Arama

Prostat Kanseri

Güncelleme: 4 Şubat 2012 Gösterim: 2.329 Cevap: 3
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
11 Ocak 2008       Mesaj #1
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Herbalist Atabay Güveloğlu, prostat kanserlerini ameliyata gerek kalmadan, özel hazırladığı bitki özleri kokteylleri ve diğer bitkisel maddelerden oluşan terkipleri ile ikişer aylık üç dönemde hücre ve kitle bazında temizleyerek kalıcı tedaviler sağlamaktadır.
Mutlaka uygulamanızı öneriyoruz.
Sponsorlu Bağlantılar

PROSTAT KANSERİ NEDİR VE BU SORUNDAN TAMAMEN NASIL KURTULABİLİRSİNİZ?

Erkek üreme sisteminin önemli bir üyesi olan prostatta görülen malign (kötü huylu) değişikliklerdir.Erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Amerika'da her 5 erkekten birinde görüldüğü tespit edilmiştir. Yine Amerika'da her yıl 200.000 yeni hasta ve 38.000 ölüm saptanmaktadır.
Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır.
Prostat mesanenin altında, rektumun önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde birbezdir.
Prostat ejekulasyon esnasında spermin dışarı atılması için gerekli akışkan sıvının ve enzimlerin 1/3 ünü salgılar. Ejakulatın içinde yer alan sperm testislerde yapılır, vas deferens adı verilen tüpler tarafından taşınır. Bu esnada prostattan bu katkı maddelerini alır ve penise ulaşarak dışarı atılır. Prostatın arkasında ki seminal kabarcıklar bu akışkanın yapıldığı yerdir. Prostata direkt teması ve yakınlığından dolayı kanser bu seminal kabarcıkları ve prostatı saran kapsülü de etkileyebilir. Bu durumda ameliyat kanseri yok etmek açısından pek faydalı olamayabilir. Rektuma olan komşuluğundan dolayı Rektal muayene prostat hakkında fikir verebilen iyi bir muayene usulüdür.

NEDENLER
Prostat kanserinin sebebi henüz bilinmemektedir. Ancak bazı faktörlerin kansere yakalanma riskini arttırdığı bilinmektedir.
Birinci faktör ailede prostat kanseri hikayesinin bulunmasıdır.Babasında veya kardeşinde prostat kanseri bulunan bir kişinin kansere yakalanma riski iki katartmaktadır.
Yaşlı kişiler daha büyük risk altındadırlar.Prostat kanseri tanısı konmuş kişilerin 3/4 ü 65 yaş ve üzerindedir.
Afrikalı-Amerikalılarda daha sık görüldüğü söylenmektedir.
Prostat kanseri ile erkeklik hormonu arasında bir ilişki olduğu sanılmaktadır. Kısırlaştırılmış erkeklerde prostat kanserinin görülmemesi buna delil olarak gösterilmektedir.
Östrojen hormonu (kadınlık hormonu) kan seviyelerinin yükseldiği ağır karaciğer hastalıklarında prostat kanseri riski azalmaktadır.
Çevresel faktörler riskin artmasında rol oynar. Asyalı lar prostat kanseri riski açısından daha şanslıdırlar. Japon erkeklerinde prostat kanseri görülme riski Amerikalı'lardan yaklaşık 40 kez daha azdır. Ancak ilginç olan konu Amerika'ya göç etmiş Asyalılarda riskin arttığı görülmüştür. Bu da çevre ve beslenme faktörlerinin önemini göstermektedir.

BELİRTİLER
Prostat kanseri genellikle ileri aşamalarına kadar bulgu vermez. İyi bir doktor muayenesi ve Prostate Specific Antigen (PSA) adı verilen bir kan tahlili ile genellikle bulgu vermeden önce erken evrelerde tanısı konulabilir.
İleri evrelerde ise prostat bezinin büyümesine bağlı idrar yapamama, idrar veyasemen sıvsında kan görülmesi gibi bulgular verebilir. Ayıca ağrı ve empotansgibi bulgular da verebilir.
Hastalığı önlemenin kesin yolları bilinmemekle birlikte sağlıklı yaşam içingerekli genel kuralları ( egzersiz ve düşük yağlı diyet) uygulamak yararlı olabilir

TANI
Prostat muayenesi rektal tuşe ile yapılır. Rektumdan yapılan muayenede prostat kenarları düzensiz ve noduler olarak ele gelir.

Prostate Specific Antigen (PSA) testinin bulunmasi ile prostat kanseri tanisinda yeni bir çag açilmistir. Bu test ile kanser henüz bulgu vermedigi çok erken asamalarda dahi taninabilmektedir.
Prostate Specific Antigen (PSA) prostat bezi tarafindan yapilan ve semen sivisinin yapisinda olan küçük bir protein molekülüdür. Bu molekül normalde kanda ya hiç bulunmaz veya çok düsük seviyelerde bulunur. Ancak prostat kanserlerinde PSA nin kan düzeyleri çok yükselir. Bazı kanser dışı durumlarda da PSA da yükselmeler görülürse de bunlar küçük düzeylerde ve geçici yükselmelerdir. Bu durumları ayırt edebilmek için PSA dayükselme saptayan doktor tekrar test isteyebilir. 4-10 ng/ml arasında çıkan ortadüzeydeki PSA seviyeleri üroloji konsultasyonu gerektirir. 10 ng/ml üzerindekiseviyelerde ise ürolojist tarafından biopsi konusunda değerlendirilmelidir.
Prostat Kanserlerinin % 5-10 kadarında PSA yükselmeyebilir. Bu sebeple rektal muayene ve PSA tanıda tamamlayıcı rol oynar. Sadece biri yeterli olamaz.Bu yöntemlerden herhangi birinde prostat kanseri şüphesi olursa Ürolog Doktorunuz biopsi isteyebilir. Biopside ultrason eşliğinde rektumdan prostata bir cins iğne ile girilerek mikroskop ta incelenmek üzere parça alınır. Kanser tanısı konulursa kanserin ilerleme derecesi Gleason Score ile evrelendirilir.Bu skala doktorunuzu hastalığın gidişi, tedavisive ne kadar yayıldığı hakkında bilgilendirir. 10 en yüksek evredir ve hastalığın kötü olduğunu gösterir.PSA düzeyindeki yüksekliklerde hastalığın evresi hakkında fikir verebilir. Genellikle 6 ve üstü Gleason scoru ve 20-30 ng/ml PSA seviyesi kanserin prostat bezi dışınada yayıldığını gösterir.
Kanser aynı zamanda klinik evrelemeye de tabi tutulur. Klinik evrelemede çeşitliyöntemler kullanılır. En çok kullanılan T1-T4 evrelemesinde:
  • T1-T2 de kanser prostat bezinde sınırlı kalmıştır.
  • T3 de yakın dokulara da metastaz (yayılım)yapmıştır.
  • T4 de ise uzak organlara da yayılım vardır.
Eski ancak hala kullanılan bir sistem de ise:
  • Evre A ve B de kanser prostat bezinde sınırlı kalmıştır.
  • EvreC de yakın dokulara da metastaz (yayılım) yapmıştır.
  • Evre D de ise kemik gibi uzak organlara da metastaz yapmıştır.
Doktor bunlardan başka uzak metastazları da araştırmak için kemik taramaları,röntgen, MR, BT gibi tetkikler isteyebilir.


ŞU ANDA UYGULANAN KLASİK TEDAVİSİ

Tedavide hastanın yaşı, kanserin ilerleme düzeyi, hastanın genel sağlık durumu, gibi çeşitli etmenler göz önünde tutulur.


Radyasyon Tedavisi (Dışarıdan Işın Tedavisi)
Sadece prostatta sınırlı kalmışkanserlerde ameliyat ve radyasyon tedavisi eşit iyileşme sağlar. Son 20 yıldır geliştirilen radyoterapi tetkikleri komplikasyonları en aza indirmiştir.Genellikle iki ay boyunca günlük dozlarda radyasyon verilir ve iyi tolere edilir.Anestezi ve hastanede yatmayı gerektirmez.Ağrı hissedilmez. Herbir tedavi sadecebirkaç dakika sürer. Tedaviden sonra hastalar günlük aktivitelerine devam edebilirler.


Radikal Prostatektomi
Prostat ve bağlı seminal kabarcıklar beraberce ameliyatla alınırlar.Bir kaç gün hastanede yatmayı gerektirir. Genel veya Lokal anestezi ile yapılır. Ameliyat sonrasında bir miktar sonda taşımak gerekebilir.Radikal Prostatektomi de amaç kanserli dokunun tamamını alabilmektir. Eğer bu başarılabilirse o zaman başka tedaviye gerek duyulmaz. Ancak bazen açıldıktan sonra kanserli dokunun prostat dışında lenf bezlerine veya çevre dokulara da genişlemiş olduğu görülebilir. Böyle durumlarda kanserli dokunun tamamı alınamaz ve ameliyat sonrası radyasyon tedavisine ihtiyaç duyulabilir.


Radyasyon Tedavisi (Brachytherapy)
Dışarıdan verilen radyasyon tedavisi de radikal prostatektomi de hastalarda ereksiyon yeteneğini sınırlarlar. Bunu engellemek için Brachytherapy adı verilen bir radyasyon tedavisi yöntemi kullanılır. Karın içine leğen kemiğinin dibine, rektumun önüne, testislerin gerisine konan metal kateterler ile radyoaktif madde öldürülmek istenen kanserli dokuya verilir.Böylece çevre dokulara verilecek ışın dozu azaltılarak ereksiyonu sağlayacaksinir ve damarlarda daha az hasar neden olunur.Çok sık uygulanan bir tedaviseçeneği değildir.


Hormon Tedavisi
Kanser prostat dışına da yayılmışsa genellikle hormonal tedaviuygulanır. Hormon tedavisinin hedefi testislerden erkeklik hormonu salınımını baskılamaktır. Çoğu zaman erkeklik hormonunun baskılanması ile prostat kanserindekigelişme durdurulabilir. Bu tedavinin en kolay ve en hızlı yolu testislerin alınmasıdır. (kastrasyon, kısırlaştırma) Ancak genellikle günlük ağızdan alınan ilaçlar yada aylık veya 3 aylık enjektabl ilaçlar bu tedavide terch edilir.


Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 25 Aralık 2008 01:02
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
14 Mayıs 2011       Mesaj #2
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Prostat hakkında yanlış bilinenler
Prostat hastalıkları hakkında toplumda çok fazla yanlış bilginin bulunduğunu ifade eden uzmanlar, bu yanlışların hastalığın tespiti ve tedavisi konusunda sorunlara neden olduğu uyarısında bulunuyor.
Sponsorlu Bağlantılar
Prostat Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Üroloji ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Biri “Bilgi kirliliği, prostat hastalıklarına yanlış bir bakış sergilenmesine yol açabiliyor. Bu durum, ürologlar açısından dezavantaj oluşturuyor. Çünkü yanlış bilgiye sahip hasta, hekime ön yargılı olabiliyor ya da hekime başvuruyu geciktiriyor” dedi.
Prostata ilişkin tek hastalığın “prostat büyümesi” olmadığını vurgulayan Biri, bunun dışında iyi huylu prostat büyümesi, akut prostatit, kronik prostatit, prostat taşları ve prostat kanseri gibi hastalıkların da görülebildiğini söyledi.

Sık idrara çıkma prostat belirtisi olabilir
“Sık idrara çıkan bir kişi prostat olmuştur” yargısının da tam olarak doğru olmadığını ifade eden Biri, “Sık idrara çıkmak prostat hastalıklarında olabilir, ancak sık idrara çıkmanın tek nedeni prostat değildir” diye konuştu.
Biri, prostatın 50 yaşından küçüklerde görülmeyeceği bilgisinin de yanlış olduğunu belirterek, prostata bağlı problemlerin daha çok yaşlı erkek popülasyonunda görüldüğünü, ancak genç erkelerde de prostata bağlı sorunlarla karşılaşılabildiğini söyledi.
Biri, “iyi huylu prostat büyümesinde lazer tedavisi ve açık ameliyat daha iyidir” anlayışının da doğru olmadığını ifade etti.
BPH’nin tedavisi için yıllardan beri kullanılan “kapalı yöntemin (TUR-P) günümüzde de altın standart metot” olarak kabul edildiğini belirten Biri, “Elbette, lazer tedavisi ve açık prostat ameliyatı gerektiği durumlarda yapılmalıdır. Fakat günümüzde açık ameliyatın ve lazer prostatektominin kullanılma sıklığı oldukça azalmıştır” dedi.
Biri, prostat bezinde yer alan salgı bezlerinden kaynaklanan köyü huylu büyüme olarak tanımlanan prostat kanserinde de kandaki PSA (Prostat Spesifik Antijen) yüksekliği nedeniyle prostat iğne biyopsisi ile tanı konulduğunu anlattı.
Prostat kanserinin, aynen BPH gibi belirtiler verebildiğini, ancak genellikle belirti vermeden kandaki PSA yüksekliği ile ortaya çıktığını belirten Biri, erken evre de yakalanan kanserlerde tedavinin ameliyat olduğunu söyledi. Biri, “Ameliyat ile yüzde 100′e yakın başarı sağlanabilir. Ancak ileri evredeki kanserlerde tedavi şekli hastanın durumuna göre değişir. Tedavide lazer prostatektominin yeri yoktur” diye konuştu.
Prostat kanserinin “önlenemediğini, ancak erken tanı konabildiğini” vurgulayan Biri, 50 yaşını geçmiş her erkeğin yılda bir kez PSA ölçümü ve prostat muayenesi ve ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanların 40 yaşından sonra tarama yaptırmaları gerektiği uyarısında bulundu.

Prostat ameliyatı sonrasında cinsellik biter mi?
Biri, prostat hastalıklarında farklı ameliyat metotları uygulandığını anlatarak, BPH için kapalı ve açık ameliyat, prostat kanseri için açık, laparoskopik ve robotik ameliyatların uygulandığını dile getirdi.
İyi huylu prostat büyümesi için yapılan ameliyatlarda, “cinsel aktivitenin etkilenmediğini” vurgulayan Biri, “Son yıllarda gelişen yeni teknikler sayesinde prostat kanseri için yapılan ameliyatlarda da operasyon sonrası ereksiyon kapasitesi yüzde 50′lere kadar çıkmıştır” diye konuştu.
Biri, “prostatit, ameliyatsız tedavi edilmez” anlayışı ile ilgili olarak da prostat bezinde mikropların ve bazı durumlarda endojen-exojen kimyasalların neden olduğu iltihabi hastalık prostatitin akut olması halinde bir süre sonra geçtiğini söyledi.

“PSA’nın yüksek olması kanserden şüphelendirir”
Biri, PSA prostatın epitel hücreleri tarafından üretilen ve seminal sıvıda yüksek oranda bulunan protein yapısındaki bir enzim olduğunu, normal durumda prostattan seruma az miktarda karıştığını anlattı.
Kandaki yükselmenin, prostat hastalığının göstergesi olduğuna dikkati çeken Biri, şunları kaydetti:
“PSA normalde, 4 ng/ml’nin altında olmalıdır. 4 ng/ml altındaki değerler, normal olarak kabul edilmektedir. PSA’nın yüksek olması kanserden, şüphelendirir ancak kesin tanı konulmaz. Kanserden şüpheleniliyorsa, prostat iğne biyopsisi yapılmalıdır.”


HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
18 Aralık 2011       Mesaj #3
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Türkiye'de ilk kez yapılan “Prostat Kanseri İnsidans Çalışması”nın ön raporunda, prostat kanserinin erkeklerde akciğer kanserinden sonra ikinci sıraya yerleştiği ve mesane kanserinin üstüne çıktığı belirlendi.

Üroonkoloji Derneği tarafından, dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden olan prostat kanseriyle ilgili Türkiye'de ilk kez ve 12 şehirde “Prostat Kanseri İnsidans (görülme sıklığı) Çalışması” yapıldı ve ön raporu tamamlandı.
Proje Koordinatörü Dr. Ferruh Zorlu, prostat kanserinin görülme sıklığına ilişkin Türkiye'de bugüne kadar kapsamlı bir çalışma olmadığını, Sağlık Bakanlığına bağlı
İzmir Kanser İzleme ve Denetleme Kurumu (KİDEM) verilerinin ise Türkiye'yi yansıtmadığını belirterek, “Söz konusu çalışma alana ilişkin Türkiye'de yapılmış tek çalışmadır.” dedi.

Zorlu,
Ankara, Adana, Edirne, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Malatya, Trabzon ve Zonguldak illerinde yapılan çalışmayla prostat kanserinin görülme sıklığının saptanması, bölgelere göre risk faktörlerinin dağılımı, hastaların başvuru şekilleri, tanı konulduğunda hastalığın evresi, tanı yöntemleri, histolojik özellikleri, yaş dağılımı ve tanı koyma yöntemlerinin neler olduğunun belirlenmesini amaçladıklarını söyledi.
Zorlu, çalışmaya hasta kayıtlarının 1 Temmuz 2008'de yapılmaya başladığını ve 30 Haziran 2009'da son bulduğunu, tüm verilerin KİDEM'de analize alındığını söyledi.

“GÖRÜLME SIKLIĞI YÜZ BİNDE 35'E YÜKSELDİ”
Prostat kanserinin en çok Batılı toplumlarda görüldüğüne, doğu ülkelerinde daha az karşılaşıldığına dikkati çeken Proje Koordinatörü Zorlu, Türkiye'de hastalığın görülme sıklığının eskiden Asya ülkelerine yakınken, şimdi Akdeniz ülkelerinden
İtalya ve İspanya ile aynı olduğunu belirtti. Zorlu, hastalığın en çok ABD'de siyah ırkta, ardından beyaz ırkta; sonrasında ise Kuzey Avrupa ülkelerinde, en az ise Doğu ülkelerinden Japonya'da görüldüğünü söyledi.
Çalışmanın ön sonuçlarına göre, prostat kanserinde belirgin artış olduğunun belirlendiğine dikkati çeken Zorlu, şunları kaydetti:
“Türkiye'de prostat kanserinin erkeklerde akciğer kanserinden sonra 2. sıraya yerleştiği ve mesane kanserinin üstüne çıktığı belirlendi.
İzmir verilerinde bir yıl içinde yeni tanı konulan prostat kanseri erkek sayısı yüz binde 9'dan yüz binde 12'ye arttığı belirtilirken, çalışmayla bu oranın yüz binde 35'e yükseldiği saptandı.
Prostat kanseri görülme sıklığı çalışmasında, yüz binde 43.7 ile
İstanbul ilk sırada yer alırken, bunu yüz binde 42.6 ile Ankara, yüz binde 33.8 ile Adana, yüz binde 29.4 ile Malatya, yüz binde 28.7 ile Kayseri, yüz binde 26 ile Zonguldak, yüz binde 25.1 ile İzmir, yüz binde 24.6 ile Trabzon, yüz binde 23.6 ile Gaziantep, yüz binde 21.6 ile Eskişehir, yüz binde 19.4 ile Erzurum, yüz binde 17.7 ile Edirne takip ediyor.”

“HASTALIK, EN SIK 65-69 YAŞ ARALIĞINDA GÖRÜLÜYOR”
Hastalığın yaşa göre dağılımında ise çok genç yaşta prostat kanseri tanısı konulan kişiler olduğunun tespit edildiğini ve hastalığın en sık 65-69 yaş aralığında görüldüğüne dikkati çeken Zorlu, “Çalışmada, bir kişinin 25-29, üç kişinin 30-34, yedi kişinin 35-39, 19 kişinin 40-44, 88 kişinin 45-49, 269 kişinin 50-54, 610 kişinin 55-59, 977 kişinin 60-64, bin 175 kişinin 65-69, bin 10 kişinin 70-74, 904 kişinin 75-79, 321 kişinin 80-84 yaş aralığında ve 126 kişinin de 85 yaş üstünde prostat kanseri tanısı aldığı saptandı” diye konuştu.
Zorlu, hastaların çoğunluğuna tanının biyopsi sonrasında konulduğunun belirlendiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Hastaların yüzde 98.5'i kanser tanısını biyopsi sonrasında almıştır. Tanı konulan hastaların yüzde 51.4'ünde tümörler çok saldırgan olmayan bir yapıda tespit edilmiştir. Bu da hastaların daha bilinçli olduğunu, zamanında hekim kontrolünden geçtiğini ve hekimlerin de aynı bilinçle gerekli testleri yaparak doğru tanı koyduğunu gösteren sevindirici bir sonuçtur.
Çalışmada, ayrıca hastaların yaklaşık yüzde 50'sinde, tümörün organın içindeyken yakalandığı gördük. Tedavi seçeneklerine ilişkin olarak da hastaların yaklaşık yüzde 51.8'ine cerrahi yöntem, yüzde 20.3'üne ilaç tedavisi uygulanıyor ve yüzde 3.6'sı ise tedavi uygulanmaksızın takip ediliyor.

AİLE ÖYKÜSÜNE DİKKAT
Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Cemil Uygur da prostat kanserinin gelişmiş ülkelerde erkeklerde üregenitel kanserler içerisinde en sık görülen tür olduğunu söyledi.
Hastalıkta, beslenme şeklinin çok önemli bir etken olduğunu vurgulayan Uygur, Akdeniz tipi zeytinyağlı yiyecekler tüketenlerde, et ağırlıklı ve yağlı beslenenlere oranla hastalığın çok daha az görüldüğüne dikkati çekti.
Uygur, aile öyküsünün de önemli bir risk faktörü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Hastalık sinsi ve kendine has belirtisi olmayan bir hastalıktır. İlerlediğinde ya kendini organda ya da özellikle kemiklere sıçrayarak gösterir. Bu nedenle düzenli hekim kontrolü çok önemlidir.
Yakın ailesinde birden fazla kişide prostat kanseri bulunanlar, 40 yaşında geldiklerinde her yıl bir kere üroloji uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Risk altında olmayan kişiler de 50 yaşına geldiğinde yine yılda bir kez uzmana gitmelidir.”
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
4 Şubat 2012       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Prostat Kanserinin Tedavisi Konusunda Karar Verme
Prostat kanseri erkekler arasında gözüken en yaygın kanser çeşididir. Bu konuda şaşırtıcı istatistikler vardır. Amerikada bu sene 232.090 yeni kanser vakası beklenmektedir. 30,350 kişinin bu hastalıktan öleceği tahmin edilmektedir. Aşağı yukarı beş erkekten birinde prostat kanseri tanısı konulmaktadır. 33 tanesinden sadece 1 tanesi bu hastalıktan ölmektedir
Çoğu prostat kanseri ileri yaşlardaki erkeklerde gözükmekte ve çok yavaş ilerlemektedir. Fakat bazen de genç erkekleri etkiliyebilmektedir. Bazı erkeklerde kanser çok çabuk gelişebilmekte ve süratle diğer organlara sıçrayabilmekte dolayısı ile ölümle sonuçlanabilmektedir. Prostat kanserli erkekleri tedavi etmek, daha uzun yaşamalarını ve semptomları azaltıcı sonuçlar sağlamaktadır.Fakat tedavi bütün erkekler için doğru seçenek olmayabilir. Bunun nedeni ise prostat kanseri hem doktor hemde hasta için çok karmaşık bir hastalıktır. Hangi hastanın tedaviden yarar göreceğini ve hangisinin yan etkilerden etkileneceğini söylemek çok zordur.
Prostat kanseri bir doktor ekibi calışmasını gerektiren bir hastalıktır- çoğu kez aile doktorunuz, cerrah ( ürolog), radyasyon onkolojisti ve medikal onkolojist tedavinizi eş zamanlı olarak yürütür. Fakat her erkeğin aynı tedaviyi görmesi gerektiğini söyleyemeyiz. Bazı durumlarda hiç tedavi görmemek en iyi yol olabilmektedir.

Prostatın içi ve çevresi
Prostat sadece erkeklerde bulunan bir bezdir.Ceviz büyüklüğündedir ve rektumun hemen önünde iç kısmında, penisin dip kısmının hemen altında yer alır. Prostat idrarımızı ve semenimizi penisimizin dışına taşıyan üretranın iç kısmını sarmalamaktadır.

.
Prostat Kanseri
Şekil 1. Prostat Bezinin Mevkii

Prostat bezinin fonksiyonlarından biriside spermleri canlı tutan ve koruyan seminal sıvının bir kısmını üretmesidir.Prostat bezi dokusunu oluşturan hücreler temel erkeklik hormonunu testosteronun etkisi ile büyür ve sağlıklı kalır.Erkeklik hormonlarının hepsine verilen genel isim androjendir.
Prostat kanseri hücreleri prostat bezi hücrelerinden gelişir. Hemen hemen bütün prostat kanserleri bez dokusundan gelişir ( adenocarcinomas). Prostat kanseri genel olarak prostat bez içersinde çok yavaş gelişir ve gelişirken sonunda prostat bezinin dış yüzüne nüfuz eder. Komşu organların dokularınada direk olarak sıçrayabilmektedir.Nihayetinde vücudumuzun uzak dokularına ve özellikle kemiklere işleyebilmektedir (mestastasize = lenf sistemi ve kan dolaşımı ile diğer dokulara sıçrama).Eğer prostat kanseri yayılırsa ilk olarak lenfatik kanallardan pelvik bölgedeki lenf bezlerine atlamaktadır. Lenfatik doku, bağışıklık sistemi hücreleri ihtiva eden renksiz şeffaf bir sıvıdır. Lemfatik damarlar bu sıvıyı lenf bezlerine ( lymph nodes: küçük barbunya şeklinde mikroplarla savaşan bağışıklık sistemi hücrelerinin toplandığı kesecikler) taşır. Kanserli hücreler lenf kanallarına girerek lenf bezlerine geçebilirler ve buradan yayılmalarına devam edebilirler.Eğer Prostat kanser hücreleri lenf bezlerine ulaşırsa oradan vücudumuzun diğer organlarına da geçebilmeleri mümkündür.
Prostatın etrafını saran bir sürü sinir ve kan damarları mevcuttur. Prostatın dışını saran bu sinirler penisin ereksiyonunu sağlarlar. Bu sinirlere zarar veren tedaviler iktidarsızlıkla neticelenecek olan ereksiyon problemlerine neden olabilirler.


Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

17 Mart 2017 / _Yağmur_ Tıp Bilimleri
9 Şubat 2012 / GusinapsE Taslak Konular
17 Ekim 2011 / Nephthys Taslak Konular
1 Ekim 2013 / velixcan Soru-Cevap
6 Şubat 2012 / Heulwen Arşive Kaldırılan Konular