Önemli Bir Sağlık Sorunu: Şişmanlık. Şişmanlık son dönemlerde ortaya çıkmış bir sorun değildir. Örneğin, Avrupa'nın pek çok bölgesinde, günümüzden 25.000 yıl öncesi döneme rastlayan Paleolitik Dönem'e ait "şişman kadın" kalıntıları bulunmuştur. Buna ek olarak, Greko-Romen dönemlerine ait "şişmanlığın klinik boyutu" ile ilişkili belgelere rastlanmıştır. On dokuzuncu yüzyılda şişman kişilerde enerji alımı/harcanması ile ilgili küçük çaplı çalışmalar yapılmıştır. Yağın hücrelerde depolandığı bilgisi bu dönemde ortaya atılmıştır. Ayrıca, ulaşılabilen ilk "diyet kitabı" yine bu dönemlerde yazılmıştır. Şişmanlık sorunu küreselleşmenin etkisi ile, toplumların beslenme alışkanlıklarında oluşan değişimlere paralel olarak artış göstermektedir.Özellikle gelişmekte olan ülkelerde "beslenme alanında geçiş dönemi" olarak tanımlanan süreç, fazla kilolu ya da şişmanlık boyutunun artmasında rol oynamaktadır. Bu süreç, kentleşmede yaşanan olumsuz koşullar, demografik ve epidemiolojik değişim, enfeksiyon hastalıklarının sıklığında azalma, beklenen yaşam sürelerinde uzama, kronik hastalıkların görülme sıklığında artış gibi pek çok sosyal, kültürel, ekonomik ve sağlık koşullarından etkilenmektedir. 2000 yıl önce Hipokrat ilk kez obezitenin sağlığa olumsuz etkilerini ortaya koymuş olsa da gerçeğin anlaşılması ancak 20. Yüzyılın sonlarında gerçekleşti. Bugün artık obezite, fizyolojik, psikolojik, hormonal, metabolik, organik, sistemik, estetik ve sosyal etkileriyle yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
“Kilo fazlalığı ile şişmanlık aynı şey değil. Şişmanlık, yağ dokusu artışına bağlı olarak gerçekleşiyor. Kilo fazlalığı ise, yağ dokusu artışı olmaksızın vücut ağırlığının ideal değerlerin üzerinde olması. Her ikisinin de çaresi var.”
ŞİŞMAMLIK NEDİR?
Obezite ya da halk arasında bilinen adıyla şişmanlık nedir? Kilonun fazla olması mıdır, yoksa biraz topluca olmak yada göbekli olmak mıdır? Listeyi daha uzatmak mümkün, ancak hiç birimizin aklına kolay kolay gelmeyen, belki de gelmesini istemediğimiz tek bir cevabı var bu sorunun: Obezite, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır!
Erkek obasitesi karın bölgesinde yağ kitlesinin artması, bayan obasitesi ise guluteal bölgede (kalça etrafı) yağ kitlesinin artması şeklindedir. Obasite ve kilo fazlalığı genelde; genetik yapıyla, damak zevkine göre yemek yeme alışkanlığıyla,ve hareketsizliğe bağlı olarak gelişir.
“Fransa'da obeziteye bağlı sağlık sorunları nedeniyle harcamalar yılda 8.7 milyar frank olarak belirlenmiş. Bu toplam sağlık harcamalarının %2'si.”
ŞİŞMANLIK NASIL OLUŞUR, KİMLERE ŞİŞMAN DENİR?
Ağırlığı, normal ağırlıktan yüzde on [% 10] dan fazla olan kimseye şişman denir. (Buda 27kg/m2 den büyük BKİ ne tekabül eder.) Aşırı obasite; İdaal kilonun 45 kg üzerinde olan kimseler (yaklaşık vücut ağırlığının %60 fazlası) aşırı obezdirler.Bu kimselerde hastanın kendine olan öz güveni azalmış olup, işgücü kaybı ve vücut aktiviteleri de engellenmektedir
Günlük besinlerle alınan kalori ile, hem bazal metabolizma, hem de yiyecek metabolizması ve enerji harcaması için gereken ihtiyaç karşılanmaktadır. Gereksinimin fazlası kalorilerin çoğu yağ, bir kısmı da glikojen olarak depolanır. Yağ enerji depolanmasının en etkin formudur
Son yıllarda insanların en büyük problemlerinden şişmanlık, gelişen teknoloji, insanları hızlı ve yağlı yemek yemeye ittiği için şişmanlık büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaya başladı. Şişmanlığı bir hastalık olarak kabul edip, zararlarını bilirsek, şişmanlığı önlemek ve tedavi etmek de o kadar kolay olur
“Araştırmalara göre dünya nüfusunun altıda biri şişman.”
DÜNYADA ŞİŞMANLIK
Şişmanlık, vücuttaki yağ miktarının artması ile tanımlanan, gerek oluşum nedenleri, gerekse oluşturduğu komplikasyonlar ve zemin hazırladığı hastalıklar nedeniyle önemli bir sağlık sorunu olarak kabul edilmektedir. Şişmanlık orta yaşın bir sorunu olarak görülmekte ise de yaşamın her döneminde kişinin karşılaşacağı bir sorun olarak kabul edilmelidir.
Dünya genelinde yaklaşık 250 milyon kişinin şişman olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2025 yılında bu sayının 300 milyona ulaşacağını belirtmektedir. 38 ülkede 150.000 kadın üzerinde yapılan bir araştırmada şişmanlık oranının Güney Asya ülkelerinde %0.1, Afrika'da %2.5, Latin Amerika'da %10, Orta Doğu'da %20 olduğu saptanmıştır. Şişmanlık, yalnızca gelişmiş ülkelerin bir sorunu olarak kabul edilmemekte; daha önce de söz edildiği gibi küreselleşmenin olumsuz etkisiyle gelişmekte olan ülkelerde de bir sorun olarak dikkat çekmektedir. Halen ABD’nde yaşayanların %50'den fazlasının fazla kilolu; %20'sinin ise şişman olduğu vurgulanmaktadır. Amerika'da 97 milyon kişi fazla kilolarından şikayetçi. Şişmanlar örneğin New Orleans eyaletinde nüfusun %37.5'unu oluşturmaktadır. Avrupa'da şişmanlık prevalansı konusunda yapılmış en kapsamlı çalışma, 1989 yılında yayınlanan DSÖ-MONICA (WHO-Monitoring Trends Anddeterminants in Cardiovascular Diseases) çalışmasıdır. Bu çalışma kapsamında incelenen 48 ülke, Afrika, Amerika, Güney-Doğu Asya, Avrupa, Doğu Akdeniz, Batı Pasifik bölgeleri olmak üzere altı başlıkta incelenmiştir. Bu çalışmaya göre, erkeklerde 48 ülkeden yalnızca birinde; kadınlarda ise ülkelerin tümünde 35-64 yaş grubunun %50.0-75.'inin beden kitle indeksi (BKİ) 25 kg/m2 ve üzerindedir. Son tahminler Avrupa'da yetişkin nüfusun yüzde 15'inin şişman olduğunu gösteriyor. Avrupa'da bazı bölgelerde obezite oranı yüzde 40-50'ye çıkarken, ülke ortalamaları yüzde 5-22 arasında değişiyor.
“Yapılan araştırmalara göre ülkemizde her dört kişiden biri şişman.”
TÜRKİYEDE ŞİŞMANLIK
1965 ve 1971 yılları arasında yapılan istatistiğe göre Bursa, Bornova ve İstanbul’un çeşitli yerlerindeki 5000 kişi içinden şişmanlık oranını ortalaması yüzde 28’dir. Yani, kadın ve erkek toplamı yüzde 28. Bugünlerde ise taramalarda görülen %36-40, hatta Gaziantep ve Konya’da yüzde 61 oranında şişmanlık var. Günümüzde, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de yetişkin nüfusu oluşturan kadınların yaklaşık %65'inde; erkeklerin ise %39'unda hafif ve orta derecede şişmanlık sorunu olduğu tahmin edilmektedir. 1998 yılında yapılmış olan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması'na göre, kadınların %52.2'sinin BKİ'si 25.0'in üzerinde; %18.8'inin BKİ değeri ise 30 ve üzerinde bulunmuştur. Şişmanlık ile ilgili Türkiye'de yapılmış olan pek çok bölgesel çalışma bulunmaktadır. Örneğin, İzmir'de 18 yaş ve üzeri kadınlarda yapılan bir çalışmada şişmanlık prevalansı %51 olarak hesaplanmıştır. Elazığ ilinde yapılan bir başka çalışmaya göre, il düzeyinde obezite prevalansı %7.9 olarak bulunmuştur.Ankara Gülveren Sağlık Ocağı Bölgesi'nde yapılan kesitsel tipte epidemiolojik bir çalışmaya göre, şişmanlık prevalansı kadınlar için %84.8; erkekler için ise %54.1 olarak bulunmuştur. Yine, "Ankara'da Or-An 75. Yıl Sağlık Ocağı Bölgesi'nde Bulunan İlköğretim Okullarındaki Öğretmenlerde Bazı Kronik Hastalıklarla İlgili Risk Faktörlerinin Saptanması" araştırmasında öğretmenlerin %33.9'unun BKİ'si 25.0 kg/m2'nin üzerinde bulunmuştur. Trabzon'da 3000 kişi üzerinde yürütülen bir çalışmada, BKİ değerinin 25'in üzerinde olma boyutu %60.6; 30'un üzerinde olma sıklığı ise %19.2 olarak hesaplanmıştır. Yapılan araştırmalara göre, şişman kişilerin üçte ikisinin bir "şişman" ebeveyni olduğunu ortaya koymuştur. Eğer ebeveynlerin her ikisi de şişman ise, çocuklarının şişman olma olasılığı %90.0 olarak saptanmıştır.
Bunu nazari itibara alarak Dünya Sağlık Teşkilatı, şişmanlığı bir sağlık problemi ve sağlığı etkileyen en büyük problem olarak kabul edip, 1977’de obeziteden ve obezitenin tedavisi konusunda bir rapor yayınlandı. Bu raporda, 24 Avrupa ülkesi, ki içerisinde biz de varız, Milano Deklarasyonu’nu yayınladılar. Bu deklarasyonla bütün ülkelerde, bu Avrupa ülkelerindeki şahısların, şişmanların korunması, hakları, çocukların çocukluk çağından itibaren şişmanlıktan korunması için alınması gereken önlemler ile okul çağında, oyun çağında, iş çağındaki çocuklara ne gibi önlemler alınması, ne gibi eğitim verilmesi gerektiği görüşülmüştür.
“Şişmanlık, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre küresel ve kronik bir sağlık sorunudur.”
ŞİŞMANLIK NEDENLERİ NELERDİR?
Şişmanlık uzun süren bir enerji dengesizliği sonucudur. Bunun belli başlı nedenleri:
1. Fazla yeme,
2. Fiziksel hareketlerin azlığı,
3. Psikolojik bozukluklar,
4. Metabolik ve hormonal bozukluklardır. 5. Dengesiz ve yanlış beslenme
Şişmanlığın nedenleri araştırıldığı zaman bugün çeşitli faktörlerin şişmanlığı meydana getirdiği ortaya konmuş. Bu faktörlerden en önemlisi, fazla yemedir. Birçok kimse yedikleri ve harcadıkları hakkında gerçek bilgiye sahip değildir. Bazıları, fiziksel hareketler için harcanan enerji konusunda da bilgisizdir. Hareket ediyorum diye fazla yemek, bazen farkında olmadan şişmanlığa yol açabilir. Yapılan araştırmalar şişmanlığın kalıtımsal olduğunu belirtmektedir. Normal anne babanın çocukları arasında şişmanlık sıklığı % 8-9 iken, anne-babadan birinin şişman oluşunda çocuklardaki şişmanlık sıklığının % 40'a , her ikisinin de şişman oluşunda %80'e çıktığı belirtilmiştir. Yalnız, bu durumun kalıtımsal bir değişkenlikten çok, ailenin beslenme alışkanlığından ileri geldiği sanılmaktadır. Genellikle evde pişirilen yemeklerin enerji değerinin yüksek oluşu, ailenin bütün bireylerinin fazla enerji tüketmesine yol açmaktadır.
Genellikle hareketsiz kimseler, hareketli olanlar kadar yemektedirler. Bu durumda, hareketsiz olanların enerji dengesi artı bir durum almaktadır. Ağır işte çalışanlar arasında şişman kimselere çok az rastlanmasına karşılık, oturarak iş gören memurlar ve ev kadınlarında şişmanlığın sık görülmesi, fiziksel hareketlerin, vücut ağırlığı üzerine etkisini açık olarak göstermektedir.
Bazı kişiler, üzüntü, sıkıntı ve güvensizliklerini örtmek için fazla yerler. Bunun tersi de olabilir. Psikolojik bozukluklar, bazen fazla yemeye, bazen de az yemeye neden olarak görülebilir.
Şişmanlıkta bazı kimselerde zayıflama diyetlerine karşı görülen direnç, hormonal ve metabolik nedenlere dayanmaktadır. Bu tür şişmanlık toplumdaki şişmanlık oranlarının çok küçük bir bölümünü kapsar. Bazı hormonlar, bazal metabolizma hızını etkiler. Hormonal nedenle bazal metabolizmanın yavaş oluşu, enerji harcamasını azaltarak alınan besin öğelerinin bir kısmının depolanmasına yol açabilir. Bu kimseler hareketsiz olduklarında şişmanlık daha da artabilir.
Şişmanlığa neden olan etmenler arasında beslenme alışkanlığının hazır yiyecek türüne kayması ve ayak üstü yenilen tost, sandviç, hamburger, pizza, patates kızartması vb. (fast-food) yiyeceklerin fazla tüketilmesinin etkisi önemlidir. Alkol tüketimindeki artışta en önemli nedenlerden biri olarak sayılabilir.
“Şişmanlık beyin kanaması riskini artırıyor.”
ŞİŞMANLIĞIN ZARARLARI
Hollandalı bilim adamları, 40 yaşlarında fazla kilolu olmanın ömrü üç yıl kısalttığını belirterek, fazla kiloların vücuda verdiği zararın sigara içmeye eşdeğer olduğunu söylüyor.
Yaklaşık 3500 kişinin, 1948-1990 yılları arasındaki sağlık kayıtlarını inceleyen doktorlar, sigara içmeyen ancak fazla kilosu olanların yaşam süresinin, kilo fazlası olmayanlara göre üç yıl daha kısa olduğunu ifade ediyor.
Obez olarak nitelendirilen çok kilolu insanların ortalama yaşam süresi ise kadınlarda 7.1 yıl, erkeklerde ise 5.8 yıl kısalıyor.
Aynı araştırma, hem sigara içen hem de fazla kiloları olanların durumunun çok daha ciddi olduğunu gösteriyor. Obez ve sigara içen kadınlar, normal kilolu ve sigara içmeyen kadınlardan 13.3 yıl daha az yaşarken, sigara içen obez erkeklerde de yaşam süresi 13.7 yıl kısalıyor.
‘‘Araştırma sonuçları, fazla kiloların verdiği zararı gösteriyor’’ diyen doktorlar, fazla kilosu olanlara zayıflamak için bir an önce harekete geçmelerini öneriyor.
“Obezite önlenebilir ölüm nedenleri arasında ikinci, tüm ölüm nedenleri arasında ise 7. sırada yer almakta.”
ŞİŞMANLIĞIN RUH SAĞLIĞINA ZARARLARI
Şişmanların bir kısmı ne kadar neşeli gözükse de şişmanlığın açtığı psikolojik yaralar çok fazladır. Giyinme konusunda problemler yaşarlar, kendilerine uygun elbise bulmada güçlük çekerler, mayo giyme korkusu yüzünden denize veya havuza giremezler, veya tenha yerleri tercih ederler.
Karşı cins tarafından beğenilmeme korkusu, kendilerine olan güveni yok eder. İstedikleri gibi doğal davranamazlar, buda ilişkileri bozar.
Kendilerine güvensizlik günlük hayatta ve iş hayatında da kendini gösterir, buda şişmanları başarısızlığa ve yalnızlığa iter.
Yaşamdaki hedef kendine daha iyi olanaklar sağlamak ve mutlu olmaktır. Mutlu olmanın en büyük şartı RUH ve VÜCUT sağlığıdır.
----O---- “ŞİŞMANLIK, SİGARA KADAR ZARARLI” ----O----
ŞİŞMANLIĞIN SEBEP OLDUĞU HASTALIKLAR
Vücuttaki yağ miktarına ve dağılımına bağlı olarak pek çok hastalık kişinin sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Şişmanlık, damar sertliği, kan kolestrol düzeyinin artması, selüloit, ağırlık artışına bağlı eklemlerde harabiyet oluşmasına neden olur. Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık, iktidarsızlık, safra kesesi hastalıkları, taş oluşumu, meme, prostat, kolon, endometriyum gibi pek çok kanser türleri, tip II diyabet, osteoartrit, obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklardan birkaçıdır.
Obezite, insan vücudunda kalp ve damar sistemi, solunum sistemi, hormonal sistem, sindirim sistemi gibi sistemleri etkileyen ve birçok önemli rahatsızlığa zemin hazırlayan bir hastalıktır.
Doll ve Peto'nun 1981 yılında yapmış oldukları bir çalışmaya göre, ABD’de tespit edilmiş tüm kanserlerin %35'inin altında diyete bağlı etmenler yatmaktadır. Aynı şekilde Wynder ve Gori, erkeklerde görülen kanserlerin %40'ının nedenleri arasında diyete bağlı etmenlerin rol oynadığını; bu rakamın kadınlar için ise %60 dolayında olduğunu belirtmişlerdir. Willett, adolesan dönemde vücut ağırlığı ve enerji dengesinin pozitif yönde artışının meme ve kolon kanseri açısından bir risk etmeni olduğunu ortaya koymuştur. En önemli jinekolojik kanser tiplerinden birisi olan over kanserlerinin risk etmenlerini saptamak için yapılmış olan bir olgu kontrol çalışmasının sonuçlarına göre, vücut ağırlığı yüksek olan kadınlarda, over kanseri gelişme riski normal olanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Goodman ve arkadaşlarının aynı konuda Hawaii’de yapmış oldukları toplum tabanlı bir çalışmaya göre, endometriyal kanser ile vücut yapısı ve ağırlığı arasında bir ilişki saptanmıştır. Fazla enerji alımı ve fiziksel etkinlik azlığında, 170 endometriyal kanser gelişme riskinde artış saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına dayanarak, kadınların vücut ağırlıklarını istenilen düzeyde tutmaları, hayvansal yağlardan ve karbonhidratlı besinlerden uzak durmaları; bitkisel kaynaklı besin tüketimini artırmaları önerilmektedir.
OBASİTENİN MUHTEMEL KOMPLİKASYONLARI:
►Hipertansiyon
►Hipertrigliseritemi
►HDL kollesterolünün düşüklüğü
►Koroner arter hastalığı
►Tip 2 diabet
►Safrataşı oluşumu (kolelitiazis) zayıf kişilerde obeslere oranla 6 kat daha fazladır.
►İleri derecede obes kişilerde dejeneratif eklem hastalıkları(osteoartritis) daha sık oluşur.
►Eklemlerde yıpranma , ve aşınmaya sebebiyeti artırıp, disk hernisi (bel fıtığı) riskini arttırmaktadır.
►Kadınlarda endometrium kanser riskini arttırır.
►Aşırı obezlerde ani ölüm oranı 10 kat daha fazladır.
►Pickwikian sendromu( uyku esnasında kısa süreli solunumun durması, devamlı bir uyku hali, polistemi sağ kalp yetmezliği ile karakterize sendrom.)
►Tromboembolizm.
ANOREKSİA NEVROZA:
Bu tür yeme bozukluğu, psikolojik kökenli bir hastalık olup zayıflamayı takıntı (obsesyon) haline getiren genç kadınlarda daha fazla ortaya çıkar. Kilo alma korkusu var olup, diyetlerini aşırı derecede sınırladıkları için, ileri derecede zayıf olmaları halinde bile kendilerini şişman olarak görürler. Bazıları yemekten sonra kusmaya çalıştığından aynı zamanda bulimiktirler. Vücuttaki GnRH hormonunun düşük miktarda salınımı (Buna bağlı olarak LH ve FSH hormonu salınımı azalır) sonucu ortaya çıkan amenore (Adet görememe), hastalığın bir tanısal özelliği olacak kadar yaygındır.
Diğer yaygın bulgular:
►Troid hormon salınımında azalmaya bağlı soğuğa hassasiyet.
►Hipotermi (vücut sıcaklığında düşme)
►Bradikardi (kalp dakika atım sayısının normalin altında olması)
►Konstipasyon (kabızlık)
►Deri ve saç değişiklikleri
Anoreksia nevrozanın en önemli komplikasyonu; büyük olasılıkla ölüme yol açan hipokalemi (kan K+ miktarında azalma) sonucu kardiak aritmiye (kalp ritim düzensizliği) yatkınlığı arttırmasıdır.
BULİMİA NEVROZA:
Psikolojik kökenli bir hastalıktır. Anormal yeme alışkanlığı ile kendini belli eder. Aynı zaman dilimi içerisinde aynı şartlarda çoğu insanın yiyeceğinden daha fazla yeme alışkanlığı vardır. Bu dönemde hasta yeme kontrolünü kaybeder yeme olayını durduramaz, ve daha sonra kilo almayı önlemek için uygunsuz davranışlar gösterir. ( Hasta kusar, laksatif ve diüretik ilaçlar alıp, lavman yaparak yediği yiyecekleri çıkarır) Aç kalırlar, ya da aşırı egzersiz yaparlar. Yeme ya da uygunsuz davranışlar 3 ayda bir en az 2 kez tekrarlanır. Hastalar hemen hemen normal boy kilo oranını korurlar, bununla birlikte, adet düzensizlikleri sıktır.
Kusmaya bağlı olarak bazı komplikasyonlar meydana gelmektedir:
►Kalpte ritim düzensizliğine yol açan elektrolit düzensizliği.(hipokalemi)
►Mide içeriğinin akciğerlere aspirasyonu.(kaçması)
►Ösofagus (yemek borusu) ve mide yırtılması.
ŞİŞMANLIĞIN ÖNLENMESİ VE TEDAVİSİ Genellikle şişmanlamak çok kolay bunun yanı sıra zayıflamak oldukça zordur. Bu nedenle şişmanlığın tedavisinden önce, önlenmesi daha doğrudur. Şişmanlığın önlenmesinde en önemli kural, küçük yaşlardan itibaren enerji dengesine uygun bir beslenme alışkanlığının kazandırılmasıdır. Çocukluktan itibaren fazla yağlı, şekerli ve sadece kalori veren; vitamini, proteini düşük besinlerin tüketilmemesine dikkat edilmelidir. Dört besin grubundan her öğünde dengeli bir şekilde beslenme sağlanmalıdır. Çocuklukta alınan kiloları ileride vermek çok zordur ve şişmanlığın zararlı etkileri bu yaşlardan itibaren başlamaktadır. Bu nedenle halk arasında bilindiği gibi "şişman çocuk, sağlıklı çocuk" demek değildir. Gereğinden fazla yağ dokusu, kalori deposudur. Yiyecek ve içeceklerle alınan kaloriyi sınırlayarak bu depoyu kullanmak mümkündür. Bu nedenle zayıflamak isteyen kişinin;
1. Harcadığından daha az kalori alması gerekir.
2. Kişinin yediği besinler protein, vitamin ve mineraller bakımından yeterli olmalıdır.
3. Doyurucu ve bireyin beslenme alışkanlığına uygun besinler seçilmelidir.
4. Diyetle birlikte beden hareketleri arttırılmalıdır. Hızlı zayıflayan kişi verdiği kiloları çok kısa sürede geri alır. Bu nedenle haftada 0.5- 1 kg veya ayda 4 kg. zayıflamak en uygunudur. Şişman olan kişinin yiyeceği besinler seçilirken öncelikle, şeker, tatlı, pilav, makarna , börek gibi yiyeceklerle , yemeklere eklenen yağlar azaltılmalıdır. Böylece diyetin protein, vitamin ve minerallerini değiştirmeden kalorisi azaltılmış olur. Doygunluk vermesi için kalori değeri düşük sebzeler ve meyveler sık kullanılabilir. Özellikle yemeklerden önce bir parça sebze ve meyve açlığı biraz olsun gidererek fazla yemek yemeyi önler. Kepekli ekmek ve kuru baklagiller tokluk verdiklerinden şişman kişilere önerilmelidir. Etli yemeklere yağ konmamalı, yemekler yağda kızartılmamalıdır. Günde en az 2 litre su içilmelidir, fakat su yemek sırasında içilmemelidir. Kişilerin şişman olmalarını engellemek için temel önlemler çok önemlidir. Örneğin, kişilerin yeterli ve dengeli beslenme konusundaki bilgi ve bilinç düzeylerinin artırılması, beslenme alışkanlıklarının olumsuz etkilendiği durumlardan kaçınma becerilerinin geliştirilmesi, yemek yeme alışkanlıklarının düzenli ve dengeli hale getirilmesi, abur-cubur olarak nitelendirilen besinlerin tüketilmemesi gibi pek çok olumlu beslenme davranışı doğumdan itibaren planlı ve programlı bir şekilde kazandırılmaya çalışılmalıdır. Bu tür yaklaşımların toplumsal düzeyde, ülke politikalarına yansıtılmış olması programların başarılı olabilmesi için çok önemlidir. Sağlığın her alanında olduğu gibi beslenme konusunda da koruyucu önlemler tedavi hizmetlerine göre çok daha kolay uygulanabilir ve ucuzdur. Dünyanın pek çok bölgesinde konu ile ilgili konu ile ilgili sağlığı geliştirme ve eğitimi çalışmalarına hız verilmiştir. Ancak bu yaklaşımlar toplumlar arasında farklılık göstermektedir. Örneğin, ABD'de yapılan bir çalışmada şişmanlığın önlenmesine yönelik besinlerin yapılarının ve ücretlerinin değiştirilmesi çalışmalarının, sağlık eğitimi çalışmalarından daha öncelikli olacağı üzerinde durulmuştur. Bu etkinlikleri toplumsal düzeyde uygulamak ne yazık ki çok kolay değildir. Bu nedenle, şişmanlık oluştuktan sonra gereken pek çok girişim de özellikle şişmanlığın neden olduğu hastalıkların önlenebilmesi açısından önem kazanmaktadır. Şişmanlık ile mücadelede tedavi yöntemleri olarak diyet tedavisi, fiziksel etkinliğin artırılması, davranış değişikliği tedavisi, gerekli durumlarda ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Özellikle ilk üçünün birlikte uygulanması tedavinin başarısını artırmakadır. Şişmanlık için diyet tedavisinin başlıca amaçları vücut ağırlığını istenilen düzeye indirmek, besin öğesi gereksinimlerini yeterli ve dengeli olarak karşılamak, yanlış beslenme alışkanlıkları yerine doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmak ve vücut ağırlığı istenilen düzeye geldiğinde tekrar kilo alımını engellemek ve sürekli kilo kontrolünü sağlamak olarak sıralanabilir.Davranış değişikliği, şişmanlık tedavisi yaklaşımları arasında uzmanlar tarafından çokfazla üzerinde durulan bir yöntemdir. Davranış değişikliğinin kişi tarafından benimsenmesi ve yaşam biçimi haline getirilebilmesi, verilen kiloların geri alınmasının önlenmesi açısından son derece önemlidir. İlaç tedavisi ve cerrahi tedavi özellikle diğer yaklaşımların yetersiz olduğu durumlarda konunun uzmanları tarafından uygulanması gereken yöntemlerdir. Bu iki yaklaşımda sağlık çalışanlarının etik açıdan dikkat etmeleri gereken noktalar vardır. Her iki yöntemin şişmanlığın önlenmesine yönelik diğer yöntemlerle desteklenmesi verilen kiloların geri alınmasını önlemek açısından çok önemlidir. Sonuç olarak bir sağlık sorunu olarak kabul edilen şişmanlık ile mücadele sistematik bir yaklaşım gerektirmektedir. Sorunun çözümü için sağlık çalışanlarının ekip hizmeti anlayışı ile yaklaşımları, şişman bireylerin konuyu önemsemeleri ve sağlığın korunması ve sürdürülmesi için zayıflamanın önemli bir koşul olduğunu kabul etmeleri onların bireysel mücadele gücünü artıracaktır.
DÜZGÜN BESLENME
Besinler 4 temel besin grubundan seçilmelidir. Süt grubu (Süt, peynir, yoğurt) Et grubu (et, tavuk, balık, kuru baklagiller) Sebze-meyve grubu, Tahıl grubu (Ekmek, makarna, pirinç) Düzenli beslenme için bu besin gruplarından orantılı olarak alınmalı, bir gruptan az, diğerinden fazla besin alıp metabolizmanın çalışma düzeni bozulmamalıdır. Tek gruba yönelik beslenme; kabızlık, ishal, midede şişkinlik, kan şekeri ve tansiyon düşmesi, baş dönmesi, göz kararması gibi rahatsızlıklara sebep olacak ve devamında da doktor müdahalesini gerektirecek çok daha ciddi sorunlara yol açacaktır. Kişiye özel hazırlanması gereken beslenme programları;
%60 karbonhidrat, %20 protein, %20 yağ içermelidir ve günde en az 2 lt su tüketilmelidir.
Günlük alınması gereken besinler 5 öğünde alınmalıdır. Öğün atlamak ve/veya bir öğünde gerekenden daha fazla kalori almak yağ depolanması riskini arttıracaktır.Aşağıda çocuklar ve yetişkinler için birer " dengeli beslenme programı (bir günlük)" örneği bulacaksınız.
Çocuklar için Yetişkinler için
• 750 gr süt
• 750 gr yoğurt
• 135 gr peynir
• 1 ad. yumurta
• 4 ad. orta boy köfte
• 1 ad. orta boy patates
• 1 ad. salatalık
• 1 ad. domates
• 1 ad. elma,armut vb.
• 10 ad. kiraz
• 3 dilim ekmek
• 4 yemek kaşığı pilav • 250 gr süt veya yoğurt
• 45 gr peynir
• 4 ad. orta boy köfte
• 4 yemek kaşığı zeytinyağlı barbunya
• 1 ad. salatalık
• 1 ad. domates
• 1 ad. elma,armut vb.
• 6 ad. kayısı
• 3 dilim ekmek
• 4 yemek kaşığı makarna
Beslenmede kullanılan ölçüler
Çay kaşığı 5 - 6,5 gr
Tatlı kaşığı 10 - 13 gr
Çorba kaşığı 15 - 19,5 gr
Likör kadehi 30 - 39 gr
Kahve fincanı 50 - 68 gr
Çay bardağı 100 -150 gr
Su bardağı 200 - 250 gr
Enerji besinler vasıtası ile alınır ve bedensel faaliyetler ile de harcanır. Eğer aldığımız enerji miktarı harcadığımızdan fazla ise artık enerji vücutta yağ olarak depolanacaktır. Bu depolama işlemini durdurmanın yolu; ya alınan enerji miktarını harcanan miktara düşürmek (kalori kısıtlaması) ya da harcanan enerji miktarını alınan miktara yükseltmek (egzersiz ) olacaktır.
Eğer alınan miktarı ihtiyaç duyulanın da altına düşürürsek vücutta depolanan yağları tekrar enerjiye çevirebiliriz.
İDEAL KİLONUN KORUNMASI
Zayıflamak nispeten kolay, fakat ulaşılan ağırlığı sürdürmek zordur. Çeşitli araştırmalara göre belirli bir programla zayıflayan bireylerin 5 yıl sonra sadece % 5'i bunu koruyabilmekte, % 95'i tekrar eski ağırlıklarına dönmektedir.
Sıkı diyet yapıp sonra eski yeme sistemine dönen bireylerde ağırlık döngüsü oluşmaktadır. Bu da vücuttaki yağ oranını artırmakta, yaş ilerledikçe hiperlipidemi, hipertansiyon ve diyabet gibi sağlık problemlerini oluşturmaktadır.
Uygulanan zayıflama diyeti sonunda, diyete başladığı anda aldığı enerjiden % 25 daha az enerji alması ve fiziksel aktivite ile enerji harcamasını artırması gerekir. Günde fazladan 1 saat yürüme ile bu hedefe ulaşılır.
“Şişmanların trafik kazalarında ölme ya da yaralanma risklerinin zayıflara göre daha fazla olduğu bildirildi.”
ŞİŞMANLIĞIN ÖLÇÜLMESİBir bireyin şişman olup olmadığının tanımlanabilmesi için vücut ağırlığının, vücut bileşiminin ve vücuttaki yağ dağılımının değerlendirilmesi gerekmektedir. Vücut bileşimi; büyüme ve gelişme, yaşlılık, etnik özellikler, cinsiyet, beslenme durumu, özel diyetler, egzersiz, hastalık, genetik etmenlerden etkilenmekte ve değişkenlik göstermektedir. Vücut bileşenlerini saptamak için kullanılan pek çok yöntem bulunmaktadır; ancak, özellikle saha çalışmalarında en çok kullanılan yöntemler antropometrik ölçümlerdir. Antropometrik ölçümlerin sağlıklı yapılabilmesi için kullanılan araçların düzenli olarak doğruluğunun denetlenmesi, ölçüm yapan kişilerin sürekli eğitilmesi, referans değerlerin ve standartların doğru belirlenmesi çok önem taşımaktadır. Antropometrik ölçümler- Beden Kitle İndeksi (BKİ): Vücut ağırlığının (kg) boyun karesine (m²)bölünmesiyle elde edilir. Saptanan değere göre bireyin zayıf, normal, fazla kilolu ya da şişman olup olmadığına karar verilir. Günümüzde şişmanlığın saptanmasında antropometrik ölçüm tekniği kullanılarak vücutta yağ miktarının belirlenmesine yönelik Beden Kitle İndeksi(BKİ) sıklıkla kullanılmaktadır. Erişkin yaş grubunda BKİ'ne göre "şişmanlık" değerlendirmesi;
BKI Değerlendirme
Protein-enerji malnurisyonu:
18.5 -19.9 Normal kabul edilir
20.0-24.9 Normal
25.0-29.9 Hafif şişman
30.0-34.9 I. derecede şişman
35.0-39.9 II. derecede şişman
40+ III. derecede şişman (morbid şişman)
BKİ ile vücut yağ miktarı ilişkisinin bireyin vücut yapısına ve oranlarına göre değişiklik gösterdiği bilinmektedir.Ayrıca, bel çevresi ölçümü, bel/kalça oranı gibi antropometrik ölçümler ve deri kıvrım kalınlıkları da şişmanlığın belirlenmesinde sık kullanılan yöntemlerdir. Bel çevresi erkeklerde 94 cm'in üzerinde; kadınlarda ise 80 cm'in üzerinde olduğu zaman kişilerin şişmanlığa bağlı metabolik risklerinde artış görülmektedir. Yetişkinlerde BKİ yaşla çok az bir artış göstermektedir. Ancak, çocuklarda ve adolesanlar BKİ, yaşa göre değişmektedir.Bebeklikte BKİ hızla yükselmekte, okul öncesi dönemde ise önce düşmekte sonra yeniden artmaktadır. Çocuklarda BKİ değerleri yaşa bağımlı referans değerler olup ülkelere göre kesim noktaları farklılık göstermektedir. En yeni yaşa göre BKİ değerleri İsveç, İngiliz ve İtalyan çocuklar için yayınlanmıştır. Beden kitle indeksinin iyi sonuç vermediği diğer bir grup ise yaşlılar olarak bilinmektedir. Hollanda'da 65-79 yaşlarında 539 kadın ve erkekte yapılan bir çalışmada, BKİ'nin şişmanlığın ölçütü olarak yeterli olmadığı ve şişmanlığın değerlendirilmesinde yağın vücutta dağılımını gösteren bel ve kalça çevresinin daha iyi sonuç verdiği bulunmuştur.
Şişmanlık bir sağlık sorunu olarak kabul edildiğine göre, azaltılması yada önlenmesi için sistematik yaklaşımlar gerekmektedir. Ancak, önleme çalışmaları en öncelikli basamağı oluşturmalıdır.
ZAYIFLIĞIN YARARLARI
Uykusuzluk ve huzursuz uyuma düzelir.
Tansiyon şikayetleri normale döner veya azalır.
Horlama, nefes darlığı, çarpıntı, yorgunluk hissi ortadan kalkar.
Mide şikayetleri tamamen ortadan kalkar veya hafifler.
Eklem ağrıları, bacaklarda uyuşma ve karıncalanma gibi şikayetler ortadan kalkar veya hafifler.
Kandaki yüksek kolesterol, lipit ve ürik asit seviyeleri normale veya normale yakın birseviyeye iner.
Cinsel isteksizlik ortadan kalkar.
Bel , sırt ve diz ağrıları tamamen ortadan kalkar veya hafifler.
ŞİŞMANLIKLA ORTAYA ÇIKAN PSİKOLOJİK SORUNLAR
Şişmanlık ortaya çıktıktan sonra da bir takım psikolojik sorunlar da gözlenir, bu durumu dikkate almayan bir şişmanlık tedavisinin başarılı olma şansı tartışılır. Şişmanlıkla mücadele aslında çok kısa erimde baktığımız zaman çok kolay bir şeye benzer. Önemli olan o formu o kiloyu uzun süre korumasını sağlamak. Dolayısıyla psikiyatrik destek olmaksızın, yani niye yiyorsunuz, neden şişmanız, bu sorunun cevabı açıkça anlaşılmaksızın, uzun erimde şişmanlıkla mücadele mümkün değil. Bu arada şişmanlığın yol açtığı psikolojik problemlere de değinmek gerekir. Kişi kendini toplum tarafından kabul edilmeyen, itilen, çirkin bulunan bir insan halinde algılamaya başlıyor. Ve buna bağlı olarak depresyonlar ortaya çıkabiliyor. Neden yemek yiyoruz sorusunu sormakla işe başlarsak çoğu kişinin vereceği cevap sıkıntıdan olur. Konuyu bir miktar açmaya başladığımız zaman herkesin kendine özel bir nedeni olduğunu anlamaktayız. O nedenle, sıkıntıdan yiyorum, o halde ne yapmayalım, sorusuna doğru bir yanıt verebileceğimi sanmıyorum. Herkes sıkıntıdan yemek yediğini zannediyor ama gerçekte herkesin başka bir hikayesi var. Gelin kayınvalide ilişkisi mesela. Diyelim ki kayınvalide gelinden daha iyi olacak. Ama bir yandan da geline zarar vermek istemiyor, geline karşı bir öfkesi var, belli ölçülerde. Bu yarışmacılık hissinden dolayı ortaya çıkan. Gelinden daha zayıf olacak, daha güzel olacak. Tersi gelin için de geçerli olabilir. Ama bu yarışın sonunda bir mağlup olamamalı. Yarış olsun ama mağlup olmasın. Aynı satrançta siyah taşta oynamak gibi. Savunma da ama saldırı da... Kazanmak istiyor. En zararsız yöntemle. Sonunda ne oluyor, güçlü olmak için yemek yemeye başlıyor. Ama yemek yedikçe şişmanlıyor ve gücünü kaybediyor. Gücünü kaybettikçe tekrar güçlü olmak için yemek yiyor. Sonuç olarak yemek yemek temelde güçlü olmak için yapılan bir işlem. Yarışma var, yarışmada güçlü olacak. Bunlar bilinç dışı şeyler. Güçlü olmak yemek yiyor. Neden güçlü olacak? Yarışacak, yarışta kazanacak. Yiyor, gücünü yitirdikçe daha güçlü olmak adına tekrar yiyor. Bir kısırdöngü yaşanıyor.
ŞİŞMAN İNSAN NEŞELİ Mİ? Şişman ama neşeli, mutlu insan tarifi yapılır. Şişmanlık tıbbi bir hastalık. Sonuç olarak kronik sağlık sorunlarına yol açan tıbbi bir hastalık. Her şişman bu işten psikiyatrik nedenle yakınan insan değildir, bir psikolojik problemi olan insan değildir. Normal koşullarda toplumsal bir yargılama olmasa, belki de, şişmanların önemli bir bölümü içerisinde bulundukları bedeni halden dolayı mutsuz olmayacaklar. İyi ki şişmanım, istediğim yerde istediğim gibi yiyebilirim diye düşünen ve halinden de memnun olan bir çok insan var. Bir çok şişman liderlerimiz de yok mu? Bunlar da halinden pek memnun gözüküyorlar. Yine tanıdığımız bir çok şişman sanatçılar, bilim insanları var, medya mensupları var. Kısa sürede kilo vermek mümkün, önemli olanın verilen kilonun korunmasıdır. Belki de bazı insanlar şişmanlıktan kurtulmak adına, belli bir kiloya ulaşmak adına zayıflıyorlar. Ama daha sonra bunu korumakta güçlük geçiyorlar. Bu başarısızlık duygusu bazıları için, bir kez daha başarısızlığa yol açacak kaygısına neden olabilir. Bir başka neden de genellikle şişmanlarda belli bir yarışmacılık özelliğine tanık olduğundandır. Ve yarışmaktan kaçınabilir, çekinebilir, vs... Kişinin kendisi karar vermeli. Neden zayıflaması gerektiğine üzerinde durmak gerek. Hadi zayıfla, hadi zayıfla demek yerine, zayıflarsan, iyi olur, çünkü şu şu nedenlerle demek daha iyi olabilir. Psikiyatrik destekle, kilo vermek konusunda yaşanan güçlüklerin üstesinden gelme şansı daha yüksektir. Birçok kaynak aslında kilo verme olayında görev alması gereken ekibinin birçok branşta olması gerektiğini, bir takım oluşturulması gerekiyor. Bu takım içerisinde psikiyatristlere her zaman bir yer var ve onun varlığıyla birlikte uzun erimde kilo veriliyor, arkasından da onun korunması. Bunun başarılabilmesi için psikiyatrik desteğin çok önemli olduğu söyleniyor. Davranış terapisi teknikleri kullanılabiliyor. Birçok başka teknikler de var. Bir psikiyatrik destek alındığı takdirde sorunla başa çıkma şansının daha rahat olacaktır.
BEBEKLİKLE İLGİSİ Bebeklik dönemindeki bir takım durumların şişmanlıkta etkili olduğu iddia edilir. Bununla ilgili yapılmış çalışmalar var. Oral regresyon bunların başında gelir. Oral döneme tekrar geriye gidiş demektir. Bütün insanların yaşadığı dönemler var. Oral dönem var, anal dönem var vs... Oral dönem, ana memesiyle insanların tanıştığı dönem aslında, hayatın ilk dönemleri. O dönemle ilgili yaşananlar etkili. Ne zaman daha çok yemek yiyorsunuz sorusuna verilen cevap, televizyon izlerken oluyor. İnsanın aklına ne getiriyor bu? Çocuk emerken annesinin gözüne bakar. Ondan televizyonu, bir şeyi izlerken yemek yeme alışkanlığıyla oral dönem regresyon arasındaki ilişkiyi çağrıştırıyor bu. Bir şey izlerken yemek yiyor. Annesinin gözüne bakarak meme emiyor. Böyle bir ilişkinin varlığına dair somut bir ipucu. Bir çok insan televizyon izlerken yemek yemeyi bıraksa, zayıflayacak diyebiliyoruz.
PSİKOLOJİK TEDAVİ: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde oldukça oturmuş obezite polikliniği var. İç hastalıkları anabilim dalına bağlı. Prof. Üstün Korugan’ın başında olduğu bir ekip. İki soruya cevap aranıyor. Bir tanesi neden yiyoruz? Bir tanesi neden psikiyatristteyiz? İki soruya cevap bulana dek çalışılıyor. Diyelim ki bir cevap bulundu. Alternatif başka cevaplar üzerinde de çalışmaya devam ediliyor. Belli periyotlarla hastalar gelip gidiyorlar. Ve sonuçta kısa erimde, yani altı aylık dönemde başlangıç kilolarının yüzde 10 kadarını verebiliyorlar. Ondan sonra altı aylık erimde, bilimsel çalışmalar içerisine alınan kilo verme noktasına geliniyor.
“Kilonuza ve yaşınıza uygun bir YEME ALIŞKANLIĞI ve bol hareket ŞİŞMANLIKTAN KURTULMANIN TEK YOLUD