Arama

Yaşayan Türkçüler - Sayfa 3

Güncelleme: 16 Şubat 2010 Gösterim: 15.099 Cevap: 25
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
27 Ağustos 2006       Mesaj #21
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
NURİ GÜRGÜR

1940 yılında Kemaliye'de doğdu. Ankara Hukuk Fakültesi'nden 1963 yılında mezun oldu. Öğrenciliği sırasında 1958-1961 yılları arasında Türk Ocağı Gençlik Kolu'nda kurucu ve yönetici olarak görev yaptı.
Sponsorlu Bağlantılar
1961 yılında bir grup arkadaşıyla Üniversiteliler Kültür Kulübü (Derneği)ni kurdu. Bu dernek uzun yıllar milliyetçi gençlerin fikri ve kültürel çalışmalar yaptıkları önemli ve etkili bir alan oldu.
1961-1963 yılları arasında MTTB.nde Ankara İcra Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. Bu yıllarda Son Havadis Gazetesi ve Düşünen Adam Dergisi'nin Meclis Muhabiri, Ankara Ticaret Postası'nın köşe yazarı olarak gazetecilik yaptı.
1967 yılında başladığı Avukatlığı 1970 yılında ticarete başlayıncaya kadar sürdürdü.
1968 yılından 1971 'e kadar Üniversiteliler Kültür Derneği'nin yayın organı olarak çıkarılan Ocak Dergisi'nin yazar ve yönetmenliğini yaptı.
1969 yılından itibaren Devlet Dergisi'nin yazarları arasında yer aldı.
1975 yılında MHP Genel İdare Kurulu'na girdi ve partide 1976-1978 yılları arasında Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yaptı.
Türk Ocakları'nın yeniden faaliyete geçirilmesini ve Türk Yurdu Dergisi'nin yeniden yayınlanması çalışmalarında yer aldı, yazı kurulunda görev yaptı. 1993-1994 yıllarında Türk Ocağı Ankara Şubesi Başkanı oldu.
1996 Kurultayında Türk Ocakları Genel Başkanlığı'na seçildi. Hâlen bu görevi yürütmekte ve Türk Yurdu Dergisi'nin başyazarlığını yapmaktadır.
Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nın Kurucuları arasında yer alan Nuri Gürgür 1989-1992 yıllarında Vakıf Mütevelli Heyeti'nde görev yaptı.
1995 yılından bu yana Ankara Ticaret Odası Meclis üyesidir. 1999 yılından beri A.T.O Meclis Başkanı olarak görev yapmaktadır.
Yorumlar ve Yankılar , Milliyetçilik Üzerine isimli basılı iki eseri vardır. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlanmaktadır.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
27 Ağustos 2006       Mesaj #22
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
sedat peker

Sponsorlu Bağlantılar

Rizeli bir aileden gelen , 1970 yılında Sakarya'da doğdu. "Köroğlu" lakaplı Peker, Almanya'da büyüdü. Peker'in adı ilk olarak "uyuşturucuyla mücadele eden baba" olarak duyuldu, daha sonra Susurluk Raporu'nda geçti.


HAKKINDA YAZILANLAR

Peker çağırdı ünlüler koştu
Milliyet 24 Mayıs 2002
BELMA AKÇURA, DENİZ ALTUNTAŞ

bir internet sitesi açtı ve bunu 1.500 kişilik davetle kutladı. Gecede Susurlukçular, sanatçılar ve siyasetçiler de vardı. Davetlilerin tamamına, 14 ayar altından bir rozet hediye edildi...

Reis lakaplı , Turan idealini temsilen, dünyadaki bütün Türkleri internet aracılığıyla buluşturmayı amaçlayan "www.ozturkler.com" sitesini, birbirinden ilginç konukların buluştuğu bir törenle açtı. Sitenin açılışı, Hilton Convention Center’da 1.500 kişinin katılımıyla yapıldı. Peker’in kurduğu sitenin tanıtım gecesinde tüm davetlilere girişte 14 ayar altından rozet hediye edildi.

ZEken’e alkış yağmuru
Davetliler, duvarlardaki Türk hükümdarlarının fotoğraflarına bakarak gözlemelerini yerken, dev bir Türklük haritası önünde demir dövüldü. Otağ gibi düzenlenen mekânda Mehteran grubu da bir gösteri sundu. Gecenin sunuculuğunu Erkan Yolaç üstlendi. Eski Devlet Bakanı Mehmet Ali Yılmaz, Türk dünyasına hizmeti geçen Türkçülere birer plaket verirken; cezaevindeki Korkut Eken’in plaketi oğlu Koray Eken’e verilirken salon alkışlarla inledi. Emekli orgeneral Muhittin Fisunoğlu ise plaketini almaya gelmedi.

Peker plaketini almadı
Plaketini almayanlar arasında yer alan Peker, töreni uzaktan manevi oğlu olan şarkıcı Küçük Onur’la izledi. Peker, ödülü almama gerekçesini de, "İnsanlar layık oldukları şeyleri almalı. Ben bu ödüle layık değilim. Ülkemize daha çok hizmet etmemiz lazım" diye açıkladı. Ödül töreninin ardından modern dans grubu Kafkas oyunları sergiledi. Gecenin sonuna doğru Muazzez Abacı sahne aldı.

‘Dostum Peker ne iyi etmiş’
• İBRAHİM TATLISES: Dostum Peker’in böyle bir internet sitesini hizmete açması çok güzel. Londra’ya, Paris’e gidiyorum. Oradaki insanlar tarihlerine sinek bile kondurmuyor, biz böcek bile konduruyoruz. Türklerin birliği için önemli.
• SEDAT PEKER: Turan idealini sanal ortamda sağladık. Dünya üzerinde yaşayan 300 milyon insana ulaşmak için böyle bir internet sitesi kurduk. Siteyi Türkçe’nin yanı sıra, Rus mezalimi altında yaşayan Türklere ulaşmak için Rusça’da da yaptık.
• VELİ KÜÇÜK: Türk birliği mutlaka tecessüs edecektir. Asil Türk milletinin yolu Tanrı dağlarından, Ergenekon’dan geçecek. Globalleşmeye ve Avrupa Birliği’ne karşı değiliz. Ancak onurluca girmek istiyoruz. Yalvarmayacağız.

Gecede kimler vardı kimler...
Geceye Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, Mehmet Ali Yılmaz, Abdülhaluk Çay, Sadi Somuncuoğ-lu, emekli general Veli Küçük, Prof. Şener Üşümezsoy, Ord. Prof. Reha Oğuz Türkkan, İbrahim Tatlıses, Mehmet Ali Erbil, Adnan Şenses, Seda Sayan, Gönül Yazar, Osman Yağmurdereli, Hakan Altun, Şenol İpek ve Cengiz Kurtoğlu da katıldı.

Sanal ortamda çatışma çıktı
Sitede, ülkücülerle sol görüşlü olanlar arasında sokak çatışmaları kadar ürkütücü mesaj çatışmaları yaşanıyor. Cahit Sıtkı Tarancı’nın "Ben ölecek adam değilim" adlı şiirinin altında yer alan görüşler kısmında, kendisini Marmara Üniversitesi Yurtsever Demokrat Öğrenci Lideri olarak tanıtan Ali Ekber Kul, "Koyu bir sosyalist olarak size sesleniyorum; yolumuz devrim yolu, gelin kardeşler gelin, yurdumuza faşist doldu, vurun kardeşler vurun" diye yazıyor.

İnfaz kararı aldılar
Ülkücüler de "Senin bu sitede ne işin var. Defol git Rusya’ya!" ya da "Unutma ki her sözün bir bedeli vardır ve sen bu bedeli ağır ödeyeceksin!" diye tepki gösteriyor. Sol söylemlere en büyük tepki ise, Türk İntikam Tugayı imzasıyla dile getirilmiş: "10.05.2002’de www.ozturkler.com’da sosyalist söylemler yapan Ali Ekber Kul hakkında infaz kararı oybirliğiyle alınmıştır. İnfaz en kısa zamanda gerçekleştirilecek." Bu arada siteyi beğenmediklerini belirtenlerin bağlantısı anında kesiliyor.

Çete kurmaktan cezaevine girdi
Peker, 1970’te Sakarya’da doğdu. Adı ilk kez "Uyuşturucuyla mücadele eden baba" olarak duyulan Peker, Susurluk raporuna da girdi. "Tehditle tahsilat yapmak", "zorla alıkoymak", "adam öldürmeye azmettirmek" suçlarından 7 ay aranan Peker, teslim olacağını bildirerek, 19 Ağustos 1998’de Romanya’dan Türkiye’ye geldi. Ekim 1998’de Peker ve 12 adamı hakkında İstanbul DGM’de, "Çete kurmak ve yönetmek" suçundan dava açıldı.

Hapiste rokfor keyfi!
Peker, 24 Mayıs 1999’da tahliye edildi. Peker’in halen tutuksuz yargılandığı dava, "çete" suçları DGM yetki alanından çıktığı için İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Bayrampaşa Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu 8.5 ayda Peker krallar gibi yaşamıştı. Rokfor peynirinden çamaşır makinesine kadar her istediğini cezaevine getirtmişti. Kokoreç makinesi dışında...



TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
9 Eylül 2006       Mesaj #23
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi


yazici
Mustafa OK



1946 yılında Silifke'de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Silifke'de tamamladı. Ortaokul yıllarında bir grup arkadaşı ile birlikte Nihal ATSIZ Hoca'nın yayımlamakta olduğu ORKUN ve MİLLİ YOL dergilerine abone olarak Türkçülük idealine hizmete başlamış oldu.

1963 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesine girdi. Bu fakülteden Orman Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. Üniversite yıllarında Atsız'ın genel başkan bulunduğu Türk Milliyetçiler Birliği Derneğinde ve Türkçüler Derneğinde hizmetlerde bulundu.

1965 yılında İ.Ü.Orman Fakültesi Talebe Derneği Başkanlığına seçildi. Dernek başkanı olarak iki dönem (Rasim CİNİSLİ ve İsmail KARAMAN'ın genel başkanlıklarında ) M.T.T.B yönetim kurulunda bulundu. Ufuk ŞEHRİ'nin İ.Ü.T.B (İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği) başkanlığında 2.başkan ve vekaleten başkanlık görevlerinde bulundu. Bu görevleri üniversite olaylarının patladığı, işgal ve boykotların hat safhaya ulaştığı yıllara tekabul eder.

1964 yılı Alparslan TÜRKEŞ ve Muzaffer ÖZDAĞ başta olmak üzere bir çok ilde Türkçü fikir ve ilim adamları ile tanışmanın başlangıcı oluşturur.

Atsız'ın teşviki ile 1965 yılında, Türkeş ve arkadaşlarının katıldığı C.K.M.P (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) partisine girdi. Partinin 30 Temmuz 1965 yılında yapılan büyük kurultayda Alparslan TÜRKEŞ Genel Başkan seçildi.

1969 yılında C.K.M.P büyük kurultayı Adana'da yapıldı. Adana Kurultayında partinin adı ve amblemi değiştirildi. Partinin aduı M.H.P (Milliyetçi Hareket Partisi), amblemide hilal içinde bozkurt oldu. Anılan Kurultayda delege ve gençlik öncülerinden birisi sıfatı ile aktif görev aldı. 1964 ila 1971 yılları arasında anılan partilerde genel başkana çok yakın gençlik liderlerinden birisi olarak görevler yaptı.

Particilikle idealizmin örtüşmediğini görerek Merhum Muzaffer ÖZDAĞ'la birlikte Milli Ülkümüze partisiz olarak hizmet etmeye karar verip, partiden ayrıldı. 1971 yılından sonra hiçbir siyasi partiye kayıt olmadan Milli Ülkümüze hizmet etmektedir.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #24
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
OLCAS SÜLEYMANOV

Dil âlimi, yazar , şair ,jeolog ve diplomat olan Olcas Süleymanov Kazak Türklerinden olup, 1936'da o zamanki tam adıyla Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin başşehri Almatı'da dünyaya gelmiştir. Babası Ömer Bey , Kızılordu'da süvari subayı olup, Olcas'ın doğumundan birkaç gün önce bir çarpışmada öldüğünden, Olcas öksüz olarak büyümüştür. Annesi Fatma Hanım, kocasının ölümünden birkaç yıl sonra ünlü bir Kazak gazeteci Abdül Ali beyle evlenir. Daha sonra, sosyal bilimci, şair ve edip olarak yetişmesinde Olcas Süleymanov'un hayatında önemli rol oynar. Klasik Sovyet ilk ve orta öğrenimini bitiren Olcas, Kazak Devlet Üniversitesinin jeoloji bölümüne girer.

Sovyetler Birliği zamanında Sovyet rejiminin özellikle Türk halklarına yönelik sistematik bir eğitim projesinin bir parçası, Türk soylu okur yazar takımını sosyal bilimlere değil de , fen ve teknik bilimlere yöneltmek. Fakat Olcas Süleymanov'un üzerimde çok hakkı var dediği üvey babası gazeteci Abdül Ali'nin küçük yaşlarda kendisine açmış olduğu yolu takib ederek, edebiyat ve şiire yönelir. Yazmış olduğu ilk şiir ve yazılar dikkat çekmiş olmalı ki, Olcas'ı Moskova Edebiyat Enstitüsüne gönderirler. Daha sonraki yıllarda hemen hepsi üstün birer edebiyatçı, şair ve devlet adamı olarak olan Azerbaycan'ın (Elçibey döneminde) İstanbul Başkonsolosu Abbas Abdullah Hocalıoğlu, Özbek şairi Yadigar Abidov, Yakut şairi Vladimir Samık ve pekçoklarıyla Moskova Edebiyat Enstitüsüyle , Gorki Edebiyat Enstitüsünde tanışacaklardır.

İlk edebiyat mahsullerinde, göçebe Kazak hayatının motiflerinden, Kazak tarihine, sözlü kültür varlıklarının yeraldığı çalışmalarını giderek, sosyal antropoloji dil ve tarihe yönelten Olcas Süleymanov, bu yönelişi şöyle izah edecektir. "Günümüzde bir Türk Şairi, edebiyat adamı aynı zamanda" araştırmacı bir bilim adamı olmak zorundadır." dedikten sonra şöyle devam etmektedir;"En ağır yükü kervanın gövdesi taşır. Yolda düşenlerde onun sırtına yüklenir çünkü. Her nesil, sanki dünyanın son nesliymiş gibi, büyük bir gayretle çalışmalıdır. Atalarımızın bilmediği ve kabullenmedikleri gerçeklerin de sorumluluğunu üstlenmemiz gerekmektedir. Yükleniyoruz da gereksiz görülen bir takım şeylerle bu yüzden uğraşıyoruz zaten: Etrüsk Tarihini, Sümer arkeolojisini inceliyor, Mahenjo-Daro yazıtlarını anlamaya, İskandinav alfabesini çözmeye çalışıyoruz" demektedir.

Gerçekten de bu yoldan hareketle dil bilime, antropoloji ve tarihe yönelen Olcas Süleymanov, Rus Destanlarının tetkikine yöneldiğinde, karşısına muhteşem bir kavim Türk Kültür Tarihi çıkacak, çalışmalarını teksif edip ortaya koyduğu"Az i ya" adlı çalışması Moskova İlimler Akademik heyetini ikiye bölecek, İlim ve edebiyat çevrelerini ayağa kaldıracaktır. Sözkonusu çalışma ilmi bir çalışmadır fakat ortaya konan tezler o güne kadar hakim tarih ve ideolojik söylem olan "Rus imajı"nı yerle bir edeceğinden İlimler Akademisi tarafından gerekçesiz olarak reddedilecektir. Ne varki, Rus karakterli Sovyet tarih ve Kültür hayatında derin izler bırakacak olan "Az i ya" (Türkçesi, "sen ve ben" klasik Rusça'da ise "ben ve ben") eser 80'li yılların Türk soylu Sovyet aydınları arasında kendilerini Ruslarla, dönüm noktasına getirecektir.

Nitekim, on yıllık bir beklemenin ardından (1990) Sovyet sisteminin çözülüşü esnasında Olcas Süleymanov'un bir daha adının gündemi işgal edişine şahit olmaktayız. Bu defaki, Sovyetler çapında değil, dünya çapındadır. Doğduğu topraklardan yıllar önce kopup moskova'ya gelen Olcas,yıllar sonra jeolojik tedkikler için Kazakistan'a döndüğünde Türkistan'ın yegane hayat kaynağı olan Aral Gölü'nün kuruduğunu, semey eyaletindeki Sovyet nükleer çalışmalarının Türkistan'ı cehenneme çevirdiğini görecek, keza aynı biçimde ABD'nin, Kızılderili ülkesi olan Nevada'da yaptığı benzeri nükleer çalışmaların aynı felaket olduğundan yola çıkarak milletlerarası bir sivil insiyatif olarak "Anti Nükleer Semey-Nevada" hareketini kuracaktır.

Dünya ekoloji ve entelektüel mahvellerinde geniş yankı bulan "Anti Nükleer Semey-Nevada" hareketini, dünyü ölçeğinde belli bir işlerlik kazandıran Olcas Süleymanov, 1917, I.Bütün Rusya Müslümanları Kongresinden 70 yıl sonra ,Kazan Türk aydınlarından dilci Rafail Muhammeddin'le birlikte ilk defa I. Türk Halkları Kongresini (1990) düzenleyerek, yeniden yapılanacak Türk Dünyası'nın temeline ilk harcı koyacaktır.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ,Yüksek Sovyet üyeliği, Sovyetler Birliği Halk Temsilciliği, Kazakistan Yazarlar Birliği Genel Sekreterliği, Asya Afrika Yazarlar Birliği Komite Başkanlığı, Anti-Nükleer Semey -Nevada Hareketi Başkanlığı, Türk Halkları Birliği Kurucu Üyeliği gibi son derece entelektüel bir karizmaya sahip olan Olcas Süleymanov, Kazakistan, bağımsız bir Cumhuriyet olup, Nur Sultan Nazarbayev Cumhurbaşkanı olduktan sonra, Kazakistan nezdinde dış göreve atanmış olup, halen Kazakistan'ın italya sefiri olarak, Roma'da bulunmaktadır.

Edebiyat ,dil ve tarih yanında, sinemayla da ilgilenen , bir müddet kazak film stüdyolarında da çalışan Olcas Süleymanov'un yayınlanmış eserlerinden başlıcaları şunlardır:
Seherin Güzel Vakti(Şiir) , Paris'li Bir Kızdır Gece(Şiir), Maymun Yılı(Roman), Kil Kitabı, Az i ya (Destan İnceleme), Yazı'nın Dil'i (Dil Felsefesi)


TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #25
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
BAYMİRZA HAYİT



İlim adamı, büyük Türkistan Tarihçisi ve sovyetolog Baymirza Hayit, bugünkü Özbekistan'ın Fergana vadisi, Namangan vilayetinin, Yargorgan köyünde 17 Aralık 1917'de doğmuştur. Annesinin adı Rabiya, babasının adı Hayit Mirza Mahmutmirzaoğlu'dur. Dokuz çocuklu çiftçi bir ailenin çocuğu olan Baymirza Hayit Özbek Türkleri'nden olup, çocukluk yılları hayatında derin akisler bırakacak olan Sovyet kızılordu milislerinin kanlı eylemleriyle doludur. Sovyet hakimiyetinin tam olarak sağlanamadığı 1923'lü yıllarda Baymirza'nın ilk eğitim hayatı mahalle mektebinde din eğitimiyle başlar. Bir yıl sonra Cedit Mektebine yazılan Hayit, Okulun dördüncü sınıfından Namangan Vilayeti Talim Terbiye Teknikleri Okuluna geçir. Yazmaya ve okumaya son derece meraklı olan Hayit ilk yazılarını okulun duvar gazetesi olan"Bizim Fikir"de neşreder. Okuldaki müsamere ve şiir günlerinde dikkatleri üzerine çeken Hayit, kısa bir süre sonra Türkistan yeraltı milliyetçi aydınlarından olan Süleyman Çolpan, Gafur Gulam, Safizade ve Refik mümin'lerle tanışıp, Çolpan'ın özel alakasına mazhar olur. Ceditçi ve Türkbirlikçi aydınların, toplandığı Çınaraltı kahve muhitinde Usta-Çırak usulüne göre Hayit edebiyat ve Musiki sohbetlerine katılır. Çınaraltı muhiti, Hayit'in daha sonraki yıllarını manalandıracak olan tarih ve millet şuuru almasının yanında yol ,yordam, usûl, erkân öğreten ikinci bir okul vazifesini görmüştür.
1933 yılı genç Hayit'in hayatında bir dönüm noktasıdır. Çünkü bu yıllar Stalin'in harekete geçip son geride kalan Türkbirlikçi kişi ve odakları temizleme hareketinin adı olduğu yıllardır. Halk düşmanı suçlamasıyla, gerçekten geride kalmış bütün aydınlar temizlenmiştir.
1943'te yüksek okul imtihanını kazanan Hayit önce Andican vilayeti Sulama (Ziraat) Okuluna, ardından Hokand vilâyetinde Tıp Fakültesine girerse de, ruhunun bir türlü ısınamadığı bu okulu da bırakıp, Türkistan Sovyet Muhtar Cumhuriyeti'nin 1920-1921 yılları arasında Savunma Bakanlığı yapmış Ustubayev vasıtasıyla "Taşkent Üniversitesi'nin Tarih Fakültesi'ne kaydolur. Fakülte sekreterliğinden Baymirza Hayitoviç Mahmudov olarak düzenlenmiş ilk talebelik kimlik kartını alır. Hayit bu Rus mantıklı ismin yarısından, önce 1939'da girmiş olduğu Kızılordu'daki askerlik hizmetinde (Baymirza Hayitov) ,geri kalanından da 1942'de Türkistan lejyonuna katıldığında kurtulacaktır.
Hayit için Taşkent Üniversitesinde, Tarih bölümünden 1937'de mezun olur. Okul yılları boyunca, yaz tatillerinde kolhozlarda çalışırken, stalin diktasının en acı örnekleriyle karşılaşarak hayata hazırlanmaktadır. Hayit'in yetişmesinde önemli rolleri olan Özbekistan Milli İttihat Partisi Başkanı Feyzullah Hocayev, Özbekistan Komünist Partisi Sekreteri Ekmel İkram, büyük şairlerden Abdülraif Fıtrat ve Süleyman Çolpan gibi tanınmış simalar ve öğretmenler tamamen temizlenmiş ,fakat bu defa da okullarda eğitim verecek öğretmen kalmamıştır. Sovyet hükümeti yüksek okullarda okuyan öğrencilerin hızlandırılmış eğitime tabi tutup nizami eğitim enstitüsü'nde üç aylık kurs sonunda öğretmen olarak görevlendirmektedir. Bu yoldan Enstitü'yü başarıyla bitiren Hayit, önce Turokargan rayununda, ardından Sir-Derya buyunda camacoy ve sayram köy okullarında öğretmenlik yapıp ardından Rayun(Kaza) maarif müdürlüğüne tayin edilir. Bu arada Taşkent'e gidip üniversitedeki imtihanlarına girmektedir. 30 Ekim 1939'da yüksek dereceyle Taşkent Üniversitesini bitirdiğinde, Hayit'i 2. Dünya harbi cephesine çağıracak celp kağıdının gelmesine çok fazla bir zaman kalmamıştır. NKVD'nin gözdağı vermek için tutuklanmalara başlaması üzerine, Lenin'in karısı Nadya Krupskaya'ya mektup yazması bir şeyi değiştirmeyecek ve hemen ardından askere çağrılacaktır.
Cepheye gitmeden on beş gün önce annesinin ısrarıyla Tohtahan adında bir kızla evlenen Hayit , bir daha eşini göremediği gibi,ondan olan çocuğunu da tam elli iki yıl sonra görebileceği uzun bir maceralı yola çıkacaktır. 1939'un 23 Aralık'ında Namangan'dan yola çıkan Hayit, okul tatillerinde Sovyet sistemine göre askerlik eğitimi almış olduğundan Kızılordu'ya Teğmen rütbesiyle katılarak, Polonya cephesinde çijov şehrine gelir. Savaş içinde Tankçı sınıfı kursuna tabi tutularak Polonya cephesinde Tankçı sınıfı kursuna tabi tutularak, Polonya cephesinde savaşa katılır. Almanlarla yapılan savaş esnasında Beyaz Rusya'nın Slutsk şehri yakınlarında (1941'de ) Almanlara esir düşer. Alman esir kamplarında uzun ve son derece ağır şartlar altında ölümü beklediği günlerde, Türkistan'ın büyük Türkbirlikçilerinden olup 1920'lerde Rusya'dan kaçıp, Paris'e yerleşen Mustafa Çokay'ın yardımıyla kamplardan kurtulur.
Almanların ,Ruslara karşı kurduğu Türkistan lejyonunda görev alan Hayit, Almanların teslim olmasıyla, müttefik kuvvetlerin Stalin'le anlaşmaları gereği birkaç kere daha ölümden kıl payı kurtularak, savaş sonrası Almanya'ya yerleşir.
1947'de Münster/ Westfalen Üniversitesinin Felsefe Fakültesine yazılan Hayit, bundan böyle hayatını vakfedeceği Sovyet araştırmalarıyla, Sovyetler Birliği içindeki Türk halklarının siyasi, tarihi v dini meseleleri üzerine çalışmaya başlayacaktır. 1950'de parlak bir dereceyle, hazırlanmış olduğu Türkistan(Hokand ve Alaş urdu) Milli hükümetleri" adlı teziyle Felsefe doktoru ünvanını kazanır.
Hayatını, Türklüğe ve Türkistan Tarihine adayan Dr. Baymirza Hayit, artık evinden çıkamayacak kadar rahatsız olduğu yakın zamana kadar, dünyanın değişik yerlerinde konferanslara , milletlerarası toplantılara katılıp ,üniversitelerde ders vererek, makaleler ve kitaplar yazarak , sürekli çalışarak geçirir.
1950'de Alman Ruth hanımla evlenen Hayit'in bu evlilikten Ertay ve Mirza adında iki oğlu, Dilber adında bir kızı ayrıca Özbekistan 'da evlendiği ilk eşinden olma Bekmirza adında bir oğlu vardır. (Bekmirza, 1991'de İstanbul'da babası Baymirza ile görüşüp, Özbekistan'a döndüğünde ölmüştür.)
Hakkında ,Sovyetler Birliğinde binlerce sayfa tutan(aleyhinde olmak üzere) yazılar, lehine yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapılan Dr. Baymirza Hayit, yüzlerce makale, bir o kadar broşür ve risale,pek çok ilmi kitabın müellifi olmasının yanında milletlerarası ilmi ve siyasi pek çok kurum ve kuruluşunda üyesi bulunmaktadır.
Ülkemizde pekçoğu Türkçeye tercüme edilen (Almanca'dan) eserlerinden bazıları şunlardır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2010       Mesaj #26
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
M.Rıza Bekin ( 1925-2010)
________________________________________
Asker ve cemiyet adamı olan M. Rıza Bekin, 1925'te bugün Çin esareti altında bulunan Doğu Türkistan 'ın Hoten şehrinde doğmuştur. Uygur Türklerinden olan M.Rıza Bekin, dokuz yaşında iken ailece yurtlarından ayrılıp, Afganistan'da Kabil'e yerleşmişlerdir. O yıllarda oldukça yüksek seviyede seyreden Türkiye-Afganistan münasebetleriyle, eniştesi Mehmet Emin Buğra'nın girişimi, Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal'ın tavassutuyla, yeğeni Niyaz Mehmet 'le birlikte askeri okulda okumak için Türkiye'ye gönderilen M.Rıza Bekin, 1938'de Maltepe Askeri Lisesi'nin orta kısmında öğrenime başlamıştır. 1944'de Askeri Liseyi bitiren M. Rıza Bekin, 1944-1946'da Kara Harp okulunu, 1946-1948'de Topçu okulunu bitirerek Topçu subayı olarak Türk ordusuna katılmıştır. Görev yaptığı esnada (1950) Uzak-doğuda patlayan Kore savaşına Birinci Türk Tugayı Topçu Taburuna teğmen rütbesiyle katılarak, gazilik madalyası almıştır.

1963-1965'te Kara Harp Akademisi,1966'da Yüksek Komuta Akademisi'ni bitiren M. Rıza Bekin, 1949'da Almanya'da Askeri İstihbarat, 1953'te ABD'de Subay Muharebe, 1959'da Stratejik istihbarat, 1963'te Topçu Tekâmül Kurslarına katılarak kariyerine; Edremit ve Bornova'da Tugay Komutanlığı, Topçu okulu ve Muharebe istihbarat okulunda öğretmenlik (1954-1959) ,Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nda Şube Müdür Vekilliği (1965-1967), Van Jandarma Tugay Kurmay Başkanlığı(1967-1968), Doğu Menzil K. Plan Şube Müdürlüğü (1968-1969) , 5.Kolordu Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü (1969-1971) , K.K.K Harekât Başk. Eğitim Şube Müdürlüğü (1971-1973) ile devam etmiş, 1973'te Tuğgeneral rütbesiyle, CENTO Askeri Planlama Karargâh Harekât Başkanlığıyla, 19.Piyade Tugay ve 57. Topçu Eğitim Tugay Komutanlığı (1975-1977) ile kadrosuzluk sebebiyle 1977'de Tuğgeneral rütbesiyle emekli olarak tamamlamıştır.

General, M. Rıza Bekin, askeri kariyeri içinde, Birinci Kore Tugayı Topçu Tabur Takım Komutanlığından (1950-1951) başka, 1959-1961 arası Türkiye'nin Tahran Askeri Ataşe Muavinliği görevini ifa etmiş, emekli olduktan sonra bir müddet Başbakanlıkta uzman olarak çalışırken Afganistan meselesinin patlak vermesi üzerine 1989-1990 yılları arasında BM'lerin Afganistan'a insani yardım programı çerçevesinde Pakistan'da kurmuş olduğu Mayın Temizleme Eğitim Merkezi’nde (İslâmabad) Başdanışmanlık görevini yürütmüştür.

1986'da kurulan Doğu Türkistan Vakfı Başkanlığına seçilen M.Rıza Bekin; vefatına kadar Çin esareti altında yaşayan Doğu Türkistan (Uygur Türkleri) meselesinin insani ve siyasi boyutta dünya kamuoyuna duyurulması yolunda Doğu Türkistan Vakfı bünyesinde çalışmalarını devam ettirmiş, yüzlerce Doğu Türkistanlı gencin Türkiye’de burslu olarak çeşitli Üniversitelerde eğitim görmesine vesile olmuştur.

1992’de İstanbul’da Doğu Türkistan Milli Kurultayı’nın toplanmasını sağlayan Bekin, dava arkadaşları İsmail Cengiz, Seyit Tarancı ve Hamit Göktürk ile birlikte bugünkü Dünya Uygur Kurultayı’nın oluşmasına temel teşkil eden Doğu Türkistan Milli Merkezi’nin de kurulmasını sağlamıştır. Merkezi Münih'te bulunan "Doğu Türkistan Milli Kurultayı’nın ve merkezi İstanbul’da bulunan Doğu Türkistan Dayanışma Derneği’nin kurucu şeref Başkanı olan M.Rıza Bekin, Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti’nin de kurulması aşamasında rol oynamıştır. Aynı zamanda uzun yıllar merkezi Mekke’de bulunan Rabıta-tül Al-Alem Al-İslam adlı Dünya İslam Birliği teşkilatında Doğu Türkistan’ı temsilen meclis üyesi görevini sürdüren Rıza Bekin Paşa 16 Şubat 2010 Salı günü Ankara’da tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
Evli ve iki çocuk babası M. Rıza Bekin’in cenazesi 18 Şubat 2010 Perşembe günü Ankara Kocatepe Camii’nde öğleyin kılınacak namaz ve düzenlenecek askeri tören sonrası aile kabristanlığına defnedilecek.
İsmail CENGİZ
Doğu Türkistan Milli Merkezi Genel Sekreteri

Benzer Konular

29 Mart 2008 / Gabriella Zooloji
18 Nisan 2010 / kız_hastası Soru-Cevap
3 Mart 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
25 Şubat 2008 / galatasaraylı18 Taslak Konular
7 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap