Arama

Türkçe'ye Sorumluluğumuz

Güncelleme: 25 Ekim 2006 Gösterim: 4.336 Cevap: 1
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Ekim 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKÇEYE SORUMLULUĞUMUZ

Sponsorlu Bağlantılar
Dilin en önemli özelliği, kuşkusuz, düşünme aracı olmasıdır. Bu bağlamda düşünmeyi çıkarımlar yapılması, kavramlar ve önermeler arasında bağlantılar kurulması, derin ve yaratıcı düşünceler üretilmesi, özellikle soyut kavramları özümsenmesi olarak algılamak gerekir. Gerçekten yetersiz ve karmakarışık bir dille duru bir düşünceye varılması olanaksızdır. Bir toplumu ulus yapan niteliklerin en güçlüsü dildir. Toplumun pek çok özelliği, yaşayışı, gelenekleri, dünya görüşü, yaşam felsefesi, inançları, bilim-teknik ve sanata olan katkıları dilin gelişmişlik düzeyinden etkilenir ve o toplumun diline yansır. Mümtaz Soysal'ın “Yabancı dil öğrenmenin kaçınılmaz bir gereklilik durumuna gelmiş olması, anadili koruma, geliştirme ve yüceltme diye bir ulusal görev yaratmıştır. Yoksa yalnız Türkçe değil Türkçeyle birlikte bütün bir kimlik de yitip gidecek.” kaygısını dile getirmesi boşuna değildir. W. von Humboldt'a göre “Düşünceyi yaratan ve ileri götüren dildir. Dilin engellendiği yerde düşünce de engellenmiş olur.” Dolayısıyla ancak dilini oluşturan, yücelten bir ulus gerçek bir düşünce etkinliği gösterebilir. Dili ilkel kalmış bir ulus kültür yaşamında da ilerleme gösteremez.
Doğan Aksan “Bu benim anadilim, bir denizdir. Derinliğiyle, gözün erişemeyeceği genişliğiyle, sınırsız gücü, güzellikleriyle..." diyerek sevgiyle tanımlıyor Türkçeyi. Bu Türkçe'nin yükseköğretim ve bilimsel etkinlikler için yetersizliğinden söz edilemeyeceği yıllardır bu alanlarda Türkçe olarak yürütülen çalışmalardan (227. yılını Türkçe öğretimle sürdüren İTÜ'den) açıkça ortadadır. Bedia Akarsu da bu görüşü destekliyor : “Felsefenin en güç anlaşılır konularını bile rahatlıkla işleyen felsefecilerimiz az değil bilim adamlarımız herkesin rahatlıkla anlayabileceği terimler ve sözcüklerle dile getiriyorlar araştırmalarının sonuçlarını.”
Dil uzmanı Ömer Demircan konuya şu sözlerle açıklık getirmeye çalışıyor : “Türk dili gerek yapısal olanakları gerekse anlamlama ve türetme varsıllığı (zenginliği) bakımından her düzeyde öğretim ve her alanda bilimsel anlatıma yetecek ölçüde gelişmiştir.
Bu görüşlere karşılık “Türkçe'nin öğretim ve bilim dili olarak yetersizliğini ileri sürenler de vardır. Bu savın doğru olduğu varsayılırsa yapılması gereken Türkçeyi öğretim ve bilim alanında kullanıp işleyerek öğretim ve bilim dili olarak güçlendirmektir. Çünkü bir dilin yetersizliği değil, işlenmeyen bir dilin gelişememesi, zayıflaması giderek evde ve sokakta basit bildirişimler için kullanılabilen kısıtlı bir dil durumuna gerilemesi söz konusudur.
Bana göre, Türkçenin öğretim, bilim ve kültür dili olabilmesi konusunda öğretim üyelerinin ve bilim adamlarının önemli görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Atatürk'ün dil devriminin temel amacı da Türkçeyi öğretim ve bilim dili olarak güçlendirmektir Bu nedenle, Türkçeyle ilgili her türlü tartışının yararına inanmakla birlikte, dikkatleri yalnız sözcükler üzerine yoğunlaştırmanın yerindeliği tartışılabilir. Asıl olan düşüncelerin en anlaşılabilir ve etkin biçimde, Türkçe'nin kurallarıyla ve özellikleriyle açıklanabilmesidir. Bu yaklaşım içinde olabildiğince Türkçe sözcükler kullanmanın daha uyumlu ve güzel, dinlenmesi okunması zevk veren, üstelik yalnız seçkinlerin değil herkesin anlayabileceği bir anlatım sağlayacağından kuşku duymuyorum. Böyle bir çabada birleşme için hiçbir engel düşünemiyorum. Bu nedenle, seçkinler için yazma savında olanların ‘bilimdışı’ yerine ‘gayri ilmi’ de değil yamalı bohçayı uyumsuz renkteki ipliklerle tutturmayı yeğleyerek gayrı bilimsel gibi bir söz kullanmalarını anlayamıyorum. Bütün yurttaşların Türkçe üzerine görüş belirtmek hakkı vardır. Bilimcilerin bu hakkı yanında Türkçe'nin öğretim ve bilim dili olarak varsıllaşmasına ve güçlenmesine çaba gösterme görev ve sorumlulukları da bulunmaktadır. Umuyorum ki bu anlayışta ve Türkçe üzerine konuşurken tutarlı ve sorumlu davranmaya özen göstermek gereğinde görüş ayrılığımız olmayacaktır.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKÇE'YE KARŞI SORUMLULUĞUMUZ

Sponsorlu Bağlantılar
Güngör Evren, 18 Kasım 2000- Cumhuriyet-Bilim Teknik

Cumhuriyet'te ve Bilim Teknik ekinde Türkçe üzerine tartışmalar açılmasını, görüş ve önerilerin dil getirilmesini sevinçle, karşılıyorum. Ben de bu yazı ile tartışmalara katılmak ve görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Dilin en önemli özelliği, kuşkusuz, düşünme aracı olmasıdır. Bu bağlamda düşünmeyi çıkarımlar yapılması, kavramlar ve önermeler arasında bağlantılar kurulması, yani derin ve yaratıcı düşünceler üretilmesi, özellikle soyut kavramları özümsenmesi olarak algılamak gerekir. Gerçekten yetersiz ve karmakarışık bir dille duru bir düşünceye varılması olanaksızdı.
Bir toplumu ulus yapan başların en güçlüsü dildir. Toplumun pek çok özellikleri, yaşayışı, gelenekleri, dünya görüşü, yaşam felsefesi, inançları, bilim-teknik ve sanata olan katkıları dilin gelişmişlik düzeyinden etkilenir ve o toplumun diline yansır. Mümtaz Soysal'ın "Yabancı dil öğrenmenin kaçınılmaz bir gereklilik haline gelmiş olması, anadili koruma, geliştirme ve yüceltme diye bir ulusal görev yaratmıştır. Yoksa, yalnız Türkçe değil, Türkçe'yle birlikte bütün bir kimlik de kaybolup gidecek ..." kaygısını dile getirmesi boşuna değildir.
W. Von Humboldt'a göre "düşünceyi yaratan ve ileri götüren dildir ve dilin engellendiği yerde düşünce de engellenmiş olur: "Dolayısıyla, ancak dilini oluşturan, yücelten bir ulus gerçek bir düşünce etkinliği gösterebilir. Dili ilkel kalmış bir ulus kültür yaşamında da ilerleme gösteremez. Doğan Aksan "Bu benim anadilim bir denizdir, derinliğiyle, gözün erişemeyeceği genişliğiyle, sınırsız gücü, güzellikleriyle..." diyerek sevgiyle tanımlıyor Türkçe'yi. Bu Türkçe'nin yükseköğretim ve bilimsel etkinlikler için yetersizliğinden söz edilemeyeceği yıllardır bu alanlarda Türkçe olarak yürütülen çalışmalardan (227. yılını Türkçe öğretimle sürdüren İTÜ'den) açıkça ortadadır. Bedia Akarsu da bu görüşü destekliyor: "Felsefenin en güç anlaşılır konularını bile rahatlıkla işleyen felsefecilerimiz az değil, bilim adamlarımız herkesin rahatlıkla anlayabileceği terimler ve sözcüklerle dile getiriyorlar araştırmalarının sonuçlarını: "Dil uzmanı Ömer Demircan konuya şu sözlerle açıklık getirmeye çalışıyor: "Türk dili gerek yapısal olanakları, gerekse anlamlama ve türetme zenginliği bakımından her düzeyde öğretim ve her alanda bilimsel anlatıma yetecek ölçüde gelişmiştir. Bu görüşlere karşılık "Türkçe'nin öğretim ve bilim dili olarak yetersizliğini ileri sürenler de vardır. Bu savın doğru olduğu varsayılırsa, yapılması gereken Türkçe'yi öğretim ve bilim alanında kullanıp işleyerek öğretim ve bilim dili olarak güçlendirmektir. Çünkü bir dilin yetersizliği değil, işlenmeyen bir dilin gelişememesi, zayıflaması, giderek evde ve sokakta basit bildirişimler için kullanılabilen kısıtlı bir dil haline dönüşebilmesi söz konusudur.

Bana göre, Türkçe'nin öğretim, bilim ve kültür dili olabilmesi konusunda öğretim üyelerinin ve bilim adamlarının ciddi görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Atatürk'ün dil devriminin temel amacı da Türkçe'yi öğretim ve bilim dili olarak güçlendirmektir Bu nedenle, Türkçe ile ilgili her türlü tartışmanın yararına inanmakla birlikte, dikkatleri yalnız sözcükler üzerine yoğunlaştırmanın isabeti tartışılabilir. Aslolan düşüncelerin en anlaşılabilir ve etkin biçimde, Türkçe'nin kurallarıyla ve özellikleriyle açıklanabilmesidir. Bu yaklaşım içinde olabildiğince Türkçe sözcükler kullanmanın daha uyumlu ve güzel dinlenmesi okunması zevk veren, üstelik yalnız "elit" değil, herkesin anlayabileceği bir anlatım sağlayacağından kuşku duymuyorum. Böyle bir çabada birleşme için hiçbir engel düşünemiyorum. Bu nedenle, "elit" için yazma savında olanların "bilimsel olmayan" yerine "gayri ilmi" de değil, "yamalı bohça"yı uyumsuz renkteki ipliklerle tutturmayı yeğleyerek "gayrıbilimsel" gibi bir sözcük türetmelerini anlayamıyorum. Her yurttaşın Türkçe üzerine görüş belirtme ve eleştirme hakkı vardır. Bilim adamlarının bu hakkı yanında Türkçe'nin öğretim ve bilim dili olarak zenginleşmesine ve güçlenmesine çaba gösterme görev ve sorumlulukları da bulunmaktadır. Umuyorum ki bu anlayışta ve Türkçe üzerine konuşurken tutarlı ve sorumlu davranmaya özen göstermek gereğinde görüş ayrılığımız olmayacaktır.

Benzer Konular

17 Mayıs 2007 / ekaraot Sosyal Ağlar
2 Eylül 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
30 Temmuz 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
20 Ocak 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap