Arama

Önemli İcatlar - Hidrojen Bombası

Güncelleme: 14 Mart 2017 Gösterim: 17.206 Cevap: 4
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
10 Aralık 2007       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

termonükleer bomba


HİDROJEN BOMBASİ ya da H BOMBASİ olarak da bilinir


Sponsorlu Bağlantılar
tahrip gücü çok yüksek stratejik nükleer silah.
Ad:  hidrojen bomb.jpg
Gösterim: 2021
Boyut:  59.3 KB
Altmış megatona kadar çıkanlabilen tahrip gücü, hidrojen izotoplarının, çekirdek kaynaşması) tepkimesiyle helyuma dönüşmesi sırasında çok büyük miktarda enerjinin açığa çıkmasından kaynaklanır. Denetlenemeyen bu zincirleme tepkimenin başlaması için gerekli olan çok yüksek sıcaklıklar, bir atom bombasınm patlatılmasıyla elde edilir.

Atom bombası ile termonükleer bomba arasındaki temel fark, termonükleer bombada, iki hafif atom çekirdeğinin daha ağır bir çekirdek oluşturacak biçimde kaynaşması sonucunda açığa çıkan enerjiden yararlanılmasıdır. Atom bombasında ise ağır bir atom çekirdeğinin daha hafif iki çekirdek oluşturacak biçimde bölünmesiyle açığa çıkan enerjiden yararlanılır. Normal koşullar altında atom çekirdeği pozitif elektrik yüklüdür ve öbür çekirdekleri kuvvetle iter. Pozitif yüklü çekirdek yalnızca milyonlarca derecelik bir sıcaklık altında bu itme kuvvetini yenecek bir kinetik enerjiye ulaşır; yani iki çekirdek ancak bu tür bir koşulda birbirine yaklaştınlabilir ve kısa erimli çekirdek kuvvetinin yardımıyla kaynaştırılabilir. Çok hafif olan hidrojen çekirdekleri zayıf bir pozitif yük taşıdıkları ve bu termonükleer reaktör 376 nedenle de daha az bir dirence sahip olduklarından, çekirdek kaynaşmasının (füzyon) gerçekleştirilebilmesi için çok uygundur.

Hidrojen çekirdeklerinin, görece daha ağır olan helyum atomunu oluşturacak biçimde kaynaşmaları için kütlelerinin küçük bir bölümünü (yaklaşık yüzde 0,63’ünü) yitirmeleri gerekir. Bu kütlenin yitirilmesi sonucunda, Albert Einstein’m ünlü E = mc2 formülü uyarınca büyük miktarda enerji açığa çıkar. Bir cismin kütlesi ile sahip olduğu enerji arasındaki bağıntıyı gösteren bu formülde “E” enerji miktarı, “m” cismin kütlesi “c” ise ışık hızıdır. Kütlenin yitirilmesi sonucu açığa çıkan bu enerji bir termonükleer bombanın tahrip gücünü oluşturur.

Hidrojen izotopları olan döteryum ve trityum kaynaşma süreci için ideal birer çekirdektir. Bir proton ve bir nötronu bulunan iki döteryum atomu ya da bir proton ve iki nötronu bulunan iki trityum atomu kaynaşma işlemi sırasında birleşerek görece daha ağır olan ve iki proton ile bir ya da iki nötronu bulunan helyum çekirdeğini oluşturur. Günümüzdeki termonükleer bombalarda kaynaşma yakıtı olarak lityum döterür kullanılır. Lityum döterür kaynaşma sürecinin başlangıç evresinde trityuma dönüşür.
Termonükleer bombalarda patlama süreci, klasik patlayıcıların patlamasıyla başlatılır. Bu patlayıcıların patlaması, zincirleme bir çekirdek bölünmesi (fisyon) tepkimesi yaratmaya yetecek miktarda bölünebilir uranyumun bir araya gelmesini sağlar; bu tepkime de bir başka patlama oluşturarak milyonlarca derecelik bir sıcaklık açığa çıkarır. Bu patlamada oluşan kuvvet ve ısı, uranyum kabı tarafından bombanın içine geri yansıtılır; böylece patlama, içinde trityum ve öbür kaynaşma yakıtının bulunduğu bir boruya doğru yönlendirilir.

Devasa ısı, kaynaşma sürecini başlatır ve oluşan patlama uranyum kabını parçalar ve uranyumun da kaynaşmasına yol açar; bu durum patlamanın şiddetini artırır ve radyoaktif döküntüye) neden olur. (Nötron bombası da bir termonükleer silahtır, ama bunlarda uranyum kabı bulunmaz, bu nedenle de çok daha az radyoaktif döküntü oluşur.) Bir termonükleer bombadaki bu patlamalar dizisi saniyenin kesri kadar kısa bir sürede gerçekleşir.

Bir termonükleer bomba patladığında büyük bir gürültü, ışık, ısı ve değişen miktarlarda nükleer serpinti oluşur. Patlama sonucu oluşan sesüstü hızlı şok dalgası birkaç kilometre çapındaki bir alandaki binaları yerle bir edebilecek kadar güçlüdür. Gene patlama sonucunda oluşan yoğun beyaz ışık onlarca kilometre uzaktaki insanlarda bile geçici körlüğe yol açar. Bu yoğun ışık ve yüksek miktardaki ısı, kilometrelerce uzaktaki çalılıkları, ağaçları ve öbür yanıcı maddeleri tutuşturarak çok büyük yangınlar çıkmasına neden olur. Bir termonükleer bombanın neden olabileceği nükleer serpinti miktarı ise bombanın yapısına bağlıdır.

Termonükleer bombalar atom bombalarından yüzlerce hatta binlerce kez daha güçlüdür. Örneğin SSCB’nin 1961’de patlattığı 60 megatonluk termonükleer bomba, II. Dünya Savaşı’nda Hiroşima’ya atılan 15 kilotonluk atom bombasından 4 bin kez daha güçlüydü. Bir termonükleer bombanın gücü bir milyon ton dinamitin gücüne eşit olan megaton cinsinden ifade edilir. Gücü 60 megatonu bulan termonükleer bombalar yapılmıştır; buna karşılık stratejik füzelere yerleştirilen termonükleer bombaların gücü 100 kiloton ile 1,5 megaton arasında değişir. Termonükleer bombalar kıtalararası balistik füzelerin savaş başlıklarına sığabilecek kadar küçük (birkaç metre uzunluğunda) boyutlarda üretilebilir. Yer’in çevresini 20- 25 dakikada dolanabilecek hızla yol alabilen bu bombalar, saptanan hedefin birkaç yüz metre yakınına düşmeyi sağlayabilecek kadar duyarlı bilgisayarlı güdüm sistemleriyle donatılmıştır.

İlk termonükleer bomba 1 Kasım 1952’de Edward Teller ve öbür ABD’li bilim adamları tarafından geliştirildi. SSCB ise ilk termonükleer bomba denemesini 12 Ağustos 1953’te gerçekleştirdi. İngiltere Mayıs 1957’de, Çin Halk Cumhuriyeti 1967’de ve Fransa 1968’de ilk termonükleer bombalarım patlattılar. Günümüzde çeşitli ülke ordularında 20 binden çok termonükleer bomba bulunduğu sanılmaktadır. Bu silahın insanlık için yarattığı korkunç tehlike 1950’lerden beri silahsızlanma görüşmelerinin ana konularından birini oluşturur.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 14 Mart 2017 00:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Termonükleer Bombası


termonükleer enerji oluşturan nükleer bomba.
Sponsorlu Bağlantılar
(Termonükleer silahların gücü megaton birimiyle belirtilir.)
[HİDROJENLİ SİLAH da denir.]

—ANSIKL. Nük. müh. iki hafif çekirdeğin, örneğin iki hidrojen çekirdeğinin kaynaşması, bir ağır çekirdeğin parçalanması ile birlikte enerji üretmek için kullanılabilen iki nükleer tepkime türünden biridir. Bu enerji, hidrojen bombalarında (ya da H bombaları) kullanılmış, ama 1950'lere doğru başlayan yoğun araştırmalar belirli ülkelerde sürdürülmüş olsa da, henüz hiçbir sanayi uygulaması geliştirilememiştir. Başlıca araştırma programları Avrupa Atom enerjisi topluluğu (Euratom) ülkeleri ile, ABD, Japonya ve Rusya tarafından yürütülmektedir. Önceleri çeşitli ülkelerde gizlice sürdürülen çalışmalar ikinci Cenevre konferansı’ndan (1958) sonra giderek daha açık yürütülmeye başlanmış ve günümüzde etkin bir uluslararası işbirliğine konu olmuştur. Bununla birlikte bu araştırmalar son derece pahalıya mal olmaktadır, ayrıca kaynaşma enerjisine egemen olmak için çok büyük zorlukların üstesinden gelinmesi gerekmektedir. Tasarlanan yöntemler arasında yalnızca birkaçının başarı şansı bulunmaktadır. Bunlar yıldızlarda ve özellikle Güneş'teki enerji oluşum süreçlerinden esinlenen yöntemlerdir; yıldızlarda oluşan kaynaşma tepkimeleri ise 10 milyon derecenin üzerindeki sıcaklıklarda oluşmaktadır. Nitekim, her ikisi de pozitif yüklü iki atom çekirdeğinin kaynaşmasını sağlamak için, aynı işaretli yükler arasındaki elektrostatik itme kuvvetinin üstesinden gelmek gerekir. Bu itme kuvvetinin yenilebilmesi için çekirdeklerin birbirlerine doğru yeterince yüksek bir hızla fırlatılmaları gerekir. Bu koşul, çekirdeklerin ısıl çalkalanmasını, dolayısıyla kinetik enerjilerini artıran bir sıcaklık artışıyla sağlanabilir.

Yıldızlarda oluşan nükleer tepkimeler çok yavaş oldukları için bu tür tepkimeleri büyük ölçekli enerji üretiminde kullanmak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle başka tepkime türlerinden yararlanmak gerekmektedir. Bu tepkimeler içinde istenen sonucu sağlamakta en umut verici olanlar hidrojenin döteryum (3 H ya da D) ve trityum (ŞH ya da T) izotoplarının kullanıldığı tepkimelerdir; bu izotoplardan trityum 12 yıl yarıömürlü ve 0 ışınları yayıcısıdır.
Tepkimeler şunlardır:
Ad:  1.JPG
Gösterim: 1015
Boyut:  36.5 KB
(1) deki her iki tepkime de olasıdır. (2) tepkimesi ise birkaç milyon derece gibi görece daha düşük bir sıcaklıkta gerçekleşme üstünlüğünü sağlar; oysa (1) tepkimesi 100 milyon derecenin üstünde bir sıcaklık gerektirir. Bu bakımdan, hiç olmazsa birinci adımda döteryum-trityum tepkimesinin gelecekteki nükleer kaynaşma reaktörlerinde kullanılacağı öngörülebilir. Döteryum suda bulunduğu için doğada pa çok yaygındır; özellikle okyanus sularının 1/7 000'i döteryumdan oluşur, izotop ayırma yöntemiyle döteryum, bulunduğu kaynaktan elde edilebilir. Trityum ise, yerkabuğunda lityum 6 (|>Lİ) ve lityum 7 gLİ) adlı iki izotopun karışımı halinde bol bol bulunan doğal lityumun nötronlarla bombardıman edilmesi sonucu oluşturulabilir.
Burada şu tepkimeler sözkonusu olur:
Ad:  3.JPG
Gösterim: 833
Boyut:  19.0 KB
Bu tepkimeler trityum ve helyum verir. (2) tepkimesine göre çalışan ve enerji verirken nötronlarını kendisine gerekli trityumu üretmekte kullanan bir kaynaşma reaktörü tasarlanabilir. Böyle bir reaktör yalnızca döteryum ve lityum tüketecektir.
Kaynaşma reaktörlerini çalıştırmak için gerekli hammaddeler neredeyse sınırsız miktarlarda bulunabildikleri için böyle reaktörlerin gerçekleştirilmesi insanlığa yararlanabileceği tükenmez bir enerji faynağı sunacaktır. Böylece yapılan araştırmalara harcanan paranın önemi ortaya çıkmaktadır.

Kaynaşmanın gerçekleşmesi için gerekli olan çok yüksek sıcaklıklarda atomlar tamamen iyonlaşırlar, yani elektronlarından ayrılırlar. Bu durumda ortam yalnızca negatif elektronlardan ve pozitif döteryum ile trityum çekirdeklerinden oluşur. Pozitif ve negatif yükler bütünüyle birbirlerini dengelerler ve ortam elektriksel olarak yansız olur. Plazma’ adı verilen bu tür ortamların bütünüyle kendine özgü fiziksel özellikleri vardır.

Doğal olarak, enerji üretiminde kullanılacak bir kaynaşma reaktörünün sağlaması gereken en önemli koşul tükettiğinden daha fazla enerji üretmesidir; bu reaktörde açığa çıkan enerji atomları ısıtmak, iyonlaştırmak ve (örneğin ışıma yoluyla gerçekleşebilecek) kayıpları karşılamak için tüketilmesi gereken enerjiden daha büyük olmalıdır. Bu koşulun yerine gelmesi için tepkime süresi (saniye birimiyle) ile plazma yoğunluğunun (santimetre küp başına çekirdek sayısı) çarpımının, tepkime türüne ve iyonların sıcaklığına bağlı belirli bir kritik değerden daha büyük olması gerekir (Lawson kriteri). 50 milyon derecede döteryum-trityum tepkimesi için sözkonusu kritik değer 1015'tir. 100 milyon dereceye doğru bu değer 1014 olur. Bu durumda Lawson kriterine uymak için iki yol ortaya çıkar: ya düşük yoğunluklu bir plazmada görece uzun bir tepkime süresi (örneğin yoğunluğu 1015 iyon/cm3 olan bir plazmada 1 saniyelik bir tepkime süresi) elde etmek ya da çok yoğun bir plazmada çok kısa (örneğin 1026 iyonfcrrP'lük bir plazmada 10-11 saniye kadar süren) bir tepkime gerçekleştirmek.

Birinci yol yavaş kaynaşma ya da manyetik hapisti kaynaşmadır; ikinci yol ise hızlı kaynaşma ya da eylemsizlik hapisti kaynaşma yoludur.
Yavaş kaynaşma nın temel problemi saniye düzeyindeki bir zaman aralığı İçinde yeterince voöun bir Dlazmavı elde etmek ısıtmak ve korumaktır. Ancak plazmanın, içinde tutulduğu bölmenin çeperleriyle temas etmemesi gerekir, yoksa çeperlere çarpan iyonlar enerjilerini kaybeder. Üstelik hiçbir çeper plazmanın sıcaklığına dayanamaz. Bu problemi çözmek son derece zordur. Tasarlanan aygıtlarda plazmanın oluşturulması ve ısıtılması ilke olarak döteryum-trityum karışımının içine yoğun bir elektrik akımı gönderilmesiyle sağlanır. Plazmanın yoğunlaştırılması ve çeperlerden yalıtılması (plazmanın hapsi) için yoğun manyetik alanlar kullanılır; bu yöntemin en gelişmiş biçimi, plazmanın, manyetik alanın çizgileri etrafında sarmal yörüngeler çizen yüklü parçacıklardan (iyonlar ve elektronlar) oluşturulmasına dayanır.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2016 00:36
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Hidrojen bombası


kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silahtır. Hidrojen bombasının ürkütücü boyutlardaki patlama gücü, hidrojen atomlarının birleşerek helyum atomlarına dönüştüğü termonükleer tepkimeden doğar. Bir başka deyişle, hidrojen bombasının patlaması bir çekirdek kaynaşması ya da birleşmesidir (füzyon). Oysa atom bombasınınki bir çekirdek bölünmesidir (fisyon).
Ad:  3.JPG
Gösterim: 1085
Boyut:  35.5 KB
Atom bombasının aksine fisyon değil füzyon reaksiyonu esasına dayalıdır. Füzyon reaksiyonunu başlatmak için gerekli ateşleme, sıcaklık küçük bir atom bombasını patlatmak suretiyle sağlanır. Ancak reaksiyon çok kısa bir sürede olduğundan, bomba maddesi buharlaştığı için toplam maddenin yalnızca bir kısmı füzyona uğrar. Füzyona uğrayan madde bir uranyum kılıfı içine alınacak olursa, bu iki bakımdan yarar sağlar:
  • Uranyumun ağır bir metal olması ve buharlaşma sıcaklıklığının çok yüksek olması termonükleer enerjinin daha uzun sürmesini sağlar.
  • Füzyondan meydana gelen nötronlar uranyumun fisyonuna sebep olacağından patlamadan açığa çıkacak enerji daha da artmış olur.
Küçük atom bombalarına ihtiyaç duyan hidrojen bombalarına temiz, büyük atom bombalarına ihtiyaç duyanlara ise kirli bomba denir.

Termonükleer reaksiyonlar için gerekli ısının kimyasal patlayıcı maddeler ile sağlanması düşünülmüştür. Bu durumda deklanşör görevini gören atom bombasına gerek kalmayacak ve radyoaktivitesi de ortadan kalkmış olacaktır.
Termonükleer ürünlerden hiçbiri radyoaktif değildir. Sadece trityum zayıf bir radyoaktivite gösterir. O halde hidrojen bombasının radyoaktif etkisi yoktur, ancak bu bombayı ateşlemek için kullanılan atom bombasından gelen etki vardır. Oldukça küçük deklanşör atom bombaları kullanan hidrojen bombalarında bu etki azdır.
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2016 00:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Aralık 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Hidrojen Bombası.

Ad:  1.JPG
Gösterim: 892
Boyut:  21.5 KB

Bir çekirdek tepkimesi sonucu açığa çıkan enerji, iki durumda çok fazla oluyor ve tepkimelerin kendi kendine devam etmesini saklıyor. Bunlardan biri, kütlesi en fazla olan kimyasal elementlerin bazı izotoplarının bölünerek çok sayıda nötron üretenidir. Örneğin Uranyum-235 ve Plütonyum-239. Diğeri ise Hidrojen atomunun izotoplarını çok büyük sıcaklık (milyon dereceler) ve basınç ortamı oluşturarak onların birleştirerek Helyum izotoplarına dönüşmesini saklamak. İkinci durumda her bir ayrı tepkime sırasında daha fazla enerji ayrılır ve atom bombasındaki gibi kritik kütle anlayışı olmadığından, çok daha fazla yıkıcı ve öldürücü küvette sahip olan hidrojen bombası üretmek imkanı verir. Atom bombasının temelinde duran, ağır elementlerin izotoplarının kendi kendine (spontane) bölünme tepkimesi, her bir sıcaklıkta baş verir. En hafif elementlerin izotoplarının birleşmesi ise, yalnız birkaç milyon derece sıcaklık mertebesinde imkan buluyor. Bu nedenle de bu tip çekirdek tepkimelere, füzyon (termonuclear) tepkimeler ve bu tepkimeleri temelinde bulunduran patlamaya, füzyon (termonuclear) patlaması denir. Böyle büyük sıcaklığı elde etmek için hafif izotopların çevresinde atom bombası yakıtı yerleştirirler ve hidrojen bombasını patlatmak için atom yakıtını ateşliyorlar. Böylelikle atom bombası hidrojen bombasının tetikleyicisi oluyor. Atom bombasında kimyasal bomba olduğuna benzer.

Kasım 1952 yılda ABD, Dünyada ilk defa füzyon (termonuclear) patlama gerçekleştirdi. Bu patlamanın gücü 10 milyon ton kimyasal yakıt içeren bombaların güçlerinin toplamı kadardı. Bu patlama sırasında oluşan kimyasal elementleri inceleyen bilim adamları, doğada olmayan iki yeni kimyasal element bulmuşlardı. Bunlardan biri Einsteinyum ( 99Es253), diğeri ise Fermiyum (100Fm254).

Bu “Mayk” adıyla adlandırılan ve hidrojen bombası gibi patlayan kurkunun boyutları iki kat ev gibi ve kütlesi 65 ton olduğundan onun bomba olarak adlandırılması zordur. Çünkü termonuclear yakıtı mutlak sıfır (-273) dereceye yakın sıcaklıkta bulunan sıvı şeklindeki deteryum idi ve uçakla taşınması mümkün değildi. Bu deney gerçekte hidrojen bombasının yaratılmasında gereken bir adım idi. Sovyet bilim adamları bu ara adımı aşarak hidrojen bombasına ulaşmışlardı.

Ad:  2.JPG
Gösterim: 818
Boyut:  35.9 KB
12 Ağustos 1953
yılda Dünyada birinci hidrojen bombası patlatıldı. Bu bombada V.L.Ginzburg’un (Nobel ödüllü) önerisi ile yakıt olarak Lityum (3Li 7) elementinin katı birleşmesi kullanılmıştı. Füzyon (termonuclear) patlayışı zamanı hidrojenin izotopu olan Trityum (1H3 ) oluşurdu ve oda ateşlenerek ek enerjinin açığa çıkmasına neden olurdu. (Gerçekte Trityum elementinin kendisi değil, onun çekirdeği Triton oluşurdu, çünkü ortamın sıcaklığı o kadar büyük ki, elektronlar çekirdeklerle birleşip atom oluşturamıyorlar.) Bu bombada A.D. Saharov’un (Nobel barış ödüllü) daha önceden önerdiği yakıtların kat kat yerleşmesi (Rusça sloyka) fikri kullanılmıştı.

Bu bombanın kütlesi, eskiden (1949 yılında) denenmiş atom bombası dan fazla olsa da, boyutları onunkine benzer idi. Ama gücü ilk Sovyet atom bombasından 20 kere fazla idi, yani 20 kilo ton. (Bin tonluk kimyasal yakıtın patlaması gücünde) Kaydetmek gerekir ki, bu bombanın patlama gücünün yalnızca %15-%20 si füzyon (termonuclear) yakıta bağlı idi, esas kısmı ise atom bombası yakıtından kaynaklanıyordu. Bu bombanın üretilmesinde İ.E. Tamin’da (Nobel ödüllü) fikirleri çok önemli olmuştu.

Sovyet hidrojen bombasının üretiminde keşif bilgilerinin önemi çok az idi, bunu ilk hidrojen bombasının Sovyetler Birliğinde elde edilmesi de gösterirdi. Hidrojen bombasının üretiminde füzyon (termonuclear) yakıtın çok büyük derecede sıkıştırılması önem taşıyor. Bazen yazıyorlar ki, bu bilgiyi Sovyet bilim adamları 1952 yılda Amerika’da ki füzyon (termonuclear) patlamanın sonucunda atmosferde rüzgar ile Sovyetler Ülkesine ulaşan havadaki izotopların kimyasal analizi sonucu elde etmişler. Ama böyle analizler o yıllarda Sovyetler Birliğinde bile yapılamıyordu ve böyle işler 50 yılların sonunda yapılmaya başladı. Örneğin Amerikalıların 1962 yılda Pasifik okyanusun kuzeyinde yerleşen küçük Johnston adasındaki deneylerin sonuçları Sovyetler Birliğinde incelenirdi.

Hidrojen bombasının yakıtı olan, Hidrojenin izotoplarının dış kısımdaki atom yakıtını ateşleyerek sıkıştırmak gerekliğini 1946 yılında İ.İ. Gurevich, Ya.B. Zeldovich, İ.Ya. Pomeranchuk ve Yu.B. Hariton ileri sürmüşlerdi. Gurevich ve Pomeranchuk yıldızlarda füzyon (termonuclear) tepkimelerin sıkışarak alıştığını Zeldovich ve Haritonla tartışırlardı. Bu fikirden yola çıkan Zeldovich ve Hariton, füzyon (termonuclear) yakıtın atom yakıtının alışması ile sıkıştırılması gerektiğini ireli sürmüşlerdi.
Yukarıda hidrojen bombasının ilki olan ve adı çekilen “kat kat” (sloyka) varyantı bir sürü zorluklar içerirdi. Patlama gücü ile kıyasta ölçüleri büyük idi, katlardan biri Trityum olduğundan hem maliyeti fazla, hem de radyoaktif sonucu Trityum izotopu zamanla azalıyordu.(Bombanın kullanılmadığı sürede.) Bu kusurlar Trityum içermeyen yakıt kullanmakla aradan kaldırıldı ve ilk böyle bomba Sovyetler Birliğinde 6 Kasım 1955 yılda denenmişti. Böylelikle Sovyetlerin hidrojen bombası kullanışlı ve demek oluyor ki kusursuz hale getirilmişti. Bu bombanın üretiminde en önemli fikirler Saharov ve Zeldovich’e ait idi.
Atom bombası dışında Süper bomba sözünün kullanışı, sözün hidrojen bombasından gittiğini hatırlatırdı. Keşif haberleri Amerika da (Los-Alamoss) Enrico Fermi ve özellikle Edward Teller ve Stanislas Ulamın çalışma alanlarının füzyon (termonuclear) tepkimeler ve hidrojen bombası olduğunu gösterirdi. Fermi 1945 yılda kapalı ortamda hidrojen bombası ile ilişkili fikirlerini anlatmıştı ve bu belgeler Sovyet istihbaratçılarının eline geçmişti. Burada Sovyet bilim adamlarının bilmedikleri bilgiler de vardı, özellikle Trityum ile bağlı olanlar. Bu belgelerin Eylül 1945 yılda C. Fux tarafından iletildiği düşünülmektedir. Daha da önemli belgeleri Sovyet keşifçileri Fux’dan Mart 1948 yılda almışlardı. Burada hemen hatırlatalım ki, Atom bombasının üretilmesinde en önemli pozisyonda olan Robert Oppenheimer, hidrojen bombasına karşı çok direnmişti.
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2016 00:45
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
12 Ağustos 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

HİDROJEN BOMBASI NEDİR? NASIL ÇALIŞIR?


Kuzey Kore, 6 Ocak 2016 günü saat 10.00’da bir Hidrojen bombası patlattığını açıkladı. O saatte, Kuzey Kore’nin nükleer merkezinin civarında 5,1 şiddetinde bir sarsıntı tespit edildi. Hidrojen bombası, ilk kez ABD tarafından 1 Kasım 1952’de Büyük Okyanus’taki Marshall Adaları’nda patlatıldı. Hidrojen bombası, atom bombasının tersi bir nükleer reaksiyonla patlatılır. Atom bombası için kritik kütleden daha fazla miktarda uranyum-235 elementi veya plütonyum, nötronlarla bombardıman edilir. Nötronlar, uranyum (veya plütonyum) atomlarını zincirleme bir reaksiyonla parçalayarak küçük elementlere dönüştürürken metalin bir kısmı da enerjiye dönüşür. Atomlar kısa bir sürede bölünürken maddenin enerjiye dönüşen kısmı da çevreye yüksek seviyede ısı yayar. Atomların bölünmesine fizyon ve bunun tersine yani küçük atomların birbiriyle kaynaşmasına da füzyon denilmektedir. Hidrojen bombasında; hidrojen gibi küçük atomlar, milyonlarca dereceye ulaşan sıcaklıklarda birbiriyle kaynaşıp başka elementlere dönüşürken ısı yayarlar.
Ad:  hbombası.JPG
Gösterim: 1124
Boyut:  37.7 KB

Hidrojen bombasının yapımı


ABD’nin hidrojen bombası yapması için öncülük eden Macar asıllı ABD’li Prof. Dr. E. Teller, hidrojen bombasının atası olarak anılır. Teller, ABD’nin atom bombasını yapan ekibin önde gelen fizikçilerindendi ve ABD’nin bir de hidrojen bombası yapmasını çok istiyordu. Atom bombasının proje direktörü olan Prof. Dr. R. Oppenheimer ise atom bombasını vaktinde yetiştirmek için hidrojen bombasına zaman ayırmak istemiyordu. ABD yönetimi; atom bombası yaptıklarını, bombayı Japonya’ya atıncaya kadar Ruslar’dan gizlemişti. Ruslar 1949’da kendi atom bombalarını yapınca, ABD Başkanı H. Truman hidrojen bombası yapılması için acilen bir proje başlattı. E. Teller, yıllardır yapmayı hayal ettiği hidrojen bombasını yapma şansına kavuştu. Hidrojen atomlarını birbirine kaynaştırarak füzyon enerjisi üretmek için hidrojen bombasının içinde, ilk etapta bir atom bombası patlatılır. Teller-Ulam bombası olarak anılan hidrojen bombasının içindeki atom bombasının açığa çıkardığı enerji, hidrojen atomlarını kaynaştırır.

Bombada, normal hidrojen yerine hidrojen elementinin izotoplan olan döteryum ve trityum kullanılır. Döteryum ve trityum atomları birbirine kaynaşınca atom bombasının 50-100 katı gücünde bir patlama olur. Döteryum ve trityum gaz halde kullanılamadığı için bombada, katı bir madde olan lityum deuterid (lityum-döteryum bileşiği) kullanılır. Bu maddedeki lityum, atom bombasından çıkan nötronlarla birleşip trityum ve helyuma dönüşür. Böylece bombanın içinde, döteryum ve trityum atomları yan yana gelmiş olur. Atom bombasının çıkardığı ısı, hidrojenin izotopları olan döteryum ve trityum atomlarını kaynaştırıp helyum atomlarına ve nötronlara dönüştürürken açığa yüksek enerji çıkar. Döteryum ve trityumun kaynaşması ve maddenin bir kısmının enerjiye dönüşmesi, saniyenin milyarlarda biri kadar bir sürede gerçekleşir. E. Teller; hidrojen bombası yapıldıktan sonra başlayan McCarthy Dönemi’nde, bomba nedeniyle ters düştüğü Oppenheimer’ı yıpratmak için uğraştı. Atom bombasının atası sayılan Oppenheimer, askeri projelerden uzaklaştırıldı ve Atom Enerji Komisyonu’ndan çıkartıldı. Oppenheimer hakkında, solculuk ve bomba yapımını geciktirdiği gerekçeleriyle soruşturma açılınca E. Teller, onun aleyhinde şahitlik yapmıştı.

Prof. Dr. Ural Akbulut
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

5 Mart 2017 / Misafir Mühendislik Bilimleri
12 Nisan 2015 / aaa43aaa Soru-Cevap
10 Kasım 2016 / Misafir Mühendislik Bilimleri
19 Haziran 2011 / Daisy-BT Mühendislik Bilimleri
31 Temmuz 2013 / _VICTORY_ Mühendislik Bilimleri