Arama

Romatizma

Güncelleme: 9 Ağustos 2012 Gösterim: 24.320 Cevap: 6
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Romatizma Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.


Vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kaslar, kemikler, eklemler ve bu yapıları birleştiren bağlarda ön planda ağrı ve hareket kısıtlılığına bazen de şişlik ve şekil bozukluğuna neden olan hastalıklara genel olarak romatizma adı verilmektedir.

romatizma
Romatizma tek bir hastalık değildir. 200'e yakın hastalık bu sınıfa girer.İltihaplı romatizmalar (Romatoid artrit, Still Hastalığı, Sistemik Lupus Eritematozis, Skleroderma, Polimiyozit, Dermatomyozit, Behçet hastalığı ve diğer vaskülitler, Spondilitle birlikte olan artritler) Kuru romatizmalar (Dejeneratif eklem hastalığı), Mikrobik ajanlara bağlı olanlar, Metabololik ve endokrin hastalıklara bağlı olanlar, Tümörlerle beraber olan romatizmal hastalıklar, Sinir sistemi hastalıkları, Eklem dışı romatizmalar(yumuşak doku romatizmaları) ve sınıflandırılamayanlar. Eklem romatizmaları; osteoartrit (kireçlenme), romatoid artrit(iltihaplı eklem romatizması), yumuşak doku romatizmaları (fibromiyalji, MAS, bel sırt ve boyun ağrısı ) bunlar arasında en sık görülenleridir. Kalıtsal özellikler (genetik yatkınlık) bazılarında önem taşır.
Romatizmal hastalıklar genel olarak kadınlarda daha sık görülmekte ve yaş ilerledikçe sıklığı artmaktadır. Bununla birlikte erkeklerde daha sık görülen (gut, ankilozan spondilit) ya da ön planda gençlerde görülen (sistemik lupus eritematozus, ankilozan spondilit) hastalıklar da vardır. Romatizmal hastalıklar çocukluk çağında da görülebilir.
Romatolojik hastanın en sık yakınmaları ağrı, halsizlik, yorgunluk ve tutukluktur. Bu ağrı eklem veya eklem dışında olabilir. Hastalıklı eklemde ağrı uzun süren hareketsizliği izleyen devrelerde daha belirgin olarak hissedilir. Bu bakımdan sabahları hastalar eklemlerini çok zorlukla hareket ettirirler. Sabah sertliği de denen bu olayın süresi hastalığın tanısında çok önemlidir. 15 dakikadan az süren sabah sertliği normal insanlarda da özellikle ileri yaşlarda görülebilir.
Eklemde olduğu zaman iltihap belirtileri ile beraberdir( şişme, kızarıklık gibi) (artrit), veya sadece ağrı vardır (artralji). Uzun süren artritler eklemlerde şekil bozukluğuna ve eklemin hiç hareket edememesine yol açabilirler. Eklemlerin yapısının, özellikle kıkırdağın bozulması (dejenerasyon) ile seyreden ve halk arasında kireçlenme olarak da adlandırılan osteoartrit (artroz) en sık görülen eklem hastalığıdır. En çok diz ve kalça eklemlerini etkiler, çok sayıda eklemi tutması nadirdir. Genellikle kırk yaşından sonra görülür. Bu hastalıkta ağrı genellikle hareket sonrasında ortaya çıkar, sabah yoktur. Bir çok hasta kendini kuru ve sıcak günlerde daha iyi, soğuk ve rutubetli günlerde daha kötü hisseder.
Bazı iltihaplı romatizmal hastalıklar kas-iskelet sistemi dışında derimizi (kızarıklık, döküntü), iç organlarımızı (akciğer, böbrek, beyin vb.) etkileyebilir. Romatizmal hastalıklarla beraber olabilen eklem dışı şikayetler ise şunlardır: Zayıflama, iştah kaybı, ateş, göz yakınması(kırmızılık, kaşınma, bulanık görme), karın ağrısı, ishal (özellikle kanlı), yan ağrısı, göğüs ağrısı, saç dökülmesi, güneş ışığına aşırı duyarlılık, deri döküntüsü, kuru ağız ve göz, ağız içi yara ve aft, bel ve sırt ağrısı, topuk ağrısı olabilir.
Eklemlerde bulunan zarın (sinovya) ve daha sonra eklemin iltihaplanmasının ön planda görüldüğü romatoid artrit yıllar içinde eklemlerin tahrip olmasına yol açabilen, sık görülen, müzmin bir hastalıktır. Çok sayıda eklemde iltihap görülür. Tüm vücudu etkileyen (sistemik) ve iç organları da tutabilen bir hastalıktır. Erken teşhis edilmesi ve uzun süre ilaçlarla tedavi edilmesi gerekmektedir.
Omurga ve leğen kemiği eklemlerini tutan müzmin romatizma hastalığı ise ankilozan spondilit adını alır. Genç erkeklerde daha sık görülür. Tedavi edilmemesi omurga hareketlerinde kısıtlanmaya yol açabilir.
Romatizmal hastalıklar vücudun her bölümündeki eklem kas damar ve sinir dokularını tutabilir. Baş, boyun, sırt, bel ve diğer eklemlerin ağrı ve tutukluklarının da kökeninde büyük bir olasılıkla önemli bir romatizma başlangıcı vardır.
Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 14:12
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
9 Kasım 2007       Mesaj #2
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
sle

Sponsorlu Bağlantılar
Tam adı sistemik lupus eritematozus olan bu hastalık büyük ölçüde 15-40 yaş arasındaki kadınlarda görülür. Lupusluların yüzde 85’i kadındır. Hastalığın nedeni henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Lupus tıpkı romatoit artrit gibi bir bağışıklık sistemi bozukluğu hastalığıdır. Bazen başka sebeplerle alınan ilaçlar lupus belirtilerine yol açar. Bu ilaçlar arasında klorpromazin, hidralazin, izoniyazit, metildopa, prokainamit ve kinidin sayılabilir.

En yaygın belirti hastaların %90’ında görülen eklem ağrılarıdır. Hastaların bir kısmında akciğer zarında, böbreklerde, kalpte yada beyinde iltihaplanmalar ortaya çıkar ve bu biçimiyle lupus öldürücü bile olabilir. Hastalığın şiddeti kişiden kişiye büyük değişkenlik gösterir. Bazı vakalar önemsiz, bazıları ciddidir. Lupus en büyük hasarı böbrekler üzerinde yapar.
Lupusun tedavisinde kullanılan ilaçların çok ciddi yan etkileri vardır. Hastalığın geriletilmesinin vereceği faydanın yanında tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri hasta ve tedavi ekibini uğraştırabilir.

Belirtiler :
En yaygın belirti eklem ağrısıdır; ama ateşe ve döküntülere de sık rastlanır. Lupusa yakalananların yaklaşık yarısında yanaklardan buruna doğru kelebek biçiminde tipik bir döküntü görülür. Bu döküntü güneşte kalmaya bağlı olarak ortaya çıkabilir. Diğer belirtiler arasında halsizlik, kilo kaybı, isteksizlik ve iştah kaybı sayılabilir. Hafif seyreden nispeten zararsız lu****a tedavi gerekmeyebilir ya da küçük müdahaleler yeterli olabilir. Saç dökülmesi de sık görülür ve bazı hastalarda yara yada döküntü gelişebilir. Kalpte, akciğerde ve karnı saran zarlarda iltihaplanmalar olabilir. Kalp zarında iltihaplanma tedavi edilmezse, kalp yetersizliği gelişebilir. Konjunktivit, ışığa hassasiyet ve bulanık görme gibi göz sorunları da ortaya çıkabilir. Lupuslu bazı hastalarda kalın bağırsak sorunları, ayrıca psikoz, havale, inme ve halüsinasyon gibi nörolojik sorunlarla karşılaşılabilir. Böbrek yetmezliği lupusun en önemli komplikasyonudur.

Nasıl teşhis edilir?
Lupus teşhisi koymak bazen güç olabilir. Doktor antinükleer antikorların bulunup bulunmadığını saptamak için bir kan tahlili isteyecektir. Bu antikorlar hemen her zaman lupusun göstergesidir (ama lupus bulunmayan kişilerin yüzde 1-5’inde de aynı antikorlar saptandığından, testin dikkatle yorumlanması gerekir). Yapılabilecek diğer tahliller arasında hemoglobin, akyuvar ve trombosit düzeylerindeki düşmeyi belirlemeye yönelik kan sayımı, anti-DNA ve anti-Sm, ayrıca idrar tahlili ve böbrek fonksiyon testleri sayılabilir. Döküntü, ışığı duyarlılık, ağızda ülser ve eklem iltihabı gibi 11 ölçütten dördünün ya da fazlasının saptandığı kişiler muhtemelen lupusludur.

Tedavi nasıldır?
Lupus vücudun değişik sistemlerini etkileyebilir ve değişik şiddetlerde ortaya çıkabilir;bu sebeple tedavi de duruma göre değişir. Nispeten hafif lu****a tedaviye pek gerek yoktur. Deri güneşten dikkatle korunmalı yada gerektiğinde kortikosteroit içeren ilaçlar sürülmelidir. Dinlenme ve NSAID’ler eklem ağrısını gidermek için yeterli olabilir. Az yağlı ve tuzlu beslenme de yararlıdır. Sigara lupusun etkilediği kan damarlarında iltihabı artırdığından özellikle zararlıdır. Ayrıca düzenli egzersiz yaparak eklemlerin ve kasların çalışması sağlanalıdır.
Döküntü yada daha ciddi eklem sorunları varsa, sıtma ilaçları ve kortikosteroitler gerekebilir. Lupus hayati organları (böbrek, kalp, akciğerler, beyin) etkilenmişse, kortizon tedavisi, bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavi ve hidroksiklorokin tedavisi gerekebilir. Bütün bu tedavilere rağmen lupus tedavisi zor bir hastalıktır. Birçok hasta da ciddi iç organ tutulmasına bağlı olarak hayatı tehdit edici tablolar ortaya çıkabilir.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
9 Kasım 2007       Mesaj #3
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
R O M A T İ Z M A
Umumiyetle eklem, kas ve sinir sistemini etkileyen hastalıklara romatizma denir. Romatizma ağrıları, vücudun her tarafında görülebilir. Halk arasında, romatizma ağrılarına yel denir. Şişmanlık, hormon dengesizliği, karaciğer yetersizliği, beslenme dengesizliği, mide ve bağırsak bozuklukları, çürük dişler, sinüzit, bademcik iltihapları ve yaşlılık romatizmayı hazırlayan nedenlerin başında gelir. Ayrıca, soğuk ve rutubet de çok önemli rol oynar. Romatizmalı yerlerde ağrı, yanma veya üşütme ve şişlikler görülür. Ağrı bazen dayanılmaz dereceye varır. Hareket etmekte de güçlük çekilir. Tedavi edilmezse, kalp kapağı hastalığı veya bir başka hastalığa neden olur. 3 çeşit romatizma vardır: - Akut eklem romatizması, - Romatoid artrit, - Dejeneratif romatizma.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Kasım 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Romatizma Nedir?
Vikipedi & MsXLabs.Org
Romatizma kelimesi, Yunanca ’’rheuma’’ kökünden gelir. Bu kelime herhangi bir vücut sıvısının akışını, kanın yürümesini ifade eder. Romatizma, kemikleri, eklemleri, eklem çevresi dokuları, hatta sinir köklerini etkileyen bütün hastalıkları adlandırmak için kullanılır. Bir başka deyişle, kaslarda ve özellikle eklemlerde kendini gösteren ağrılı hastalıkların genel adıdır.

Ağrı, tüm vücutta mevcut özgül alıcıları, yani ağrı ve acı alıcılarını uyarmanın bir sonucudur. Bu uyarımın iki kaynağı olabilir: ağrı alıcılarının gerilmesi, uzaması veya sıkışmasıyla meydana gelen mekanik uyarı ve iltihap aracıları yoluyla, bir iltihap esnasında ortaya çıkan kimyasal uyarı. Belirli sürelerle tekrarlanan, hareket edince artan ve dinlenince yatışan mekanik ağrılarla (artoz ağrıları), iltihabın ilerlemesine bağlı olarak gece şiddetlenen, sabahları da bir kasılmayla birlikte hissedilen (iltihabı ağrıları) birbirinden ayırmak gerekir.
Romatizmal hastalıkları sınıflandırmak uzun ve çapraşık bir iştir; çünkü çoğu basit bir etyoloji göstermediği gibi lezyonların yapısı da kesin bir özellik taşımaz.

artritveromatizmaromatoov5



Toplumda en çok görülen romatizma türleri

  • Osteoartrit
  • Romatoid artrit
  • Yumaşak doku romatizmaları (fibromiyalji, boyun ağrısı, bel ağrısı)
  • Osteoporoz
  • Akut eklem romatizması
  • Spondiloartrit
Romatizma hastalığının önemli bir bölümünün kesin nedeni bilinmemektedir. Genetik yatkınlık bazılarında önem taşır (ailede kalıtsal romatizma öyküsü). Bunun dışında eklemlerde yükü artıran şişmanlık ya da damar yapısını bozan sigara kullanımı ve alkol gibi dış etkenlerin engellenmesi de romatizmalı hastalar için yararlıdır.
Bazı romatizmal hastalıklar: kalp, akciğer, böbrek beyin vb. gibi iç organları da etkileyebilirler. Çoğunlukla bulaşıcı mikrobik değillerdir.
Romatizma hastalığı her yaşta görülebilir. O yüzden bir yaşlılık hastalığı olarak düşünülmemelidir. Romatizmal hastalıklar genel olarak kadınlarda daha sık görülmektedir. Bununla birlikte erkeklerde daha sık görülen (spondiloartritler, gut, sistematik lupuz eritematouzus) gibi hastalıklar da vardır.

Tedavisi

saglikim8


Bütün hastalıklarda olduğu gibi romatizmal hastalıklarda da en uygun tedavinin yapılabilmesi için erken teşhis ve tanı çok önemlidir. Çoğunlukla erken dönemde teşhisi zor olmakla birlikte, bir romotoloğun gözetiminde hastalığın gidişatı gözlemlenerek doğru karara varılmalıdır. Çünkü belirli zamanlarda romatizmal hastalıklar değişiklik gösterebilmektedir. Bu nedenle teşhisi ve tanısı zaman alabilmektedir.
Romatizmal hastalıkların bir bölümünde hastalık müzmin bir şekilde sürebilir. Bu durumda tedavinin uzun süreceği ve verilen ilaçların hekim kontrolünde devam ettirilmesi gerekmektedir. Yapılan tedaviler hastalığı tam olarak iyileştirmese de günlük yaşamınızı ağrısız ve rahat olmasını sağlamayı amaçlamaktadır.

Bu hastalıkları kavramak için, hareket sisteminin (iskelet, eklemler ve eklem çevresi yapılar) anatomisini tanımak gereklidir. Bilgisayarlı tomografi, nükleer manyetik rezonans gibi yeni inceleme yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla romotolojik hastalıkların teşhisinde büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Aynı zamanda, genel ve yerel olarak yapılan romotolojik tedavilerin etkinliği de önemli ölçüde artmıştır. Son yıllarda geliştirilen ilaçlar, uygulanan tedavilerin büyük ölçüde olumlu bir şekilde sonuçlar vermesini sağlamıştır.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
17 Kasım 2008       Mesaj #5
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Iltihapli Romatizma Tedavisinde Temel Etkili - Eklem Hasarini Önleyen - Ilaclar

Iltihapli Romatizma Tedavisinde Temel Etkili - Eklem Hasarini Önleyen - Ilaçlar Ingilizce Tip Literatüründe “Disease Modifying Drugs: DMARD” olarak yer almaktadir ve asagidaki metinde de bu ilaçlar grup olarak DMARD olarak adlandirilmistir.

Romatoid artrit (RA) ya da sistemik lupus eritematozus (SLE) gibi iltihapli romatizmal hastaliklara neden olan bagisiklik sistemi bozukluklarina etki ederek hastaligin ilerlemesini yavaslatan ya da durduran ilaçlara Temel Etkili Romatizma Ilaçlari (DMARD) adi verilmektedir.
Bu ilaçlar sadece artritin belirtilerini ortadan kaldirmakla kalmayip ayni zamanda hastaliga bagli gelisebilecek eklem hasarini da yavaslatir ya da durdururlar.
Çok sayida ve farkli yapida DMARD bulunmaktadir.
Anti-malaryal ilaçlar: Klorokin gibi Organ reddini önleyen ilaçlar: Siklosporin gibi Kemoterapi ilaçlari: Metotreksat, Imuran ve Siklofosfamid gibi.
Bu ilaçlarin bir kismi romatizma tedavisinden önce baska hastaliklarin tedavisinde kullanilmistir; örnegin iltihapli bagirsak hastaliklari, kanser hastaliklari ya da organ nakillerinde nakledilen organin vücut tarafindan reddedilmesinin önlenmesinde bagisiklik sistemini baskilayan ilaçlar olarak.
Ancak özellikle kemoterapi ilaçlari (Örnegin metotreksat ya da siklofosfamid) romatoid artrit gibi romatizma tedavisinde kullanildiklarinda dozlari, kanser tedavisine göre çok düsük olmakta ve kanser tedavisinde bilinen saç dökülmesi, agir kansizlik gibi agir yan etkiler, romatizmal hastaliklarin tedavisinde görülmemektedir.
Geçtigimiz yillar içerisinde romatizmal hastaliklar üzerinde yapilan arastirmalar ile daha az yan etkileri bulunan ve direkt olarak bagisiklik sistemi üzerinde etki gösteren yeni ilaçlarin gelistirilmesi saglanmistir. Bu ilaçlara biyolojik ajanlar (ilaçlar) ya da biyolojik yaniti degistiren ilaçlar adi verilmektedir. Bu yeni grup ilaçlar içerisinde Leflunamid, Infliximab, Etanercept, Adalumimab ve Kineret yer almaktadir.
Bu yazida özellikle geleneksel DMARD lar ele alinacaktir.
Metotreksat:
Metotreksat tablet formlari ve haftalik yapilan kas içi enjeksiyon formlari bulunan bir kemoterapi ilacidir. RA ve diger iltihapli romatizmal hastaliklarin tedavisinde kullanilan çok etkili bir ilaçtir. Düsük dozlarinda uzun yillar kullanimi hastalar tarafindan diger DMARD'lar ile karsilastirildiginda en fazla tercih edilen ilaçtir. Kullanimi uzun dönemde agir eklem hasarini yavaslatmaktadir. Düzenli kan ve idrar tetkileri ile güvenli olarak kullanilabilmektedir. Etkisinin baslamasi yavas olmaktadir. Hastalar sabah tutuklugunda azalma, sis ve agrili eklemlerinde hem sikayetlerin azalmasi hem de agrili eklem sayilarinin azalmasi gibi faydali etkilerini ilk iki, üç haftadan sonra hissetmeye baslamaktadirlar. Haftada bir kullanilan 10-20 mg dozlarda tedavide kullanilmaktadir. Tabletleri bulanti gibi yan etkiye neden oldugunda ilacin cilt alti ya da kas içerisine enjeksiyon yoluyla uygulamasi da yapilabilmektedir. Yan etkileri; bulanti, dengesizlik, geri dönüsü olan hafif saç dökülmesi, agiz da aftlar ve karaciger fonksiyonlarinda bozukluktur. Metotreksat kullanimi sirasinda gelisebilecek yan etkiler birlikte vitamin (Folik asit) kullanimi ile (1mg/gün ya da 5mg haftada bir gün) ile daha az ortaya çikmaktadir. Atilimi böbrekler üzerinden oldugundan, böbrek fonksiyonlari bozuk olan hastalarda dikkatli kullanilmalidir. Dogurganlik çaginda olan kadin hastalarin etkin bir dogum kontrol yöntemi uygulamalari ve hamilelik planlandigi dönemde ilacin kesilmesi ve ilaç kesildikten en az 3 – tercihen 6 ay – sonra hamilelik planlanmalidir. Metotreksat kullanan erkek hastalar ile ilgili veriler daha sinirlidir.
Leflunamid:
Leflunamid 10 ila 20 mg'lik tabletleri olan ve günde bir kez alinan bir ilaçtir. Vücutta etkin doza ulasmasi yavas oldugundan, iki ya da 3 gün boyunca hergün alinan 100 mg ile yükleme yapilmalidir. Yükleme dozundan sonra günde 10 ya da 20 mg ile tedaviye devam edilir. Leflunamid aç karnina ya da yemeklerle birlikte alinabilir.
Güncel arastirmalar leflunamid'e bagli olarak su yan etkilerin görülebilecegini göstermektedir: Deri döküntüsü, geri dönüsümlü hafif saç dökülmesi, karaciger testlerinde hafif bozulma, bulanti, ishal ve karin agrisi. Leflunamid alirken doktorunuz tarafindan periyodik olarak yapilan kan tahlillerinin degerlendirilmesi ilacin güvenli kullanimini saglamaktadir.
Leflunamid, karaciger hastaligi olanlarda, hamile ya da emziren kadinlarda ya da bagisiklik sistemi yetersizligi olanlarda kullanilmamalidir.
Dogumsal bozukluklara neden olabileceginden, leflunamid ile tedavi süresince hem kadin, hem de erkek hastalarin güvenilir bir dogum kontrol yöntemi uygulamalari gerekmektedir. Hamile kalmak isteyen ve ilaç kullanimi olan kadin hastalarin ilaç kullanimini birakmalari, kolestiramin adi verilen ilaci 11 gün boyunca kullanarak vücuttan ilacin atilimini saglamalari ve ardindan yapilacak kan tahlili ile ilacin atiliminin tamamlandigi tesbit edildikten sonra hamile kalmalari gerekmektedir. Çocuk sahibi olmayi planlayan erkek hastalar ile bilinenler daha azdir. Risk azaltimi için erkek hastalarin da kadinlardaki kolestiramin tedavisini uygulamalari yararli olacaktir.
Anti-malaryal ilaçlar (Sitma ilaçlari):
Klorokin sitmanin tedavisinde kullanilmaktadir. Sitma tedavisinde kullanilirken hastalarin eklem sikayetlerinde azalma gözlenmesi ile tesadüfen romatizmal hastaliklardaki faydali etkisi saptanmistir. Bagisiklik sistemini tam olarak bilinmeyen bir mekanizma ile düzenlemektedir .
Klorokin genellikle hafif romatizmal hastaliklarda diger ilaçlar ile birlikte kullanilmaktadir. Steroid (Kortizon) kullanan hastalarda steroide olan ihtiyacin azaltilmasini saglamaktadir. Sistemik lupus eritematozus (SLE) hastaliginda yüzdeki kelebek tarzi kizarik, halsizlik ve eklem agrisi gibi hastaligin hafif belirtilerinin tedavisinde de kullanilmaktadir.
Tablet formalari bulunmaktadir. Yan etkileri: Nadiren akyuvar sayisinda hafif düsme, idrarda hafif protein ya da kanama (ancak mikroskobik tetkiklerde saptanacak düsük düzeyde), bulanti ve deri döküntüleridir. Yüksek doz kullaniminda göz dibinde birikim meydana gelebilir. Genellikle hastanin fark edemedigi bu birikim nedeni ile ilaca baslamadan önce ve kullanirken de yillik olarak göz doktoru tarafindan göz dibi ve görme alani muayeneleri yapilmalidir.
Siklosporin:
Siklosporin kapsülleri, organ nakillerinden sonra nakil organin vücut tarafindan reddedilmesinin engellenmesi amaciyla kullanilmaktadir. Bagisiklik sisteminin nakil organda hasar olusturmasini engelleyici etkisi bulunmaktadir. Bu nedenle RA'da bagisiklik sisteminin eklemlerde hasar olusturmasini da engellemektedir. Yan etkileri; yüksek tansiyon, basagrisi, böbrek fonksiyon bozuklugu, bulanti, ishal ve mide yanmasidir.

Son düzenleyen asla_asla_deme; 30 Haziran 2010 12:51
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
19 Haziran 2012       Mesaj #6
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Romatizma

Tıp dilinde romatizma eklemlerle ilgili bir hastalığın adıdır, halk dilinde ise her ağrı romatizma olarak algılanır. Kol ve bacakların, boyun ve gövdenin duyarlılığı veya sertliği de romatizma olarak bilinir.

Romatizma ağrıları, eklemleri çevreleyen kemik, kas ve dokuların anormal durumlarından veya sinirlerin hastalanmasından ileri gelir. Bazen de ağrıyan yere uzak bir organın hastalığına bağlı bir belirti olarak ortaya çıkabilir.

Bitkiler yoluyla yapılan tedaviler, gerek eklem romatizmasında (romatoit artrit), gerekse kemiklerin şekillerini bozan başkaca durumlarda başarıyla uygulanır.

Tedavisi:
  • Rafine edilmemiş kristal tuz firında kızdırılarak, ıslak bir çuvala konur. Romatizma şikayeti olan yerlerin üzerine 5 dakika ara ile konur, kaldırılır. (Bu uygulamayla, bilhassa bel ve eklem ağrılarında iyi sonuçlar alınır.)
  • Yirmi beş diş sarımsak bir litre zeytinyağında ezildikten sonra, içine 50 gram tuz ilave edilir, daha sonra ateşte kaynatılır ve süzülür. Bununla ağrıyan yerler ovulur. Cilt üzerine bir tülbent arasına yerleştirilen kirli yün konularak yatılır. Uygulama, şifa bulana kadar her akşam tekrarlanır.
  • Kaynamakta olan yarım litre suya, 50 gram toz kako konur. Su, yarısı buharlaşıncaya kadar kaynatılır. Ardından yarım litre zeytinyağı eklenir ve kaynatma sürdürülür. Suyun geri kalan kısmı da bu haşlanınca, karışım tülbentten süzülür. Ağrıyan yerler, elde edilen yağla sabah akşam ovulur. Daha sonra ovulan bölgeye yünlü bir bez sarılarak yatılır.
  • Defne meyveleri ezilir. Ağrıyan yerler, elde edilen yağla sabah akşam ovulur, bölge yünle sarılır.
  • Bir avuç buğday kepeğiyle bir avuç kırmızı pul biber iyice karıştırıldıktan sonra, lapa haline gelene kadar suda pişirilir. Bu lapa, ağrıyan yer zeytinyağı ile silindikten sonra oraya sarılır.
  • Bir miktar çörek otu yağı ile, eşit miktarlardaki çitlembik ve hardal yağları karıştırılır, ağrıyan yerler ovulur. Daha sonra üzeri yünlü bir bezle sarılır.
  • Ağrıyan ve büküldüğünde çıtırdayarak ses çıkaran eklemler, balık yağı ile ovulur. Sonra da üzeri tülbent arasına konulmuş ve yıkanmamış yünle sarılarak yatılır.
  • Kara lahana yaprakları kızgın ütüden geçirilir. Zeytinyağı ile silinen ağrılı kısımlara sarılır. Üzeri yünlü bezle örtülür.
  • Zeytinyağı ile gazyağı yarı yarıya karıştırılarak ağrıyan yerler ovulur, üzeri yünle örtülür.
  • Bir kavanoza bir adet medüz (deniz anası) konulduktan sonra, üzeri örtülecek şekilde gazyağı ilave edilir. Güneşte sıkça çalkalanarak üç hafta bekletilir, ağrıyan yerler bu karışımla ovulur. Bölge üzerine yünlü bez örtülür.
  • Bir adet siyah turpla bir adet soğan rendelenerek bir kaba konur. Üzerleri örtülecek kadar bal ilave edilir, 2 – 3 gün bekletilir. Bu karışımdan yemeklerden önce birer kaşık yenir.
  • Ağrıyan yerlerin üzerine kekik yastıkları sarılarak yatılır. Ayrıca aç karna, günde üç defa bir çay bardağı kekik suyu içilir.

ŞİFALI BİTKİLERLE HASTALIKLARIN TEDAVİ YÖNTEMLERİ
  • Bir miktar keten tohumuyla, aynı miktarda hardal tohumu dövüldükten sonra, lapa haline gelinceye kadar suda kaynatılır. Ağrıyan yerler zeytinyağıyla silinir, lapa ile sarılır.
  • At kestanesi küçük parçalara ayrılır. Yarım litre zeytinyağına on adet konulduktan sonra, başka bir kapta kaynamakta olan suyun üzerine yerleştirilir. Su iyice kaynamaya başlayınca zeytinyağı indirilir ve süzülür. Ağrıyan yerler bu yağla ovulur.
  • 100 gr. Akırıkahra toz haline getirildikten sonra bir litre suda kaynatılır. Su buharlaşarak yarı seviyeye ininceye kadar kaynatma sürdürülür. Ardından suya yarım litre zeytinyağı eklenir ve kaynatma sürdürülür. Suyun geri kalan kısmı buharlaştıktan sonra, karışım tülbentten süzülür. Ağrıyan yerler, elde edilen yağla sabah akşam ovulur. (Bu yağ felce de etkilidir.)
  • Taze olarak toplanan yonca, papatya, ebegümeci ve çimen bitkileri, bez bir torbaya konur, ağzı kapatılır. (Toplamı 2 – 3 kg. olmalıdır.) Bu bitki karışımlı torba, kaynamakta olan on litre suyun içine atılıp yarım saat tutulur. Daha sonra torba çıkarılır, geride kalan su banyo küvetinde biriktirilen sıcak suya ilave edilir. Kaplıca tedavisinde olduğu gibi içinde yarım saat durulur. Bu uygulama haftada 2 – 3 defa tekrarlanır. (Bu banyo sinir sistemini yumuşatır, sinir ve romatizma ağrılarına iyi gelir. Kışın bu tedaviye, aynı bitki karışımlarının kurutulmuş olanlarıyla devam edilir.

In science we trust.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
9 Ağustos 2012       Mesaj #7
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Romatizma
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Kalpte, kaslarda ve özellikle de eklemlerde şişme ve ağrıma yaparak kendini belli eden hastalık. Çeşitli romatizma türleri vardır. Bunlar, değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Oynak yerlerde hiçbir rahatsızlık belirtisi göstermeden oluşan romatizmalar da vardır. Bünyenin, yorgunluğun, organ zedelenmelerinin, soğuk algınlığının, havadaki nem ve elektriğin romatizmaya yol açtığı söylenmektedir. Ağrıları çok şiddetlidir. Hasta, kollarını ve bacaklarını oynatamaz; çok terler, iştahsızdır, dili paslıdır. Tedavi edilmediğinde kalbin iç ve dış zarlarında iltihaplar yapabilir. Akciğer üzerindeki ince zarda da oluşarak zatülcenbe yol açar. Bazı romatizma çeşitlerinde ateş, baş ağrısı, uykusuzluk ve sayıklama görülür. Romatizmalı hastalara ılıca, kaplıca ve elektrik tedavileri iyi gelir. Kalbe dokunmuşsa, özel tedavi uygulanır. Son yıllarda kortizonlu ilâçlarla tedavi edilmeye çalışılmaktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

9 Şubat 2015 / Misafir Soru-Cevap
24 Mart 2011 / volkankız Sağlıklı Yaşam