Arama

Beyoğlu - İstanbul

Güncelleme: 25 Ocak 2012 Gösterim: 2.364 Cevap: 1
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Eylül 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
BEYOĞLU, bir zamanlar sinemaları, tiyatro­ları, çeşitli eğlence yerleri ve büyük, gösterişli mağazalarıyla yalnız İstanbul'un değil bütün Türkiye'nin en gözde eğlence ve alışveriş merkeziydi.

Sponsorlu Bağlantılar
20. yüzyılın ilk yarısında en görkemli çağını yaşamış olan bu semt Bizanslılar döneminde her yanı ağaçlıklarla ve çayırlarla kaplı, yer yer bağların bulunduğu yemyeşil bir alandı. Bizanslılar buraya "karşı yakanın bağları" anlamına gelen "Peran Bağları" ya da Pera adını vermişlerdi. İstanbul'un fethinden sonra Galata surlarının dışında da yerleşim alanları kuruldu. Ama Beyoğlu'nun bu kırsal görünü­mü ve ıssızlığı 1700'lerin sonlarına kadar sürdü. II. Bayezid döneminde yapılan Asma-lımescit, birkaç cami ile Hıristiyanlar'ın otur­duğu Dörtyol, Tomtom, Polonya gibi semtle­rin bulunmasına karşılık Beyoğlu tenha bir yerdi.

beyolubd1

Galata'da art arda çıkan yangınlardan son­ra daha güvenceli olur düşüncesiyle Beyoğ-lu'na taşınan yabancı elçilik binaları yavaş yavaş bu ıssız görünümü bozmaya başladı. 1780'lerde ise Beyoğlu'nun sınırları Taksim'e kadar genişlemişti. Daha ileride Aya Dimitri tepelerinde ise Tatavla (bugünkü Kurtuluş) köyü yer alıyordu.

19. yüzyıla gelindiğinde Beyoğlu sınırları­nın genişlediği, Tophane ile Kasımpaşa ya­maçlarını evlerin kapladığı görülmektedir. 1873'te ise Galata ile Beyoğlu'nu birleştiren tünel yapılmıştır.

19. yüzyılın başlarında Bey oğlu caddeleri dar ve bakımsız, sokakları eğri büğrüydü. Elçilik binaları ile bazı yabancıla­rın evleri dışta tutulacak olursa, tüm evler ahşaptı. Müslüman ve Hıristiyan mahalleleri ise hâlâ birbirinden ayrıydı. Nüfusun çoğunlu­ğunu Rumlar oluşturuyordu.
Zamanla canlanıp hareketlenmeye başla­yan Beyoğlu'nda 1850'den sonra kahvehane­ler hızla çoğaldı. Bugünkülere hiç benzeme­yen bu kahvehanelerin içinde çok ünlü olanla­rı vardı. Gene bu yıllarda Naum adındaki Ha-lepli bir Hıristiyan'ın kurduğu tiyatro, oynadı­ğı Fransızca ve İtalyanca oyunlarla Beyoğlu yaşamına değişiklik getirdi, canlılık kattı. Bey­oğlu gün geçtikçe elçiliklerde yaşayanların, İstanbul'a gelen yabancıların ve İstanbul'da Müslüman olmayan halktan zengin kesimin kümelendiği bir yer haline geldi. Batıdakilere benzer eğlence yerleri açıldı. 19. yüzyılın son­larına doğru sayılan artan müzikli gazinoları ve kahveleriyle, tiyatrolarıyla, yabancı yayın satan gazeteci ve kitabevleriyle Beyoğlu artık İstanbul'un batıya açılan penceresi ve eğlence yeri olmuştu.

İstanbul'un surlar içinde kalan ve Eminönü yakası denen kesiminde yaşayan Müslüman halk ise Beyoğlu'na pek iyi gözle bakmazdı. O yıllarda Beyoğlu'na ancak Avrupalı olmaya özenen kimseler giderdi. Ayrıca, bu semti çoğunlukla gençler yeğler, tatil günlerinde özenle giyinip ana cadde (İstiklal Caddesi) boyunca bir aşağı bir yukarı gezinerek "piya­sa" yaparlardı. Gelenek ve göreneklerine bağlı olanların yadırgadığı bu gençler o döne­min birçok edebi yapıtına konu olmuştur. Ahmed Midhat Efendi'nin Felâtun Bey ile Rakım Efendi adlı romanında Felâtun Bey, Recaizade Mahmud Ekrem'in Araba Sevdası adlı romanında Bihruz Bey bu tür kimseleri canlandırırlar.

Beyoğlu ilki 1831, ikincisi 1870'te olmak üzere iki büyük yangın geçirdi. 1870'teki yan­gın büyük kayıplara yol açtı. Resmi rakamla­ra göre 3.000 kadar ev, dükkân, bina yandı. O zamana kadar dar bir cadde olan bugünkü İs­tiklal Caddesi, genişletilerek yeniden yapıldı ve "Cadde-i Kebir" (Büyük Cadde) adını aldı.

19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına Cadde-i Kebir bir Avrupa kenti caddesini andırıyordu. Tünel'den çıkıp Taksim'e doğru yürüyen bir kimse, yolda fotoğraf stüdyolarına, batı tarzı pastanelere, kitabevlerine, kadın berberlerine, her çeşit malın satıldığı ve "bonmarşe" denen büyük mağazalara, bira¬hanelere ve eğlence yerlerine rastlardı. Siyasal ve kültürel ilişkiler daha çok Fransa ve Almanya ile kurulduğu, özellikle de Fransız dili ve kültürü o dönemlerde geçerli olduğu için iş ve eğlence yerlerine Fransızca ve Almanca adlar konmuştu. Bu caddede yolcu taşıyan atlı tramvaylar ise 1913'te yerlerini elektrikle işleyen tramvaylara bıraktı.

Beyoğlu yalnızca Cadde-i Kebir demek değildi; Şişhane ile Galatasaray'ı birleştiren ve bu caddeye paralel olarak uzanan Meşruti­yet Caddesi de giderek önem kazandı. Union Française, Pera Palas ve Bristol Oteli gibi yapılar tarihsel kimlikleri ve değişik mimari-leriyle bu semtte yer alırlar. Tepebaşı Bah­çesi diye ün salan eğlence yeri de özel­likle yaz aylarında sazlı eğlentileri ve "muzi-ka"ları ile ilgiyi çeker ve birçok yazara konu olurdu.
Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan biraz da sine­malar olmuştur. Türkiye'de halka açık ilk sinema gösterisi 1897'de Galatasaray'daki Sponeck Birahanesi'nde yapılmıştır. Bu gös­teriyi gerçekleştiren Sigmund Weinberg 1908'de Tepebaşı'nda Türkiye'nin ilk yerleşik sineması olan Pathe'yi açmış ve giderek Bey­oğlu'nu sinemalar kaplamaya başlamıştır. Da­ha sonraları Beyoğlu'ndaki Yeşilçam Sokağı Türkiye'de filmciliğin merkezi olmuştur.

İstanbul yabancı güçlerin işgalinden kurtul­duktan sonra Cadde-i Kebir'e İstiklal Caddesi adı verildi. Günümüzde de cadde bu adla anılır. Beyoğlu, Cumhuriyet döneminde de uzun süre özelliklerini korumuştur. Daha sonra 1970'lerde yitirdiği, ülkenin kültürel yönden de seçkin bir semti olma özelliğini yeni­den kazanmaya başlamıştır.

Sayıları gittikçe artan resmi ve özel tiyatrolar ile kitabevleri, resim galerileri ve yabancı ülkelerin kültür kuruluşları buna katkıda bulunmaktadırlar. Günümüzde Beyoğlu aynı zamanda önemli bir ticaret ve alışveriş merkezidir.

İstanbul'un Fatih ve Eminönü ile beraber tarihsel çekirdeğini oluşturan üç ilçesinden biri olan Beyoğlu'nda 1983'ten bu yana ilçe belediyesi halka hizmet götürmektedir. Nüfu­su 245.999'dur (1985).

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
25 Ocak 2012       Mesaj #2
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Beyoğlu, İstanbul
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Beyoğlu, İstanbul'un Avrupa yakasında bulunan eski ilçelerinden biri. Beyoğlu İlçesi'ni kuzeyden Şişli İlçesi, doğudan Beşiktaş İlçesi ve İstanbul Boğazı, kuzeybatıdan Kağıthane ve Eyüp ilçeleri, güneyden Haliç çevrelemektedir. Yüzölçümü 8.76 km²'dir. Köy yerleşimi olmayan ilçe 45 mahalleden oluşmaktadır.


Bilgiler
  • İlçe nüfusu: 248.084 (2010)
  • Yüzölçümü: 8.76 km²
  • Nüfus yoğunluğu: 282.1/km²
  • Koordinatlar: 41°01′K, 28°58′D
Genel bilgiler
  • Ülke: 20px Flag of Turkeysvg Türkiye
  • Coğrafi Bölge: Marmara
  • İl: İstanbul
  • Alan kodu: 212
  • Plaka: 34
  • Kaymakam: Hasan Şenses
  • Belediye başkanı: Ahmet Misbah Demircan (AKP)
  • Belediye web sitesi: Beyoğlu Belediyesi
  • Kaymakamlık web sitesi: http://www.beyoglu.gov.tr
İsim
Tarihi yarımadanın ve Haliç'in karşısında gelişen bölge, öteden beri Yunanca'da “karşı yaka”, “öte” anlamına gelen “Pera” adıyla anılmıştır. Türkler tarafından kullanılan “Beyoğlu” adının, bir beyin oğlunun bölgedeki konağından kaynaklandığı ileri sürülür. Bu konuda iki varsayımdam söz edilmektedir. Fatih Sultan Mehmed döneminde, Pontus Prensi Aleksios Komnenos'un (veya yeğeninin) İslamiyeti kabul ederek bu bölgeye yerleşmesinden, diğer bir varsayıma göre de Kanunî Sultan Süleyman döneminin Venedik elçisi Andrea Gritti'nin oğlu Luigi Gritti'nin Taksim dolaylarında bir konakta oturmasından kaynaklanmaktadır. Türkler’in “Bey oğlu” diye andıkları bu adam, elçinin bir Rum kadınla evlenmesinden dünyaya gelmiştir.

Pera adı, 1925’de resmi yazışmalardan çıkarıldıktan sonra gittikçe unutulur hale gelmiş, buna karşılık Beyoğlu adı güç kazanıp bölgeyi belirtmek için daha yaygın biçimde kullanılmaya başladı.

Tarih
Galata'nın ilk çağlara dek uzanan tarihine karşın, Beyoğlu , 16. yy'ın ilk yarısında, içinde tek tük yapıların yer aldığı, bağlık bahçelik bir alandı.

Beyoğlu, Galata'dan gelen Hıristiyanlarla yabancıların, elçilikler dolaylarına ve o zamanlar "Grand Rue de Pera" denilen İstiklal Caddesi boyunca yerleşmesiyle Avrupa kenti görünümünde bir yerleşme olarak ortaya çıktı.Böylece, İstanbul içinde farklı bir topluluk 17. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk önceleri, Fransız ve Venedik elçilikleri ile onların çevresinde yerleşmiş Fransisken misyonerleri yerleşmenin çekirdeğini oluşturuyordu. 17. yüzyılın başlarında Galata'yı gösteren bir gravürde surların dışında çok az bina gözükmektedir.

1700'de Beyoğlu, bugünkü Tünel-Galatasaray caddesinin iki tarafı ile, bu caddenin yan sokaklarına yayılmıştı. Dörtyol, merkez olmak üzere Beyoğlu gelişmişti. Batısında mezarlıklar ve doğusunda ise elçilikler vardı. 18. yüzyılda yavaş yavaş Avrupa etkisi artmıştır. 18. yüzyıl sonunda, İstiklal Caddesi'nde, yapıların tamamı taş veya tuğla, ya da alt katları taş ve üstleri ahşaptır. 18. yüzyılın sonunda İstanbul'a gelen Dallaway, Beyoğlu'nu Galata'nın yazlığı olarak tanımlıyor, yolların düzensiz olduğunu belirtiyor ve bu bölgede Fransız, İngiliz, Hollanda, Venedik, Rusya, İsveç, İspanya, Prusya ve Napolili diplomatların kışlık malikanelerinin bulunduğunu yazmıştır.

Beyoğlu, genel olarak 19. yüzyılda gelişmiştir. Bu gelişmenin nedeni, bu döneme Osmanlı dış ticaretinin daha önceki dönemlerde görülmemiş boyutlarda büyümesi ve ulaşımın gelişmiş olmasıdır. 19. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu'nun dünya kapitalist sistemi ile bütünleşmesi sonucu, Beyoğlu uluslararası bir ticaret merkezi olmuştur. 19. yüzyılın başında, Beyoğlu, bahçeli evleriyle hala bir banliyö görünümünde idi. Bu yüzyılın ilk yarısında, Beyoğlu ve çevresi henüz tam olarak kentleşmemişti. İkinci yarısında ise Galatasaray ile Taksim arası gelişti. Beyoğlu, artık kapitülasyonların koruması altındaki yabancıların, tüccarların, bankerlerin, armatörlerin ve kozmopolit bir çevreye yerleşmek isteyen zenginlerin Paris modasını taklit ederek yaşadıkları bir yer olmuştur. Yüzyılın sonunda, burada, Paris'in en ünlü sahne oyunlarını aynı zamanda gösteren üç tiyatro vardı. Bu tarihte, modern toplumun gereksinim duyduğu tramvay, gaz, su gibi altyapı hizmetleri sağlanmıştı. Bu kuruluşların işletme ayrıcalıkları çok uzun süreli sözleşmelerle yabancılara ya da azınlık mensuplarına verilmişti. Bu dönemdeki hızlı yapılaşma, Batı'daki örneklerden etkilenmekle birlikte Osmanlı etkisinde de kalmıştır.

20. yüzyılda Beyoğlu'nda Galatasaray ile Taksim arası önem kazandı. Bu alanda hala bahçeli konakların bulunması ve bunların apartmana dönüşmesi olanağı, buranın gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca 1913'de ilk elektirikli tramvayın Beyoğlu'nu Şişli'ye bağlaması Galatasaray-Taksim arasını, Tünel-Galatasaray arasına göre daha merkezi bir duruma getirmiş, Beyoğlu'nun en kolay ulaşılabilir ve gözde yeri yapmıştır. Bu dönemde Beyoğlu'nun çevresindeki semtlerde çağdaş binalar yapılmış ve yeni semtler gelişmiştir. 20. Yüzyılın başlarında Beyoğlu'nda da yapılan apartmanların cephelerinde Art Nouveau üslubu uygulanmıştır.

Cumhuriyet Dönemi'nde 1950'lere kadar yabancılardan ve onlar için çalışan azınlıklardan boşalan yerlere, yeni yetişen Türk iş adamları ve Beyoğlu yakasını kentin en çağdaş semti bilen aydın Türkler ilgi gösteriyorlardı. Sinema ve tiyatroları, lokanta ve pastaneleri, sanat galerileri ve lüks mağzalarıyla hala kentin en seçkin semti idi. 1950'lerden sonra, kırsal göç ve hızlı kentleşme sonucu İstanbul'un aşırı büyümesi, yeni semtlerin gelişmesi, eğlence kuruluşlarının, ticaretin ve zengin ailelerin bu yeni gelişen çağdaş alt merkezlere dağılımı ve toplumun kültürel değişimi Beyoğlu'na olan ilgiyi azalttı. 1960'larla 1980'lerin sonuna kadar uzanan yaklaşık 30 yıllık dönem Beyoğlu'nun en karanlık dönemi olmuştur.

Hala bazı lüks mağazaların İstiklal Caddesi'ni terketmeyişi ve yoğun bir trafik akışı üzerinde oluşu eski kültürel düzeyinde olmasa bile Beyoğlu'nun canlılığını korumasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, pek çok bina boş durmakta ya da atölye olarak kullanılmaktadır. Bu özellikler Beyoğlu'nda yavaş yavaş çöküntü alanının ilerlediğini göstermektedir.

Beyoğlu, ilk önceleri bir diplomasi merkezi olarak gelişmiş, fakat daha sonraları yabancı ticaretinin, ekonomik kontrolünün artması ve burada yoğunlaşması sonucu İstanbul'un ticaret merkezi durumuna dönüşmüştür. Ticaretin yanı sıra eğlence, kültür kuruluşlarının da burada yer alması ve konumu, bütün İstanbul'un odak noktası olmasını sağlamıştır.

Kültür
Beyoğlu İstanbul'un en İstanbul kokan ilçesi olarak tanımlanabilir, kozmopolit teriminin hayat bulduğu yerdir. İstiklal Caddesi ve çevreindeki sokaklar yalnızca Beyoğlu'nun değil İstanbul'un da merkezi sayılabilir. İstiklal Caddesi dışında Cumhuriyet, İnönü ve Cihangir caddeleri de ticaret ve eğlence fonksiyonunun en belirgin oldukları yerlerdir. İlçe sınırları içinde yer alan çeşitli kültürel etkinliklerin yapıldığı tesisler, ilçenin bir kültür merkezi olmasını da sağlamıştır. Sinemalar, tiyatrolar, gösteri merkezleri gibi yerler, Beyoğlu İlçesi'nde yaşayan nüfustan çok fazla nüfusun faydalandığı, İstanbul ve Türkiye genelinde bir anlam ifade eden yerlerdir. Ayrıca Beyoğlu Gürcü ressamların oluşturduğu Pirosmani Sanat galerisine de ev sahipliği yapmaktadır.

Tarihsel, önemli yapı ve yerleri

  • Ağa Camii
  • Alman Sarayı
  • Arap Camii
  • Atatürk Kültür Merkezi
  • Aynalı Kavak Kasrı
  • Bankalar Caddesi
  • Botter Apartmanı
  • Cihangir Camii
  • Çiçek Pasajı
  • Dolmabahçe Camii
  • Galata Kulesi
  • Galata Mevlevihanesi
  • Galatasaray Hamamı
  • Galatasaray Lisesi
  • Galatasaray Müzesi
  • Giresunlu Tekkesi
  • İngiliz Bahriye Hastanesi
  • İstanbul Modern
  • İstiklal Caddesi
  • Kamondo Merdivenleri
  • Karaağaç Tekkesi
  • Karaköy Palas
  • Kılıç Ali Paşa Camii
  • Mickiewicz Müzesi
  • Miniatürk
  • Neve Şalom Sinagogu
  • Pera Palas
  • Piyale Paşa Camii
  • Rahmi M. Koç Müzesi
  • St. Antuan Katolik kilisesi
  • Serpuş Han
  • Taksim Gezi Parkı
  • Taksim Meydanı
  • Taksim Cumhuriyet Anıtı
  • Tophane-i Amire
  • Yeşilçam Sokağı
Pasajları

  • Afrika Pasajı (1905)
  • Anadolu Pasajı (1910)
  • Atlas Pasajı
  • Avrupa Pasajı
  • Aznavur Pasajı
  • Çiçek Pasajı (Cite de Pera)
  • Rumeli Pasajı
  • Emek Pasajı
  • Beyoğlu Pasajı
  • Halep Pasajı
  • Hacopulo (Hazzopulo) Pasajı
  • El-Hamra Pasajı
  • Suriye Pasajı
23db8
Nostaljik Tramvay



theMira

Benzer Konular

29 Ağustos 2016 / ThinkerBeLL Eğitim Bilimleri
8 Ekim 2008 / Kral_Aslan Eğitim Bilimleri