Arama

Vietnam Savaşı (İkinci Çinhindi Savaşı)

Güncelleme: 17 Ocak 2017 Gösterim: 14.666 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Vietnam Savaşı

Ad:  Vietnam Savaşı1.jpg
Gösterim: 1695
Boyut:  74.5 KB

Vietnam’ın birliğini ve bağımsızlığını sağlamak için komünistlerin önderliğinde ABD’ye ve Güney Vietnam’ daki rejime karşı yürütülen mücadele (1955-75).
Sponsorlu Bağlantılar

Ho Şi Minh önderliğindeki VietnamlI komünistler 1941’de bağımsızlığı sağlamak amacıyla Çin’de Viet Minh adıyla geniş bir cephe örgütü kurmuştu. Çin sınırını aşarak gerilla eylemlerine girişen örgüt özellikle kuzeyde güçlü bir konum elde etti. Fransız sömürgesi Vietnam’ı işgal altında tutan Japonların Müttefikler’e teslim olmasından yaklaşık bir ay sonra, Viet Minh önderi Ho Şi Minh 2 Eylül 1945’te Hanoi’de Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Bildirgesi’ni okudu. ABD önceleri Fransa’yı sömürge yönetimine son vererek Ho Şi Minh’i bağımsız bir devletin başkanı olarak kabul etmeye zorladı. Çinhindi’nde denetimi yeniden sağlamayı amaçlayan Fransa ise Vietnam’ı ancak Fransız Birliği içinde özerk bir devlet olarak tanıyacağını bildirdi.

Banşçı bir çözüm bulma girişimlerinin sonuçsuz kalmasından sonra 1946’da başlayan I. Çinhindi Savaşı Fransızların ağır yenilgiye uğradığı 1954’e değin sürdü. Bu arada ülkenin güneyinde fiili iktidarı ellerinde tutan Fransızlar, 1949’da eski imparator Bao Dai’yi özerk bir yapıda örgütledikleri Vietnam Birleşik Devleti’nin başına geçirdiler. 1954’te Cenevre’de toplanan uluslararası konferansta Fransa ve Viet Minh arasında ateşkes görüşmeleri yapıldı. Savaşan güçleri ayırmak için Fransızların ve saflarında yer alan VietnamlIların silahtan arındırılmış bir kuşakla çevrili askeri bir sınır olarak belirlenen 17. paralelin güneyine, Viet Minh’in de bu hattın kuzeyine çekilmesine karar verildi. Bunun üzerine binlerce insan toprağından ve evinden koparak kuzeye ya da güneye göç etti. Fransızlar da Vietnam’ı terk etmeye başladılar.

Konferansta kabul edilen Cenevre Anlaşmalar aynı zamanda uluslararası bir kurulun gözetiminde 1956’da serbest seçimler yapılmasını öngörüyordu. İmparatorun Ngo Dinh Diem’i başbakanlığa atadığı güneyde bir süre sonra halkoylamasıyla monarşiye son verilerek 26 Ekim 1955’te cumhuriyet ilan edildi. Devlet başkanlığını üstlenen Diem, komünizmin Asya’da yayılmasından çekinen ABD’nin ekonomik ve askeri yardımına dayanarak otoriter bir düzen kurmaya yöneldi ve ülkeyi birleştirmenin ilk adımı olarak öngörülen seçimlerin yapılmasını engelledi. Baskıcı yönetimiyle halk desteğini daha da yitirince, geleneksel köylü meclislerinin yerine Saygon’dan (bugün Ho Şi Minh) atanan yöneticileri geçirdi. Çoğu kuzeyden kaçmış olan Katolikleri yüksek devlet makamlarına atayarak Budacıları da karşısına aldı.

Bu ortamda Kuzey Vietnam’ın eğiterek silahlandırdığı Vietkong adlı gerilla birliklerinin Güney Vietnam’da yürüttüğü eylemler hızla yayıldı. Diem rejimi silahlı kuvvetlerini ve polis örgütünü donatmak için ABD’den daha çok askeri danışman ve gereç aldıysa da gerilla mücadelesini durduramadı. Aralık 1960’ta Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin kurulmasından sonra, ABD
başkanı John F. Kennedy bölgeye daha çok askeri personel gönderme kararını aldı. 1962’nin sonuna gelindiğinde Güney Vietnam’daki ABD’li askeri danışman sayısı 900’den 11.000’e yükselmiş bulunuyordu. Bu arada Kennedy danışmanlara eğittikleri birliklerin yanında savaşma emrini verdi.

Diem’e karşı hoşnutsuzluk kendi ordusu içinde de giderek arttı. Budacıların yönetime karşı başlattığı ayaklanmanın ardından 1 Kasım 1963’te düzenlenen askeri darbe sırasında Diem öldürüldü. Darbeyi CIA’nın perde arkasından yönlendirdiğine ilişkin yaygın görüş daha sonraları kanıtlarla da doğrulandı. Darbe sonrasında da iç karışıklıklar ve Vietkong etkinlikleri sürdü. Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin ateşkes görüşmesi önerisini ve Birleşmiş Milletler genel sekreteri U Thant’ın Cenevre Konferansını yeniden toplama çağrısını geri çeviren ABD başkanı Lyndon B. Johnson Ağustos 1964’te Kuzey Vietnam devriye botlarının Tonkin Körfezinde seyreden ABD destroyeri “Maddox”a ateş açtığı iddiasıyla ABD Deniz Kuvvetleri uçaklarına Kuzey Vietnam’ı bombalama emrini verdi. ABD Kongresi de başkana “saldırıları püskürtecek ve saldırganlığın gelişmesini önleyecek her türlü zorunlu önlemleri” alma yetkisini veren Tonkin Körfezi Kararnamesi’ni oybirliğine yakın bir çoğunlukla onayladı.

1965’ten sonra savaş hızla tırmandı. Vietkong gerillaları 7 Şubat gecesi Pleiku’daki Amerikan üssüne saldırarak 8 askeri öldürdü, 126’dan fazlasını da yaraladı. Johnson bunun üzerine gene misillemede bulunma emrini verdi. ABD ve Güney Vietnam uçakları, Sovyet başbakanı Aleksey N. Kosigin’in Hanoi’de barışın nasıl sağlanacağı tartışmalarını yaptığı bir sırada Hanoi’yi bombalamaya başladılar. Üç gün sonra Vietkong gerillaları Qui Nhon’daki bir başka askeri üsse baskın düzenleyince, Johnson Hanoi’ye ve Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin denetimindeki bölgelere karşı daha yoğun hava saldırılarına girişme emrini verdi. İki ABD deniz piyade birliği 6 Mart’ta kuşatma altındaki Da Nang kenti yakınındaki kıyılara çıkarma yaptı. Güney Vietnam ordusunun yanında savaşmak üzere ülkeye gönderilen ABD askerlerinin sayısı haziranda 50 bine çıktı. Bu arada Kuzey Vietnam ordusuna bağlı küçük birlikler de Kamboçya sınırının batısında, Ho Şi Minh Yolu üzerinden geçerek Vietkong gerillalarının yanında savaşmaya başladı.

Her iki taraf askeri etkinliklerini ve propaganda çalışmalarını da yoğunlaştırdı. Saygon’daki istikrarsız yönetimin başına getirilen Mareşal Nguyen Cao Ky hızla bozulan askeri durumu düzeltecek durumda değildi. Ulusal Kurtuluş Cephesi kuvvetleri bütün kırsal alanların denetimini ele geçirmişti. Komünistlerin zafere ulaşması çok yakın görünüyordu. Bu ortamdan Johnson, Güney Vietnam’a gönderdiği yardımcılarının hazırladığı raporlara dayanarak Güney Vietnam’ın savunulması için daha çok birlik göndererek ve Hanoi-Haiphong bölgelerine daha fazla hava saldırısı düzenleyerek ABD’nin “nüfuz ve şerefi”ni koruma yoluna gitti. Yıl sonuna gelindiğinde Güney Vietnam’da General William C. Westmoreland komutasında 180 bin Amerikan askeri savaşıyordu.

ABD ve Güney Vietnam 1966 ortalarından sonra bir dizi yeni taktiğe başvurdu. “Pasifikasyon” kampanyalarında yerel gerillalara karşı koruma gerekçesiyle köy ve mezraları fiziksel bakımdan tecrit edecek önlemler alındı. “İzleme ve imha” saldırılarıyla gerillaları açık savaşa zorlayarak ortadan kaldırma yolu denendi. “Serbest ateş bölgeleri”ndeki halk topraklarını terke zorlandı. Vietkong gerillalarının saklanmasını kolaylaştıran geniş ağaçlık bölgeler kimyasal ilaçlarla tahrip edildi. Ama Vietkong gerillalarını kırsal alanlardan koparma ve halktan ayırma çabaları başarılı olamadı.

Öte yandan ABD Kamboçya’daki gerilla sığınakları ve gizli ikmal depolarına sürekli saldırılar düzenledi. Kuzeydeki askeri ve sivil hedefler de düzenli olarak bombalandı. Hanoi hükümetini görüşme masasına oturtmak için zaman zaman şiddetli bombardımanlara ara verildi. ABD askerlerinin sayısı 1967’de 389 bine ulaştı. Ama modern silah ve donanıma karşın Amerikalılar kararlı düşmanlarını yerlerinden sökemediler. Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni desteklemek için Güney Vietnam’a daha fazla Kuzey Vietnam birliği girmeye başladı. Ulusal Kurtuluş Cephesi’yle görüşmeden yana olan adayların katılmasının yasaklandığı Eylül 1967’deki başkanlık seçiminde General Nguyen Van Thieu başkan, General Cao Ky başkan yardımcısı oldu.
Kuzey Vietnam ve Vietkong birlikleri ay takvimine göre yeni yılın başına rastlayan 30 Ocak 1968’de 36 il merkezine karşı Tet Saldırısı’m başlattı. Savaş özellikle Hue ve Saygon’da şiddetli geçti. Ulusal Kurtuluş Cephesi 24 Şubat’ta kademeli olarak çekilmek zorunda kaldı ve büyük kayıplar verdi.

Aynı dönemde ABD kamuoyunun ilan edilmeden sürdürülen savaşa karşı tepkisi de yükselmeye başladı. ABD’nin bir iç savaşa karışmasını protesto eden barış yürüyüşleri, gösteriler ve toplantılar bütün ülkeyi sardı. Aydınlar, kilise çevreleri, işadamları, gençler ve yetişkinler her fırsatta çeşitli toplumsal eylemlere katılarak bu savaşı onaylamadıklarını çekinmeden ortaya koydular. Kongre’de ve hatta Pentagon ile yönetim çevrelerinde ABD’nin Güney Asya’daki etkinliklerinin meşruluğu ve gerekliliği sorgulanmaya başladı. “Pentagon Belgelerinin yayımlanması, Daniel Ellsberg’in yargılanması ve ABD birliklerinin My Lai köyünde VietnamlI sivilleri toptan katletmesinin haberleri kamuoyunu sarstı, yeniden gösteri ve protestoların yayılmasına neden oldu.

General Westmoreland Tet Saldırısından sonra savaşı genişletmek için daha çok birlik gelmesini istedi. Ama kamuoyu “savaşın inişe geçmesinden yanaydı. Johnson 31 Mart 1968’de 20. paralelin kuzeyinin bombalanmasının durdurulacağını ve başkanlık seçimlerine katılmayacağını bir televizyon konuşmasında açıklayarak bütün dünyayı şaşırttı. Hanoi de askeri tırmanmayı durdurarak yumuşama eğilimini ortaya koydu.. Ekimde Johnson genel bombardımanı durdurma emrini verdi. ABD ve Hanoi ilk barış görüşmelerini Paris’te başlatmak üzere anlaştılar ve ABD’nin Güney Vietnam’daki kuvvetlerinin komutanlığına General Creighton Abrams atandı.

Güney Vietnam’daki askeri çatışmalar 1969’da azaldı; Kuzey VietnamlIların güneye sızma hareketi de sonbahar sonuna değin belirgin biçimde yavaşladı. Haziranda Midway Adasında bir araya gelen Başkan Richard M. Nixon ve Başkan Thieu, 25 bin kişilik bir ABD birliğinin geri çekileceğini açıkladılar. O sırada Vietnam’da 500 binin üzerinde Amerikan askeri personeli bulunuyordu. Savaşı “Vietnamlılaştırma” politikasını benimseyen ABD yönetimi, Güney Vietnam ordusunun kendi başına savaşı sürdürmesini sağlayacak önlemler almaya ağırlık verdi. Savaşan ABD’li komutanlara askeri kayıpları “en asgari düzeye” indirme talimatı verildi.

Amerikalıların Kuzey VietnamlIlardan aldıkları ve daha sonra terk ettikleri Hamburger Tepesinde 10 gün süren büyük bir çarpışma oldu. Savaşa karşı olanlar için, bu 10 günlük savaş siyasal sonuçlarına bakmaksızın keyfi olarak yürütülen askeri harekâtın ilk örneğiydi. Ho Şi Minh Eylül 1969’da ölünce, yas nedeniyle üç günlük ateşkes ilan edildi. Bu arada Paris’teki barış görüşmeleri hiçbir sonuç alınmaksızın sürerken Güney Vietnam hükümeti sonunda Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Kuzey Vietnam ile doğrudan görüşmeyi kabul etti. Ama bu adım, önce Saygon’daki “kukla rejim”in ortadan kaldırılmasını isteyen Hanoi’nin ödün vermesine yetmedi.

Ulusal Kurtuluş Cephesi, Saygon rejiminin çağrısından birkaç ay önce kendini Güney Vietnam’ın meşru hükümeti olarak ilan eden Geçici Devrim Hükümeti’ni kurmuştu. Başkan Thieu daha güçlü bir siyasal destek edinmek için kabinesini iki kez değiştirdi. Ama Budacılar ve komünist olmayan muhalif gruplar Thieu’nün aşırı tutucu ve etkisini yitiren hükümetine karşı tutumlarını değiştirmediler.

ABD ve Güney Vietnam birliklerinin Kuzey Vietnam sığınaklarını ve askeri üslerini yok etmek amacıyla 1970 ilkbaharında Kampuçya’ya saldırmalarıyla savaş bütün Güneydoğu Asya’ya sıçradı. Kuzey Vietnam kuvvetlerinin komünist eğilimli Pathet Lao (Lao Ülkesi) ile birlikte ABD destekli Vientiane hükümet birliklerine karşı savaştığı Laos’un kuzey kesimleri ABD savaş uçaklarınca bombalandı. B-52 bombardıman uçaklarının değişmez hedefi Ho Şi Minh Yolu’ydu. Bu yeni askeri harekâtlar bütün dünyada, özellikle üniversitelerde yeni bir savaş karşıtı gösteriler dalgasının yayılmasına yol açtı.

Barış görüşmelerinin savaş tutsaklarının değişimi noktasında kilitlenmesine karşın, ABD birliklerinin Vietnam’dan çekilmesi ilan edildiği gibi sürdü. 1971’in sonuna gelindiğinde, Güney Vietnam birlikleri Amerikan hava desteğine hâlâ bağımlı olmakla birlikte kara çarpışmalarını artık tek başına yürütüyordu. ABD bombardıman uçaklarının askerden arındırılmış bölge ile Kamboçya ve Laos’taki Kuzey Vietnam askeri hedeflerine “koruyucu tepki” saldırısı da aynı yoğunlukla devam ediyordu.
Kuzey Vietnam birlikleri Mart 1972’de askerden arındırılmış bölgeye saldırarak Ouang Tri ilini ele geçirdiler. Buna karşılık Nixon, Haiphong ve öbür Kuzey Vietnam limanlarının mayınlanması emrini verdi. Bombardıman uçakları kuzeydeki füze, topçu, sanayi ve antrepo merkezlerine karşı saldırıları daha da artırdı. Barış görüşmeleri temmuzda yeniden başladı. ABD başkanlık seçimlerinden kısa bir süre önce, ABD’li arabulucu Henry Kissinger 26 Ekim’de “barışın yakın olduğunu” açıkladı. Ama tarafların birbirlerini karşılıklı olarak kötü niyetle suçlaması nedeniyle görüşmeler aralık ortalarında kesildi. Hanoi ve öbür Kuzey Vietnam kentleri 11 günlük yoğun “Noel bombardımanına hedef oldu.

Paris’te bir kez daha başlayan görüşmeler 27 Ocak 1973’te Geçici Devrim Hükümeti, Kuzey Vietnam, Güney Vietnam ve ABD arasında bir anlaşmayla sonuçlandı. Buna göre ertesi sabah Kuzey ve Güney Vietnam’da ateşkes yürürlüğe girecek, bütün ABD kuvvetleri çekilecek, üsler sökülecek, bütün savaş tutsakları serbest bırakılacak, bölge barışı uluslararası bir kuvvetçe korunacak, Güney Vietnam’ın kendi kaderini tayin hakkı tanınacak ve takviye edilmemeleri koşuluyla Kuzey Vietnam birlikleri Güney Vietnam’da kalabilecekti. Ayrıca Vietnam’ın “barışçı yollardan” yeniden birleşmesine değin 17. paralel bölünme hattı işlevini sürdürecekti. Bu anlaşmaya haziranda 14 maddelik ikinci bir anlaşma eklendi. Ağustosta ABD Kongresi ABD’nin Çinhindi’nde yeni askeri etkinliklere girişmesini yasakladı.

Ateşkes anlaşmalarına karşın çarpışmalar kesilmedi. Taraflar karşılıklı olarak ateşkesi öbür tarafın ihlal ettiğini açıklıyordu. Askeri ve sivil kayıplar her zamanki kadar yüksekti. Güney Vietnam 1974’te artık savunamadığı uzak askeri mevzileri terk etmeye başladı. Vietkong gerillaları çeşitli il merkezlerini ele geçirirken Thieu’nün baskıcı yönetimine karşı muhalefet daha da arttı. Kuzey Vietnam’ın beklenen saldırısı Ocak 1975’te başladı. Phuoc Long ilini ele geçiren Kuzey Vietnam birliklerinin harekât alanı çok geçmeden ülkenin orta kesimine kadar ulaştı. Güney Vietnam ordusu ağır ateş altında geri çekildi. Thieu’nün Quang Tri ve Hue kentlerini boşaltma kararını vermesiyle panik başladı. Kıyı kentleri birbiri ardı sıra terk edildi; güneye göçle birlikte ordu çözüldü. Ülkedeki Amerikalılar VietnamlI dostları ve işbirlikçileriyle birlikte bir an önce havadan ve denizden kaçma çabasına girdiler. Thieu de 21 Nisan’ da istifa ederek Tayvan’a sığındı. Güney Vietnam hükümetinden geriye kalanlar 30 Nisan’da kayıtsız şartsız teslim olurken Kuzey Vietnam birlikleri hiçbir direniş görmeden Saygon’a girdi. Savaşın bitiminde daha önce öne sürüldüğü gibi kanlı bir misilleme kampanyası yaşanmadı. Geçici bir askeri yönetimin kurulmasından sonra, 2 Temmuz 1976’da ülke resmen Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti adıyla yeniden birleşti ve Hanoi başkent oldu. Saygon’un adı da Ho Şi Minh olarak değiştirildi.

Uzun süren savaşın bedeli bütün taraflar için gerçek anlamda bir felaketti. Vietnam’ın iki kesiminde de ölen, yaralanan ya da evsiz kalan kişilerin sayısı on binleri buluyordu. Ülkenin kırsal alanları zehirlenmiş tarlalar, kimyasal silahlarla tahrip edilmiş ormanlar, bombaların açtıkları büyük çukurlar ve patlamamış mayınlarla tam bir yıkıntı görünümünü taşıyordu. Sulama sistemleri ve kentler yıkılmıştı. Tarım, ticaret ve sanayi işlemez durumdaydı. ABD’de ise Lyndon Johnson’ın “büyük toplum” düşü, benimsenmeyen bir savaşın askeri ve ekonomik yükleriyle darmadağın olmuştu. Seçtikleri önderlerin yarattığı “güven bunalımıyla sarsılan ABD yurttaşları, Vietnam serüveninin hiçle noktalanmasından doğan büyük bir öfkeyle doluydu. Özellikle terhis olan askerlerin durumu içler acısıydı. Savaşın yaklaşık 200 milyar ABD Doları olarak tahmin edilen maliyeti yüksek enflasyon, ekonomik durgunluk ve işsizliği körükledi.

Güney Vietnam’ın ardından Kamboçya ve Laos’un da komünistlerin yönetimine girmesi Güneydoğu Asya’daki güç dengesini büyük ölçüde değiştirdi. Birleşik Vietnam bölgenin etkili bir gücü durumuna geldi.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 17 Ocak 2017 21:08
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
12 Aralık 2006       Mesaj #2
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Ad:  vietnam savaşı.jpg
Gösterim: 1220
Boyut:  59.3 KB

Vietnam Savaşı


1946'da Fransız Çinhindi'nde başlayan Vietnam Savaşı iki ayrı evre­de 1975'e kadar sürdü. Başlangıçta Vietnam­lıların Fransızların yönetimine karşı bağım­sızlık mücadelesi olan bu savaş, ikinci evrede ABD'nin savaşan taraflardan biri olmasıyla uluslararası bir çatışmaya dönüştü. Savaş, Vietnam'ın sosyalistlerin denetiminde tek ül­ke olarak birleşmesiyle 1975'te sona erdi. Vietnam Savaşı ülke içinde büyük bir yıkıma yol açmasının yanı sıra, Laos gibi komşu ülkeleri de etkiledi. ABD'nin oldukça pahalıya mal olan ve çok uzun süren bu savaşa doğrudan katılmasının halk üzerinde çarpıcı bir etkisi oldu. Bu savaşın sonuçları, bugün de ABD'de yaşayanların yabancı savaşlara karşı tutumunu etkilemek­tedir.
Sponsorlu Bağlantılar

Savaşın Başlangıcı


II. Dünya Savaşı boyunca Fransız Çinhindi Japonların işgalinde kaldı. Ama 1945'e kadar yerel Fransız yöneticilerin, polis gücünün ve askerlerin görevlerinde kalmasına izin verildi. Bu tarihte Japonlar Vietnam'ın başına Bao Dai adında kukla bir imparator getirerek, ülkenin sözde bağımsızlığını ilan ettiler. Savaş sona erince Müttefikler Vietnam'ı aldı. Ülke 17° kuzey enleminden ikiye ayrılarak güneyi İngilizlerin, kuzeyi de Çin'in yönetimine bırakıldı. Güneyde İngiltere Fransızların ye­niden güçlenmesine yardımcı oldu. Kuzeyde, Vietnamlı milliyetçiler 1941'de, Çinhindi Komünist Partisi'nin kurucusu Ho Şi Minh'in önderliğinde birleşerek, Vietnam'ın Bağımsızlığı İçin Birlik ya da kısaca Viet Minh adı verilen geniş bir cephe kurmuştu. Viet Minh 1945'te Kuzey Vietnam'da, Ho Şi Minh'in başında olduğu bir hükümet oluştur­du ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin (VDC) bağımsızlığını ilan etti. Savaş sona erdiğinde kuzeyi artık Viet Minh yöneti­yordu. Fransa ile VDC arasında, Vietnam'ın gele­ceğine, özellikle de en güney bölgesi olan Cochinchine'ye ilişkin önemli görüş ayrılıkları belirdi. Bu ayrılıklar Viet Minh ile Fransız birliklerinin arasında çatışmalara yol açtı. Fransa Kasım 1946'da Haifong'a saldırınca, Viet Minh de Hanoi'deki Fransızlara karşı misilleme yaptı ve böylece Vietnam Savaşı başladı.

Fransa’nın Yenilgisi


Vietnam. Savaşı başladığında Fransa askeri açıdan daha üstündü, ama kırsal alanlar Viet Minh gerillalarının denetimindeydi. Ayrıca, Viet Minh halkın desteğine sahipken, emper­yalist bir güç olan Fransızlar sevilmiyordu. 1949'da Fransa güneyde İmparator Bao Dai' yi başa geçirdi, ama ülkenin yönetimini bırak­madı. VDC, Çin'in yeni yönetiminden yardım görüyordu. ABD de Fransızları ve Bao Dai hükümetini destekledi; savaş giderlerinin önemli bir bölümünü üstlendi. Ama savaş Fransa'nın aleyhine gelişti ve Laos'a da sıçra­dı. Sonunda, 1954'te Viet Minh güçleri Fran­sızlar'ın kalesi sayılan Dien Bien Phu'yu alınca barış görüşmeleri başladı. 1954'te İsviçre'nin Cenevre kentinde topla­nan konferansta Vietnam'ın yeniden ikiye bölünmesine karar verildi. Ama bu bölünme­nin geçici olacağı düşünülüyordu. Vietnam'ın birleşmesi yada iki ayrı devlet olarak kalma­sına ilişkin halkoylaması yapılması da öngö­rülmüştü.

Güney Vietnam'daki Gelişmeler


1955'te Güney Vietnam'da cumhuriyet ilan edildi ve İmparator Bao Dai'nin yerini devlet başkanı olarak Ngo Dinh Diem aldı. Diem hükümetinin uyguladığı baskıcı yöntemler birçok Vietnamlının yönetime karşı olmasına yol açtı. 1956'da hükümet, Cenevre'de alın­mış kararlardan olmasına karşın, Vietnam'ın birleşmesine ilişkin halkoylamasını yapmaya­cağını açıkladı. Diem otorite sağlayabilmek için zor kullanmayı seçmişti. Hükümete karşı güçlerin Diem yönetimini devirmek için başlattığı mücadele iç savaşa dönüştü. Yönetim karşıtlarının kurduğu Viet­nam Ulusal Kurtuluş Cephesi'nde (VUKC) eski Viet Minh yandaşları da bulunuyordu. Ulusal Kurtuluş Cephesi ülkedeki yabancı askerlerin çekilmesini ve Vietnam'ın tek bay­rak altında birleştirilmesini amaçlıyordu. 1961'de Kuzey Vietnam'ın sosyalist yönetimi askeri eğitim ve malzeme yardımı yaparak Ulusal Kurtuluş Cephesi'ni desteklemeye başladı.

Saygon hükümeti, aslında komünist bir örgütlenme olmamasına karşın Ulusal Kurtu­luş Cephesi'ni, komünist Vietnamlılar anla­mında Vietkong olarak adlandırmıştı. 1960'ların başında Güney Vietnam'ın önemli bir bölümü Vietkong'un denetimine girmişti. Ülkede Diem yönetimine karşı duyulan hoşnutsuzluk giderek büyüdü. Yönetimi de­virmek için çeşitli girişimlerde bulunuldu. Budacı rahiplerin ve öğrencilerin yönlendirdi­ği protesto hareketleri yaygınlaştı. 1963'te askeri bir darbe ile Diem devrildi, ama yeni yönetim de iç savaşı sonuçlandırmada başarılı olamadı. ABD Güney Vietnam'daki olaylarla yakından ilgiliydi. Yönetime askeri ve ekono­mik yardım sağlıyor, askeri danışmanlar gön­deriyordu. 1962 sonunda Vietnam'daki ABD askeri danışmanlarının sayısı 11 bini bul­muştu. Ağustos 1964'te, Tonkin Körfezi'nde Ku­zey Vietnam devriye gemilerinden iki destro­yerine ateş açıldığı gerekçesiyle ABD Kuzey Vietnam'a hava saldırısı başlattı. Bu, ABD'nin Kuzey Vietnam topraklarına yönelttiği ilk saldırıydı. 1965'e gelindiğinde ABD artık savaşan taraflardan biriydi.

ABD'nin Savaşa Katılması


1960'ların ortasında Vietnam Savaşı uluslar­arası bir çatışmaya dönüştü. ABD, Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Tayland ve Filipin birlikleri Güney Vietnam güçlerinin yanında savaşıyordu. Vietkong ise SSCB'den ve Çin' den malzeme yardımı alıyordu. 1965-67 ara­sında ABD'nin Vietnam'daki askerleri 500 bine ulaştı. Savaşta ABD uçakları sürekli olarak Vietnam'daki hedefleri bombaladı ve Vietnam birliklerinin hareketlerini engelle­meye çalıştı. Ama önemli bir zafer kazanama­dı. 1968'de Kuzey Vietnam ve Vietkong güçleri güneye büyük bir saldırı başlattı. Şiddetli çarpışmaların olduğu bu savaşta. Vietkong geri çekilmek zorunda kaldıysa da, aynı dönemde dünya ve ABD kamuoyunda Vietnam Savaşı'na karşı duyulan hoşnutsuz­luk bir dizi protesto hareketine yol açmaya başlamıştı. ABD Kongresi'nde de savaşı sorgulayan bazı kişiler ortaya çıktı. Basın, televizyon gibi kitle ileti­şim araçlarında savaşa ilişkin yazılar, fotoğ­raflar, filmler ve katliam haberleri yaygınlaş­tıkça, kamuoyunun tepkisi de arttı.

Mart 1968'de ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, barış görüşmelerine başlamak için bombardımanın kısmen durdurulacağını açık­ladı. Mayısta Paris'te başlayan barış görüşme­lerinin ardından, ekimde Kuzey Vietnam'ın bombalanması durduruldu. 1969'da yeni ABD Başkanı Richard M. Nixon yönetimi Vietnam'daki askeri gücün azaltılacağını bildirdi. Nixon'un "Vietnamlılaştırma" siyaseti, ABD askerlerinin yavaş yavaş geri çekilerek yerlerini Güney Vietnam birliklerinin almasını öngörüyordu. Paris'te yürütülen görüşmelerde pek gelişme sağlana­madı. 1972'de Kuzey Vietnam'ın güneye baş­lattığı saldırıya hava akınlarıyla karşılık veren ABD güçleri ilk kez Haifong limanım bomba­ladı. Nixon Kuzey Vietnam'a abluka uygulan­masını istedi. Bu, limanların mayınlanması ve demiryollarının bombalanması demekti. ABD Kuzey Vietnam'a karşı savaşın en ağır bombardımanını başlattı.

Barış Sağlanıyor


Ocak 1973'te Paris'te başlayan görüşmelerde ABD, Güney ve Kuzey Vietnam ile Vietkong arasında ateşkes anlaşmasına varıldı. Nisana kadar ABD tüm birliklerini Vietnam'dan çekti. Ağustosta kongre, ABD'nin Çinhindinde yeni askeri etkinliklere girmesini ya­sakladı. 1975 kışında, Kuzey Vietnam birlikleri güneyde bir saldırı başlattı. Üç hafta içinde Güney Vietnam, topraklarının üçte ikisini yitirmişti. Bazı eyaletler hiç karşı koymaksızın teslim oldu. Kuzeyli güçler Saygon'a yaklaştığında, başkan Thieu istifa ederek Tayvan'a sığındı. Nisan 1975'te hükümet tes­lim oldu ve Vietkong güçleri Saygon'u aldı. Böylece yaklaşık 30 yıl süren, büyük acılara ve yıkıma yol açan Vietnam Savaşı sona erdi. 1976'da Kuzey ve Güney Vietnam, Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti adıyla birleşti. Saygon kentinin adı da Ho Şi Minh olarak değiştirildi.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 18 Ocak 2017 14:23
ReberamiN - avatarı
ReberamiN
Ziyaretçi
25 Aralık 2006       Mesaj #3
ReberamiN - avatarı
Ziyaretçi
ABD’nin Irak’a saldırıyı başlatmasının onuncu günündeyiz. Amerikan ve İngiliz kuvvetleri ellerindeki son teknoloji ürünü katliam silahlarını ilkin sınırlı bir tarzda kullanarak savaşı başlattılar. O zaman bazı burjuva yorumcular, “Powell doktrini”nin askıya alındığını, “Rumsfeld doktrini”nin hayata geçirildiğini söylemişlerdi. Powell doktrini, ABD’nin son derece tahrip edici vurucu gücünü en son sınırına kadar kullanıp, mümkün olan en kısa zamanda askeri zafer elde etmesine dayanıyor. Rumsfeld doktrini ise, savaşı tedrici bir biçimde tırmandırarak daha uzun zamana yaymak üzerine kurulu.

Aslında Batılı burjuva yorumcuların çok sevdiği bu doktrin kavramını bir tarafa bırakacak olursak, sorun, bu savaşın nasıl bir taktik üzerine oturtulduğunda yatıyor. Bu gerçekte yalnızca askeri bir taktik sorunu değildir. Savaşların politikanın başka araçlarla devamından başka bir şey olmadığını biliyoruz. Bugün ABD ve İngiltere’nin askeri saldırısı, Vietnam sendromunun halen ne denli yaygın olduğunu gösteriyor. Tüm askeri uzmanlar savaşın çok yoğun, sarsıcı ve şok edici bir bombardımanla başlayacağını ileri sürüyorlardı. Oysa ilk adımda böyle bir şey olmadı. Besbelli ki ABD, belli hedeflerle sınırlı bir bombardımanla Irak ordusunun emir-komuta zincirini kırıp, moralini bozmaya, böylelikle de ordu içinde çatlaklar yaratıp, Irak yönetimini içeriden dağıtacak dinamikleri harekete geçirmeyi düşünüyordu. İzlenen bu taktikle hedeflenen daha önemli bir sonuç da, gerek Irak halkının gerekse de dünya halklarının tepkisini mümkün olduğunca azaltmaktı. Irak’taki ve dünyadaki tepkileri azaltabilirlerse, çok daha az bir dirençle karşı karşıya kalacaklarını ve böylelikle de kendi askeri kayıplarını olabilecek en asgari düzeyde tutabileceklerini hesap ediyorlardı. ABD’nin gerçek korkusu, birinci Körfez savaşı sonrasında neredeyse tümüyle tahrip ettiği Irak ordusu değildi. Onlar gerçekte Irak halkının silahlı direnişinden korkuyorlardı.

Açık ki, emperyalistlerin bu korkusu hiç de yersiz değildi. Nitekim, geçen on gün içinde emperyalist askeri güçler, girmeye çalıştıkları irili ufaklı tüm kent ve kasabalarda beklemedikleri bir direnişle karşılaştılar. O kadar ki, topu topu iki-üç caddeden ibaret olduğu söylenen Ümmü Kasr kasabasını bile ancak yeni ele geçirebildiler. Bu küçük kasabadaki direnişle karşılaştırıldığında, şüphesiz Bağdat yakınlarındaki direniş çok daha büyük olacaktır. ABD’nin en büyük korkusu budur. Çünkü direniş, ABD kayıplarının artması anlamına geliyor. Bu ise, gerek kendi güçlerine son derece güvenen ABD komutanları üzerinde, gerek o komutanların beyinlerini yıkadığı ABD askerleri üzerinde, gerekse de Irak’tan gelecek ceset torbaları karşısında ruh hali gittikçe değişecek olan Amerikan halkı üzerinde büyük bir moral bozucu etki yapacaktır. Savaş sadece cephede kazanılmaz. Ve hatta birçok askeri uzmanın da kabul ettiği gibi savaşlar cephe gerisinde kazanılır. ABD’nin Vietnam’da aldığı bozgun askeri bir bozgun olmaktan ziyade kendi ülkesinde en başta emekçiler olmak üzere, aydınların ve öğrencilerin tepkisinden kaynaklanıyordu. Vietnam sendromu denilen de budur.

Bağdat’a doğru ilerleyen Amerikan zırhlı birlikleri, yolları üzerinde girmeye çalıştıkları her kent ve kasabada büyük bir direnişle karşılaştı ve Irak kuvvetleri tarafından durduruldu. Direnişin bu boyutları ABD’nin Bağdat’ta nelerle karşılaşacağına dair önemli bir göstergedir. Üstelik güney bölgelerindeki bu kentler, daha çok Şiilerin yaşadığı ve emperyalistlerin, Saddam rejimine karşı ayaklanarak işgalcilerin yanında yer alacağını, onları çiçeklerle karşılaşacağını öngördükleri kentlerdi. Kelli felli askeri stratejistlerin ve akıl hocalarının hesapları bu yöndeydi. İngiliz birlikleri savaşın ikinci günü, o akşam Basra kentini almayı hedeflediklerini açıklamıştı. Ancak Basra’da da direnişle karşılaştılar ve kent hâlâ direniyor. Bu açılardan baktığımızda, aslında beklenenin aksine emperyalist kampta gittikçe artan bir güven kaybı söz konusudur. Amerikan ve İngiliz komutanlar ve şüphesiz onların askerleri kısa bir süre içinde pikniğe gitmediklerini kavramaya başlamışlardır.

ABD’nin yaygın bombardımandan son günlere kadar kaçınmış olmasının sebeplerinden birisinin Irak ordusunda bir bölünme yaratıp, muhtemelen bir askeri darbenin gerçekleşmesine zemin hazırlamak olduğunu yukarıda belirtmiştik. Böylece başta Amerikan kamuoyu olmak üzere dünya kamuoyu nezdinde de Saddam’ın hiçbir desteğe sahip olmadığı iddiasını doğrulamış olacaklar ve tüm dünyayı saran tepkileri yumuşatma yolunda ellerini bir nebze kuvvetlendirmiş olacaklardı.
Ne var ki, umduklarını bulamadılar. Şu ana kadar Irak ordusunda söz edilmeye değecek bir çözülme ve karşı safa geçme olmadı. Ayrıca Saddam’a karşı bir darbe teşebbüsü de olmadı. Rejim şimdilik bütünlüğünü muhafaza ediyor.

21 Mart akşamı, Bağdat başta olmak üzere, Musul, Kerkük ve Basra şehirleri eşi görülmedik bir saldırıyla bombalandı. İngiltere’deki üslerinden kalkan B-52 ağır bombardıman uçakları akşam saatlerinde Bağdat’ı cehenneme çevirdiler. 320 Tomahawk füzesi ve tonlarca bomba yağdırıldı Bağdat üzerine. Emperyalistler bir direniş işaretiyle karşılaşır karşılaşmaz tüm kanlı yüzlerini açığa çıkarıverdiler. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, artık eskisi gibi “aptal” bombaların olmadığını, kullanılan “akıllı” bombalarla sivillere zarar verilmemesine çalışıldığını açıklasa bile gerçeğin bu olmadığı çok çabuk ortaya çıkmıştır. Bağdat caddelerinde yıkılmış evlerin, binaların ve insan cesetlerinin görüntüleri, emperyalizmin bir ülkeyi nasıl “özgürleştiğini” gayet güzel gösteriyor. Saldırgan ABD-İngiltere koalisyonunun Bağdat dışında ilk olarak Basra, Musul ve Kerkük kentlerini hedef alması bile ABD’nin bu savaştan ne umduğunu dışa vuruyor. Herkes gibi ABD de savaşın gerçekte Bağdat çevresinde gerçekleşeceğini biliyor. Ama yine de bu üç şehri bombalıyor. Neden? Yanıtı çok basit: bu üç şehir Irak’ın petrol bölgelerinin tam üstünde ve petrol rafinerileri de oralarda. Hatırlanacak olursa, Bush, saldırının başlamasından hemen önce Irak’a petrol kuyularını ateşe vermemesi uyarısında bulunmuş, böyle bir davranışın savaş suçu sayılacağını buyurmuştu. Emperyalizm daha savaşın başlangıcında nereleri hegemonyası altına almayı amaçladığını böylelikle dile getiriyordu. Bu iş o denli pervasız boyutlara ulaşmış durumda ki, olası petrol kuyusu yangınlarının söndürülmesi işi bile daha savaş başlamadan ABD’deki savaş çetesinin bir parçası olduğu şirketlere ihale edilmişti.

Direniş artıp daha da keskinleştikçe, kolaycı ve sabırsız pragmatik Amerikan kafasının, kendi amaçlarına ulaşmak için ilk günkü ihtiyatlı yaklaşımı bir tarafa bırakacağı, birçok psikolojik faktörü de hesaba katan o ilk soğukkanlılığını yitireceği ve sinirlerin gerileceği anlaşılıyordu ve nitekim öyle de oldu. Son günlerde sivillerin yaşam alanlarına yönelik kanlı bomba ve füze saldırıları bunun en bariz göstergesi. İlk kez kitle zaiyatını amaçlayan türde büyük hacimli kitle tahrip bombaları kullanıldı. Çocukların ve kadınların ağırlıkta olduğu yüzlerce sivil hayatını kaybetti ve yaralandı.

Neresinden bakılırsa bakılsın, ABD ve İngiliz emperyalizmi Fırat ve Dicle’nin bataklıklarından kolayca paçalarını kurtaramayacaklar. Savaşın çok bilinmeyenli denklemlerinin nasıl bir sonuç vereceğini önceden kestirmek imkânsız olsa da, bir kara savaşı gündeme geldiği andan itibaren, savaşı kazanacak olanın, moral gücünü yüksek tutmayı başaran taraf olacağını unutmamalıyız.

Emperyalist güçlerin bölgede hedeflerine ulaşamaması ve hatta askeri hedeflerine planladıklarından daha geç ulaşmaları, ABD emperyalizmine karşı dünya çapında gelişen tepkinin daha da güç kazanması, dünya işçi sınıfının kendine güveninin daha da artması anlamına gelecektir. Evet, ABD burjuvazisi Vietnam sendromundan kurtulabilmiş değil. Bu sendromu tam bir paniğe çevirmek biz dünya işçi sınıfının elindedir. Ne var ki, bu sonucun elde edilebilmesi için, başta Amerikan işçi sınıfı olmak üzere dünya işçi sınıfının savaşa karşı mücadeleyi kendi sınıf mücadelesinin bir parçası olarak örgütlemesi, ona önderlik edebilmesi gerekir. Bu ise kaçınılmaz olarak bir kez daha işçi sınıfının uluslararası devrimci bir siyasal önderliğe olan ihtiyacının altını çizmemizi gerektiriyor.
Son düzenleyen Safi; 17 Ocak 2017 19:26
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Şubat 2007       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
VİETNAM SAVAŞI
DİNÇ ORUÇ
İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişmeler sonucunda ,dünya güç dengesi sistemi iki kutuplu bir hal almıştı. Bu kutuplu yapının bir tarafında Amerika Birleşik Devletleri,diğer tarafta ise Sovyetler birliği bulunmaktaydı. 1945 sonrası oluşmaya başlayan bu yapı; kutuplar arası mücadeleyi de beraberinde getirmişti. İki ülke arasındaki bu çekişme çok çeşitli şekillerde kendini göstermekteydi. Kimi zaman bu mücadele sıcak çatışmalar çok ciddi boyutlar almakta hatta iki ülke savaşın eşiğine gelmekteydi. Gerek U-2 olayı, gerekse Küba krizi olayların ne kadar ciddi boyutlar aldığını gözler önüne sermektedir.
Soğuk savaş olarak adlandırılan bu dönemde iki ülkenin büründüğü kimlikler tamamen zıt özellikler göstermekteydi. Sovyet Rusya komünizm düşüncesi çerçevesinde etki alanını genişletmek isterken, ABD ise tam tersi bir hareket içinde yer alarak Sovyetler’ in bu planlarını engelleyici bir politika izlemekteydi.

Avrupa merkezli yaşanan bu çatışmalar, zamanla coğrafya değiştirerek Dünyanın her yerine yayılmaya başlamıştı. İşte bu yeni coğrafyalardan biri de Uzak Asya bölgesiydi. Çin’in komünist bir yapı kazanması, daha sonra da Kore Savaşının yaşanması bunun en güzel örnekleridir.

Uzak Asya olarak adlandırdığımız bu bölgedeki son olay ise Vietnam savaşıdır. Fakat bu olay diğerlerinden farklı özellikler taşımaktadır. Kesin bir sonucu olmayan bu savaş Dünya tarihinde belki de bir ilke sahne olmuştur. Zaman itibariyle dönemin en büyük gücünün, doğru dürüst bir yapıya sahip olmayan bir ordu karşısında bu kadar zorluklar çektiği belki de hiç görülmemişti. Bunu dışında yaşanan daha birçok ilk vardı; gerilla savaşı taktiği, ilk kez kimyasal silah kullanılması... Ama en önemlisi de dünya üzerinde bir savaşa gösterilen en büyük tepki yine bu dönemde olmuştu.
Sanırım, konuyu daha iyi anlayabilmek için biraz daha detaya inmek gerek.
İşte; başlangıcından sonuna kadar tüm gerçekleriyle Vietnam Savaşı.....

MEVCUT DÜNYA DÜZENİNE GENEL BAKIŞ
II. Dünya Savaşı sonrası oluşan ve 1945’ten 1965’e kadarki yirmi yıllık sürede hakim olan dünya iki kutuplu bir yapıdaydı. İki süper güç; ABD ve Sovyetler Birliği, müttefikleriyle birlikte dünyanın her bölgesinde bir çatışma içindeydiler. Birtakım etki tepkileşmeler sonucu kendi dünyaları arasında bir sınır çizmişler ve bu mücadelelerini üçüncü dünyaya genişletmişlerdi. Bu iki kutuplu yapı, devletler sisteminde gücün iki kutup arasında dağılımı çok hassas olduğu için, tehlike arz ediyordu. Güç dengesini bozacak en ufak bir değişim karşısında, karşıt bir üstünlük kurabilmek için her ikisi de alarm durumundaydılar. Her iki taraf da, karşı taraftaki herhangi bir güç kaybını, kendi lehine bir güç kazancı olarak algılamaktaydı. Kendi etki alanları etrafında sınırlarını belirlemek ve mevcut status-quo’yu her türlü saldırı ve yıkıcı çaba karşısında korumak, iki kutuplu süper güç mücadelesinin odağı halini almıştı.

Mevcut sistemin iki ana merkezi konumundaki Washington ve Moskova; müttefik olarak adlandırılan ülkelerin oluşturduğu kendi dünyalarındaki tek baskın güçlerdi. Bu müttefiklerin güçlerini büyüklüğü ve bağlılık dereceleri Amerikan ve Sovyet imparatorluklarının gücünü belirliyordu. Aralarındaki hassa farklılık ise; merkez ile diğer ülkeler arasındaki ilişkilerin doğasıydı. Müttefiklerin gönüllülükleri, bu bütün içindeki bağımsızlık dereceleri ve kararların alınış şekli bunda belirleyiciydi.
Amerikan imparatorluğu olarak adlandırabileceğimiz oluşumun üstlendiği bazı roller bulunmaktaydı. İlk olarak müttefikler ve dostları, savunmalarının Birleşik Devletlere dayandığını bilirler. Amerikanı üstlendiği bir başka rol ise şudur; ABD dış lejyonlar yetiştirir ve bunlara komuta eder. Örneğin NATO her zaman Amerikanlar tarafından komuta edilmiştir ve yüksek merkezi komuta yapısına sahiptir ve entegre güçlerden oluşur. Ayrıca Birleşik Devletler batılı olmayan ülkelerin askerlerini de eğitir. Bu askerleri bazen ABD’de eğitir bazen de kendi askeri görevlilerini bu ülkelere gönderir. Böyle bir görev Güney Vietnam’da da gerçekleşmiştir. Güney Vietnam ordusu komünist Vietkong gerillalarıyla baş edemeyince, ABD kendi güçlerini bu ülkeye göndermiştir.

BİR SINIR SAVAŞI OLARAK “ VİETNAM”
Amerika’nın Vietnam’a Olan İlgisi
Birleşik Devletler, Vietnam’la yakından ilgilenir oldu. Çünkü, Amerikan liderlerine göre Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam’ı bölen 17. paralel, özgür dünya ile komünist dünya arasında bir sınır oluşturuyordu. Tıpkı Kuzey Kore’nin 38. paraleli geçtiği zaman Güney Kore’yi savunma kararı aldıkları gibi, şimdi aynı kararı Güney Vietnam için alıyorlardı. Ve yine Kore’deki gibi,Vietnam savaşında da merkezden çok uzakta mücadele ediliyordu. Ayrıca sınırlara düşmanın kolaylıkla ulaşabileceği yerlerde mücadele ediliyordu.

Fakat, bu Birleşik Devletler için sorunların henüz başlangıcıydı. Güney Vietnam bölünmüş bir yapıya sahipti. Yerli Güney Vietnamlılara karşılık, yaklaşık sayıları 1milyon olan ve hemen hemen yarısı Katolik olan mülteci Kuzey Vietnamlılar; Budistlere karşılık Katolikler; köylülere karşılık yerli halk... Birçok yeni ulusta olduğu gibi temel olarak yerel nitelikli bir sadakat şekli vardı. Merkezi hükümete karşılık oldukça kemikleşmiş bir düşmanlık bulunuyordu. Ulaşım ve iletişim ilkeldi ve endüstriyel gelişim bulunmuyordu.

Bunlara ek olarak; Fransa ve Vietminh güçleri arasındaki I. HinduÇini Savaşına son veren 1954 Cenevre Konferansı sonucunda ortaya çıkan yeni bir devletti. Herhangi bir siyasi kuruluş ve sağlam bir ekonomi yoktu. Vietminh normal olarak Güney Vietnam’ın kısa sürede dağılmasını umuyordu. Cenevre Sözleşmesi gereğince 1956’da genel seçimlerin yapılmasına karar verildi. Hanoi, 12 milyonluk Güney Vietnam’ın çoğunluğunun, Fransa’ya karşı milli direnişin başını çeken Ho Chi Minh’e oy vereceğini sanıyordu. Ayrıca, Kuzeyin 15 milyon oyunun çoğunu alabilirdi. Böylece ülke komünist kontrol altında yeniden birleşebilirdi.

Ho’nun bu popülaritesi, ne ABD’nin ne de Güneydeki yeni hükümetin seçimleri desteklemesi için bir sebep oluşturuyordu. ABD, 17. paralelin yeni sınır olarak kabul edilmesini, ateşli bir Katolik ve antikomünist olan, Güney Vietnam’ın yeni başkanı Ngo Dinh Diem ise başta kalmayı istiyordu. Henüz imzalanmamış Cenevre Deklarasyonu’nun seçimleri bağlayıcı kılıp kılmayacağına aldırmaksızın, çok ciddi bir karşı duruşları vardı. Böylelikle Hanoi’nin, Güneyi barışçıl yoldan ele geçirme çabaları da son buluyordu.

Cenevre Konferansı devam ettiği sırada, yaklaşık olarak 5.000 ila 6.000 yerel gerilla-tahminen Vietminh’in politik ve askeri eliti- yeraltına inerek köylüler gibi yaşamaya başladılar. 90.000 kadarı kuzeye gitti, çoğu sonra güneye sızdılar. 1959’da Kuzey Vietnamlılar, Güneyde silahlı direnişe başladılar. Böylece II. Hinduçini savaşı başlamış oluyordu. Gerillaların acil hedefi, hükümetin yerel temsilcilerini öldürerek, merkezi hükümeti nüfusun çoğunluğundan tecrit etmek, yerine de köylüler üzerinde Viet Kong kontrolünü devreye sokmaktı.

Bu savaş, Kore Savaşı’ndan oldukça değişik bir şekilde başlamıştı. Kore Savaşı, Amerikan halkını harekete geçiren ve başlıca batılı müttefikleri ortak bir tehdit karşısında birleştiren, belirgin ve saldırgan bir atakla başlayan bir savaştı. Ayrıca bu, düzenli komünist güçlerin yine düzenli Güney Kore, Amerikan ve BM güçleri tarafından durdurulduğu konvensiyonel bir savaş olmuştu.
Buna karşılık, Dienbienphu’daki Fransız mağlubiyeti; gerilla savaşının daha geniş, güçlü ve daha donanımlı büyük bir güç karşısında başarı elde edilebileceğini kanıtlaması bakımından, modern tarihte önemli bir dönüm noktasıdır. Bu nedenle Kuzey tarafından yönetilen ve organize edilen gerillaların iç ayaklanmaları, 17. paraleli ihlal etmenin daha zekice bir tarzı olarak belirtilebilir.

Amerika’nın bu gelişen olaylarla ilgilenmesini bir başka nedeni de şu olabilir. Bölgedeki komünist olmayan ülkeler ekonomik olarak gelişmiş ve kendi yeterliliklerine sahip olmadan önce, Asya’daki denge Birleşik Devletlere dayanıyordu. Herhangi bir ülkenin düşmesi, domino taşı etkisi yaratarak diğerlerini de etkileyebilirdi. Bunun da siyasi ve psikolojik etkisi olarak, bölgedeki Amerikan nüfuzu tehlikeye girebilirdi. Ya da her bölgede aynı sonuç görülmese bile, bu tür kayıplar güç dengesini Amerika aleyhine olumsuz etkileyebilirdi. Bu nedenle bölge ülkeleri ABD tara tarafından bir birine bağımlı görünüyordu, çünkü birindeki herhangi bir risk hepsini çöküşü anlamına gelebilirdi.

Temelde Yatan Sebep
Tabii ki bu görüşün altında yatan temel varsayım; hala iki kutuplu bir dünyanın varolması ve tüm karşıt delillere rağmen, Amerika’nın birleşik olarak algılamaya devam ettiği Sino-Sovyet bloğunu düşman olarak görülmesiydi.
Aslında, 1 milyara yaklaşan nüfusu ve “Amerikan emperyalizmi” şeklindeki devrimci suçlamalarıyla “Kızıl Çin”, Washington için Moskova’dan daha tehlikeli olarak algılanıyordu. Mao Zedong’un gerilla taktiklerini kullanarak, Amerika’nın etki alanındaki komünist olmayan bir hükümeti yok etmeye çalışan Ho Chi Minh ve Vietkong, Çin’in kuklaları olarak görülüyordu. Eğer bu başarılı olursa, Vietnam Çin’in gücüne, bu da dolayısıyla Sino-Sovyet bloğun gücüne katılabilirdi. Ayrıca bu, bölgedeki diğer devrimci güçler için ateşleyici bir örnek teşkil edebilir, böylece tüm nükleer gücüne rağmen Amerika mağlup edilebilirdi. Washington bu savaşı; Kuzey Vietnam güçleri 17. paraleli henüz ihlal etmemiş olsalar bile, Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye saldırısıyla benzer görüyordu. Gerilla savaşı, komünist saldırganlığın bir başka şekliydi ve bu yüzden de en kısa sürede engellenmeliydi.

VİETNAM KABUSU
Vietnam Savaşı, Birleşik Devletler tarihinin en tartışmalı olaylarından biridir. Amerika’nın olayla olan ilgisi, en büyük artış Lyndon Johnson zamanında olmasına rağmen, Truman zamanında başlamış ve benzer şekilde Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimlerde de sürmüştür.
Peki, Johnson dönemine kadar Vietnam’da neler olmuştu? Savaş 20 yılı aşkın bir süredir bu uzak Asya toprağını karıştıran bir olgu olmuştu. Başlangıçta, Ho Chi Minh yönetimindeki ulusal güçler anayurtlarını, Fransız koloni yönetiminden kurtarabilmek için mücadele ettiler. Birleşik Devletler, Moskova’da yetişmiş bir komünist olan Ho konusunda şüpheliydi. Fakat, bunun yanında Ho şiddetli bir ulusçuydu. Birleşik ve bağımsız bir Vietnam yaratmaya kararlıydı ve hiçbir zaman bu hedefinden şaşmamıştı. Komünist bağlantıları nedeniyle Ho’dan endişeli olan Amerika, Ho ve Vietnam güçlerine karşı Fransa’nın tarafını tutmuştu. 1954’de, Dwight D. Eisenhower başkanlığı döneminde, Fransa’da aşırı tepki gören savaşın açılabilmesi için Fransa’nın masraflarının %70’ine destek olunmuştu. Dienbienphu’da Vietnam güçleri, 12.000 Fransız askerini kuşattığında Eisenhower’ın en yakın kişsel danışmanları Amerikan askeri müdahalesi için baskı yapmışlardı. Hatta, Amiral Arthur Radford, atom bombası kullanılmasını bile önermişti.

Eisenhower yönetimi, Hinduçini’nde komünizmi yenmek için Amerikan yardım ve etkisini kullanmaya devam etti. 1955’te Fransızların Dienbienphu’da yenilip, Vietnam’dan çekilmeleri üzerine Amerika, Ho’nun bölgenin kontrolünü tamamen ele geçirmesini önlemeye çalıştı.
Başlangıcından beri, Amerikan politika yapıcıları, Ho’nun Kuzey Vietnam’daki hükümetini, Moskova ve Beijing tarafından yönetilen komünist komplonun bir parçası olarak görmekteydi. Eğer Vietnam’da komünizm alt edilemezse tüm Asya muhtemelen düşebilirdi.

Amerikan müdahalesi;,Güney Vietnam’daki ulusçu gerillalara yardım eden Ho’yu bir bakıma uyandırarak, tüm Vietnam’ı kendi liderliği altında birleştirmeyi amaçlamasına yol açmıştı. Güney Vietnam’da giderek şiddetlenen iç savaş sonucunda, Eisenhower yönetimi, başkent Saygon’daki hükümete Amerikan askeri yardımını giderek artırdı.
Başkan John F. Kennedy döneminde Amerikalı danışmanların sayısı 650’den 23.000’e çıktı. 1963’te JFK suikastinden sonra Güney Vietnam’a Amerikan yardımı sürdü.
Daha sonra 1964’de;Tonkin Körfezi kararlarında kongre, Vietnam’daki komünist saldırganlığa karşı başkana silahlı kuvvet kullanma yetkisi verdi. Fakat, Başkan Johnson, bölgeye Amerikan askeri göndermeye niyeti olmadığını söyleyerek şu sözleri sarf ediyordu:
“Asyalıların kendileri için yapmaları gereken bir işi yapmaları için kendi çocuklarımızı, evden 8-10 mil uzaktaki bir yere göndermeyeceğiz.”

Fakat, her şey ertesi kış değişti. 1964 Kasım ve Aralık aylarında; Güney Vietnamlı Ulusal Özgürlük Cephesi gerillaları, bombalı saldırılarda 7 Amerikalı danışmanın ölümüne, yüzlercesinin de yaralanmasına sebep oldular. Şubat 1965’e gelindiğinde Amerikan yönetimi Saygon hükümeti düşmek üzere olduğundan ve Birleşik Devletler acil bir şeyler yapması gerektiğinden, aksi taktirde Vietnam’ın yitirileceği ve dolayısıyla Amerika’nın uluslararası prestij ve etkisinin zarar göreceğinden emindi . Bu doğrultuda, Johnson ve danışmanları savaşı bir bakıma Amerikanlaştırmaya başladılar. Kuzey Vietnam’a savaş uçakları ve Güney Vietnam’a 3.200 denizci gönderildi. Haziran ayına gelindiğinde Vietnam’da 75.000 Amerikan askeri bulunuyordu. Amerikan askeri sayısındaki her artış Vietkong’un ve Kuzey Vietnam’ın dayanıklılığını daha da arttırıyordu. Karşılık olaraj Amerikan askeri sayısı daha da artmaktaydı. 1968’e gelindiğinde 500.000 Amerikan askeri bölgede savaşmaktaydı. Mareikan yönetimi ve Pentagon’a göre, güçlü Amerikan silahlı güçlerinin zayıf Kuzey Vietnam ve Vietkong güçleri karşısında yenilmesi düşünülemezdi bile.

1965’lerde kafalardaki düşünce şuydu; “Vietkonglular’ın gemilerimizi görmeleri bile teslim olmalarına yetecektir...”[2]
Amerika bu savaş için uygun ir strateji geliştirmemişti bile. Ufak güçlerin başarısızlığının başka güçler, başka güçler ve başka güçler tarafından devam ettirilmesi sonucu savaşın tahrip edici bir hal alması, 1965’te kimsenin düşünemeyeceği bir şeydi.
İki yıl içinde, 1965’in iyimserliği yerini derin ve acı verici bir hüsrana bırakmıştı. 1967’de Vietnam’da, Amerika’nın yarım milyona yakın askeri bulunmaktaydı. II. Dünya Savaşı’ndakinden daha fazla bomba atılmıştı ve savaşın her ayı için 2 milyar$’dan fazla bir miktar harcanıyordu. Amerikalı devlet adamları kendilerini ilerleme olduğuna inandırmışlardı ancak acı gerçek, savaşın hala devam etmekte olduğuydu.

Genel olarak bakıldığında, Amerika’nın asıl gücü ağırlıklı olarak hava gücüne dayanmaktaydı. Askeri doktrin, bombardımanın bir düşmanın savaşma kapasitesini yıkacağını, böylelikle uzlaşma yapmaya yanaşacağını öğretmekteydi. II. Dünya Savaşı ve Kore’deki kısıtlı başarılar; Vietnam’ın koşulları göz önüne alındığında, bu doktrinin uygulanması halinde başarının daha kolay olacağını düşündürmeye başladı.

1966’nın başlarında hava saldırıları Kuzey Vietnam’ın endüstriyel ve ulaşım sitemine yönlendirilmişti ve giderek artan şekilde daha da kuzeye kaymaya başladı. 1966 yazında saldırılar petrol depolama merkezlerine ve ulaşım şebekelerine yöneldi. Bir yıl sonra Başkan Johnson saldırıların çelik fabrikaları ve güç merkezleri gibi hedeflere yönelmesi emrini verdi.
Bombardıman, hala modern bir ekonomi mücadelesi vermekte olan bir ulusu 600 milyon$’lık bir zarara uğrattı. Hava saldırıları, Kuzey Vietnam’ın endüstriyel ve tarımsal üretimini büyük bir sekteye uğrattı.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, ABD tarafından saldırıların kesinlikle sivillere yönelik olmadığı beyan ediliyordu. Ancak tahminler bombardımanın yapıldığı süre içerisinde haftada 1.000 kişinin öldüğü yönündedir.

Her şeye rağmen;Vietnam’da şu anlaşıldı ki, kullanılan hava gücü etkisiz olmuştu. Aslında ABD 1967’ye kadar, bütün büyük hedefleri yok etmeyi başarmıştı. Buna rağmen Amerikan yönetiminin işi biraz ağırdan alması; Hanoi’ye hava savunma sistemi kurmak, temel kaynaklarını korumak, ve alternatif ulaşım şekilleri geliştirebilmesi için zaman kazandırmıştı. Belki de bu ağırdan alma, uğradıkları tüm bu hasara rağmen Kuzey Vietnamlıları mücadele etmek için daha da azimlendirmiş olabilirdi.[3]
Aslında Kuzey Vietnam, bombardımanla başa çıkmakta büyük bir hüner ve azim gösterdi. Siviller şehirlerden tahliye edilmiş ve şehrin civarlarına dağıtılmıştı. Birçok endüstri ve depolama işleri ve bazı yerlerde yeraltında ve mağaralarda sürdürülmekteydi. Hükümet 30.000 mile yakın tünel kazılması talebinde bulunmuştu ve ağır bombardımana maruz kalan bölgelerde insanlar zamanlarının çoğunu yeraltında geçiriyorlardı. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 90.000 Kuzey Vietnamlı, ulaşım ağını açık tutmak için full-time çalışmaktaydı. Bombalar sonucu hasar gören yollar çakıllarla kapatılmaktaydı. Beton ve çelik köprüler yerine bambudan yapma sallar kullanılıyordu. Daha sonra bu sallar bulunmamaları için batırılıyordu. Kamyon şoförleri tekerlekleri muz yapraklarıyla kaplanmış şekilde seyahat ediyorlardı. Ve bu seyahatler yalnızca geceleri ve far ışığı kullanılmadan gerçekleştiriliyordu.

Bunların yanı sıra; her türlü ekipman, araç ve materyaldeki kayıplar Sovyetler ve Çin tarafından karşılanıyordu. Yapılan bombardımanlar, yalnızca Sovyetlerin karşılayabileceği askeri ekipmanlara olan bir ihtiyaç yaratmıştı. Ve bu da Moskova için Kuzey Vietnam’ı Çin’in elinden alabilme şansını yaratmıştı.
Çin’in yaptığı yardım daha çok; büyük miktarda pirinç, küçük silahlar, araçlar ve cephaneden oluşmaktaydı. Sovyetlerin yapmış olduğu yardım ise 1965’ten sonra uçak, uçaksavar ve tankları da içerecek şekilde şaşırtıcı olarak artmıştı. 1965 ile 1968 arasında Sovyetler ve Çin tarafından yapılan yardımın 2 milyar $ civarında olduğu tahmin edilmekteydi.
1967’ye gelindiğinde, Birleşik Devletler yalnızca bazı marjinal kazançlar için çok ağır bedeller ödüyordu. 1965 ile 1968 arasında Amerika, tahmini masrafı 6 milyar$ olan 950 hava aracını kaybetmişti. Küçük ve geri kalmış bir ülkenin, Dünyanın en büyük ve prestijli ülkesi karşısında devam eden direnişi, Kuzey Vietnam’a çok etkili bir şekilde yararlandıkları bir propaganda avantajı vermişti. Savaş karşıtlığı, birçok eleştirmenin gözünde etkisiz ve ahlaksız görülen bombalama karşısında etkisini gün geçtikçe arttırmaktaydı.
Son düzenleyen Safi; 17 Ocak 2017 19:29
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Ocak 2017       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Vietnam savaşı
1954’ten 1975'e kadar Kuzey Vietnam'ı Güney Vietnam ile karşı karşıya getiren çatışmaya verilen ad.

Fransa'nın yükümlülük altından çekilmesi (1954-1956)


Cenevre antlaşmaları, Kuzey Vietnam ve Fransa arasında imzalandı, ABD ve Güney Vietnam tarafından onaylanmadı. 17. paralelin iki tarafında yapay olarak yaratılan iki Vietnam Devleti’nden biri sosyalist blok, diğeri de ABD olmak üzere yabancı yardımlara başvurmak zorunda kaldı. Katolik, ama Fransızlar’a karşı olan Ngö Dinh Diâm, zaten ülkesinde bulunan ABD'nin Kuzey’in kazanmaya çalıştığı ve Cenevre'de kararlaştırılmış olan genel seçimleri reddetmesini sağlamakta zorluk çekmedi. Eisenhower ve Foster Dulles, gerçekten de "dominolar kuraınf nı benimsemişlerdi. Bu kurama göre komünizm, adım adım ilerlemekteydi.

Amerikan mali yardımı daha ağustos 1954'te başladı. Fazla transız yanlısı olduğu düşünülen genelkurmay başkanı general Hinh, Diam’in ve Amerikalıların baskısıyla görevinden alındı. Zaten Cezayir savaşı’yla başları dertte olan Fransızlar, 1956 yılı nisan ayı sonunda son askerlerini de çektiler.

Vietkong ayaklanması (1956-1959)


Komünistler, 1956 yılının sonlarından itibaren Diem rejiminin düşmanlarını Vietkong içinde bir araya getirmeye başladılar. 1958'e kadar gizli olan hareket, Koşinşin’de gerillalarla, sonra Orta Annam'da (ûuang Ngai bölgesi) ve nihayet tüm güneyde başarılar kazandı. Diâm birçok suikast girişimine hedef oldu; Amerikalılar Biân Hoa'daki üslerinde saldırıya uğradı (temmuz 1959). Kuzey Vietnam gizlice Güney’e askeri eğitimciler, birlikler ve malzeme gönderirken, bu müdahalesini uluslararası düzeyde inkâr etti. ABD ise daha açık bir biçimde, Diâm ordusunu eğitme görevi verilen general O'Daniel’in heyetini, harekâta doğrudan katılmaya başlayan on beş yeni müfrezeyle güçlendirdi. Lojistik düzeyde, 46 hava ve 11 deniz üssünün yapımına başlandı.

UKC’nin yükselişi (1960-1965)


Aralık 1961’de 15 000 amerikalı “danışman”ın desteklediği güney Vietnam ordusu, yerel milislerle birlikte düzenli birlikleri de savaşa süren UKC (Ulusal kurtuluş cephesi) gerilla harekâtının gelişmesini önleyemedi. Kore savaşı'na benzer bir çatışmayla karşılaşılacağı sanılarak amerikan usuili eğitilmiş olan ordu, asker kaçakları yüzünden zayıf düştü ve ayrıca, siyasal dalgalanmaların etkisinde kaldı. Bunların en önemlisi Diâm’in öldürülmesiyle sonuçlanan (1 kasım 1963) askeri darbe oldu. Diâm’in politikası, 1961’den beri harcanan çabalara rağmen tamamen başarısızlığa uğramıştı ("özel gizli kuvvetler” [yeşil bereliler] adı altında Laos ve Kuzey Vietnam'a gönderilen 400, sonra 5 000 kişi; Cam Ranh üssünün yapımına başlanması; güney Vietnam ordusunun 260 000 asker, iki B-26 ve iki helikopter filosuyla güçlendirilmesi). UKC'nin büyüyen etkisi, 1964’te Johnson tarafından alınan bir kararla ABD'nin giderek doğrudan müdahalesine neden oldu. Amerikalı general Westmoreland haziran 1964’te Vietnam'a geldi.

Amerikan çabası (1965-1968)


Durumun kötüye gitmesi üzerine Amerikalılar sert tepki gösterdiler (Kuzey'in bombalanması, Güney’de doğrudan müdahale). Bazı rakamlar, müdahalenin kapsamını daha iyi dile getirir: amerikan kara askerlerinin sayısı temmuz 1965’teki 125 000 askerden, aralıkta 185 000'e, aralık 1966’da 390 000’e, 1967'de 510 000'e (artı 64 000 koreli, taylandlı, avusturyalı müttefik), nihayet 1968'de 580 000’e çıkarıldı. Buna 3 500 helikopteri de eklemek gerekir. Güney vietnam ordusu, 700 000 düzenli ve 200 000 milis askerden oluşuyordu. Güney Vietnam, Tayland ve Guam havaalanlarından kalkan uçakların bombardımanları, sonunda ve giderek B-52 ağır bombardıman uçaklarının da müdahalesiyle, 3 yıl içinde, şubat 1965’ten nisan 1968'e kadar Kuzey'e 500 000 ton bomba atıldı (karşılaştırma yapılırsa: Pasifik savaşı sırasında 650 0001 [4 yıl] ve Kore’de 450 000 t [1 yıl]). Güney’in bombalanması sırasında ve özellikle Hö Chi Minh’in yollarına atılan 200 0001 bombadan başka bilançoya 1972’de 6 ay içinde atılan 400 000 t’u da eklemek gerekir.

Vietkong askeri gücünün 1965 başlarında 135 000 düzenli askeri geçmediği sanılmaktadır, ama bu birlikler ciddi kayıplara rağmen çok kısa sürede, marttan itibaren sayısal ve nitel olarak kuvvetlendirildi; 1966’da 210 000’e, 1967’de 280 000'e, 1968’de 320 000'e ve bazı kaynaklara göre 1969’da 600 000’e çıkarıldı. Takviye lojistiği, Rathet Lao’nun ve kızıl Khmerler'in işbirliğiyle Laos ve Kampuçya’dan (kuramsal olarak Cenevre’den beri tarafsız olmalarına rağmen) geçme pahasına da olsa, sonuna kadar çok etkili oldu. Hö Chi Minh yollarının bombalanması giderek daha karmaşık yöntemler kullanılmakla birlikte sonuç vermedi: bu yollardan, yalnız silah ve cephane olarak ayda 160 t sağlanıyordu. Hö Chi Minh yolu, savaşın bu evresinin temel bir etkeni olmak durumunu korudu. 1971’de Güney VietnamlIlar tarafından girişilen tek kara harekâtının, övünülecek bilançosuna rağmen kalıcı etkileri olamadı.

1966’da harekâtlar


17. paralel kuşağında, Kontum bölgesinin yüksek yaylalarında, 1967’de Khe Sanh amerikan üssünün savunduğu 17. paralelin güney bölümünde, Da Nang, Quang Tri dolaylarında, Dak Tö'da yaylalarda ve hatta Koşinşin ve Saigon’un K.-B.’sında sürdürüldü. 1968 başında 1§t saldınsı (30 ocak) adı verilen beklenmedik bir genel komünist saldırısı gerçekleşti. Bu saldırı büyük kentlere, özellikle Huâ (kentin eski kesimlerinde bir ay süren bir savaş sonucunda son anda kurtarıldı) ve Saigon’a (amerikan komutanlığı günlerce adam adama mücadele tehdidi altında kaldı) yönelikti. En çarpıcı harekât, Kuzey Vietnamlılar'ın yeni bir Diân Biân Phu yaratmayı amaçladıkları Khe Sanh dolaylarında gerçekleşti. Kasım 1967'den beri sürekli saldırıya uğrayan üs, 1968 şubat ortasında kuvvetli bir saldırıyla karşılaştı: kuşatıldı ve hemen hemen kullanılmaz hale gelen havaalanıyla, 8 nisana kadar 77 gün abluka altında tutuldu.

Ama Amerikalıların olanakları ve özellikle hava kuvvetlerinin desteği (Fransızlar'ın 1954'teki olanaklarından çok daha gelişmişti) saldırganların başarısızlığa uğramasına yol açtı. Amerikalılar’ın 300 ölü ve 2 300 yaralısına ve 2 675 güney VietnamlI ölüye karşı, saldırganlar 15 000 ölü ve 20 000 yaralı verdiler Askeri açıdan Tet saldırısı, tüm Kuzey ve müttefikleri UKC'nin tam bir başarısızlığı niteliğini taşıdı. Bunlar, siyasi ve askeri kadrolarının en büyük bölümünü kaybettiler. Ama sonuçların psikolojik ve siyasi açıdan da derin etkileri oldu. Güney VietnamlIlar da, sivil yapılarını oluşturan kadrolarının büyük bir bölümünü kaybettiler. Özeukle, amerikan ordusunun apansız yakalanarak güç durumda bırakılmış olması önemliydi. Amerikan kamuoyu bundan büyük ölçüde etkilendi ve bu etki çatışmanın sonuçlarının topyekûn sorgulanıp eleştirilmesine yol açtı. 31 mart 1968’de, Johnson yeni bir mandadan vazgeçtiğini ve barış pazarlıklarına başlama arzusunda olduğunu ilan etti. VVestmoreland, istediği 25 000 kişilik yardımcı kuvveti alamadığı gibi, komutanlık görevini de Abrams’aterk etmek zorunda kaldı, iyi niyet gösterisi olarak Johnson, Kuzey’de tüm bombardımanların durdurulmasına şartsız karar verdi (mayıs 1968). Ön görüşmeler Paris konferansının resmen açılması sonucunu (ocak 1969) (Bakınız Paris Barış Konferansı) verdi.

Amerika’nın geri çekilmesi (1969-1973)


Nixon, 1969'da Johnson’un yerine geçti. "Vietnamlaştırma” olarak nitelendirilen siyaseti, güney vietnam ordularının kuvvetlendirilmesinden sonra tüm kara kuvvetlerinin geri çekilmesini amaçlamaktaydı. Bu ordular, 1972’de 1 200 000 düzenli asker 600 000 milis askerine çıkarıldı; ek olarak ültramodern bir silahlandırma ve önce 200, sonra 1 200 ve 2 000 uçaklık hava kuvvetiyle donatıldı. Amerikalılar temelde kara kuvvetlerini geri çekerek haziran 1969’da 587 000 askerden eylül 1970’te 400 000’e ve haziran 1972'de 50 000'e indirdiler; aralıkta, düzenli birlik diye bir şey kalmamıştı. Buna karşılık, özellikle 1972’de amerikan kamuoyu tarafından daha iyi gözle görülen hava ve deniz kuvvetlerinin müdahalelerinde bir artma oldu. 1969’ dan 1972’ye kadar diplomatik ve askeri olaylar birbirine sıkıca bağlı kaldı. Görüşmelerdeki en büyük zorluk, Güney'de Geçici devrimci hükümet (GDH) elemanları, Thiâu ve bir "üçüncü kuwet"i bünyesinde bulundurabilecek tek bir hükümetin kurulmasındaydı. Askeri harekât, daha az dikkat çekici olmakla birlikte devam ediyordu. Vietkong ise, giderek halk üzerinde denetimi ele geçirdi.

1970'te amerikan ve güney vietnam kuvvetleri, zorla Sihanuk’un yerine geçen Lon Nol’un çağrısı üzerine Kampuçya’ya müdahale ettiler (30 nisan ve 1 mayıs). Hö Chi Minh yollarındaki komünist üsleri ve kamplarının yok edilmesinin gerekliliği ileri sürülerek haklı çıkarılan bu harekât, amerikan kamuoyu tarafından benimsenmedi. Kongre, harekâtın süresini iki ay olarak belirledi ve 1964’ten beri, Başkanın eline verilen Vietnam Savaşı’yla ilgili özel yetkileri kaldırdı. 1971'de Nixon, Güney’den tüm yabancı kuvvetlerin çekilmesini, ateşkesi ve tutuklu değişimini önerdi, ama sonuç alamadı. ABD’nin tek taraflı çekilmesinden yararlanan ve artık müdahalesini gizlemeyen Vietnam Demokratik Cumhuriyeti, 30 mart 1972’de genel bir saldırı harekâtına girişti. Güney Wetnam Quang Tri' yi kaybetti; Da Nang, Kontum, Quang Ngai tek başlarına bırakıldılar ya da tehdit edildiler; Koşinşin’de Löc Ninh kaybedildi; An Löc zorla direnmeye devam etti, Phnom Penh-Saigon yolu kesildi. Çok şiddetli olan amerikan tepkisi hava yoluyla geldi: Kuzey şimdiye kadar olmadığı bir biçimde bombalandı; aralarında Haiphong limanı da bulunan sovyet ve çin kargolarının yanaştığı limanlar uçakla mayınlandı. Güney vietnam ordusu zırhlı malzeme, tanksavarlar ve topçu malzemeleriyle kuvvetlendirilerek kendini toparladı; An Löc, Kontum ve Phnom Penh yolu temizlendi; Öuang Tri sonbalarda geri alındı.

Nixon’un SSCB ile ve özellikle Çin ile yakınlaşma politikasının Hanoi’yi yumuşatarak, Paris görüşmelerine hız vermesine neden olduğu sanılmaktadır. Anlaşmalar 27 ocak 1973’te imzalandı. Askeri maddeler, Kuzey'de tüm müdahaleleri yasaklıyordu; amerikalı esirler de serbest bırakılıyordu. ABD Güney'e verdikleri savaş malzemesini artıramayacaklar, ancak kullanılamayacak hale gelenlerin yerine yenilerini koyabileceklerdi. Bu amaçla bir ABD GRP komisyonu kuruldu; GDH "Güney topraklarının bir bölümünde söz sahibi olan geçici bir hükümet olarak" tanındığı için, Güney'de iki yasal otorite kabul edilmiş oldu. BM, genel sekreterinin de hazır bulunacağı on iki ülkeden oluşan uluslararası bir konferans öngören siyasi maddeler, hiçbir zaman uygulanmadı.

Savaşın sonu (1973-1975)


Bu dönemin en belirgin özelliği, Nixon’un istifası (ağustos 1974) sonucunda ABD’nin Thiöu’yu hemen tek başına kaderine terk etmeleri oldu. Kuzey Vietnam’ın Güney’de danışmanları ve çok yakınında büyük birlikleri bulunuyordu. Thiâu'nun manevra alanı çok dardı. 1975 başlarında komünistler, genel bir saldırı tehdidi ileri sürerek Saigon’da tekrar üçlü bir hükümet kurma isteğinde bulundular. Martta, eyleme geçtiler. En önemli saldırı Kontum'a yöneldi, Thiâu, yaylaları boşalttı ve kuvvetleri bir merkezde toplandı. Ama bu önlem, Amerikaltlar’ın gitmesinden dolayı morali bozuk olan askerlerini daha da yıprattı. Öuang Tri, Huâ, Da Nang hemen hiç savunulmadan bırakıldı. Ülkenin kuzey kıyı ve orta bölümleri de teslim oldu. Xuân Löc’daki seçkin birliklerin direniş girişimi, kısa bir nefes alınmasını sağladı. Ama 21 nisanda Thiâu, iktidarı Minh’e bırakarak çekildi (Diâm daha önce 1963’te Minh tarafından devrilmişti). Kuzey vietnam zırhlıları, pazarlık girişimlerine son vererek 30 nisanda Saigon’a girdiler.

Kuzey'in çok çabuk örgütlenen pasif korumasının etkinliğine rağmen bombardımanların neden olduğu maddi ve sivil halk kayıpları çok yüksek oldu. Çarpışmalar her tür terörizm ve karşılıklı kısa hesaplaşmalar dolayısıyla, Güney’in sivil insan kayıplarınınsa kuzeyden de daha fazla olduğu sanılmaktadır. Yalnızca 1964-1973 yılları için öne sürülen 500 000 ölü sayısının gerçeğin çok altında olduğu söylenebilir. Askeri kayıplara gelince, yalnızca Amerikalıların verileriyle yetinmek gerekiyor: buna göre savaşta, 55 000 Amerikalı, 200 000 Güney VietnamlI öldü; Vietkong ile Kuzey VietnamlIlar ise bir arada olmak üzere 725 000 ölü verdiler.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

1 Kasım 2016 / MaTTo Tarih
19 Temmuz 2009 / MaTTo Tarih
25 Haziran 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular