Arama

Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığı

Güncelleme: 9 Şubat 2012 Gösterim: 37.517 Cevap: 3
zorluercan - avatarı
zorluercan
Ziyaretçi
6 Nisan 2008       Mesaj #1
zorluercan - avatarı
Ziyaretçi
Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığı

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Bir milyondan fazla Amerikalı, en sık görülen enflamatuar bağırsak hastalıkları(IBH) olan ülseratif kolit ya da Crohn hastalığına sahiptir. Bu ağrılı ve kuvvetten düşüren rahatsızlıklar, sindirim kanalının kronik iltihabına neden olmaktadır.


Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı birbirleriyle karıştırılacak derecede çok benzerlik göstermektedir. Her ikisi de sindirim sisteminin çeperinde iltihap yapar, her ikisi de sulu ishale ve karın ağrısı nöbetlerine yol açabilir. Ancak Crohn hastalığı sindirim sisteminin herhangi bir yerinde meydana gelebilmekte ve çoğu zaman etkilenen dokuların katlarının derinliğine kadar nüfuz edebilmektedir. Öte yandan, ülseratif kolit genellikle kalın bağırsağınızın (kolon) ve rektumunuzun en iç tabakasını (mukoza) etkilemektedir.

Amerika Birleşik Devletlerinde her 100.000 kişiden 10 ila 15 kadarında ülseratif kolit, 7’sinde ise Crohn hastalığı meydana gelmektedir. İmmün cevabınız ve bazı kalıtsal ve çevresel faktörlerin etkisi olabilmesine rağmen, bu hastalıkların nedeni hâlâ tam olarak bilinmemektedir.

Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı için bilinen herhangi bir tedavi yoktur. Ancak, mevcut olan tedaviler, belirti ve bulgularınızı büyük ölçüde azaltabilmekte ve hatta uzun süreli remisyonlar sağlamaktadır.Crohn hastalığı ve ülseratif kolit ciddi bir sindirim kanalı hastalığıdır.

Bulgu ve Belirtiler

Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı birçok ortak belirtiyi paylaşmaktadır. Yavaş yavaş ya da aniden başlayan bu bulgu ve belirtiler arasında şunlar bulunmaktadır:

Kronik ishal. İltihap, bağırsaklarınızdaki etkilenen bölgelerdeki hücrelerin bol miktarda su ve tuz salgılamasına neden olmaktadır. Bağırsağın normal emilim mekanizması bozuk olduğundan, kolonunuz bu aşırı sıvıyı geri ememez ve ishal meydana gelir. Ayrıca, dışkının yumuşak olmasına neden olacak şekilde bağırsaklarınız normalden daha fazla kasılır.

Karında ağrı ve kramp. Bağırsaklarınızın duvarı iltihaplanır ve şişer, daha sonra da nedbe dokusu ile kalınlaşır. Bu bağırsak muhtevasının sindirim kanalı içinde hareketine mani olmakta ve ağrı, kramp veya kusmaya neden olabilmektedir.

Dışkınızda kan. Sindirim kanalından geçen gıdaların hareketi iltihaplı dokunun kanamasına da neden olur. Tuvalette taze kırmızı kan veya dışkınızla karışık daha siyah renkli bir kan fark edebilirsiniz. Göremeyeceğiniz kanamanız da olabilir (gizli kan).

İştah azalması. Bazen karında ağrı, kramp ve bağırsak duvarınızdaki iltihabi reaksiyon yemek yeme isteğinize azaltabilir.

Kilo kaybı. Özellikle ince bağırsağınız da iltihaplı ise, kilo kaybınız olması mümkündür, yediğinizin çoğunu sindiremez veya absorbe edemezsiniz.

Ateş. Bu bulguya, ağır İBH vakalarında sık rastlanmaktadır.

Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı çeşitli kilit noktalarda da farklılıklar gösterebilir. Crohn hastalığı çoğu zaman ince bağırsağın alt kısmını (ileum) veya kolonu etkilemesine rağmen, ağızdan anüse kadar sindirim kanalının herhangi bir bölümünde alevlenebilir. Genellikle, bu iltihaplanmada bağırsak duvarı derinliğince uzanan büyük ülserler vardır.
İltihaplanma aynı anda birkaç yerde birden, aralarında sağlıklı doku olacak şekilde ortaya çıkabilir.

Ülseratif kolitiniz varsa, kolon ve rektumunuzun sadece en iç tabakasında iltihabın olması mümkündür. Etkilenen alanlar, aralarında normal doku alanları olmadan süreklilik gösterebilir. Küçük kanayan ülserler gelişebilir.

Her iki hastalığın bulgu ve belirtileri hafiften şiddetliye kadar değişkenlik gösterebilir. Eğer hafif bir Crohn hastalığınız varsa, karnınızda biraz rahatsızlığınızın olması beklenir, dışkılarınız daha yumuşaktır ya da her zamankinden daha sıktır. Eğer durumunuz ağır ise, iş yapamaz duruma getiren karın ağrısı ve günlük faaliyetlerinizi ve uykunuzu bölen sık dışkılama gereksinimi duyabilirsiniz. Kilo kaybı, ateş ve diğer komplikasyonlarınız da olabilir.

Hafif ülseratif kolite ait bulgu ve belirtiler arasında, uyurken bile bağırsaklarınızı acil boşaltma isteği, sık dışkılama, yumuşak veya sıvı dışkılama ve dışkıda kan bulunmaktadır. Daha ağır vakalarda, yukarıdaki bulgu ve belirtilerin yanı sıra, ateş, kilo kaybı, enerjinizin düşüklüğü ve artrit gibi gastrointestinal sistem belirtileri dışında başka belirtiler olabilir.
Ancak, genellikle, İBH’ nin seyri büyük ölçüde değişkenlik göstermektedir. Hastalığın başlangıçtaki ilk bir iki nöbetinden sonra, hiçbir bulgu ve belirtiniz olmayabilir. Ya da tekrarlayan karın ağrısı, ishal ve bazen ateş veya kanama dönemleriniz olabilir.

Nedenleri

İBH’ ye neyin sebep olmadığına dair bir görüş birliği olmasına rağmen, neyin sebep olduğundan kimse emin değildir. Stres belirtilerin şiddetini arttırabilir, ancak araştırmacılar, stresin tek suçlu olduğuna artık inanmamaktadırlar. Aksine, bugünkü görüş aşağıdaki ihtimaller üzerinde durmaktadır:

Bağışıklık sistemi. Bazı bilim adamları, bilinmeyen bir bakteri veya virüsün İBH’ ye neden olduğunu düşünmektedirler. Bağışıklık sistemi saldıran mikroorganizmayla savaşırken, sindirim kanalı iltihaplı hale gelmektedir. İltihabın bizzat virüs veya bakteriden kaynaklanabilmesi de mümkündür.

Kalıtım. Ülseratif koliti veya Crohn hastalığı olanların yüzde 20 kadarının ana babalarında, kardeşinde veya çocuğunda bu hastalık bulunmaktadır. Bilim adamları İBH’ ye yatkın kılan gen veya genleri bulmaya çalışmaktadırlar.

Çevre. İBH, şehirde ve sanayileşmiş ülkelerde daha sık görülmekte olduğundan, yağdan zengin veya rafine yiyeceklerle beslenme de dahil olmak üzere tüm çevresel faktörlerin rol oynaması mümkündür.

Risk Faktörleri

İBH aynı sayıda kadın ve erkeği etkilemektedir. Risk faktörleri arasında şunlar bulunmaktadır:

Yaş. Crohn hastalığı ve ülseratif kolit her yaşta meydana gelebilir, ancak İBH’ ye genç yaşta yakalanmanız daha mümkündür. Çoğu insana 15 ile 35 yaş arasında tanı konmaktadır.

Etnik köken. Bu hastalığa yakalanma riski beyazlarda en yüksek olmasına rağmen, herhangi bir ırkı da etkileyebilir. Avrupa kökenli iseniz, İBH’ nızın olma ihtimali dört ile beş kez daha fazladır.

Aile geçmişi. Ebeveyniniz, kardeşiniz veya çocuğunuz gibi yakın bir akrabanızda bu hastalık varsa, riskiniz daha yüksektir. Eğer kız veya erkek kardeşinizde İBH mevcutsa, hastalığın sizde ortaya çıkma riski genel nüfustan 30 kat daha fazladır.

Yaşadığınız yer. Kentte veya sanayileşmiş bir ülkede yaşıyorsanız, sizde Crohn hastalığı veya ülseratif kolit gelişmesi daha olasıdır.

Doktora Basvurma Zamanı

Bağırsak alışkanlıklarınızda 10 günden uzun süren bir değişiklik varsa veya karın ağrısı, dışkıda kan, reçeteye tabi olmayan ilaçlarla geçmeyen ishal atakları ya da bir veya iki gün süren açıklanamayan ateş gibi İBH’ ye ait bulgu ve belirtilerin olması halinde doktorunuza başvurun.

Crohn hastalığı ve ülseratif kolit genellikle öldürücü olmamalarına rağmen, ciddi hastalıklar olup hayatı tehdit eden komplikasyonlara neden olabilirler.

Ülseratif kolitin en ciddi akut komplikasyonu toksik megakolondur. Kolonlarınız paralize olduğunda, bağırsak hareketleri ve gaz çıkışı durduğunda görülür. Bulgu ve belirtiler arasında, karında ağrı ve şişme, ateş ve halsizlik bulunmaktadır. Aynı zamanda zihin karışıklığı veya sersemlik yaşayabilirsiniz. Toksik megakolon tedavi edilmezse, kolonunuz patlayarak, acil cerrahi müdahale gerektiren hayatı tehdit eden bir durum olan peritonite neden olabilir. Neyse ki bu durum nadirdir. Ülseratif kolitiniz varsa, cilt, eklem ve göz iltihabının yanı sıra karaciğer hastalığınız da olabilir.


Kişisel Bakım

Bazen Crohn hastalığı veya ülseratif kolit ile mücadele ederken kendinizi çaresiz hissedebilirsiniz. Ancak, beslenmenizde ve hayat tarzınızda yapacağınız değişiklikler, belirtilerinizi kontrol altına almanızda ve hastalıktaki alevlenmeler arasındaki sürenin uzatılmasında yardımcı olabilir.

ALINTIDIR:www.barsakforum.com Msn Disappointed: Anasayfa | ülseratif kolit crohn bağırsak inflamatuvar barsak
Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 19:11
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
4 Mayıs 2008       Mesaj #2
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
CROHN HASTALIĞI NEDİR ?

Sponsorlu Bağlantılar
Crohn hastalığı sindirim kanalını tutan kronik inflamatuvar (iltihabi) bir hastalıktır. Ağızdan anüse (makat) kadar sindirim sisteminin tüm parçalarını tutabilmesine rağmen sıklıkla ince bağırsağın son kısımlarını ve/veya kalın bağırsağı tutar.


crhontopo
Crohn hastalığının tutulum yerleri ve sıklığı

Crohn hastalığı, sıklıkla ülseratif kolit ile karışır. Ülseratif Kolit hastalığında sadece kalın bağırsağın (kolon ve rektum) içini örten yüzeyel tabaka (mukoza ve submukoza) hasta iken, Crohn hastalığında hastalığın görüldüğü bağırsak kısmında bağırsak duvarının sadece yüzeyel tabakası değil, tüm kat olarak hepsi hastadır.
Crohn hastalığı, kronik (süreğen, uzun süre devam eden) bir hastalıktır. Hastalık yaşam boyu zaman zaman alevlenmeler ve sakin dönemler halinde tekrarlayabilir. Bazı hastalarda hastalığın yatıştığı zamanlar çok uzundur ve belirti vermeden yıllarca sürebilir. Hangi hastada ani alevlenmelerin başlayacağını, bulgu ve belirtilerin (semptomların) kaybolacağını tespit etmek mümkün değildir.

CROHN HASTALIĞININ ÜLSERATİF KOLİTTEN FARKLARI NEDİR ?

Crohn hastalığı, sıklıkla ülseratif kolit ile karışır. Ülseratif Kolit hastalığında sadece kalın bağırsağın (kolon ve rektum) içini örten yüzeyel tabaka (mukoza ve submukoza) hastadır. Crohn Hastalığı ise, ağızdan anüse kadar sindirim kanalının herhangi bir yerinde olabilir. Ülseratif Kolitin aksine Crohn hastalığında hastalığın görüldüğü bağırsak kısmında bağırsak duvarının sadece yüzeyel tabakası değil, tüm kat olarak hepsi hastadır.

crohn 4
Crohn Hastalığında Bağırsak Tutulumu

Buna ek olarak Crohn Hastalığında
1- Çeşitli organlar (bağırsak'idrar torbası, rahim, vajina) ve/veya deri
arasında fistül gelişimi

2- İnce veya kalın bağırsak tıkanıklığı
3- İltihabi kitle (flegmon) oluşumu
4- Kalın bağırsaktaki inflamasyonun asimetrik dağılım göstermesi
5- Biopsilerde granülomların (iltihabi lezyonlar) gözlenmesi
6- Makat (perianal) etrafında hastalık olması
7- İnce bağırsak hastalığı veya ameliyatları nedeni ile besin
maddelerinden yeterince faydalanılamaması (malabsorpsiyon)

Yukarıdaki bulgular ülseratif kolit hastalığının seyri sırasında pek gözlenmez, bu da ayırıcı tanı için önemlidir.
Bunlara ek olarak Crohn hastalığında böbrek taşları (ürik asit veya kalsiyum oksalat), safra kesesi taşları ve amiloidoz (vücut dokularında nişasta benzeri madde birikmesi) olabilir.

CROHN HASTALIĞININ BULGULARI NELERDİR ?

Sindirim kanalının (bağırsakların) herhangi bir parçasını tutması nedeniyle semptomlar, (belirtiler) tuttuğu bölgeye göre değişebilir. En sık belirtiler, kramp tarzında karın ağrısı, ishal, ateş, kilo kaybı, halsizlik, güçsüzlük ve şişkinlik hissidir. Çocuklarda gelişme geriliği ile karşımıza çıkabilir. Bu belirtilerin hepsi her hastada görülmeyebilir. Diğer belirtiler anüste (makat bölgesi) ağrı ve akıntı, deride yaralar, rektal (kalın bağırsağın son kısmı) abseler, fissürler ve eklem ağrısıdır. Bunun haricinde az sayıda hastada üveit şeklinde göz tutulumu ya da sklerozan kolanjit adı verilen ve safra yolları tutulumu gibi tablolar ortaya çıkabilir.

KİMLER ETKİLENİR?

Her yaş grubunu tutabilmesine rağmen, sıklıkla 16-40 yaş arasında görülür. Kuzey Avrupa ve kuzey Amerika ikliminde yaşayanlarda sık görülür. Kadınları ve erkekleri eşit etkiler. Ailesel yatkınlık (kalıtsal) olabilir.
Crohn hastalığı, diğer bir inflamatuar (iltihabi) bağırsak hastalığı olan ülseratif kolit hastalığına çok benzer özellikler gösterir. Bazen bu iki hastalığın ayırımını yapmak zor olabilir. Ülkemizde her iki hastalık da az oranda gözlenir. Fakat batı toplumlarında, örneğin A.B.D. de yaklaşık 2 milyon kişi bu hastalıklardan etkilenmektedir.

CROHN HASTALIĞININ ETKENİ NEDİR?

Ülseratif Kolit hastalığı gibi bunun da kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak son dönemde, immünolojik (bağışıklık sistemi hastalığı) olduğuna dair hipotezler ortaya atılmıştır. Bulaşıcı değildir. Genetik geçiş gösterebilir (kalıtsal). Bazı teorilerde ise bir virüs veya bakterinin (mikrobik) bağırsak duvarındaki immunolojik (bağışıklık sistemi ile ilgili) olayları başlattığı söylenmektedir. Bu olaylar sonucu, bağırsağı örten tabakada, iltihabi hasar oluştuğu gösterilmiştir. Bağışıklık sisteminde olan bu bozukluğun, bir etkenin sonunda mı yoksa başlangıç olarak mı meydan geldiği henüz aydınlatılamamıştır.
Hastalığın ruhsal stres veya mutsuz geçen bir çocukluk çağı sonucu geliştiği inancı kabul edilmemektedir. Herhangi bir gıda türü ile meydana gelmez. Bulaşıcı değildir.

Crohn Hastalığının Klinik Bulgu ve Belirtileri
' Karın ağrıları, kramplar

' Diyare (ishal)
' Ateş
' Kilo kaybı
' Şişkinlik
' Anal (makat bölgesinde) ağrı, akıntı
' Deride yaralar
' Rektal (kalın bağısağın son kısmı) abse
' Anal fissür (makatta çatlak)
' Eklem ağrıları

NASIL TANI KONUR?

Doktor, klinik bulgu ve belirtileri olan hastaların ayrıntılı hastalık öyküsü ve muayenesi ile birlikte bazı testlerin yapılmasını ister. Bunlar, kan, idrar ve dışkı tahlilleri ve bağırsağın radyolojik ve endoskopik incelemeleridir.
Kan örnekleri ile kan kaybı olup olmadığı değerlendirilebileceği gibi akyuvar denilen beyaz kan hücrelerindeki (vücudumuzun savuma hücreleri) artış, inflamatuvar (iltihabi) durumu gösterir. Buna ek olarak, kan tetkiki ile hastalığın diğer organlar üzerine olan etkileri de incelenebilir. Dışkı (büyük abdest) tahlili ile kan kaybının yeri, bakteri ve diğer parazitler araştırılır.

Doktor, bunun haricinde anüs (makat) yolu ile yerleştirilen bir fleksibıl (bükülebilir)tüple (endoskop) kalın bağırsağı inceler (kolonoskopi) ve mikroskop altında incelenmek üzere parça alabilir (biyopsi).

kolonoskopi uk
Kolonoskopi İşlemi

Hastalığın sindirim sistemindeki yaygınlığını tesbit için radyolojik görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Bu amaçla mide ve bağırsak filmleri çekilir.

chron 2 k
Crohn Hastalığında Endoskopi Görüntüleri

İLTİHABİ BAĞIRSAK HASTALIĞI KALITSAL MIDIR?

Gerek ülseratif kolit, gerek Crohn hastalığı bazı ailelerde sıkça görülür. Hastaların birinci derece akrabalarında hastalık, %20 oranında rastlanabilmektedir. Buna karşın, günümüze kadar genetik bir geçiş olduğu belirlenmemiştir.

HASTALIĞIN KONTROLÜNDE DİYET ÖNEMLİ MİDİR?

Hastalığın önlenmesinde ya da tedavisinde özel bir diyet yoktur. Bazı hastalar süt, baharatlı yiyecekler, alkol ve posalı gıdalar ile rahatsızlıklarının arttığından bahsederler. Ancak bu durum bütün hastalar için geçerli değildir. Şikayetleri arttıran yiyeceklerden uzak durmak belirtileri azaltmak için faydalı olabilir. Yüksek miktarlarda alınan vitaminlerin de bir faydası yoktur hatta zararlı bile olabilir.

Steroid (tedavi için kullanılan bir ilaç türü) kullanan hastalarda vücuttaki su tutulumu artacağı için tuzdan kaçınılması gerekir. Yine iltihabi barsak hastalığında süt şekerine tahammülsüzlük (laktoz intoleransı) olduğu için sütlü ürünlerden kaçınmak gerekebilir. Aşırı inflamasyon (iltihap) sonucu daralmış bağırsak bölümlerindeki ilerlemeyi zorlaştırması bakımından yüksek lifli gıdaların tüketilmesi sakıncalı olabilir.

Gelişme çağında olan çocuklar için beslenmeyi kuvvetlendirici özel formüllerden yararlanılabilir. Bu amaçla doktorun önerisine gerek vardır.

GEBELİK VE CROHN HASTALIĞI ?

Crohn hastalığı olan kadınların çocuklarına hastalık geçişi söz konusu değildir. Araştırmalar gebelik döneminin, Crohn hastalığı olan anne adaylarının sağlığını olumsuz etkilemediğini göstermiştir. Hamilelik öncesi bu durum takip eden doktorla görüşülmelidir.
Çocukluk veya ergenlik döneminde Crohn hastalığına yakalanan çocuklarda büyüme ve seksüel gelişme gecikebilir.

İLTİHABİ BAĞIRSAK HASTALIĞI VE KANSER RİSKİ:

Crohn hastalığında, Ülseratif Kolit hastalığına oranla daha az da olsa kanser gelişme riski vardır.

SPASTİK KOLİT İLE İLTİHABİ BAĞIRSAK HASTALIĞI ARASINDA İLİŞKİ VAR MIDIR?

Spastik kolit hastalığı aslında iritabıl bağırsak hastalığı yerine kullanılan yanlış bir deyimdir. Ülseratif Kolit ve Crohn hastalığı, iritabıl bağırsak hastalığından farklıdır. Her ne kadar iritabıl bağırsak hastalığında da ishal ve karın ağrıları gözlense de inflamasyon (iltihabi reaksiyon) yoktur.

ÇOCUKLARDA VE ERGENLİK ÇAĞINDA CROHN HASTALIĞI

İnflamatuvar (iltihabi) bağırsak hastalığı çocuklarda ve ergenlik döneminde büyümeyi engelleyebilir. Ergenliğe geçiş dönemi gecikebilir. Bu durum bağırsaktaki inflamasyonun (iltihabın) tedavi edilmesi ile düzelir.

Çocukluk ve ergenlik çağında, hastalığın sistemik (bağırsak sistemi dışında - ekstraintestinal) bulguları, bağırsak bulgularından daha ön planda olabilir. Bu nedenle çocukluk döneminde gelişme geriliği, yorgunluk, halsizlik, güçsüzlük, iştahsızlık, ateş, kilo alamama şikayetlerinde akla iltihabi bağırsak hastalığı gelmelidir.

İltihabi Bağırsak Hastalığı olan çocukların anne ve babaları çocuklarının hasta olmasında kendilerini hatalı görürler. Anne-babaya ait hiçbir davranış ve psikososyal sorun, çocuklarında, hastalığın gelişimine neden olmaz. Anne-baba açısından en önemli nokta çocuğun gelişme geriliğinin erken dönemde fark edilmesi ve buna göre önlemlerin alınmasıdır.
Diğer önemli bir nokta hastalık hakkında çocuğun bilgilendirilmesidir. Hastalığın tüm seyri ve tüm komplikasyonlar, detayları ile anlatılmadan ona hastalık hakkında bilgi aktarılabilir. Çocuğun hastalık hakkında soru sorması desteklenmeli ve aklındaki belirsizlikler giderilmelidir. Okul eğitimi ve çevresindeki sorunlar çocuğun istediği şekilde giderilmelidir. Hastalık hakkında, okul çevresine bilgi verme kararı da çocuğa bırakılmalıdır.

CROHN HASTALIĞININ KOMPLİKASYONLARI (YAN ETKİLER) NELERDİR ?

Komplikasyonlar bağırsak kanalını ilgilendiriyorsa lokal (bölgesel); bağırsak kanalı dışında diğer organları veya tüm vücudu ilgilendiriyorsa sistemik (ekstraintestinal) denir.

Lokal Komplikasyonlar

Derin ülserlerden meydana gelen ciddi kanamalar, bağırsak delinmesi, bağırsağın genişlemesi (toksik megakolon, toksik dilatasyon) gerek ülseratif kolit gerekse Crohn hastalığında görülen en belirgin lokal komplikasyonlardır.

Bu lokal komplikasyonlardan en ciddi olanı toksik megakolondur. Ani olarak gelişen, karında ileri derecede şişme, ateş, Kabızlık, ve genel durum bozukluğu bu komplikasyonun habercisidir. İnflamasyonun tüm kalın bağırsak duvarını tutması sonucu, kalın bağırsak incelir ve genişler, her an delinebilir. Bu nedenle acil cerrahi girişim gerekebilir.
Bunlara ek olarak Crohn hastalığına özgü iki komplikasyon daha vardır. Crohn hastalığında en sık görülen lokal komplikasyonlardan biri bağırsak tıkanıklığıdır (obstrüksiyon). Bağırsak duvarındaki kalınlaşma ve ödeme bağlı olarak sindirim kanalı tıkanabilir. Hastalıkta diğer bir komplikasyon da 'tam kat hasta' olan bağırsak duvarının komşu organları etkilemesi ve sonunda komşu organla bağırsak arasında anormal birleşmelerin (kanalların) oluşmasıdır. Bunlara fistül denir. En sık görüleni komşu sağlam bağırsak dokusu, idrar torbası, rahim arasında oluşan fistüllerdir. Bu fistüllerin etrafında abseler oluşabilir. Bu tip fistüller ve abse gelişimi, makat etrafında da olabilir.


Sistemik (Ekstraintestinal) Komplikasyonlar

Bağırsaklarda gelişen inflamatuvar (iltihabi) olaylar sonucu salgınanan maddeler, uzak organları da etkiler. Ateş, kilo kaybı, güçsüzlük ve iştah azalması bunların başında gelir. Az oranda bazı hastalarda da eklem, deri, göz ve karaciğer rahatsızlıkları gözlenir.

Eklem bulguları

Sıklıkla distal (uç) eklemlerde inflamasyona (iltihaba) neden olur. Parmaklardaki küçük eklemler, el, ayak, bilek ve dizler en fazla etkilenir. Bazı hastalarda omurganın alt bölümü ve leğen kemiği eklemleri (sakroiliak eklem) etkilenir. Omurgadaki eklem aralıklarını etkileyen ve daha şiddetli seyreden şekline ankilozan spondilit denir. Eklemlerdeki değişiklikler Romatoid artiritte olduğu gibi çok fazla değildir. Ankilozan spondilit dışındaki eklem bulguları bağırsaktaki inflamasyon düzelince iyileşir.

Deri bulguları

Eritema nodosum, kırmızı renkte hassas nodüllerdir. Sıklıkla ayak bileklerinde veya diz altı bölgede yerleşir. Bir diğer deri bulgusu piyoderma gangrenosum'dur. Derin ülserlerle karakterli cerahatli deri yaralarıdır. Bu da aynı bölgelerde yerleşir. Üçüncü deri bulgusu ağızda yerleşen aftöz stomatit denen ağrılı yüzeyel ülserlerdir. Sıklıkla alt dudak ve diş etleri arasında, dilin her iki yanında ve dil kökünde yerleşir. Her üç deri bulgusu, bağırsaktaki hastalık iyileşince düzelir.

Göz bulguları:

Hastaların bir kısmı, gözde görülen ağrılı bir inflamasyon (iltihap) olan uveitten şikayetçidir. Bağırsak bulguları düzelince uveitte düzelir

Karaciğer bulguları

Karaciğer ve safra yollarına inflamasyon gelişebilir. Bunlardan karaciğerde gözlenen inflamasyon, bağırsak inflamasyonu ile birlikte düzelirken, safra yollarını etkileyen sklerozan kolanjit düzelmez. Nadiren safra yolları kanseri gelişebilir.
Crohn hastalığında distal (alt/uç) ince bağırsak kısımları sıklıkla hasta olduğu için safra tuzlarının geri emilimi bozulur ve bu da safra kesesi taşlarına neden olur. Buna ek olarak böbrek taşları da gelişebilir.

CROHN HASTALIĞINDA TEDAVİ BİR EKİP İŞİDİR:

Tedavi şeklinin belirlenmesinde hastalığı asıl takip eden doktor, gastroenterolog, cerrah, diyetisyen ve gereğinde diğer branş doktorları hep birlikte karar verirler.

CROHN HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Hastaların, Crohn hastalığının tam tedavisinin yani küratif bir tedavinin mümkün olmadığını bilmeleri gerekir.

İlaç Tedavisi:

İlaçlar ile hastalığın bulguları kontrol altına alınabilir veya azaltılabilir. Fakat hastalığı tam olarak tedavi edemez.

Tedavide kalın bağırsak mukozasındaki inflamasyonu (iltihabı) baskılayan ilaçlar kullanılır. Hastalığın şiddetine göre tek veya bir çok ilaç bir arada tercih edilebilir. Bu ilaçların kullanımı uzun süre gerekebilir. Sulfasalazin, 5-aminosalasilik asit bunlardan bazılarıdır. Genellikle hafif ya da orta dereceli vakalarda hastalar sulfasalazin ile tedavi edilir. Bu ilacın uzun süreli kullanımı da gerekebilir veya diğer ilaçlarla beraber kullanılabilir. Bulantı kusma kilo kaybı ishal gibi yan etkileri görülebilir. Sulfasalazinin yan etkileri görüldüğü vakalarda sulfasalazinin benzeri olan 5-aminosalasilik asit tercih edilebilir.
Hastalığın şiddetlendiği dönemlerde, steroid (prednizolon) tedavisinden yararlanılır. Yan etkileri nedeni ile çok dikkatli kullanılmalıdır. Hastalığın alevlenme dönemlerinde ilaçların dozu artırılır.

Üçüncü grup ilaç, bağışıklık (immun) sistemine etkili ilaçlardır. İmmunosupresif veya immunmodülatörler de denilen ilaçlar bağışıklık sistemini baskılayarak hastalığı kontrol altına alırlar. Azotiyopirin, 6- mercaptopurine, siklosporin ve methotreksat bu grup ilaçlardır. Bağışıklık sistemini kuvvetli baskıladıkları için ciddi yan etkilere neden olabilirler. Bunlarla tedaviye başlarken dikkatli karar vermek gerekir.
Bazı durumlarda, örneğin makat etrafındaki abse ve fistüllerin tedavisinde antibiyotiklerin eklenmesi (Metronidazol türevleri) yararlı olabilir.

Şiddetli vakalarda ilaç tedavisine ek olarak bağırsakları istirahate almak gerekir. Bu tip vakalarda tedavi hastanede yatarken planlanmalıdır. Hastalara özel sindirimi kolay diyet (elemental diyet) veya damardan besin maddeleri verilir.

Bir veya daha fazla ilaçla yapılan tedavi ile hastalığın belirtileri ortadan kaldırılabilir ve hasta rahatlatılabilir. Tedavideki ana amaç beslenme bozukluklarının giderilmesi, inflamasyonun, (iltihabın), karın ağrısının, diyarenin (ishalin) ve kanamanın önlenmesidir.

İLAÇ TEDAVİSİNİN YAN ETKİLERİ NELERDİR ?

Kullanılan tüm ilaçların belli oranlarda yan etkileri vardır.
Sülfasalazin ender olarak bulantı, baş ağrısı, kansızlık, deri döküntüleri ve ishale neden olur. Yan etkileri azaltmak için başlangıçta küçük dozlar verilmelidir. Yan etkilerin şiddetine göre doktor tarafından doz ayarlaması veya ilaç değişikliği yapılabilir.

Tedavide sıkça kullanılan diğer bir ilaç steroidlerdir. Steroid kullanımı ile yüzde genişleme (ay dede yüzü), sivilce gelişimi, iştah artması, kilo artışı, gözlenebilir. Kemiklerden kalsiyum kaybı sonucunda, kemik dokuda zayıflamaya neden olur. Hastalarda şeker hastalığı gelişimi ve kan basıncında yükselme olabilir. Bu nedenle dikkatli takip edilmelidir. Uzun süreli streoid kullananlarda düzenli göz kontrolleri yapılmalı katarakt (perde inmesi) ve glokom (göz tansiyonu) gelişimi açısından takip edilmelidir. Steroidler hastanın enfeksiyonlara (mikrobik hastalıklar) karşı duyarlılığını da arttırır. Yine uzun süreli kullanımlar hastanın psikolojik dengesini de bozabilir. Tüm bu yan etkiler steroidlerin kesilmesi ile geçer.

Steroidler uzun süre kullanılması ile böbrek üstü bezleri (adrenal bez) baskılanır. Bu nedenle vücutta normalde salgılanan hayati öneme sahip olan steroidler gerekli durumlarda ihtiyaç duyulan miktarlarda salgılanamaz. Bu nedenle steroidleri kullanırken ve ilacı keserken çok dikkatli olunmalıdır. Steroidler doktor kontrolünde zaman içinde doz azaltılarak kesilmelidir.

Bağışıklık sistemini baskılayan immunmodülatörlerin (Azotiyopirin, 6- mercaptopurine, siklosporin ve methotreksat) ciddi yan etkileri vardır. Bunlar arasında kan hücrelerinde baskılanma, pankreas (pankreatit) ve karaciğer (hepatit) iltihabı, böbrek hasarı, sinir hücrelerinde iletim bozukluğu sayılabilir.

CROHN HASTALIĞINDA CERRAHİ TEDAVİDEN KAÇINILABİLİR Mİ?

Hastaların ¾'ü, hayatlarının bir döneminde, cerrahi tedaviye gereksinim duyarlar. Bu cerrahi tedavinin bir kısmı hayatı tehdit eden komplikasyonlar nedeni ile acil olarak yapılması gerekir. Bunlar aşırı kanama, bağırsak delinmesi, karın iç zarı iltihabı (peritonit), karın içi absesi, bağırsak tıkanıklığı, ve toksik megakolon (kolonun ani genişlemesi ve bağırsak kas gerginliğinin kaybı) durumlarıdır.

Bunun yanında hastalığın seyri sırasında, ilaç tedavisine karşın belirti ve bulguların baskılanmaması, ilaç yan etkileri, ilaca bağımlılık nedenleri ile de cerrahi tedavi gerekebilir. Bunlara ek olarak abse gelişimi veya fistül (bağırsak ile başka bir organ veya karın cildi arasında oluşan anormal kanal) oluşması yada ciddi anal (makat bölgesi) tutulum, cerrahi gerektirebilen diğer durumlardır. Ancak bu bulguları olan herkesin cerrahi tedavi olması gerekmez.

Unutulmaması gereken önemli nokta, cerrahi tedavinin hastalığı tedavi edici olmadığıdır. Cerrahi tedavideki amaç, hastanın komplikasyonlar nedeni, ilaçlarla kontrol edilemeyen bulgularını düzeltmektir. Cerrahi tedavideki amaç ise, ince ve kalın bağırsağı korunabildiği kadar koruyarak hastanın yaşam kalitesini yükseltmektir. Buna karşın hastaların bir kısmında ikinci hatta üçüncü kez cerrahi tedavi gerekmektedir.

CROHN HASTALIĞINDA CERRAHİ TEDAVİ

Cerrahi tedavinin asıl amacı, hastalığın komplikasyonlarını gidermek ve onların şikayetlerini azaltmaktır. Bu şekilde hastanın yüksek dozda kullandığı ve bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri olan ilaçları da azaltması hatta bu ilaçlardan kurtulması, cerrahi tedavi ile mümkün olur. Bu nedenle hastalığın etkilediği ve şikayetlere neden olan bağırsak kısmının çıkarılması gerekmektedir.

Ameliyat sırasında hastalıklı bağırsak bölümünün dar kapsamlı olarak çıkartılması en sık uygulanan işlemdir. Buna rezeksiyon denir. Rezeksiyon sonrasında bağırsak devamlılığının sağlanmasına anastomoz denir. Crohn hastalığının tuttuğu bölüme göre rezeksiyon ve anastomozuna özel isimler verilir. Örneğin ince bağırsağın son kısmı (terminal ileum) ve kolonun başlangıç kısmının (çekum) rezeke edilmesine ileokolik rezeksiyon ve barsak devamlılığına da sağlanmasına ileokolik anastomoz denir. (Buna göre rezeksiyon ve anastomoz yapılan bölgeye göre farklı ameliyat isimleri verilir) Rezeksiyon yapılan vakalarda sıklıkla bir ostomi açılması (bağırsağın karın duvarına ağızlaştırılması) gerekmez.

Bunun haricinde, daralmış olan ince bağırsak bölümünü (striktür) genişletmek için başka bir ameliyat yapılabilir (striktüroplasti). Yaşam süreleri içinde bir veya daha fazla cerrahi tedaviye ihtiyacı olan hastalarda yapılacak geniş ince barsak rezeksiyonları besin maddelerinin emilimini bozacağı için kısa bağırsak sendromuna neden olabilir. Bunu önlemek için bu tip darlıklarda rezeksiyon yerine darlık bölgesini genişletmeye yönelik ameliyatlar (striktüroplasti) tercih edilmelidir.

Hastaların %15'inde, Crohn hastalığı, yalnızca kalın bağırsağı tutmuştur. Bu hastalarda kalın bağırsak ve rektumun tümüyle çıkarılarak (proktokolektomi) kalıcı bir ileostomi (ince bağırsağın karın duvarına ağızlaştırılması) açmak gerekebilir. Cerrahi tedavi, uzun dönem boyunca, hastalığı gerileterek, ilaç kullanım gerekliliğini ortadan kaldırır.

Erişkin Crohn hastalarının %25'inde, apse ve/veya fistül oluşumu vardır. Çocuklarda bu komplikasyona daha az rastlanır. Abse komplikasyonu sıklıkla bağırsak delinmesi sonucu gelişir. Absenin içinde, cerahat, bağırsakta bulunan mikroplar ve sıvı birikimi vardır. Bu sıvı birikimi (abse) bir kanal veya yolla başka bir organa, bir bağırsak bölümüne veya karın cildine birleşebilir. Bu oluşan anormal kanala fistül denir (bağırsak idrar torbasına, rahime, vajinaya, başka bir bağırsak bölümüne, cilde açılabilir). Bu komplikasyon karın içinde, pelviste (leğen kemiği içindeki organlar) ve anorektal bölgede (makat bölgesinde) olabilir.
Abse karın içine açılırsa iltihap karın zarı içine yayılır ve mikroplar tüm vücudu etkiler. Ani başlayan karın ağrısı, ateş ve şok bulguları gözlenir. Acil olarak ameliyat edilmesi gerekir. Eğer abse kendini sınırlarsa infeksiyon bulguları yavaş ilerler. Sınırlanmış abseler radyolojik görüntüleme yöntemleri yardımı ile ciltten iğne ile boşaltılabilir. Böylece zaman kazanılır. Cerrahi girişim bir süre sonra hastanın genel durumu düzelince yapılabilir.
Anorektal bölgede (makat) yerleşen abse ve fistüllerde makatı kontrol eden kasların zedelenmemesi çok önemlidir.

CROHN HASTALIĞINDA NÜKS SORUNU:

Ağrı, ateş, kilo kaybı ve ishal gibi belirti ve bulgu veren Crohn hastalığı için ameliyat oluş bir hastada cerrahi girişimden 2 yıl sonra yaklaşık nüks etme (tekrarlama) olasılığı %20, 3 yıl sonra %30 ve 5 yıl sonra %50 dir.

CROHN HASTALIĞINDA CERRAHİ TEDAVİ ve NUTRİSYON :

Crohn hastalığı sıklıkla ince bağırsaklarda inflamasyona (iltihaba) neden olduğu için besin maddelerinin emilimi bozulur ve bu emilmeyen besin maddeleri vücuttan dışarı atılırken beraberinde su taşırlar. Bu da dışkının yumuşak, ishal şeklinde olmasına neden olur. Crohn hastalığının seyri sırasında görülen ishal ve emilim bozukluğu vücut dengesini olumsuz yönde etkiler. Hastanın bu dönemde yetersiz beslenmesi kilo kaybı ve malnutrisyona (kötü ve yetersiz beslenme) neden olur.

Cerrahi öncesinde, hastanın beslenme durumu iyice değerlendirilmeli ve gerekirse dışarıdan ek besin ürünleri, mineraller(demir, kalsiyum, çinko, ve magnezyum), vitaminler (vitamin B12, folik asit, vitamin C) doktor ayarlaması ile verilerek vücut yapı taşları desteklenmelidir. Aksi halde beslenme dengesi bozulmuş hastada yara iyileşmesi ve bağışıklık sistemi de olumsuz etkileneceğinden cerrahi tedavinin sonuçları da başka sorunlar yaratacaktır.

CROHN HASTALIĞI VE YAŞAM:

Tedavi ile bulguları kontrol altına alınan hastalar yaşamlarına eskiden olduğu gibi devam ederler. Uzun dönem ilaç tedavisi ve hastanede yatmalarına karşın hastalar genelde işlerine devam eder, evlenir, yaşam kurar ve aile hayatlarına başarı ile sürdürebilirler.
Ender olarak bazı hastalar, uzun süren, devamlı tedavi ve doktor kontrolü gerektiren iltihabi bağırsak hastalığı nedeni ile ruhsal problemler gösterebilir. Bu ruhsal problemler hastalığın bir nedeni olarak değil, sonucunda geliştiği unutulmamalıdır. Çocuk hastalarda bu ruhsal problemler, huzursuzluk daha belirgin olabilir. Bu nedenle psikolojik destek alınabilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Haziran 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÜLSERATİF KOLİT



baC49FC4B1rsak
Ülseratif kolit
Ülseratif kolit bir kalın barsak (kolon) hastalığıdır. Kalın barsak ince barsaktan sonraki barsak bölümüdür. İnce barsak, alınan besinlerin sindirildiği ve emildiği barsak kısmıdır. İnce barsakta emilmeyen posalı gıda kalın barsakta depolanır, içindeki suyun büyük bir kısmı burada emilir. Böylece katılaşan feçes, kalın barsağın hareketleri ile barsağın son bölümü olan rektuma gelir ve anüsten (makat) dışarıya atılır.
Ülseratif kolit, kolonun iç yüzünü döşeyen tabakanın (mukoza) hastalığıdır. Mukozada iltihap ve kanayan yaralar (ülser) yapar.
Hastaların hemen hepsinde barsağın son bölümü (rektum) hastadır. Bazı hastalarda kalın barsağın daha büyük bir kısmı hastadır. Bazı hastalarda da bütün kolon hastadır. Yani hastalığın yaygınlığı hastadan hastaya değişir.
Hastaların bir kısmında başlangıç döneminde kabızlık olabilirse de, genellikle ishal vardır. Feçes kanlıdır, kanla birlikte mukus denilen parlak, kaygan barsak salgısı ve cerahat de feçes içinde görülür.
Ülseratif kolit; kronik, süregen bir hastalıktır. Yıllarca devam eder. Tedavi ile hastanın şikayetleri ve barsaktaki hastalık hali düzelir. Ancak zaman zaman tekrarlamalar gösterir. Hastanın ilaçlarını doktor kontrolü altında sürekli kullanması gerekir.
Ülseratif kolitin nedenleri nedir?
Ülseratif kolitin nedeni bilinmemektedir. Gıda içerisinde alınan çeşitli maddeler, bakteri, bakteri toksinleri, viruslar hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayabilir. Ancak sorumlu hiçbir gıda maddesi veya mikroorganizma bulunmuş değildir. Etken ne olursa olsun, bu zararlı faktöre karşı barsak mukozasında cevap olarak iltihap hücreleri artar, inflamasyon ve ülserler gelişir.
Bugün için tedavide kullanılan ilaçlar; hastalığın nedeni bilinmediği için, sebebe yönelik değil, iltihabın gerilemesini sağlayan anti-inflamatuvar ilaçlardır.
Ülseratif kolit bulaşıcı bir hastalık mıdır?
Hayır. Ülseratif kolit bir infeksiyon hastalığı değildir. Hasta, hastalığını çevresindeki insanlara bulaştırmaz.
Kirli su ya da çiğ sebze ve meyve ile oluşan bazı barsak infeksiyonlarında ülseratif kolitli hastadaki şikayetlere benzer belirtiler olur. Bu infeksiyöz barsak hastalıkları dışkı incelemeleri ile ülseratif kolitten ayırtedilir.
Stress ya da başka faktörler ülseratif kolit oluşmasına veya hastalığın alevlenmesine yol açar mı?
Hayır. Bazı hastalarda stresli dönemlerde hastalığın alevlendiği görülürse de, genellikle stres ile aktivasyon arasında belirgin bir ilişki yoktur.
Barsak infeksiyonları (örneğin; amip infeksiyonu) soğuk, gripal infeksiyon, antibiyotikler ve muhtemelen ağrı kesici ilaçlar hastalığın alevlenmesini tetikleyebilir.
Ülseratif kolit nasıl teşhis edilir?
Hastanın hikayesinde kalın barsaktan olan kanama, birlikte olan ishal (kabız da olabilir) ve karın ağrısı ülseratif kolit olabileceği şüphesini doğurur. Yapılan dışkı ve kan tetkikleri ile barsak infeksiyonu olmadığı anlaşıldıktan sonra teşhisi kesinleştirmek için kolonoskopi yapılması gereklidir. Kolonoskopi, kolonoskop adı verilen yumuşak, bükülebilir, ucundan ışık veren özel aletlerle, bu konuda özel eğitim görmüş doktorlar tarafından yapılır. Kolonoskopla makattan girilerek bütün kalın barsağın iç yüzeyi gözle görülerek incelenir. Hastalığa özel bulgular saptanır. Hastalığın şiddet derecesi ve barsaktaki yaygınlığı belirlenir. Kolonoskopi sırasında barsak mukozasından alınan minik bir parçanın (biyopsi) mikroskop altında incelenmesi ile teşhis kesinleştirilir.
Yine hastalığa ait bulguların saptanması amacıyla barsak filmi çekilir. Gerek barsak filmi gerekse kolonoskopi hastanın takibi sırasında doktorun gerekli gördüğü zamanlarda tekrarlanır.
Ülseratif kolit kanser midir? Ülseratif kolitli hastada barsak kanseri olur mu?
Ülseratif kolit kanser değildir. Kanser; vücudun herhangi bir yerinde kontrol edilemeyen aşırı büyümedir. Ülseratif kolit tamamen farklı, iltihabi barsak hastalığıdır.
Ülseratif kolitli hastaların az bir kısmında, ileriki yıllarda, normal insanlara göre artmış kanser riski vardır. Özellikle tüm kolonun hasta olduğu ve hastalığın 10 yıldan daha fazla süredir mevcut olduğu hastalarda risk söz konusudur. Bu nedenle hastaların doktor kontrolü altında bulunmaları gerekir.
Ülseratif kolit tedavi edilebilir mi?
Evet, tedavi edilebilir. Tedavide ağız yolu ile verilen haplar veya makatdan barsak içine uygulanan lavman veya fitil şeklinde ilaçlar kullanılır. Ancak hastalığı tamamıyle yok eden bir tedavi şekli yoktur. Özellikle tedavinin kısa sürede kesilmesiyle hastalık yeniden alevlenir. Bu nedenle tedavinin uzun süre (hayat boyu) olması gerekir. Bu şekilde hastalığın yeniden aktivasyonu önlenmiş olur. Yine de tedavi altında dahi, hastaların az bir kısmında hastalığın alevlenmesi olasıdır. Hastalığın tamamen ortadan kalkması, ancak hasta barsağın ameliyatla çıkarılması ile mümkün olur.
Ülseratif kolit tamamen iyileşebilir mi?
Hastalığın belirti ve bulguları yıllarca, hatta tedavi verilmeksizin hayat boyu ortadan kaybolabilir. Hastaların büyük bir kısmında ise, ne yazık ki dönem dönem alevlenmeler göstererek seyreder.
Ülseratif kolitin tedavisinde diyetin yeri var mıdır?
Ülseratif kolit tedavisinde özel diyetlerin çok az rolü vardır. Hastalığa neden olan ya da şiddetlendiren belirlenmiş herhangi bir diyet yoktur.
Tedaviye iyi cevap vermeyen bazı hastalarda, süt ve sütlü gıdanın diyetten çıkarılması ile önemli ölçüde iyileşme olmaktadır.
Ülseratif kolitde ameliyat tedavisi gerekir mi? Hangi hallerde gerekir?
Kalın barsağın tümünü yada büyük kısmını ameliyatla çıkartmak gerekebilir. Ameliyatı gerektiren durumlar şunlardır:
Yoğun ilaç tedavisine rağmen iyileşmeyen, barsak felci veya delinme riski taşıyan çok şiddetli aktivasyon olması. Yıllarca sık tekrarlayan ataklar nedeniyle hastanın iyileşmemesi. Özellikle kalın barsağın büyük kısmı, ya da tümü hasta olanların tedaviyle hızlı düzelmemeleri. Vücudun diğer organlarında da (göz, deri, eklem) iltihabi hastalığın sık sık tekrarlaması. Kalın barsakta kanser gelişme riskinin belirmesi.
Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri nelerdir?
Kortikosteroidler (Deltakortril, Ultralan, vb) Akut ülseratif kolit ataklarının tedavisinde kullanılan bu ilaçlar yüzde yuvarlaklaşma, iştah artışı, ruhsal durumda değişikliklere yol açabilir. Yüksek dozda kortizon kullanımı kemiklerden kalsiyum kaybı, cilt ve kaslarda erime, hipertansiyon, geçici şeker hastalığı gibi olumsuz etkiler oluşturacağından doktorunuz uzun süreli yüksek doz kortikosteroid kullanımından kaçınacaktır.
Kortikosteroid lavman ve köpükler:Bu preperatlar genellikle önemli yan etkiye yol açmamaktadır.
Sulphasalazine (Salozopyrin) Genellikle önemli bir yan etki olmaz. Bazı hastalarda döküntü, baş ağrıları, bulantı, mide ağrıları ve kansızlığa yol açabilir. Bu ilaç yaklaşık 40 yıldır kullanımda bulunmaktadır ve aylar, yıllar süren kullanımları güvenli bulunmuştur. Erkeklerde bazen sperm sayısını azalttığı için çocuk sahibi olmayı engeller. Ancak bu geçici bir durumdur. İlacın kesilmesini takip eden 3 ay içinde normale döner. Sulphasalazine kullanımı sırasında idrar hafif turuncu renk alabilir, herhangi bir önem taşımamaktadır.
Mesalazine ve diğer 5-ASA ilaçları (Salofalk, Dipentum, vb) Bu ilaçlar etki açısından sulphasalazine benzer ancak sulphonamide kısmının olmayışı nedeniyle yan etkilerle daha az karşılaşılmasını sağlamaktadır. İshal, baş ağrısı ve deri döküntüleri görülebilir.
Azathiopti (Imuran) Bağışıklık sistemini etkileyen bu ilaç idame tedavisi sırasında bulantı, grip benzeri yakınmalar veya karın ağrısına yol açabilir. Kan hücrelerinde de düşüklük yapabileceğinden ilacın kullanımı sırasında kan sayımlarının düzenli olarak takip edilmesi önerilmektedir
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
9 Şubat 2012       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Ülseratif Kolit
İltihaplı bağırsak hastalığı denen diğer hastalık da ülseratif kolittir. Bu hastalığın nedenleri bilinmiyor. Ülserleşmiş kolit sadece kolonda görülür. Bu yönden bağırsağın herhangi bir bölümünde olabilen Crohn hastalığından farklıdır. Ufak yaraların ve apselerin sadece kolonun iç cidarında (mukoza) görüldüğü iltihaplı bir hastalık özelliğini taşıyan ülserleşmiş kolit bir kronik durumdur. İltihaplı reaksiyonlar neredeyse her zaman rektum bölgesinde oluşur ve kolonun diğer kısımlarına uzanır. Kolonun ne kadarının etkilendiği bir kimseden diğerine değişir. Eğer iltihap rektumla sınırlıysa bazen bu durum için ülserleşmiş proktit (proctitis) terimi de kullanılır. Bu hastalığa her yaşta yakalanılabilir. Ancak en çok 15 ila 30 yaşlar arasında görülür. Crohn hastalığında olduğu gibi beyazlar arasında yaygın bazı ailelerde daha sık görülür.

Belirtiler
- Kanlı ishal, cerahatli de olabilir.
- Karın ağrısı,
- Acilen, ağrılı olarak tuvalete çıkmak,
- Ateş,
- Kilo kaybı,
- Mafsal ağrısı,
- Deride lekeler.

Bazen ülserleşmiş kolit belirti vermez. Bazen de kolon iltihaplanır ve kanlı ishale neden olur. Böyle hastalığın alevlendiği sıkıntılı devreler arasında sakin rahat devreler yaşanabilir. Aşağı yukarı bu hastalığı yakalananların %15 inde tüm kolonu kaplayabilen ve değişen iltihaplanmalarla hastalık çok ciddi seyredebilir. Belirtiler kuvvetli kanlı ishal, ateş ve karın ağrısıdır. Bu belirtiler acil bir tıbbi durum da doğurabilir. Çünkü kolonun (toksit megakolon) şişmesi veya genellikle iltihaplanmış kolonun delinmesi riski vardır. Ülserleşmiş kolitler, vücudumuzun diğer yerlerindeki çeşitli belirtilerle de ilgili olabilirler. Büyük mafsallarda olan ağrı veya iltihaplanma en çok da dizde ayak ve kol bileklerinde görülenler bu tip belirtiler arasında sayılabilir. Bazı durumlarda ankilozan spondilit ülserleşmiş kolitle ilgili olabilir. Bazen de akut göz ve deri iltihaplanmaları görülür ve kısmen de tıkanabilir.
Ayrıca kolonun tamamı veya tamama yakın bir bölümü ülserleşmiş kolitten etkilenen kimselerde de hastalığın 8-10 yıl arasında devam etmesi halinde kolon kanseri riski doğar. Hastalık daha az yayılmışsa (örneğin, kolit sadece kolonun sol kısmında ise) risk azalır. Kanser riski zaman uzadıkça artar. Fakat risk iltihaplanma derecesine bağlı değildir. Ülserleşmiş kolit belirtileri en az düzeyde olsa bile kanser gelişebilir.

İlaçla Tedavi
Ülserleşmiş kolitlerin tedavisinde kullanılan ilaçlar iltihaba karşı tesirli olabilenlerdir. Bunlar "sulfasalazine ve "kortikosteroid lerdir.
Sulfasalazine, hastalığın zaman zaman görülen minor (çok önemli olmayan) artışlarında ve sancının giderilmesinde kullanılır. Kortikosteroidler ise kanlı ishalin daha şiddetli vakalarında kullanılır. Eğer iltihaplanma yalnız rektumda ise kortikosteroidlerden biri iltihabı geçirip belirtileri ortadan kaldırabilir. Son yıllarda aspirin gibi ilaçlarla hazırlanan bazı yeni preparatların iltihabı kuruttuğu ve faydalı olduğu görülmüştür. Ayrıca araştırmacılar aspirin gibi ağızdan verilen ve bağırsakta özümsenmeyen bileşimlerin faydalarını araştırmaktadır. Bunların iltihabı ortadan kaldırma özelliği doğrudan iltihaplı bölgede yararlı olabilir.
İshal çok fazlaysa hastaneye gitmek gerekebilir. Burada vücudun su ihtiyacı damar yoluyla sağlanıp ağızdan beslenme yapılmayarak dinlendirilebilir. Doktorun dikkatle kontrolü altında nadiren azathiopirine gibi ilaçlarla immunosuppresive tedavi yapılabilir.
Beslenme
Bazı durumu çok ciddi olan hastalar da-
mardan verilmek suretiyle beslenirler çünkü kolonları yemeğe tahammül edemez. Durumu o derece ciddi olmayanlarda ise ishal nedeniyle kaybedilen besinleri telafı etmek için sıvı bir ilave yemek, ağızdan verilebilir.

Ameliyat
Ülserleşmiş koliti olanların yaklaşık yüzde 20 ila 25 i bir zaman ameliyata gerek duyarlar. Bunlar, ilaç tedavisine yanıt vermeyen ya da ağır komplikasyonları olan insanlardır.
Şimdiki eğilim, hasta halsizleşene kadar beklemek yerine, ameliyatı hastalığın erken aşamalarında, kolonun iltihabının ilaç tedavisine yanıt vermediği anlaşıldığı zaman yapılması yönündedir. En yaygın olarak uygulanan ameliyat ileo-anal ağızlaştırmadır. Önceki tekniklerin tersine, bu teknik şekil bozucu değildir, dışkının anüsten normal çıkışını korur ve genellikle ameliyat için seçilenlerin çoğu tarafından iyi tolere edilmektedir. 8 ila 10 yıldır yaygın ülserleşmiş kolitiniz varsa, doktorunuz, kanserin önlenmesi için tüm kolonun isteğe bağlı olarak alınmasını tavsiye edebilir.
Alternatif olarak, doktor, kolonda habis hücrelere bir dönüşümü düşündüren değişiklikleri araştırmak ve kuşkulanılan alanlarda biyopsi yapmak için kolonoskopiyle kolonun dönem dönem muayene edilmesini önerebilir.

Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

28 Haziran 2012 / Pollyanna Tıp Bilimleri
29 Mart 2009 / HipHopRocK Tıp Bilimleri
22 Şubat 2010 / Misafir Cevaplanmış
7 Nisan 2011 / RoSSoRoSe Tıp Bilimleri
13 Eylül 2012 / Mira Tıp Bilimleri