü dağıtacağı,böyle bir rekabetin yıkıcı bir güç oluşturacağı belli bir şeydir.Belki çok eski çağlarda aile içindeki cinsel ilişkiler insan toplulukları içinde çok ciddi sorunlar yaratmıştı.Belki de bu sorun,aile içi evliliği veya aile içi cinsel ilişkiyi yasaklayan tabu ile çözüme ulaştırılmıştı.Zaten şimdi incelenen ilkel topluluklarda durum böyleydi.
Evliliğin evrensel bir insan kurumu olduğu her toplumda söylene gelmektedir.Evlilik kurumunun biçimi değişse bile işlevleri bakımından,en basit topluluklardan en karmaşık toplumlara kadar her yerde pek az farklılık göze çarpar.Pek iyi bilinmeyen çok eski insan toplulukları hariç bilinen bütün toplumlarda aile içi evlilik tabusu geçerlidir.
‘Soya ilişkin Kurallar’ adı verilen bir sosyal kurum eski dönemlere ait bir özelliktir.Ortak bir akrabadan olan erkekler yoluyla oluşmuş baba yanlı soyağacı vardır.Aynı şekilde kadınlar yoluyla oluşmuş ana yanlı soyağacı da mevcuttur.Bu esasa göre çizilen soy şeması,bir kişiyi,üyeliği önemli haklar ve sorumluluklar getiren bir ya da birkaç gruba sokar.Bu şema altında bulunan insanlar aynı soy grubundan olan bir başkasıyla evlenemezler.Baba yanlı sistemde veraset ve aile reisliği erkek yoluyla geçer.Kocanın karısı ve çocukları üzerinde ekonomik hakları vardır.
Ana yanlı soy sisteminde ise bir gruba üyelik,ana yoluyla geçer.Ancak bu durum kadınların yönetimi anlamında değildir.Nitekim bu sistemde temel kişi genellikle dayıdır.
Çağımızda yaşayan ilkel toplulukların bir başka özelliğine verilecek örnek,iktisadi karakterdedir.Avustralya yerlilerine ait gelenekler,hak ve görevlerin akrabalık statüsüne bağlı olduğunu gösterir.Bir kanguru öldüren avcı,hayvanın belirli parçalarını belirli akrabalarına vermek zorundadır.Örneğin kuyruk ve omurganın bir bölümü ana-babasına,sırtı büyük kız kardeşe,boyun altı küçük kız kardeşe ve arka sağ bacak büyük erkek kardeşe verilir.
İlkel toplulukların içindeki çeşitli grupların kadınlara ve maddi servete ilişkin çatışmaları da tehlikeli görülmüştür.Bu tehlikenin çözümü de dışarıdan evlenmeyle kurulan aile bağları ile sağlanmaya çalışılmıştır.Bu tür bağların en basit biçimi,erkek gruplarının kuşaklar boyunca kız kardeş alış verişinde bulunmalarıdır.Biraz daha karmaşık sistem içeren toplumlarda bir topluluk,kadın aldığı gruba kadın vermez.Bu tip alış veriş için daha fazla sayıda gruba gerek vardır.Böylece daha geniş bir bağlantılar sistemi kurulur.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
11 Mart 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
İlk Toplumlar: Avcı ve Toplayıcılar

Bu gezegendeki insan varoluşunun, küçük bir bölümü dışındaki tümünde, insanlar, otuz ya da kırk kişiden fazla olmayan küçük topluluk ya da kabileler biçimindeki avcı ve toplayıcı toplumlarda yaşamışlardır. Avcı ve toplayıcılar yaşamlarını, avcılık, balıkçılık ve yenebilir bitkilerin doğadan elde edilmesi ile kazanırlar. Bu kültürler, Afrika ve Brezilya ile Y.ne Gine’nin az sayıdaki kıraç köşeleri gibi, dünyanın kimi bölgelerinde varolmayı sürdürmektedir. Bununla birlikte, avcı ve toplayıcı kültürlerin çoğunluğu, Batı kültürünün yayılmasıyla yok edilmişler ya da yutulmuşlardır; kalanların da daha fazla varlıklarını sürdürmeleri olası görünmemektedir. Şu anda, dünya nüfusunun çeyrek milyondan daha az bir bölümü, -dünya nüfusunun yalnızca yüzde 0,001’i – avcılık ve toplayıcılıkla geçinmektedir.
Daha büyük toplumlarla –özellikle İngiltere ya da ABD gibi çağcıl toplumlarla- karşılaştırıldıklarında, avcı ve toplayıcı gruplarda pek az eşitsizliğe rastlanmaktadır. Bunların gereksindikleri maddi mallar, av silahları, kazma ve inşaat aletleri, tuzaklar ve pişirme aletleriyle sınırlıdır. Dolayısıyla, toplumun üyeleri arasında, sahip olunan maddi varlıkların sayısı ve çeşidi bakımından pek az fark bulunur –zengin ile yoksul ayrımı söz konusu değildir. Konum ve rütbe farklılıkları yaş ve cinsiyetle sınırlanma eğilimindedir; erkekler hemen her zaman avcı iken kadınlar yabanıl tahılları toplar, bunları pişirirler ve çocuk yetiştirirler. Ne ki, kadınlarla erkekler arasındaki bu iş bölümü son derece önemlidir: Erkekler kamusal ve törensel konumları egemenlikleri altında tutarlar.
“Yaşlılar” –topluluk içindeki en yaşlı ve en deneyimli erkekler- genellikle grubu etkileyen önemli kararlarda söz sahibidirler. Ancak tıpkı topluluğun üyeleri arasında servet farklılıklarının pek az olması gibi, güç farklılıkları da daha büyük toplumlara kıyasla çok daha azdır. Avcı ve toplayıcı toplumlar genellikle “katılımcı”dırlar –önemli alınacağında ya da bunalımlar ortaya çıktığında, yetişkin tüm erkek üyeler bir araya toplanırlar.
Avcılar ve toplayıcılar, yalnızca bütünüyle düzensiz bir biçimde hareket etmezler. Bu topluluklarının büyük bölümünün belirlenmiş toprakları vardır ve düzenli olarak yıldan yıla bu toprakları dolaşırlar. Pek çok avcı ve toplayıcı topluluğun istikrarlı bir üyelik yapıları yoktur; insanlar sıklıkla farklı kamplar arasında dolaşırlar ya da aynı toprak parçası içerisindeki gruplar bölünerek diğerlerine katılırlar.
Avcı ve toplayıcılar, maddi serveti kendi temel isteklerini karşılayacak olandan daha fazlasına çıkarmakla pek az ilgilenmektedirler. Esas uğraşları, olağan olarak dinsel değerler ile tören ve ayin etkinlikleridir. Pek çok avcı ve toplayıcı düzenli olarak gelişkin törenlere katılır ve zamanının büyük bölümünü, bu tür ayinlerde kullanılacak elbiseler, maskeler, resimler ve diğer kutsal nesneleri hazırlamakla geçirir.
Kimi yazarlar, avcılığın bu toplumlardaki öneminin, insanın savaşa olan evrensel eğilimi ile ilişkili olduğunu düşünmüşlerdir, ne ki avcı ve toplayıcı toplumların çoğu gerçekte oldukça barışçıl görünmektedir. Av için kullanılan araçlar ender olarak silah diye kullanılmıştır. Çağcıl anlamda silahlanma, uzmanlaşmış savaşçıları olmayan avcı ve toplayıcılar tarafında hiç bilinmemektedir. Avcılığın kendisi, önemli anlamda işbirliğine dayanan bir etkinliktir. Bireyler ava yalnız giderlerse de avın sonuçlarını diğer bireylerle paylaşırlar.
Avcı ve toplayıcılar yalnızca, yaşam biçimleri artık bizi ilgilendirmeyen “ilkel” insanlar değildirler. Onların kültürlerini incelemek bize, bizim kimi kurumlarımızın insan yaşamının “doğal” özelliklerinden oldukça uzak olduğunu daha açık görme olanağı vermektedir. Kuşkusuz, avcı ve toplayıcıların yaşadıkları koşulları yüceltmemek gerekmektedir, ancak yine de, savaşı yokluğu, önemli servet ve güç eşitsizliklerinin olmayışı ve rekabet yerine işbirliğinin vurgulanması bize, çağcıl sanayi uygarlığının yarattığı dünyanın ille de “ ilerleme” ile eşitlenmemesi gerektiğini etkili bir biçimde anımsatmaktadır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

26 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap
11 Mart 2009 / ThinkerBeLL Sosyoloji
11 Mart 2009 / ThinkerBeLL Sosyoloji
11 Mart 2009 / ThinkerBeLL Sosyoloji