Arama

Metabolik Sendrom

Güncelleme: 11 Ekim 2009 Gösterim: 11.329 Cevap: 3
AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
27 Ocak 2007       Mesaj #1
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
Metabolik Sendrom

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.


Nedir


Metabolik sendrom, elma tipi şişmanlık, yüksek tansiyon, şeker metabolizması bozukluğu (hiperinsülinemi) ve lipid mekanizması bozukluğu (hiperlipidemi) sorunlarından oluşuyor. Metabolik sendromun oluşumunda yıllarca devam eden aşırı yağ ve şeker tüketimi önemli rol oynuyor. Zamanla, kas, yağ ve karaciğer dokuları hasar görüyor; hücrelerdeki anten molekülleri, besleyici maddeleri hücrelere ulaştıran insülin hormonuna reaksiyon göstermiyor. Hücreler açlıktan ölürken, glikoz kanın üzerinde yüzüyor.

Metabolik sendromun merkezinde insülin direnci yatıyor. İnsülin direnci ise temel olarak sempatik aktivite artışı nedeniyle gelişiyor. Hareketsiz yaşam biçimi ve yüksek kalori alımı sonucu oluşan aşırı kilo; özellikle karın bölgesinde yağlanma artışı; gerek iş, gerekse özel yaşamımızda gösterdiğimiz çabaya arzuladığımız cevabı alamayışımızdan kaynaklanan psikososyal stres ve kadınlarda menopoz sonrası hormonal değişiklikler, sempatik aktivitenin artmasına neden oluyor.

Nasıl Anlaşılabilir?

# Bel Çevresi: Kadınlarda 88 cm., erkeklerde 102 cm.yi aştığı zaman risk başlıyor.
# Tansiyon: Sistolik 130 mmHg, diyastolik 85 mmHg üstündeyse risk başlıyor.
# Açlık Kan Şekeri: 100-110 mg/dl üzerindeyse risk başlıyor.
# Kan Yağları: HDL kolesterol kadınlarda 50 mg/dl, erkeklerde 40 mg/dl altındaysa risk başlıyor. Trigliserid, 150 mg/dl üzerine çıktığında risk başlıyor.

Bir kişide bu beş parametreden üçü aynı anda bozulduğunda metabolik sendrom teşhisi koyuluyor. İki parametrede risk düzeyleri söz konusuysa, kişinin dikkatle izlenmesi gerekiyor.

Nasıl Tedavi Edilir?

# Öncelikle yaşam tarzı düzene sokulmalı. Başka bir deyişle, daha çok egzersiz yapılmalı ve daha az kalori alınmalı.
# Yaşam tarzındaki değişikliklerin ilaç tedavisiyle desteklenmesi gerektiğinde, örneğin hastanın tansiyonunu normal düzeylere getirirken kullanılacak ilaç, sempatik aktiviteyi düşürecek, dolayısıyla insülin direncini azaltacak şekilde seçilmeli.
# Obezite, hipertansiyon, diyabet, lipid bozukluğu ve kalp damar hastalığı risk grubunda bulunanlar, önceden saptanmalı ve tedavi programına alınmalı.
# Tedavi, mutlaka tüme varan bir anlayışla düzenlenmeli.

Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Kalp ve damar hastalıkları, kalp krizi ve felç geçirme olasılığı, geometrik olarak artıyor ve ani ölümlerle karşılaşılabiliyor. Önlem alınmadığında, hipertansiyon, hiperinsülemi, tip 2 diyabet (şeker hastalığı), kalp ve damar hastalıkları gibi tüm olumsuz sonuçlar, en geç 7 yıl içinde ortaya çıkıyor.

Metabolik sendromu oluşturan bozuklukların her biri ayrı bir hastalık gibi görünse de bunların bir arada bulunması, hastalıkların her birinin neden olduğu komplikasyonların ötesinde, önemli bir ölüm nedeni olan kalp ve damar hastalıklarına yol açan aterosklerozun oluşmasında sinerjik etki gösteriyor.

Önlenebilir mi?

Halkın bilinçlenmesi önem taşıyor. Kilolu kişilerin, hipertansiyon, hiperinsülinemi ve tip 2 diyabet açısından risk altında olduklarını bilmeleri ve bu hastalıkların oluşumunu engelleyebilecek yaşam tarzı değişikliklerini gerçekleştirmeleri ile, metabolik sendrom gelişimi önlenebiliyor.

Türkiye’de Durum

Türkiye’de yapılan iki büyük araştırmaya (TEKAV ve METSER) göre, erişkin kişiler arasında metabolik sendrom görülme oranı erkeklerde % 28, kadınlarda ise % 40. Özellikle, elma tipi şişmanlığın yaygın olduğu Türk kadınları ciddi risk altındalar. Beslenme alışkanlıklarının bozulması ve hareketsizliğin artmasına paralel olarak, gençler arasında da risk artıyor.

Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 17:24
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
15 Şubat 2007       Mesaj #2
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
METABOLİK SENDROM


Sponsorlu Bağlantılar
iswmf

Metabolik sendrom bir modern yaşam hastalığıdır. Hareketsiz ortamlarda çalışan bireyleri tehdit eden metabolik sendromun görülme sıklığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artış göstermektedir.
Bu sendromdan en çok etkilenen grup, masa başında oturan, beslenmesi düzensiz, yoğun stres altında çalışan kişilerdir.


kolpicture
Metabolik sendrom, insanın yaş ilerledikçe kalp hastası veya şeker hastalığı yakalanma olasılığını arttıran bir durumdur. Hastalık ortaya çıkmadan, hastalığı ortaya çıkaran risk faktörlerini yok etmek gerekir.

Türkiye metabolik sendrom araştırma grubunun (METSAR) yaptığı çalışmaya göre ülkemizde kentsel yerleşimlerde metabolik sendrom sıklığı ortalama % 33,82 dir.
METSAR’ın verilerine göre Türkiye’de 20 yaş üstü nüfusun 1/3’ üne yakını metabolik sendromludur. Bu durum Avrupa ve ABD verileriyle paralel bir sonuç göstermektedir.
Araştırmadaki diğer önemli bir sonuç ise kadın nüfusun erkek nüfusa oranla daha fazla risk altında bulunmasıydı. Türkiye geneli ortalaması metabolik sendroma yakalanma sıklığı oranı erkeklerde % 28,8 iken, kadınlarda % 41,1 olduğu saptanmıştır.

Metabo3
Metabo4


Hastalığın dört belirtisine dikkat etmek gerekir;
diyet4
ball Bel çevresinde genişleme
ball Tansiyon yüksekliği,
ball Kolesterol yüksekliği,
ball Kan şekerinde sınırda yükseklik.

Sendromun yol açtığı hastalıklar;

ball Kalp krizi
ball Diyabet
ball Obezite
ball İnmeler

kalpkriz obezit2
soru
Metabolik sendrom habercisi risk faktörleri ve düzeyleri aşağıda sıralanmıştır. Belirtilen risk faktörlerinden en az üçünün aynı kişide bulunması durumu metabolik sendrom olarak tanımlanmaktadır.



RİSK FAKTÖRLERİ
Kadın
Erkek
Abdominal Obezite >88 cm >102 cm Trigliserid >150 mg/dL >150 mg/dL HDL-K <50 mg/dL <40 mg/dL Kan Basıncı ≥130/85 mm Hg ≥130/85 mm Hg Açlık Kan Şekeri ≥110 mg/dL ≥110 mg/dL




Metabolik sendromdan korunmanın yolları şu şekilde açıklamaktadır;
ball Yaşam tarzı düzene sokulmalıdır.
ball Daha çok egzersiz yapılmalıdır.
ball Az kalori alınmalıdır.
ball Obezite, hipertansiyon, diyabet, lipid bozukluğu ve kalp damar hasatlığı risk grubunda bulunanlar bir programa alınmalıdır.
ball Yoğun stresli ortamlardan uzak durulmalıdır.

people
diyet8 body1diyet
Bu konuda en büyük önlem halkı bilinçlendirmektir. Kilolu kişilerin, hipertansiyon. Hiperinsülinemi ve tip 2 diyabet açısından risk altında olduklarını bilmeleri gerekir. Bu hastalıkların oluşumunu engelleyecek yaşam tarzı değişikliklerini gerçekleştirmeleri ile bu hastalıklardan korunmuş olacaklardır.
obezit10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Günümüzün bilinmeyen hastalığı Metabolik Sendrom…

Beslenme Danışmanı ve Diyetisyen Banu Kazanç ve Endokrin ve Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ son zamanlarda Türkiye’de de ön planda tutulan ve önemi vurgulanan Metabolik Sendrom ile ilgili soruları yanıtlıyor. İnsulin Direnci Sendromu olarak da bilinen bu sendrom, çeşitli nedenlerle ortaya çıkarak, toplumda çok sık görülen ve sıklığı giderek de artar bir hastalık… İşte Metabolik Sendrom nedir, belirtileri nelerdir, tedavisi mümkün müdür?gibi soruların cevaplarını… Metabolik Sendrom Nedir?
İnsulin Direnci Sendromu ya da Sendrom X adlarıyla da bilinen Metabolik Sendrom, vücutta şeker ve insulin dengesindeki bir bozukluk sonucu kan yağlarında artış, bel çevresinin fazlalaşmasıyla ön planda olan kilo fazlalığı, tansiyon yüksekliği ve şeker dengesizliği başta olmak üzere aynı anda birçok organda çeşitli sorunlarla kendini gösteren, toplumda çok sık görülen ve sıklığı giderek artan bir hastalıktır.
Metabolik Sendrom tanısı nasıl konulur?
Metabolik Sendrom’un 4 temel öğesi vardır: Bel çevresinin fazlalığı, trigliserid düzeyinin yüksekliği, kötü huylu (LDL) kolesterol düzeyinin yüksekliği, kan basıncının yüksekliği ve kan şekerinin olması gereken rakamların üzerinde bulunması. Bunlar arasında olmazsa olmaz faktör ise bel çevresinin yüksek oluşudur. Son olarak 2005 yılının Nisan ayında Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından Berlin’de düzenlenen “1. Uluslararası Metabolik Sendrom Kongresinde”, Metabolik Sendrom tanı kriterlerine son şekli verildi. Buna göre;

Bel çevresinin erkeklerde 94 cm, kadınlarda 80 cm’den fazla bulunmasına ek olarak aşağıda belirtilen 4 faktörden ikisinin varlığı tanı koymak için yeterli kabul edildi
  • Trigliserid düzeyinin 150 mg/dl’dan fazla oluşu veya bunu sağlamak için bir ilaç kullanılıyor olması…
  • HDL-Kolesterol düzeyinin erkeklerde < 40 mg/dL, kadınlarda < 50 mg/dL oluşu veya bunu sağlamak için bir ilaç kullanılıyor olması
  • Büyük tansiyonun 130 mmHg veya küçük tansiyonun 80 mmHg düzeyine eşit veya üzerinde olmaları veya daha önce hipertansiyon tanısı konulup ilaç kullanılıyor olması
  • Açlık kan şekerinin 100 mg/dl üzerinde bulunması veya daha önce tip 2 diyabet tanısı konulmuş olması…
Yeni tanı kriterlerinde en çarpıcı değişiklik bel çevresi için daha önce erkeklerde belirtilen 102, kadınlarda 88 cm rakamlarının değişmesidir. Bel çevresinin varlığı toplumdan topluma farklılık gösterir. Bir Çinli ile İsveçlinin fiziki yapısı aynı olamaz. O nedenle her toplum için bel çevresi belirlenip, kriterler ona uygunluk gösterecek şekilde düzenlenmelidir. Ülkemizde bu konuda yapılmış kabul edilebilir bir çalışma olmayıp, Avrupa için belirlenmiş, yukarıda belirlenen rakamlar kabul edilmektedir.

Nasıl oluşur?
Genetik eğilimi olan kişiler metabolik sendrom gelişimine karşı daha fazla yatkındırlar. Eğer kişinin ailesinde kilo fazlalığı, tansiyon yüksekliği, kan yağlarında dengesizlik gibi sorunlar var ve çevresel faktörler de eklendiyse Metabolik Sendrom gelişmesi kaçınılmazdır. Burada mutlaka vurgulanması gereken, sendromun ortaya çıkmasını belirleyen en önemli faktörün çevresel faktörler olduğudur. Çevresel faktörler denildiğinde iki kavram akla gelir:
1. Harcanabileceğinden çok daha fazla kalorijenik ve vücut yapısına uygun olmayan gıda alımı
2. Egzersiz yokluğu veya yetersizliği.
Bu iki faktör bir araya geldiğinde, genetik uygunluk yoksa bile Metabolik Sendrom oluşabilir. Başka bir açıdan bakıldığında, genetik açıdan riskli bir kişi düzenli egzersiz yapıyor ve sağlıklı besleniyorsa Metabolik Sendrom gelişmeyebilir.
Sıklığı nedir?
Tüm dünyadaki verilere bakıldığında sıklığın yüzde 25-35 arasında değiştiğini söylemek mümkün. Toplumun hareketliliğine ve yeme biçimine göre oranlar değişebiliyor. Örnek vermek gerekirse Çin’de düşük, ama aynı Çinli Amerika’daki yaş** şartlarına uyduğunda oran birdenbire değişiyor. Aynı şekilde Okyanusya bölgesinde “Vahşi, medeniyetin girmediği” bölgelerde oran son derece düşük, ancak “Batı yardımı alan, medeni” bölgelerde oldukça yüksek. Özetle Metabolik Sendrom sıklığı yaş** stili ile çok yakın bir ilişki gösteriyor.
Ülkemizde farklı çalışmalar yapılmış olmakla birlikte en etkin çalışmanın METSAR olduğu söylenebilir. Bir önceki kriterler temel alınarak yapılan bu çalışmada en dikkati çeken sonuç, kadınlarda Metabolik Sendrom riskinin daha fazla oluşudur. Türkiye genelinde yüzde 35 olan Metabolik Sendrom sıklığı erkeklerde yüzde 28.8, kadınlarda yüzde 41.1’dir.
Çalışmada dikkati çeken sonuçlardan biri de, ilerleyen yaşla birlikte metabolik sendrom sıklığının artmasıdır. 20-29 yaş grubunda yüzde 10’lar civarında seyreden risk, 30-39 yaş grubuna gelince yüzde 30’lara çıkıyor. 40-49 yaş grubunda her iki kişiden biri Metabolik Sendrom tanımına uyuyor. Sonraki yaş gruplarında ise yüzde 60’lar civarında görülme oranı var. Yaş grupları tablosu ayrıntılı değerlendirildiğinde, kadınların erkeklere göre daha az risk altında olduğu yaşlar sadece 20-29 diliminde. Yıllar geçtikçe risk faktörü her üst yaş diliminde daha da belirginleşerek hep kadının aleyhine çalışıyor. Bu sonuçlar kadınların yaş** stillerini çok ciddi bir şekilde gözden geçirmeleri gerektiğini söylüyor.
Tedavisi var mıdır?
Metabolik Sendromun en etkili tedavisi önlemektir. Bir hastalığın maddi-manevi en ucuz, başarılı ve etkin tedavisinin onun oluşmasını engellemek olduğunun en iyi örneklerinden biri Metabolik Sendrom Önleme Çalışmalarıdır. Henüz hiçbir hastalık belirtisinin ortaya çıkmadığı riskli kişiler en erken evre Metabolik Sendromu olan kişiler olarak kabul edilmelidir. Bu dönemde yapılan ayrıntılı laboratuar tetkikleri insuline karşı vücutta direnç olduğunu gösterir. Bu evrede yapılacak işlem egzersiz, yaş** stilini düzeltme ve tıbbi beslenme tedavisidir. Egzersiz söz konusu olduğunda ayrıntılı- karışık programlar yapmak zor, pahalı ve bir zaman sonra terk edilecek yaklaşımlardır. Günde 30-45 dakika ara vermeksizin devam eden yürüyüşler tüm gereksinimi karşılayacak kadar yeterlidir.
İlerleyen evrelerde basit laboratuar tetkiklerinde düzensizlik, hafif tansiyon ve kan şekeri düzensizliği belirdikçe, bu tedbirlere ek olarak ilaçların kullanımı düşünülebilir. Daha geç evreler organ sorunlarının başladığı, özellikle kalp-damar hastalıklarının, şeker hastalığının yaş**ı tehdit eden boyutlara ulaştığı dönemlerdir. Su safhaya gelindiğinde yalnızca yaş** stil değişikliği yetersiz kalacaktır. O nedenle kan yağlarının düşürülmesi, şeker düzeyinin ayarlanması, tansiyonun düzenlenmesi gibi ilaçla yapılan tedaviler devreye girecek, bazen bunlar da yetersiz olup anjioplasti, stent, by-pass gibi girişimlerin de uygulanması gerekebilecektir.


Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 25 Aralık 2008 01:06
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
7 Eylül 2008       Mesaj #4
karayel - avatarı
Ziyaretçi
METABOLİK SENDROM

Metabolik sendrom, birden fazla kalp damar hastalığı risk faktörünün kümelendiği hastalıklar grubudur.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşam şekli değişiklikleri nedeni ile bir salgın haline gelerek, ateroskleroza bağlı kalp damar hastalıkların sıklığında artışa yol açmaktadır.

Kilo fazlalığı ve bel çevresi kalınlığı fazla olduğu kişilerde görülen metabolik sendrom kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi hastalıkların habercisidir. Bu hastalık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygınlaşmaktadır. Metabolik sendromlu hastalarda, kan damarlarındaki sertleşmeler ve tıkanmalar inme ve kalp krizi riskini yükseltmektedir. Metabolik sendromlu kişilerde kalp damar hastalıkları çok sık görülür ve ölüm riski artar. Kan şeker düzeyi diyabet sınırında değilse bile ileride bu hastalığın gelişme riski çok fazladır. Gerekli toplum sağlığı önlemleri ivedilik ile alınmadığı takdirde, metabolik sendrom önümüzdeki yıllarda, ölüm nedenleri içinde birinci sıraya oturacak bir tehlike sinyali olarak tanımlanıyor.
Sendroma en yatkın kişiler, masa başında oturan, beslenmesi düzensiz, yoğun stres altında çalışanlardır. Hareketsiz yaşam tarzı, "ayaküstü atıştırma" yani "fast-food" alışkanlığı, sigara kullanımı ve özellikle stres, sendromun giderek daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu yüzden sendroma "Yeni Dünya Sendromu" adı da önerilmektedir.
Metabolik sendromun temelinde insülin direnci yatar. İnsülin direnci ise vücudun insülin salgılamasına rağmen, insülinin hücre içine girip glukozu taşıyamaması durumudur. İnsülün etkisinin yetersiz olduğu bu durumlarda kanda ve organlarda yağ miktarı artar. İnsülin direncini arttıran temel faktörler; hareketsiz yaşam biçimi ve yüksek kalori alımı sonucu oluşan aşırı kilodur. Özellikle de karın bölgesinde yağlanma artışı, psikososyal stres ve kadınlarda menopoz sonrası hormonal değişikliklerdir.

Genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı metabolik sendrom ve ilişkili sorunlardan; obezite, hipertansiyon, şeker hastalığı, yağ metabolizması bozukluğu, polikistik over sendromu, ürik asit yüksekliği (hiperürisemi), uyku apne sendromu sorumludur. Yakın gelecekte hem kanseri hem de kalp damar hastalıklarını önlemede metabolik sendromla mücadele giderek öne çıkacaktır.

Nasıl oluşur?
Genetik eğilimi olan kişiler metabolik sendrom gelişimine daha fazla yatkındır. Eğer kişinin ailesinde kilo fazlalığı, tansiyon yüksekliği, kan yağlarında dengesizlik gibi sorunlar var ve buna çevresel faktörler de eklenmişse metabolik sendrom'un gelişmesi kaçınılmazdır
Modern şehir hayatının getirdiği hareketsiz yaşam ve yüksek kalorili beslenme, sendromun ortaya çıkmasını etkileyen en önemli faktördür. Metabolik sendrom basit olarak; insanın yaşı ilerledikçe kalp-damar hastalığı veya şeker hastalığına yakalanma olasılığını arttıran bir durumdur. 20. yüzyıl başında adından bile söz edilmeyen bu sendrom günümüzde bir çığ gibi büyüyüp salgın bir hal almıştır.

Metabolik sendrom, temelinde insülin direncinin bulunduğu, şişmanlık, tansiyon yüksekliği, trigliserid (bir tür kan yağı) yüksekliği, HDL-kolesterol (iyi kolesterol) düşüklüğü ve açlık kan şekerinin normal değerlerden yüksek olmasıyla karakterize bir durumdur. İlk olarak erişkinlerde tanımlanmış ve metabolik sendrom olanlarda hem erişkin tip şeker hastalığının hem de kalp/damar hastalıklarının sık olduğu gösterilmiştir.

Nelere yol açıyor?
Metabolik sendromların komplikasyonlarını kısaca özetleyecek olursak:
İnsülin direnci
Şeker hastalığı
Hipertansiyon
Kanserde artış
Böbrek hastalığında artış
Kan yağlarında bozukluk (dislipidemi)
Şişmanlık (obezite)
Koroner damar hastalığı
Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer yağlanması
Polikistik over sendromu
Damar endoteli bozukluğu
Kan pıhtılaşma eğilimi artışı (hiperkoagülabilite)
Nasıl tedavi edilir?
a. Kilo verilmesi:
b. Fiziksel aktivite:
c. İnsülin direncinin azaltılması:
d. Şişmanlığın tedavisi:

Prof. Dr. Yavuz Baykal
Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü


Benzer Konular

16 Ekim 2015 / Misafir X-Sözlük
26 Mayıs 2008 / drzombie Tıp Bilimleri
18 Ekim 2014 / Misafir Soru-Cevap
16 Ekim 2015 / Misafir Soru-Cevap
25 Aralık 2010 / Misafir Soru-Cevap