Arama

Asperger Sendromu

Güncelleme: 5 Ağustos 2011 Gösterim: 10.204 Cevap: 3
the_lily - avatarı
the_lily
Ziyaretçi
27 Eylül 2006       Mesaj #1
the_lily - avatarı
Ziyaretçi
Asperger sendromu

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.


Belkide Ulusal Otistic Birliğinin (National Autistic Society) Asperger sendromu nedir kitapcığını okumuşsunuzdur? Biz Londra’daki sosyal gurup ’Contact’ (İletişim) olarak, bu kitapcığın, bu guruba giren yetişkinler olarak deneyimlerimizi yeterince yansıtmadığını düşündük ve bu kitapcıkta Asperger sendromunun bizi günlük hayatımızda nasıl etkilediğini ve bize nelerin yardımcı olduğunu tanımladık.
Burada kendi deneyimlerimizi tanımladık ancak, Asperger sendromu olankişilerin herbiri farklı bireylerdir ve herkesin farklı yetenekleri ve farklı zorlukları olacaktır.
Asperger sendromu, otistik gurubun bir bölümü olan bir özürdür. Bu genelde, gurubun daha ”yüksek” tarafında yer aldığı düşünülen kişilere uygun bir tanıdır.
Guruptaki daha başka tanılar, otisim ve yüksek fonksyonlu otisimdir. Asperger sendromu ve yüksek fonksyonlu otisim genelde birbirinin yerine kullanırlar. Asperger sendromu herşeyi etkileyen bir gelişme bozukluğu (PDD Pervasive development disorder) (HEGB) olarak sınıflandırılmıştır: bu da hayatın her yönünü etkilediği anlamına gelir.

John’un hikayesi

İnsanlar John’la karşılaştıkları zaman, onun bazı problemleri olduğunu fark edemeyebilirler. John, herkes gibi okula gitmeyi çok istiyordu ve olaylara katılamadığı için de çok hayal kırıklığına uğradı. Hiçbir zaman takımlara seçilemiyordu, ve bahçede oynarken diğer çocuklara katılamıyordu. Ancak, matematik ve bilgisayarda çok iyiydi, ve arkadaşlarını, şakaları hatırlamadaki mükemmel hafızasıyla eğlendirebildiğini keşfetti. 18 yaşına geldiğinde John’a Asperger sendromu tanısı kondu. Daha sonra ise disleksiya ile tanımlandı, aynı zamanda depresyon da geçiriyordu.
Yetişkinliğe adım atarken, GCSE ve A-level (mezuniyet) notlarının çok iyi olmasına rağmen, özel bir destek sağlanana kadar, üniversite hayatıyla baş etmekte çok zorlandı. Mülakat teknikleri ve gününü organize etmekte, özel destek görene kadar, iş bulmakta çok zorlandı, bu destek ona birçok kapıyı açtı. İş verenleri onun çok çalışkan ve detaylara dikkat eden birisi olduğunu düşünüyorlar.

Jane’nin hikayesi

Jane’in okulda çok arkadaşı yoktu ve okul bahçesinde oynanan hayali oyunları anlayamıyordu. Başkalarının düşündüğü ama söylemediği şeyleri söylediği için, arkadaşları ona çok kaba birisi olduğunu söylüyorlardı. Bir yetişkin olarak da dışarı çıkıp arkadaşlarla kaynaşmayı çok zor buldu, ama satranç oynamaktan çok keyif alıyordu, eşiyle de bir satranç kulübünde tanıştı. Kocası ve çocukları onun bir rutine bağlı kalmak istemesini ve ani değişikliklerden aşırı rahatsız olmasını anlayışla karşıladılar, ev hayatlarını da buna göre ayarladılar.
Jane bir muhasebeci olarak iş buldu, işi, iş yerinde yapısal değişiklikler olup, birçok çalışan değişene kadar çok iyi gidiyordu. Jane bunlardan aşırı derecede huzursuz oldu, ve bir doktora gitti. Doktor onu, sonunda ona asperger sendromu tanısı koyan bir pisikoloğa havale etti.

Asperger sendromu olan kişilerin ne gibi sorunları vardır?

Asperger sendromu belirsiz bir durumdur - görünmeyen bir sendrom olduğu için, bu sendromu olan kişiler, birçok kişi tarafından yanlış anlaşılmıştır. Belirsizdir, aynı zamanda tanımlanması da zordur, genellikle, ”üçlü bir eksiklik” olarak tanımlanmıştır - üçlü bir zorluklar seti.
  • toplumsal ilişkilerde zorluklar
  • iletişimde zorluklar
  • hayal gücünde zorlanmalar
Asperger sendromu, genelde özel ilgilerin olmasını ve rutin bozulduğu zaman aşırı rahatsız olmayı kapsar.
Aşağıda bu üç zorluklarla ilgili bazı deneyimler belirtilmiştir.

Toplumsal ilişkilerde zorluklar
  • ”Bir parti yapmayı çok istiyorum ama nasıl organize edebileceğim konusunda hiçbir fikrim yok.”
  • ”Arkadaş edinmeyi çok zor buluyorum.”
  • ”İnsanlarla kaynaşmak doğal olmuyor, kaynaşmayı öğrenmem gerekiyor.”
  • ”Bazan durumları ve göstergeleri yanlış anlıyoruz.”
  • ”Sanki görünmez bir duvarın arkasındayım.”
  • ”Reçel kavanozuna kapanmış bir arı gibi hissediyorum.”
  • ” İlişkilerle ilgili fikirlerimi filimlerden edindim. Bu bakış açısının çok realistik olmadığını biliyorum.”
  • ”Toplumsal konularda ip uçlarını zor algılıyorum ve hata yaptığım zaman ne yapmam gerektiğini kestiremiyorum.”
  • ”Olaylara katılma yetimin eksikliğine çok üzülüyorum.”
  • ”Bazan sadece bakarak başkalarının yaşını veya sosyal statüsünü anlamakta, herkesten daha fazla zorlanıyoruz.”
  • ”Bazan bir konuşmayı devam ettirmekte zorlanıyoruz.”
  • ”Bazan başka ülkelerden olan insanlarla anlaşmayı daha kolay buluyoruz.”
İletişimde zorluklar
  • ”Bazan başkalarının söyledikleri şeyleri anlamakta zorluk çekiyoruz.”
  • ” ”İki ile ikiyi toplayamıyor” gibi deyimleri anlamakta zoruk çekebiliriz.”
  • ”Söylenenleri kelimesi kelimesine algılamaya meyilliyiz.”
  • ”Bazan, başkalarının konuyla ilgilenmediğini fark edemeyip, bir şey hakkında durmadan konuşuruz.”
  • ”Sıralı bir şeyler yapmakta zorlanırız, sıramızın geldiğini anlayamayız.”
  • ”Bazan kendimizi anlatmakta zorluk çekeriz.”
  • ”Eğer, asperger sendromunuz varsa, konuşmaları anlamak, yabancı bir dili anlamaya benzer.”
  • ”Bazan göz teması kurmakta zorluk çekeriz ve hatta göz teması kurmak bize acı verebilir, insanlar da bizi bu yüzden yanlış anlayabilirler, dürüst olmadığımızı veya kasıntı olduğumuzu düşünebilirler.”
Hayal gücünde zorluklar
  • ”Çoğumuz başkalarının ne hissettiğini anlamakta zorlanırız.”
  • ”Çocuk olarak bazan, oyun bahçesinde oynanan ve hayal gücü gerektiren hikayelere veya şakalara katılamayız. Bu bazılarımızın büyürken öğrendiğimiz bir şeydir.”
  • ”Başkalarını ne bildiğini anlamakta zorlanırız. Daha çok zorlandığımız bir alan ise başkalarını ne düşündüğünü anlamaktır.”
  • ”Hikaye ve piyesleri anlamakta zorluk çekeriz.”
  • ”Bazan başkalarının hissettikleriyle özdeşleşmekte zorluk çekeriz.”
  • ”Duyguların ve yüz mimiklerinin ne ifade ettiğini anlamak bizim için çok zordur - birisi kocaman gülümsüyorsa, daha açık anlaşılır, ancak, daha az belirgin mimikleri anlamak zordur.”
  • ”İnsanlar iletişimde ve toplumsal ilişkilerde zorluk çekenlerin sadece asperger sendromu olan kişiler olmadığını unutmamalıdırlar. Herkes bir yere kadar bunları zor bulur, ancak, asperger sendromu olan kişiler bunları daha da zor bulurlar.”
Özel ilgiler
  • ”Bizim hayatımızı yöneten özel ilgilerimizin olması daha muhtemeldir.”
  • ”Ben özel ilgi olan bir şeyden ayrılmam gerektiği zaman, o şeyi bırakmayı çok zor buluyorum.”
  • ”İlgimiz olan bir alanda çalışabilmemiz veya eğitim görebilmemiz için, bazan özel ilgi duyduğumuz şeyleri geliştirebiliriz.”
  • ”Bayraklara olan ilgimi herkes paylaşamıyor.”
  • ”Elektirik direklerine ve nasıl yapıldıklarına bakmaktan gerçekten de çok keyif alıyorum.”
Rutinler
  • ” Rutine yapılan değişikliklerle başa çıkmakta herkesten daha fazla zorlanabiliriz. Bu da tatile çıkmayı veya yeni bir işe girmeyi çok zorlaştırabilir.”
  • ”Eğer, daha önceden uyarılırsam, değişiklikten o kadar da rahatsız olmam, ancak bunun aniden karşıma çıkmasındansa, haberli olarak yapılması gerekir.”
Sebepler

Asperger sendromuna neden olarak, çevresel faktörler, beyin zedelenmesi, zor doğum veya bebekken geçirilen hastalık gibi birçok sebep öne sürülmüştür. Şu anda sebebin ne olduğuna kimse kesin olarak emin olamıyor. Araştırmalar halen sürmekte, ancak, kişilerin genetik yapısının asperger sendromunda önemli rol oynadığı düşünülmektedir.

Genel yargı


Asperger sendromu kültür ve dil ayırımı gözetmez. Bu, kadınlardan çok erkekleri etkileyen bir durumdur. İnsanlar, asperger sendromu olan kadınların karşılaştıkları zorlukları görmekte zorlanabilirler.
”Asperger sendromu olan kişilerin, diğer insanlara göre, disleksik olmaları, sindirim ve akıl sağlığı ile ilgili sorunlar yaşamaları daha olağandır.”

Neleri iyi yaparız?


Asperger sendromu yaşamak, endişelendirici ve üzücü bir durum olabilir, ancak, bizim yapmakta iyi olduğumuz, herkesin ise yapmakta zorlandığı şeyler vardır. Birçoğumuz zekiyizdir ve IQ seviyemiz yüksektir. Aşağıda bizim guruba dahil olanların yapmakta iyi olduğu bazı şeyler verilmiştir.
”Olay ve sayıları hatırımda mükemmel şekilde tutabiliyorum - örneğin; araba plakaları ve çarpım tablosu gibi. Telefon numaralarını yazmama bile gerek yok. Şakaları, fıkraları ve hatta senoryoları hatırımda tutma yeteneğim mükemmel.”
”On yıl önce yaptığım konuşmaların detaylarına kadar mükemmel bir şekilde hatırlıyorum. (Bu da, diğer kişi bir şeyi söylediğini hatırlayamazsa, tartışmalara sebep olabilir!)”
”Çok kuvvetli bir adalet anlayışım var.”
”Bilgisayar paketleri konusunda çok yetenekliyim.”
”Yabancı dil öğrenme konusunda çok yetenekliyim.”

Bize neler yardımcı olabilir?
  • ”İnsanlar asperger sendromu olan kişileri anlamak için çaba harcamalıdırlar.”
  • ”Öğrenme konusunda yardıma gereksinim duyarız - örneğin, ünivestedeyken eve gelen bir yardımcı, bana bazı şeylerin nasıl yapılacağını gösterdi,”
  • ”Deneme yoluyla öğrenebiliriz.”
  • ”Ev içindeki şeyleri, duygularımızı ve arkadaşlığı öğrenebilmek için desteğe gereksinim duyarız.”
  • ”İnsanlar, açık ve net bir şekilde bizimle konuşarak - yapmamız gerekenleri anlaması kolay bir şekilde anlatarak ve bu işleri yaparken bize destek olarak bize yardımcı olabilirler.”
  • ”İş bulmak için desteğe gereksinimiz vardır. İş bulmada ve iş hayatımızı yönlendirirken aldığım destek hayatımı değiştirdi.”
  • ”Kendi işimizi kuduğumuz zaman da desteğe gereksinim duyarız.”
  • ”İnsanlar anlatmak iştediklerini alaya başvurmadan, açık ve net bir şekilde anlatmalıdırlar. Bize ne söylediklerini hatırlamalı ve söylediklerinde tutarlı olmalıdırlar.”
  • ”İnsanların, durumumuzu ve bazan garip davranışlarımızı, anlayışla karşılaması ve kabul etmesi çok önemlidir. ”
  • ”Bazan insanların bizim arkadaşlığı veya bir konuşmayı başlatamadığımızı ama bize yardımcı olurlarsa kendi şartlarımızda olaylara katılacağımızı anlamaları önemlidir.”
  • ”Bizim için kuralların açık olması gereklidir. Toplum içinde ne yapıp yapmamamız gerektiğinin bize söylenmesi gereklidir.”
  • ”Sıcak bir yaklaşımla, açık ve doğrudan olmanız çok yararlı olacaktır.”
  • ”İyi yönlerimiz ve yeteneklerimiz üstünde yoğunlaşın.”

Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 13:19
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
24 Aralık 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Asperger sendromu (AS) ya da Asperger bozukluğu, sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, stereotipik ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik spektrum bozukluklarından (OSB) biridir. AS diğer OSB’lerden dil ve bilişsel gelişimde genel bir gecikme olmamasıyla ayrılır. Her ne kadar standart tanı ölçütleri arasında belirtilmemişse de motor sakarlık ve atipik dil kullanımına sıklıkla rastlanır.

Sponsorlu Bağlantılar
Asperger sendromunun adı Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger’den gelmektedir. Asperger, 1944 yılında, tedavi için gelen sözel olmayan iletişim becerileri olmayan, yaşıtlarıyla empati kuramayan ve fiziksel olarak sakar olan çocukları tanımlamıştır. Elli yıl sonra AS Hastalıkların ve İlgili Sağlık Sorunlarının Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması ‘nda (ICD-10), ve Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Sınıflandırması ‘nda (DSM-IV) Asperger bozukluğu olarak tanınmıştır. AS’nin birçok yönü hakkında cevaplanmamış sorular bulunmaktadır; örneğin AS ile yüksek işlevli otizm arasındaki ayrım şüphelidir; kısmen buna bağlı olarak AS’nin prevalansı kesin olarak belirlenmemiştir. Her ne kadar araştırmalar genetik kökenli olduğunu desteklese ve beyin görüntüleme teknikleri beynin özel bölgelerinde yapısal ve işlevsel farklılıklar tespit etmiş olsa da AS’nin kesin nedeni bilinmemektedir. Asperger sendromu için tek bir tedavi yoktur ve çeşitli müdahalelerin etkinliği yalnızca sınırlı veri ile desteklenmektedir. Müdahaleler belirtileri ve işlevselliği geliştirmeye yöneliktir. Tedavinin ana yöntemi davranışsal terapidir ve zayıf iletişim becerileri, takıntılı ya da yineleyici rutinler ve sakarlık gibi özel bozukluklar üzerine yoğunlaşır. AS’i olan bireylerin büyük çoğunluğu farklılıklarıyla başa çıkmayı öğrenebilmektedir ama bağımsız bir yaşam sürebilmeleri için sürekli moral desteğe ve teşviğe ihtiyaçları olabilir. Araştırmacılar ve AS’li kişiler, AS’in iyileştirilmesi gereken bir hastalık ve normalden bir sapma olduğuna dair görüşlerden uzaklaşılıp, bunun bir özürlülükten çok farklılık olduğu görüşüne yakınlaşılmasını sağlamıştır.


Sınıflandırma

Asperger sendromu, bireyin işlevselliğini etkileyen sosyal etkileşim ve iletişim bozuklukları ile sınırlı ve yineleyici ilgi ve davranışlarla belirtilen psikolojik durumlar spektrumu olan otistik spektrum bozukluklarından (OSB) ya da yaygın gelişimsel bozukluklardan (YGB) biridir. Diğer psikolojik gelişimsel bozukluklar gibi OSB de bebeklik ya da çocuklukta başlar, remisyon ya da relaps göstermeksizin düzenli bir seyir izler ve beynin çeşitli sistemlerinde olgunlaşma ile ilgili değişikliklerden kaynaklanan bozukluklar içerir. OSB, sosyal bozukluklar gibi otizme benzer kişisel özellikler gösteren ama OSB olduğu kesin olmayan geniş otizm fenotipinin bir alt kümesidir. Diğer OSB türlerinden otizm belirtileri ve olası nedenleriyle AS’ye en benzer olanıdır ama tanısı iletişim bozuklukları ve bilişimsel gelişmede gecikmeler gerektirir; Rett sendromu ve çocukluğun dezintegratif bozukluğu otizm ile çeşitli belirtileri paylaşır ama ilgisiz nedenleri olabilir; ve başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk (YGB-BTA) ise ölçütler daha belirgin bir bozukluğu göstermediğinde teşhis edilir. AS ile yüksek işlevli otizmin örtüşen yönleri (yüksek işlevli otizm zekâ geriliği olmayan otizmdir) tam olarak belirli değildir. OSB’nin güncel sınıflandırması, durumların gerçek doğasını yansıtmıyor olabilir.

Özellikleri

Yaygın gelişimsel bozukluklar dan biri olan Asperger sendromu tek bir semptomdan çok bir dizi semptom ile ayrılır. Sosyal etkileşimde bozukluklar, stereotipik ve sınırlı ilgi ve eylemler ve bilişimsel gelişimde klinik anlamda önemli olmayan gecikme görülmemesi ile dil becerisinde genel bir gecikme olmamasıyla belirlenir. Dar kapsamlı bir konuyla yoğun ilgilenme, tek yönlü laf kalabalığı, sınırlı prozodi ve tonlama, ve motor sakarlık bu durumda tipik olarak rastlanır ancak tanı için gerekli değildir.

Sosyal etkileşim

Empati gösteriminin eksikliği büyük ihtimalle Asperger sendromunun en önemli fonksiyon bozukluğudur. AS’i olan bireyler sosyal etkileşimin en temel noktalarında zorluklar çeker, bunlar arkadaşlık kurmakta başarısızlık, diğerleriyle kendiliğinden gelişen ilgilerden ya da başarılardan zevk alma, sosyal ve duygusal karşılıklılık eksikliği, ve göz teması, yüz ifadesi, duruş, ve el hareketleri gibi sözel olmayan davranış eksiklikleridir.

Otistiklerin aksine AS’li insanlar genellikle kendi içlerine kapanık değildir, beceriksizce de olsa başkalarına yaklaşırlar, örneğin favori konuları hakkında tek yanlı, uzun soluklu bir konuşmaya başlarlar ama dinleyicilerinin sıkılma ya da bir an önce oradan ayrılma gibi tepkilerinin ve duygularının belirtilerinin farkına varmazlar. Bu sosyal beceriksizlik "aktif ama garip" olarak adlandırılmıştır. Sosyal etkileşime uygun olarak tepki vermekte bu başarısızlık başkalarının duygularını önemsememe gibi görülebilir ve hassas olmadıkları kanısına varılabilir. AS’li çocukların bilişsel yetileri sıklıkla laboratuar ortamında sosyal normları anlamalarına izin verir, yani başkalarının duyguları hakkında teorik bilgileri anladıklarını gösterebilirler ama gerçek yaşamlarında bu bilgilerini kullanarak davranmakta zorluk çekerler. AS’li kişiler sosyal etkileşimi gözleyerek yaptıkları analizle katı davranışsal ilkeler kurabilir ve bunları beceriksizce, katı ve sosyal yönden naif bir şekilde uygulayabilirler, örneğin zorla göz teması kurmak gibi. Arkadaşlık için çocuklukta duyulan arzular, başarısız sosyal karşılaşmalar sonucu körelebilir.

AS’li bireylerin şiddet içeren ve suç oluşturan davranışlara meyilli olmaları varsayımı incelenmiş ve verilerle desteklenmediği bulunmuştur. Çok sayıda kanıt, AS’li çocukların suç işlemekten çok mağdur olduklarını göstermektedir.

Sınırlı ve yineleyici ilgi ve davranış

AS’i olanlar sıklıkla dar kapsamlı bir konuya yoğun ilgi gösterir, bu resimdeki çocuğun moleküler yapılara olan ilgisi gibi.

Asperger sendromu olan kişiler sınırlı ve yineleyici ve bazende anormal olarak yoğun davranışlar, ilgiler ve eylemler gösterir. Katı rutinler ve ritüellere sadık kalır, stereotipik ve yineleyici şekillerde hareket eder ya da nesnelerin parçalarıyla kendilerini meşgul ederler.

Özel ve dar ilgi alanları ile ilgilenmek AS’nin en çarpıcı özelliklerinden biridir. AS’li bireyler çok dar kapsamlı bir konuda, ana konuyu gerçekten anlamadan, örneğin dinozorlar ya da fritözler hakkında ciltler dolusu detaylı bilgiyi toplayabilir. Örneğin bir çocuk fotoğrafçılık hakkında hiçbir ilgi göstermedem fotoğraf makinesi model numaralarını ezberleyebilir. Bu davranış anaokuluna gelindiğinde belirgin hâle gelir. Bu özel ilgilir zaman zaman değişiklik gösterse de, gittikçe daha sıradışı konularda ve daha da dar kapsamlı olur ve sosyal etkileşimi öyle etkiler ki tüm aile bunun içinde yer almak zorunda kalır. Dinozorlar gibi konular genellikle çocukların ilgisini çektiği için bu semptom farkedilmeyebilir.

Stereotipik ve yineleyici motor davranışlar AS’nin ve diğer OSB’nin tanısında ana noktalardan biridir. Bunların arasında el çırpma, elleri bükme ya da daha karmaşık gövde hareketleri bulunur. Bunlar tipik olarak uzun süren infilaklar halinde yinelenir ve daha hızlı, daha az ritmik ve genellikle daha az simetrik olan tiklerin aksine isteyerek yapılan ritüalistik hareketler gibi görünür.

Konuşma ve dil

Her ne kadar Asperger sendromu olan çocuklar dikkate değer bir gecikme olmadan dilkullanma becerilerini kazansalar ve AS’li olanların konuşmaları dikkate değer anomaliler içermese de dil becerisi edinme ve kullanımı sıklıkla atipiktir. Anormaliklerin içinde laf kalabalıklığı, ani geçişler, kelimeleri gerçek anlamıyla yorumlama ve nüansları yanlış anlama, yalnızca konuşana anlamlı gelen metaforları kullanma, işitsel algılama bozuklukları, sıradışı bilgiçlik taslayan, formel ve idiosinkratik konuşma ve ses şiddeti, tonlama, prozodi ve ritim gariplikleri bulunur.

İletişim modellerinin üç yönü klinik ilgiyi çeker: Zayıf prozodi, yüzeysel ve ayrıntılı konuşma, ve dikkat çekici laf kalabalıklığı. Her ne kadar vurgu ve tonlama otizmden daha az rijit ve tekdüze olsa da AS’li kişilerin sınırlı tonlamaları vardır, konuşma sıradışı bir şekilde hızlı, düzensiz ve gürültülü olur. Konuşma bir tutarsızlık hissi uyandırır, karşılıklı konuşma genelde dinleyeni sıkan konular hakkında monologlardan oluşur, yorumlar için geçerli bağlamları sunamaz, ya da düşünceleri dışarıya vurur. AS’li kişiler dinleyenin konuşma ile ilgilenip ilgilenmediğini takip edemezler. Konuşan bir türlü sadede gelemez ve dinleyenin konuşmanın içeriği ya da mantığı üzerine düzeltme yapması ya da konuyu değiştirmeye çalışması genellikle başarılı olamaz.

AS’li çocukların yaşlarına göre olağanüstü bir kelime hazineleri vardır ve "küçük profesörler" diye adlandırılırlar ama mecazi konuşmayı anlamakta zorlanırlar ve kelimeleri gerçek anlamları dışında kullanmazlar. AS’li bireyler, mizah, ironi veya sataşma gibi mecazi anlam taşıyan dilde özellikle zayıftırlar. Genellikle mizahın bilişsel temelini anlarlar ama içeriğini anlayamadıkları için hoşnut klamazlar.

Diğer özellikleri

Asperger sendromu olan kişilerin tanıdan bağımsız ama bireyi veya ailesini etkileyen belirtileri ya da semptomları olabilir. Bunlar algıdaki farklılıklar, motor becerilerde, uyku ve duygularda sorunlar olabilir.

AS’li bireylerin işitsel ve görsel algıları genellikle mükemmeldir. OSB’li çocuklar genel olarak düzenlenmiş nesneler ve çok bilinen görsellerde bulunan ufak değişiklikleri çok çabuk algılayabildiklerini gösterirler, Buna karşın yüksek işlevli otizmi olanlarla kıyaslandığında AS’li bireylerin görsel-uzamsal algıyı, işitsel algıyı ya da görsel hafızayı gerektiren bazı görevlerde eksiklikleri olduğu görülür. AS ve OSB’li birçok kişide başka sıradışı duyumsal ve algısal beceri ve deneyimler bulunur. Sese, ışığa, dokunmaya, dokuya, kokuya, ağrıya, sıcaklığa ve diğer uyaranlara karşı sıradışı bir duyarlılığa ya da duyarsızlığa sahip olabilirler ve örneğin az bir kokunun bir rengi çağrıştırdığı sineztezi sergileyebilirler; bu duyumsal tepkiler diğer gelişimsel bozukluklarda da bulunur ve AS ya da OSB’ye özgü değildirler. Otizmde dövüş ya da kaç tepkisinin artmasına ya da alışkanlık ediniminin başarısızlığana ilişkin çok az dayanak bulunu ama duyumsal uyaranlara azalan tepki hakkında daha fazla kanıt vardır, yine de çeşitli çalışmalar arada farklılık olmadığını göstermektedir.

Hans Asperger’in ilk açıklamaları ve diğer tanı koyma yöntemlerinde motor sakarlığından sözedilir. AS’li çocuklar bisiklete binmek ya da kavanoz kapağı açmak gibi motor yetkinlik gerektiren motor becerileri kazanmakta gecikebilir ve beceriksiz gibi görünebilirler. Koordinasyonları zayıftır, garip ve hoplayarak yürürler, elyazıları kötüdür ya da görsel-motor bütünlükte sorunlar çekerler. Apraksi (motor planlama bozukluğu), denge, tandem yürüme, parmak-başparmak appozisyonu gibi propriosepsiyon (vücudun konumunun algısı) sorunları gösterebilirler. Bu motor beceri sorunlarının AS’i diğer yüksek ilevli OSB’den ayırdığına dair hiçbir kanıt yoktur.

AS’li çocuklar, uykuya dalma zorluğu, sık sık gece uyanmak ve sabah erken uyanmak gibi uyku sorunları yaşamaya daha meyilldir. AS ayrıca kişinin kendi duygularını tanımlama konusunda zorluk çekme olan yüksek düzeyde aleksitimi ile de bağlantılıdır. Her ne kadar AS, düşük uyku kalitesi ve aleksitimi birbirleriyle bağlantılı olsalarda aralarındaki neden-sonuç ilişkisi bilinmemektedir.

Nedenleri

Otizmin nedenleri


Hans Asperger hastalarının aile üyeleri arasında, özellikle de babalar da olan ortak semptomları tanımlamıştır ve araştırmalar bu gözlemi doğrulayarak kalıtsallığın Asperger sendromuna bir etkisi olduğunu göstermektedir. Her ne kadar özel bir gen henüz tanımlanamamış olsa da, otistik çocuklarda görülen fenotipik değişkenlik göz önüne alındığında birçok faktörün otizmin etkinlik derecesinde rol oynadığına inanılmaktadır. Genetik bağlantısına kanıt AS’in aile içinde ortaya çıkma tandansı ve aile bireylerinde gözlemlenen AS’in semptomlarına benzer ama daha sınırlı biçimde ortaya çıkan sosyal etkileşimde, dil ve okuma becerisinde hafif zorluklar gibi davranışsal belirtilerin yüksek insidansıdır. Birçok araştırma otizm sprektrum bozukluklarının ortak genetik işleyişleri olduğunu önermektedir ancak AS’in genetik bileşeni otizmden daha güçlü olabilir. Muhtemelen özel alelleri bireyin AS olma eğilimini artıran ortak bir grup gen olabilir; eğer durum buysa alellerin özel bir birleşimi bireylerin AS belirtilerini ve bunların şiddetini belirliyor olabilir.

Birkaç OSB vakası, döllenmeyi takip eden ilk sekiz hafta içinde, doğum sakatlıklarına yol açan faktörler olan teratojenlere temas edilmesiyle bağlantılı olabilir. Bu olasılık OSB’nin daha sonra başlayabileceği ya da ortaya çıkabileceği olasılığını dışlamasa da, OSB’nin gelişimin çok erken aşamalarında ortaya çıktığına dair güçlü bir kanıttır. Doğum sonra birçok çevresel faktörün etkisi olabileceği varsayılmış ama bunlar bilimsel araştırmalarla kanıtlanamamıştır.

İşleyişi

Otizmin işleyişi


Asperger sendromunun, yerel etkilerin aksine, beynin tüm işlevsel sistemlerini etkileyen gelişimsel faktörlerin sonucu olduğu görünmektedir. Her ne kadar AS’in tam olarak neden oluştuğu ya da diğer OSB’den ayıran faktörler tam olarak bilinmiyor ve AS’li bireylere özgü ortak bir patoloji ortaya çıkmadıysa daAS’in işleyişinin diğer OSB’nın işleyişinden farklı olması olasıdır. Nöroanatomik araştırmalar ve teratojenlerle olan bağlantılar işleyişin döllenmeden hemen sonra beyin gelişiminin değişikliğe uğradığını göstermektedir. Cenin gelişimi sırasında embriyon hücrelerinin anormal göçü sonuçta ortaya çıkan yapıyı ve beynin bağlanabilirliliğini etkileyebilir ve düşünce ve davranışları kontrol eden nöral devrelerinde değişikliklere neden olabilir. AS’in işleyişi ile ilgili çeşitli teoriler bulunmaktadır ama hiçbiri tam olarak açıklayamamaktadır.
İşlevsel manyetik rezonans görüntüleme hem bağlantı azlığı hem de ayna nöron teorilerini destekleyen bazı kanıtlar sağlar.

Bağlantı azlığı teorisi, otizmde üst düzey nöral bağlantıların ve senkronizasyonunun düşük işlevselliğinin bulunduğunu ve bunların yanısıra alt düzey süreçlerin de fazlalığını varsayar.Bu teori, büyük resmi görmede sınırlı yeteneğin otizmin merkezi bozukluğunun temelinde yattığını varsayan zayıf merkezi tutarlılık teorisi gibi genel yönlendirme teorileriyle iyi örtüşür. Bağlantılı bir teori olan genişlemiş algısal fonksiyon teorisi, daha çok otistik bireylerde yerel olarak yönlenmiş ve algısal işlemlerin üstünlüğü üzerine yoğunlaşır.

Ayna nöron sistemi (ANS) teorisi, ANS’nin gelişimindeki bozuklukların taklide engel olduğunu ve Asperger sendromunun ana özelliği olan sosyal bozukluğa yol açtığını ileri sürer. Örneğin bir araştırma AS’li bireylerde, taklit için kullanılan çekirdek devrede aktivasyonun geciktiğini ortaya çıkarmıştır. Bu teori, otistik davranışın bireyin zihinsel durumlarını kendisine ya da başkasına yükleme yetisinin olmamasından ortaya çıktığını varsayan zihin teorisi , ya da otistik bireylerin sistematik davranışlarda bulunabildiğini yani içsel olaylarla başaçıkabilmek için içsel hareket kuralları geliştirebildiğini ama diğer faktörler tarafından oluşturulan olaylarla başaçıkabilmek için empati yapmakta daha az başarılı olduğunu varsayan aşırı sistemlilik gibi sosyal bilişim teorileriyle iyi örtüşür.

Diğer olası işleyişler arasında serotonin fonksiyon bozukluğu ve beyincik fonksiyon bozukluğu bulunur.

Tarama

Asperger sendromu olan çocukların ebeveynleri genellikle çocuklarının gelişimindeki farklılıkları 30 aylık olduklarında farkettiklerini belirtebilmektedir.Rutin gelişimsel çekap sırasında bir pratisyen hekim ya da çocuk doktoru incelenmesi gereken belirtileri tanımlayabilir. Çeşitli tarama araçları kullanılan AS’nin tanısını koymak karmaşıktır. Bunların hiçbiri AS ile diğer OSB’ler arasındaki farklı güvenilir bir şekilde ayıramamaktadır. OSB tanısında kullanılan geçerli standartlar ebeveyn ile görüşmeden oluşan Otizm Tanı Görüşmesi – Gözden Geçirilmiş (ADI-R) ve çocuk ile sohbet ve oyunu içeren görüşmeden ibaret olan Otizm Tanı Gözlem Ölçeğidir.

Tanı

Asperger sendromunun tanısı

Standard tanı ölçütleri sosyal etkileşimde bozukluk, yineleyici ve stereotipik davranış ve ilgiler, ve dil becerisi ile bilişsel gelişimde önemli bir gecikme olmamasıdır. Uluslararası standartın dışında ABD’de kullanılan ölçütler arasında gündelik yaşamda da önemli bozukluklar bulunmaktadır. Tanı için diğer ölçütler Peter Szatmari ve Christopher Gillberg tarafından önerilmiştir.

Tanı genellikle dört ile on bir yaş arasında konur. Geniş kapsamlı bir değerlendirme, multidispliner bir ekip tarafından , çeşitli ortamlarda gözlemleme, nörolojik ve genetik değerlendirme, bilişsel ve psikomotor işlevleri ölçen testler, sözel ve sözel olmayan güçlü ve güçsüz yanları, öğrenme tarzını, ve bağımsız yaşama becerilerini ölçen testler yardımıyla yapılr. Geciken ya da yanlış tanılar hem bireyler hem de aileleri için travmatik olabilir; örneğin yanlış tanı sonucu verilen yanlış ilaçlar davranış bozukluklarını daha da kötüleştirebilir. AS’li çocukların çoğuna başlangıçta yanlışlıkla dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanısı konmaktadır. Erişkinlere tanı koymak daha da zordur çünkü standart tanı ölçütleri çocuklar için belirlenmiştir ve AS’in seyri yaşla değişkenlik gösterir. Ayırıcı tanı için diğer OSB’ler, şizofreni spektrumu, DEHB, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon, semantik pragmatik bozukluk, sözel olmayan öğrenme güçlüğü (SOÖG), Tourette sendromu, stereotipik hareket bozukluğu ve bipolar bozukluk da göz önüne alınmalıdır.

Marjinal vakalarda, tanı konulamaması ya da yanlış tanı konması sorunları ile karşılaşılabilir. Tarama ve tanı koymanın maliyetinin yüksek olması ve bu maliyeti karşılayabilmenin zaman alması nedeniyle tanı konması gecikebilir ya da engellenebilir. Buna karşın ilaç ile tedavi opsiyonlarının popülerliğinin artması ve sağlanan yararların genişlemesi OSB tanısının aşırı bir şekilde konmasını teşvik etmiştir. Son yıllarda giderek artan bir oranda yanlışlıkla AS tanısı konduğuna dair belirtiler vardır, özellikle otistik olmayan ama sosyal zorluklar yaşayan normal zekâ düzeyine sahip çocuklar üzerinde. Ayrıca AS tanısının geçerliliği, yani yüksek işlevli otizm ve YGB-BTA’dan ayırmanın pratik olarak bir yararı olup olmadığına dair şüpheler de bulunmaktadır; aynı çocuk için, değişik tarama araçlarına göre farklı tanılar konabilmektedir.

Tedavisi


Otizm terapileri

Asperger sendromu tedavisi ızdıraplı belirtlilerle başa çıkmaya ve gelişim sırasında doğal yollarla elde edilemeyen, yaşa uygun sosyal, iletişimsel ve mesleki becerileri öğretmeye çalışmaktır, ve multidisipliner değerlendirmeye sonucunda çocuğun gereksinimlerine göre belirlenir. Her ne kadar ilerlemeler kaydedildiyse de özel müdahelelerin etkinliğini kanıtlayan veriler sınırlıdır.

AS için ideal tedavi yöntemi, zayıf iletişim becerileri ile obsesif ve yineleyici rutinlerden oluşan ana belirtilere hitap eden terapilerdlr. Müdahele ne kadar erken olursa o kadar iyi olduğunda hemfikir olunsa da en iyi tedavi paketi diye birşey yoktur. AS tedavisi diğer yüksek işlevli OSB tedavilerine benzer ancak dil becerilerini, sözel iletişimin güçlü yanlarını ve sözlü olmayan iletişim zayıf yanlarını da dikkate alır. Tipik bir tedavi programının içeriği genelde şöyledir::

* daha etkili bireylerarası etkileşim için sosyal beceriler eğitimi;
* anksiyete ya da duygusal patlamalar ile ilgili stres ile başa çıkmayı geliştirici, ve obsesif ilgiler ile yineleyici rutinleri azaltıcı bilişsel davranış terapisi;
* depresyon ve anksiyete gibi sorunlar için ilaç tedavisi;
* algısal bütünlük ve motor koordinasyon için mesleki ya da fizik tedavi;
* normal karşılıklı konuşmanın pragmatik yanlarını öğreten konuşma terapisi ile sosyal iletişimi geliştirici müdaheleler;
* özellikle evde kullanılacak davranışsal teknikler üzerine ebeveynlerin eğitimi ve desteklenmesi.

Davranışsal temelli müdahele programları üzerine yapılan çalışmaların çoğunluğu en fazla beş katılımcının incelendiği vaka çalışmalarıdır ve genellikle kendini yaralama, saldırganlık, uyumsuzluk, stereotipi, ya da içten gelen dil kullanımı gibi birkaç davranışsal sorunu inceler; ters etkilerin üzerinde durulmamıştır. Sosyal beceriler eğitiminin popülerliğinin yanısıra etkinliği kesin olarak kanıtlanmamıştır. Çocuklarında AS ile ilgili davranış sorunları olan ebeveynlerin eğitim modeli üzerine tesadüfi kontrol yöntemiyle yapılan bir çalışma sonucunda bir günlük grup çalışması ya da altı özel ders alan ebeveynlerin daha az davranışsal sorun bildirdikleri, özel ders alan ebeveynlerin ise AS olan çocuklarında daha az yoğun davranış sorunları bildirdikleri görülmüştür. AS olan erişkinlere ve büyük çocuklara verilen meslek eğitimi, iş görüşmesinin ve işyerinin görgü kurallarını öğretmek açısından yararlıdır, ayrıca organizasyon yazılımları ve cep bilgisayarları AS olanların iş ve gündelik yaşamlarını programlamaları için faydalı olmaktadır.

AS’in ana semptomlarını doğrudan tedavi eden bir ilaç yoktur. Her ne kadar AS için farmakolojik müdahelelerin etkinliği üzerine araştırmalar az sayıdaysa da, komorbid durumların tanısını koymak ve tedavi etmek çok önemlidir. Kendini tanımlayan duyguların eksikliği ya da birinin davranışının başkaları üzerinde olan etkilerini gözlemleme eksikliği, AS olan kişilerin ilaç almanın neden uygun olduğunu anlamalarını zorlaştırabilir. Anksiyete, depresyon, dikkat eksikliği ve saldırganlık gibi komorbid semptomların tedavisinde ilaç kullanımı davranışsal müdaheleler ve çevresel koşulların değiştirilmesiyle etkili olabilir. atipik nöroleptik ilaçlar olan risperidone ve olanzapine kullanımının AS ile bağlantılı semptomları azalttığı gösterilmiştir; risperidone yineleyici ve kendini yaralayıcı davranışları, saldırganlık krizlerini ve tepkiselliği azaltabilir ve davranışın stereotipik modelleri ile sosyal ilişkilendirmeyi iyileştirebilir. Selektif serotonin gerialım inhibitörleri (SSRI) fluoksetin, fluvoksamin ve sertralin sınırlı ve yineleyici ilgi ve davranışların tedavisinde etkili olmuştur.

İlaç kullanımına dikakt edilmelidir; bu ilaçların kullanımı sonucu metabolizma ve kardiyak elektriksel iletim süreleri anomalileri ve artan tip 2 diyabet riski sorunları olduğu, ve uzun dönemde nörolojik yan etkileri olduğu düşünülmektedir . SSRI tepkisellik, saldırganlık ve uyku sorunlarının artması gibi davranışsal etkinliğin görülmesine neden olabilir. Kilo alma ve yorgunluk risperidonun sıklıkla bildirilen an etkileridir, ayrıca huzursuzluk ve distoni gibi ekstrapiramidal belirtilerilere yakalanma riskini ve serum prolaktin düzeyinin artma riskini artırır. Yatışma ve kilo alma olanzipin kullanımında görülür,aynı zamanda diyabet ile de bağlantılıdır. Okul çağındaki çocuklarda yatışma yan etkisininsınıfta öğrenmeye etkileri olmaktadır. AS olan bireyler için, birçok kişi için sorun olmayacak olan yan etkileri tolere etmek ve hissettiklerini anlayıp bildirmek zor olabilmektedir.

Prognoz

Asperger sendromu olanların uzun dönemde durumlarının ne olduğu hakkında çalışmalar bulunmamakta ve AS olan çocukları uzun süreli olarak sistematik bir izleme çalısması da yoktur. AS olanların beklenen yaşam süreleri normaldir ancak prognozu önemli derecede etkileyebilecek depresyon ve anksiyete gibi komorbid psikiyatrik durum prevalansları yüksektir. Her ne kadar sosyal bozukluklar yaşam boyunca süregelse de sonuçları genellikle daha düşük işlevli otizm sprektrum bozukluklarından daha olumludur;örneğin, AS ve yüksek işlevli otizmi olan çocuklarda OSB semptomlarının zamanla azalması dah büyük bir olasılıktır. Her ne kadar AS ya da yüksek işlevli otizmi olan çocukların ortalama matematik yeteneği olsa da, matematik sınavlarından normal zekâda olanlardan biraz daha düşük sonuçlar elde etseler de bazıları matematik konusunda çok başarılıdır ve AS bazı erişkinlerin önemli başarılar kazanmasını, örneğin Nobel ödülü gibi, engellememiştir.

AS olan çocuklar sosyal ve davranışsal bozuklukları nedeniyle özel eğitime ihtiyaç duyabilir ama yine de birçoğu normal eğitim almaktadır. AS olan yeniyetmeler kendilerine bakma, düzenli olma, sosyal ve romantik ilişkilerde sorunlar yaşayabilir; yüksek bilişsel potansiyellerine rağmen çoğu evlerinde ayrılmamakta ama bazıları evlenip bağımsız olarak çalışmaktadır. Yeniyetmelerin yaşadıkları "farklı-lık" travmatik olabilmektedir. Rutin ve rituellerin bozulma olasılığından, açık bir beklenti ve ajanda olmadan bazı durumlara sokulma ya da sosyal ortamlarda başarılı olamama nedeniyle anksiyete oluşabilir; ortaya çıkan stres kendini dikkat eksikliği, içine kapanma, obsesyonlara güvenme, hiperaktivite, ya da saldırgan ya da karşı çıkma davranışları olarak gösterebilir. Başkaları ile sürekli olarak ilişki kuramama nedeniyle ortaya çıkan depresyon ve karakter değişiklikleri tedavi gerektirir.

Güçlü ve zayıf yanları anlama stratejileri geliştirebilmek için ebeveynlerin eğitimi çok önemlidir;ailenin başa çıkabilmesine yardımcı olmak çocuk için olumlu olmaktadır. Erken müdahelelere izin verecek kadar genç yaşta tanı koymak prognozu iyileştirebilir. Erişkinlikte yapılan müdaheleler de değerlidir ama daha az yararlı olur. Başkaları tarafından kolayca faydalanılabilecekleri ve eylemlerinin toplumsal etkilerini anlayamayacakları için AS olan kişilerle ilgili yasal sorunlarda çıkabilir.

Epidemiyoloji

Otizm spektrum bozuklukları ile komorbid durumlar

Prevalans tahminleri çok değişkenlik göstermektedir. Çocuklar üzerinde epidemiyolojik araştırmalar üzerine 2003 yılında yapılan bir değerlendirme çalışmasında prevalans oranlarının 1.000 kişiye 0,03 ile 4,84 arasında değişiklik gösterdiği görülmüştür. Otizmin Asperger sendromununa olan oranı da 1,5:1 ile 16:1 arasında değişmektedir. Ortalama 5:1 oranı ile otizmin oldukça konservatif bir prevalans oranı olan 1.000 kişiye 1,3’ü birleştirince, indirekt olarak AS’in prevalansının 1.000 kişiye 0,26 olduğu ortaya çıkar. Tahminlerde görülen varyans, Asperger sendromunun tanısında görülen farklılıklar nedeniyledir. Örneğin, 2007 yılında Finlandiya’da sekiz yaşında 5.484 çocuk üzerinde yapılan görece küçük bir araştırmada 1.000 çocukta 2,9’unun ICD-10 AS tanısı ölçütlerine, 2,7’sinin Gillberg ve Gillberg ölçütlerine, 2,5’inin DSM-IV ölçütlerine, 1,6’sının Szatmari et al. Ölçütlerine ve 1.000 çocukta 4,3’ünün bu dört farklı standartın ortak ölçütlerine uyduğu gözlemlenmiştir. Erkek çocuklar kız çocuklara nazaran AS olma konusunda daha yüksek bir risk taşımaktadır, Gillberg ve Gillberg ölçütleri kullanıldığında cinsiyet oranı 1.6:1 ile 4:1 arasında değişmektedir.

Aynı anda görülen diğer durumlar arasında anksiyete ve depresyon en sık karşılaşılanlardır; AS olanlarda bu durmların komorbiditesi %65 olarak tahmin edilmiştir. Depresyon yeniyetmelerde ve erişkinlerde yaygındır; çocuklarda ise dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu görülmektedir. AS ile aminoasidüri ve ligament gevşekliği gibi tıbbi durumların bağlantısı olduğunu gösteren araştırmalar varsa da bunlar genellikle vaka çalışmaları ve küçük araştırmalardır ve AS hakkındaki geniş çaplı araştırmalarda bunlarla ilgili faktörler belirtilmemiştir. AS olan erkekler üzerine yapılan bir çalışma yüksek epilepsi ve sözel olmayan öğrenme güçlüğü (%51) oranı bulmuştur. AS tikler, Tourette sendromu ve bipolar bozukluk ile bağlantılıdır ve AS’in yineleyici davranışları obsesif kompulsif bozukluk ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu semptomları ile birçok benzerlikler gösterir.

Tarihçe

Asperger sendromunun tarihçesi


Adını Avusturyalı pediyatrist Hans Asperger’den (1906–80) alan Asperger sendromu otizm alanında görece yeni bir tanıdır. 1944 yılında Asperger tedavi ettiği ve kendilerini sosyal bütünleşmede zorlak çeken dört çocuğu tanımlamıştır. Çocuklar sözel olmayan iletişim becerilerine sahip değildiler, akranlarıyla empati kurmakta başarısız oluyorlardı ve fiziksel olarak sakardılar. Asperger bu durumu "otistik psikopati" olarak adlandırmış ve en dikkat çeken noktasının sosyal izolasyon olduğunu belirtmiştir. Günümüzde AS’in aksine, otistik psikopati zekâ geriliği olanlar da dahil olmak üzere tüm zekâ düzeyinde kişilerde görülebilmekteydi. Genç hastalarına "küçük profesörler" adını vermişti,ve bazılarının yaşamlarının ileriki dönemlerinde sıradışı başarılara ve özgün düşüncelere ulaşabileceğine inanıyordu. Araştırma yazısı savaş zamanında ve Almanca yayımlanmıştı dolayısıyla başka bir yerde çok fazla okunmadı.

Lorna Wing, 1981 yılında yayımlanan ve benzer semptomlar gösteren çocuklar üzerine bir dizi vaka çalışmasını içeren araştırma yazısıyla Asperger sendromu tabirinin İngilizce konuşan tıp topluluğunda yaygınlaşmasını sağladı ve Uta Frith Asperger’in araştırma yazısını 1991 yılında İngilizce’ye çevirdi. Tanı ölçütleri dizileri 1989 yılında Gillberg ve Gillberg ile Szatmari et al. tarafından tanımlandı. AS 1992 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün tanı el kitabı olan Uluslararası Hastalık Sınıflaması ‘na (ICD-10) eklenerek standart bir tanı oldu; 1994 yılında Amerikan Psikiyatri Derneği’nin tanı el kitabı Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Sınıflandırması ‘nın (DSM-IV) dördüncü basımına eklendi.

Şimdilerde yüzlerce kitap, makale ve websitesi AS’i tanımlamaktadır. AS önemli bir altgrup olarak tanımlandıktan sonra OSB prevalansı önemli ölçüde artmıştır. Yüksek işlevli otizmden farklı olup olmadığı sorusu temel bir konudur ve daha fazla araştırma gerektirmektedir. Kilinik araştırmacılar arasında Asperger sendromu teriminin kullanılması yönünde çok az fikir birliği vardır, ve DSM-IV ile ICD-10 ölçütlerinin ampirik validasyonu hakkında soru işaretleri bulunmaktadır.

Kültürel yönler

Otizmin sosyolojik ve kültürel yönleri


Asperger sendromu olanlar İngilizce günlük konuşma dilinde kendilerinden aspies olarak sözeder, bu sözcük 1999 yılında Liane Holliday Willey tarafından uydurulmuştur. Nörotipik sözcüğü (kısaltması NT) nörolojik gelişimi ve durumu normal olan kişiyi tanımlar ve sıklıkla otistik olmayanları belirtmek için kullanılır. İnternet AS olan bireylerin birbirleriyle iletişimini sağladı ve bir aspies altkültürü ortaya çıktı.

Otistiklerin, otizm spektrum bozukluklarının iyileştirilmesi gereken hastalıklardan çok karmaşık sendromlar olduğu algısının oluşmasında katkıda bulunmuştur. Bu görüşü savunanlar, "ideal" beyin konfigürasyonunun olduğu ve bu normdan her sapmanın patolojik olduğu görüşünü reddeder; nörodiversite adını verdikleri kavrama hoşgörü gösterilmesini destekler. Bu görüşler otizm hakları hareketi ve otistik onur hareketinin temelini oluşturur.

Simon Baron-Cohen AS ve yüksek işlevli otizmin farklı bilişsel tarzlar olduğunu, yetersizlik olmadığını tartışmaya açmıştır. AS ya da yüksek işlevli otizm tanısının bir aile trajedisi olarak algılanmamasının gerektiğini, çocuğunun solak olduğunu öğrenmek gibi ilginç bir bilgi olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Baron-Cohen,’e göre, "AS/yüksek işlevli otizm olanlar, özellikle tam bir zihnin küçük detaylara takılacağı bir çevrede özürlü olarak değil, avantajlı olarak görülmelidirler." Tony Attwood ise, "Asperger sendromu olarak tanımladığımız sıradışı yetenek profilinin evrim boyunca türümüz için önemli ve değerli bir özellik olduğunu" söyler.

vikipedi

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
21 Ocak 2010       Mesaj #3
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
ASPERGER SENDROMLU ÖĞRENCİLERİN ANLAŞILMASI

ÖĞRETMEN KILAVUZU

Asperger teşhisi konmuş çocuklar eğitim konusunda özel bir zorluğa sahiptir. Bu makale Asperger Sendromlu çocukların 7 ana özelliklerini ve ilaveten sınıftaki belirtilerin anlaşılması için öneri ve yöntemleri anlatmaktadır. Yazarın Asperger Sendromlu çocukların davranışsal ve akademik durumları karşısındaki tecrübeleri sunulmaktadır.

Asperger Sendromu (AS diye kısaltılacak) teşhisi konmuş çocuklar arkadaşlarınca eksantrik ve acayip olarak değerlendirilir. Sosyal yeteneklerindeki beceriksizlik nedeniyle günah keçisi haline getirilirler. Sakarlıkları ve anlaşılması güç konulara takıntı derecesindeki ilgileri “acayip” olarak tanımlanmalarını artırıcı rol oynar. AS’lı çocuklar insan ilişkilerini ve sosyal olayların (gelenek görenek gibi) kurallarını anlamamaları nedeniyle naif ve common sense’lerinin olmaması nedeniyle de göze batarlar. Esnek olmamaları ve değişikliklerle başa çıkamamaları onları duygusal olarak kırılgan ve strese kolay maruz kalan bir hale sokar. AS’lı çocuklar (ki bunların çoğu erkektir) ortalama ve daha üstü zeka seviyesindedir ve süper hafızaları vardır. Tek bir konuya eğilip onun peşinden koşmaları da ilerki yaşamlarında büyük başarılara neden olabilir.

AS, otizmin çok uç (higher end) bir bozukluğu olarak düşünülmektedir. Bu bağlamdaki kişilerle kıyaslandığında low functioning otistik çocuk kendi dünyasında yaşar, higher functioning otistikler bizim dünyamızda ama kendi yöntemiyle yaşar. (Van Krevelen, 1991)

Doğal olarak AS’lı tüm çocuklar aynı değildir. Her birinin kendine özgü kişiliği vardır. Tipik semptomlar kişiye özgü şekillerde tezahür eder. Sonuç olarak diğer normal çocukların tümüne birden uygulanabilecek bir eğitim yöntemi olmadığı gibi AS’lı çocukların tümü için de bir sınıf reçetesi olamaz.

Aşağıda Asperger Sendromunu belirleyen 7 tanımlayıcı özellik ve bunu takiben öneriler ve sınıf içi stratejiler vardır. Bu öneriler çocuğun ihtiyaçlarına göre şekillendirilmelidir.

Aynılıkta Israrcılık

AS’lı çocuklar küçük değişikliklerin hakkından gelemez, çevresel stres faktörlerine karşı aşırı duyarlıdır ve bazen ritüellerle ilgilenirler. Endişelidirler, kendilerini bekleyen şeyin ne olduğunu bilmezlerse takıntı derecesinde endişe duyarlar. Stres, aşırı yorgunluk ve duygusal yüklenmeler karşısında kolaylıkla dengelerini kaybedebilirler.

Öneriler:

* Tahmin edilebilir ve güvenli bir çevre sağlamak
* Geçişleri minimize etmek
* Tutarlı günlük rutin sağlamak: AS’lı çocuk her günün rutinini anlamalı ve elindeki işe konsantre olmak için ne beklendiğini bilmelidir.
* Sürprizlerden kaçınmak: Çocuğu özel aktivitelere, değişen programlara veya her türlü rutin değişikliğine karşı, ne kadar küçük bir değişiklik olduğuna bakılmaksızın, önceden ve dikkatli bir şekilde hazırlamak gerekir.
* Çocuğu yeni bir aktiviteye, öğretmene, sınıfa, okula, kampa vs. önceden uyararak korkularını yatıştırmalıdır. Haberdar edildikten sonra en kısa sürede de takıntılı endişesi yatıştırılmalıdır (Örn: AS’lı çocuk okul değiştirmek zorunda kalırsa yeni öğretmeni ile tanıştırılmalı, okul gezdirilmeli ve bunlar okul başlamadan önce yapılmalıdır. Yeni okulunun rutininin tanıdık olması açısından okul tayini eski okulu tarafından yapılmalıdır. Yeni öğretmen çocuğun özel ilgi alanlarını keşfetmeli ve çocuğun ilk günü için bu konuda kitapları ve aktiviteleri hazır etmelidir.)


Sosyal Etkileşimin Zararı:

AS’lı çocuklar sosyal etkileşimin karmaşık kurallarını anlamada yeteneksizlik gösterirler. Naiftirler. Çok fazla benmerkezcidirler. Fiziksel temastan hoşlanmayabilirler. Şakaları anlamazlar. Ses tonları doğal değildir. Uygun olmayan bakışları ve beden dilleri vardır. Hassas ve zarif değillerdir. Sosyal ipuçlarını yanlış değerlendirirler. Sosyal mesafeyi değerlendiremezler. Konuşmaya başlamada ve sürdürmede yeteneksizdirler. Konuşmaları gelişmiş ama iletişimleri zayıftır. Konuşma stilleri kimi zaman fazla yetişkinvaridir ve “küçük profesör” diye nitelendirilebilirler. Kolaylıkla kullanılabilirler (başkalarının yalan söyleyebileceğini veya aldatılabileceklerini algılayamazlar) ve genellikle sosyal dünyanın bir parçası olmak için istekleri vardır.

Öneriler:


* Çocuğu kabadayılıktan ve kızdırılmaktan koruyun.
* Daha büyük yaş gruplarında, sosyal beceriksizlik ciddi hale gelince, problemin gerçek bir özür olduğu konusunda akranlarını eğitin. Sınıf arkadaşları ona şefkatle davrandıklarında onları övün. Bu işlem diğer çocukların sabrını ve empatisini artırırken günah keçisi durumunu da engeller.
* Akranlarınca hayranlık uyandıracak hafıza, kelime hazinesi, okuma yeteneği gibi özelliklerini ortaya çıkaracak durumlar yaratarak akademik yeterliklerini vurgulayın. Bu durum kabul görmeyi artıracaktır.
* AS’lı çocukların çoğu arkadaş ister ama nasıl davranacağını bilemez. Çeşitli durumlarda nasıl reaksiyon göstereceği öğretilmeli ve değişik sosyal durumlarda kullanması için repertuar hazırlanıp verilmelidir. Çocuğa ne söyleyeceğini ve nasıl söyleyeceğini öğretin. Çift yönlü iletişim için model olun ve role-play yapmasını isteyin. Bu çocukların sosyal alandaki değerlendirmeleri diğerlerin kendiliklerinden öğrendikleri kuralların öğretilmesinden sonra gelişir. AS’lı bir profesör insan ilişkilerini anlama sürecinde kendisini Mars’tan gelen bir antropolog gibi hissettiğini belirtmiştir (Sacks, 1993).
* AS’lı çocuklar diğerlerinin duygularını anlamamalarına rağmen doğru davranmayı öğrenebilirler. İstemeden ve amaçlamadan hakaret ederlerse, nazik olmazlarsa veya duyarsız davranırlarsa bu davranışlarının niye doğru olmadığı açıklanmalı ve doğru davranışın ne olduğu anlatılmalıdır. AS’lı yetişkinler sosyal olayları entelektüel yetenekleri ile öğrenmelidir, çünkü sosyal içgüdüleri ve sezgileri yoktur.
* Yaşça daha büyük AS’lı öğrenciler “buddy sistemi” bir arkadaştan fayda görebilirler.Öğretmen duyarlı bir sınıf arkadaşını AS’lı çocuğun durumu ile ilgili eğiterek yanına oturtabilir.Arkadaşı AS’lı çocuğu her ortamda (serviste ,teneffüste ) izleyerek onu okul aktivitelerine dahil etmek için çabalamalıdır.
* AS’lı çocukların inzivaya çekilme eğilimi vardır.Bu yüzden öğretmen diğerlerinin arasına katılması için teşvik etmelidir.Aktif sosyalleşmeye cesaretlendirmeli ve izole olarak sadece kendi ilgi alanına yönelik geçirdiği zamanı sınırlandırılmalıdır. Örneğin öğle yemeği sırasında bir öğretmen AS’lı çocuğun yanına oturarak onu akranlarının konuşmalarına katılmaya teşvik edebilir. Bunu yaparken sadece fikrini söylemesi ve sorular sorması ile yetinmeyip diğer öğrencilere de usta manevralarla aynısını yaptırtmak gerekir.

Sınırlı ilgi alanı:

AS’lı çocukların tuhaf ilgileri veya acayip, yoğun tutkuları (alışılmadık şeyleri saplantı halinde biriktirme gibi) vardır. İlgi alanları konusunda insafsızca konferans verme eğilimindedirler; bu konularda tekrarlayan sorular sorarlar; fikir üretmekte problemleri vardır; diğerlerinin isteklerine aldırmaksızın kendi eğilimlerini takip ederler ve bazen de kendi kısıtlı ilgi alanları dışında kalan herhangi bir şeyi öğrenmeyi reddedebilirler.

Öneriler:

* AS’lı çocuğun izole ilgi alanı hakkındaki sorularına ve tartışmalarına sebatla izin vermeyin. Bu davranışlarını günün belli bir zaman dilimi ile sınırlandırın. Örneğin hayvan saplantısı olan ve sınıftaki bir evcil kaplumbağa ile ilgili sayısız soruları olan bir AS’lı çocuğun bu sorularını sadece teneffüste sorması gerektiğini öğrettim. Bu onun için günlük rutin haline geldi ve diğer zamanlarda böyle sorular sormaya başladığı zaman kendini durdurması gerektiğini kısa sürede öğrendi.
* İstenen bir davranışa doğru olumlu yöndeki zorlama AS’lı çocuğa yardım etmedeki en önemli stratejidir (Dewey 1991). Bu çocuklar övgüye yanıt verir (Örneğin sürekli soru soran bir çocuğun ara verdiğinde ve başkalarına söz hakkı tanıdığında öğretmeni tarafından övülmesi ve kutlanması gibi). Bu çocuklar ayrıca diğer çocuklara verilmiş bir hakkı kullandıklarında , istenen bir sosyal davranışta bulunduklarında da övülmelidir.
* AS’lı bazı çocuklar ilgi alanları dışında bir şey yapmak istemezler. Sınıftaki çalışmanın tamamlanması için kesin kurallar konulmalıdır. AS’lı çocuğa kontrol dışına çıktığı ve kurallara uyması gerektiği çok açık şekilde söylenmelidir. Ancak bununla beraber sınıf ona kendi ilgilerine yönelmesi için de fırsat vermeli ve bir orta noktada buluşulmalıdır.
* Özellikle inatçı ve kafa tutan çocuklar için tüm ödevlerin ilgi alanları etrafında toplanarak kişiselleştirilmesi gerekebilir. (Örn: Eğer ilgi alanı dinozorlar ise gramer cümlelerinden, matematik problemlerine, okumadan hecelemeye kadar her şey dinozorlarla ilgili olmalıdır.) Ödevlerindeki diğer konulara yavaş yavaş geçilir.
* Öğrencilere işlenen konudan ama kendi ilgi alanı ile bağlantılı ödevler verilmelidir. Örneğin trenlere saplantısı olan bir çocuğa, sosyal dersinde bir ülke işleniyorsa, o ülkenin ulaşım sistemini araştırması verilebilir.
* Çocuğun tutkularını onun ilgi alanlarını geliştirmekte bir yol olarak kullanın. Örneğin hayvan saplantısı olan bir çocuktan yağmur ormanları konusu işlenirken, yağmur ormanlarındaki hayvanları ve hayvanların evi olması nedeniyle de ormanları çalışması istendi. Bu çocuğu öyle motive etti ki yaşamak için hayvanların evi olan ormanı kesmek zorunda kalan yerli halkı da araştırıp öğrendi.

Zayıf Konsantrasyon:


AS’lı çocuklar sıklıkla içlerinde gelen uyarılarla yapmakta olan işlerden uzaklaşırlar. Deorganizedirler. Sınıftaki aktivitelere sürekli odaklanma konusunda zorlanırlar ( bu çoğunlukla dikkat eksikliğinden değil, odağın acayipliğindendir; AS’lı yetişkinler ise ilgili olanın ne olduğunu bulup çıkaramaz, dolayısıyla dikkat ilgisiz uyaranlara odaklanır); hayal alemine dalmaktan daha yoğun bir şekilde kendi karmaşık iç dünyalarına çekilme eğilimindedirler ve grup halinde öğrenmede zorluk çekerler
Öneriler:

* Eğer AS’lı çocuk sınıfta üretken olacaksa çok ciddi miktarda sıkı ve disiplinli dış yapılanma gerçekleştirilmelidir. Ödevler küçük parçalara bölünmeli ve öğretmen sık sık geri bildirimde bulunmalı ve yeniden yönlendirmelidir.
* Ciddi konsantrasyon problemi olan çocuklar belli sürelere bölünmüş çalışma seanslarından fayda görürler. Bu kendilerine organize etmelerine yardım eder. Süresinde tamamlanmamış ( ya da dikkatsizce yapılmış) sınıf çalışmaları çocuğun kendisine ait zaman içinde (teneffüste veya özel ilgi alanlarına yöneleceği sürede) tamamlanmalıdır. AS’lı çocuklar bazen inatçı olabilir. Kesin beklentiler ve onlara olumlu yönde zorlama yapacak kuralların uygulanmasına ihtiyaçları vardır. (böyle bir program AS’lı çocukları üretken olmaya motive eder ki bu da kendine olan güvenlerini artırır ve stres seviyesini düşürür, çünkü çocuk kendini yetenekli görür.)
* AS’lı öğrencilerdeki düşük konsantrasyon, düşük yazma hızı ve ciddi organizasyon bozukluğu, ona verilecek ev ödevini azaltmayı ve/veya ayrı bir odada öğretmen gözetiminde ekstra zaman vererek ödevini tamamlatmayı gerekli kılabilir.( AS’lı bazı öğrencilerin konsantrasyonları o denli zayıftır ki çocuğun anne babası her gece çocukla birlikte saatler harcayarak ödevi tamamlama stresine girerler.).
* AS’lı çocuğu sınıfın önüne oturtun ve dikkatini derse vermek içim sık sık sorular yöneltin.
* Dikkatini toplamadığı zamanlarda çocukla sessiz iletişim kurmaya çalışın (omuzuna hafifçe dokunmak gibi.
* Buddy sistemi kullanılıyorsa bu arkadaşını yanına oturtun ki çocuğu elindeki işe veya dersi dinlemeye uyarabilsin.
Öğretmen aktif bir şekilde AS’lı çocuğu kendi iç düşünceleri ve fantezilerinden ayırarak gerçek dünyaya yeniden odaklanmaya teşvik etmelidir. İç dünyası gerçek hayattan daha cazip olduğu için bu gerçek bir mücadeledir. Küçük çocuklar için serbest oyun saati bile programlanmalıdır. Çünkü yalnızlıklarına dalar ve hayaller kurarak oynamaya dalıp gerçekle ilişkilerini kaybedebilirler. AS’lı çocuğa bir veya iki arkadaşı ile yakın gözetim altında oynatarak hem oyun zamanını düzenlemiş, hem de sosyal yeteneklerini uygulamasına fırsat vermiş olursunuz.


Zayıf Motor Koordinasyon

AS’lı çocuklar fiziksel olarak beceriksiz ve sakardır. Kaskatı ve beceriksizce yürürler. Motor yetenek gerektiren oyunlarda başarısızdırlar. İnce motor bozuklukları da varsa kalem tutmada problemler ve yazı yazma hızının düşük olması ve çizim yeteneklerinin etkilenmesi görülebilir.

Öneriler:


* Büyük motor problemleri ciddi boyutta ise uyarlayıcı fiziksel eğitim programların gitmesi için yönlendirirn.
* AS’lı bocuğu beden eğitiminde yarışmaya dayanan spor programları nedeniyle sağlık/fitness müfredatına dahil edin.
* Çocuğu yarışmaya dayanan sporlara girmesi için zorlamayın. Çünkü motor koordinasyondaki zayıflık nedeniyle bu sadece korkuya ve takım arkadaşlarının alay etmesine davetiye çıkarır. AS’lı çocuk kendi hareketlerinin koordinasyonunu anlamamanın eksikliğini çekerken takım arkadaşlarının hareketlerinin anlaşılmasını beklemeyin.
* Zamana ve parçalara bölünmüş ödev verirken çocuğun yazı yazma hızının düşük olduğu dikkate alınmalıdır.
* AS’lı yetişkinler sınavlarını tamamlamak için akranlarına oranla daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar (sınavı ayrı bir odada yapmak hem daha fazla zaman sağlar hem de öğretmenin yönergeleri tekrarlaması kişiyi elindeki işe daha iyi odaklar. )


Akademik Zorluklar

AS’lı çocuklar genellikle ortalama ile ortalama üstü zekaya sahiptir (özellikle sözel açıdan) ama yüksek düzeyde düşünme ve anlama yeteneğinden yoksundurlar. Düz ve yalın olma eğilimindedirler. Hayalleri somuttur, soyutlamaları ise zayıftır. Titiz, kılı kırk yaran konuşma stilleri ve etkileyici kelime hazineleri hakkında konuştukları şeyi anladıkları gibi yanlış bir izlenim verir. Oysa ki gerçekte onlar sadece okuduklarını veya duyduklarını papağan gibi tekrar etmektedirler. AS’lı çocuk çoğunlukla mükemmel bir hafızaya sahiptir, fakat bu mekaniktir. Bir video gibi kurulma sırasına göre çalışır. Problem çözme yetenekleri zayıftır.

Öneriler:

* İstikrarlı başarı sunması amaçlanmış, fazlasıyla bireyselleştirilmiş akademik program sağlayın. AS’lı çocuk kendi içgüdülerini izlememek için fazlasıyla motivasyona gerek duyar. Öğrenme korku uyandırıcı değil, ödüllendirici olmalıdır.
* AS’lı çocuk duyduğunu tekrarladığı zaman anladığını varsamayın.
* İlave açıklamalarda bulunun ve ders içeriği soyut olduğu zaman basitleştirmeye çalışın.
* Mükemmel hafızalarını onların yararına kullanın. Sakladıkları bilgiler genellikle onların en kuvvetli tarafıdır.
* Romanlarda anlatılan şekliyle ilişkiler, bir şeyin değişik anlamları ve nüansları çoğu zaman anlamazlar.
* AS’lı kişilerin yazılı ödevleri çoğu zaman kendini tekrarlar, bir konudan öbürüne atlar ve yanlış kelime bağlantıları vardır. Bu çocuklar genellikle kişisel görüş ile genel bilgi arasındaki farkı bilmez ve bu nedenle öğretmenin onların anlaşılması güç açıklamaları anlayabileceğini zanneder.
* AS’lı çocukların genellikle okumaları çok iyidir, ama dili idrak etmeleri zordur.
* Akademik çalışmaları düşük kalitede olabilir. Çünkü AS’lı çocuklar kendi ilgi alanları dışındaki konularda çabalamak için motive olmazlar. Yapılan çalışmanın kalitesi açısından kesin beklentiler belirlenmelidir. Zaman periyotlarına bölünerek yapılan iş sadece tamamlanmış olmamalı aynı zamanda dikkatli yapılmış olmalıdır. As’lı çocuk kötü yaptığı çalışmasını teneffüste veya kendine ayıracağı zamanda düzeltmelidir.


Duygusal Yaralanma (İncinme):

AS’lı çocuklar normal eğitimlerini tamamlayacak zekaya sahiptir. Fakat çoğunlukla sınıfın istekleri ile başa çıkacak duygusal güce sahip değildir. Bu çocuklar esnek olmamaları nedeniyle kolaylıkla strese girerler. Kendine güvenleri düşüktür. Sıklıkla kendilerini eleştirirler ve hata yapmayı tolere edemezler. AS’lı yetişkinler özelikle adolesan çağındakiler depresyona yatkındır. (AS’lı yetişkinler arasında depresyon oranı yüksektir.) Öfke reaksiyonları/sinirlilik, stres ve aşırı endişe durumlarında yaygın bir dışavurumdur. AS’lı çocuklar nadiren rahattır. İşler onların katı bakış açısı doğrultusunda gitmediği zaman kolaylıkla etkilenirler.

Öneriler:


* Yüksek seviyede istikrar sunarak patlama yaratacak etkileri önleyin. Streslerini azaltmak için günlük rutinde olabilecek değişikliklere karşı hazırlayın. AS’lı çocuklar beklenmedik değişikliklerle karşılaştıklarında korkarlar, kızarlar ve üzülürler.
* Patlamalardan korumak için strese karşı nasıl baş edeceklerini öğretin. Üzüldüğü zaman neler yapması gerektiğini yazmasına yardım edin. Örneğin: 1- Üç kere derin nefes al. 2- Sağ el parmaklarını 3 kere say. 3- Rehber öğretmeni görmek istediğini söyle. Çocuğun kendini rahat hissettiği ritüellerden birini listeye ekleyin. Bu maddeleri bir karta yazarak çocuğun cebine koyun ki gerektiğinde erişebilsin.
* Öğretmenin sesinden yansıyan etki minimumda tutulmalıdır. Hırsı ve sabrı gösterirken AS’lı çocuk ile olan iletişimimizde sakin olun ve o sizi önceden tahmin edebilsin. Bu sendroma ismini veren psikiyatrist Hans Asberger (1991) belirtmiştir ki: “Açıkça görülen bu şeyleri AS’lı öğrencisine öğretmesi gerektiğini anlayamayan öğretmen sabırsızlığı ve irritasyonu hissedecektir.” AS’lı çocuğun üzgün veya depresif olduğu konusunda sizi bilgilendireceğini beklemeyin. Bu çocuklar diğer insanların duygularını anlamadıkları gibi kendi duygularından da haberdar değillerdir. Çoğu zaman depresyonlarını örtbas ederler ve belirtilerini inkar ederler.
* Öğretmenler; dağınıklığın, dikkatsizliğin, ve yalnızlığın artması, stres eşiğinin azalması, aşırı yorgunluk, ağlama, intihar belirtileri ve benzeri gibi depresyona işaret eden davranış değişiklikleri konusunda uyanık olmalıdır. Bu gibi durumlarda çocuğun kendisini iyi hissettiğini söylemesine inanmayın.
* Bu gibi belirtileri çocuğun terapistine bildirin veya çocuğu depresyon açısından incelenmesi ve gerekiyorsa tedavi alması için terapiste gönderin. Çünkü bu çocuklar genellikle kendi duygularını tartamazlar ve depresyonun erken teşhisi çok önemlidir.
* AS’lı adolesanların depresyona özellikle eğilimli olduklarından haberdar olun. Bu çağda sosyal yeterliğe çok değer verilir. AS’lı öğrenci diğerlerinden farklı olduğunun ve normal ilişki kurmakta zorluk çektiğinin farkına varır. Akademik çalışma genellikle daha soyut bir hale gelir ve AS’lı öğrenci ödevlerini daha zor ve karmaşık bulur. Vakaların birinde öğretmenler AS’lı adolesanın artık matematik dersinde ağlamadığını ve dolayısıyla daha iyi başedebilmeye başladığını düşünmüştü. Oysa gerçekte daha sonraki matematik derslerinde katılımın ve verimin azalması ile anlaşıldı ki çocuk matematikten kurtulmak için kendi iç dünyasına kaçmıştı ve aslında hiç başedemiyordu.
* AS’lı adolesanın günde en azından bir kez kontrol edilebilmesi için bir görevlinin belirlenmesi kritik öneme sahiptir. Bu kişi onunla her gün biraraya gelerek ve diğer öğretmenlerin gözlemlerini toplayarak ne kadar iyi başa çıkıp çıkamadığını tayin etmelidir.
* Özel bir alanda zorluklar görüldüğünde akademik yardım almalıdır. Başarısızlığa karşı bu çocuklar daha çabuk etkilenerek reaksiyon gösterebilirler.
* Duygusal olarak çok kırılgan AS’lı çocuklar özel eğitim sınıfında kişiselleştirlmiş akademik programa gerek duyabilir. Bu çocuklar kendilerini üretken ve yeterli görebilecekleri bir öğrenme ortamına ihtiyaç duyar. Bu nedenle ödevlerini tamamlayamadığı , konseptleri kavrayamadığı bir yerde tutmak içe kapanmalarını artırıp depresyonun basamaklarını hazırlar. Bazı durumlarda özel eğitimden ziyade bir kişisel yardımcı belirlenmelidir. Bu yardımcı etkin bir destek, yapılanma ve istikrarlı geri bildirim sağlar.


Aspergerli çocuklar çevresel stres faktörleri altında kolaylıkla ezilirler ve kişilerarası ilişki yetenekleri nedeniyle öylesine derinden etkilenirler ki bu da duygusal yaralanma ve zor bir çocukluk izlenimi yaratır. (Wing 1981). Everard’a (1976) göre bu gençler sorunsuz akranları ile kıyaslandıklarında önce çok farklı olduklarını sonra dünyayı tavizsiz ve beklentilere uygun bir hale getirmek için ne büyük çaba gösterdiklerini farkederler.

Öğretmenler, AS’lı çocukların etraflarındaki dünya ile işbirliği yapmayı öğrenmelerinde can alıcı rolü oynarlar. Çünkü AS’lı çocuklar genellikle endişelerini ve korkularını ifade edemezler. Onların güvenli iç dünyaları yerine bilinmez dış dünyada yaşamalarını sağlamak ve buna değeceğini göstermek yetişkinlere düşer. Okulda bu gençlerle çalışan profesyoneller onlarda eksik olan dış yapılanmayı, organize olmayı ve tutarlılığı sağlamak durumundadır. Sadece akademik başarıları için değil aynı zamanda diğer insanlardan yabancılaşma hislerini azaltmak ve günlük yaşamın alelade istekleri karşısında daha az ezilmelerine yardımcı olmak açılarından da Asperger sendromuna sahip kişilere yaratıcı öğretme stratejileri gereklidir.


Karen Williams
Michigan Üniversitesi Tıp Merkezi
Çocuk ve Adolesan Psikiyatri Hastanesi
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Ağustos 2011       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı
Asperger Sendromu (AS) nedir?

Asperger Sendromu, 1944 yılında, Hans Asperger adındaki tıp doktoru tarafından tanımlanmıştır.
Dr. Asperger, bu çocukların duygularını idare etme ve ifadede zorlukları olduğunu, empati eksikliği ve toplumsal ipuçlarını anlamakta zorluk çektiklerini öne sürmüştür. İlgilendikleri konu hakkında konuşurken küçük birer profesör kesildiklerini ama mimiklerin kullanımında, ses ayarında, dinleyicisinden gelen sözel-olmayan ipuçlarını almada sorunlar yaşadıklarını belirtmiştir.(1)

Bazı alanlarda çok yetenekli olabilecekleri görülürken sınırlı ilgi alanları (astronomi, hayvanlar, topografya, uzay araçları,…) vardır.

Kendilerini bir başkasının yerine koyamadıklarından yaşıtlarıyla iletişimde zorluk yaşarlar. Okul döneminde dil becerileri iyi gelişmiş olmasına rağmen okuldaki derslerde ağır ilerlerler. Çünkü kendilerine, öğrenme şekillerinin öğretilmesinden pek hoşlanmazlar.

Bazen garip, sadistçe hayalleri vardır ki bazı durumlarda bunu içgüdüsel şekilde dışa vurabilirler (hayvanlara karşı şiddet, insanlara karşı agresif tavırlar, vb…). Genellikle motor gelişimleri geridir.
Kronik bir bozukluktur ve Asperger çocuklar belirgin düzeyde gelişme gösterse de bozukluk hayat boyu devam eder. Zamanla semptomlarda değişiklikler olabilir.

AS, yaygın gelişimsel bozukluklar tanı grubu içinde tanımlanan bir sendromdur.

Yaygın Gelişimsel Bozukluklar’ın Tanımı Nedir?

YGB’ın tanımı şu şekildedir: Yaygın Gelişimsel Bozukluklar, doğuştan ya da erken çocukluk döneminde başlayan, içinde bulunduğu dönemi ve daha sonraki gelişim dönemlerini birçok yönü ile ve önemli derecede olumsuz etkileyen bozukluklardır. YGB’da, gelişimin özellikle etkilendiği yönler dil, adaptif davranış, iletişim ve sosyal beceriler olup, bu alandaki hasarlar çok belirgin ve kalıcıdır. Bilişsel (zihinsel) gelişim ise bu grup altında bulunan bozuklukların çoğunda önemli oranda geridir. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-IV sınıflandırma sistemine göre bu grup altında bulunan başlıca bozukluklar, Otistik Bozukluk, Rett Bozukluğu, Asperger Bozukluğu, Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır.

Asperger Sendromu’nda Tanı Kriterleri Nelerdir?

Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından oluşturulmuş DSM-IV Tanı Ölçütleri El Kitabı’na göre Asperger Sendromu tanısını koyabilmek için aşağıdaki özelliklerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir (2).

A. Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma:

1.Toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el-kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi birçok sözel olmayan davranışta belirgin bir bozulmanın olması

2. Yaşıtlarıyla gelişimsel düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe

3. Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı içinde olmama (örn. İlgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme)

4. Toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermeme

B. Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici davranış örüntülerin olması:

1. İlgilenme düzeyi ya da üzerinde odaklanma açısından olağandışı, bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma

2. Özgül, işlevsel olmayan, alışageldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma

3. Basmakalıp ve yineleyici motor mannerizmler (örn. parmak şıklatma, el çırpma ya da burma ya da karmaşık tüm vücut hareketleri)

4. Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma

C. Bu bozukluk, toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında klinik olarak belirgin bir sıkıntıya neden olur.

D. Dil gelişiminde klinik açıdan önemli genel bir gecikme yoktur (örn. 2 yaşına gelindiğinde tek tek sözcükler, 3 yaşına gelindiğinde iletişim kurmaya yönelik cümleler kullanılmaktadır).

E. Bilişsel gelişmede ya da yaşına uygun kendi kendine yetme becerilerinin gelişiminde, uyumsal davranışta (toplumsal etkileşim dışında) ve çocuklukta çevreyle ilgilenme konusunda klinik açıdan belirgin bir gecikme yoktur.

F. Başka özgül bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk ya da Şizofreni için Tanı Ölçütleri karşılanmamaktadır.

Güçlük Çektikleri Alanlar Nelerdir?

Asperger Sendromu’ndan bahsedebilmek için aşağıdaki ilk üç (3) alanda problem olması gerekmektedir. Bazı durumlarda bu 3 alana ek olarak motor koordinasyonda da zorluklar gözlenebilir (3).

1. Sosyal Etkileşim Alanı:

• Kişi, sosyal olarak izoledir, ancak bundan rahatsız değildir.
• İnsiyatif kullanarak başka bir ilişki başlatmak ve diğerlerinin sosyal istekleriyle başa çıkma konusunda gergin ve üzgündür.
• Özellikle ergenlik döneminde, yaşıtlarının arkadaşlıkları olduğunu idrak etmeye başlar. O zaman arkadaşlarının olmasını isteyebilir fakat arkadaşlık geliştirmek ve arkadaşlıkları sürekli kılmak konusunda stratejileri eksiktir.
• Sosyal işaretleri anlamakta zorlanır.
• Sosyal alanda uygun olmayan şekilde davranabilir.

2. Sosyal İletişim Alanı:

• Yüzeysel mükemmel konuşma diline sahip olabilirler ama formal ve bilgiçcedir.
• Sıklıkla ses tonununu ayarlamakta zorluk çeker. Ayrıca diğerlerinin seslerindeki değişik tonları taklit etmede zorlanabilir.
• Sözel olmayan iletişim şekillerini kullanmakta ve yorumlamakta zorluk yaşar.
• İma etme konusunda başarızdır.
• Söylenen kelimeleri, yalın haliyle anlar. Mecazi anlamı olan ifadeleri kavramakta zorlanır. Örnek: “seni yaramaz seni” ifadesi çocuğun sevimli bulunduğu durumlarda da söylendiğinde, Asperger çocuğu tarafından olumsuz bir ifade olarak algılanabilir.

3. Sosyal Hayalgücü ve Düşüncede Esneklik:

• Sık sık, yaşıtlarının alışılmamış buldukları ilginç ilgi alanları vardır.
• Belli bazı rutinlere bağlı kalma hususunda ısrar edebilirler.
• Düşünme ve oyun becerisinde keşifcilik konusunda sınırlıdır.
• Sık sık, becerileri bir yerden başka bir yere transfer etmekte problem yaşarlar.

4. Motor Gelişimi:

• Hareketlerinde hantal ve sakar olabilir.
• Genellikle organizasyonel problemleri vardır.
• Düzgün bir şekilde yazı yazma ve resim çizme alanlarında zorlanır, genellikle ödevleri eksik kalır.

Görülme Sıklığı Nedir?

Yaklaşık olarak görülme sıklığı binde 3-7 arasındadır. (1) Başka kaynaklara göre, 10 yaşından küçük çocuklarda, binde 3-4 arasında olduğu belirtilmektedir (4).
Erkeklerde kızlara oranla 9 kez daha fazla görülmektedir. (1)

Genetik Yatkınlığı Var mıdır?

Asperger Sendromu’nun genetik bir temeli olduğu birçok araştırmalar tarafından desteklenmiştir (1).
Tipik Aspergerli çocuğu olan ailelerde babaların % 14’ü, annelerin de % 4’ü AS tanısı almışlardır. Otistik çocukların aileleri incelendiğinde anne ve babaların % 2’si, kardeşlerin % 4’ü kesin AS tanısı almıştır (1).

Asperger Sendromu’nun Otizm’den Farkı Nedir?

Asperger Sendromu’nda zeka, daha çok “normal” olarak tanımlanan sınırlar içindeyken, Otizm vakalarında mental retardasyon (zeka geriliği) daha sık görülmektedir.

Asperger Sendromu’nda daha geniş ve bilgi kaynaklı ilgi alanına rastlanırken, Otizm vakalarında sıralama ve sayma gibi daha monoton ilgi alanları vardır. Ayrıca Asperger vakalarında dil gelişiminde gecikmeye rastlanılmamaktadır.

Asperger Sendromu Başka Hangi Bozukluklarla Karışabilir?

1. Duygusal Bozukluk (Emotional Disorder):

Duygusal problemleri olan çocuklar, muhtemelen aile ve sosyal durumların neden olduğu, alışılmamış geri çekilmiş (withdrawn) ve sosyal olmayan şekilde görünebilirler. Bununla beraber, genellikle onlar tedavi ve müdahalelere daha hızlı yanıt vereceklerdir (3).

2. Dispraksi (Dyspraxia):

Asperger Sendromu olan çocuklar çoğu kez sakardır ve ince el kasları ve el-göz koordinasyon becerileri iyi gelişmemiştir. Diğer taraftan, ağır dispraksiyası olan çocukların sosyal problemler yaşadıkları göze çarpar. Bundan dolayı, özellikle küçük çocuklarda, ayırıcı teşhis koymak, bazı durumlarda zor olabilmektedir. Bununla beraber, ayırt etme önemlidir çünkü, dispraktik çocuklar hızlıca sosyal beceri ve müdahalelere cevap vereceklerdir. Asperger çocuklarına göre algi alanlarında daha az katı ve az obsesiftirler (3).

3. Dil Bozukluğu:

Gelişimsel Dil Bozukluğu ve Otizm’in sınırlarını belirlemek zor olabilir. Jest kullanımı, yüz ifadeleri ve işaretler konusunda zorluklar yaşıyorsa, problemin dil kaynaklı olduğu açıktır. Bununla beraber, Rutter’in gözlemlediği gibi, bazı çocuklar karışık tablolar gösterir. Sosyal, iletişim ve davranışsal zorluklar, ağır anlama ve dil bozukluğu olan çocuklarda olduğu gibi, Otizm spektrumu içinde tanımlanabilecek bazı çocuklarda da gözlemlenebilir. Profesyoneller arasında işbirliği yapmak gereklidir. Çocuk okul çağına geldiğinde tablo genellikle netleşir (3).

4. Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Bozukluğu (ADHD):

ADHD görülen küçük çocuklar, Asperger sendromu olanlarda da mevcut olabilecek, birçok davranışlar gösterirler. Örn: onunla konuşulduğu halde dinlemiyor görünmek; komutları takip edememek; ödev ve aktiviteleri organize etme konusunda zorluk yaşama; aşırı derecede konuşma, sohbetlerde kolayca dağılabilme ve sık sık söze karışıyor olma.

Bazen, 5-6 yaşındaki Asperger Sendromlu çocuklara ilk olarak ADHD’si varmış gibi teşhis konabilir. Bununla beraber ilaç yazılması ve uygun davranışsal müdahalelerin önerilmesi mümkündür. Genellikle ADHD durumunda, ilaçla beraber uygun davranışsal ve sosyal becerilere yönelik müdahaleler, sosyal fonksiyonlarda hızlı gelişmelerin olmasını sağlar. Eğer bu müdahalelere rağmen sosyal alandaki zorluklar halen varsa ve değişmeye karşı dirençliyse, Asperger Sendromu tanısına yönelmemiz gerekecektir (3).

5. Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü (NLD):

Bu güçlüğü yaşayan çocuklar AS li çocuklardan farklı alanlarda zorluklar yaşamaktadırlar: İnce ve kaba motor alanında (denge, koordinasyon) sorun yaşar, görsel algı ve görsel hafıza alanında zayıftır, ayrıntıları biraraya getirip bütünü görme konusunda zorlanır. NLD li çocuklar bunların yanında AS çocuklar gibi ve sözel olmayan mesajları algılama-yorumlama ve değişikliklere uyum sağlamakta güçlük çeker (5,6).

6. Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu:

Bu teşhisi almış çocuklar da tıpkı Asperger teşhisi almış olan çocuklar gibi isyankar ve asi davranışlar sergilerler, yani kurallara uymakta zorlanırlar. Ancak bir Aspergerli çocuk için bu davranışları yapma nedeni farklıdır (1). DSM IV Tanı Ölçütleri Elkitabı’na göre Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu, Yıkıcı Davranış Bozuklukları başlığı altında yer alırken, Asperger Sendromu, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar yelpazesinde yer almaktadır (2).

7. Diğer Psikiyatrik Bozukluklar:

Ara sıra AS tanısı almış çocuklardaki tuhaf davranış şekilleri ve alışılmamış düşünce prosesleri uzmanları diğer psikiyatrik teşhisleri koymaya yönlendirebilir. Örn: Şizoid Kişilik Bozukluğu ve Obsesif-Kompülsif Bozukluklar vb.. Böyle durumlarda bir çocuk psikiyatristin klinik değerlendirmesine başvurmak gereklidir (1,3).


Kaynaklar;

1. Korkmaz B., Asperger Sendromu: Toplumsal İlişkilere Ait Bir Bozukluk, Yalnızlık ya da İnsana Ait Temel Bir Boyut, Adam Yayıncılık, İstanbul, 2003
2. Köroğlu E., DSM-IV: Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1994
3. Cumine V., Leach J., Stevenson G., Asperger Syndrome: A Practical Guide for Teachers, David Fulton Publishers, London, 1998
4. Prof. Dr. Şenol, Otizm Sempozyumu Özet Kitapçığı, S;2003
5. Dumont J.J., Leer-Stoornissen; Theorie en model, Nauta, Zutphen, Nederland, 1994
6. Korkmazlar Ü. & Sürücü Ö., Sözel Olmayan (Nonverbal) Öğrenme Güçlüğü: İki Olgu Sunumu, tarih belirtilmemiş
7. Sanders-Woudstra J.A.R, Verhulst F.C., De Witte H.F.J., Kinder- en Jeugdpsychiatrie: Psychopathologie en Behandeling I, Van Gorcum, Nederland, 1985
8. Korkmaz B., Yağmur Çocuklar: Otizm nedir?, Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2000

Benzer Konular

26 Mart 2013 / Pollyanna Tıp Bilimleri
28 Mart 2009 / HipHopRocK Tıp Bilimleri
4 Mayıs 2008 / Pollyanna Tıp Bilimleri
3 Ağustos 2008 / GusinapsE Tıp Bilimleri
28 Ekim 2008 / Gabriella Taslak Konular