Arama

Türkçe dilinde hazırlanmış etimolojik sözlük var mıdır?

Güncelleme: 29 Şubat 2016 Gösterim: 1.245 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Şubat 2016       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkçede yapılmış (Nişan Sevanyan haricinde) etimolojik sözlük varmı?
Sponsorlu Bağlantılar
Avatarı yok
OneNight
Yasaklı
29 Şubat 2016       Mesaj #2
Avatarı yok
Yasaklı
TÜRK DİLİNİN ETİMOLOJİK SÖZLÜKLERİ

Sponsorlu Bağlantılar
Karşılaştırmalı ilk etimolojik sözlük, Hermann Vambery’nin Türk-Tatar Dillerinin Etimoloji Sözlüğü’dür (A türök-tatár nyelvek etymologiai szótára: NyK 13:249-483). Yazarın “Türk-Tatar Dillerinin Etimolojik Sözlüğü” adını verdiği eserin Almancası 1878’de çıkmıştı (Etymologisches Wörterbuch der turko-tatarische Sprachen. Leipzig 1878. XXIV +228 s.). 1877’de ise Macarca olarak yayımlanmıştı. Bu çalışma, Türkoloji’nin başlangıç dönemine ait bir üründür. O dönem çok az sayıda karşılaştırmalı çalışma olması (bunlardan birincisi Lazar Budagov ’un sözlüğüdür), bugün birer yazı dili olan Türk dillerinin çok az bilinmesi, bu sözlüğün sınırlı bir sözlük olmasında etkili olmuştur. Vambery, Uygurca adı altında yer verdiği örnekleri de Kutadgu Bilig üzerine hazırladığı kendi çalışmasından almıştır. Çuvaşça örneklerse, 1875 Kazan baskısı olan Çuvaşça-Rusça sözlüğe dayanmaktadır. Altay bölgesi için misyonerlerce hazırlanan bir dilbilgisi, Otto Bölitlink’in Yakutça çalışması ve M.Alexander Castren’in Koybalca ve Karagasça Okuma Kitabı, Vambery’nin kaynakları arasındadır. Bu durumda görülüyor ki, Uygurca (Orta Türkçe, Kutadgu Bilig), Çağatayca, Osmanlıca, Kazan Tatarcası, Azeri Türkçesi, Türkmence, Altayca, Çuvaşça, Koybal-Karagas lehçeleri ve Yakutça, bu sözlüğe giren dillerdir. Vambery’nin sözlüğünde 233 maddede birbirinden farklı çok sayıda sözcük yer almıştır.
Türk-Tatar Dillerinin Etimoloji Sözlüğü’nde birbirleriyle kökence ilgisiz sözcükler bir arada alınmıştır. “aç-“ eylemi ile “acık-“ anlamındaki “aç-“ kökence farklı olmasına rağmen aynı maddede değerlendirilmiştir.
Bu sözlüğün yazıldığı yıllarda eski ve yeni Türk diyalektlerine ilişkin bilimsel çalışmalara başlanmamıştı. Wilhelm Radloff’un diyalektolojik örneklerinin ancak ilk bölümü çıkmıştı. Türklük biliminde yeni bir çağ açan eski Türk yazıtları daha okunmamıştı. Kâşgarlı Mahmud’un Divanü Lûgati’t-Türk’ü de ele geçmemiş ve işlenmemişti. Bu açıdan Vámbéry’nin sözlüğü çok erken yapılmış bir denemedir. Bu sözlüğün bu gün için salt tarihi bir değeri kalmıştır. Bununla birlikte, bu eserin 1972’de yeni baskısı çıkmıştır.

Bedros Keresteciyan’ın “Materiaux pour un dictionnaire etymologique de la langue turque” adlı çalışması, bir diğer etimoloji sözlüğüdür. Bu çalışmada daha çok, Türkçe’deki yabancı ögeler, özellikle Yunanca alıntılar üzerinde durulmuştur. Keresteciyan sözlüğünü 1905’te bitirmiş, eser ancak 1912’de Londra’da yayımlanmıştır. 1971’de tıpkıbasım olarak yayımlanan bu sözlük, yalnızca tarihsel bir değer taşımaktadır.

Martti Räsänen’in, 1969’da yayımlanan, “Türk Dillerinin Etimoloji Sözlüğü Üzerine Bir Deneme” adındaki çalışması (Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen (Helsinki 1969. XIV+ 533 s. Lexica Societatis Fenno-Ugricae XVII. 1,2), Türk dillerinin ilk etimoloji sözlüğü olarak değerlendirilebilecek önemli bir üründür. Räsänen, Materialen zur Lautgeschichte der türkischen Spraschen (Helsinki 1949. Studia Orientalia 15) ve Materialen zur Morphologie der türkischen Sprachen (Helsinki 1957. Studia Orientalia 21) adlı eserleriyle eski ve yeni Türk diyalektleri alanında çalışan bir uzman olarak tanınmıştı.
Bu eserleri verdikten sonra Räsänen Türk diyalektlerinin etimolojik sözlüğü üzerinde çalışmaya başlamıştı. Yazar, sözlüğün ilk provalarını 1963’te Helsinki’de yapılan PIAC toplantısına sunmuş, birçok çalışma arkadaşından provaları okuma ve düzeltme sözü almıştı. Sözlüğün yazımı 1965-1966 kışında bitmiş, yazar da PIAC toplantılarında Türkologları çalışmalarının durumu üzerine sürekli olarak bilgilendirmişti. 1966’da Ravello’da sözlükten örnekler bile sunmuştu.
Vámbéry’nin eski eserini saymayacak olursak, Räsänen’in sözlüğü, Türk diyalektlerinin ilk bilimsel etimolojik sözlüğüdür. O açıdan bu eserin çıkması bilim çevrelerinde geniş bir ilgi ile karşılanmıştır.
Räsänen, sözcüğün, eğer varsa, en eski biçimini ya da günümüzdeki biçimini madde başı yapmış, sözcüğün yaşadığı diller, farklı anlamları belirtilmiştir. Bazı sözcükler ise, Moğolca’dan, Mançu-Tunguz dillerinden, Korece’den ve Fince’den akraba olabilme ihtimali taşıyan sözcüklerle birlikte verilmiştir. Bir sözcüğün akrabalığı ana döneme kadar gidiyorsa, ~ işaretini, olası bir akrabalık için de = işaretini kullanmıştır.
Dönemin Altayist ve Türkologları da (Arapça ve Farsça sözcükler için Jussi Aro, öteki konularda Gerhard Doerfer, Susanne Kakuk, Stanislaw Kaluzynski, Lajos Ligeti, Nicholas Poppe) esere katkıda bulunmuşlardır.
Kiril harfleriyle yazılan bu eser, Türk destanlarını toplayan ilk çalışmadır.

1968 yılında hazırlığı tamamlanmakla birlikte ancak 1969 yılında yayımlanan bir başka sözlüğün adı “Eski Türkçe Sözlük”tür.(Drevnetyurkskiy slovar). Runik harfli yazıtları, Uygur metinlerini ve Orta Türkçe dönemi eserlerini kapsayan sözlükte yabancı sözcüklerin kökeni, Türkçe olanların da türedikleri kök ya da gövde tek tek gösterilmiştir. Bu eser, E.R. Tenişev, A.M. Scerbak, D.M. Nasilov, V.M. Nadelyaev tarafından hazırlanmıştır. Bir sözcüğün Eski Türkçe’de hangi metinlerde geçip geçmediğini araştırmak için başvurulabilecek bir çalışmadır. Karahanlı Türkçesi ile bitmiştir.

Sir Gerard Clauson’un “An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish” adlı sözlüğü, Türk dilleriyle ilgili etimoloji çalışmalarında bir dönüm noktasıdır. Eski Türk Yazıtları’ndan 13. yüzyıl Türk dili metinlerine kadarki dönemi içeren sözlük yaklaşık 10.000 madde başından oluşmaktadır. Önce ünlülerle sonra da ünsüzlerle başlayan sözcüklere yer veren Clauson, düzen olarak sözlüğünü abc sırasıyla değil de hece düzeniyle sıralamıştır.
Sözcüklerin gerçek, varsa mecaz anlamları verildikten sonra günümüz Türk dillerinden hangisinde ya da hangilerinde yaşadığına ve sonra da yazıtlardan başlayarak Kıpçak dönemi eserlerine kadar örneklere değinilmektedir. Yeri geldikçe 13. yy. sonrası metinlerden, Osmanlıca’dan, Çağatayca’dan sözcüğün yaşadığı biçimlere örnek verilir. Her sözcüğün türemiş olduğu kök ya da gövde, alınma bir öğeyse alındığı dil mutlaka belirtilmiştir.
ADĞ-
D atık- (adık-) Intrans. Den. V. Fr. 1 a:t (a:d)lit. ‘to be named’, but usually ‘to have a (good or bad) reputation’. Survives only (?) in SW xx Anat. adık-/atık- ‘to have a good, or bad, reputation’ SDD 71,124: Xak.xı KB atıkmış isiz ölse ‘if a notorious siner dies’ 246; similar phr.928: Çağ. Xv ff. atığıp adlanup ‘named’ Vel.6: atık- nâm âwardan wa maşhûr şudan ‘to have a name, be famous’ San.3or.ıı (quotns).

1966’da Ankara’da toplanan Uluslararası Dil Kurultayı’nda Ê.V. Sevortyan, Probnye stat’ik “Etimologičeskomu slovarji tjurskix jazykov” (Moskov 1966) başlıklı bir sözlük örneği sunmuştu.
Bu çalışmalar sonunda Êtimologičeskij slovar tjurskix jazykov adlı sözlüğünün Obščetjuskie i mežtjukskie osnovy na glasnye alt başlığını taşıyan bölümü 1974’te yayımlandı. Bu sözlükte çağdaş Türk diyalektlerinde ünlü ile başlayan ortak sözler yer almıştır.
Sözlük, Sevortyan’ın eseri olarak çıkmışsa da, çalışmalara Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Bilimler Akademisine bağlı Dil Bilimi Enstitüsünün Türk Dilleri Kolu üyeleri (N. Z. Gadjieva, G.İ. Donidze, A.K. Koklyanova, L.İ. Lebedeva, L. S. Levitskaya, L.A. Pokrovskaya, A.A. Yuldaşev, kısmen F.D. Aşmin) de katılmışlardır.
Sözlüğün b harfiyle başlayan sözleri kapsayan cildi 1978’de çıkmıştır (Moskova, 1978).
Daha sonra sözlüğün v, g ve d harfleriyle başlayan sözleri içeren cildi yayımlanmıştır.(Moskova, 1980)
Sevortyan, 23 Mart 1978’de vefat ettiğinden, sözlüğün son ciltleri Sevortyan’ın çalışma arkadaşları ve öğrencileri tarafından düzenlenerek baskıya verilmiştir. Son olarak da Obščetjuskie i mežtjukskie osnovy na bukvy “K”, “K” alt başlıklı cildi 1997’de baskıdan çıktı. Bu ciltte k ile başlayan sözlerin bir bölümü yer almıştır
Bu sözlükte ortak Türkçe sözler işlenmiştir. Sevortyan, sözlüğüne yalnız eski ve yeni Türk diyalektlerinde yaşayan ortak öğeleri almış, Türkçe’nin Anadolu’da (ve Balkanlarda) kazandığı sözlere yer vermemiştir. Örneğin Arapça, Farsça, Rumca, Bulgarca, Rusça, Macarca gibi komşu dillerden Türkçe’ye giren alıntılar sözlük dışında kalmıştır.
Sevortyan’ın sözlüğü Rusça’dır.

Marcel Erdal’ın, hazırlanışı itibariyle etimolojik bir yön gösteren Eski Türkçe’de Söz Yapımı (Old Turkish Word Formation,) adlı çalışmasında Eski ve Orta Türkçe dönemine ait dil verilerinin türeyiş özellikleri yapım eklerine göre ele alınmıştır. Çalışmanın ilk cildinde isimden ve fiilden türemiş isimler, ikinci cildindeyse isimden ve fiilden türemiş fiillere yer verilmiştir.
Bir örnek olarak, M. Erdal, “+çI” ekinin pratikte, “insan”a işaret ettiğini, insanların sabit, alışılmış ve mesleki etkinliklerini nitelendirdiğini, eyleyici adı yaptığını ve türettiği ismin, “sürekli olma” anlamı taşıdığını söylemiştir. M. Erdal, “kançı, kämiçi, tınçı, barçı, avçı, bädizçi, torçı, tonuzçı, balıkçı, ävçi, altunçı, udçı …vb” örnekler vererek bu kelimelerdeki “+çI”nın işlevini açıklar ve “-ş+çı”, “-t+çı”, “-m+çı”, “-g+çı, -nçı” biçimlerindeki kullanımlarına değinir ve bu kullanımları örnekler: sakışçı, igdişçi, arvışçı, süngüşçi, ölütçi, ögitçi, yetitçi, sıgıtçı, edärtçi, okıtçı, köçütçi, küzätçi, başgutçı, basutçı, tutdaçı, körümçi, armakçı, ölümçi, berimçi, basımçı, küçemçi, berimçi, alımçı, tarıgçı, tamgaçı, çıvgaçı, ölürgüçi, kınaguçı, bukaguçı, titigçi, kapagçı, igidgüçi, ayguçı, ötügçi, yertinçü, kıyınçu, akınçı…Söz konusu eki, dokuz sayfa ayırarak açıkladığı düşünüldüğünde, yapın eklerini Erdal’ın ne kadar ayrıntıyla ve titizlikle açıkladığı hesaplanabilir.

V. G. Yegorov’un, Etimologiçeskiy slovar çuvaşskogo yazıka (Çeboksarı 1964) adlı çalışması da Çuvaşça’nın etimolojik sözlüğüdür.

Stanislaw Kaluzyński, “Etimologiçeskiye issledovaniya po yakutskomu yazıku.Dvuslojnıye osnovı…” adlı, (I-VII) RO 40-45, 1978-1986; Rocznik Orientlistyezny dergisinde yayımlanan bir dizi makaleden oluşan çalışmasında Yakutça sözcüklerin etimolojisini ele almaktadır. Aynı yazar, Yakutça’daki Moğolca ögeleri de ele alan çalışmasını Mongolische Elemente in der jakutischen Sprache adıyla yayımlamıştır. Tüm bu çalışmaları lacutice adlı çalışmada yeniden bir araya getirilmiştir (Warşova 1995).
Marek Stachowski’nin Dolganischer Wortschatz (Kraków 1993), Dolganca (Yakutçanın lehçesi) sözcüklerin yapısının ele alındığı çalışması bir tür Dolganca sözlük niteliğindedir.

Kazak tilinin kıskaşa etimologiyalık sözdigi (Almatı 1966) Kazakça üzerine yayımlanan bir sözlüktür.
Bir başka etimolojik sözlük de, İsmet Zeki Eyuboğlu tarafından hazırlanan Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü’dür. 1988’de Sosyal Yayınları tarafından basılmıştır. (ikinci baskı, 1991) Aşağıda bu sözlüğün önsözünden bir bölüm aktarılmıştır:
…Çalışmamızda, kendimize göre, bir yöntem uygulayarak, iki ilke benimsedik. A) Doğal varlıkların çıkardığı seslerden kurulu sözcükler (Türkçe sözcükler, B) Başka dillerden Türkçe'ye geçerek değişen ya da olduğu gibi kalan sözcükler (yabancı kaynaklı sözcükler). Birinci bölüme girenler kışkırtmak, böğürmek, uğuldamak, çağlamak, çınlamak gibi sözcüklerdir. Bu tür sözcüklerin açıklanışında, başka bir görüşü benimseyenlerin izini sürmediğimiz gibi kaynak arama gereğini de duymadık. İkinci bölüme girenler ise nereden geldiği çok açıkça bilinen sözcüklerdir. Sözgelişi mendil, kalem, defter, destek, fener, lamba, günlük, kâse, çekiç gibi. Bunlar için de kaynak arama gereğini duymadık. Bugün kimse çıkıp kalas, damacana, kandil, iskemle, iskelet gibi sözcüklerin açıklanışında araştırıcıyı kaynak gösterme gereğinde bırakmaz. Araştırı bu sözcüklerin geldiği dilleri biliyorsa, başkalarının tanıklığına başvurması işi uzatmaktan öte bir anlam taşımaz. Farsça bilen bir kimse duvar, dost, düşman, ney, şamdan sözcüklerinin Türkçe'ye nereden geldiğini anlamakta güçlük çekmez.
İYİ, es.tr. edgü (yararlı, uğurlu, iyi) den eygü, eygi, eyi, iyi dönüşmesiyle. Bunun eyü, iyü bg. Değişik söylenişleri de var. İyice, iyicene (az çok iyi), iyicil (iyiliksever), iyileşmek (iyi olmak, sağlığı düzelmek, gelişmek), iyilik, iyiliksever, iyimser (sonun iyi olacağını düşünen, sonu iyi gören)…
Bu sözlükte, kelimelerin tarihi dönemlerde ve diğer Türk dillerindeki (Asya Türkçesi olarak verilmiş) kullanımlarına değinilmiştir.

Andreas Tietze’nin “Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati” bu alandaki çalışmalarda bir başka büyük eserdir.



Benzer Konular

2 Mart 2006 / Misafir Bilgisayar
12 Mayıs 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
13 Şubat 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap