Arama

Böbrek Taşı

Güncelleme: 8 Temmuz 2016 Gösterim: 31.194 Cevap: 2
Heulwen - avatarı
Heulwen
VIP VIP Üye
19 Eylül 2006       Mesaj #1
Heulwen - avatarı
VIP VIP Üye

Böbrek Taşı

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Böbrekler

Ad:  taş böbrek.jpg
Gösterim: 3753
Boyut:  43.9 KB

Sponsorlu Bağlantılar
Böbrekler bel kemiğinin iki yanında, kaburgaların hemen altında yer alan, yumruk büyüklüğünde, fasulyeye benzeyen bir çift organdır. Başlıca işlevleri kanın fazla suyunu ve artık maddelerini süzmektir. Bu maddeler idrar şeklinde ureter denilen kanallarla böbrekten mesane (sidik torbası ) na aktarılır ve buradan da uretra yolu ile dışarıya atılır.
Böbrekler aynı zamanda 3 önemli hormonu da üretirler. Bunlar kemiklerde kırmızı kan hücrelerinin üretimini harekete geçiren eritropoetin; kan basıncını düzenleyen renin ve sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitamini.

Böbrek Taşı Nedir?


Henüz tamamen anlaşılamamış bazı sebeplerle normal idrarın içeriğinde bulunan özellikle ürik asit ve kalsiyum gibi maddeler kristalleşerek böbrek içinde taş olarak adlandırılan yapıları oluştururlar. Tıbbi adı Nefrolitiazis dir. Oluşan bu taşlar golf topu kadar büyük olabileceği gibi kum tanesi kadar küçükte olabilirler. Düzgün yuvarlak, sivri, asimetrik vs. çeşitli şekillerde olabilirler. Çoğu taş sarı-kahverengi renklerdedir. Ancak kimyasal bileşimine göre bronz rengi, altuni veya siyah renkli taşlar da olabilir.
Bazı taşlar hiç belirti vermeden böbrekte kalabilirler. Bazıları ise ureterler, mesane ve uretra boyunca yer değiştirirler ve idrarla dışarı atılabilirler. Küçük olan taşlar herhangi bir belirti vermeden veya çok az bir rahatsızlıkla dışarı atılabilirken daha büyük olan taşlar çok şiddetli ağrılara sebep olabilirler.Bazende idrar geçişini önleyebilen tehlikeli tıkanıklıklar oluşturabilirler.

Görülme Sıklığı


Oldukça sık görülen bir hastalıktır. Erkeklerin % 10-15 i, kadınların ise ortalama % 5 inde görülür.İlk olarak genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkar. Özellikle erkeklerde bir kez taş oluşmuş erkeklerin 2/3 ünde ortalama 9 yıl içinde taş tekrarlamaktadır.

Sebepleri


Böbrek taşını oluşturan sebepler kesin olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmacılar içilen suyun çok fazla sert ( kalsiyum sulfat içeriği fazla ) veya çok fazla yumuşak ( sodyum karbonat içeriği fazla ) olmasının etki edebileceğini söylemektedirler. Aşırı alkol tüketimi, gut hastalığı da aşırı taş oluşumuna sebep olabilir.Bazı araştırmacılar ise aşırı sıvı kaybına neden olan sıcak iklimlerde böbrek taşının daha sık rastlandığını, bir başka grup birtakım özel yiyeceklerin bövrek taşına neden olduğunu iddia etmektedir.

Supersaturasyon teorisi (Aşırı doygunluğa bağlı kristalleşme teorisi)

En yaygın teoridir. Vücudun susuz kalmasına bağlı olarak idrar daki sıvı oranı ile çözünen katı maddeler arasında dengesizlik oluştuğuna inanılır. Bu çözünmüş artık maddeler ile aşırı yüklenen idrar bir noktada doygunluğa uğrar ve bu noktadan sonra artık maddeler yavaş yavaş birikerek kristalizasyona ve taş oluşumuna sebep olur. Bu nedenle taş oluşumunu engellemek için çok miktarda su içilmesi önerilir.

İnhibitörler

Normal idrar kristalleşmeyi engelleyen inhibitörleri içermektedir. Bir teoriye göre bazı kişilerde bu inhibitörler yeterli görevi yapamamakta , kristalleşmeyi ve dolayısıyla taş oluşumunu engelleyememektedir.

Son düzenleyen Safi; 8 Temmuz 2016 05:02
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #2
nünü - avatarı
Ziyaretçi

Böbrek taşları nedir?


Böbrek taşı böbreklerin içinde çeşitli maddelerin kristalizasyonu (taşlaşması) sonucu oluşan maddelerdir. Taşların çoğunluğu kalsiyum oksalat taşları olmakla beraber, bazıları kalsiyum fosfat, ürik asit ve başka maddelerdir. Bu taşlar böbrekte kalabilir, büyüyebilir veya böbreklerden hareket ederek böbrekler ile idrar kesesini birleştiren idrar yollarına ilerleyebilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Böbrek Taşlarının Tipleri


Böbrek taşları kimyasal içerik olarak farklılıklar gösterir.
  • Kalsiyum Taşları:

Tüm böbrek taşlarının yaklaşık % 70-80 i ya kalsiyum oksalat, veya kalsiyum fosfat ya da her ikisinin bileşiminden oluşur. Kalsiyum diş ve kemik sağlığında önemli rol aynar ve normal diyette bulunur. Kalsiyumun fazlası idrar yolu ile ile vücuttan uzaklaştırılır. Kalsiyum taşları da hiperkalsiüri ( idrarda aşırı kalsiyum bulunması ) li kişilerde oluşmaktadır.
Kalsiyum taşı oluşan hastaların % 40 ında sebebi bilinmeyen ailevi geçişli kalsiyum metabolizması bozukluğu vardır. Ender olarakta kalsiyum metabolizmasını harekete geçiren parotiroid hormonunu aşırı miktarlarda üreten paratiroid bezi tümörü sebep olmaktadır. Furasemid gibi diüretikler, kalsiyum bazlı antasitler ve steroidler de hiperkalsiüri ye neden olabilmektedir. Aynı zamanda bazı barsak hastalıkları, A ve D vitamininin çok yüksek miktarlarda alınması, et, tavuk, balık gibi yiyeceklerin aşırı alınması da sebep olabilmektedir.
Diyette B vitamininin çok az veya C vitamininin çok fazla olması ile kalsiyum oksalat taşlarının oluşumu arasında bir ilişki kurulmaktadır.
  • Ürik Asit Taşları

Ürik asit vücutta protein yıkımı sonucu normal olarak oluşur ve idrarla atılır. Ancak bazı kişilerde özellikle erkeklerde ürik asit böbreklerde ve eklem yerlerinde birikebilir. Eklemlerde ürik asit birikmesi ailevi geçişli olan gut hastalığında görülür. Böbreklerde birikmesi ile de ürik asit taşları oluşur.
Böbrek taşlarının % 5-23 ü ( özellikle çoğunlukla erkeklerde olmak üzere) ürik asit taşlarıdır. Ürik asit taşlarında genetik faktörlerin de rol oynadığı öne sürülmektedir. Yüksek proteinli ( özellikle et ürünleri fazla ) diyet alanlarda ürik asit taşı oluşma olasılığı artmaktadır.
  • Enfeksiyon taşları

Tüm taşların yaklaşık % 20 sini oluştururlar. İdrardaki ürenin bakteriler tarafından bozulması ile asidikleşen idrarda oluşan amonyak ve magnezyumun kristalleşmesi enfeksiyon taşlarına neden olmaktadır. Üriner sistem enfeksiyonu geçirmeye daha yatkın olan kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanmaktadır.
  • Sistin Taşları

Sistin sinir kas ve bazı dokuların yapı taşlarından olan aminiasitlerden biridir. Ender görülen ailevi bir hastalık olan sistinüri de böbrekler de sistin taşları oluşur. Tüm taşların % 1-2 sini oluşturmaktadır.

Böbrek taşları kimlerde olur?
Böbrek taşları erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha sık rastlanır. Sıcak mevsimlerde daha sık oluştuğu bildirilmektedir( vücutta su kaybı daha fazla olur). Özellikle diyetin bazı taşların oluşumuna zemin hazırladığı kabul edilmektedir. Böbreklerden süzülen su miktarı ile yakın ilgisi olan böbrek taşları, özellikle vücudu taş oluşumuna yatkın olan kişilerde su kaybı meydana gelmesiyle idrar yoğunlupu artar ve kristalleşme kolaylaşmaktadır. Bunun yanında bol sıvı alan kişilerde de taş oluşumu nadirdir. Diyet, metabolizma değişiklikleri ve bazı hastalıklar da taşların oluşumunda rol oynayan faktörlerdir.

Böbrek taşı ile beraber olan şikayetler
Böbrek taşları dayanılmaz ağrılara neden olabileceği gibi, hiçbir belirti vermeyebilir. İdrar yollarına düşen taşlar ise şiddetli ağrı yapabilir. Ağrı genelde gelip geçici özelliktedir ve taşın olduğu tarafta belin alt kısmı ve yan tarafında ağrı olur. Bazen de karına doğru yayılan bir ağrı olabilir.

Böbrek ve idrar yolları taşlarında tanı yöntemleri
Böbrek taşını teşhis etmek için muayene yapılır ve yeri ile boyutunu belirlemek amacıyla böbrek rontgeni (IVP) ve ultrasonografi yapılır.

Böbrek ve idrar yolları taşlarında tedavi seçenekleri


Birçok taş kendiliğinden düşebilir ve bu yüzden küçük boyuttaki taşların düşmesine şans tanınabilir. Yapılan tetkiklerde düşmeyecek bir taş olduğu kanaatine varılırsa tedavi için şu yöntemler uygulanabilir.

Taş Kırma (ESWL): Bu yöntemde şok dalgaları verilerek taş kırılır ve idrar yollarına zarar vermeden kırıntılar haline dönüşür ve idrar ile atılırÜreteroskopi: Bu işlemde kamera kullanılarak idrar yollarına direkt gözle görülerek taşlar ya kırılır veya kırılmadan dışarı çıkarılır.

Perkütan Taş Kırma:
Sırttan bir delikten kamera ile böbreğe girilir ve gözle görülerek böbrek içindeki büyük taşların kırılmasında kullanılan yöntemdir.
Açık Cerrahi Girişim: Burada taş olan böbrek tarafı açılır ve taş çıkarılır. Günümüzde gelişen teknoloji ile açık cerrahi yapılan böbrek taşları vakaları azalmıştır.

Böbrek taşlarının tekrar oluşumunu engelleme
En önemli tedbir bol su içilmesidir. Su kristalleşmeyi engelleyerek taş oluşumunu engellemektedir. Ayrıca taşın kimyasal yapısına göre kan ve idrar testleri yapıldıktan sonra diyette de bazı ayarlamalar yapılabilir.


Son düzenleyen Safi; 30 Haziran 2016 03:13
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
30 Haziran 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ÜRİNER SİSTEM TAŞ HASTALIKLARI


Üriner sistem taş hastalıkları antik çağdan beri insanoğlunun başına bela olmuştur. M.Ö.4800 yıllara ait Mısır'daki mumyalarda tespit edilen mesane ve böbrek taşları bilinen en erken örneklerdir. Üriner sistem taş hastalığı prevalansı tahminen %2-3'dür. Hayat boyu görülme sıklığı ise %1-15'dir. Tedavisiz tekrarlama oranı ise; 5-10 yıl için %50, 20 yıl için ise %75 dir. Ürolojide üriner enfeksiyonlar ve prostat hastalıklarından sonra en sık görülen 3. hastalıktır.

EPİDEMİYOLOJİ:


  • Kalıtım: Böbrek taşı hastalarının %25'inde aile hikayesi vardır. Ayrıca, böbrek taşı oluşumuna sebep olan bir çok hastalık herediterdir (Örn: Ailesel renal tübüler asidoz).
  • Cinsiyet: Erkeklerde 3 kat daha fazla görülür. Sistünüri ya da Kronik üriner sistem enfeksiyonlarının sebep olduğu taş hastalığı kadınlarda daha fazla görülür.
  • Soy: Amerika yerlilerinde, Afrikalı ve Amerikalı zencilerde ve gerçek İsrail doğumlularda göreceli olarak nadir görüldüğü bildirilmiş ve öncelikli olarak Asya kökenlilerde ve beyazlarda daha fazladır.
  • Yaş: Üriner sistem taşları en sık 20-40 yaşları arasında görülür.
  • Coğrafya: Sıcak, kurak veya kuru iklimlerde (dağlar, çöl, tropikal) taş insidansı daha fazladır. Coğrafyanın üriner taş insidansına ve oluşan taşın cinsine etkisi vardır. Bireysel taş oluşumu ise esas olarak bireysel eğilime bağlıdır.
  • İklim: Coğrafyanın taş oluşumuna etkisi ısı yoluyladır. Dolayısıyla yaz mevsiminde taş insidansı yüksek bulunur. Yüksek sıcaklık terlemeyi artırarak, konsantre idrara sebep olabilir. Bu da üriner kristalizasyonu tetikleyebilir. Bir diğer görüş de güneş ışınlarına maruz kalındığında D vit. üretiminin ve idrar kalsiyum salınımının arttığı yönündedir.
  • Meslek: Sedanter mesleği olanlarda taş insidansı yüksek bulunmuştur. Taş insidansı, profesyonel ve yönetici grubunda normalden daha fazla, fiziksel olarak çalışanlarda ise daha az bulunmuştur.
  • BMI / Kilo: Taş insidansı Vücut Kitle İndexi ile doğru orantılıdir.
  • Sıvı alımı: Literatürdeki yaygın bir görüş de, taş oluşumunu artırıcı faktörlerin eşlik ettiği hastalarda artmış su alımının ve artmış idrar atılımının üriner taş insidansını azalttığıdır.

Kısacası ürines sistem taş hastalığı;

Genetik - Metabolik - Çevresel faktörlerin sorumlu olduğu multifaktöriyel bir hastalıktır

PATOFİZYOLOJİ:

1. Süpersaturasyon, Kristalizasyon ve Agregasyon


Taş oluşum mekanizmasında esas olay süpersaturasyondur. Suya tuz eklendiğinde partiküller belirli bir konsantrasyona kadar su içinde doyuncaya kadar çözünürler, bundan sonra çözünme mümkün değildir. Bu noktada su tuzla satüre olmuştur ve daha fazla tuz eklendiğinde partiküller suda kristalleşir. Taş oluşumunun temeli taşın oluşacağı bölgedeki kristallerin presipitasyonudur İdrardaki kristallerin presipitasyonu için idrarın süpersatüre olması gerekir

2. Promoterler: taş oluşumunu indükleyen etmenler aşağıdaki gibi sıralanabilir.


  • Anormal renal morfoloji
  • İdrar akım bozukluğu (obstrüksiyon, reflü vb)
  • Üriner sistem infeksiyonu
  • Sistemik metabolik anomaliler
  • Predispozan genetik faktörler
Bu faktörlerin hastada bulunması, taş oluşmasına neden olan unsurların ekskresyonunda artmaya,kristallerin agregasyonuna ve retansiyonuna neden olur.

3. Kristalizasyon inhibitörleri: idrar kristal oluşumunu engelleyen kimyaslallar tespit edilmiştir;


  • İyonlar: sitrat, magnezyum, pirofosfat, sülfat, florid
  • Eser elementler: çinko, kalay S Glikozaminoglikanlar
  • Glikoproteinler: nefrokalsin, Tamm-Horsfall proteini, üropontin, p2-mikroglobulin,
Magnezyum, sitrat, pirofosfat, nefrokalsin ; Kalsiyum fosfat kristallerinin oluşumunu inhibe ederler
Nefrokalsin, glikozaminoglikanlar, RNA fragmanları, sitrat ve pirofosfat ; Kalsiyum oksalat kristallerinin oluşmasına engel olurlar

4. Taş Oluşumunda Metabolik Risk Faktörleri


A. HİPERKALSİÜRİ:
Artmış idrar kalsiyum atılımı ve kalsiyum okzalat taşları arasında doğrudan ilişki vardır. Ancak kalsiyum okzalat taşı olan tüm hastaların %30-60'ında serum kalsiyum düzeyi artmadan, idrar kalsiyum atılımında artış vardır.
  • Absorptif Hiperkalsiüri: Primer problem kalsiyumun artmış intestinal absorbsiyonudur. Vit D ye İntestinal cevap artmıştır. Serum Ca u yüksektir. Paratiroid fonksiyonları depresedir. İdrar Ca seviyeleri yüksektir.
Tedavi: Diet, Sıvı, Ortofosfatlar, Sellüloz fosfat
  • Renal Hiperkalsiüri: Temel sorun renal kalsiyum kaçağıdır. Hipokalsemi, PTH artmıştır, Vit-D3 seviyesi yüksektir. Kemiklerden Ca rezorpsiyonu olur, GIS ten Ca absorpsiyonu artmıştır
Tedavi:Tiazid diüretikler
  • Resorbtif Hiperkalsüri
  • İdiyopatik Hiperkalsüri
B. HİPERKALSEMİK NEFROLİTİAZİS:
Çeşitli hastalıklara bağlı gelişebilir; Hiperparatiroidi, Çeşitli metabolik hastalıklar, Malign hastalıklar, Granülomatöz hastalıklar, Hipertiroidi

C. HİPEROKZALÜRİ:
Hiperoksalürinin Kalsiyum-Okzalat nefrolitiazisi ile ilişkisi 3 farklı klinik tablodadır;
  • Primer hiperoksalüri, nadir görülen genetik bir bozukluk olup, okzalatın artmış karaciğer üretimi sonucu oluşur. Tedavi: Yüksek doz piridoksin, hidrasyon, okzalatlı gıda kısıtlaması.
  • Enterik hiperokzalüri, kısa barsak sendromu ve malabsorbsiyonu olan hastalarda izlenir. Tedavi:Sıvı,Okzalat ve yağdan fakir diet,Yüksek doz Ca ve Al ihtiva eden antiasitler
  • rekküren idiyopatik Kalsiyum-Okzalat taşı olan grup ise hafif hiperoksalüri ya da eritrositler tarafından artmış okzalat transportu sonucu oluşur.
D. HİPERÜRİKOZÜRİ:
Ürik asit taşlarına neden olur. Temel sebebi diyetle birlikte aşırı derecede pürin alımıdır. Asidik idrar ve idrar miktarının az olması taş oluşumunda risk faktörüdür
  • Hiperürisemi yapan nedenler
  • Gut (Proteinden zengin diet)
  • Kemoterapi
  • Kr Dehidratasyon
  • İlestomili hastalar
  • Kr Diare Hiperürisemisiz hiperürikozüri
  • Tiazid ve salisilatlar
Tedavi: Temel olarak diyetteki pürin miktarının kısıtlanması nefrolitiazis oluşumunu engellediği düşünülür. Bunun için kırmızı et ve balık az tüketilmelidir. Bunun yanı sıra idrar pH'sını 7 seviyesinde tutmak, Allopürinol ve sıvı alımı tedavide faydalıdır.

E. ÜRİNER ENFEKSİYON:

Enfeksiyon taşlarına (Strüvit) neden olur. Bu taşın yapısında magnezyum amonyum ve fosfat. karbonat ile karışmış bir şekilde bulunur. Taşın oluşumu üreaz (üreyi parçalayan) üreten bakterilerle (Proteus, Pseudomonas, Klebiella; Stafilokok. Providencia) idrarın enfekte olmasıdır. Bakteriler tarafından meydana gelen fazla miktardaki ürenin, amonyaklı idrar, alkalileştirme ve taş oluşumuna sebep olduğu anlaşılmıştır. Strüvit taşlarının çoğu staghorn (geyik boynuzu) yapısında olup böbrek toplayıcı sistemini doldurabilir. Etyolojide; üriner diversiyon, Kr kateter drenajı, spinal kord yaralanmaları, nörojen mesane gibi kronik enfeksiyona neden olan durumlar yatar.
Tedavi: Enfeksiyon taşlarında kür sağlamanın yolu komplet olarak taşların çıkarılmasıdır. İrrigasyon ve Kemolizis (Hemasidrin), idrarın asit pH yapılması, enfeksiyon tedavisi, Üreaz inhibitörleri, varsa yabancı cisim çıkarılır.

F. SİSTİNÜRİ

Sistin,Orntin,Lizin,argininin tübüler reabsorpsiyonu bozuktur. Otozomal resesif bir hastalıktır ve üriner sistem taşlarının %1'ini oluşturur. Genellikle sarımtırak ve cilalı bir görünüşü vardır ve çok sayıda, büyük ve staghorn formu oluşturabilecek taşlardır. Asit idrar pH sında oluşur. Radyografide semiopaktır. Anamnezde, 30 Y altında taş rekürrensi ve DÜS te dansite azlığı şüphe ettirici faktördür
Tedavi: Et, kümes hayvanları, balık ve süt ürünlerinde bol bulunan bir esansiyel aminoasit olan methioninden fakir diyet , idrar pH 7.5 ve üzerine çıkarılması, bol sıvı alımı ve farmakolojik ajanlardan (D-penicilamin,alfa merkaptopropiyonilglisin) yararlanılabilir.

YAPISINA GÖRE TAŞLAR

Organik Taşlar: Ürik Asit,Sistin,Ksantin
İnorganik Taşlar: Kalsiyum-Okzalat, Mg Amonyum fosfat, Mikst, Sülfonamid, Fenazopiridin

TAŞ TİPLERİNİN SIKLIĞI
Ad:  böbr3.JPG
Gösterim: 1036
Boyut:  28.2 KB

ANAMNEZ
1. Özgeçmişi:
  • İlk şikayeti mi?
  • Mükerrer taş hikayesi varsa; oluşum sıklığı,düşürdüğü taş sayısı ve uygulanan yöntemler
2. Aile Öyküsü; Yakın akrabalarda taş öyüküsü
3. Yaşadığı iklim ya da ortam: Özellikle tropikal ve Akdeniz ülkeleri gibi sıcak ülkelerde yaşayanlar ya da devamlı sıcak ortamda çalışanlar devamlı terleme sonucu sıvı kaybından dolayı 24 saatlik idrar volümleri düşük olduğu için süpersatüre idrar çıkarırlar,bu açıdan risk faktörü taşırlar.
4. Günlük sıvı alımı, diyet ve alkol alışkanlığı önemlidir. Düşük sıvı alımı, proteinden veya yeşil sebze,kakao,kola gibi gıdalardan, ya da karbonhidrattan zengin tek taraflı beslenme,aşırı tuz tüketimi kalsiyum taşı açısından; protein ve alkol alımı ürik asit taşı açısından riskli bir beslenme şeklidir. Bunun aksine örneğin balık yağından zengin beslendikleri için eskimolarda taş hastalığı görülmemektedir.
5. Renal tübüler asidozis, gut hastalığı, kronik ince barsak hastalığı gibi metabolik hastalıkları olup olmadığı;
6. Hemipleji, parapleji gibi immobilizasyona sebep olan bir hastalığı var mı. Zira bu grup hastalarda rezorbtif hiperkalsiüri söz konusudur.
7. Ailede sistinüri, ksantinüri gibi genetik bir hastalık var mı?
8. Rekürren enfeksiyona neden olan bir hastalık veya durum var mı?
Bütün bunlar sorulmalıdır. Bunların sorulmasının diğer bir sebebi, girişimsel tedavi sonrası koruyucu tedaviyi planlamaktır.

SEMPTOMLAR


  • Ağrı: Üriner sistem taşlarının toplayıcı sistemi tıkaması nedeni ile renal veya üreteral kolik şeklinde ortaya çıkarlar.
  • Hematüri: Gross veya mikroskopik olarak karşımıza çıkabilir. Özellikle kaliks içindeki taşlar hematüriye neden olabilir.
  • Enfeksiyon Bulguları, Bulantı Kusma, Sık idrara çıkma, sürekli idrar hissi, kesik kesik idrar yapma şikayetleri taşın yerine göre ortaya çıkabilir.
  • Proksimal Üreter Taşlarında: Üreteral kolik, testise vuran ağrı,
  • Distal Üreter taşlarında; üreteral kolik, Erkekte skrotuma kadında labia'ya vuran ağrı ve Vezikal irritasyon bulguları vardır.
FİZİK MUAYENE
Fizik muayenede perküsyonla lomber hassasiyet, palpasyonla hidronefrotik bir böbreğin ya da perinefritik bir absenin palpe edilmesi altında bir böbrek veya üreter taşını düşündürebilir. Üriner sistemde enfeksiyon varsa enfeksiyon bulguları, taş üretrada lokalize olursa glob vezikale bulgusu alınabilir. Fizik muayenede kullanılan bazı terimler;
KVAH: Kostovertebral Açı Hassasiyeti ÜTH: Üreter Trase Hassasiyeti SPH: Suprapubik Hassasiyet

LABORATUAR
İdrar tetkiki: İdrar analizinde mikroskopik veya makroskopik hematüri; eğer enfeksiyonu varsa pyüri de görülür. Kristalüri açısından bakıldığı takdirde; taze idrarda sedimentte ürik asid, sistin ya da strüvit kristallerinin görülmesi eğer klinik semptomlar da varsa, aynı cins taş varlığı açısından anlamlı bir bulgu olarak kabul edilebilir. Bunun aksine, kalsiyum oksalat ya da fosfat taşı olanlarda aynı tip kristal çoğu kere görülmediği gibi, aksine taş olmayan kişilerde de zaman zaman rastlanabilir. pH açısından bakıldığında ürik asid ya da sistin taşı olanlarda 5.5 veya altında, strüvit ve kalsiyum fosfat taşı olanlarda 7 veya üstündedir. İdrar analizinde pyüri görülen hastalarda idrar kültürü ve üreme olduğu takdirde antibiyogram yapılmalıdır. İdrar kültüründe Proteus ve Klebsiella gibi üreyi parçalayan bakterilerin saptanması halinde olası taş cinsi strüvit ya da kalsiyum fosfat yapısındadır.

Kan Tetkiki: Ayrıca böbreklerin fonksiyonunu değerlendirebilmek için kanda üre, kreatinin, ateş varlığında lökosit sayımı, CRP tayinleri yapılır.

RADYOLOJİ
Direkt Üriner Sistem Grafisi (DÜSG): Böbrek-üreter-mesane radyografileri incelemenin başlangıcında yapılan ilk rutin radyografilerdir. DÜSG'de çoğu taşlar görülür (opaktır).
  • %90 opak: Ca-Fosfat, Ca-oxalat, Mg-amonyum-Fosfat, Sistin (Semiopak)
  • %10 Non-Opak: Ürik Asit, Ksantin taşları, Matrix taşları
Abdominal Ultrasonografi (USG): Non-invaziv bir yöntem olma, hastanın radyasyona maruz kalmaması ve radyolüsent taşları göstermesi gibi avantajları yanında dezavantajları da vardır. Üreterin pelvise yakın bölümüyle alt ucu arasındaki büyük bir bölümünde lokalize olan taşları çoğu kere saptamayabilir.
Intravenöz Piyelografi (1VP): Üriner sistemin anatomik yapısı ve fonksiyonel durumu hakkında bilgi verir. Taşların lokalizasyonu hakkında bilgi verir ve Non-opak taşların dolma defekti şeklinde görülmesine olanak sağlar. Ancak bazı kontraendikasyonları vardır;
  • Kan Kreatinini yüksek olan hastalar,
  • Kontrast maddeye karşı allerjisi olanlar,
  • Tip 2 diabeti olup da metformin türevi ilaç kullananlar
Bilgisayarlı Tomografi (BT): Üriner sistem taşlarının tanısında günümüzde giderek kullanımı artan diğer bir yöntem de BT'dir. Özellikle acil servise başvuran hastalarda erken sonuç verebilmesi ve üreter taşlarını barsak gazlarından etkilenmeden göstermesi, kontrast madde kullanımı gerekmemesi önemli avantajlarıdır.
Renal Sintigrafi: Böbreğin fonksiyonel anatomisi (DMSA) ve glomerüler filtrasyon hızı (DTPA-MAG3) hakkında bilgi almak amacıyla kullanılır.

ÜRİNER SİSTEM TAŞLARININ YOL AÇTIĞI KOMPLİKASYONLAR
  • Hidronefroz
  • Enfeksiyon
  • Parankim Hasarı-— Böbrek yetmezliği Hipertansiyon
  • Ksantogranülomatöz Piyelonefrit Skuamöz Hücreli Karsinom

MEDİKAL TEDAVİ


Medikal Tedavi İlkeleri: Taş hastalığnın medikal tedavisinde 2 amaç vardır; 1-akut epizodu tedavi etmek, 2- taş rekkürrensini veya yeni taş oluşumunu engellemek.
Akut taş epizodunun tedavisinde medikal yaklaşım, taşın giderilmesinden daha çok semptomları gidermek için kullanılır. Taşın giderilmesi için daha çok işlemsel ve ya cerrahi tedaviye gereksinim vardır. Taşın giderimesi veya düşürülmesi için bazı medikal tedaviler denense de kullanımı ve başarısı net değildir. Tek istisna ürik asit taşı olan hastalarda medikal tedavi ile taşın erimesinin çok başarılı olduğudur. Semptomatik medikal tedavi ise; Hidrasyon, Analjezi-Antiinflamatuar-Antispazmotik, gerekirse antiemetik ve laksatif, enfeksiyon varsa antibiotik seçeneklerini barındırır.

Taş rekürrensini ve ya yeni taş oluşumunu engellemek için kimlere medikal tedavi verilmelidir? Zira taş olan hastaların 10-20 yılda taş rekkürrens oranları %25'den %75'e kadar çıkmaktadır. Ancak ilk kez taşı olan her hastaya uzun süreli önleyici tedavi vermek hem maliyet, hem hasta uyumu açısından uygun olmadığı gibi taş oluşmayacak hastalara da gereksiz ilaç yüklemek anlamına gelecektir. Dolayısıyla ilk kez taşı olan hastalarda metabolik inceleme rutin olarak yapılmaz. Fakat idrar analizi, idrar kültürü, serum ürik asit, kalsiyum, elektrolitler ve kreatinin konsantrasyonu gibi biyokimyasal tetkikler ve taş analizi yapmak yeterlidir. Eğer taş hastalığı bir yıl içinde tekrarlar ise metabolik değerlendirme yapılır. Metabolik değerlendirme ise yukarıda sayılan rutin tetkiklerin yanı sıra 24 saatlik idrar biriktirerek bakılacak volüm,Na,Ca,Kr,Ürik asit,Sitrat,Okzalat,Mg gibi parametreleri kapsar.

Önleyici İlaç Tedavisinde Sorunlar
Hiçbiri nükse karşı yeterince etkili değil Çalışmalar prospektif ve randomize değil İlaç dozu ve süresi kesin değil
Uzun süreli ilaç alımında hasta uyumunun zor oluşu.
Medikal tedavinin sağladığı katkılar:
  • Cerrahi ve girişimsel tedavi maliyetlerini azaltmak
  • Kolikleri önlemek
  • Hastaneye yatışı azaltmak
  • Mevcut taşı yok etmek(ÜA,Sistin,Struvit)
  • ESWL yanıtını artırmak
  • Yeni taş oluşumunu engellemek

Taş oluşumunu Engellemenin Genel Kriterleri;


Hidrasyon:
Tarihsel bilgiler ve deneysel veriler fazla miktarda sıvı almanın taş oluşumunu engellemede etkili olduğunu kuvvetle ileri sürmektedir. Alınan sıvı ile doğru orantılı olarak kalsiyum fosfat, kalsiyum okzalat ve monosodyum ürat saturasyonu azalır ve kalsiyum okzalat kristalizasyonu eşiği artar.
Suyun mineral içeriği ile taş insidansı arasında bir ilişki vardır. Suyun sertlik derecesi ile ilgili yapılan çalışmalar ise çelişkilidir. Doğru orantılı olduğu ile ilgili yayınlar olduğu gibi suyun sertlik derecesi ile taş oluşumu arasında ters orantı olduğunu bildirenler de vardır.
Taş hastalığı olanlarda alınacak sıvı miktarını standardize etmek zordur. Mesleki duruna ve günlük yaşama göre farklılıklar olabileceğinden idrar çıkım miktarını belirlemek daha doğrudur. Kısacası taş hastalığı bulunanlar, günlük idrar çıkım miktarını 3000 ml veya daha fazla olacak şekilde ayarlamalıdırlar.

Diyet:


Kalsiyum okzalat taş oluşumu patogenezinde diyetin rolü olduğu düşünülen çalışmalar yapılmışsa da kesin kanıt sunulamamıştır. Yapılacak diyet abartılmamalıdır ancak bazı öneriler sunulabilir;
Protein: Proteinler normal birisinde bile idrarda kalsiyum, okzalat ve ürik asit atılımını ve matematiksel olarak hesaplandığında taş oluşumunu arttırır. Kırmızı et fazla tüketilmemelidir.
Kalsiyum: Normal kişilerde ağızdan alınan kalsiyumun %10'dan azı idrarla atılır. Diyette kalsiyum kısıtlaması özellikle hiperkasiüresi olanlarda idrarda kalsiyum atılımını azaltabilir. Böylelikle rekürren taş oluşumuna engel olunabilir. Bu konuda yapılan çalışmalar tartışmalı olup, diyette bulunan kalsiyum dan daha çok kalsiyum takviyesi alanlarda riskin arttığı yönündedir.
Sodyum: Diyette sodyum artışı natriürezis ile sonuçlanır. Natriürezis ise kasiürezise sebep olur. Rekürren taş hastalğı olanlar kontrol grubuna göre daha fazla sodyum tüketmezler ancak sodyuma karşı daha hassas hale gelirler. Dolayısıyla diyette aşırı sodyum alımından kaçınılmalıdır.
Okzalat: idrardaki okzalat atılımındaki küçük bir yükselme, kalsiyum okzalat
süpersaturasyonunu idrarda kalsiyum atılımında çok artış olmuş kadar etkiler. Okzalat, karaciğerdeki metabolik ürünlerden, askorbatın değişiminden ve az bir kısmı da yiyeceklerden gelir. Normal kişilerde fazla miktarda askorbik asitin yiyecekle alınması okzalatın idrarla atılımını artırmaz. Ancak rekürren taşı olanlarda özelikle idrar okzalat seviyeleri yüksekse, fazla miktarda Vitamin C kullanımından sakınmaları tedbir olarak söylenebilir.
Fosfat: Fosfattan fakir diyet strüvit taşlarından korunmak için kullanılmıştır. Ancak bu taşlarda esas etkenin üreaz + bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlar olduğu düşünülürse, fosfat fakir diyetin çok yarar sağlamayacağı anlaşılır.
Lif: Taş hastalığı olanların diyet alışkanlıklarında liften fakir olduğu görülmüştür. Zira, lif ve onun komponentleri barsakta kalsiyumu bağlar ve kalsiyumun emilimini azaltır. Diyete buğday , soya ya da pirinç kepeği eklenmesiyle taş rekürrensinin düştüğü bilidirilmiştir.

Özetle;


  • Hidrasyon ve diyet abartılmamalıdır
  • İdrar miktarı günlük 3 litrenin üzerinde tutulmalıdır.
  • Et tüketimi günlük 225 gramı geçmemelidir.
  • Beyaz ekmek yerine buğday ekmeği ve doğal lifli tahıl ürünleri kullanılmalıdır
  • Okzalattan zengin yiecekler (yağlı tohumlar, çikolata, çay, kahve, kakao, yeşil yapraklı sebzeler, domates, patates, bamya, incir, kırmızı erik, çilek, böğürtlen, mısır, kuş üzümü) ve tuz kısıtlanmalıdır.
  • Günde 3 bardaktan fazla süt tüketilmemelidir.
  • Bu önerilerin kardiyovasküler kökenli hastalıkları önlemede ve genel vücut sağlığını iyileştirmede de yardımcı olduğu anlatılmalıdır.
CERRAHİ TEDAVİ AMAÇ
  • Tüm taşları almak
  • Anatomik bozuklukları düzeltmek
  • Üriner Enfeksiyonun eradikasyonu
  • Yeniden Taş oluşumunu Engellemek
  • Böbrek Dokusunun Korunması
Cerrahi ve ya Manuplatif tedavi seçenekleri;
  • Açık cerrahi seçenekleri
  • Vücut dışı şok dalgaları ile taş kırma (ESWL-SWL)
  • Endoskopik taş ameliyatlar
  • Laparoskopik taş ameliyatları
Taş ve taş cerrahisi tıbbın çok eski zamanlarından beri bilinen alanlarından biridir. Milattan önce dahi mesane taşları için uygulanan açık cerrahi seçenekleri veya üretaral taş çıkarma işlemleri yapılmaktaydı. Son 30 yıla kadar neredeyse bütün taşlar için açık cerrahinin çeşitli seçenekleri uygulanırken teknolojideki gelişmeler bu alışkanlıkları neredeyse tamamen değiştirmiştir. Taş cerrahisinin minimal invaziv yöne kayması, fiberoptikler, görüntüleme teknolojisi, taş kırma (ultrasonik, elektrohidrolik, lazer) cihazlarının gelişimi, flouroskopinin gelişimi ile paralel olmuştur. Özellikle 1980 lerin başında ESWL nin gelişimi, açık taş cerrahisini keskin bir bıçak gibi azaltmıştır. Ancak daha sonraları bütün taşların ESWL ile kırılamayacağı, tüş yüküne ve cinsine göre sınırlamalar getirilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu farkındalıkla eş zamanlı olarak endoüroloji alanındaki gelişmeler açık taş cerrahisini tekrar popüler hale getirmekten uzak tutmuştur. Son 10 yılda üroloji alanında kullanımı artan Laparoskopik cerrahi tekniği ise taş cerrahisinde de kullanılmaya başlamış ve o da kendine sınırlı endikasyonlar dahilinde yer bulmuştur. Günümüzde açık taş cerrahisi bu teknolojik imkanlara ve becerilere sahip merkezlerde %1'in altına inmiştir. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalın' da da şu anda dünyada mevcut olan bütün minimal invaziv taş cerrahisi operasyonları yapılmaktadır.
Temel Prensip: Taş cerrahisinde uygun yönteme karar vermek için taşın yerine, taş boyutuna ve yüküne, hastanın genel durumuna (fiziksel yapı, yaş, komorbidite, semptomlar), taşın yapısına, radyoopak oluşuna, üriner sistemin durumuna, eldeki teknolojik imkanlara ve cerrahın becerisine bakılır.

Böbrek Taşları


Spontan: 0.5 cm den küçük taşlar spontan düşebilir
ESWL: Yaklaşık %80'i bu yöntem ile kırılabilir. (Üst kaliks taşlarında bu oran daha yüksek iken alt kaliks taşlarında daha düşüktür). 2 cm den küçük taşlarda önerilir.
Retrograt Intrarenal Cerrahi: (RIRC) Küçük kaliks taşlarında kullanılan flexibl aletlerin kullanıldığı günümüzde yeni sayılan minimal invazif bir tekniktir. Flexibl aletlerle üretradan mesaneye oradan üretere ve böbreğe gidilerek bu bölgelerdeki taşlar lazer yardımıyla kırılarak çıkarılır.
Perkütan Nefrolitotomi: Taş temizleme başarısı %90'ın üzerindedir. Özellikle taş boyutunun büyük olduğu veya taş yükünün fazla olduğu vakalarda başarıyla uygulanabilir.
Mikst Tedavi: Açık cerrahi planlanan staghorn taşı olan hastalarda, hastanın genel durumuna göre alternatif olarak düşünülebilir. PNL ve ESWL nin sırayla uygulanmasından ibarettir.
Açık Cerrahi: Günümüzde çok az uygulanır. Yapılan işleme göre adlandırılır; Piyelolitotomi, Nefrolitotomi, Piyelonefrolitotomi, Anatrofik Nefrolitotomi, Nefrektomi, Parsiyel Nefrektomi gibi.

Üreter Taşları


Sponton düşme oranları : boyutuna göre; <4mm%90, 4-6mm%50, >6mm%20
Üst ve orta üreter taşları için; 1 cm den küçük taşlar için ESWL ilk seçenek olmalıdır. Daha büyüklerde ise diğer faktörlerde düşünülerek ESWL, PNL, URS veya Laparoskopik taş çıkarılması yapılabilir.
Distal üreter taşları için; ESWL nin de başarılarından bahsedilse de genel kabul URS nin daha etkili olduğudur.
Laparoskopik Cerrahi: Büyük boyutlu taşlarda, üreterin anatomik bozukluklarında, endoskopik olarak lümenden ulaşılamayan taşlarda açık cerrahiden önce düşünülecek yöntemdir.
Açık cerrahi: üreterolitotomi olarak adlandırılır.

Mesane Taşları:


Çoğunlukla erkekleri etkiler, risk faktörleri arasında; mesane çıkım obstruksiyonu (örn BPH), nörojen mesane, kronik bakteriüri, yabancı cisimler, mesane divertikülü ve nadiren üst üriner sistem taşı olarak sayılabliir. Sıklıkla hastanın işeme problemleri yaşamasıyla doktora başvurduğu anda tesadüfen saptanır.
ESWL nin yeri oldukça sınırlıdır. Mesane içinde taş hareket edeceğinden ESWL de taşın odaklanması güçleşir. Aynı zamanda birçok hastanın zaten mesane çıkım problemi olduğu düşünülürse kırılan taşların düşürülmesinde de sorunlar yaşanacağı unutulmamalıdır.
Endoskopik Sistolitotripsi: Çeşitli taş kırma cihazları ile mesane içine endoskopik olarak girilerek yapılır.
Perkütan Sistolitotomi: üretrası dar olan veya darlık riski olanlarda, taş yükünün büyük olduğu durumlarda uygulanabilir.
Açık Sistolitotomi: Tek başına uygulama alanı pek bulamasa da açık prostatektomi endikasyonu alan hastalarda eşlik eden mesane taşlar eş seanslı olarak alınır.

GEBELİK VE TAŞ HASTALIĞI


Hamile kadınlarda taş hastalığı oranı, genel poulasyondaki benzer yaş ve cins grubundan farklı değildir. Ancak hormonal değişimler üreterdeki peristaltizmi azaltır ve uterus basısına bağlı olarak gebelerde sağda fazla olmak üzere hidronefroz gelişir. Gebelerdeki renal koliğin çoğunluğunda sebep budur. Yeterince boşalamayan üriner sistem enfeksiyona zemin hazırlar bu yüzden gebeler bu yönde yakın takip edilmelidir. Radyasyon içeren tanı yöntemlerinin kullanımının çok sınırlı olması gebelerde taş tanı ve tedavisinde zorlukları beraberinde getirir. En önemli tanı aracı USG'dir.
İzlem: Birçok gebede tespit edilen semptom veya böbrek fonksiyonlarında bozulmaya sebep olmayan taşlar takip edilir. Doğum sonrası uygun tanı yöntemleri ışığında tedavi planlanır.
Spontan düşüş: Genel olarak gebelerde renal koliğe sebep olan taşların %50 den fazlası spontan düşer.
Spontan düşmeyen, şiddetli ağrıya sebep olan, enfeksiyona veya hidronefroza yol açan taşlar için ek müdahaleler gerekir. Bunlar da minimal invazif den invazife doğru sıralanılarak yapılabilir. Double-j stent—Perkütan Nefrostomi—URS—Açık cerrahi

kaynak: Üriner Sistem Taş Hastalıkları; Cerrahi ve Medikal Tedavisi
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

27 Haziran 2016 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
23 Haziran 2016 / Misafir X-Sözlük
9 Ağustos 2012 / Kral_Aslan Edebiyat
30 Haziran 2016 / Misafir Cevaplanmış
2 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap