Arama

Bağımlılık yapan maddeler hakkında bilgi verir misiniz?

Güncelleme: 25 Mart 2016 Gösterim: 123.376 Cevap: 2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
11 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
BAĞIMLILIK YARATAN MADDELER HAKKINDA BİLGİ VE RESİM TOPLAMA
Son düzenleyen Safi; 25 Mart 2016 23:26
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Ocak 2009       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
BAĞIMLILIK YAPAN MADDELER
Ad:  sigara_1.jpg
Gösterim: 2338
Boyut:  33.4 KB
Sponsorlu Bağlantılar

Dünya sağlık örgütü kullanılan madde çeşitlerine göre bağımlılık tiplerini şöyle sıralamıştır.
-Opiat
-Alkol, barbütürat, benzodiazepin
-Esrar
-Kokain
-Halüsinojen
-Uçucu maddeler
-Tütün
-Çoklu madde kullanımı
-Kafein ve diğer uyarıcılar (psikostimülanlar) olmak üzere tipleri vardır.

Bu ayrım kullanılan maddelerin özelliklerine göre yapılmıştır. Bu maddelerin bazıları merkezi sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkilere sahipken (kokain, psikostimülan gibi) bir kısmı ise tersine beyin işlevlerini baskılayıcı etki oluşturmaktadır(alkol,opiat, benzodiazepin gibi).Ayrıca bu maddelerin doğal olanları (esrar,tütün ,opiat grubundan morfin vs) ve yapay üretilenleri (eroin, psikostimülanlar gibi) vardır.

Maddeler konusunda dikkat edilecek en önemli konu bağımlılık yapıcı maddelerin bir kısmının yasa dışı kullanımı olsa bile çoğunluğunun yasal olması ve bunlardan bazılarının ise tıp içi kullanımının bulunmasıdır. Yani bu maddelerin bazıları ile günlük yaşamımızda yanıbaşımızda dır (yapıştırıcılar, bazı temizlik maddeleri, tiner, tütün, alkol, kontrollü kullanımı olan bazı ilaçlar gibi).
Tıp içi kullanımı olan ve halen aynı zamanda tedavi edici özellikleri olan maddelerin ( benzodiazepin, barbitürat, morfin gibi ) ise her ne kadar kontrollü kullanımı olsa da ilaç suistimali nedeni ile tedavi dışı kullanımı da mümkün olabilmektedir. Burda çok dikkat edilmesi gereken önemli nokta bu tür ilaçların ( bunlar ülkemizde kontrollü kullanım amacı ile kırmızı ya da yeşil reçeteye tabi ilaçlardır ) hekim önerisi dışında kullanılmamalarıdır. Hekimler böyle ilaçları ihtiyacı olan hastaya yardım iletirken bu riski göze alabilir ve hastayı bu konuda uyarırlar. Aslında herkesin bu konu da duyarlı davranması gerekir. Bir ilaç tedavi amacı ve dozu dışında hekime danışmadan uzun sürelerde iyilik halini devam ettirmek için kullanıldığı taktirde bağımlı olma riskini getirebilir. İlaçların etken maddelerinin özelliklerinin çok iyi bilinmesi gerekir. Hekimler bile bazen ilacın içindeki maddenin ne olduğunu karıştırabilir. Bu nedenle hekim olmayanların bu tür yanlışlıkları yapma olasılığı çok daha ciddi boyutlardadır.

Bağımlılık yapan maddelerin ortak özellikleri:
1.Madde alındığında davranış, düşünce ve duygu durumunda değişme yapar;Bağımlılık yapıcı maddeler her ne kadar farklı özellikli olsalar da tümünün insan beyni işlevlerinden duygu, düşünce, tutum ve davranışlar üzerinde etkileri hemen hemen aynıdır.
2.Alan kişi kısa sürede gerçeklerden kopar;Maddeler ilk alındığı zaman ortaya çıkan rahatlama,yatışma, keyif alma, sarhoşluk, uyarılma, hayal alemine dalma, hoşnutluk ve bunun gibi birçok belirtiler nedeni ile kişi dış dünya yerine bu sahte hayal ortamını tercih etmeye başlayabilir. Bu durum kişinin gerçeklerden kopmasına yol açar. Yani bazı doyumları gerçek dünyada farklı alanlarda sağlıklı bir şekilde yaşamak varken bunu yapma gayret ve çabasını göstermeyebilir.
3.Kişi karşı koyulması çok zor bir istek ile madde arama davranışı içine girer;Bu madde kullanımı ile elde edilen sahte iyilik halini tekrar tekrar elde etme isteği o maddenin daha sık kullanılma isteğini doğuracağı için kişi karşı koymakta zorlandığı bir istekle o maddeyi arama davranışı içine girer.
4.Giderek alınan maddenin miktarı artar;Kişi maddeyi kullanma sıklığını ve miktarını gittikçe artırmak zorunda kalır. Çünkü gittikçe alınan doz ve sıklık aranan, ihtiyaç duyulan sahte iyilik halini oluşturamayacaktır.
5.Sonuç bağımlılıktır. Tüm bu sözü edilen süreçler bir araya geldiği zaman ise bağımlılık gelişir.



İSMİNİ SIKÇA DUYDUĞUMUZ BAĞIMLILIK YAPICI MADDELER:
ESRAR
NEDİR?
Esrar içinde, yapraklarında, tohum ve çiçeklerinde psiko aktif kimyasal tetrahidrokanibal (THC) bulunan bir bitkidir. THC'nin yoğunluğu bitkiden bitkiye değişir, fakat çoğu bitki yüzde 2-5 THC içerir. Esrarın elde edildiği bitki olan Hint Keneviri bitkisi kağıt, giysi, inşaat malzemesi ve pek çok diğer malzeme yapımında kullanılır.

ETKİLERİ
Esrar efektleri alınan THC miktarına veya kullanım şekline göre değişir. Esrar içimi THC maddesini çabuk bir biçimde ciğerlere geçirir ve takiben kan sistemine karıştırır ve daha sonra da beyine ulaştırır. Efektleri neredeyse anında belirir ve bir ila iki saate kadar sürebilir.
Esrar kullananlar değişik tepkiler olduğunu belirtirler. Bu tepkiler sanal barışçıl ve coşkulu olmaktan saçmalama ve paranoyaya kadar değişebilir. Fiziksel tepkiler gözlerin kanlanması, hafif çarpıntı, ağız kuruması olarak listelenebilir. Kullanıcılar sıkça açlık hissetseler de kan şekeri seviyesinde bir düşme yoktur.

KULLANIM İŞARETLERİ
Yanan yaprak kokusuna benzer esrar kokusu en fark edilir işarettir. Her hangi bir davranış bozukluğu olması gerekmez fakat kullananlar uçarı, kızarık gözlü, sakar, unutkan, iştahı artmış ve ilgisiz görünebilirler. Esrarın yarattığı unutkanlıklar "ekmek kafa" olarak adlandırılır.

RİSKLERİ
Sürekli kullananların çoğunluğu, esrarı diğer bağımlılık yapıcılardan ayırsalar da ve "ben bağımlı değilim" deseler de, bağımlı hissetme ve tüketimi sınırlayamama gibi esrar ile bağlantılı problemler ortaya çıkar. Bu problemlerin gençlerde ve yeni kullanıcılarda daha belirgin baş göstermesi sık görülür.
Zaman içerisinde ağır esrar kullanımı özellikle sigara içmekle birleştiğinde (ki, sigara ve esrar ayrılmaz ikilidir) potansiyel solunum problemlerine sebep olabilir.
Esrar maddesinde yoksunluk hisleri diğer bazı maddelere göre daha az fark edildiğinden (kanda uzun süre bulunduğu nedeniyle) kullananların çoğu bağımlı olmadıklarını iddia ederler.Oysaki esrar bir bağımlılık maddesidir.En büyük risklerinden biri ise bu maddenin etkisi altında bulunan kişinin algıları faaliyetlerine maddenin baskısı altında devam etmekte iken tepkilerinde sorun ortaya çıkmakta bilinçli refleksleri zafiyet göstermektedir.Bu maddelerin arkadaş ve eğlence ortamlarında ki kullanım halinin sık olduğu değerlendirilirse gençlerimizi bekleyen başka tehlikelerinde ortaya çıkacağı açıkça görülebilmektedir.
Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise esrar maddesinin ortaya çıkardığı sahte iyi oluş halinin büyük ihtimalle zamanla kaybolacağı ve kişilerin bu etkiyi yakalamak için eroin ve kokain gibi diğer maddelere geçiş yapma olasılığının çok yüksek olduğudur

Esrar yasal değildir ve kullanımı tutuklanma, yargılanma ve hapse girme gibi yasal sonuçlara sebep olabilir. Bununla beraber, uyuşturucu testleri sonucunda kişi ehliyetini, sigortasını, kredilerini ve bir takım sosyal hizmetlerde yer alma hakkını kaybedebilir.

ESRARIN sebep olduğu riskleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu hiç kullanmamaktır.

ESRARLA İLGİLİ YANLIŞ BİLGİLER:
1.Esrar bitki olduğu için güvenilirdir.
Gerçek: Bir maddenin bağımlılık yapıcı özelliği olması için kimyasal yollardan elde edilmesine gerek yoktur .Doğal yollardan elde edilen maddelerde bağımlılık yaparlar.
2.Esrar kullanıcıları diğer uyuşturuculara geçmez.
Gerçek: Esrar diğer uyuşturuculara başlangıç noktasıdır.
3.Esrarın etkisi birkaç saatte geçer.
Gerçek: Esrar vücutta depolandığı için etkisi günlerce, haftalarca sürebilir. (Esrar sigara olarak içildiğinde kanda birkaç dakikada zirve yapar, saatler içinde hızla düşer. Bunun sebebi dokularda depolanmasıdır. İdrarda günlerce atılır.)
4.Esrar stresi giderir.
Gerçek: Diğer maddelerde olduğu gibi esrar sadece problemlerle yüzleşmeyi geciktirir. Depresyon yapabilir
5.Esrar zihni açar.
Gerçek: Esrar zihni sisli hale getirir; bellek, konuşma, anlama ve karar verme yeteneğini bozar.


EROİN
NEDİR?
Eroin morfin maddesinden üretilmektedir. Doğal olarak afyon bitkisinin kozalağında mevcut olan bir uyuşturucudur. Eroin afyonun içinde bulunan alkaloidlerden bir tanesidir. Baz morfinin asetik asit ile birlikte ısıtılması ve diğer kimyasal işlemlerden sonra oluşur. Sokaklardaki eroin genellikle saf değildir ve beyazdan koyu kahverengi bir renge kadar çeşitli yoğunluklarda değişebilir. Bu değişiklikler tipik olarak üretim safhasında meydana gelen kirliliklerden ve/veya içine karıştırılan diğer maddelerden dolayıdır.
Eroin; Güney Amerika, Güneydoğu ve Güneybatı Asya, ve Meksika'da üretilmektedir.

ETKİLERİ
Eroin ve diğer afyon bazlı uyuşturucular vücut hareketlerini yavaşlatan özelliktedir. Kullanıcılar sıcaklık, rahatlama, ve kopma hisleri uyandırdığını belirtirler. Fiziksel ve duygusal ağrılar azalmakla birlikte bunlara "ağrıların ertelenmesi" demek daha doğrudur. Bu etkiler çok çabuk ortaya çıkar ve alınan eroinin miktarına ve alış şekline göre birkaç saat sürebilir. İlk kullanımlar bulantı ve kusma ile sonuçlanabilir fakat bu tepkiler sürekli kullanımla giderek azalır.

Afyon ve türevlerinin kullanımının yol açtığı fiziksel sorunlar:
“Kirli” iğne kullanımı sonucu AİDS
Abse ve deri veya kasların diğer enfeksiyonları
Tetanus veya sıtma
Hepatit veya diğer karaciğer hastalıkları
Mide ülseri
Kalpte ritm bozukluğu (aritmi)
Endokardit (kalp zarı iltihabı)
Anemi (kansızlık)
Elektrolit bozuklukları özellikle hiperkalemi
Kemik ve eklem enfeksiyonları
Kullanılan maddede bulunan katkı maddeleri nedeniyle gelişen embolilerde, bazen anormal göz dibi bulguları saptanabilir.
Enfeksiyon ve katkı maddelerinden kaynaklanan böbrek yetmezliği.
Kas yıkımı
Pnömoni (akciğer zarının iltihabı)
Akciğer absesi
Tüberküloz (verem)
Cinsel fonksiyon bozuklukları

KULLANIM İŞARETLERİ
Eroin kullanan kişi uyuşuk görünür ve dalar, kusar, kaşınır veya göz bebekleri toplu iğne başı gibi küçülür. Ayrıca; iştahın kapanması, uyku bozukluğu, ağır nefes alma, cinsel isteksizlik ve kabızlık vardır. Yoksunluk çeken eroin bağımlıları genellikle hoş olmayan, üşütmeye benzer bulgulardan yakınırlar. Kusabilir, aşırı terler, mide krampları geçirir, tüm vücutları ağrır, diyare olur, burun akması, sıcak-soğuk kızarmalar, depresyon ve rahatsızlık geçirirler. Eroin yoksunluğu (KRİZ), değişebilmekle beraber, son kullanımdan sekiz saat sonra ortaya çıkar ve üç gün ile bir hafta arası sürebilir. Yoksunluk ikinci ve üçüncü günde zirveye ulaşır.

RİSKLERİ
Enjeksiyon çok miktarda eroinin kan sistemine birden karışmasını sağlayarak ölümcül aşırı doz riskinin en çok olduğu kullanımdır. Burundan çekilmesi de aşırı dozla sonuçlanabilir, özellikle alışık olmayan bir kimse yüksek miktarda kuvvetli bir eroini veya alkol gibi başka uyuşturucu maddeleri karıştırarak alırsa ölüm gerçekleşebilir. Eroinden meydana gelen aşırı dozun belirtileri; ağır ve az nefes alma, kıvranma, koma, ve ölüm olarak listelenebilir.
Pis ve kullanılmış enjektörlerin kullanımı HIV, Hepatit B ve C gibi ölümcül enfeksiyon hastalıkların yayılmasına sebep olmaktadır. Uyuşturucuları enjekte etmek veya enjektör paylaşmak diğer ciddi hatta ölümcül hastalıkların veya enfeksiyonlara sebep olabilir. Bunlardan bazıları endokartis, embolizma ya da kangren, botulizma, tetanoz, ve deri yiyen bakteri olarak nitelendirilebilirler. Son olarak enjeksiyon, apselere (acılı bir cilt yarası) ve takip edici olarak kan zehirlenmesine sebep olabilir.
Bazı kişiler, eroini burundan çekmenin ya da sigara gibi içmenin, bağımlılığa sebep vermeyeceği inancıyla özenebilirler. Fakat birkaç kullanım bile tolerans ve bağımlılıkla sonuçlanır.
Eroin yasa dışı bir maddedir ve bulundurmak veya satmaktan hüküm giymek çok ciddi adli cezalarla sonuçlanır.

EROİNİN
ilk kez bilim adamları eliyle ve gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretildiğini biliyormuydunuz?
1897'de Almanya'daki Bayer laboratuarlarında kanser ve tüberküloz hastaları için "ağrı kesici" olarak hazırlanan "eroin hidroklor", dehşet verici yan etkileri farkedilince onu ilaç olarak reçetelere yazan hekimler tarafından derhal terkedildi. Ancak iş işten geçmiş ve “şeytanın tozu" hapsedildiği şişeden kaçıp halkın arasına karışmayı başarmıştı bir kez daha
Kimya tarihinin ünlü efsanelerinden birine göre, "eroin" maddesi, adını, bu maddeyi deneme amacıyla kolundan enjekte eden bir Bayer mühendisinin o anda yaşadıklarını tanımlamak için kullandığı şu mânidar cümleden almıştı:
"Kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!" ("I feel like a hero")
Aspirin ve eroinin ortak mucidi: Dr. Felix Hoffman
Saf morfinin asit anhidritle işlenmesi sonucu ortaya çıkan bu ölümcül toz, ilk kez 21 Ağustos 1897 günü, Bayer'in Almanya'nın Elberfeld kentindeki laboratuarında sentezlendi. baz morfinden sekiz kat daha güçlü bir uyuşturucu elde eden Dr. Hoffman,bunun kontrollü şekilde kullanımıyla yukarıda anılan hastalıkların tedavisinde çok önemli bir ilerleme kaydedebileceğini düşünüyordu. Kobaylar üzerindeki deneme çalışmaları bir yıl kadar sürdü ve toz eroin, "heroinhydrochlor" ticarî markasıyla şişelenmiş olarak 20. yüzyılın hemen
arefesinde Bayer şirketi tarafından piyasaya sürüldü. Bugün için inanılması bir hayli güç olmakla birlikte, eroin o dönemde başta Almanya olmak üzerebirçok Avrupa ülkesinde eczanelerde rahatça satılıyordu Ancak, madalyonun öteki yüzü kısa sürede ortaya çıktı. Yalnızca bir iki kullanımın ardından “şeytanın tozu"na müptela olanlar şuursuzca ecza
depolarına, laboratuarlara saldırıyor ve kendilerine daha fazla ilaç temin etmeye çabalıyorlardı.
İnsanları çok seven ve mesleğine aşık bir kimyager olan Dr. Hoffman, 8 Şubat 1946'da son nefesini verirken, ilk kez onun laboratuar kaplarında dünyaya gözlerini açan "diasetilmorfin" artık çoktan bir ilaç olmaktan çıkmış,alım-satımı ya da kullanımı bir çok ülkede en ağır şekilde cezalandırılan lanetli bir maddeye dönüşmüştü.

Özellikle eroin maddesi ile ilgili olarak sinema ve televizyonlarda izlediğimiz film sahnelerinde polisin yakaladığı maddeyi tadarak hangi madde olduğuna karar verdiğine dair sahnelerle sıkça karşılaşırız.Oysaki bu maddelerin ne kadar tehlikeli olduğuna yukarıda değinmiştik.Bu nedeni belli olmayan gizli propaganda yöntemi zehir tacirleri tarafından gençlerimizi zehirlemek amacıyla sıkça kullanılmakta "bir kereden birsey olmaz filmlerde görmüyormusun polisler bile yakaladıklarında tadına bakıyorlar" şeklinde telkinde bulunarak bir kere bile denendiğinde bağımlılık yapma ihtimali yüksek olan bu maddeleri gençlerimize vermektedirler.Unutulmamalıdır ki polisler yakalanan maddenin çeşidini kimyasal tahliller yardımıyla tespit etmektedirler.

ECSTASY
NEDİR?
Ecstasy, kimyasal adıyla MDMA (3, 4-metilendioksimetamfetamin), ağızdan alınan bir haptır. Haplar değişik şekil ve markalarda mevcuttur. Bazı durumlarda MDMA toz halinde satılmaktadır. Hap şeklindedir ama asla yasal kullanımı yoktur, dolayısıyla denetim altında değildir. Genel bir kullanıcının bir "doz" içerisinde hangi maddeleri bulunduğunu bilmesi bu sebeple imkansızdır.

ETKİLERİ
Kullananlar kendilerini açılmış, rahatlamış, güzel, korkusuz, toleranslı ve etrafındaki insanlara bağlı olarak tanımlarlar. Ecstasy alındıktan yaklaşık 45 dakika sonra kullanıcılar etkisine girerler. Bu madde sinir hücresine girdikten sonra serotoninin bol miktarda salınımına neden olur ve serotonin üreten enzimleri engeller. Ecstasyinin en önemli etkisi kişiyi aktive etmesi ve bilinç değişikliklerine neden olmasıdır. Bu etkiler alınan doza ve kişinin içinde bulunduğu ruhsal duruma doğrudan bağlıdır. Alındıktan 20 ile 60 dakika içinde etki göstermeye başlar. İlk bir saat içinde en güçlü etkiyi yapar. Dört ile altı saat içinde bu etki sonlanır.
Ecstasy, beden ısısını ve kan basıncını artırır. Sıcak, havasız ortamlarda ve çok hareket sonrası beden ısısı ciddi boyutlara ulaşır. Ağızda kuruluk, dişlerde tatsız bir his algılanabilir.
Ecstasy, yönelim ve algı bozukluğu yaratır. Diğer insanlara karşı yakınlık hissi, kendini rahat hissetme, görsel algıda bozulmalara yol açmaktadır. Kişi kendini enerjik ve aldırmaz hisseder.

KULLANIM İŞARETLERİ
Ecstasy kullananların göz bebekleri genişler ve ışığa hassasiyet artar. Çeneyi sıkma ve diş gıcırdatma gözlemlenebilir efektlerdendir. Duyum artar ve kullanıcılar çoğu zaman bunu dans etme isteği, konuşma ve dokunarak ile gösterir. Kullanıcılar çoğu zaman abartılı şevkat hareketleri gösterebilir.

RİSK
Bazı kullanıcılar tecrübeden sonra 48 saate kadar kendilerini depresif hissettiklerini belirtmektedir. Uzun süreli kullanımda etkilere ulaşmak daha zorlaşabilir. Sahte iyi oluş halini yakalama veya ulaşma ihtiyacı olabilir, bu da doz artımına ve daha sık kullanıma sebep verebilir. Kullanımdaki artışla beraber kullanıcılar sık sık kendilerini yorgun hisseder, çeneleri ağrır ve mutlulukları azalır. Depresyondan ve tükenmeden kaçınmak isteyenler hem dozda hem de kullanım sıklığında artırma geliştirirler.

Çok sayıda ters etkileme olduğu bildirilse de vücut ısısındaki tehlikeli derecede artış Ecstasy'nin bilinen yaygın tehlikelerinden biridir. Vücut ısısının artması sıcak ve genellikle havasız ortamlarda uzun süre dans etmekten, vücuttaki sıvı miktarının azalması gerçekleşir. Ölüm; aşırı dozdan görülmekle birlikte, genellikle vücut ısısının artması, su ihtiyacı yada diğer bir uyuşturucu madde ile karıştırma ile bağlantılıdır.

Ecstasy’nin uzun zamanlı etkileri halen araştırma altındadır. Bazı araştırmacılar uzun süreli kullanımların kalıcı beyin hasarlarına yol açabileceği değerlendirilmektedir. Bazı çalışmalar Ecstasyinin vücuttaki seratonin ve dopamin seviyelerini etkilediğini göstermektedir fakat bunun uzun süreli etkilerinin ne olabileceği halen açık değildir. Ecstasy kalbin ritim bozukluğuna sebep olabilir ve hipertansiyon ve kalp hastalıklarının tetikleyicisi olabilmektedir. Extacy kullananların %92’si diğer zararlı ve bağımlılık yapıcı maddeleri de kullanmaktadırlar.


KOKAİN
NEDİR?
Kokain Güney Amerikada yetişen koka bitkisinin yapraklarından elde edilir. Bölgedeki birçok yerli kabile halen hafif, uyarıcı bir etki amacıyla koka yaprakları çiğnemektedir. Bilim adamları kokaini bitkinin yapraklarından 1860 yılından kısa bir süre önce elde etmişlerdir.
Kokain hidroklorid (HCL) acı tatlı, beyaz, ince bir tozdur.Burundan çekildiğinde veya enjekte edildiğinde uyuşturur. "Crack" kokainin sigara gibi içilebilir küçük parçalar yada "kayalar" halindeki formuna verilen addır. Crack kokain HCL'nin amonyak veya sodyum bicarbonat (pişirme sodası) ve su ile karıştırılması ve ısıtılarak kokain alkoloidin "baz" karışımın tuzu (hidroklorid) ortaya çıkarılması sonucunda elde edilir. Bu işlem uyuşturucunun gerektiği gibi yanmasını ve daha fazla kokain içeren dumanın elde edilmesini sağlar. "Crack" Tanımı karışımın yakılarak içildiğinde çıkan kırılma seslerinden ortaya çıkmıştır.

KULLANIM İŞARETLERİ
Kokain veya crack kullanan bir kimse normal bir insandan daha enerjik gözükür, konuşur, sürekli kıpırdanır, ve normalden daha fazla çenesini sıkar. Aynı zamanda tetikte olurlar ve hep etraflarına bakarlar. Ortak fiziksel etkiler ağız kuruması, terleme, uyku ve iştah kaybıdır. Bunlarla beraber kalp atışı ve tansiyon da artar.
Sürekli kullanım davranış bozuklukları, rahatsızlık, paranoya ve hatta halüsinasyonlara yol açabilir. Bu efektler uyuşturucu vücuttan çıkana kadar yavaş yavaş azalır. Ağır kokain/crack kullanımının sonradan beliren etkileri kilo kaybı, depresyon, ve bitkinliktir.

RİSKLERİ
Felç, kalp krizi, ani krizler rapor edilmiş ortaya çıkan durumlardır. Kalp hastası olan kişiler yüksek risk altındadır. Kokain / Crack maddesinin kronik, ağır kullanımı kilo kaybı, cinsel problemler, tutarsız düşünme, aşırı değişken ruh hali, paranoya, saldırganlık ve psikoz gibi şikayetler doğurabilir. Bir çok bu gibi kullanıcı fiziksel olarak tükenmiş, olur böylece hastalıklara karşı savunmasızdırlar yani bağışıklık sistemleri zayıflamış insanlardır.

Kokainin buruna sürekli çekilmesi burun zarlarının hasar görmesine sebep olur. Kokain/Crack'in yakılarak içilmesi ciğerlere hasar verir ve hızla artan emme kapasitesiyle birlikte daha fazla kullanıma neden olur. Kokainin enjekte edilmesinin bir çok ciddi riski vardır. Kokainin kan sistemine karışmasına ek olarak, enjektör veya diğer enjeksiyon araçları paylaşıldığında kullanıcılar HIV enfeksiyonu/AIDS ve/veya Hepatit B ve C virüslerine karşı savunmasız hale gelirler

Yüksek doz alındığında epileptik nöbetler, beyin ve kalp damarlarında tıkanıklık, kalp ritminde bozulmalar, solunum durması ile ölüm meydana gelebilir.
Çeşitli algı bozuklukları meydana gelir. En sık görülen dokunma varsanılarıdır, renkli ve hareketli görme de ortaya çıkabilir.
Derisi altında böceklerin yürüdüğünü sanan kokain kullanıcıları kendisine zarar verebilir


kaynak
Son düzenleyen Safi; 25 Mart 2016 23:25
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Aralık 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BAĞIMLILIK
Bağımlılık, kişinin kullandığı madde üstünde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır. Madde bağımlılığı, günümüzde hemen hemen bütün dünyayı saran ve etkisini gittikçe arttıran sosyal ve tıbbi bir problemdir. Toplumlar madde bağımlılığını geleneksel olarak ahlaki ve yasal bir problem olarak görmüşler ve bu problemi bağımlı olan (örneğin alkolik) kişinin kendi sorumluluğu ya da şanssızlığı olarak değerlendirmişlerdir. Ayrıca tıp çevrelerine de madde bağımlılığının etkin tedavisinin olmadığı şeklinde bir ön yargı yerleşmiştir. Oysa artık günümüzde modern anlayışa sahip toplumlar bilimsel verilere dayanarak bağımlılığı, biyofizyolojik temelleri olan kronik tekrarlayıcı bir tıbbi hastalık olarak görmektedirler.
Sadece bireyi değil bütün toplumu hem ekonomik hem de sosyal açıdan giderek daha fazla etkileyen bu probleme biyopsikososyal çözümler bulunması gerekiyor. Bu hizmetin geliştirilmesi ve sunulmasında tıp mesleği merkezi bir rol oynamaktadır. Bir çok araştırma göstermiştir ki madde bağımlılığının tedavisi en az şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi diğer kronik hastalıkların tedavileri kadar başarılıdır ve bu tedavi için yapılan harcama, madde kullanımının yol açtığı büyük ekonomik ve sosyal kayıpların yanında çok küçüktür.

Bağımlılık yapan maddeler nelerdir?

• Alkol
• Sigara
• Esrar (Cannabis)
• Uçucu Maddeler
• Nitrit inhalanlar(Poppers)
• Eroin
• Morfin
• Ketamin
• Meskalin (kaktüs)
• ****mfetamin
• Steroidler
• Kokain
• Ecstasy
• Rohypnol (Roche)
• LSD
• GHB
• Ice (Amfetaminin saf bir biçimidir)
• Crack
• Fensiklidin (PCP)
• Ritalin
• Mantar (Psylocibin)
• İnternet ve bilgisayar

Bağımlılık yavaş yavaş, sinsice gelişir. Kişi genelde bağımlı olduğunun farkına varmaz.

Bağımlılık kriterleri (ölçütleri) nelerdir?

Bağımlılığın çeşitli ölçütleri vardır. Buna göre aşağıda yer alanlardan sadece üçü bağımlılık tanısı koymak için yeterlidir.

1. Madde kesildiğinde ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması.
2. Madde kullanımını denetlemek ya da bırakmak için yapılan ama boşa çıkan sürekli çabalar.
3. Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcamak.
4. Madde kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması.
5. Maddenin tasarlandığından daha uzun ve yüksek miktarlarda alınması.
6. Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımını sürdürmek.

Nasıl bağımlı olunur?

Herkes bağımlı olabilir. Madde kullanımı kişinin biyolojik yapısında zamanla değişikliklere yol açar ve ara sıra da olsa kullanan kişinin bundan kaçınması mümkün değildir. Kişiler ilk başta ‘’Ben kontrol edebilirim” düşüncesiyle başlar, daha sonra bağımlı hale gelir. İnsanlar madde kullanımına genelde ara sıra kullanarak başlarlar. İlerleyen dönemlerde daha önceki yaşadıkları etkiyi elde etmek için her seferinde kullandıkları miktarı arttırmak durumunda kalır. Bu durum madde talebinin artması anlamına gelir ki bu da bağımlılığa götüren yoldur. Aralıklı da olsa uzun süre kullanım mutlaka bireyin ruhsal ve kimyasal yapısında değişikliklere yol açar.

Fiziksel ve ruhsal bağımlılık

Bağımlılık uzun zaman ruhsal ve fiziksel bağımlılık olarak ikiye ayrılmıştır: Fiziksel bağımlılık; maddenin varlığına karşı duyulan fizyolojik bir istektir. Beden uyuşturucu maddeye karşı uyum geliştirir. Madde alınmadığı zaman ortaya bazı belirtiler çıkar. Çünkü bedenin bulduğu fizyolojik uyum bozulmuştur. Kendini yeni duruma göre ayarlamak zorundadır. İşte bu dönemde belirtiler gözlenir. Ruhsal bağımlılık; alışkanlık, itiyat gibi diğer bazı terimler ile de açıklanır. Kişinin duygusal ya da kişilik yapısı gereği, gereksinimlerini karşılamak amacı ile o maddeye düşkünlüğü biçiminde tanımlanabilir. Ruhsal bağımlılıkta madde alındığında doyum, rahatlama ve haz meydana gelir.
Ancak günümüzde bu iki tanım birbirinden ayrılmamaktadır. Çünkü kişide hem ruhsal, hem de fiziksel bağımlılık aynı anda görülebilir. Pratikte de bunun bir yararı yoktur. Fiziksel bağımlılık kısa bir süre içinde sonlanabilir. Ancak asıl sorun ruhsal bağımlılığın sonlandırılmasıdır. Bu daha uzun bir süreç ve çaba gerektiren bir durumdur.

Bağımlılık kontrol edilebilir mi?

Bağımlı olan kişilerin büyük çoğunluğu “kontrol edebileceği” inancı ile madde kullanmaya başlamıştır. Hiçbir zaman bağımlı olabileceğini düşünmemiştir. Amaç ara sıra kullanmaktır. Ancak sonuçta kişi bağımlı hale gelir. Çünkü bağımlılık madde kullanımının kaçınılmaz sonucudur. Kişi bağımlı olduğunun farkına varamaz. Farkına vardığı zaman ise çok geçtir.

Kaç kez madde kullanınca bağımlı olunur?

İnsanda madde kullanmaya başladıktan ne kadar sonra bağımlılık gelişeceğine ilişkin yeterli veri elimizde yoktur. Bağımlılık gelişme riski kullanılan madde cinsine, maddenin saflığına, kullanılan kişinin fiziksel ve ruhsal yapısına göre değişir. Bağımlılık yapan maddelerin psikolojik etkileri çok yoğundur. Bu nedenle bir kez kullanım bile sorun yaratabilir. Örneğin kokain bir kez kullanıldıktan ve etkisi geçtikten sonra 15-16 saat süre ile istenmeyen ruhsal etkilere neden olur. Katkı maddeleri ile fazla karıştırılmamış eroin, ilk kullanımdan sonra bile bağımlılık yapabilir. Bu nedenle bu maddelerin bir kez kullanılması bile sakıncalı yaratır ve bağımlılık riski vardır.

Bağımlılık iyileşmez, düzelir!

İnsan bir kez bağımlı oldu mu artık bir daha tam olarak bu bağımlılıktan kurtulamaz. Ancak bu demek değildir ki, bağımlılık düzelmez. Bağımlılık düzelir ancak iyileşmez. Kişi madde kullanmadığı sürece iyidir, bir sorunu yoktur. Ancak madde kullandığı andan itibaren bağımlılık sorunu derhal canlanır ve her şey yeniden başlar. Örneğin alkol bağımlıları düzeldikten sonra her zaman arada sırada bir içmenin hayali ile yaşarlar. Ancak bu hayalin gerçekleşmesi mümkün değildir. Çünkü bir kez alkol aldıktan sonra kısa bir süre içinde gene bütün gün içmeye başlarlar.


Bağımlılıkla ilgili risk faktörleri nelerdir?

Aile ile ilgili risk faktörleri
1. Anne ve baba desteğinin az olması
2. Anne ya da babada alkol kullanımı
3. Anne ve babanın, gencin alkol kullanımına fazla toleranslı bir tutum içinde olması
4. Anne ve babanın çocuk ile ilişkilerinin kalitesi (ayrılan vaktin uzunluğundan çok, bu vaktin nasıl değerlendirildiği önemlidir)
5. Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına, diğerinin izin vermesi ya da farklı zamanlarda aynı ebeveyin farklı tutumlar sergilemesi)
6. Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği
7. Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metodu olarak kullanılması
8. Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
9. Çocuğun okuldan sonra kendi kendine bakması

Sosyal risk faktörleri
1. Yaşam stresleri (göç, işsizlik gibi)
2. Alkol kullanan arkadaş gurupları içinde olmak
3. Düşük sosyoekonomik düzey
4. Okul dönemi içinde çalışma
5. Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama

Kişilikle ilgili risk faktörleri
1. Davranış bozuklukları
2. Sosyal değerlere yabancılık
3. Heyecanlı, dürtüsel, asi, kötümser kişilik yapıları
4. Agresif kişilik yapısı
5. Dışarıdan kolay etkilenme
6. Baş etme mekanizmalarının kötü olması
7. Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
8. Kendine güvenin az olması
9. Girişkenliğin az olması

Genetik faktörler
Özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Alkolizme yatkınlık, alkole dayanıklılık şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.

Bedensel etkiler
1. Mide ülseri ve gastrit
2. Karaciğerde büyüme, yağlanma ve siroz
3. Damar sertliği ve yüksek tansiyon(sadece çok düşük miktarlarda kanın damarlarında genişleme etkisine yol açar)
4. Beslenme bozukluğu
5. Kaslarda zayıflama
6. Sinir hücrelerinde harabiyet

Ruhsal etkiler
1. Uykusuzluk
2. Depresyon
3. Cinsel işlev bozuklukları (sertleşme sorunu, boşalma gecikmesi ve ya engellenmesi. Alkol sadece utanma duygusunu kaldırdığı için cinsel olarak daha rahat davranmayı sağlar)
4. Bunama
5. Bağımlılık

Komplikasyonlar
Sosyal: Boşanma, terk edilme, iş sorunları, devamsızlık, ev-iş-trafik kazaları, adli problemler.

Yoksunluk: Kişi alkol almayı bıraktığında yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtiler aşırı terleme, titreme, nabzın 100’ün üstüne çıkması, uykusuzluk, bulantı, kusma, alkolü bıraktıktan sonraki 1-2 gün içinde halüsinasyonlar, epileptik nöbetler, anksiyete, psikomotor ajitasyon şeklinde seyreder. Uzun süre fazla miktarda alkol alan kişilerde alkolü kestikten 2-3 gün sonra ortaya çıkabilen, Deliryum Tremens denilen ve ölüm riski taşıyan bir tablo oluşabilir. Bilinç ve konsantrasyon bozukluğu, görsel halüsinasyonlar (gerçekte var olmayan şeylerin görülmesi), bulunduğu zamanı ve yeri karıştırma ile kendini belli eder. Hızlı başlayıp dalgalı bir seyir gösterir.

En sık eşlik eden psikiyatrik bozukluklar
Majör Depresyon: Alkol bağımlılarının %30-50’sinde görülür.
Anksiyete bozuklukları: %30 sıklıktadır. Erkeklerde sosyal fobi, Kadınlarda agorofobi sıktır.
İki uçlu duygudurum bozukluğu (manik depresif vb).
Diğer madde bağımlılıkları: Başta sigara olmak üzere esrar gibi.
Kişilik Bozuklukları: Antisosyal ve sınırda kişilik bozuklukları.

Sonuçlar
Kronik alkolizmin, fiziksel ve psikolojik olumsuz etkileri çok fazladır. Sürekli içki içen kişilerde çoğunlukla, karaciğer tahribi, kardiyomiyopati (kalp büyümesi), anemi (kansızlık), yüksek tansiyon, trombositopeni (pıhtılaşma sağlayan hücrelerde azalma), miyopati (kas yıkımı), kanser, teratojenite (anne karnındaki bebekte anormallikler), pankreas iltihabı, zatüre, merkezi sinir sistemi bozuklukları, bunama gibi sorunlar görülür. Alkol kullanımına bağlı diğer rahatsızlıklar ise iştah kaybı, vitamin yetersizliği, enfeksiyon, iktidarsızlık ve sindirim bozukluğudur. Alkol bağımlılarının %30-50’sinde majör depresyon görülür. Anksiyete bozuklukları, erkeklerde sosyal fobi, kadınlarda agorafobi sıktır. İki uçlu duygu durum bozukluğu (manik depresif) da gözlemlenir. Başta sigara ve esrar olmak üzere diğer uyuşturucu madde bağımlılıkları ve kişilik bozuklukları (antisosyal ya da sınırda kişilik bozuklukları) ortaya çıkmaktadır. Alkol tüketimi ne kadar artarsa ölümcül hastalık riski de o kadar artar. Alkoliklerde, genç yaşta ölüm oranı hiç de azımsanmayacak kadar yüksektir.

Benzer Konular

1 Aralık 2013 / DOKTOR Soru-Cevap
12 Temmuz 2014 / Misafir Cevaplanmış
29 Ocak 2014 / lol ustası Cevaplanmış
23 Kasım 2012 / Misafir Arşive Kaldırılan Konular