Arama

Sedef Hastalığı (Psoriasis)

Güncelleme: 24 Temmuz 2016 Gösterim: 55.505 Cevap: 8
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
9 Eylül 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Sponsorlu Bağlantılar

Sedef Hastalığı (Psoriasis),

Ad:  psoriasis.jpg
Gösterim: 4166
Boyut:  46.8 KB

deri hastalıkları arasında dedikodusu en çok yapılanlarındandır. Halk arasında sürekli Sedef sohbetleri ve birbirlerine tedavi veya şifalı yerler ve bitkiler önermeler sık görülür. Sürekli gündemde oluşunun nedeni, bazen çok göz önüne çıkabilen ve göze batan belirtileri ve tedavisindeki zorluklardır. Sedef adını almasına neden olan tipik belirtileri; pembe - kırmızı, hafif kabarık bir zemin üzerinde yerleşik olan, beyaz, irice, parlak ve kuru kepeklerdir. Bu belirtiler 1 - 2 mm.den 30 - 40 cm.ye kadar büyüklükte, çok değişik şekillerde ve bir veya daha fazla sayıda olabilir. Ender olarak vücudun çok geniş alanlarını kaplayan tipleri de vardır. Çocuklarda daha az görülür. Tipik belirtiler daha çok gövde, kollar ve bacaklarda görülür ve bunlar doktor olmayanlar tarafından dahi çok kolayca tanınırlar. Saçlı deride, avuç içinde, ayak tabanında, büklüm yerlerinde yerleşenler ise mantar hastalığı, egzama ve benzeri başka hastalıkları çok taklit ederler ve bazen doktorlar dahi bunları ayırd edemeyebilirler. Ancak deri hastalıkları uzmanlarının bu konudaki deneyimleri tanı için yeterli olacaktır. Tırnaklarda da yerleşebilir ve yalnızca tırnakta dahi görülebilir. Tırnakta kalınlaşma, renk değişikliği, çukucuklar görülebilir.

Hastalığın kesin nedeni belli değildir. Kalıtımın %60 - 70 oranında geçerli olduğu kabul edilir. Kalıtıma bağlı olsun ya da olmasın, hastalığa yatkın bir zemin vardır ve çevre faktörleri de bu zemin üzerinde etkili olur. Bu faktörler arasında en iyi bilinenler psikolojik olanlarıdır. Ani şoklar, sıkıntı, gerginlik, sevgi eksikliği, anne - çocuk ilişkisi bozuklukları önemli tetikleyici faktörler olup; hastalığı başlatabilir veya alevlendirebilir. Diş çürüğü, bademcik iltihabı, idrar yolları iltihabı gibi mikrobik odaklar ve sürtme, çarpma, kaşıma gibi zedelemeler de tetikleyici etki yapabilir. Bunların dışında bilinen ciddi bir tetikleyici yoktur. Hastalığın karaciğer veya başka bir organla ilgisi olmadığı gibi, yenilen yiyeceklerle de hiçbir ilgisi yoktur, fakat çok canı çekip de yenilemeyen yiyeceklerin etkili olma olasılığı daha fazladır.

Sedef hastalığının tedavisinde, hastalığın nedeni bilinmediği ve neden yönelik tedavi yapılmadığı için köklü çözüm getirip hastalığı ortadan kaldıracak bir yöntem ve olanak yoktur. Fakat var olan belirtiler tedavi edilir ve yenilerin çıkmasını önlemek için gereken önlemler yeterince alınırsa, uzun süre belirtisiz kalınan dönemler sağlanabilir. Tedavide amaç en az yan etki ile olabilecek en iyi iyileşmeleri elde etmek ve iyilik halini uzun süre sürdürebilmektir. Hastalığın , her hastaya uyabilen tedavi şekilleri yoktur. Hekim, her hasta için uygun olan tedaviyi ayrı ayrı belirleyecektir. Önemli olan hastayla hekimin karşılıklı güven ve uyumlarıdır. Hastanın her şeyden önce iyileşmeyi istemesi ve tedaviye uyum göstermesi gerekir.

Tedaviler hakkındaki tereddütlerini de hekimine danışmalı, kulaktan dolma bilgi veya komşu önerileriyle yorum yapmamalı ve tedaviyi bırakmamalıdır. Var olan belirtileri tedavi etmek için yan etkileri daha az olan, yerel uygulanan (deriye dıştan sürülen) ilaçlardan başlanılır. Bu uygulamalarda önce kepek dökücü ilaçlarla yüzey temizlenir ve diğer ilaçların etkinliği arttırılır. Değişik 4 - 5 çeşit yerel uygulama vardır ve genellikle 20 -30 gün içerisinde güzel sonuçlar alınır. Belirtilerin çok yaygın olduğu durumlarda ultraviyole ışını ile özel tedaviler uygulanır (UVB, PUVA, vb.). Bu tedavilerde de bir aydan sonra sonuç görülmeye başlanır ve ülkemizde en az 15 yıldır uygulanmaktadır. Doğal gün ışığı da değişik şekillerde yararlı olmaktadır. Çok inatçı ve ağır tiplerinde yan etkiler göze alınarak çok iyi bir takiple ağız yolu veya iğne şeklinde tedaviler devreye sokulur. Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın tetikleyici etkenler de aradan çıkartılmaya çalışılır. Tedavinin başlangıcından itibaren hastanın bir psikiyatrist denetimine alınması, sonucu çok etkiler ve tekrarları azaltır. Banyolardan sonra sürekli nemlendiriciler kullanılıp, derinin kuruma, kaşıntı ve zedelenmesi, dolayısıyla yinelemeler önlenmeye çalışılır. Sedef hastalığı sık tekrarlama eğiliminde olduğu için, hastaların da arayışları çok olacaktır.

Tıp dışı tedaviler, kutsal ve şifalı sayılan yerler bu seçenekler arasındadır. Sedef hastalığı, psikolojik kökeni nedeniyle telkine çok yatkın bir hastalıktır ve hasta yapılan işleme inanmasına paralel olarak bu tür işlemlerden etkilenebilir. Bu yönüyle hastaların sömürülmesine de çok yatkındır. Belli bölgelerde sedef tedavisi konusunda ünlü yerler ve buralara sedef turizmi de vardır. İsrailde Lut Gölü, ülkemizde Kangal Balıklı kaplıcası bu tip alanlardandır. Bu gibi alanların hiçbir tedavi edici özellikleri yoktur. Buradaki etkilenmeler önemli ölçüde psikolojiktir. Kişiler, şöhretini duydukları bir yere etkilenmeye hazır giderler, burada ortamlarından ve stresten uzak kalırlar, ayrıca aynı soruna sahip kişilerle oluşan dertleşme ortamı da doğal bir grup tedavisi oluşturacaktır. Güneş ışığı ve mineralli sular ise hemen hemen her yerde aynıdır. Hele hele içinde ne olduğu bilinmeyen halk işi tedavilere hiç yönelinmemeli; çözüm bir deri hastalıkları uzmanında aranmalıdır.

Psoriasis, sık rastlanan kronik nüksedici ve değişken klinik özellikleri olan bir deri hastalığıdır. Keskin sınırlı, evitemli plak ve papüller üzerinde yerleşmiş parlak, beyaz kabuk renginden dolayı halk arasında "sedef hastalığı" adıyla anılıyor.

Nerelerde görülür?


  • Klasik Sedef Hastalığı (Psoriasis vulgaris) özellikle diz ve dirsekte, kalça bölgesinde, vücudun sürtünmeye daha çok maruz kalan bölgelerinde kızarık, kepekli plaklar şeklinde ortaya çıkabilir.
  • Vücudun katlantı bölgelerini (kasık, göğüs altı, koltuk altı, göbek, sünnet derisi) tutabilir. Sadece bu bölgelerde sınırlı kalabilir.
  • Deri ekleri (saç ve tırnak) tutulumu ile sınırlı olabilir. Saç tutulumu saç dökülmesi yapmaz. Tırnak tutulumunda tırnakta noktalanma, erime, kepeklenme görülebilir.
  • Sadece avuç içi ve ayak tabanını tutabilir. Bu bölgelerin tutulumu, Sedef Hastalığının buradaki özel ter bezlerini etkilemesi ile açıklanabilir.
  • Sedef Hastalığı eklemleri tutarak “Sedef Romatizması” oluşturabilir. Tüm romatizmal hastalıkların %10’nu Sedef Hastalığına bağlı olarak oluşmaktadır. Sedef Hastalığının belki de en önemli tutulum yeri, yarattığı sonuç itibarı ile, eklemlerdir. Sedef romatizması çok ağır eklem bozuklukları yapabilir.
  • Sedef Hastalığı tüm deriyi tutabilir. Bu, Sedef Hastalığının ağır seyreden bir şeklidir. Bütün deri kırmızıdır.
  • Sedef Hastalığı deri üzerinde iltihabi görünümde seyredebilir. Bu çeşit rahatsızlıkta kızarık zemin üzerinde, toplu iğne başı şeklinde, çok sayıda, küçük iltihabi lezyon gözlenir (İltihabi Sedef Hastalığı mikrobik bir hastalık değildir).

Kimlerde ve ne sıklıkta görülüyor?


Gerçek sıklığı kesin olarak saptanmış olmamakla birlikte, popülasyonunun yüzde 1 – 3'ünde bulunduğu tahmin ediliyor. Dünya üzerindeki dağılımı; ırksal, jeografik ve çevresel faktörlerden etkileniyor. Örneğin; japon, kızılderili ve zencilerde oldukça az görülüyor. Kadın ve erkek eşit derecede tutuluyor. En sık 10 – 35 yaşlarında görüldüğü belirtiliyor.
Ancak doğumdan itibaren tam yaşam boyu yakalanma riski oluşuyor. Ne kadar erken yaşta ortaya çıkarsa, pozitif aile öyküsü olasığı o denli yüksek oluyor. Ayrıca erken ortaya çıkış daha ciddi bir hastalığı işaret ediyor.

Neden kaynaklanıyor?


Etiyolojisi üzerinde yapılmış birçok çalışmalara rağmen halen nedeni bilinmeyen hastalıklar arasında yerini korumaya devam ediyor. Birçok faktörler ileri sürülüyor. Olasılıkla tetikleyici rol oynayan bu faktörlerden biri veya birden fazlası kalıtsal zeminde bir araya gelerek hastalığı başlatıcı bir yüklem üstleniyor. Bunların en önemlilerinden birini psikosomatik mekanizma oluşturuyor. Psişik stress ya başlatıcı ya da arttırıcı rol oynuyor ve hastaların çoğunda tespit ediliyor. Bunun yanı sıra; enfeksiyon odakları, bazı sistemide viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, bazı ilaçlar (lityum, antimalaryel, antihipertansifler) travma, ender olarak aşılar tetikleyici nedenler arasında yer alıyor.
Son düzenleyen Safi; 24 Temmuz 2016 00:01
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
11 Eylül 2006       Mesaj #2
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

SEDEF HASTALIĞI


Sedef deri hastalıklarının en önemlilerinden olup kronik, tekrarlayıcı ve sık rastlanılan bir rahatsızlıktır.Deri örtüsünün olduğu tüm bölgeleri tutabilir.Saçlı deride, tırnakta, elde, ayakta,gövdede, dizde,dirsekte kısaca tepeden tırnağa bütün vücudu etkileyebilir.Ancak şiddeti kişiden kişiye değişir.Kimi hastalarda sadece bir nokta veya plaklar halinde gözlenebilirken,kimi hastalarda vücudun muhtelif alanlarına yayılarak çok geniş deri bölgelerini etkileyebilir.Şu bilinmelidir ki sedef bir cilt rahatsızlığı olup, diğer organların bozuklukları ile bir ilişkisi yoktur.
Sponsorlu Bağlantılar

Birçok kronik hastalıkta olduğu gibi belirli aralıklarla tekrarlama özelliği vardır.Bu nükslerin sıklığı, yaygınlığı bireysel olarak değişebilmekte bazen uzun yıllar boyunca hiçbir atak yaşanmamasıda mümkündür.

Bu son derece sık hastalığın görülme ihtimali %1-3 arasında değişmektedir.En fazla görülen bölgeler diz, dirsek,bel, saçlı deri, genital bölgedir.Tipik görüntüsünde kırmızı , net sınırlı zemin üzerinde beyaz ince kabuklanmalar şeklindedir ancak sedefin kabuk olmadan sadece kırmızı alanlar veya bu alanların üzerine eklenmiş iltihaplı toplu iğne başı büyüklüğünde püstüllerle seyreden formlarıda olabilir.

Genetik bir hastalık olan sedef özellikle 20-40 yaş gurubunda sıkça görülür.Ailesel özelliği olan bu hastalığın ebeveynlerde olması çocuklarında görülme ihtimalini artırır.

Belirli faktörler hastalığın hızlanmasına yahut ilk atağın başlamasına neden olmaktadır.Bunların başında fiziksel ve psikolojik stresler,aşırı güneş ışığı, alınan birtakım ilaçlar(ağrı kesiciler, hormon ilaçları, kortizon,tansiyon ilaçları) yeralmaktadır.Hastaların rahat bir hayat sürmesi, aşırı yorgunluktan kaçınılması, mümkün olduğu kadar az ilaç tüketmesi sedefin stabil kalmasına yardımcı olur.Sedefin tipik belirtilerinden birtaneside kaşınan yada yaralanan bölgelerde yeni sedef plaklarının gelişmeye meyil göstermesidir.Bu olaya "Köebner fenomeni" denmektedir.

Klinik görüntüye bakılarak teşhis konulan sedef bazen egzema, allerjik deri hastalıkları ile karışabilmektedir.Lokal bir sedef formu olan "palmoplanter psoriasis" (el-ayak sedefi) ise el ve ayakta su toplamaları çatlak ve soyulmalar şeklinde gözlenebilir.
Kronik olan sedef hastalığı, sanıldığının aksine başarıyla tedavi edilebilen bir hastalıktır ancak kronik olduğu için zaman zaman tekrarlayabilir.Bu tekrar ataklarının süresi ve aralığı kişiden kişiye değişebilir ve yıllarca tedavi ihtiyacı duyulmayabilirde.

Tedavi seçiminde başlıca üç başlık göze çarpabilir.


1-Lokal tedavi
2-PUVA tedavisi
3-Sistemik(ağızdan veya damardan ilaç) tedavi

Lokal tedavi:


Özellikle birkaç alanda kısıtlı sedefi olan hastalar için yeterli bir yöntemdir.Kabuk sökücü kremler, yumuşatıcılar, kortizonlu kremler, Dvitamainli kremler kullanılabilir.

PUVA tedavisi:


Çok az merkezde gerçekleştirilebilen bu tedavi ideal bir yöntemdir.Vücudunun geniş kısmına yayılmış, ufak noktalar halinde dağınık bölgelerde olan sedef plaklarında ve lokal tedaviye dirençli hasta gurubunda başarıyla uygulamaktayız.Güneş ışınındaki ultraviyole A ve B'nin etki gücünden faydalanılan bu tedavide özel kabinlerdegünde birkaç dakikalık ışın tedavisi yapılmaktadır.Haftada 3-4 seans ile başlayan uygulama etki alındıktan sonra daha seyrek aralıklara indirilerek sonlandırılıyor ve uzun süren iyilik dönemleri yaşanabilmektedir.Uygulamanın hastaya ciddi bir zarar vermemesi , kolay uygulanabilmesi, zaman alıcı bir tedavi olmamasıda diğer avantajları oluşturmaktadır.

Sistemik tedavi:


Çok şiddetli vücudun %50-70'inden fazlasında yayılmış sedeflerde ve PUVA tedavisi şeçeneğinin uygulanamadığı hastalarda yapılmaktadır.Mümkün olduğunca kaçındığımız bir yöntem olup siklosporin, methotraksat,acitretin gibi zararlı yan etkileride olabilecek ilaçlar ancak ritmik doktor takipleriyle hastaya verilebilir.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 23:39
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
11 Eylül 2006       Mesaj #3
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Kaç tipte görülüyor?


Psoriasis'in klasik tipteki klinik gösterimi; keskin sınırlı, pembe – kırmızı eritemli bir papül veya makül üzerine yerleşmiş sedefi beyaz parlak kabuklar şeklinde. Çocuklarda genellikle gövde, saç, deri, kol ve bacaklarda nokta veya damla şekilli elemanlar görülürken, yetişkinlerde de travmayla ilgili olarak diz, dirsek ve bel bölgesinde plak yapma eğilimli lezyonlar halinde ortaya çıkıyor. Ancak bu kural değil. Tek bir lezyonun büyüklüğü toplu iğne başı gibi son derece küçük veya büyük bir vücut bölümünü kaplayacak kadar olabiliyor. Bu elemanların büyüklük ve şekillerine göre morfolojik tiplemeler yapılmış. Bu elemanlar özel isimleriyle anılıyor.

Nasıl tanı koyuluyor?


Klasik bir tip psoriasis dışında klinikte başka psoriasis tipleri de mevcut. Bunlar atipik psoriasis formları olarak biliniyor. Bunların başlıcaları vücutta yaygın kızarıklık yapan ve genellikle hastane tedavisini gerektiren eritrodermik psoriasis, yine tüm vücudu tutan fakat kızarıklığın yanı sıra içi steril püy ile dolu kabarcıkların bulunduğu püstüler psoriasis, eklemlerin tutulduğu ve bazen romatoid artrit ya da ankilozan spondilit ile karışan artropatik form ve nihayet gebelik prosiasisidir. Bu formların tümü genellikle ciddi seyrediyor ve sistemik tedaviye gereksinim duyuluyor. Tipik özellikler gösteren klasik psoriasis olgularında tanı zorluk göstermiyor. Fakat sınırlı yerleşim gösteren veya atipik vakalarda; egzama, deri lenfoması, frengi, mantar hastalıkları, liken gibi dermatozlarla ayrım zor olabiliyor. Böyle deriden parça alınarak histopatolojik tetkik yapılıyor ve hastalığa özel bulgular saptanarak tanı konuluyor. Tanıda diğer laboratuar bulgularının bir önemi olmuyor ve her ne kadar ürik asit yüksekliği, hafif anemi hipoalbüminemi, yüksek sedimantasyon saptanabilse de spesifik olarak nitelendirilmiyor.

Tedavi olarak neler uygulanıyor?


Hastalığın tedavisinde şimdiye kadar pek çok çeşitli ilaç ve yöntemler denendi ve her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Bunun nedeni etiyolojinin belli olmaması ve dolayısıyla nedene yönelik sağaltım yapılamadığı için bunların kısmen ya da tümüyle başarısız kalmasıdır. Tedavinin ana ilkeleri nüksü önlemek üzere çeşitli tetikleyici faktörleri elimine etmeye çalışmak, yani enfeksiyonu ortadan kaldırmak, travmadan kaçınmak, psişik faktörleri düzeltmek; hastalık tipi, lezyon morfolojisi ve yerleşim yeri ile hastanın yaşı ve genel durumuna göre uygun bir yöntemi ve / veya ilacı seçiyor. Bölgesel soyucular katran, antralin gibi eski ve konvansiyonel ajanlar bugün önemlerini hala koruyor. Topikal kortikosteroidli merhemler fototerapi, helioterapi, bazı sitostatik ilaçlar, sulfasalazin, kolşisin, topical ve sistemik D vitamini sistemik retinoidler, hatta interferon diğer tedavi seçeneklerini oluşturuyor.
  • Sedef Hastalığı tedavisinde amaç en az yan etki ile en iyi sonuçları elde etmek ve belirtisiz dönemi mümkün olduğunca uzun sürdürmektir.
  • Her Sedef hastasına önerilen tedavi aynı değildir ve her hasta için, uygun olan tedavi yöntemi belirlenmelidir.
  • Genelde tedaviye, yan etkileri daha az olan ve deriye dıştan sürülen ilaçlarla başlanır. Bu uygulamalardan önce, kepek dökücü ilaçlarla yüzey temizlenir ve diğer ilaçların etkinliği arttırılır.
  • Belirtilerin yaygın olduğu durumlarda ultraviyole ışını ile tedavi uygulanabilir (UVB, PUVA, vb.).
  • Çok inatçı ve ağır tiplerde ağız yolu ya da iğne şeklinde uygulanan ve yan etki riski daha yüksek olan ilaçların takip altında kullanılması önerilebilir.
  • Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın tetikleyici etkenler aradan çıkartılmaya çalışılır. Banyodan sonra nemlendiriciler kullanılıp, derinin kuruma, kaşıntı ve zedelenmesi, dolayısıyla yinelemeler önlenmeye çalışılır.
  • Sedef Hastalığı'nda lokal ve kabin PUVA tedavileri uygulanmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 23:40
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
17 Şubat 2008       Mesaj #4
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi

Sedef hastalığı nasıl bir hastalıktır?


  • Sedef deride kırmızı üzeri beyaz pullu çeşitli büyüklükte döküntülerle seyreden, iyileşme ve tekrarlamayla ömür boyu sürebilen bir cilt hastalığıdır.
  • Toplumda her 100 kişiden 1–2’sinde rastlanır.
  • Genetik eğilimle ilişkilidir.
  • Ailede sedef hastası bulunması, kişide sedef gelişme riskini ve yatkınlığını arttırır.
  • Ancak hastalığın gelişmesinde çevresel ve kişisel faktörler de önemlidir.
  • Ailesinde sedef olmayan kişilerde de görülebilir.
  • Sedef, toplumun %1-3’ ünü etkileyen süreklilik göstern bir deri hastalığıdır.
  • Bir alerji ya da mikrobik bir hastalık değildir.
  • Ömür boyu süren alevlenme ve iyileşme dönemleri olan bir hastalıkıtr.
  • Sedef bir kaç döküntü ile sınırlı olabilir veya deriyi orta-yaygın derecede tutabilir.
  • Çoğu insan için sedef hafif seyretmeye meyillidir.

SEDEF HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?


  • Sedef hastalığı, deri üzerinde sedef beyazı renkte pullanmaların olduğu kırmızı plaklar halinde ortaya çıkar. Derinin üst katmanı aşırı derecede büyür ve kalınlaşır.
  • Tırnaklarda bozukluk olabilir.
  • Sedef hastalığının sebebi tam olarak bilinmemektedir.
  • Hastalığın gelişimini ve şiddetini etkileyen birçok faktör olabilir.
  • Hastalığa yatkınlığı olan kişilerde aşırı stres, güneş yanığı, deriye çarpma, sürtünme gibi travmalar, bazı ilaçlar, boğaz iltihabı hastalığı ortaya çıkarabilir veya belirtilerini arttırabilir.
  • Bu yüzden sedef hastaları veya ailesinde sedef olanlar sedefi arttıran veya ortaya çıkarabilen bu faktörlerden kaçınmalıdır. Bağışıklık sisteminin de etkisi vardır.

SEDEF HASTALIĞININ ÇEŞİTLERİ VAR MIDIR?


  • Sedef hastalığının şekli, şiddeti, devam etme süresi,
  • yerleşim yeri açısından çeşitleri vardır. En sık olarak önce küçük kırmızı bir kabarıklık oluşur.
  • Giderek genişleme ve kabuklanmalar ortaya çıkar. Kabuklar sedefi beyaz veya gümüşi renklidir.
  • Kabuklar kaldırıldığında altta küçük kırmızı kanama alanları görülür.
  • Keskin sınırlı, genelde simetrik, çeşitli büyüklüklerde deriden hafif kabarık plaklardır.
  • Vücudun her yerinde görülebilse de saçlı deri, diz, dirsek ve sırtın alt kısmı sıklıkla tutulan bölgelerdir.
  • Sedef hastalığı olan kişilerde yüzde 10’a varan oranlarda eklem şikâyetleri olabilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?


  • Tedavi, hastanın genel sağlığı, yaşı, yaşam tarzı ve sedefin çeşidi, yaygınlığı, daha önce gördüğü tedaviler göz önünde bulundurularak planlanmalıdır.
  • Nemlendirici krem ve losyonlar deri üzerindeki pulların giderilmesine ve kaşıntının kontrol edilmesine yardımcı olur ve güvenlidir.
  • Krem, pomat, losyon, şampuan şeklinde direkt deriye uygulanan ilaçlar en sık kullanılanlardır.
  • Kortizonlular, vitamin D türevi olanlar, katran içerenler sık kullanılır.
  • Ağır hastalık durumunda ağızdan veya enjeksiyon yoluyla ilaçlar seçilebilir.
  • Her tedavinin yan etkisi olabilir ve mutlaka doktor kontrolünde yapılmalıdır.

SEDEFLİ HASTALAR GÜNEŞLENMELİ Mİ?


  • Sedefe güneşin iyi geldiği çok eskiden beri bilinir.
  • Ancak güneşlenme kısa süreli ve bilinçli olmalıdır.
  • Güneş yanıkları tam tersine hastalığı arttırabilir.
  • Güneş ışınlarının deride yan etkileri olabilir.
  • Uzun yıllar, saatlerce güneş altında kalmak özellikle açık tenlilerde deri yaşlanmasına ve
  • deri kanseri riskinin artmasına neden olur. Hastaların doktorlarına danışmalarında fayda vardır.

IŞIK TEDAVİSİ ZARARLI MIDIR?


  • Ultraviyole, yapay (ışık tedavisi) ya da doğal yani güneşlenmeyle alınsın uzun vadede risklere sahiptir.
  • Ancak bunun yanında sedefte çok etkin bir tedavidir ve kontrollü bir şekilde uygulandığında fazla sorun olmaz.
  • Doktorunuz oluşabilecek yan etkileri de göz önüne alacaktır.
  • Işık tedavilerinin bugüne kadarki en önemli dezavantajlarından biri kabin ya da lambalar halinde uygulanmasıydı. Sağlam deri de ultraviyoleye maruz kalıyordu. Bu yüzden hasta seçimini kısıtlıyordu ve yaygın sedefi olanlarda kullanmayı tercih ediyorduk. Artık sadece hastalıklı bölgeye uygulanabilen ışık tedavileri geliştirildi ve Türkiye’de de kullanılıyor.
  • Işık tedavilerinden PUVA da ise bazı ilaçlar kullanılması gerekir ve hastalarda bu ilaçların yan etkileri çıkabilir. Ve hastalar oldukça esmerleşirler.
  • Tüm gün güneş gözlüğü takılması ve tedavi günü güneşten korunma gerekir.
  • Bu da hastanın hayatını bir miktar kısıtlar.

IŞIK TEDAVİSİNDE YENİ BİR SİSTEM OLAN LOKAL TEDAVİ NEDİR?


  • Lokal ışık tedavisi sadece sedefli bölgeye uygulanan ve sağlam deri alanlarını yan etkilerden koruyan bir sistemdir.
  • Tedavide Multiclear cihazı tedavisi kullanılıyor.
  • Özellikle az sayıda sedefi olan ama tedaviye dirençli hastalarda kolaylıkla uygulanabiliyor.
  • Sedefli hastaların önemli bir bölümü bu tür hastalardır.
  • Hasta yıllarca diz ya da dirseklerindeki sedefler için çok çeşitli kremler kullanır.
  • Artık ilaç sürmekten bıkar, ama ilacı bırakır bırakmaz hastalık tekrarlar.
  • Bu tür hastalarda ağızdan ilaç tedavisi de sedef fazla yaygın olmadığından tercih edilmez.
  • Bu yeni sistem bu hasta grubunda çok etkili ve oldukça başarılı.
  • Yıllarca kremlerle çok fazla fayda görememiş, hatta ağızdan ilaçlar kullanmış hastalarda bile olumlu sonuçlar alınıyor.

LOKAL IŞIK TEDAVİSİ NASIL YAPILIYOR?


  • Sedefli bölgeler kolayca örneğin 10 santim çapında bir alana bir iki dakika kadar kısa sürede ultraviyole B veriliyor. FDA onaylı bu sistem Multiclear Sedef ve vitiligo hastalıklarının tedavisinde yeni ve gelişmiş bir tedavi yöntemi olarak yurtdışında son 3 yıldır kullanılmaktadır.
  • Hastanın ağızdan herhangi bir ilaç kullanmasına gerek yok. Ama bazı hastalarda çabuk sonuç almak için çeşitli ilaçlar kullanılabilir.
  • Kremlerle birlikte de daha hızlı cevap alınabilir.
  • Hasta günlük hayatına hiç bir kısıtlama olmadan devam eder.
  • Tedavi sonrası ertesi gün uygulama yerlerinde hafif bir kızarıklık olabilir.
  • Genel olarak diz dirsek gibi yerlerde 8–10 seansta oldukça tatmin edici sonuçlar alınır.
  • Seans sayısı hastaya göre değişir.

SEDEFİN KESİN TEDAVİSİ VAR MI?


  • Sedefe yatkınlık hastanın ömür boyu taşıdığı bir durumdur.
  • Sedef lezyonlarının kaybolmasını sağlayan hem yüzeysel hem sistemik çok farklı tedaviler aylar hatta yıllar süren iyileşmeler sağlayabilir.

Sedef Hastalığı Çeşitleri


Sedef hastalığının şiddeti, görüldüğü bölgeler, ve görünüşü, çeşidine bağlı olarak değişiklik gösterir.
Plak tipi psöriazis en yaygın formudur, her beş sedef hastasından dördünde bu tip görülür.
Bunun dışında, guttate, püstüler, inversa psoriasis ise daha az yaygındır, eritrodermik psöriazis ise çok nadir görülür.

Plak psöriazis
Plak psöriazis, ölü derinin ince tabakalar halinde veya pul pul dökülmesine ve kırmızı plaklar oluşmasına neden olur. Plak psöriazis rahatsızlığı olan kişilerin ciltleri genellikle kurudur ve ciltlerinde çatlaklar oluşur.

Guttate psöriazis
Guttate psöriazis, genellikle ciltte küçük kırmızı lekeler olarak kendini gösterir, ve birkaç hafta veya birkaç ay içinde kaybolur. Bu sedef hastalığı çeşidi, kol ve bacaklarda, gövdede veya başta görülür, ve bazen çocukluk veya adolesan dönemde geçirilen bir bakteriyel enfeksiyon guttate psöriazisi tetikleyebilir. Hastalığın görüldüğü bölgelerde oluşan plaklar, plak tipi sedef hastalığındaki kadar kalın değildir.

Püstüler psöriazis
Püstüler psöriazis, daha nadir görülür.
Püstüler psoriazisin bir çeşidi olan ve palmar-plantar olarak bilinen sedef hastalığı, eller ve ayaklar gibi küçük alanların, içi sıvı dolu kabarcıklarla kaplanmasına neden olur.
Diğer bir püstüler psoriazis çeşidi olan von Zumbusch ise, deride büyük kırmızı hassas
ve kabarcıklı bölgeler oluşmasına neden olur ve yaşamı tehdit edici bir psoriazis çeşididir.

Fleksural psöriaziz
Fleksural psoriazis, genellikle aşırı kilolu kişilerde görülür ve deride kıvrımların fazla olduğu
bölgelerde ortaya çıkar. Özellikle koltuk altı ve kasıklarda, sürtünme ve terleme inversa psoriazis oluşumunu artırabilir.

Eritrodermik psöriazis
Eritrodermik psoriazis, çok nadir görülen ve ağrılı bir sedef hastalığı çeşididir.
Deride geniş bir alana yayılır ve ateşli bir görünüm oluşur.
Bu psoriazis formu oldukça ciddi bir durumdur ve acil olarak tıbbi tedavi gerektirir.

Sedef Hastalığı ve Artrit
Her üç sedef hastasından birinde psoriatik artrit gelişmektedir.
Yapılan bir araştırmaya göre, sedef hastalarının kortikosteroid kullanmaları psoriatik artrit riskini artırıyor; hamilelik ise bu riski düşürüyor.

Risk Faktörleri


  • Sedef hastalığı, hem erkeklerde hem kadınlarda her yaşta görülebilir, ancak yetişkinlerde daha sık ortaya çıkar. Sedef hastalığındaki en büyük risk faktörü, genetik yatkınlıktır.
  • Eğer ailenizden yakın bir kişide sedef hastalığı varsa, sizde de görülme riski oldukça yüksektir.
  • Sedef hastalarının yaklaşık üçte birinin kan bağlantısı nedeniyle bu hastalığa yakalandıkları bilinmektedir.
  • Çevresel faktörler de oldukça önemlidir.
  • Soğuk iklimlerde yaşayan kişilerde sedef hastalığı görülme riski daha fazladır ve genellikle erken yaşlarda ortaya çıkar. Etnik kültür ise sedef hastalığı riskini etkileyen diğer bir faktördür.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 23:43
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
11 Eylül 2008       Mesaj #5
karayel - avatarı
Ziyaretçi

SEDEF HASTALIĞI


Sedef, toplumun yüzde1-3' ünü etkileyen, süreklilik gösteren ve kırmızı zeminde sedef rengi kabuklarla seyreden bir deri hastalığıdır.


Alerjik ya da mikrobik bir hastalık değildir. Sedef, ömür boyu alevlenme ve iyileşme dönemleri ile seyreden bir hastalık olarak tanımlanmaktadır.

Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte; kalıtımsal geçiş ve bağışıklık sistemi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Sedef hastalığında bağışıklık sistemi bir şekilde tetiklenir ve bu durum deri hücrelerinin büyümesini hızlandırır. Normal deri hücreleri 28-30 günde olgunlaşıp deri yüzeyinden fark edilmeden dökülürken; sedef hastalığında deri hücreleri sadece 3-4 günde olgunlaşır ve hücreler yüzeyde yığılarak deriden kalkık, kırmızı lezyonlar oluşturur.


Hastalığın seyri:


Sedef hastalığı bulaşıcı değildir. Sedef lezyonları göze hoş görünmeyebilir, fakat mikrobik bir hastalık veya açık bir yara olarak düşünülmemelidir. Sedefli bir kişi, diğer insanların sağlığını tehdit etmez.

Sedef hastalığı eğer şiddetli bir tutulum yoksa sadece kozmetik bir soruna neden olur. Ancak bazen bu lezyonlar toplum tarafından bulaşıcı bir hastalık gibi yanlış algılandığından hastaların ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bu döküntüler bazı çiftlerin özel yaşamlarını dahi etkileyebilir. Hastalarda gerginlik, kızgınlık, utangaçlık ve depresyon gibi ruhsal problemler görülebilir. Sedef eğer hastalık görünür yerlerde ise hastanın çalışma hayatını bile etkileyebilir. Dolayısıyla başvurulan dermatoloji uzmanının bir psikyatrist ile işbirliği içinde olmasında fayda vardır. Sedef hastalığı stres ve depresif duyguları tetikleyebilmektedir.

Deriyi kaşımak sedef döküntüsüne yol açar. Özellikle alevlenme dönemlerinde deriyi kaşımak, ovmak, kabukları koparmak yeni döküntülere yol açabilir.


Sedef hastalığının tedavisi nedir?


Sedef lezyonlarının kaybolmasını sağlayan yüzeysel uygulanan kremler, sistemik olarak alınan ilaç tedavileri ve bugün için çok iyi sonuçlar aldığımız PUVA ve dar Bant UVB tedavileri gibi çok sayıda tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Sedef şikayeti olan kişilerde aylar hatta yıllar süren, kendiliğinden iyileşmeler dahi görülebilir; ancak kişide sedefe yatkınlık devam eder. Bu yüzden döküntüler tedavi edilse bile yıllar sonra bile tekrar ortaya çıkabilir.

Doğal güneş ışığının sedef üzerine olumlu etkisi vardır. Ancak yanacak kadar güneşlenmek sedefi alevlendirebilir.

Sedef Hastalığında PUVA ve Dar Bant-UVB tedavileri son derece etkilidir.

  • PUVA tedavisi ağızdan psoralen yani çok sayıda bitkide mevcut olan deriyi ve gözü güneş ışığına daha hassas hale getiren ilaçlar tablet şeklinde alınarak UVA(suni güneş ışığı) ile birlikte uygulanan - bir tedavidir.
  • Dar-bant UVB tedavisi ise ağızdan ilaç alınmadan güneş ışığının özel bir dalga boyunda hasta bir kabine alınarak uygulanması yöntemidir. Genellikle sedef, atopik egzama, vitiligo ve benzeri pek çok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.
  • Uzman hekimlerin ve yeterli teknolojik donanımın olduğu merkezlerde uygulanabilecek olan bu yöntemde güneş ışınındaki ultraviyole A ve B'nin gücünden faydalanılır.
  • Özel kabinlerde haftada 3-4 seans ve birkaç dakika ile başlanılan; giderek sürenin artırıldığı ışık tedavisi yapılmaktadır.
  • Seans sayıları tedavinin etki durumuna göre azaltılarak sonlandırılır.
  • Dar Bant-UVB tedavisi; ağızdan bir ilaç gerektirmemesi, gebelik, emzirme, karaciğer ve böbrek hastalarının da kullanabilmesi, çocuklarda güvenli olması, tedavi sonrası göz korumasının gerekli olmaması, deri kanseri riskinin çok az olması ve hastaneye yatış gerektirmemesi sebebiyle giderek önem kazanmıştır.
Uz. Dr. Ayfer Aydın
Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 23:44
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
24 Eylül 2008       Mesaj #6
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...

SEDEF HASTALIĞI


Sedef hastalığının (psoriasis) baş­langıç belirtileri deride kızarma ve pullanmadır. Hastalık, ömür boyu bir­kaç cilt lekesiyle sınırlı kalabileceği gibi, tüm vücuda yayılıp sonu ölüme kadar varan eklem iltihaplarına da yol açabilir. Kalıtsal etkenlerin sedef has­talığında belirleyici bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Ama kalıtım yo­luyla doğrudan hastalığın kendisinin değil, hastalığa karşı bir yatkınlığın geçtiği düşünülmektedir. Sedef hastalı­ğı olan kişilerin çocukları ya da akra­baları arasında hastalanma olasılığı, öteki kişilerden daha yüksektir. Hasta­lığın görülme sıklığı yüzde 2′dir. Se­def hastalığı olanların akrabalarının yüzde 6,4′ünde hastalık başlangıç ev-resindedir. Çocuklarla yaşlılarda ender olarak ortaya çıkar. Çoğunlukla 20-50 yaş arasındaki kişilerde başlar.

NEDENLERİ


Sedef hastalığının nedenlerine ilişkin birçok varsayım ve kuram vardır. Deri metabolizmasındaki değişimler hasta­lığın nedeni olmaktan çok sonucudur. Bu değişimler Özellikle nükleoprotein sentezi ve yıkımıyla ilgilidir. Sedef hastalığından etkilenmiş üstderinin (epidermis) tabanındaki hücrelerin boynuzsu katmana sağlıklı hücrelerden daha çabuk ulaşmasından da anlaşıla­cağı gibi, bu hücrelerin yenilenme hızı artmıştır. Üstderi tabanındaki normal hücreler 20-30 gün arasında yüzeye ulaşır. Oysa sedef hastalıklı deride bu süre 4 günü bulmaz. Bu hızlı göç, boy­nuzsu katmanda hücre birikmesine yol açar. Sonuç, hastalığın tipik klinik bul­guları olan pullanma ve hiperkeratozdur (aşın keratin oluşumu). Gene hızlı hücre göçü sonucunda boynuzsu kat­man hücreleri çekirdeklerini yitirmez Sedef hastalığının nedenlerine ilişkin birçok varsayım ve kuram vardır.

Deri metabolizmasındaki değişimler hasta­lığın nedeni olmaktan çok sonucudur. Bu değişimler Özellikle nükleoprotein sentezi ve yıkımıyla ilgilidir. Sedef hastalığından etkilenmiş üstderinin (epidermis) tabanındaki hücrelerin boynuzsu katmana sağlıklı hücrelerden daha çabuk ulaşmasından da anlaşıla­cağı gibi, bu hücrelerin yenilenme hızı artmıştır. Üstderi tabanındaki normal hücreler 20-30 gün arasında yüzeye ulaşır. Oysa sedef hastalıklı deride bu süre 4 günü bulmaz. Bu hızlı göç, boy­nuzsu katmanda hücre birikmesine yol açar. Sonuç, hastalığın tipik klinik bul­guları olan pullanma ve hiperkeratoz-dur (aşın keratin oluşumu). Gene hızlı hücre göçü sonucunda boynuzsu kat­man hücreleri çekirdeklerini yitirmezler. “Parakeratoz” olarak tanımlanan bu olay dikensi tabakanın kalınlaşma­sına ve dermiş papİUalannın (deri me­mecikleri) uzamasına yol açar. Böyle­likle papillalar iplik gibi ince uzun bir biçim alır. Her dermiş papillasında kıl­cal damar bulunduğundan, sedef hasta­lığı lezyonu kaşındığında papillanın en dış katmam kazınır ve kılcal damar ze­delenerek kanar.

BELİRTİLERİ


Sedef hastalığının klinik belirtilerinin birçoğu, hastalığın dokularda yol açtı­ğı değişikliklerin incelenmesiyle açıklanabilir. Sedef hastalığı başta saçlı deriyi seçer ve yüzde görülmez. Ayrı­ca diz, dirsekler ve kuyruksokumu de­risi sedef hastalığının sık görüldüğü bölgelerdir. Ama hastalığın tüm vücut­ta görülebileceğini de unutmamak ge­rekir. Lezyonlar çeşitli büyüklükte ola­bilir. Madeni para büyüklüğünde, avuç içi kadar ya da daha büyük lezyonlar görülebilir. Bu lezyonlann büyüyüp birleşmesiyle geniş alanları, hatta tüm deriyi etkileyen (eritrodermik ya da genelleşmiş) sedef hastalığı biçimi or­taya çıkabilir.
Hastalık genellikle yuvarlak ve ku­ru küçük lezyonlarla başlar; gümüş renginde pullanma görülür. Daha son­ra lezyonlar yayılır ve deri üstünde bir harita görünümü alabilir. Hastalığın bir başka biçimi dışa açık cilt yüzeyleri yerine koltukaltı, kasık gibi içe dönük yüzeyleri etkileyen “ters dönmüş” se­def hastalığıdır. Eklem hastalığıyla seyreden (artropatik) sedef de belirtile­rinin ağırlığı ve yol açtığı ciddi komp-likasyonlar nedeniyle önem taşır. Has­talığın bu biçiminden etkilenmiş kişile­rin çoğunda eklem yakınmaları vardır. Bazı hastalarda az sayıda ve küçük ek­lemlerde ağrıya rastlanırken, bazıların­da hemen hemen tüm eklemler yavaş ilerleyen bir biçimde etkilenip şişer. Yineleyen eklem iltihabı (artrit) nöbet­leri sonucu ağır hareket bozuklukları, eklem başlarında hasar, parmaklarda tipik biçim bozuklukları ortaya çıkar. Genellikle kaşıntı görülmezse de, ba­zen özellikle saçlı deride kaşıntı olabi­lir. Eritrodermi gibi sıklıkla yanlış te­davi sonucu gelişen komplikasyonlar ve sedef hastalığı artriti dışında, hasta­ların genel durumu iyidir.

Sedef hastalığı püstüllü biçimle kendini gösterebilir. Bu tablo uzun sü­re önce başlamış klasik sedef hastalığı­nın gidişi sırasında görülebileceği gibi, ilk belirti olarak da ortaya çıkabilir. Püstüllü sedef hastalığı, genellikle yüz, taban ve avuç dışındaki bölgelerde yaygın olarak görülür. Başka bölgeler­de hiçbir hastalık belirtisi olmadan ta­ban ve avuçlarda püstüllü sedef hasta­lığına rastlanabilmesi ilginçtir. Püstül-ler genellikle birincil biçimin kızartılı alanlarında birkaç saat (ya da 1-2 gün) sonra gelişir. Uzun süredir var olan lezyonlann kenarlarında da belirebilir-ler. Pullanma genellikle birkaç gün sonra ortaya çıkar. Hastalığın püstüllü biçiminde bazen yüksek ateş ve halsiz­lik görülür. Hastanın genel durumu bo­zuktur ve hastalık ağır gidişlidir. Ayak bileklerinde şişlik olabilir. Bu sistemik belirtiler, deriye ilişkin belirtilerle ko­şut bir gelişme gösterir. Yoğun pullan­ma dönemlerinde sistemik belirtiler geriler, hatta kaybolur. Mukozalar püs­tüllü sedef hastalığından çok seyrek et­kilenir.
Püstüllü sedef hastalığı tipik bir ge­lişim gösterir. Deri lezyonlan sürekli biçim değiştirir; kızartılı, püstüllü ve pullu lezyonlar birbirini izler. İyileşme dönemleri kısa sürer, ama uzun dö­nemdeki gidişi iyidir. Seyrek de olsa kötü huylu bir gidiş görülür; bu durumda ağır komplikasyonlar ortaya çı­kabilir.

Püstüllü sedef hastalığı bebeklerde çok seyrek görülür. Bazen doğumda/ ve ilk aylarda ya da 1-2 yaşında ortaya çıkar. Klinik tablo püstül ve yüksek ateşle aniden başlar. Deri belirtileri kanım yan bölümlerinde, koltukaltında ve kasıktaki kıvrımlarda görülür. Be­lirtiler sıklıkla yanıltıcı görüntü ver­diklerinden, sedef hastalığı tanısı ge­nellikle ilk belirtiden yıllar sonra ko­nur.

KOMPLİKASYONLAR


Sedef hastalığı seyrek olarak yerel komplikasyonlara yol açar. Yanlış ilaç kullanımı ya da hastamn ilaçlara aşırı duyarlı olması sonucu egzama biçi­minde komplikasyonlar ortaya çıkabi­lir.
Sedef hastalığının deri kıvrımların­da görüldüğü durumlarda (meme altı kıvrımları, dış üreme organları kıvrım­ları vb) Candida albicans ile enfeksi­yonlara rastlanır.

Candida albicans, insanlarda iç or­ganlarda (akciğer-bronş), deri ya da mukozalarda (pamukçuk ya da oral kandida enfeksiyonu, vulva-vajina kandida enfeksiyonu, deri kıvrımları­nın kandida enfeksiyonu, hastalığa yol açan bir mantardır.
En ağır komplikasyonlar İkincil eritrodermi ve sedef hastalığı artropa-tisidir (eklem hastalığı).
Tüm deriyi etkileyen eritrodermi, iltihabi türde sürekli kızarıklık ve ke­peklenmeyle ya da büyük parçalı so­yulmalar biçiminde pullanmayla sey­reder. Nedeni bilinmeyen “birincil” eritrodermi; zehirlenme ve ilaçlara bağlı gelişen eritrodermi (vezikül ve ödemler ile birliktedir); enfeksiyonlara bağlı eritrodermi; kan kanseri eritro-dermisi ve sedef hastalığında olduğu gibi deri hastalıklarına bağlı “ikincil” eritrodermiler bilinmektedir.

Eritrodermi ağır bir klinik tabloya yol açar. Yağ ve ter bezlerinin salgıları azalır, deri kurudur ve lezyon deriye iyice işlemiştir. Deri yoluyla aşın ısı kaybı olduğundan hastanın üşümesi ti­pik bir belirtidir. Lenf bezlerinde bü­yüme, tırnaklarda kolay kırılma, saç dökülmesi öteki tipik bulgulardır. Has­talık, bazen kendiliğinden ıyileşebilir-se de, tedavi edilmezse ölümle sonuç­lanabilir.
Tedavide, bu konuda deneyimli bir deri hastalıkları uzmanının denetimin­de fotokemoterapi (PUVA) uygulan­malıdır. Haftada 3-4 uygulama ile 2-3 ay içinde sedef hastalığı lezyonlan kaybolur. Ama daha sonra mutlaka ay­da 1-2 kez destek tedavisi uygulanma­lıdır.

PUVA tedavisinin olumsuz etkileri de (vardır. Mide bulantısına, deride ku­ruma ve kaşıntıya yol açabilir. Ayrıca ışınların ulaşamadığı saçlı deri ile deri kıvrımlarında (koltukaltı, kasıklar vb) etkili olmamaktadır.
Fotokemoterapinin kanser yapıcı etkisi olduğuna ilişkin kesin veri bu­lunmasa da, deri tümörlerine yol aça­bilme tehlikesi göz ardı edilmemeli­dir.
Son 10-15 yılda retinoik asit adlı A vitamini türeviyle de başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Kapsül halmde ağızdan alınan bu madde, tek başına ya da foto-kemoterapiyle birlikte verilmektedir. Ama dölüte zararlı olduğundan ilacı kullanan kadınlar tedavmin bitiminden en az 12 ay sonrasına değin doğum kontrolü uygulamalıdır. Son yıllarda D vitamini türevleriyle de başarılı çalış­malar yapılmıştır.
Sedef hastalığının tedavisinde önem­li ilerlemeler sağlanmış olmakla birlik­te, özellikle genetik ve moleküler biyo­loji alanındaki araştırmaların sonuçla­rını beklemek gerekmektedir.

TEDAVİ


Hastalığın nedeni bilinmediğinden ne­dene yönelik tedavi yoktur, Belirtilere yönelik tedavi, olguların çoğunda klinik iyileşme sağlar. Öncelikle salisilik asit ve rezorsin gibi keratin çözücü (kerato-litik) etkisi olan pomatlarla pullanmanın ortadan kaldırılması gerekir. Daha sonra cignolin ya da krisarobin içeren pomatlar kullanılır. Tüm sedef bastala-rınca bilindiği gibi güneş ışınları klinik belirtilerin kaybolmasını sağlar. Katran ya da katran türevleri içeren pomatlar ile güneş ışınlarının bir araya gelmesi iyileşmeye önemli katkıda bulunur. Bu­nun bir nedeni de katranın deriyi mor­ötesi ışınlara karşı daha duyarlı kılmasıdır. Kortikosteroitli pomatların kulla­nılması klasik bir tedavi yöntemidir.

Son yıllarda sedef lezyonlan üzeri­ne uygulanan kortizonlu pomatlar başa­rılı sonuç vermiştir. Enjeksiyon yoluyla deri içine uygulanan kortizon türevleri de iyileşme sağlamaktadır. Ama uygu­lanan bütün tedavi yöntemlerinin etkisi geçicidir ve soruna kesin çözüm getir­mezler. İyileşmenin ne kadar süreceği­ni önceden kestirmek de olanaksızdır.

Uzun süreden beri tümör kemotera-pisinde kullanılan sitostatik (hücre geli­şimini durdurucu) ilaçlar son yıllarda sedef hastalığı tedavisinde de uygulan­maktadır. Bu ilaçlardan Özellikle folik asit karşıtları, hücre işlevlerini Önemli ölçüde etkilemeden hücre çoğalmasını durdurur. Bu ilaçların sedef hastalığını nasıl etkilediği, gene hastalıktaki histo­lojik değişimlerle açıklanabilir. Bilindi­ği gibi üstderi, hücrelerdeki mitoz bö­lünmenin artmasıyla belirgin biçimde kalınlaşmaktadır. Bu nedenle üstderide­ki aşırı hücre çoğalmasını normal düze­ye indirecek bir ilaç kullanmak gerekir. Ama sitostatik ilaçlarla tedaviye, ancak sedef eritrodermisi gibi öteki tedavilere yanıt vermeyen ağır biçimlerde başvu­rulmalıdır.

Son yıllarda A tipi morötesi ışın te­davisi ile 8-metoksipsöralen birlikte uygulanmaktadır. Kısaca PUVA teda­visi olarak adlandırılan bu yöntem, ol­guların büyük bölümünde son derece başarılı sonuçlar vermiştir. Ama pahalı aletler gerektirdiği için henüz tüm deri hastalıkları merkezlerinde uygulanama­maktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 23:46
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
8 Eylül 2012       Mesaj #7
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Sedef Hastalığı
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Sedefi andıran pulcukların belirmesiyle ortaya çıkan bir deri hastalığı. Dizde, dirsekte, kuyruksokumunda, ayak tabanında, el ayasında, nadiren kol ve bacaklarda, göğüste, yüzde ve saçlı deride görülür. Hasta bölgede üstü kuru, beyaz ve kolayca dökülen pulcuklarla kaplı, canlı kırmızı lekeler oluşur. Sedef hastalığı, çocukluktan başlayarak ömür boyu sürebilir. Soydan gelebildiği gibi bazen romatizma ya da şeker hastalığıyla birlikte de görülür. Hastalık çeşitli etkenlerle hafifleyip artabilir. Nedeni henüz belli değildir.
Sen sadece aynasin...
sitemkar kıss - avatarı
sitemkar kıss
Ziyaretçi
8 Eylül 2012       Mesaj #8
sitemkar kıss - avatarı
Ziyaretçi

Ad:  1.JPG
Gösterim: 1229
Boyut:  22.5 KB
Ad:  2.JPG
Gösterim: 2587
Boyut:  8.0 KB

METABOLİZMA, SİNDİRİM SİSTEMİNDE İŞLENEMEMİŞ OLAN KRİSTALİZE ARTIKLARI, HAYATİYET TAŞIYAN ANA ORGANLARI TIKANIKLIKLARDAN KORUMAK İÇİN DERİDEKİ DAMARLARI GENİŞLETEREK BURADAN DIŞARI ATMAKTADIR.BU ATIKLAR DA SEDEF KABUKLARI OLARAK TANINIP GÖRÜLMEKTEDİR.SİNDİRİM SİSTEMİ DÜZELTİLMEDEN SEDEF HASTALIĞININ GEÇMESİ İMKANSIZDIR.
Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 23:47
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
15 Şubat 2016       Mesaj #9
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Sedef Hastalığı (Psoriasis)


Normalde 3-4 haftada bir kendini yenileyen cildimiz, sedef hastalarında birkaç gün gibi kısa bir sürede, nedeni kesin olarak bilinmeyen bir şekilde kendini yenilemeye çalışır. Ancak bu hızlı yenilenme sonucu oluşan deri, sağlıklı bir deri olmaz. Bunun yerine cilt yüzeyinde bir yama gibi sınırları belli olan kuru ve kaşıntılı kızarıklıklarla birlikte kalın, sedef rengi, iri pullanmalar (kepeklenmeler) görülür. ‘Sedef hastalığı neden olur?’ sorusuna henüz istenilen kesinlikte bir yanıt verilememiştir.

Hastalık kaşıntı veya ağrı yapabilir. Yaygın inanışın aksine sedef hastalığı bir alerji türü değil, bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Şikayetler zaman zaman dinse de belirtiler belli zaman aralıklarıyla, atak şeklinde tekrar tekrar ortaya çıkar.

Sedef hastalığı kronik yani tekrarlayarak ömür boyu süren bir cilt hastalığıdır. Dünya nüfusunun % 1 ila % 3’ünü etkileyecek kadar yaygındır ancak kesinlikle bulaşıcı değildir. Sedef hastalığının tıp dilindeki adı ‘psoriasis‘tir ve farklı türleri vardır. En sık rastlanılan tür plak tipi sedeftir ve yukarıda sözünü ettiğimiz yama şeklinde pullanmalara neden olur. Sedef hastalarının % 80’inde plak tipi sedef görülür. Tüm vücuda yayılan ve daha şiddetli seyreden bir sedef türü olan eritrodermik sedef daha nadir görülür.

Genel olarak sedef hastalığı en çok kafa derisini, saçlı deriyi, dirsekleri, bel bölgesini, dizleri, elleri ve ayakları etkiler ancak vücudun diğer bölgelerinde de ortaya çıkabilir. Hastalığın tuttuğu yerler, görünümü, şiddeti ya da süresi hastadan hastaya değişir. Egzama ile sık sık karıştırılır ancak derinin yumuşak iç kısmında oluşan egzamanın tersine sedef hastalığı genellikle eklemlerin dış tarafını etkiler. Sedef hastalığının ortaya çıkışı çocuklukta, bazı hastalarda 20’li yaşlarda bazı kişilerde ise 50 yaşından sonra bile olabilir. Kadın ve erkekte görülme oranı dikkat çekici bir farklılık göstermez.
  • Halk arasında, deride renk kaybına ve beyaz lekelere neden olan ‘ala hastalığı’ (vitiligo) için de ‘sedef’ sözcüğü kullanılır ama bu yanlıştır. Psoriasis ve vitiligo, iki farklı hastalıktır.

Sedef Hastalığının Nedenleri


Sedef hastalığı hatalı bir bağışıklık sistemi tepkisidir. Vücudu virüslerden, mikroplardan, hastalıklardan korumakla görevli bağışıklık sistemi, sedef hastalarında ortada bir tehdit olmadığı halde deri hücrelerinin yenilenme sürecini hızlandırır. Hızla çoğalan ve ciltte biriken bu hücreler pullanmaya neden olur. Bu hatalı tepki, sedef hastalarının bağışıklık sisteminin zayıf olduğu anlamına gelmez.

Günümüzde hala daha sedef hastalarında bağışıklık sistemini harekete geçiren ana sebepler tam olarak bilinmemektedir. Ancak sedef hastalığını nelerin tetiklediğine ya da kimlerin risk altında olduğuna dair bazı bulgular elde edilmiştir.
  • Kanda akyuvarların anormalliği: Sedef hastalığında bağışıklık sisteminin yanlış tepkisinin T hücreleri olarak da bilinen bir akyuvarlar yani beyaz kan hücreleri grubuyla ilişkisi vardır. Sedef hastalarında T hücreleri gerektiği şekilde işlevini yapmaz ve bu durum ekstra deri hücrelerinin çoğalıp birikmesine neden olur.
  • Genetik yatkınlık: Ailede sedef hastalığı olan kişilerin bu hastalığa karşı bir yatkınlığı olabilir. Sedef hastalarının yaklaşık % 30’unda ailede sedef hastası olduğu görülmüştür. Aynı zamanda sedef hastalığı ile ilgili bağlantısı olan bazı genler de tespit edilmiştir. Öte yandan sedefin sadece genetik yatkınlık üzerine değil de, genellikle birkaç farklı faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıktığı düşünülür. Ailedeki sedef geçmişinin tek başına kişilerde bu hastalığın ortaya çıkması için yeterli olup olmadığı kesinlik kazanmamıştır.
  • Aşırı alkol ve/veya sigara kullanımı: Pek çok sağlık sorununda olduğu gibi, alkol ve sigara sedef hastalığını kötüye götürür. Sigarada bulunan onlarca zehirli madde ve özellikle de nikotin hem bağışıklık sistemi hücrelerini hem de deri hücrelerini olumsuz yönde etkiler ve sedef hastalığının ortaya çıkmasına ya da tetiklenmesine neden olur. Sigara içmek kadar sigara dumanına maruz kalmak da risk taşır. Aşırı alkol tüketen ve / veya sigara içen kişilerde bu hastalığın ortaya çıkma ya da tedavinin ardından yeniden alevlenmesi riski her zaman daha yüksektir.
  • Stres veya depresyon: Stres veya depresyonun, bağışıklık sistemini zayıflatarak sedef hastalığını tetiklemekte önemli bir rol oynadığı düşünülür. Sedef hastalarında atakların stresli dönemlerde ortaya çıkması oldukça yaygındır. Büyük travmalar ve yoğun stres sedef hastalığını başlatabilir veya tekrar ortaya çıkmasına neden olabilir. Sedef hastalığı nedeniyle stresin artması veya hastalığın depresyona yol açması durumu bir kısır döngü haline dönüştürebilir.
  • Bakteri ve virüs enfeksiyonları: Boğaz enfeksiyonu, farenjit gibi tekrar eden enfeksiyonlardan şikayet edenlerde sedef hastalığının görülme ihtimali daha yüksektir.
  • İklim: Soğuk havalarda sedef hastalığı tetiklenebilir. Soğuk hava veya soğuk havada evlerde kullanılan ısıtma sistemleri cildi kurutur, kaşınmayı arttırır. Nemli hava sedef hastalarının daha rahat etmesini sağlar. Abartmamak şartıyla güneş ışığı hastalığın belirtilerini dindirse de, güneşe çok fazla maruz kalmak ters etki eder ve sedefi tetikler.
  • Cildin tahriş olması: Kötü bir güneş yanığı, çizikler ya da yaralanma sedef hastalığını tetikleyebilen faktörlerdir. Örneğin sedef hastalarının dövme yaptırmaları sakıncalı olabilir çünkü yeni pullanmalar ortaya çıkabilir.
  • Kullanılan ilaçlar: Sıtma, astım, kalp damar hastalıkları, tansiyon ve psikiyatri ilaçlarının sedef hastalığını tetikleyebileceğine dair çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Kimi doktorlar ilaçların sedefe neden olma ihtimalinin çok düşük olduğunu düşünür ancak bazı ilaç türlerinin sedefle ilişkisi olduğu varsayımı, sedefle ilgili makalelerde her zaman dile getirilir.

Sedef Romatizması


Sedef hastası olan herkeste mutlaka sedef romatizması (psoriatik artrit) ortaya çıkar diye bir kural yoktur. Sedef hastalığı ile sedef romatizması ayrı ayrı hastalıklardır ancak birlikte de görülebilirler. Bir oran vermek gerekirse, sedef hastalarının yaklaşık % 30’unda ayrıca sedef romatizmasına da rastlanır. Özellikle tırnakları etkileyen sedef tipiyle birlikte görülür.

Sedef romatizması eklemleri etkileyen, ağrı, şişlik, tutulma, kızarıklık, eklemlerde şekil bozukluğu gibi belirtileri olan bir romatizma türüdür. Kendi içinde farklı türleri vardır. Daha çok diz, el, ayak, bel ve omurga bölgesindeki eklemleri etkiler.

Sedef Hastalığının Tedavisi


Hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi henüz bulunamamıştır ancak sedef hastalarına deri hücrelerinin hızlı büyümesini engellemeye ve belirtilerin hafiflemesine yönelik tedaviler uygulanmaktadır. Hastada hangi yöntemin işe yaradığını görmek için doktorlar birkaç farklı yönteme başvurabilir. Çeşitli nemlendiriciler, şampuanlar, yağlar, iltihap giderici kremler, sentetik D vitamini tedavisi veya sedefli bölgeye uygulanacak diğer ilaçlar ile kuruluğu ve ekstra deri artışını önleme yoluna gidilebilir. Hastalığın şiddetine ve hangi bölgeleri etkilediğine göre kullanılan ilaçlar değişebilir.

Kortizonlu ilaçlar her hastaya önerilmez çünkü bu tip ilaçlar hastalığın belirtilerini bir süreliğine bastırsa da, bir dönem sonra belirtilerin daha şiddetli şekilde geri dönmesine neden olabilir. Ancak burada doktorla sıkı bir işbirliği içerisinde olmak önemlidir. Kortizonlu bir kremin kullanılmasının gerektiği durumlar da olabilir. Her hasta aynı değildir. İlacın doktorun belirttiği miktar ve sürede kullanılması gerekir.

Cilde uygulanan ilaçlar dışında sedef hastalığında iyilik döneminin uzamasını sağlayan iğne, ağızdan aşınan ilaçlar ve çeşitli ışık tedavileri (fototerapi) gibi diğer tedavi yöntemleri de yine hastalığın etkilediği bölgelere ve şiddetine göre uygulanabilir.

Son düzenleyen Safi; 23 Temmuz 2016 23:53
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

29 Mart 2009 / HipHopRocK Tıp Bilimleri
22 Mayıs 2018 / Misafir Tıp Bilimleri
28 Ocak 2009 / Ziyaretçi Cevaplanmış
21 Temmuz 2009 / A.Arda Üyeler Hakkında