Arama

Özbekistan ve Özbekistan Tarihi

Güncelleme: 21 Mart 2019 Gösterim: 30.756 Cevap: 11
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
5 Ekim 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı

Özbekistan

Ad:  Özbekistan Tarihi2.jpg
Gösterim: 2254
Boyut:  63.2 KB

resmi adı ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ
Sponsorlu Bağlantılar
Orta Asya’nın orta kesiminde ülke.

Güneybatıdaki Ceyhun’la (Amu Derya) kuzeydoğudaki Seyhun (Sirderya) ırmakları arasında uzanan toprakların büyük bölümünü kapsar. Kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, doğu ve güneydoğuda Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatıda Türkmenistan, güneyde ise Afganistan’ın küçük bir bölümüyle çevrilidir. 1936’da kurulan Karakalpak Özerk Cumhuriyeti Özbekistan sınırları içindedir. Başkenti Taşkent, yüzölçümü 447.400 km2, 1992 tahmini nüfusu 21.363.000’dir.

Doğal yapı.


Özbekistan’ın düz ve kurak batı kesimi cumhuriyet topraklarının yaklaşık beşte dördünü oluşturur. Kuzeybatıdaki alüvyonlu Turan Ovası, Aral Gölünün çevresinde 60-90 m’ye kadar yükselir, güneyde ise Kızılkum Çölüne karışır. En batıdaki Ustyurt Yaylası (200 m) hafif dalgalı düz bir yüzeye sahiptir. Bölgenin en belirgin özelliği alçak sıradağlar ve tuzlu bataklıklar, düdenler ve mağaralarla kaplı kapalı havzalardır. Karakalpak Özerk Cumhuriyeti’nin iç kesimlerine kadar uzanan Ceyhun Deltası alüvyonlu çökellerle kaplıdır. Ceyhun ve Seyhun ırmakları arasında yaklaşık 300.000 km2’lik bir alanı kaplayan Kızılkum Çölünün önemli bölümü cumhuriyet sınırları içinde kalır. Dağlık doğu kesiminde, birbirinden vadi ve havzalarla ayrılan ve Tian Shan’ın (Tanrı Dağları) batı uzantısını oluşturan dağ sıraları uzanır. Bunlar sırasıyla Karjantau, Ugam, Pskem, Çatkal ve Kuramin sıradağlarıdır. Gissar ve Alay sıradağları Orta Asya’nın en büyük vadisi olan Fergana’yı boydan boya geçer. Kuzeyde Tian Snan’ın batı uzantıları bulunur. Güneyde Türkistan, Malguzar ve Nuratau sıradağlarıyla çevrili olan Taşkent- Golodnaya bozkırının ortasından Seyhun Irmağı geçer. Eski bir kültür merkezi olan güneydeki Zerefşan Vadisinde Buhara ve Semerkand gibi eski kentler yer alır. Vadinin güneyinde Kaşkaderya Havzası, cumhuriyetin güneydoğusunda ise Surhanderya Havzası uzanr. Kırgızistan ve Tacikistan’daki dağlardan doğan Seyhun ve Ceyhun ırmakları dışında, cumhuriyetteki 600’ü aşkın akarsuyun hepsi Aral Gölünün havzası içinde kalır.

Özbekistan’da çok kurak bir kara iklimi hüküm sürer. Yıllık ortalama yağış miktarı yalnızca 200 mm’dir. Yazlar uzun, sıcak ve kurak, kışlar ise kısadır. Yazları sıcaklık sık sık 40°C’nin üzerine çıkar. Kışın ara sıra don görülür ve ortalama sıcaklık -12°C’ye kadar düşer.

Özbekistan’da bitki örtüsü yüksekliğe göre büyük değişiklik gösterir. Batıdaki düzlükler, havzalar ve dağ eteklerinde yoğunluğu yüksekliğe göre değişen otsu bitkiler, tepelerde ise odunsu ve çalımsı bitkiler ya da ormanlar görülür. Cumhuriyet topraklarının ancak yüzde 12’si ormanlarla kaplıdır.

Özbekistan’ın hayvan varlığı içinde, aralarında çeşitli yılan türlerinin, sakangur (geko) gibi kelerlerin ve kemiricilerin de bulunduğu, çölde yaşamaya uyarlanmış türler ağırlığı oluşturur. Tilki ve kurdun yanı sıra ceylan ve antilopa da rastlanır. Vahalarda yaban domuzu, karaca ve çok sayıda kuş türü, doğudaki yüksek dağlarda ayı, kurt ve başta av kuşları olmak üzere bol miktarda kuş yaşar.

Nüfus.


Günümüzde Özbekistan’da 60 kadar farklı etnik grup yaşamaktadır. Özbekler nüfusun yüzde 71,Tünü oluşturur (1989). Öteki büyük grupların başında Ruslar, Tatarlar ve Kazaklar gelir. Küçük gruplar arasında Tacikler ve Karakalpaklar sayılabilir. Kentleşmenin hızlanmasına karşın kentlerde yaşayanlar nüfusun yalnızca yüzde 40’ını (1992) oluşturur. Özbeklerın dörtte üçü kırsal kesimde yaşar. Kentlerde ise Ruslar, Tatarlar, UkraynalIlar, Yahudiler ve Ermeniler çoğunluktadır. Orta Asya’nın en büyük metropolü olan Taşkent’te yaşayan en kalabalık etnik grup Ruslardır. Rusları Özbekler, Tatarlar, Yahudiler, UkraynalIlar, Koreliler, Kazaklar ve Ermeniler izler. Özbekistan’da nüfus yoğunluğu (1992) kilometrekarede 47,7 kişidir. Cumhuriyetin ikinci büyük kenti olan Semerkand’ın 2.500 yıllık bir tarihi vardır. Öteki önemli kentler Buhara, Hive ve Hokand’dır.

Ekonomi.


Özbekistan dünyanın üçüncü büyük pamuk üreticisidir. Aynı zamanda doğal gaz sanayisi ile karakul koyunu ve ipekböcekçiliği açısından önem taşıyan bölgelerden biridir. 1989 verilerine göre Özbekistan’ın gayri safi milli hasılası (GSMH) 21,2 milyar ruble, kişi başına düşen milli gelir ise 1.100 rubledir.

Özbekistan’da geniş doğal gaz, petrol ve kömür yatakları vardır. Komşu cumhuriyetlere bağlanan boru hatlarına ek olarak Buhara’dan Urallar’a kadar uzanan bir doğal gaz boru hattı inşa edilmiştir. Kuramin Sıradağlarında bakır, çinko, kurşun, tungsten ve molibden yataklan, Kızılkum Çölünde altın bulunmuştur. Nuratau’dan çıkarılan Gazgan mermeri güzelliği ve dayanıklılığıyla ünlüdür. Moskova metrosunun cephe kaplamaları bu mermerden yapılmıştır.

Özbekistan’ın iklimi ve bitki örtüsü sığır ve koyun besiciliğine elverişlidir. Eskiden çok önemli olan kuraklık sorununu çözmek amacıyla devlet denetiminde büyük sulama projeleri gerçekleştirilmiştir. 1992 verilerine göre elektrik üretimi 57,4 kW-sa’dır. Öteki önemli tarımsal etkinlikler pamuk yetiştiriciliği ve ipekböcekçiliğidir. Cumhuriyet sofralık ve şaraplık üzümleriyle de ünlüdür.

Özbekistan Orta Asya’nın en önemli makine ve ağır donanım üreticisidir. Ülkede pamuğun ekimi, hasadı ve işlenmesinde kullanılan makineler üretilir. Fergana bölgesi, Navoi, Hokand, Namangan ve Andijan’da toplanmış olan kimya sanayisi pamuk üretimiyle yakından ilişkilidir. En önemli hafif sanayi ürünleri pamuklu ve ipekli kumaştır. Cumhuriyette çok sayıda sebze, meyve, balık ve hayvan ürünleri işleme tesisi de vardır. Aral Gölü kıyısındaki Muynak’ta havyar, kurutulmuş, tütsülenmiş ve tuzlanmış balık üretilir. Kürk üretimi de önemlidir.

Yönetsel ve toplumsal koşullar.


Özbekistan 1991’e değin SSCB’yi oluşturan cumhuriyetlerden biriydi. O dönemde en yüksek yönetim organı Yüksek Sovyet’ti. Yüksek Sovyet’in üyeleri dört yıllık bir dönem için Özbekistan Komünist Partisi’nin belirlediği adaylar arasından seçilirdi. Yüksek Sovyet daha sonra kendi içinden bir Prezidyum ile Bakanlar Kurulu seçerdi. 1980’lerin sonlarında SSCB’nin öteki cumhuriyetlerinin çoğunda olduğu gibi Özbekistan’da da bağımsızlık eğilimi güç kazandı. 31 Ağustos 1991’de Özbekistan’ın bağımsızlığı ilan edildi ve ülkenin önetsel yapısı yeniden düzenlenmeye aşladı.
Ad:  Özbekistan Tarihi1.jpg
Gösterim: 1717
Boyut:  42.9 KB

Devlet özellikle konut yapımına önemli miktarlarda fon ayırmaktadır. Hastane hizmetlerinde önemli gelişmeler sağlanmış, ölüm oranları 1920’lerden bu yana 2,5 kat azalmıştır. 1990 verilerine göre doğum ve ölüm oranları sırasıyla binde 33,7 ve binde 6,1’dir. Ortalama ömür (1990) ise erkeklerde 66,2 yıl, kadınlarda 72,6 yıldır.

Kültürel yaşam.


Orta Asya’daki Özbek kentleri eğitim merkezi olarak edindikleri ünü yüzyıllardır korumaktadır. Buhara, Hive, Semerkand, Taşkent ve Fergana Vadisinde düzenlenen seminerlere katılmak üzere, her yıl Müslüman Doğu ülkelerinden binlerce öğrenci Özbekistan’a gelir. Cumhuriyetteki en önemli araştırma kuruluşu, Özbek Bilimler Akademisi’dir (1943). Akademiye bağlı 200 kadar enstitü ve merkez vardır. Taşkent’teki Navoy Opera ve Bale Tiyatrosu uluslararası üne sahiptir.

Özbekistan’da yetişen büyük bilim adamı, şair ve yazarların başında Biruni, Uluğ Bey ve Ali Şir Nevai gelir. 20. yüzyılın ünlü Özbek yazarları arasında Mahmud Hoca Behbudi, Abdullah Kadiri, Şeref R. Raşidov ve Askad Muhtar sayılabilir. Samani hükümdarı İsmail bin Ahmed’in (hd 892- 907) Buhara’daki türbesiyle Semerkand’daki 14. ve 15. yüzyıllardan kalma büyük cami ve türbeler görkemli yapılardır.

Tarih.


Günümüzde Özbekistan sınırları içinde kalan topraklarda Paleolitik Çağa (55 bin yıl önce) ait inşan yerleşmelerinin izlerine rastlanmıştır. İÖ 10. yüzyılda Baktriane, Harezm ve Sogdiana gibi büyük devletlerin kurulduğu bölge, İÖ 6. yüzyılda Pers kralı Dareios, İÖ 4. yüzyılda Büyük İskender, İS 8. yüzyılda da Araplar tarafından istila edildi. 13. yüzyıldaki Moğol saldırılarının ardından Timurlulann egemenliği altına girdi ve 16. yüzyılın başına değin Timur’un ardılları tarafından yönetildi.

Özbek halkının tarihinin ilk dönemlerine ilişkin bilgi yoktur. Altın Orda Devleti’nin kuruluşu sırasında, Urallar’ın doğusundan İrtiş Irmağının kaynağına doğru uzanan bölge Cengiz Han’ın torunu Şibakan’a (Şiban ya da Şeyban) verildi. Bölgede yaşayan kabileler, büyük olasılıkla Kıpçakların en büyük hükümdarı Özbek Han döneminde (1313-41) İslâmî benimsediler ve Özbek adını gene büyük olasılıkla bu dönemde aldılar. 15. yüzyılın ilk yansında güneydoğuya yönelen Özbekler, Ebu’l- Hayr döneminde Seyhun Irmağının kuzey yakasına ulaşarak Maveraünnehir’deki Timurlu topraklarını tehdit etmeye başladılar. Ebu’l-Hayr’ın bölgeyi istila edemeden ölmesinden (1468) sonra bir gerileme dönemine girdiler. Ama, Ebu’l-Hayr’ın torunu Muhammed Şeybani döneminde Semerkand’la birlikte bütün Maveraünnehir’i egemenlikleri altına aldılar (1500).

Bölgede, merkezi Buhara ve Harezm (Hive) olan iki ayn hanlık kuran Şeybaniler, Maveraünnehir’i 1598’e değin yönettiler. Şeybani döneminde, kıtalararası kervan ticaretinin önemini yitirmesinin de etkisiyle bölge ekonomisi gerilemeye, mimarlık ve minyatür sanatı Timurlular dönemindeki parlaklığını yitirmeye başladı. Şeybani hanedanının sona ermesinden sonra Maveraünnehir Astrahan hanlarının soyundan gelen Cânilerin (Astrahan Hanlığı) eline geçti. Bölgenin ekonomik ve kültürel gerileme süreci Cânilerin egemenliği sırasında da sürdü. Sonunda Maveraünnehir’i istila eden Iranlı komutan Nadir Şah 1740’ta Buhara’ya girdi. Ardından da Harezm’e karşı saldırıya geçti. Son Câni hükümdarı Ebu’l-Gazi Han (hd 1758-85) Mangıt kabilesinden Şah Murad (hd 1785-1800) tarafından tahttan indirildi.

19. yüzyılın başına gelindiğinde Ceyhun ve Seyhun ırmakları arasındaki bölge Buhara, Hive ve Hokand hanlıklarının egemenliğindeydi. Ama bu devletlerden hiçbiri kesin sınırlara, kabile reisleri üzerinde sürekli bir denetime ya da tehlike anında komşularına yardım edecek güce sahip değildi. 18. yüzyıl başlarında bölgeye seferler düzenlemeye başlayan Ruslar, 1860’lardan sonra Buhara ve Hive hanlıklarına üstünlüklerini kabul ettirip Hokand Hanlığı’nı ilhak ettiler (1876).

1917 Sovyet Devrimi başladığında Özbekler Rusya Türkistam’ndaki Sirderya, Semerkand ve Fergana yönetim birimleriyle yarı bağımsız Buhara ve Hive hanlıklarına dağılmış durumdaydılar. Devrim sırasında Taşkent’te iktidar önce Geçici Hükümet’e bağlı Türkistan Komitesi’nin, ardından da Özbeklerin ve öteki Müslümanların hemen hiç söz sahibi olmadıkları komünistlerin denetimindeki İşçi, Asker ve Köylü Temsilcileri Konseyi’nin eline geçti. Aralık 1917’de Hokand’da bir ulusal kongre toplayan Müslümanların Mustafa Çokayev başkanlığında kurdukları hükümet, Şubat 1918’de Taşkent’ten yollanan askeri birlikler tarafından devrildi. Darbeden sonra yeni yönetime karşı Basmacı Ayaklanması) olarak bilinen bir direniş hareketi başladı. Nisan 1918’de ilan edilen Türkistan ÖSSC yönetimini elinde tutan Rusların, Müslümanların da yönetime katılmaları için Moskova’dan gelen baskılara direnmesi hoşnutsuzlukları daha da artırdı. Sonunda Leniıı’in 1919 sonbaharında atadığı Türkistan Komisyonu Taşkent’te yönetimi devraldı. Hive ve Buhara hanlıklarının 1920’de Kızıl Ordu tarafından yıkılması ve kâğıt üzerinde bağımsız Harezm ve Buhara Sovyet halk cumhuriyetlerinin kurulması Basmacı Ayaklanmasının yayılmasına neden olduysa da, Türkistan Komisyonu’nun 1922’de başlattığı reformlar sonucu ayaklanma etkisini yitirdi.

1924’te Orta Asya ve Kazakistan’da sınırları etnik temellerde yeniden belirleyen yönetsel düzenlemeyle Harezm, Buhara ve Türkistan cumhuriyetleri dağıtılarak bölge toprakları Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan arasında bölüştürüldü. 1936’da Karakalpak ÖSSC Özbekistan’a bağlandı. 1956 ve 1963’te Kazakistan’ın güneyindeki bazı topraklar Özbekistan SSC’ye geçtiyse de 1971’de bu toprakların bir bölümü Kazakistan SSC’ye geri verildi.

1937-38 yıllarındaki Büyük Temizlik sırasında milliyetçi bir komplo hazırlığı içinde oldukları gerekçesiyle, aralarında Başbakan Feyzullah Hocayev ve Özbekistan Komünist Partisi birinci sekreteri Ekmel İkramov’ un da bulunduğu çok sayıda Özbek idam edildi. Stalin’in ölümünden sonra Hocayev ve İkramov’un saygınlıkları geri verildi.

Sovyet yönetiminin reformlara yöneldiği 1980’lerde Özbekistan’da çeşitli karışıklıklar yaşandı. 1989’da Fergana Vadisinde Sünni Özbeklerle Şii Mesketler arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi öldü. 1990’da da Kırgızistan sınırında çatışmalar çıktı. Yüzlerce kişinin öldüğü bu çatışmaların savaşa dönüşmesini önlemek için Sovyet yönetimi iki ülke arasındaki sınırı kapattı. Özbekistan parlamentosu Haziran 1990’da Moskova karşısında daha geniş özerkliği öngören bir karar aldı. Sovyetler Birliği’ndeki başarısız darbe girişiminin ardından da ülkenin bağımsızlığı ilan edildi (31 Ağustos 1991). 29 Aralık 1991 ’de yapılan cumhurbakanlığı seçimlerini eskiden Komünist Partisi birinci sekreterliği görevinde bulunan İslam Kerimov kazandı.


Son düzenleyen Safi; 21 Mart 2019 19:31
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Ekim 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÖZBEKİSTAN
Orta Asya’da devlet;
Sponsorlu Bağlantılar
  • 447 400 km2;
  • 20 322 000 nüf. (1992).
  • Başkenti Taşkent
  • Resmi dili Özbekçe.
COĞRAFYA
Ad:  Özbekistan Tarihi1.jpg
Gösterim: 1581
Boyut:  65.4 KB

Doğal yapı.
Özbekistan, güneybatıdaki'Amu Derya (Ceyhun) ile kuzeydoğudaki Sir Derya (Seyhun) ırmakları arasında uzanan toprakların büyük bölümünü kapsar. Kuzey ve kuzey-batıda Kazakistan, doğu ve güney-doğuda Kırgızistan ve Tacikistan, güney-batıda Türkmenistan, güneyde ise Afganistan’ın küçük bir bölümüyle çevrilidir.

Özbekistan'ın düz ve kurak batı kesimi ülke topraklarının yaklaşık beşte dördünü oluşturur. Kuzey-batıdaki alüvyonlu Turan ovası, Aral gölünün çevresinde 60-90 m'ye kadar yükselir, güneyde ise Kızılkum çölüne karışır. En batıdaki Üst-yurt yaylası (200 m) hafif dalgalı düz bir yüzeye sahiptir. Bölgenin en belirgin özelliği alçak sıradağlar ve tuzlu bataklıklar, düdenler ve mağaralarla kaplı kapalı havzalardır. Kuzey-batıdaki Karakalpak özerk bölgesinin iç kesimlerine kadar uzanan Amu Derya deltası alüvyonlu çökellerle kaplıdır.

Sir Derya ve Amu Derya ırmakları arasında yaklaşık 300 000 km2,lik bir alanı kaplayan Kızılkum çölünün önemli bölümü cumhuriyet sınırları içinde kalır. Dağlık doğu kesiminde, birbirinden vadi ve havzalarla ayrılan ve Tien Şan'ın (Tanrı dağları) batı uzantısını oluşturan dağ sıraları uzanır. Bunlar sırasıyla Karjantan, Ugam, Pskem, Çatkal ve Kuramin dağlarıdır. Gissar ve Alay dağları Orta Asya'nın en büyük vadisi olan Fergana vadisini boydan boya geçer. Kuzeyde Tien Şan'ın batı uzantıları bulunur. Güneyde Türkistan, Malguzar ve Nuratau dağlarıyla çevrili olan Taşkent-Golodnaya bozkırının ortasından Sir Derya ırmağı geçer. Eski bir kültür merkezi olan güneydeki Zerefşan vadisinde Buhara ve Semerkand gibi eski kentler yer alır. Vadinin güneyinde Kaşkaderya havzası, ülkenin güneydoğusunda ise Serhanderya havzası uzanır.
Kırgızistan ve Tacikistan’daki dağlardan doğan Sir Derya ve Amu Derya dışında, ülkedeki 600'ü aşkın akarsuyun hepsi Aral gölü havzası içinde kalır.

Özbekistan'da çok kurak bir kara iklimi hüküm sürer. Yıllık ortalama yağış miktarı 200 mm'dir. Yazlar uzun, sıcak ve kurak, kışlar ise kısadır. Yazları sıcaklık sık sık 40°C'nin üzerine çıkar. Kışın ara sıra don görülür ve ortalama sıcaklık —12°C'ye kadar düşer.

Özbekistan’da bitki örtüsü yüksekliğe göre büyük değişiklik gösterir. Batıdaki düzlükler, havzalar ve dağ eteklerinde yoğunluğu yüksekliğe göre değişen otsu bitkiler, tepelerde ise odunsu ve çalımsı bitki ya da ormanlar görülür. Ülke toprakların ancak % 12’si ormanlarla kaplıdır.

Nüfus.
Özbekistan'da 60 kadar farklı etnik grup yaşamaktadır. Özbekler nüfusun % 70’ini oluşturur, onları Ruslar (% 10), Tatarlar (% 4) ve Kazaklar (% 4) izler. Küçük gruplar arasında Tacikler ve Karakalpaklar sayılabilir. Kentleşmenin hızlanmasına karşın özbeklerin dörtte üçü kırsal kesimde oturur. Kentlerde ise Ruslar, Tatarlar, UkraynalIlar, Yahudiler ve Ermeniler çoğunluktadır. Orta Asya'nın en büyük metropolü olan Taşkent'te (2 milyon nüf.) en kalabalık etnik grup Ruslardır. Rusları Özbekler, Tatarlar, Yahudiler, UkraynalIlar, Koreliler, Kazaklar ve Ermeniler izler. Ülkenin diğer büyük kentleri Semerkand (371 000 nüf.), Buhara, Hive ve Hokand’dır.

Ekonomi.
Özbekistan tarım, sanayi ve doğal kaynaklar bakımından ileri düzeyde bir ülkedir. 35 milyon hektar arazide yetiştirdiği yıllık 10 000 tonu bulan üretimiyle dünyanın en büyük üçüncü pamuk üreticisidir. Özbekistan'da kurulmuş olan yüzü aşkın sanayi dalının ürünleri, 90'a yakın ülkeye ihraç edilir. Ülke’de pamuk toplama ve işleme makinaları sanayi, kimya ve gaz ürünleri sanayi, makina ve metal işleme sanayi ile tekstil sanayi kurulmuştur. Eskiden pirinç ve ipekte SSCB’nin üretiminin % 50'den fazlasını tek başına Özbekistan üretiyordu.

Özbekistan’da geniş doğal gaz, petrol ve kömür yatakları vardır. Komşu cumhuriyetlere bağlanan boru hatlarına ek olarak Buhara'dan Urallar'a kadar uzanan bir doğal gaz boruhattı inşa edilmiştir. Kuramin sıradağlarında bakır, çinko, kurşun, tungsten ve molibden yatakları, Kızılkum çölünde altın bulunmuştur. Nuratau'dan çıkarılan Gazgan mermeri güzelliği ve dayanıklılığıyla ünlüdür. Ülkede dünyanın en saf altını çıkarılmaktadır. Özbekistan bu alanda dünyada başta gelen ülkelerden biridir.

Birçok meyvenin ana vatanı olan Özbekistan'da 150 çeşit üzüm, 30 çeşit kavun ile mısır, sebze ve tütün yetiştirilir. Ülkede 10 milyona yakın koyun, 3 milyon sığır, yarım milyon keçi beslenmektedir. Ipekböcekçiliği çok gelişmiştir. Aral gölünün kıyısındaki Muynak'ta havyar üretimi yapılır. Tarımdaki su ihtiyacını kuraklık nedeniyle doğal olarak çözümleyemeyen Özbekistan'da büyük sulama projeleri gerçekleştirilmiştir.

TARİH
Özbek halkı bazı tarihçilere göre; Altın Orda devletinin kuruluşu sırasında, Uralların doğusundaki Irtiş ırmağının kaynağına doğru uzanan bölgenin, Cengiz Han'ın torunu Şeyban'a verilmesiyle, bu bölgede yaşayan ve Kıpçakların büyük hükümdarı ve Mengü Timur'un torunu Özbek Han döneminde (1313-1341) müslümanlığı benimsemiş ve "Özbek” adını alarak tarih sahnesine çıkmışlardır.

XV. yüzyılın ilk yarısından itibaren güney-doğuya yönelen Özbekler, hükümdarları Ebülhayr döneminde Seyhun ırmağının kuzey kıyısına ulaşarak Maveraünnehir'deki Timurlu topraklarını tehdit etmeye başladılar. 1468 yılında Ebülhayr'ın ölmesiyle geçici bir gerileme dönemine girdiler. 1500 yılında Ebülhayr'ın torunu Muhammet Şeybani döneminde, Semerkand dahil bütün Maveraünnehir'i egemenlikleri altına aldılar. Bu bölgede merkezi Buhara ve Hive (Harizm) olan iki ayrı hanlık kuran Şeybaniler, 1598 yılına kadar Maveraünnehr'i yönettiler. Zaman içinde kıtalararası kervan ticaretinin önemini yitirmesiyle bölgedeki ekonominin gerilemeye başlaması, Şeybani hanedanının sonunu getirdi. Bölge Astrahan soyundan gelen "CaniTerin yönetimi altına girdi. Bölgenin ekonomik ve kültürel gerilemesini durduramayan Canilerin son hükümdarı Ebu’l-Gazi Han saltanatı (1758-1785) iranlı komutan Nadir Şah'ın Buhara'ya girip, Harizm'e saldırmasından yıllarca sonra, Mangıt kabilesinden Şahmurat tarafından sona erdirildi.

XIX. yüzyıla kadar büyük çalkantıların, savaşların, belirsizliklerin yaşandığı Amu Derya ve Sir Derya ırmakları arasındaki bölge Buhara, Hive ve Hokand hanlıklarının egemenliğindeydi. Ama bu devletlerin hiçbiri kesin sınıra, çevredeki kabile reisleri üzerinde sürekli bir denetime ve tehlike anında hemen karşı koyabilecek güce sahip değildi. XVIII. yüzyıl başlarında bölgeye sızmaya başlayan Ruslar, 1860'lardan sonra Hokand hanlığını topraklarına katıp Buhara ve Hive hanlıklarına da üstünlüklerini kabul ettirdiler.

1920 yılında Buhara ve Hive hanlıkları, Kızılordu tarafından yıkıldı ve sadece kâğıt üzerinde bağımsız olan “Harizm, Buhara ve Türkistan sovyet halk cumhuriyetleri” kuruldu. Bütün bu gelişmeler Basmacı ayaklanmasının daha da yayılmasına neden olunca, Türkistan Komisyonu 1922 yılında dizi reform yaparak ayaklanmanın etkisini yitirmesini sağladı.

1924 yılında Orta Asya ve Kazakistan sınırları yeniden belirlenerek Harizm, Buhara ve Türkistan cumhuriyetleri dağıtıldı. Bölge toprakları Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan arasında bölüştürüldü.

1936'da Karakalpak bölgesi özerk bir yönetim birimi statüsünde Özbekistan'a bağlandı. 1937-1938 yıllarındaki büyük temizlik sırasında milliyetçi bir komplo hazırlığı içinde oldukları gerekçesiyle, aralarında Başbakan Feyzullah Hocayev ve Özbekistan kominist partisi birinci sekreteri Ekmel Ikramov'unda bulunduğu çok sayıda Özbek idam edildi.

1980'li yılların sonunda, glasnost ve Perestroyka politikalarının uygulanmasıyla SSCB dağılma sürecine girince, 20 haziran 1990 tarihinde egemenliğine kavuşan Özbekistan, Gorbaçov'a karşı girişilen başarısız darbe girişimini takip eden günlerde bağımsızlık kararı alarak, 31 ağustos 1991'de bağımsızlığını ilan etti.

Özbekistan, bağımsızlık ilan ettikten sonra başta Türkiye olmak üzere birçok devlet tarafından resmen tanındı ve bunlarla ilişkiler kurmaya başladı. Birleşmiş Milletler'e (BM), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği konferası'na (AGİK), Kuzey Atlantik işbirliği konseyi’ne (KAİK), Bölgesel işbirliği teşkilatına (ECO) üye oldu. İslam konferansı'na ve daha birçok bölgesel ve uluslararası birliğe katıldı.

EDEBİYAT
Özbek edebiyatı çağatay edebiyatının devamıdır, Çağatay dili ve edebiyatı XVII.yy.'dan başlayarak Buhara, Hive, Hokand gibi merkezlerde eski gücünü yitirmiş olarak sürdü. Bu edebiyatın son temsilcisi Mukimi mahlasını kullanan Emin Mirza Hoca’dır (1851-1903). Özbek halk edebiyatının en eski ürünleri yazıya geçirilmediği için büyük ölçüde unutuldu. XIX. yy.'da yetişen halk şairleri arasında Cuma.n Halmuratoğlu, Casak Bahşi, Kiçik Buran ün kazanmıştı. Ergaş Cumanbülbüloğlu'nun (1868-1937) anlattığı 30 kadar destan arasında Ravşan, Kunttuğmiş, Kunduz bilan Yulduz, Kizçibek, Aysulur da yer alıyordu.

Nazaroğlu'nun (1872-1953) anlattığı destanlardan yayımlananlar Arzigul, Sahipkıran'dır. Oz- bekler arasında Alpamiş, Goroğli gibi kahramanlık destanları yanında İslam dünyasının Ferhad u Şirin, Tabir bilan Zuhra gibi ortak aşk öyküleri, Kuntuğmiş, Arzigul gibi aşk öyküleri anlatılıyordu. Nasrettin Hoca hikâyeleri Apandi fıkraları adıyla yaşamaktaydı. Hokand'da oluşan yenilik yanlısı yazarlar topluluğundan Furkat (1858-1909) eski şiir geleneğinin gül ve bülbül temalarına karşı çıkarak toplumsal temalara yöneldi. Mahmut hoca Behbudi (1874-1919), Münevver Kari (1880-1933) gibi yazarlar “ceditçilik” adı verilen yenilikçi hareket içinde eğitim sorunlarına önem verdiler. Taşkent'te yeni öğretim yöntemlerini uygulayan bir okul açan Münevver Kari, Hurşit, Necat gazetelerini yayımladı. Ayine dergisini, Semerkand dergisini, aynı addaki gazeteyi yayımlayan Behbudi ilk özbek dramının (Pederküş, 1912) da yazarıdır.

Hokand ve Margelan'da açtığı okullarla eğitim hareketine katılan Hamza Hakimzade Niyazi (1889-1929), Nihan takma adıyla toplumsal eleştiri şiirleri yayımladı (Kizil gul, Ak gut, Puşti gul, 1916); öğretim sorununa ağırlık veren oyunlar (Zaherli hayat, 1916) kaleme aldı. Çağdaş görüngü (1919-1923) adlı edebiyat topluluğunun üyelerinden Abdurrauf Fitrat (1886-1938?) şiirleri yanında Oğuz Han, Temur sağanisi gibi dramları, Hind ihtilalcileri trajedisiyle tanınır. Çolpan (1897- 1938) şiirlerinde (Tan sırları) toplumsal sorunlar üzerinde geniş biçimde durdu; Muştumzor, Coranin isyanı. Ortak Karşibayev gibi oyunları yazdı.

Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulduktan (1924) sonra şiirlerinde Ekim devrimi'ni ve yeni düzeni savunan Niyazi (1889-1929) Burungu kazılar yaki Maysaranin işi (1926), Yar İslahatı (1926) gibi oyunlarında yargı organları, toprak reformu gibi konuları ele aldı. Aydın takma adını kullanan Manzura Sabirova (1906- 1953) gerçekçi düzyazının kurucusu oldu. Sadrettin Ayni (1878-1954) Buhara cellatları yapıtıyla özbek romancılığının temelini attı. Bu dönemin yazarları arasında Aybek takma adıyla yazan romancı Musa Taşmuhammetov (1905), şair, öykücü Gafur Gulam (1903-1966), Uygun takma adıyla şiirler (Bahar sevinçları, 1929; Yaş olkasiga, 1936), öyküler yazan Rahmetullah Atakoziyev (1905), Yaşin takma adıyla yazan oyun yazarı Kâ
mil Numanov (1909), romancı Abdullah Kadri Colkunbay, öykücü Abdullah Kahhar (1907) sayılabilir.

ARKEOLOJİ ve SANAT
Harizm, Sogdiane ve Kuzey Baktria’da XX. yy. ortalarından bu yana gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda, tahkim edilmiş ahemeni kentleri, Baktria siteleri, kuşana kent ve saraylarıyla buddhacı manastırları kalıntıları ortaya çıkarıldı. Her yerde karşılaşılan oymalı ve boyalı süslemeler, gerçekçilikleriyle bu bölgede yaşamış olan çeşitli kavimlerin uygarlık tarihlerini çok iyi yansıtmaktadır. Halçayan'da bulunan toprak hükümdar heykelleri (I. yy ), Dalverzintepe'de ele geçirilen bağışçı heykelleri (II. yy.), Balalıktepe' ve Efrasiyab’daki (bugün Semerkand) derebeyi ve zengin tacirleri betimleyen canlı renkli frizler (VI.-VII. yy.), buddhacılığı benimsemiş (Termez, Karatepe) ve onun Çin'e geçmesine aracı olmuş bir topluma hizmet eden sanatçıların yarattığı din dışı yapıtlardır.

İslam sanatı
Anıtlar bunlar Orta Asya'da korunmuş olanların en güzelleridir İran uygarlığına bağlanır. Bu dönemden günümüze ulaşan en eski yapı, Samani hanedanının kurucusu Jsmail bin Ahmet'in Buhara'daki türbesidir (892-907). Oysa, ele geçirilen çinilerden de anlaşıldığı gibi, ilk dönem İslam uygarlığı bu yörede olağanüstü bir düzeye erişmiştir. XII. yy., İran gibi burada da büyük minarelerin yapıldığı (Kelan minaresi, Buhara) ve ahşap mimarlığın geliştiği bir dönem oldu. Büyük bir olasılıkla 1000 yılından başlayarak yaygınlaşan bu ahşap mimarlık, XVIII. yy.'a kadar revaçta kaldı. Timur'un Semerkandh kendine başkent olarak seçmesinden sonra, kent olağanüstü güzellikte anıtlarla bezendi ve tüm ülkeye örnek oldu (Bibihanım medresesi, Şahzin- de türbeleri, Timur'un türbesi [Gur-Emir] vd.). XVI. yy.'dan itibaren mimarlar kendilerini tekrar etmeye başladılar; bununla birlikte Buhara etkin bir merkez olarak kaldı. Hive'de XVIII. yy.'da yapılan Ulu cami ile XIX. yy.'dan kalma iki medrese, geleneksel mimarlıktan esinlenen yapıtlardır. Buhara emirinin sarayı XIX. yüzyıl türk-iran sanat anlayışına uygun bir örnektir. Taşkent operası İslam üslubuna ilginç bir dönüş olarak karşımıza çıkar (XX. yüzyıl yeniislam üslubu). Özbekistan özellikle X. ve XI. yüzyıllarda büyük çini sanatçılarının yaşadığı bir bölge olarak Önlenmiştir.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 19:02
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
9 Ocak 2007       Mesaj #3
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
ÖZBEKİSTAN
Resmi Adı :Özbekistan Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı :İslam KERIMOV
Yüzölçümü :447.400 km²
Başkent, nüfusu :Taşkent, 2,5 milyon
İşsizlik Oranı :45,2 (Bin kişide) 39,1(resmi kayıtlı işsiz sayısı)
Konuşulan Dil :Özbekçe(resmi dil), Rusça
Önemli şehirleri Semerkant, Buhara, Hive, Hokand, Andican, Namangan, Karşı, Cizzak, Nevai, Urgenç ve Nukus
Komşuları :Kuzeyde ve kuzeydoğusunda Kazakistan ve Kırgızistan, güneydoğusunda Tacikistan, güneyinde Afganistan ve güneybatısında Türkmenistan yer almaktadır.
İklimi :Özbekistan'ın iklimi sert ve karasaldır. Gece ve gündüz, yaz ve kiş sert ısı değişiklikleri vardır Kışın ortalama sıcaklık 10-15°derece, yaz ortalama sıcaklığı 30° derecedir.
Doğal Kaynakları : Petrol, doğalgaz, kömür, altın, bakır,gümüş, volfram ve
(Madenler) tungsten'dir.
Tarımsal Ürünleri : Pamuk, buğday, sebze,meyve ve ipektir.
Sanayi Dalları :Tarım ve tekstil makinaları, kimyasallar ve metalurjidir.
Para Birimi :Sum
Ad:  Özbekistan Tarihi2.jpg
Gösterim: 1696
Boyut:  91.7 KB

Nüfusu
Toplam :24,755,519 (Temmuz 2000)
Kent Nüfusu (%) :38,0
Kırsal Kesim (%) :62,0
Nüfus Yoğunluğu : 50,4 (m²)
Nüfusun Kompozisyonu :
  • (Toplam %) Etnik Yapı
  • Özbek 80
  • Rus 5,5
  • Tacik 5
  • Kazak 3
  • Karakalpak 2,5
  • Tatar 1,5
  • Diğer 2,5
447.400 km2Tik yüzölçümüy­le SSCB'nin dördüncü büyük cumhuriyetidir. Orta Asya'da yer alan Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti pamuk üretiminde SSCB'de birinci, dünyada ise üçüncü gelir. Ülke kuzeyde ve batıda Kazakistan, güneyde Türkmenistan Sovyet Sosyalist cumhuriyetle­ri ve Afganistan Demokratik Cumhuriyeti, doğuda ise Tacikistan ve Kırgızistan Sovyet Sosyalist cumhuriyetleriyle çevrilidir. 1936'da kurulan Karakalpak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Özbekistan sınırları içindedir. Ülkenin büyük bölümünü Kızılkum Çölü kaplar. Kuzeydeki Aral Gölü'nün batı yakası Üst Yurt Yaylası'na doğru yükselerek Tanrı Dağları'yla Altay Dağlan'nın eteklerine ve vadilerine kadar uzanır. Bu dağlardan akan ırmaklar çöl topraklarının sulanmasında kul­lanılır. Başlıcaları Amu Derya (Ceyhun), Sir Derya (Seyhun) ve Zerefşan ırmakları ile kolları olan bu akarsuların çevrelediği alanda çok sayıda vaha bulunur.

Özbekistan'ın ekonomisi tarıma dayanır. Uzun sıcak yazlar pamuk ve pirinç tarımına, ayrıca ipek üretiminde kullanılan dut ağaçla­rının yetiştirilmesine çok elverişlidir. Özbe­kistan'da ayrıca buğday ekilir, sığır ve karakul koyunu yetiştirilir.Çeşitli Özbekistan kentlerindeki fabrikalar­da, ülkede üretilen pamuk, ipek ve öteki tarım ürünleri işlenir ve SSCB'nin bütün bölgelerine gönderilir. Ülkenin başkenti ve en önemli kenti olan Taşkent'te tarım ve başka makineler üretilir. Ünlü İpek Yolu üstünde olan Taşkent, Orta Asya'nın en büyük ticari, siyasal ve kültürel merkezidir.1966'daki depremde yıkıma uğrayan kentin büyük bölümü sonradan yeniden yapılmıştır. Semerkant ve Buhara kentleri ise eğitim ve dokuma merkezleridir. Özbekistan'da, önem­li yerleşim merkezlerini birbirine bağla­yan gelişmiş bir demiryolu ağı bulunur. Taşkent Orta Asya'daki Sovyet cumhuriyetle­rinin en önemli havayolu kavşağıdır.

Özbekistan'da etnik grupların sayısı 60'ı bulur. Ülke halkının üçte ikisinden biraz fazlasını Türk soyundan ve Müslüman olan Özbekler oluşturur. Özbekistan dünyanın önemli İslam kültür merkezlerinden biridir. Ruslar, Tatarlar ve Kazaklar ülkedeki öbür büyük etnik gruplardır. Ayrıca ülkede az sayıda Tacik ve Karakalpak yaşar. Özbekis­tan'ın resmi dili, Çağatayca'nın devamı ve bir Türk lehçesi olan Özbekçe'dir.

Birûnî, Uluğ Bey, Ali Şir Nevai Özbekistan' ın yetiştirdiği değerli bilim adamı, şair ve yazarların en önde gelenleridir (bak. ali şir Nevaİ; Birûnî; UluG Bey). İÖ 4. yüzyılda Bü­yük İskender'in istilasına uğrayan Semerkant, o dönemde gelişkin bir başkentti. Daha sonra sırayla Araplar'ın, Türkler'in ve Moğollar'ın eline geçti. En parlak dönemine 14. yüzyılda, Timur İmparatorluğu'nun başkentiyken ulaştı (bak. timur). Kentte Timur'un kendi türbesi de içinde olmak üzere kubbeli ve seramik bezeli camilerle türbeler, Bibihanım Medre­sesi ve Timur'un torunu Uluğ Bey'in yaptırdı­ğı gözlemevi dikkati çeker.

Buhara eski zamanlarda Asya'nın uzak bölgelerinden gelen kervan yollarının birleşti­ği bir alışveriş merkeziydi. 19. yüzyıl başların­da Buhara, Hokand ve Hive'de kurulan üç Müslüman devleti 19. yüzyılın sonlarında Rus Çarlığı'nın istilasına uğradı. 1917'de Ekim Devrimi sırasında Özbekler ve öteki Müslü­manlar, yönetimi ele geçiren devrimci güçlere karşı başkaldırdı. 1918'de Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, 1920'de ise Harezm ve Buhara Sovyet Halk cumhuriyet­leri kuruldu. 1924'te bu üç cumhuriyet dağıtıl­dı; bölge toprakları Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan ara­sında paylaştırıldı.

1989 yazında Özbekler ile gene Müslüman bir Türk topluluğu olan Meshetler (Ahıskalar) arasında ekonomik nedenlerden kaynakla­nan çatışmalar çıktı. 100'ün üzerinde ölü ve 1.000'den fazla yaralıyla sonuçlanan çatışmala­rın yatıştınlmasının ardından çok sayıda Meshet Volga bölgesinin iç kesimlerine yerleştirildi.Özbekistan'ın nüfusu 19.569.000'dir (1988).

MsXLabs & TemelBritannica
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 19:02
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
23 Mayıs 2008       Mesaj #4
Bia - avatarı
Ziyaretçi

Özbekistan Cumhuriyeti


Orta Asya'da bulunan devlettir. Orta Asya'nın orta kesiminde, Tien Şan Dağları'nın eteğinde, Amu Derya (Ceyhun) ile Siri Derya (Seyhun) arasında yer alır. Kuzey ve kuzeybatıdan Kazakistan, doğu ve güneydoğudan Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatıdan Türkmenistan, güneyden Afganistan ile çevrilidir; 1936'da kurulan Karakalpak Özerk Cumhuriyeti ülke sınırları içinde yer alır.

  • Başkent
    • Taşkent
  • Başlıca Şehirler
    • Semerkant
    • Andican
    • Namangan
    • Kokand
    • Buhara
Çok büyük bir kesimi düz ve kurak topraklara sahip olan Özbekistan'ı coğrafî bakımdan dört bölgeye ayırmak mümkündür:
  • Zengin Fergana havzası çevresindeki dağlık kesim
  • Siri Derya vadisindeki Taşkent vahası (sulama çalışmalarıyla genişletilmiş)
  • Pamir kütlesinin batı sıralarındaki Zerefşan
  • Semerkand ve Buhara vahaları ile Kaşka Derya ve Surhan Derya havzaları
Ad:  Özbekistan Tarihi3.jpg
Gösterim: 2553
Boyut:  71.2 KB
Coğrafya

Ülkenin kuzeybatısında uzanan alüvyonlu Turan Ovası'nın yükseltisi Aral Gölü çevresinde 90 m'ye kadar yükselir. Alüvyonlu topraklarla kaplı Amu Derya deltası Karakalpak Özerk Cumhuriyeti'nin iç kesimlerine kadar uzanır. Dağlık doğu kesiminde Tien Şan'ın batı uzantısını meydana getiren, birbirinden vadi ve havzalarla ayrılan Karcantan, Ugam, Çatkal ve Kuramin sıradağları yer alır. Hafif dalgalı düz bir yüzeye sahip Üstyurt Yaylası'nın yüksekliği 200 m'yi bulur. Siri Derya ve Amu Derya ırmakları arasında yaklaşık 300.000 km2'lik bir alanı kaplayan Kızılkum Çölü'nün büyük bir bölümü Özbekistan'ın sınırları içindedir.

Bitki Örtüsü ve İklim
Özbekistan'da çok kurak bir karasal iklim hüküm sürer, yıllık yağış ortalaması 200 mm'dir. Kışlar kısa, yazlar uzun, sıcak ve kuraktır. Yaz aylarında çoğu zaman 40¡C'nin üstüne çıkan sıcaklığın kış aylarında -12¡C'ye kadar düştüğü olur. Özbekistan'da bitki örtüsü yüksekliğe göre değişiklik gösterir. Batıdaki düzlük kesimde, havzalarda, dağ eteklerinde görülen otsu bitkiler tepelerde yerlerini çalılara ve ormanlara bırakır. Ülke topraklarının yüzde 12'si ormanlarla kaplıdır. Çöle uyum sağlamış çeşitli sürüngen türlerinin yanı sıra tilki, kurt, antilop, çeşitli kuş türleri ve dağlık kesimlerde ayı ülkedeki başlıca hayvan varlığını oluşturur.

Nüfus Yapısı
Özbekistan günümüzde etnik bakımdan büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Sayıları 60'ı bulan etnik gruplar içinde nüfusun üçte ikisini aşan Özbekler başta gelmektedir. Ruslar, Kazaklar ve Tatarlar öteki kalabalık gruplar, Tacikler ve Karakalpaklar ise en küçük etnik gruplardır. Son zamanlarda kentleşme bir ivme kazanmaktaysa da Özbek nüfusun büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşamaktadır. Ukraynalılar, Tatarlar, Yahudiler ve Ermeniler ise daha çok şehirlerde yaşarlar. Başkent Taşkent, Rus, Özbek, Tatar, Ukraynalı, Yahudi ve Ermenilerden oluşan 2 milyon nüfusuyla Orta Asya'nın en büyük metropolü durumundadır. 2.500 yıllık bir tarihi olan Semerkand ile yine geçmişi çok eskilere ulaşan Buhara ülkenin öteki önemli merkezleridir.

Ekonomi
Önemli doğalgaz, petrol ve kömür (Angren Havzası) yataklarının yer aldığı Özbekistan komşu ülkelere bağlanan boruhatlarının yanı sıra Buhara'dan Urallar'a uzanan geniş bir boruhattına sahiptir. Almalık bölgesinde bakır, Kuramin Sıradağları'nda bakır, çinko, kurşun, tungsten ve molibden yatakları, Kızılkum Çölü'nde dünyanın en saf altını, Nuratan'da Moskova metrosunun cephe kaplamasında kullanılan ünlü Gazgan mermerinin çıkarıldığı yataklar bulunur. Özbekistan, Orta Asya'da bir makine (özellikle tarım makineleri) ve ağır donanım üretim merkezidir. Hayli gelişmiş olan Kimya sanayii de ağırlıkta tarıma, özelikle de pamuk üretimine yöneliktir. Gaz ürünleri, metal işleme ve tekstil de ülke ekonomisinde önemli yer tutar. Konfeksiyon, ayakkabı ve matbaacılık ülkede bölgesel önemi olan hafif sanayi kollarındandır.

Tarım ve Hayvancılık
Özbekistan'da tarımdaki su ihtiyacı büyük ölçüde sulama projeleriyle karşılanmaktadır. Bu doğrultuda daha önce sınırlı miktarda tahıl ve meyve, sebze üretiminin gerçekleştirilebildiği vahalar büyük ölçüde genişletilerek tarıma açılmıştır. 150 çeşit üzümün yetiştirildiği Özbekistan dünyanın en büyük pamuk üreticisidir. Hayvancılık açısından koyun, keçi ve sığır besiciliği yaygındır. Koyun yetiştiriciliği daha çok yün ve astragan üretimine yöneliktir.

Tarihçe

Bugün Özbekistan sınırları içinde kalan topraklarda İ.Ö. X. yy'dan başlayarak Baktria, Harizm gibi büyük devletler kurulmuştur. Bölge, İ.Ö. VI. yy'da Pers kralı Dara'nın, İ.Ö. IV. yy'da Büyük İskender'in, MS VIII. yy'da Arapların istilâsına uğradı. XIII. yy'da sık sık Moğol saldırılarıyla karşı karşıya kaldı, daha sonra Timuroğullarının eline geçti. Özbek halkı, Altınorda Devleti'nin kuruluşu sırasında Ural Dağları'nın doğusundan İrtiş Irmağı'nın kaynağına kadar uzanan bölgenin Cengiz Han'ın torunu Şeyban'a bırakılmasından sonra, büyük Kıpçak hükümdarı Özbek Han döneminde (1313-1341) Müslümanlığı benimsedi ve Özbek adını aldı. Özbekler XV. yy'ın ilk yarısında güneydoğuya yöneldiler, Ebül Hayr döneminde Siri Derya'nın kuzeyine ulaşarak Maveraünnehir'deki Timuroğulları topraklarını tehdit eder duruma geldiler. Ebül Hayr'ın ölümü (1468) üzerine geçici bir gerileme dönemine giren Özbekler, Ebül Hayr'ın torunu Şeyban döneminde Semerkant da içinde olmak üzere Maveraünnehir'in tamamını ele geçirdi ve yörede merkezi Buhara ve Harizm olan iki hanlık kurdular. Kıtalararası kervan ticaretinin önemini yitirmesi üzerine bölge ekonomisi sarsılınca 1598'de hanedan sona erdi ve bölge Astrahan soyundan gelen Canoğullarının eline geçit. Sürmekte olan ekonomik ve kültürel gerileme Maveraünnehir'i işgal eden İran hükümdarı Nadir Şah'ın Buhara'yı ele geçirmesini, ardından da Harizm'e saldırmasını sağladı. Nadir Şah'ın ölümün üzerine bölge yeniden Canoğullarının eline geçtiyse de, Mangıt kabilesinden Şah Murad Ebülgazi Han'ı tahttan indirerek hanedana son verdi.

XIX. yy'ın başında Amu Derya ve Siri Derya arasındaki bölge bazı küçük hanlıkların yönetimindeydi. XVIII. yy başlarında Rus saldırılarıyla karşı karşıya kalan Buhara ve Harizm hanlıkları yarı bağımlı hâle geldi, 1876'da ise Hokand Hanlığı, Rusların yönetimine geçti. 1920'de Buhara ve Harizm hanlıklarını yıkan Kızıl Ordu, buraları Sovyet halk cumhuriyetlerine dönüştürdü. 1924'te Orta Asya ve Kazakistan'da gerçekleştirilen idarî düzenlemeler sonucu Türkistan, Harizm ve Buhara cumhuriyetleri dağıtılarak toprakları Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan arasında bölüştürüldü. 1936'da Karakalpak Özerk Cumhuriyeti Özbekistan'a bağlandı. 1937-1938 yılları arasındaki Çbüyük temizlikÈ sırasında milliyetçi bir komplo girişimi gerekçesiyle aralarında Başkan Feyzullah Hocayev ile Özbekistan Komünist Partisi birinci sekreteri Ekmel İkramov'un da bulunduğu birçok Özbek yönetici idam edildi. 1956 ve 1963'te Kazakistan'ın güneyindeki bazı topraklar Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne geçtiyse de bu toprakların bir bölümü çok geçmeden yeniden Kazakistan'a verildi. Sovyet yönetiminin glasnost ve perestroyka politikalarını uygulamaya başladığı 1980'li yılların sonunda Özbekistan çeşitli karışıklıklara sahne oldu.

1989'da Sünnî Özbeklerle Şiî Mesketler arasında çıkan çatışmaların ardından 1990'da Kırgızistan sınırında çatışmalar çıktı. Haziran 1990'da Özbekistan parlamentosu Moskova'dan özerkliğin artırılmasının talebi konusunda bir karar aldı ve 31 ağustos 1991'de Özbekistan bağımsızlığını ilan etti. 29 Aralık 1991'de yapılan ilk doğrudan cumhurbaşkanlığı seçimini Komünist Parti eski birinci sekreteri İslam Kerimov ezici bir çoğunlukla kazandı. Politikasını ülkenin istikrarlı bir laik ülke olması üzerine temellendiren Kerimov, Özbekistan'ın dış dünyadaki yerini güçlendirmek amacıyla ABD ve Suudî Arabistan ile dışişleri bakanları düzeyinde görüşmeler başlattı (şubat 1992). Kerimov AGİK kapsamında antlaşmalar yapmak üzere Helsinki'ye, sonra da diplomatik ilişkiler kurmak üzere Pekin'e gitti. Ardından sovyet rejiminden kalan büyük tarım işletmeleri olan ÇsovhozÈları özelleştirdi, 1994'te Kazakistan ile ekonomik işbirliği anlaşması imzaladı. Kerimov'un cumhurbaşkanlığı süresinin 2000'e kadar uzatılması konusundaki halkoylamasında seçmenlerin % 99,6'sı evet oyu kullandı. Ocak 2000'de yapılan seçimde Kerimov oyların % 91,9'unu alarak yenide cumhurbaşkanı seçildi.

Kültür ve Sanat
Semerkand, Buhara, Harizm gibi eski Orta Asya'nın en eski sanat ve kültür merkezlerini barındıran Özbekistan'da edebiyat, Çağatay edebiyatının bir devamıdır. Çağatay edebiyatının son temsilcisi Mukini mahlasını kullanan Emin Mirza Hoca'dır (1851-1903). Yazıya geçirilmediği için en eski ürünleri unutulmuş olan Özbek halk edebiyatında XIX. yy halk şairleri arasında en ünlüleri Cuman Halmuradoğlu, Casalı Bahşî, Kiçik Buran'dır. Destan geleneğinin sürdüğü Özbekistan'da Ergaş Cumanoğlu (1868-1937), Nazaroğlu (1872-1953) en önemli destan anlatıcılardır. Bir başka gelenek olan Nasreddin Hoca fıkraları ise Apandi adıyla bilinmektedir. Yenilikçi yazarlardan Furkat (1858-1909) eski şiir geleneğinin temalarının yerine toplumsal sorunlar temasını getirirken, Mahmudhoca Behduhî (1874-1919), Münevver Karî (1880-1933) eğitim sorunlarına önem verdiler. Karî yeni öğretim yöntemlerini uygulayan bir okul açarken, öte yandan Hurşid ve Necad gazetelerini yayımladı. Behdudî, Pederküş (1912) adlı dramıyla Özbekistan'ın ilk oyun yazarı unvanını kazanırken, açtığı okullarla ülkedeki eğitim seferberliğinin büyük destekçileri arasında yer alan Hamza Hakimzade Niyazi (1889-1929), Zaherli Hayat (1916) gibi oyunlar, Nihan takma adıyla toplumsal eleştiri şiirleri kaleme aldı. Çağdaş Görüngü (1919-1923) adlı edebiyat topluluğu üyeleri arasında yer alan Abdullah Fitrat (1886-1938) şiirlerinin yanı sıra oyunlar (Oğuz Han, Temur Sağanisi), trajediler (Hind İhtilalcileri) yazdı. Şiirlerinde (Tan Sırları) yoğun bir biçimde toplumsal sorunlar üzerinde duran Çolpan (1897-1938), Muştumzor, Coranin İsyanı, Ortak Karşıbeyev gibi oyunlar yazdı. Niyazi (1889-1929) OSSC'nin kurulmasından (1924) sonra şiirlerinde yeni düzeni savundu.

Burungu Kazilar Yaki Maysaranın İşi (1926) gibi oyunlarında daha çok toprak reformunu işledi. Gerçekçi düzyazısının kurucusu, Aydın takma adını kullanan Manzura Sabirova'dır (1906-1953). Sadreddin Aynî (1878-1954) ise Buhara Cellâtları ile Özbek romanının kurucusu oldu. Romancı Aybek mahlasını kullanan Musa Taşmuhamedov (1905), şair ve öykü yazarı Gafur Gulam (1903-1966), Uygun mahlasını kullanan şair ve öykü yazarı Rahmetullah Atakoziyev (1905), oyun yazarı Yaşin mahlasını kullanan Kâmil Numanov (1909), romancı Abdullah Kadri Colkunbay ve öykücü Abdullah Kahran (1907) dönemin başlıca yazarlarıdır. Başta Harizm olmak üzere Sogd ve Kuzey Baktria'da gerçekleştirilen kazılarda Baktria siteleri, Ahemenî şehirleri, Budist manastır ve saray kalıntıları gün ışığına çıkarıldı. Halçaya'da ele geçirilen MS I. yy'a ait toprak hükümdar heykelleri, Dalverzintepe'de ele geçirilen II. yy'dan kalma heykeller, Semerkant ve Balalıktepe'de bulunan üzerinde renkli resimlerin yer aldığı frizler (VI.-VII. yy) ülkedeki başlıca tarihî eserlerdir. Samanî Hanedanı'nın kurucusu İsmail bin Ahmed'in Buhara'daki türbesi (892-907) ülkedeki İslam sanatının, İran uygarlığına yakınlık gösteren ilk örnekleri arasında yer alır. Özellikle Buhara'daki Kelan Camii'nin minaresinde olduğu gibi büyük minareler ve XVII. yy'a kadar revaçta kalacak olan gelişmiş bir ahşap işçiliği XII. yy'a damgasını vuran unsurlar oldu. Semerkant özellikle Timur tarafından başkente dönüştürüldükten sonra Bibihanım Medresesi, Gur-Emir, Şahzinde türbeleri gibi birbirinden güzel anıtlarla süslendi. XVI. yy'dan itibaren Semerkand'da mimarî açıdan pek yenilikler yaşanmazken Buhara canlı bir merkez durumuna geldi; buradaki emir sarayı XIX. yy Türk-İran sanatının bir örneğidir. Özbekistan ayrıca çini sanatının geliştiği bir ülkedir.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 19:04
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
23 Mayıs 2008       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Özbekistan Tarihi


Özbek Hanlığının Kuruluşu


Cengiz Han'ın torunlarından Batu Han tarafından kurulan Altun Orda Hanlığı'nın (1227-1502) başına 9. han olarak, 1313 tarihinde Özbek Han geçmişti. Özbek Han, ilk günlerden başlayarak kararlı ve sert bir siyaset gütmüş, Kutlug Timur Noyan'ın nasihatları sayesinde kısa bir zamanda birçok rakip ve düşmanlarından kurtulmuştu. Özbek Han Tuna taraflarında Nogay'ın şehadetinden sonra çoğalan Bizans ve Slavların nüfuzunu kırarak tekrar Müslüman Türklerin baskısını arttırmaya başladı. 1319 da Tuna'yı geçerek Edirne'ye kadar geldiler. Özbek Han'ın orduları 1314 de, Bulgar Kralı Sventoslav'ın ölümünden sonra, Kral George Terter'e Bizansa karşı yardım bahanesiyle Trakya'ya, 1330 da Terter'in Sırplarla olan savaşında ona yardımcı olmak gayesiyle Köstendil'e kadar ilerlemişti. Bu arada bazı hükümetlerle evlilik yoluyla da bağlar kurarak durumunu güçlendirmeye çalışmıştır. Mesela 1320 de kızı Tulun Bige'yi Kahire'ye zevce olarak göndermiş, bu arada Bizans'tan da kızlar almıştır.
Ad:  Özbekistan Tarihi4.jpg
Gösterim: 1841
Boyut:  74.3 KB

Özbek Han 1335 yılında Azerbaycan seferine çıktı. Bu sırada Bağdat Hatun tarafından zehirlenen Abu Said ölmüş ve İlhanlı Moğol hakimiyeti de çökmeye yüz tutmuştu. 14. yüzyıl Acem tarihçisi ve coğrafyacısı Hamdullah Kazvini, Azerbaycan'a yapılan seferden söz ederken Özbek Han'ın askerlerine, Özbekler dendiğini kaydeder. İbn Batuta, Özbek Han'dan bahsederken; "geniş bir ülkesi, kuvvetli bir ordusu olan şanlı, şöhretli ve devletli bir sultan olup, Tanrı'nın düşmanlarından biri olan Bizans İmparatoru ile savaşa, cihad ve gaza etmeye vazifeli bulunmaktadır. Ülkesi gerçekten pek geniş ve büyük şehirlerle donanmıştır. Kefe, Kırım, Macar, Azak, Sogdak, Harezm ile taht kenti Saray bunların en meşhurları olarak sayılabilir" demektedir. Gerçekten Özbek Han, İdil (Volga) kıyısındaki Saray kentini çok geliştirmiş ve büyütmüştür. Bu şehre yeni camilerin yapılmasını sağlamıştır. Sadece İdil kıyısında değil, Kırım'da da yeni binalar yaptırmıştır. Onun zamanında bütün Deşt-i Kıpçak boylarında Türkçe konuşulduğu da bilinmektedir.

Buhara Hanlığı Dönemi


Daha sonraları Özbek ailesinden Abu'l-Hayr Han (1428-1468) zamanında Özbekler birbirleriyle daha da kenetlenmişlerdir. Timurluların son devirlerinde Özbekler saldırılarını artırmışlar ve daha da güneye inmişlerdir. Ancak Safevi Devletinin kuruluşundan sonraki on yıl içinde, Akkoyunlu Devleti de ortadan kalkmış, Horasan'daki Özbek hakimiyeti de elden çıkmıştı. Muhammed Şeybani Han (1500-1510) zamanında Maveraünnehir'in tamamını ellerine geçirmiş olmalarına rağmen, Şeybani Han'ın ölümünden sonra Özbeklerde bir kargaşa baş göstermiştir. 1512'de Hive elden çıkmış, 1740'a kadar iç çekişmeler devam etmiş, 1740'ta İran hükümdarı Nadir Şah, (1736-1747) Ebu'l-Feyz Han (1717-1748)'ın idaresindeki Buhara'yı ele geçirmiş ve 1748 de Ebu'l-Feyz'in öldürülmesinden sonra Özbek Hanedanlığı sona ermiştir. 1753 tarihinde Buhara'nın başına Muhammed Rahim'in geçmesiyle, Mangıt Hanedanlığı dönemi başlamış ve bu 1920'ye kadar devam etmiştir.

Özbeklerde devlet teşkilatı eski Türk geleneklerinin aynıdır. Devlet meclisindeki protokol Oğuz Kağan ve Dede Korkut'taki gibidir. Özbekler içerisinde Kazak ve Kırgız boylarını görmek mümkündür. Yani birbirine karışmışlık söz konusudur. Tarihçi Prof. Dr. Z. V. Togan, Cengiz ve oğulları zamanında Türk ve Moğol unsurlarının kaynaşmasının ne kadar muayyen olduğunu vurgulamak için, bugün mevcut Nogay, Özbek, Kazak, Başkurt gibi büyük camiaların hepsinde müştereken mevcut kabile ve oymakları tespit etmek kafi gelir, demektedir. Bugün Özbekistan olarak bilinen cumhuriyet içerisinde Kongrat, Nayman, Kineges, Mangıt, Toyaklı, Saray, Barın, Üç Urug, Burgut, Arlat, Kanglı, Kırk, Bataş, Kara Kalpak gibi boylara rastlamak mümkündür.

Çarlık Rusyası Zamanında Özbekler


Mangıt olmuştur olan Emir Said Haydar (1801-1826) zamanında Özbekler oldukça gelişmişlerdir. Düşmanlarıyla mücadele ettiği gibi ilme de önem vermiş olmasına rağmen, ölümünden sonra karışıklıklar ve iç çekişmeler yüzünden emirlik zayıflamıştır. 1826 da tahta çıkan Nasrullah Han (1826-1860) Rus tehlikesi hakkındaki İngiliz uyarılarını dikkate almamıştır. Yerine oğlu Muzaffereddin (1860-1885) geçmiştir.

Daha sonra Rusların Türkistan'a karşı daha ciddi olarak harekete geçtiklerini görüyoruz. Güneyde Hive Hanı Muhammed Rahim bir müddet müdafaadan sonra şehri bırakır ve Taşkent 29 Haziran 1863 tarihinde Rus askerlerine kumanda eden General Çernayev tarafından ele geçirilir.

İlk devirlerde Buhara Emiri Taşkent'teki Rus Umumi Valisi ile değil, doğrudan doğruya Petersburg Hükümeti ile münasebette bulunuyordu. Ayrıca Türkiye'ye de hususi bir elçi gönderip siyasi bir münasebet kurmuş idi. Fakat çok geçmeden Buhara'nın Osmanlı Devleti ile temasını Ruslar menettiler. Hanlığın siyasi bağımsızlığı gibi askeri gücü de ortadan kaldırıldı.
Emir Gıyasedin'in 1885 yılında vefatından sonra yerine geçen oğlu Abdü'l-Ahad (1885-1910) zamanında, Buhara tamamıyla Rus nüfuzuna girmiş ise de, Özbekistan'da yer yer ayaklanmalara rastlanmaktaydı ki, bunlardan biri 1898 deki Fergana ayaklanmasıdır. Ondan sonra başa geçen oğlu Mir Alim'in (1910-1920) saltanatı sonunda Buhara Devleti yeni Sovyet rejimi tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Sovyetler Birliği Döneminde Özbekler


Rusya'da 1917 İhtilalinden sonra rejim değişmiş ise de, Türkler açısından değişen bir şey olmamıştır. Mustafa Çokay 1917-1918 yılları arasında kısa bir süre için şimdi Özbekistan 'ın bir kısmı olan Fergana vadisindeki Hokand'da müstakil bir devletin başkanı oldu. Fakat malesef doğup büyüdüğü topraklarda değil, binlerce kilometre uzakta bir yerde; Almanya'da 1942 yılında öldü.

1919 yılı başlarında Fergana bölgesindeki Sovyet Rus kıtaları komutanlığı Fergana'daki Basmacı Hareketini yok etmek için geçici bölge komisyonlarını kurmuş ve bu komisyonların teşkilatlandırılmasına dair talimatlar yayınlamışlardır.
11 Ağustos 1919'da Rus Generali M.W. Frunze'nin kumandası altında Türkistan Cephesi kuruldu. Frunze, Türkistan Cephesi mensuplarının başında 22 Şubat 1920'de Taşkent'e geldiğinde, şehirde bulunan Sovyet Rus memurlarının görevleri de o nispette arttı. 13 Mart 1920'de Lenin'e şu telgrafı çektiler:
"Türkistan'ı ve onunla birlikte bütün Rusya'yı Sosyalist ihtilalin düşmanlarının eline bırakmaktansa, savaşarak ölmeye hazırız." 1921 temmuzunda Mustafa Kemal Paşa'nın isteği ile Buhara'ya gelen T.B.M.M üyelerinden İsmail Suphi Soysallıoğlu'nun teşebbüsleri ile bir "Türkistan Milli Birliği" teşkilatı kurulup başkanlığına da Zeki Velidi getirildi. Enver Paşa liderliğindeki Basmacılık denilen hareket ise olumsuz neticelendi. 1924 yılındaki düzenlemeler ile bugünkü cumhuriyetler teşkil edildi. Özbekistan'ın teşekkülü sırasında, yani 1924 te Tacikistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de Özbekistan'a katılmıştır. 1929 da ise Tacikistan'a ittifak cumhuriyeti statüsü kazandırılarak Özbekistan'dan ayrılmıştır. 1926 daki sayımda Tacikistan ve Kırgızistan'da oldukça mühim bir Özbek azınlığın olduğu görülmüştür. Sovyetler zamanında da Özbekistan'da baskı ve sindirme politikası devam etti. Özbekler tarımın zorla kollektifleştirilmesi politikalarına da karşı olmuşlar, 1930 da mukavemetleri en üst düzeye ulaşmıştır.

İkinci Dünya Savaşında Avrupa kısmındaki fabrikaların sökülerek personeli ile birlikte Özbekistan'a yerleştirilmesi, Avrupalı nüfusun artışına sebep olmuştur. 1945 yılından bu yana artan ekonomik kalkınma işgücü ithalinde de paralel bir yükselme göstermiştir. Nitekim 1959 sayımı bütün cumhuriyet içinde 5 milyon olan Özbek'e karşılık 1 milyon Rus'un bulunmasına rağmen, Rusların Taşkent başta olmak üzere diğer şehirlerde de sayı bakımından Özbekleri geride bıraktığını ortaya çıkarmıştır. Hızlı bir nüfus artışı gösteren Özbekistan'da Tacikler de sayıca artmaktadır. 1963 Martındaki seçimlerden sonra kurulan yeni hükümetteki 34 sandalyeden 13 ünü Ruslar almışlardır.

Sovyet dönemi idari sisteminde, kasaba ve şehirlerde propaganda merkezi olarak mahalle cemiyetleri kurulur, buralarda mahalle hayatını kontrol eden komiteler seçilerek komünist propagandası yapılan konferanslar tertip edilirdi. Öyle ki Özbekistan'da bir zamanlar Türk demek Türk tarihiyle meşgul olmak ünlü Türk büyüklerinin isimlerini almak gibi şeyler, Pan-Türkizm ya da Turancılık sayılmıştır. Dedesi Enver Paşa'yla birlikte Basmacı isyanında Ruslara karşı yıllarca çarpışmış olan Hukuk Fakültesi Dekanı Enver Agzamhoca'nın babası oğluna Enver adı koydu diye yıllarca baskı görmüştür.

1945'ten sonraki yıllarda Özbekistan Bakanlar Kurulunun başında bir Özbek bulunmasına rağmen, yönetimin en üst kademesinden en alt kademesine kadar Rusların kontrolü söz konusuydu. 1940 larda Özbekistan'da sanayi dallarında, elektrik enerjisi, ulaştırma ve haberleşme konularında bir bakanlık olmadığından, bunlar doğrudan Moskova tarafından denetleniyordu. Ancak bu durum sadece Özbekistan'a mahsus değildir. Bütün Türk Cumhuriyetlerinde aynı uygulama görülmekte idi.
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 19:04
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
10 Temmuz 2008       Mesaj #6
Bia - avatarı
Ziyaretçi

Bağımsız Özbekistan Devleti


Özbekistan, 20 Haziran 1990'da egemenliğini, 1 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan etmiştir. 29 Aralık 1991 tarihinde düzenlenen referandumla bağımsızlık ilanı onaylanmıştır
Ad:  Özbekistan Tarihi5.jpg
Gösterim: 1811
Boyut:  74.2 KB

Coğrafi ve Demografik Yapı


Bağımsız Özbekistan'ın 447.400 km2'lik bir yüzölçümü bulunmaktadır. Özbekistan; Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'a komşudur. Başkenti Taşkent'tir. Nüfusu: 26.851.195 (Temmuz 2005)dir.
Önemli şehirleri, Namangan , Fergana , Andican , Semerkand , Buhara , Hiva ,Kokand , Karşı , Urgenç ve Nukus'dur.
Önemli nehirleri: Surhanderya, Serabat, Karaderya, Zerefşan, Koskaderya ve Sah’dır. En büyük gölü Aral'dır. Diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi iklimi, yazları sıcak ve kurak kışları soğuk ve karasal iklimdir. Özbekistan’ın % 70’i Özbek’tir. Özbeklerin dışında %15 diğer Türk boyları ve %10 Rus nüfus Özbekistan topraklarında yaşamlarını sürdürmektedir. Özbekistan’daki Türk nüfusun tamamına yakını Müslümandır. Rusların İslam dinini ve Türklük bilincini unutturmaya çalışmasına rağmen Özbekistan’daki Müslüman-Türk soydaşlarımız milli benliklerini muhafaza etmesini bilmişlerdir.
Ülkede halen Halk Demokratik Partisi ile Vatan Terakkiyet Partisi bulunmaktadır. İlk parlamento seçimleri 1994'te yapılmıştır. Yönetim biçimi Cumhuriyettir. Özbekistan Cumhuriyeti AGİK, BM ve diğer uluslararası kuruluşlara üyedir. Devlet tekelinde olan, bir Özbekistan Devlet Televizyonu ve Yayın Kuruluşu yanında 3 tane de özel televizyon kuruluşu vardır. Bunlar; 31.Kanal, 29.Kanal ve Markaz TV.'dir.

İdari Teşkilatı


Özbekistan idari teşkilatı 12 eyalet (viloyat), 1 özerk cumhuriyet -- Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti (Qaraqalpaqstan Avtonom Respublikasi), ve 1 bağımsız şehirden -- Taşkent Şehri (Toshkent shahri) oluşmaktadır.

Özbek Adı ve Özbek Türkçesi


Özbek adı, Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın da belirttiği üzere, Altun Orda beyi Özbek'in adından gelmektedir. Altun Orda tahtına Özbek Han (1313-1340)'ın geçmesinden sonra, onun emrindeki kitlelere daha sonradan Özbekler denmeye başlanmıştır. Yani başlangıçta şahıs adı olan Özbek, bir zaman sonra belli bir Türk topluluğunun adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özbek Türkçesi, Modern Uygur Türkçesi ile birlikte Türk dilinin Güney doğu ya da Çağatay grubuna girer.

Ekonomisi


1991'den sonra bağımsız Özbekistan Merkez Bankası kurulmuştur. Özbekistan çok zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Altın, doğalgaz, alüminyum, tungsten, kömür, mermer yatakları ön sıradadır. 1991 verilerine göre yılda 41 milyar m3 doğalgaz üretilmektedir.

özbekistan Sovyetler Birliğinin dağılmasında sonra bağımsız kalmasına rağmen herhangi bir ekonomik alt yapısı ve sanayisini yönetebilecek bir yapıya sahip olmadığı için Rusya Ukrayna ve Beyaz Rusya'nın kurdukları Bağımsız Devletler Topluluğu'na (BDT) üye olmuştur. Ancak kendi ekonomilerini yaratabilmek amacıyla Bretton Woods sistemi içindeki örgütlere üye olmuştur (IMF, Dünya Bankası v.b.). Bu kuruluşların özellikle IMF'nin politikalarını benimsemesine rağmen aynı özelliklere sahip diğer Orta Asya devletlerine nazaran daha uzun zaman dilimine yaymışlardır özelleştirme politikalarını. Ayrıca özelleştirme yapılam kurumlar genellikle hizmet sektörüne ait kurumlar olmuştur. Sanayi kuruluşları ise genel olarak devletin kontrolü altında kalmıştır. Bu sayede işsizlik sorununu diğer devletlere oranla daha az yaşamışlardır. Sanayi kurumlarının özelleştirilmede geri planda kalması dış yatırımları azaltsada şuan ki durumları itibari ile diğer Orta Asya devletlerinden daha iyi bir konumda yer almaktadır (Kazakistan hariç).

Dünyanın kaliteli altını burada üretilmekte olup, yıllık 80 ton altın üretimiyle dünya sıralamasında yerini almaktadır. Bakır rezervleri 800 milyon ton olarak varsayılmaktadır. Kömür üretimi yıllık 6 milyon tondur.
Özbekistan karasal iklime sahiptir. Bu nedenle ülkenin % 9'u tarıma elverişlidir. Özbekistan'da, pamuk önemli yer tutmaktadır ve ülke dünyanın dördüncü pamuk üreticisidir. Özbekler buğday, meyve, sebze, ipek ve pirinç yetiştirmektedirler. Ekonomik yapı ise tarım ağırlıklıdır.

Nüfusun %30'u tarım sektöründe çalışmaktadır. Tarımsal üretim kolhozlar, solhozlar, meşhozlar (devlet kuruluşları) aracılığıyla yapılmaktadır.
ÜIke ekonomisinde hayvancılık da önemli yer tutmaktadır. Sığır, koyun, keçi ve kümes hayvanları vardır. Yıllık yün üretimi 1994 verilerine göre 20.000 ton civarındadır. Ve özellikle astragan kürk koyunculuğu büyük önem kazanmıştır ve ihraç edilmektedir. Özbekistan sanayisi daha çok petro-kimya ağırlıklıdır ve yılda 1.5 milyon ton gübre üretmektedir. Ayrıca pamuk üretimine dayalı olarak kimya sanayii de gelişmiştir.

1990 yılı verilerine göre: Sanayi % 35, tarım % 34, inşaat % 14, ulaşım %5 ve diğerleri %12'dir.
Hafif sanayi ürünleri ise ipekli ve pamuklu kumaşlardır. Aral gölü kıyısında havyan üretme ve işleme tesisleri bulunmaktadır.

Eğitim ve Sağlık


Sovyet baskılarına karşın Özbekler kurdukları okullarda dillerini ve kültürlerini korumuşlardır. Şu anda Özbekistan'da 4 binin üstünde okul, 4 milyon da öğrenci bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda yapılan düzenleme ile ilköğretim 8 yıla çıkarılmıştır. Halkın eğitim düzeyi oldukça yüksektir. Özbekistan'da Semerkant Devlet Üniversitesi eğitim hayatında önemli yer tutmakta ve bütün enstitüleri içinde toplamaktadır.

Sağlık ve Sosyal Güvenlik için 1992-1993 yıllarından sonra Özbekistan'da fonlar oluşturulmustur. Ayrıca yaşlılık, sakatlık ve aile yardımları için işlemlere başlanmıştır. Bunlardan başka Devlet Sigorta Fonu kurulmuştur.
Sağlık hizmetleri büyük ölçüde devlet tekelindedir. Devletin verdiği sağlık hizmetleri ilaç bedelleri dışında ücretsizdir. Bu hizmetler hastahaneler , doğumevleri ve dispanserler eliyle yürütülmektedir. Son birkaç yılda özel kuruluşların da sağlık hizmetleri alanında hizmet vermesi serbest bırakılmıştır.

Özbekistan Dış Politikası


Özbekistan denize çıkışı olmayan bir ülkedir. Daha çok hammadde ihracatına dayaluı bir ekonomisi vardır. Bu nedenle ihraç mallarını açık denizlere taşıyabilmek için komşularına ve büyük dış sermayeye ihtiyacı vardır.
Rusya'nın ülke üzerindeki etkisi Sovyet mirası olarak devam etmektedir. Bu etki ekonomiden dış siyasete geniş bir alana yansımıştır. Rusça yaygın bir dildir ve hatırı sayılır Rus azınlık Rusya ile bağlantılara yeni boyutlar katmaktadır.
Özbekistan'ın 'gerçek bağımsızlığı'nın Rusya'dan uzaklaşmaktan geçtiğini düşünen genç Özbekistan'ın yöneticileri bunun için ABD, AB, Çin, Türkiye ve İran gibi ülkelerin dengeleyici olmasını ummuşlardır. Türkiye özellikle ekonomi ve eğitim alanlarında önemli yatırımlara imza atmış, ancak Özbekistan'ın ihtiyaç duyduğu dengeleyici güç olamamıştır. Özellikle İslam Kerimov Türkiye'nin özbekistan muhalefetine destek verdiğini düşünmüş ve Türkiye'ye mesafeli davranmıştır. ABD ve Avrupa'dan beklentiler ise Andican Olayları'ndan sonra paranoik bir korkuya dönüşmüştür. Kerimov Yönetimi AB ve ABD'nin kendisini düşürmek istediğini düşünmektedir. Bu çerçevede Batılı yayın organlarının ülkedeki ofisleri dahi kapatılmıştır. ABD Üssü de kapatılırken, Kerimov tekrar Rusya ve Çin'e yönelmiştir.[2] Çin'e ve Rusya'ya yaptığı ziyaretler ve bu ülkeler ile ilişkileri yoğunlaştırma çabaları bunun açık kanıtlarıdır. Ayrıca Özbekistan'ın 16 Ağustos 2006'da Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne (CSTO)tekrar geri dönüşü de Rusya'ya yöneliş ve dış politikada yeni arayışların göstergesidir [3] Bu çabalara rağmen ABD, Özbekistan ile ilişkileri yeniden geliştirmek için fırsat kollamaktadır. Ne var ki Batı'nın kendi rejimine karşı olduğunu düşünen Kerimov için Batı ile ilişkilerin düzelmesi zaman alacaktır.

Özbekistan-Türkiye Ekonomik İlişkileri


Özbekistan’ın Türkiye ile olan toplam ticaret hacmi, 2003 yılında 272 milyon, 2004 yılında yüzde 40 dolayındaki artışla 388 milyon dolar oldu. 270 dolayında Türk işadamının bulunduğu Özbekistan’daki toplam Türk yatırımı da 1 milyar dolayında seyrediyor.

Özbekistan’da Sanat
Özbekler, geçmişi M.Ö.’ye kadar dayanan Türk kültürünün en büyük pay sahiplerinden biridir.
Özbeklerinin en büyük övünçleri Alişir Nevaî, Emir Timur, İbni Sina, Farabî, Berunî gibi büyük şahsiyetlerle Semerkant, Buhara, Hive, Kokan gibi tarihi mekânlardır.

Özbekler kendi kültürel unsurlarını oldukça iyi korumuşlardır. Özbek kültürü içerisinde Türk kültürünün tarihin ta derinliklerinden beri devam edegelen unsurları yanında Rus, İran, Arap ve Hint kültürlerinin unsurlarına da rastlanmaktadır. Hatta bazı durumlarda yabancı unsurlar, esas unsurların yerini tutmuştur.
Ad:  Özbekistan Tarihi7.jpg
Gösterim: 1488
Boyut:  72.6 KB

Özbek sineması henüz 70 yıllık bir tarihe sahip. Taşkent’te 1925 yıllında kurulan “Şark Yıldızı” sinema şirketi, perdelere ilk olarak “Ölüm Minaresi” ve “Müslüman Kadın” isimli sessiz filmleri çıkardı. 1945-1955 yılları arasında ise kapılarını belgesel sinemacılara ve çizgi film ustalarına açtı.

Özbekistan’da özel ve devlet tiyatrolarının sayısı 40’ı geçmektedir. Örnek olarak, Ali Şir Nevai Büyük Opera ve Bale Tiyatrosu, Hamza Akademik Drama Tiyatrosu, Mukimi Müzikal Drama Tiyatrosu, Operetta ve Kukla tiyatroları örnek verilebilir. Bunların yanı sıra çeşitli tiyatro stüdyoları ve amatör topluluklar bulunmaktadır.

“Özbeknava Birliği” kapsamında çok sayıda müzik ve dans topluluğu faaliyet göstermektedir. Halk Müziği grupları ve amatör grupların sayısı 200’ü aşmaktadır.
Devlet Konservatuarı, Tiyatro ve Güzel Sanatlar Enstitüsü, Kültür Enstitüsü ve çok sayıda ‘’müzik meslek liseleri’’nde yetenekli gençler müzik ve diğer sanat dallarında eğitim görmektedirler.
2000’den fazla sinema salonu ve ‘’kulüp’’ün bulunduğu Özbekistan’da 5’i Devlete ait olmak üzere 25’ten fazla sineme stüdyosu faaliyettedir.

Özbek sanatında minyatür ve seramik de ayrıca önem taşır.Kökleri Orta Asya’ya dayanan bu eski sanatın gelişmesi, 13’. ile 15’. yüzyıllarda, Timur ve Ali Şir Nevai devrinde oluşmuştur.

Seramik
Özbekistan dekoratif sanatlarının içinde en yaygın olanı seramik sanatıdır; yani başka bir ifadeyle çömlekçilik... Halçayan, Ajinatepe, Afrasib, Dalverzintepe, Kuy-kırılgankala bölgelerindeki arkeolojik buluntular, seramiğin kaynağının çok eski tarihlere dayandığını gösterir. Bu eski buluntular, orantı duygusuyla, ilginç orijinal desenleri ve renk zenginliği ile insanı hayran bırakır.

Özbekistan seramik tarihi iki tarzda yön bulur: Birincisi, çevredeki, dünyayı yumuşak, hafif tonlamalarla anlatan ve mavi renklerle işlenen lirik bir tarzdır. İkincisi ise, zengin renklerle dekoratif amaçlı olarak yapılır.
Günümüzde Özbekistan ‘da, geleneksel tarzda seramik yapan bir çok merkez vardır. Horezm'in ve Fergana Ovası’nın mavi - beyaz seramiği çok ünlüdür. Şahrisabın, Kitabın, Denau, Semerkant, Urgut, ve Taşkent’te ise beyaz fon üzerine yeşil, mavi, mor, kahverengi, renklerde işlenir. Özbekistan’ın en eski seramik merkezlerinden biri Harezm vahasıdır. Çıraklarıyla birlikte geleneksel seramik sanatını yaşatan ustalar burada, derin tabak (Bagiya), çiçek vazosu (Çinaki), sukabı (Hum), İbrik ve dört kulplu süt kabı üretirler. Bir önemli seramik merkezi de Semerkant’dır. Semerkant çok eskiden beri mimari eserlerin desenleri ve seramik yapıtlarıyla ünlüdür. Seramik Sanatı’nın en iyi temsilcileri “Musavvir” de hocalık yaparak, gençleri eğitmekte ve geleneğin devam etmesine katkıda bulunmaktadırlar.”

Minyatür
Minyatür sanatına önem veren ülkelerin başında ise Özbekistan gelmektedir.
Çeşitli form ve malzemeler üzerine, farklı tekniklerle yapıla bilen minyatür sanatı, bu özelliğiyle diğer el sanatları arasında ayrı bir yere sahiptir.

Özbekistan’da 1970’li yılların sonunda bu sanatı yeniden canlandırmak için titiz çalışmalar başlatılmıştır. Halk ustaları, genç ressamlar, plastik sanat uzmanları ülke müzelerinde bulunan eski büyük kitaplardan, koleksiyon numuneleri üzerinden ilk denemeler yapmışlardır.
Özbekistan’ın Halk sanat şirketi “Musavvir”' adındaki kurumun bu tür çalışmalarının önemli yeri vardır.
1980 yıllarının sonundan itibaren Özbekistan Minyatür sanatına olan ilgi bütün dünyada yükselmiştir.
Özbek Minyatür Sanatçıları her sene ABD, Almanya, Macaristan, Arap Birleşik Devletleri, Malezya ve başka ülkelerde düzenlenen fuarlara katılmakta. Bu fuarlarda Özbekistan vernikli Münyatür sanatı, Rusya’nın Paleh şehrinde yapılan minyatürlerle eş değer bir ilgi görmektedir.
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 19:08
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
15 Ağustos 2008       Mesaj #7
Bia - avatarı
Ziyaretçi

Özbekistan Medreseleri


Gur Emir

Ad:  gur emir.JPG
Gösterim: 1460
Boyut:  30.9 KB

Gur-Emir "Emir'in mezarı" anlamına gelmektedir. Gur-Emir Mozelesi 1404 yılında, Timur'un torunu Muhammed Sultan için yaptırılmıştır. Tahtın varisi olan ve Timur tarafından çok sevilen torunu ölünce, Timur bu görkemli yapıyı yaptırmıştır.

1405'te Otrar şehrinde Timur ölünce, oğlu Timur'u çok sevdiği torunun yanına defnetmek için, bedenini Semerkant'a getirtmiştir. Bu tarihten sonra burası Timur'un ve yakınlarının mezarı olmuştur. Daha sonra buraya Timur'un Şahruh ve Miranşah adlı iki oğlu ve torunu Uluğbey'de buraya defnedilmiştir. Gur-Emir Mozelesi birkaç parçadan oluşur: Muhammed Sultan kompleksinin avlusu, mozelenin sağında mescit, solda medrese ve minareler.
Maalesef ne medrese, ne de mescit günümüze kadar gelememiştir. 1996 yılında, Semerkant şehir Amir Timur'un 660. doğum gününü kutlarken, orijinal dizayn korunarak büyük bir restorasyon başlatılmıştır.
Dekoratörler sadece orijinal boyama üzerini ince bir tabaka ile yenilemiştir. Bütün mezar taşları mermerden olmakla birlikte, sadece Timur'un mezartaşı nefritten yapılmıştır. Taş Uluğbey tarafından getirtilmiştir. Üst taraftaki tüm mezartaşları iyi korunmuş olmasına karşın, alt tarafta kalan mezartaşları zaman içerisinde oluşan su baskınları sebebiyle bozulmuştur. Mezartaşlarını çevreyen kafes yapı 15.yüzyılda Uluğbey'in emriyle mermerden yaptırılmıştır. Haziran 1941 yılında tüm mezarlar açılmıştır. Bu konuyla ilgili aktarılan bir tarihi hikayeye göre, mezarlar açılmadan önce üç yaşlı adam bilim adamlarına mezarlara dokunmanın lanetli olduğundan söz etmiştir. Özellikle Timur'un cesedinin rahatsız edilmemesi gerektiğini söylemişlerdir. Timur'Un ruhunun rahatsız edilmesi tekrar savaşlara ve yıkımlara yol açacağı söylenmesine karşın, bilim adamları gerçekten mezardaki cesedin Timur'a ait olup olmadığını anlamak için mezarı açmıştır. Mezarın açılmasından sonra kemikler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, antropolog Gerasimov M ezarın Timur'a ait olduğunu doğrulamıştır.

Timur'un bir bacağı diğerinden kısa olduğu için tarihte "aksak" namıyla anılmıştır. Bilim adamları mezarı açtıklarında bunu da teyid etmişlerdir. Timur'un iskeleti St.Petersburg'ta incelenmek üzere götürülmüş, daha sonra da mezarına geri konulmuştur. Bu olaydan iki gün sonra 2.Dünya savaşı başlamış ve Semerkant halkı tarafından savaşın sebebi olarak Timur'un mezarında rahatsız edilmesi gösterilmiştir.

Ad:  kaltaminor.JPG
Gösterim: 1313
Boyut:  25.8 KB

Özbekistan/Kalta Minor


Kalta-minor Medresenin ön cephesinde bitmemiş bir Kalta-minor (kısa kule) bulunmaktadır. İslam dünyasının en yüksek minaresine sahip olmak isteyen Hiva Hanı, Buhara Hanı'nın yaptırdığı Kalyan minareyle boy ölçüşebilmesi için inşasına başlanmıştır. Minarenin temelde çapı 14 metre, yüksekliği ise 26 metredir. Sadece planı değil, alışılmışın dışında dekorasyonu ile de ilginç bir yapıdır. Süs amaçlı silindirik kuşaklar minare boyunca yerleştirilmiştir. Horazm'lı mimarların geleneksel tarzı olan yeşil, mavi ve beyaz tüm kuşaklarda görülür.

Özbekistan/Muhammed Amin Han Medresesi

Ad:  aminhan.JPG
Gösterim: 1078
Boyut:  29.4 KB

Amin Han medresesi, 19.yüzyıl ortalarında, Hiva'nın batı tarafında Muhammed Amin Han tarafından medrese ve minaresi ile birlikte kompleks olarak yaptırılmıştır. Ancak güney komşularıyla yaşanan savaş yüzünden medreseyi tamamlayamamıştır. 260 öğrencinin öğrenim görebileceği Hiva'daki en büyük öğrenim kurumudur. Mimarisi bu tip bir yapı için alışılmışın dışındadır. Bina simetrik, dikdörtgen, iki katlı yapılmış ve büyük bir avluya sahiptir.
Medresenin köşelerinde silindirik kuleler yer alır. Dirsek şeklindeki giriş holü kubbelerle kaplanmıştır. Giriş kapısının iki tarafında mescid ve sınıflar yer alır. Ana cephe geleneksel Horazm tarzı süslemeler ve oymalı kapılarla donatılmıştır. Yapının içerisinde bir kütüphane ve dini mahkeme de bulunmaktadır.

Ad:  mozalesi.JPG
Gösterim: 1139
Boyut:  31.9 KB

Özbekistan/Samanid Mozalesi


Buhara'nın tüm tarihi yapıları içerisinde, Samanid mozelesinin özel bir yeri vardır. Bu dünyaca ünlü mimarı yapı 9.yüzyıl'da yapılmıştır. Yapı İsmail Samani'nin babasının ölümünden sonra aile mezarlığı olarak yapılmıştır. Daha sonra İsmail Samani'nin kendisi ve torunu Hasr'da buraya defnedilmiştir.

Önemli bir not olarak bu tarihe kadar İslam dini tarafından yasaklandığı için ölüler için mozele yapılmıyordu. Ancak bu kural ilk defa bir halife tarafından yıkılmış ve adına Sulibiya mozelesi yapılmıştır. Ismail bu örneği takip ederek daha 9.yüzyıl ortalarında bu mozeleyi yaptırmıştır. Mozele iç ve dış dizaynı ile oldukça çarpıcı bir mimari zekanın ürünüdür. Bir kübün üzerine yerleştirilmiş yarı küresel bir kubbeden oluşur. Bütün yüzler birbirinin aynısı olup, köşeleri dörtte üçü dışarıda kalan kolonlardan oluşur.

Görünür bir yatay hat ile alt ve üst yarının dış dizaynı bölünmüştür, ve merkezi olarak bir giriş kapısı vardır. There is an upper armature and a central entrance with a visible horizontal dividing line.

Yapı, yatay, dikey ve diyagonal formlar oluşturmak üzere dizilmiş, fırında kurutulmuş tuğlalardan oluşur. Bunlara ilave olarak ayrıca alouşturulmuş diskler ve şekiller de süslemelere eklenmiştir. Araştırmalar yapının tamamen kare ve diyagonal elementlerden oluşan geometrik bir bütünlük sergilediğini göstermiştir. Aynı yapısal bütünlük ve fırınlaşmış tuğlalar, yapının içerisinde de görülür. Mozelenin mimari yapısı kendine özgüdür. İslam öncesi Sogdiyan mimarisinden izler görülür. Her ne kadar İslam öncesi mimariye dayansa da, mozele kendisinden sonra gelen mimari yapılar için oldukça çarpıcı bir örnek olmuştur.

Özbek Müziği


Özbek Müziğinin coğrafyasını bu günkü Özbekistan'la sınırlandırmak, oldukça eksik bir yaklaşım olur. Geleneksel Özbek müziğinin sınırları Özbekistan'dan başka başta Afganistan, Tacikistan, Kazakistan, eski Horasan bölgesi olarak kısmen Türkmenistan ve İran'ın doğusuna kadar uzanmaktadır. Timur döneminde devlet sınırları İdil(Volga)den Hindistan'da Ganj nehrine, Tanrı dağlarından İzmir ve Şam'a kadar genişlemişti. Bugünkü Uygur Özerk bölgesi olan Doğu Türkistan'da 15inci yüzyıl başlarında kurulan Kaşkar-Turfan hanlığı da Taşkent'le çok yakın ilişki içindeydi. Türkleşen ve Müslümanlaşan Moğolların da aynı coğrafyanın halkına karıştığını da hesaba katarsak bu kültürün oldukça zengin bir etnik altyapısı olduğunu söyleyebiliriz. Bütün bu tarihi ve sosyal yapıyı göz önüne alarak bugün Özbek müziği diye adlandırılan müzik kültürünün Orta Asya konar-göçer Türk kültürüne İslam, Moğol, Fars ve Hint kültürlerinin de etkileriyle şekillenmiş çok katmanlı bir müzik kültürü olduğu düşünülebilir.

Geleneksel Özbek müziğini kabaca üç kategoride değerlendirebiliriz. Birbirlerinden çok kesin çizgilerle ayrılmamakla birlikte bunlar, Makam müziği diye adlandırılan klasik Özbek müziği, Halk müziği ve destan müziğidir. Aslında başlı başına bir Özbek halk müziğinden söz etmek pek de kolay görünmüyor. Çünkü örneklerin birçoğu Uygur, Türkmen ve Kazaklarda da yaşatılmakta ancak bölgenin geleneksel icra tavrından söz edilebilir.

Özbek müziğini Orta Asyanın diğer Türk müziklerinden farklı kılan yanı konar-göçerlerin müziklerindeki bireysellikten ve serbestlikten uzaklaşarak daha disiplinli bir ritmik ve melodik yapıya sahip oluşudur. "Koşuk" ya da "aşule" diye adlandırılan türküler genellikle başından sonuna kadar sabit bir usulle icra edilir ve tekrarlanan melodiler içerir. Birden fazla kişinin aynı anda icra edebileceği bir biçimde yaratılmış olmalarının yerleşik kültürle yakından ilgili olduğunu düşünülebilir. Bir başka icra özelliği de yoğun gırtlak nağmeleriyle ve glisandolarla ( bir sesten diğerine kayarak geçme özelliği) süslenmiş olmasıdır.

Halk müziğinin bir türü olarak ta değerlendirebileceğimiz destan müziği "bahşı" denilen ozanların bir ya da birkaç çalgı eşliğinde halk hikâyelerini müzikle anlatmalarıdır. Destan müziğinde her şiirin kendine mahsus bir müziği bulunmaz. Belli müzik kalıplarına birçok şiir uyarlanabilir. Yani melodik repartuar sözel olana göre daha sınırlıdır. "Gorogli" (Köroğlu), "Behram ve Gülendam", "Güzelhan ve Mahmudcan", "Tahir ve Zühre", "Aşık Garip ve Şahsenem", "Necep Oğlan" en bilinen Özbek destanlarıdır.

Özbek halk müziği, Buhara, Semerkant gibi tarihi şehirlerde ve civarında biraz daha makamsal ve ağdalı iken Afganistan'ın kuzeyinde ve Horasan'da daha sade köy müzikleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Harezm bölgesinde ise gerek müzikal yapı gerekse lehçe olarak Azerbaycan ve Türkmen müziğine yakınlık dikkat çeker. Özbekistan'da yaşayan Karakalpak'ların müziklerini de aynı grupta değerlendirilebilir. Hazar Denizinin doğusunda yaşayan Karakalpaklar Azeri ve Özbek kültürleri arasında bir noktada yer alırlar.

Makam müziği de denilen klasik Özbek müziğindeki makam sözcüğünün bizdeki makam sözcüğü ile aynı şeyi ifade etmediğinin altını çizmek gerekir. Özbek ve Uygur müziğinde makam bir ses dizisini ve seyir özelliklerini belirlemekle kalmayıp aynı zamanda ezgileri belli olan büyük formları ifade eder. Makamları halk müziğinin diğer türlerinden ayıran en önemli özelliği onların büyüklüğü ve çok bölümlü oluşudur.

Her makam "müşkilat" (çalgisal olarak icra edilen) ve "nasr" (sözlü icra edilen) olmak üzere iki bölümde icra edilir. Müşkilatin "tasnif", "gerdun", "muhammes", gibi bölümleri, nasrin da "serehbar", "terane", "telkin", "ufar"(raks)gibi bölümleri vardir.

Klasik Özbek makam müziğine halk müziğinin yoğun bir şekilde etkisi gözlenirken, makam müziğinin de halk müziğine az da olsa etkileri gözlenmektedir.

Özbek müziğinde şeşmakam denilen altı ana makam şunlardır: "Büzrük", "Rast", "Neva", "Dügah", "Segah" ve "Irak".

Özbek geleneksel müziğinin çalgılarından pek çoğu Türki olsun ya da olmasın komşu bir çok halk tarafından kimi değişiklikler göstererek kullanılır.

Dutar: Parmakla çalınan dutar, iki telli olup telleri ipekten yapılmaktadır. Dut ağacından yapraklar halinde imal edilen armudi biçimli bir teknesi ve yine dut ağacından kapağı vardır. Genellikle dörtlü veya beşli akortlanır. Oktav ve ünison akortlandığı da görülür. Sesi yüksek değildir. Perdeler kromatik sıra ile yerleşmiştir. Teller tek tek çalınamayacağı için iki sesli çalışı mecbur kılar.

Orta Asya'nın birçok yerinde kullanılan Dutar, Özbek ve Türkmen halklarıyla adeta özdeşleşmiştir. Tar tel anlamına gelir ki Dutar, iki telli, setar üç telli, çahar tar dört telli saz demektir. Dutar, "Dütar", "Dotar", "Dotar-i Mayda" gibi imlalarla yazılabilmektedir. Dutar'ın gövde ve sap uzunluğu.100-120 cm kadardır. Dombra gibi asıl gövde armudi biçimde ağaç oyma veya yapıştırma olabilir. Anadolu 'da buna benzer İki Telli adında bir saz vardır. Yine Anadolu'da Irızva, Ruzba veya Dede Sazı adı verilen ve iki grup telle çalınan sazlarla Dutar'ın tarihi bağlantısının olduğu ortadadır. Ancak bugünkü Anadolu ikitellileri denilen en küçük boylardır.
Dutarla ilgili söylenmiş bir atasözü: “Dutarsız bahşı bolmas,yamansız yahşi.(Dutarsız bahşı olmaz, yamansız yahşi)


Rübab:
Kaşkar rübabı veya koçkarca adıyla da anılan çalgı, Uygurlardaki ile aynıdır. Revap, yaylı bir müzik aleti olarak, Uygur, Tacik ve Özbek milliyetlerinden halk tarafından sıkça kullanılıyor. 14. yüzyılda icat edilen Revap, 600 yıllık geçmişe sahiptir. O zamanlar Çin’in kuzeybatısındaki Xinjiang bölgesindeki çeşitli milliyetler ile ülkenin diğer bölgeleri ve yurtdışındaki bölgelerde yaşayan çeşitli milliyetler arasında yoğun ekonomik ve kültürel temaslar sürdürülüyordu. Uygurlar, folk müzik aleti temelinde, başka bölgelerin müzik aletlerinin avantajlarından yararlanarak, bazı yeni müzik aletleri yarattılar. Revap, bu yeni müzik aletlerinden biridir ve varlığını bugüne kadar sürdürmüştür.

Genellikle ahşaptan yapılan revap’ın üst kısmı ince ve uzundur, başı bükülür, alt kısmı ise yarım top şeklindeki, sesi şiddetlendiren kutudur. 3, 5, 6, 7, 8 ve 9 yaylı revap vardır. Genellikle en dışındaki yay ile melodiler çıkartılır. Diğer yaylar ise sesi uyumlu kılmak ve yankılamak için kullanılır. Sesi, yüksek, açık, kendine özgü olmasından ve hemen hemen her duyguyu ifade edebilmesinden dolayı revap, genellikle solo, koro veya akompaniman (eşlik eden) olarak çalınır. Revap çalarken, ayakta olsun, oturur şekilde olsun, çalgıcı omzunu düz tutmalıdır. Revap, eğilir şeklinde göğüs önüne alınır, alt kısmı sağ kolun dirseğine dayanır ve gövdesi, sol elin baş parmağı ile işaret parmağı arasında tutulur.

Revap’ın farklı bölgelerde farklı dış görünümü vardır. Uygur, Tacik ve Özbek milliyetlerinin hepsi Xinjiang bölgesinde yaşamalarına rağmen, revaplarının şekil ve isimleri farklıdır. Tacikler, revap’a “Rebubo” ismi verirler. “Rebubo” kayısı ağacından yapılır. Uygurların da çeşitli revapları vardır. Örneğin Kaşkar revap’ının sesi, yumuşak ve alçak, tonu düzdür. Özbek milliyetinin revap’ı, Kaşkar revap’ının dış görünümüyle hemen hemen aynı olmasına rağmen, sesi ve tonu farklıdır. Bu tür revap’ın sesi yüksek, tonu açık ve kalındır.

Tanbur: Üç metal telli Özbek klasik müzik çalgısıdır. Formu dutara benzerse de daha ince ve uzundur. Teknesi dut, kapağıladindir. Akordu çalınacak makama göre değişir. Rast için alt ve üst tel ünison, orta tel pesdeki beşlidir. Büzrük, Dügah ve Irak makamları için, orta tel pesdeki dörtlüdür. Neva ve Segah makamları için ise orta tel pesdeki ikilidir. Müzik, tanburun birinci teli ile çalınır, diğer teller genellikle ahenk teli olarak işe yarar. Diyapazonu tek tel üzerinde iki oktavdır. Sağ elin işaret parmağına takılan "nahun" adındaki metal bir mızrapla çalınır. Yayla çalındığı da olur.

Çeng: Özbeklerin günümüzde çeng adıyla andıkları çalgı, bir çeşit santurdur. Ondört grup teli vardır. Pesdeki iki grup ikişer diğerleri ise üçer telden oluşur. Teller, diyatonik sıra ile yerleşmiştir. Zahme ile vurularak çalınır.

Organolojinin “açık arplar” arasında incelendiği çalgılardandır. Açık arplar, “yay-arp” ve “köşeli arp” olmak üzere iki türe ayrılır. Çeng ikinci türdendir. Açık arplarda, teller burgulukla ses kutusu arasına gerilir. En uzun (ve en pest) telin önünde hiçbir şey yoktur. Kapalı arplarda ise, bir açı oluşturan burguluk ve ses kutusunun iki ucunu birleştiren bir üçüncü parça vardır. Bu parça, modern batı arpında olduğu gibi, en uzun telin önünde olup ona paralel olarak yer alır.

Yay-arplar, burgular ve ses kutusu (tınlatıcı / rezonatör) aynı ağaç parçasından yapıldığı ve bir yay oluşturan bu ikisinin arasına tellerin gerildiği en ilkel arplardır. Bilinen ilk örnekleri M.Ö. Anadolu, Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarına ait olan yay-arpların geçmişi binlerce yıl öncesine uzanır. Köşeli arplar ise, daha sonraki çağlarda yine aynı bölge uygarlıklarında kullanılmaya başlamıştır. Bu tür arplarda düz veya kavisli olan ses kutusu ile burguluk yaklaşık 70°'lik bir açı yapar. Bazı tasvirlerdeki arplarda, bu açının 90°'ye kadar çıktığı görülebilir.
Ad:  1.jpg
Gösterim: 2257
Boyut:  16.1 KB

Binlerce yıl boyunca Anadolu, Mezopotamya ve Mısır uygarlıkları yanı sıra Orta Asya ve Uzak Doğuda da kullanılan köşeli arpların tarih sahnesinden en son çekileni Osmanlı “çengi”dir. XVII. yüzyılın son çeyreğine kadar kullanıldığı anlaşılan “çeng”; gerek yapımı, çalması, taşınması ve akort etmesi gibi konularda yaşanan güçlükler, gerekse tambur ve santur gibi telli çalgılara gösterilen ilginin artması ve benzeri etkiler nedeniyle tarih sahnesinden çekilmiştir.

Giccak: Yaylı bir çalgı olan giccak, en yaygın Özbek halk çalgılarından biridir. Eskiden üç telli olan giccak, dörtlü aralıklarla akortlanırken günümüzde tel sayısı dörde çıkarılmıştır. Akort sistemi çalıcıya göre değişmektedir. Küremsi bir ağaç teknesi ve 40-45 cm boyunda silindirik bir sapı vardır. Göğüs, deriden yapılır. Sol diz üzerinde dik tutularak çalınır.

Sato: Dört telli, yaylı çalgıdır. Oval ve fazla derin olmayan bir teknesi ve uzun bir sapı vardır. Sap üzerinde ağaçtan perdeleri vardır. Müzik tek telde çalınır. Göğüs ağaçtandır ve üzerinde iki delik bulunur. Giccak gibi diz üzerinde dik tutularak çalınır.

Nay: Nefesli Özbek Halk çalgısıdır. Aslı kamıştan yapılmakla birlikte ağaç ve metal olanları da vardır. Altı deliği vardır ve diyatonik sıra ile yerleştirilmiştir. Üfleme deliği yan flütte olduğu gibidir.

Kuşnay: Birbirine bağlı iki kamış naydan ibaret olup, bunlara ses çıkaran dil eklenmiştir (kuş=koş=çift). İki kamışa birden üflenerek çalınır. Yaklaşık 20-25 cm boyundadır. Yedişer deliklidir. İki oktav ses aralığını çıkarabilir.

Balaban: Özbekistan'ın Harezm bölgesinde yaygın bir üflemeli çalgıdır. 25-30 cm boyunda ağaçtan yapılmış silindirik bir gövdesi ve buna eklenen kamış bir dili vardır. Yedi üstte bir altta olmak üzere sekiz deliklidir.

Surnay: Ağaç üflemeli çalgılardan biri olan surnay, yüksek sesli bir açık hava sazıdır. Form ve işlev olarak zurna ile aynıdır. Özbekistan’da surnay Türkiye de ise zurna ile aynı çalgı kastedilmektedir.

Karnay: Boyu iki ile üç metre civarında metal boru olan karnay yalnız Kırgızistan'da değil Kazakistan, Özbekistan, Doğu Türkistan ve Tacikistan'da da kullanılır. Açık hava çalgısıdır. Bayram ve Düğünlerde damlara çıkılarak çalınır. Karnay, bir melodi çagısı olmaktan daha çok ritim çalgısı olarak kullanılır.

Doyra (Daire): Uygurların dap dedikleri çalgı ile aynıdır.

Tar: Tezeneli bir çalgı olan Tar, göğüste tutularak çalınmaktadır. Azerbaycan, Özbekistan, İran, Gürcistan ve Türkistan’ın bazı bölgeleri ile Türkiye’de Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaygın olarak kullanılan bir çalgıdır. Kopuz’dan gelişen sazlardandır ve ses genişliği 2,5 oktavdır. Gövde kısmı ortadan boğumlu ve çift çanaklıdır. Üç çift ve üç tek olmak üzere 7 teli vardır. Telleri çelikten olan Tar’ın akordu 4 lü ve 5 li aralıklarla yapılır. Boynuzdan yapılan tezene ile çalınmaktadır. Yaylı bir halk sazıdır.

Kılkobız: Yayla çalınan iki telli eski bir çalgıdır. Halk arasındaki rivayetlere göre sekizinci yüzyılda Korkut Ata tarafından icat edilmiştir. Yarı şaman baksıların ve jıravların çalgısı olan kılkobız 18. Yüzyıldan itibaren günah sayılarak yasaklanmış ve ortadan kaybolmaya yüz tutmuştur. 1930'larda Kazak müzikçi Ahmet Cubanov' iki tane kılkobız icracısı bularak bunları kendi kurduğu Halk Çalgıları Topluluğuna almış ve kılkobız böylece tekrar yaygınlaşmaya başlamıştır.

Dombıra:
Afganistan Özbeklerinde dutarın küçüğü olarak bilinen ve kullanılan "zilçe" adlı çalgı Özbekistan'da ortadan kalkmış, Kazakistan'da "dombıra" adıyla mili çalgı olarak ön plana çıkarılmıştır.İki telli, parmakla çalınan halk çalgısıdır. Kazak Türklerinin en yaygın çalgısıdır. Telleri eskiden bağırsaktan yapılırken günümüzde misina kullanılmaktadır. Kazakça'da barsak anlamına gelen "işege" sözü "işek" şeklini alarak çalgı teli anlamına dönüşmüştür. Armudi bir teknesi, çam ağacından göğsü ve perdeli sapıyla küçük bir dutarı andırır. Boyu 80- 100 cm kadardır. Abay ve Cambıl dombırası olmak üzere iki türü vardır. Şertpe ve tökpe adları altında iki türlü çalım tekniği vardır. Şertpe tekniğinde sağ elin ayası göğüse dayanarak işaret parmağı ile vurma ve çekmelerle çalınırken, tökpe tekniğinde sağ el bilekten hareket ederek ve bütün parmaklar kullanılarak çalınır. Ses aralığı bir tel üzerinde bir buçuk oktavdır. Dörtlü ya da beşli aralıkla akortlanır.

ozbekistan
Son düzenleyen Safi; 22 Temmuz 2017 19:10
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
19 Ağustos 2008       Mesaj #8
Mira - avatarı
VIP VIP Üye

Özbekistan'da Devlet ve Toplum da Kadının Yeri


Özbekistan tarihinde kadının önemli bir yeri vardır. Günümüzde de; bu önemini kaybetmeden korumaktadır.
Özbekistan edebiyatı, kültürü ve sanatında kadınlar da dikkat çekmektedir. Bunlardan Zebunisa (1639-1706), Uvaysiy (1779 -1845), Nadire (1792-1842), Anbar Otin (1870-1915) ve geçtiğimiz günlerde Taşkent'de heykeli dikilen ünlü Özbek şair ve yazar Zülfiya (1915-1996) ilk akla gelenlerdir.
Ad:  Özbekistan Tarihi8.jpg
Gösterim: 1737
Boyut:  88.9 KB

Hadiste denilir ki:Bilmen gerekir ki, kadın ve erkek her Müslüman için ilim öğrenimi farzdır.
1417 yılında Mirza Ulugbek tarafından Buhara'da kurulan medresenin girişinde şu sözler yazılıdır.bilgiye yönelmek her Müslüman kadın ve erkeğin kutsal borcudur.
Özbekistan Cumhuriyeti Anayasasının 46.Md. de ve erkekler eşit haklara sahip olacaktır denmektedir.

Sadece bu birkaç örnek bile, Müslüman bir ülke olan Özbekistan'da kadına verilen değeri ve erkeklerle eşitliğini göstermektedir.
Özbekistan'da kadınların toplum-politik faaliyetlerine katılımı, o¬nların eşit haklara sahip olma konusunda önemli bir unsurdur.
1991 yılı Özbekistan'ın bağımsızlığından sonra, çoğu diğer İslam ülkelerin de olmayan Özbek kadınlarının lehine önemli gelişmeler olmuştur.
8 Mart Kadınlar Günü Özbekistan'da da kutlanmaktadır.
Ülkede en saygın kadınlar teşkilatı konumundaki Özbekistan Kadınları Komitesi faaliyetini sürdürmektedir. Komite'nin 3 Milyondan fazla kurumsal ve bireysel üyesi mevcuttur.

1995 tarihinden itibaren aile, annelik ve çocuk sosyal koruma konularıyla ilgilenen Başbakan Yardımcılığı görevi tesis edilmiştir.
Özbekistan Kadınları Komitesi, kadınların durumunu iyileştirme, kadının rolünü yükseltme, toplum ve ailede kadınların statüsü, onların sosyal, ekonomik ve manevi menfaatlerini korumak amacıyla hukuk sisteminin geliştirilmesine yönelik devlet politikalarının uygulamaya konulması ile ilgili çalışmaları yürütmektedir.

Söz konusu komite, kadın kadro kaynakları hazırlanması ve istihdama kadınların teşvik edilmesi, kadınların mevcut durum analizi, toplumun sosyo-ekonomik yönden gelişmesinde kadınların katılım düzeyi, çalışma koşulu, ailede moral ortamı, ayrıca mülk şekline bakılmaksızın işletme, kurum ve teşkilatlarda kadınların sosyal korunma düzeyi ile ilgili konularda çalışma yürüterek, ihtiyaç duyan kadınlara hukuki, psikolojik, maddi ve manevi destek sağlamaktadır.
Son yıllarda Özbekistan'da kadın statüsünün yükseltilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi ile ilgili ulusal düzenlemeler oluşturuldu. Kadın hareketinin gelişmesi ve potansiyel kadın gücünü önemsemek için hukuki konularda sağlıklı planlar hazırlandı.

Ozbekistan'da kadın hareketinin önemli gelişme aşaması, devlet bünyesinde olmayan kadın kurumlarının oluşturulması oldu. Devlet bünyesinde olan ve olmayan sektörler arasındaki ortaklık, kadın sorunları ile ilgili konuların amaca uygun olarak ele alınma ve çözülme oranını yükselti. Günümüzde, devlet bünyesinde olmayan tüm kadın kurumları tarafından Mehr (Merhamet) birliği oluşturuldu ve uluslararası kadın hareketinde tek konuma sahip oldu.

Kadınlar Komitesi ile Yüksek ve Orta Mahsus Eğitim Bakanlığı işbirliğinde düzenlenen toplantılarda, bilimsel alanlarda kadın bilim adamlarının teşvik edilmesi ve rolünün artırılması kadına yönelik benzeri konular ele alınmaktadır. Başbakan Yardımcılarından Bayan Svetlana İnamov'un da hazır bulunduğu bu yıl yapılan bir toplantıda, doktora öncesi çalışma tezini savunanların %y33'ü, doktora unvanı alanların %16'sı ve bilimsel araştırma görevlilerinin % 37'sinin kadınlar olduğu açıklanmıştır.

Senato Dış Politika Komisyonu ile Kadınlar Komitesi işbirliğinde yeni düzenlenen Kadın, Devlet ve Toplum başlıklı yuvarlak masa toplantısında, siyasi, ekonomik ve sosyal yaşamda kadınların rolünün artırılması, kadın haklarının korunması, kadın girişimcilerin desteklenmesi ve kadın haklarının ihlal edilmesinin önlenmesinde sivil toplum kuruluşlarının önemi ile ilgili konular değerlendirilmiştir.

Yasama Meclisi üyelerinin %18, Senato üyelerinin ise %15'inin kadınlardan oluştuğu, küçük boyutlu işletmeler arasında ise %23 olduğu belirtilmiştir.
Bugün Özbekistan Parlamentosunun Yasama katmanına 21 kadın milletvekili seçildi. Bu toplam milletvekili oranının %17,5'ini oluşturmaktadır.
Uluslararası ilişkilerin pekiştirilmesi ve ülke kadın hareketinin uluslararası bütünleşmeye büyük önem verilmektedir. Kadınlar Komitesi ve devlet bünyesinde olmayan kadın kurum vekilleri birçok uluslararası görüşme ve sempozyuma faal olarak iştirak etmektedir. Kadın hareketi BM Teşkilatı ve o¬nun kurumları ve Özbekistan'da akredite edilmiş diğer uluslararası kurumlar ile faal ortak çalışmaları yürütmektedir.

Özbekistan'da kadınlara yönelik küçük düşürücü tüm davranış şekillerinin ortadan kaldırılması, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ile ilgili BM Teşkilatı, Pekin Platformu, kadın hakları ve menfaatleri kapmasında diğer uluslararası belgelerin uygulanması ile ilgili eylem planının hayata geçirilmesi konusunda çalışmalar yapılmaktadır.

CEDAW koşullarının yerine getirilmesi kapsamında Özbekistan raporunda ele alınan sonuçlara göre kadınları aşağılayıcı tüm davranış şekillerinin ortadan kaldırılması ile ilgili komitenin önerileri uygulaması hakkında ulusal eylem planı hazırlandı ve hayata geçirilme süreci devam etmektedir.
Özbekistan 2004'te CEDAW koşullarının yerine getirilmesi ile ilgili ikinci raporunu komiteye sundu.

Özbekistan Kadınlar Komitesi, insan hakları konusunda Ali Meclisi (parlamento) tarafından yetki verilen enstitü ile işbirliğinde kadın hakları ile ilgili uluslararası ve ulusal belgelerin uygulanmasını denetleyen bir izleme grubu oluşturdu. Kadınlar Komitesi tarafından, Özbekistan Cumhuriyeti nüfusunun sağlık ve hakların korunması hakkında yasa tasarısı hazırlandı.
2006 yılının başında Özbekistan'da yapılan yasal düzenlemelerin 80'den fazlası kadın hakları ve özgürlüğü ile doğrudan ilgilidir.

Özbekistan'da kadınların durumunun iyileştirilmesi ve rolünün yükseltilmesi konusunda ve Bakanlar Kurulu tarafından o¬naylanan ulusal platformdaki eylem planı uygulamaya konulmuştur.
Son zamanlarda Özbek kadınlarının uluslar arası toplantılarına katılımları artmıştır. Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen 3.Uluslararası Kadın İşadamları Toplantısı'na katılan Başbakan Yardımcısı Svetlana İnamova, Özbekistan'ın ekonomik potansiyeli, Cumhurbaşkanı Karimov'un önderliğinde yürütülen ekonomik ve sosyal reformlar, kadın işadamlarının teşvik edilmesi ve desteklenmesine yönelik çalışmalar hakkında bilgi vermiştir.
Kuala Lumpur'da İslam Konferansı Teşkilatı tarafından düzenlenen Karar Alma Süreçlerinde Kadının Rolü başlıklı uluslararası konferansta Özbekistan'ı Başbakan Yardımcısı Bayan S. İnamova başkanlığındaki bir heyet temsil etmiştir.
23 Aralık 2007 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimine Özbekistan ve Orta Asya ülkeleri tarihinde ilk kadın olarak; bir partinin genel başkanının Cumhurbaşkanlığı için aday gösterebilmesi, ülkede kadın haklarına verilen önemin göstergelerinden biridir.

1 Ocak 2008 tarihinden itibaren ülkede idam cezası tamamen kaldırılmasında; idam cezasının ömür boyu hapis cezasıyla değiştirildiği, ömür boyu hapis cezasının sadece kasten adam öldürme ve terör suçlarını işleyenler için uygulanacağı, ömür boyu hapis cezasının kadınlara, 18 yaşını doldurmayanlara uygulanmayacağı kadın olanlara tanınan bir ayrıcalıktır.

2008 Ocak ayı sonunda Taşkent''te düzenlenen bir törenle tanıtımı yapılan Özbekistan'da Kadın ve Erkekraporunda ülke genelinde 1000 erkeğe 1000 kadın denk geldiği, Taşkent'te 10 erkeğe 9 kadının denk geldiği; göç ile ilgili rakamlara göre, 2000'2005 döneminde yılda 85 bin kadın ve 66 bin erkeğin ülkeye geldiği, 125 bin kadın ve 110 bin erkeğin ülkeden çıktığı; eğitim oranının ülke genelinde % 90'ın üzerinde olduğu; erkeklerin %56,7'si, ülke ekonomisinde kadınların payının %43,3'ünün ekonomik sektörlerde çalıştığı belirtilmektedir.

Özbekistan'da erkek giyiminin dışında; Özbek olan kadınlarında kendilerine özgü giyimleri vardır. Kadınlar, hemen hemen her yerde ipek atlastan yapılmış entarilerini giyerler.
Ülke genelinde kadınlara yönelik çeşitli etkinlikler yapılmaktadır. Bağımsızlık yılı kutlamalarında kadınların gösterileri büyüleyicidir.

Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te Kasım 2006 tarihinde ilk defa düzenlenen moda haftası kapsamında sergilenen Özbek kadınlarının geleneksel giysileri izleyicilerin ilgi odağı olmuştur.
Özbekistan'da iki evliliğe resmen bir izin yoktur. İmam nikâhıyla ikinci bir hanımla evlenenler de bulunmaktadır.
Özbekistan'da resmi nikâhtan sonra, dini nikâh kızın evinde bir din adami
çağırılarak kıyılır.

Süleyman MERDANOĞLU
Özbekistan Uluslararası Altın Miras Vakfı Ankara Bölümü Başkanı
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 19:06
theMira
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
17 Kasım 2008       Mesaj #9
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi

ENERJİ


Ülke ekonomisinde hayvancılık da önemli bir yer tutmaktadır. Kazakistan ile birlikte BDT içinde sığır yetiştiriciliğinde önde gelen ülkelerden biridir. İpek böceği yetiştiriciliği de yaygın olup, BDT koza üretiminin yaklaşık olarak yarısı bu ülkede gerçekleşmektedir.

Özbekistan’da hayvancılık kolhoz, sovhoz ve ortak işletmelerin yanısıra ve önemli ölçüde halkın elindeki özel işletmelerde yapılmakta ve bunun sonucu olarak hayvansal ürünlerin büyük çoğunluğu halkın elindeki özel işletmelerden elde edilmektedir.

Özbekistan’da büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı son yıllarda giderek artış göstermiştir. Buna karşılık kümes hayvanları varlığı ve domuz varlığında azalma görülmüştür. Özbekistan’da 1994 yılı rakamlarıyla 503 bin ton et üretimi, 3.7 milyon ton süt üretimi, 1788 milyon adet yumurta üretimi gerçekleşmiştir.

Özbekistan’da, son yıllarda hayvansal ürünlerde verimlilik düzeyi, önemli sayılabilecek ölçüde gerileme göstermiştir. Bu gerilemede ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların yanısıra, hayvancılığın giderek özel sektöre devredilmesi eğiliminin de etkisiyle kolhoz ve sovhozlarda verimliliğin düşmesinin önemli ölçüde payı bulunmaktadır.
Türkmenistan’da olduğu gibi Özbekistan’da da hayvan kesimleri et ve süt mamulleri üretimi ve pazarlaması hijyenik olmayan koşullarda gerçekleştirilmektedir. Et ürünleri kıyma, pirzola, biftek, bonfile gibi sınıflandırma yapılmadan satılmaktadır.
Et ve süt sanayiinde kullanılan makine, ekipman ve teknoloji çok eskidir. Çoğunlukla da Rus malıdır. Bu teknolojilerin yeni teknolojilerle, makine ve ekipmanla değiştirilmesi, halk sağlığı ve ülkenin dünyaya açılması bakımından zorunludur.

ENERJİ

Ülke zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Başlıcaları; altın, alüminyum, doğalgaz, mermer, moliblen, tungsten, ve kömürdür. Kişi başına GSMH Yunanistan, İtalya, ve İspanya’ya kıyasla çok daha düşük olmasına rağmen kişi başına enerji tüketimi söz konusu ülkelerinkine çok yakındır. 1993’te 45 milyar metreküp doğal gaz üreterek Sovyetler Birli-ği’nin en büyük doğal gaz üreticisi durumuna gelmiştir. Doğal gaz toplam enerji miktarının yüzde 67’sini oluşturmaktadır.

Belirgin doğal gaz üretimine rağmen, Özbekistan son yıllarda, artan petrol ve kömür ithaliyle net bir enerji ithalatçısı haline gelmiştir. Yerli petrol ihtiyacının yüzde 75’ini, yani yılda yaklaşık 9 Milyon ton petrol ithal etmektedir. Bunun 5 milyon tonu, ham ve 4 milyon tonu da arıtılmış maddelerden oluşmaktadır. Önemli bir kısmı, Rusya Federasyonu’ndan olmak üzere tüm petrol ithalatı eski Sovyetler Birliği Cumhuriyeti’nden gelmektedir.

Petrol, ithal ürünlerinin fiyatı ocak-eylül 1992 döneminde yüzde 2000’in üzerinde artmıştır. Son zamanlarda 2 petrol kuyusu daha açılmıştır. Bunlardan ilki Türkmenistan sınırı yakınında Kokdumulak, ikincisi ise Fergane vadisinde Minbulak’dır. Özbekistan, uzun dönemde petrolde kendine yetebilme yada mutlak bir petrol ihracatçısı olabilme potansiyeline sahipti

nihalatsiz.org
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 16:57
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2009       Mesaj #10
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

BANKACILIK


Özbekistan’da finansman ve kredilendirme hemen hemen tümüyle bankacılık içerisinde gerçekleştirilmektedir. Bağımsızlıktan sonra her düzeydeki ekonomik örgütlere belirli düzeyde otonomi ve özerklik verilmesi sonucunda, şirket, birlik, kooperatif, ‘’konsern’’ gibi isimler altında faaliyet gösteren ‘’ekonomik birimlerin’’ finansman ve kredi ihtiyaçları için iki kademeli bir bankacılık düzeni kurulmuştur.

Özbekistan’da banka sistemi aşağıdaki şekilde gelişme göstermektedir.
1. Merkez Bankası ve alt kuruluşları
2. Dış Ekonomik Faaliyetler Bankası
3. Devlet Hisseli Endüstri ve İnşaat Bankası
4. Devlet Hisseli Ziraat ve Endüsri Bankası
5. Özbekistan-Tasarruf ve Kredilendirme Devlet Ticaret Bankası
6. Yabancı sermaye ortaklıkları da dahil, hisse senedi ve tahvil ihracı ile kurulmuş ticari bankalar
7. Kooperatif nitelikli veya özel bankalar
Ticari bankaların tüm faaliyetleri Merkez Bankasınca tescil edilmektedir. Merkez Bankasının izni ile diğer ülkelerde şube ve kredi kurumları açma hakları bulunmaktadır.
Ad:  BANKACILIK.jpg
Gösterim: 1108
Boyut:  82.5 KB

Bankacılık ve Finans


Bankacılık sektörü, eski SSCB Merkez Bankası’nın bu Cumhuriyette bulunan şubesini, Özbekistan Devlet Bankasına dönüştüren ve ticari bankaların kurulmasına olanak veren Bankacılık Yasasının kabulü ile oluşmaya başlamıştır. Bankacılık sistemindeki uygulamalar eski Sovyet bankacılık yasaları paralelinde olmuş, ancak daha sonraki dönemlerde yeniden yapılanma çalışmalarında batının bankacılık sistemi örnek alınmıştır.
Cumhuriyetin en büyük iki ticari bankası, ihtisaslaşmış kamu bankalarının anonim şirket haline dönüştürülmesi ile oluşturulan Tarımsal Sanayi Bankası ve Ticari-Sınai Yapı Bankasıdır.

1998 yılından itibaren Batı tipi bankacılık sistemi kurulması yönünde adımlar atılan ülkede 3’ü özel banka ve 3’ü ortak girişim olmak üzere 35 civarında banka bulunmaktadır. Ayrıca ülkede 7 yabancı bankanın ofisi bulunmakla beraber halen yabancı banka şubesi açılmamıştır. Bankaların çoğu devlet mülkiyetindedir ve devletin yürüttüğü politikaya uyum sağlamak zorundadır. Devlet, hangi sektörlerin, ne miktarda kredi alacağını belirledikten sonra bankalar tarafından kaynak aktarılmaktadır. Bankacılık sektörü daha çok başkent Taşkent’te bulunmaktadır. En büyük banka, Özbekistan Millî Bankası’dır. Bu banka tüm ticari bankaların mülkiyetinin %45’ine sahiptir. Özbekistan’da faaliyet gösteren en büyük yabancı banka Hollanda’nın ABN-AMRO Bankasıdır.

Bankacılık sistemi yetersizdir, İcra-İflas Yasası bulunmadığından bankalar kredi açmaktan kaçınmaktadır. Mevcut bankalar özellikle dış ticaret işlemleri açısından yetersizdir.
Sigortacılık sektörü gelişmemiştir ve sektörde yalnızca birkaç şirket faaliyet göstermektedir. Ulusal ve Yabancı Yatırımları Sigortalama Şirketi “Uzbekinvest” Özbekistan hükümetinin resmî sigorta şirketidir. Şirket ABD’li sigorta şirketi International Group ile iki sigorta şirketi kurmuş, Japon Tokyo Marine anf Fire Insurance Co. Ltd. ile de işbirliği anlaşması imzalamıştır. Ülkede CRS, Willie Corrooon Group, Bowing, Alexander Mowden, Ingostarkh gibi sigorta şirketleri de faaliyete başlamıştır.
Borsa ile ilgili düzenlemeler 1993 yılında tamamlanmıştır. 1994 yılında ise başta Menkul Değerler Borsası olmak üzere temel kurumlar kurulmuştur. Özbekistan’da halka açık 2000’in üzerinde şirket bulunmaktadır. 600’e yakın şirket borsada işlem görmektedir.
Bununla beraber, diğer bir hizmet sektörü olan sigorta alanını, dolayısıyla da hem yerel hem de yabancı yatırımcıları ilgilendiren bir çok sorunlar vardır.

Özbekistan’daki bazı yabancı banka temsilciliklerinin adresleri şöyledir:

Berliner Banks AG 1, Turob Tula Street Tashkent, Uzbekistan 700003 Tel: (998) (71) 144-2158 Fax: (998) (71) (2) 45-5553
Credit Suisse 1, Turob Tula Street Tashkent, Uzbekistan 700003 Tel: (998) (71) (2) 45-7247
Chase Manhattan Bank 1, Turob Tula Street Tashkent, Uzbekistan 700003 Tel: (998) (71) 139-1726, (2) 45-3688
Uzbek-Turkish Bank Kvartal C-3, Chilansar District Tashkent, Uzbekistan 700128 Tel: (998) (71) (2) 77-4495

Kambiyo Sistemi

Özbekistan döviz sistemi bir çok değişikliğe maruz kalmıştır. Diğer Cumhuriyetlerde olduğu gibi az sayıda banka ve Vneshenkonombank döviz işlemlerini yürütmekle görevli olmuşlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ruble tedavülde kalmış, buna rağmen bir döviz politikası oluşturulmamıştır. Ülkede başlıca üç ayrı kur politikası uygulanmaktadır. Bunlar; Özbekistan Merkez Bankası’nca belirlenen resmî kurlar, yetkili bankalar tarafından serbestçe belirlenen kurlar döviz bürolarındaki işlemler sonucu belirlenen efektif kurlardır.

1997 yılı Ocak ayı başından itibaren Interbank döviz kuru, ithal edilen pek çok malın ve diğer cari işlemlerin ödemelerinde kullanılmaya başlanmıştır. Aynı tarihten itibaren, Sum’un yabancı para cinslerine karşı resmî değeri, cari kurlar ve işlem hacimlerinin yanı sıra önemli makroekonomik göstergelerin dikkate alınmasıyla, haftalık olarak belirlenmeye başlanmıştır. İşlem gerçekleşmeyen para cinslerinin değerleri ise uluslararası piyasalardaki çapraz kurlara göre belirlenmektedir.
Yurtiçinde, altın mülkiyeti ve ticareti alanlarında kontrol bulunmaktadır. Ziynet eşyası hariç, uluslararası piyasalarda altın ticareti yapmak yasaktır. Ancak, değerli metaller sektöründe faaliyet gösteren Joit-Venture’ların ürünlerinin, yabancı ortağın kar payına tekabül eden bölümünün ihraç edilmesine izin verilmektedir. Yurtdışına göç eden vatandaşların, ziynet eşyası veya şahsi eşya şeklinde, ülke dışına 100 gram altın ve 200 gram gümüş çıkarmalarına izin verilmektedir.
Döviz rezervlerini korumak için Özbekistan ithalat kontratı lisansı denilebilecek bir sistem ortaya koymuştur. Bu sistem çerçevesinde dövizin bulunabilirliğini zorlaştırarak ithalatı önemli ölçüde kısıtlamaktadır.

1996 yılında Özbek Hükümeti döviz tedavülüne doğru giderken, aynı yıl yaşanan hasatın beklenen seviyenin altında olması ve döviz azlığı hükümetin daha önceki dövizdeki kota sistemini genişleterek bu günkü kısıtlayıcı sisteme dönmesine neden olmuştur. Bunun temel sebebinin döviz sıkışıklığı olduğu bilinmektedir. Fakat, Özbek Hükümeti, bu kısıtlamanın yönlendirici ve ithalatın kalitesini artırıcı olması sebebiyle yapıldığını belirtmektedir. Ancak görünen o ki, bu uygulama ithalatı kısıtlayıcı bir araçtır. Özbekistan’ın uyguladığı bu döviz kısıtlamaları Özbekistan ile iş yapmanın önündeki en büyük engeldir. Özbekistan’da iş yapan yabancı şirketlerin veya ortak girişimcilerin Özbekistan’ın dışında kendi kaynaklarıyla finanse ettikleri sermaye nitelikli malların ithalatında da uygulanmaktadır. Her bir ithalat Özbekistan Hükümeti tarafından ulusun döviz rezervlerine karşı bir tehdit gibi algılanmaktadır.

Öte yandan, resmî kur ile kara borsa kuru arasındaki makasın Nisan 2000’de %400 gibi dramatik bir orana ulaşması üzerine Hükûmet Mayıs 2000’de müdahale ederek %35 oranında bir devalüasyonu mütekip bankacılık sistemi üzerindeki yaygın sübvansiyonların hafifletilmesi cihetine gitmiştir. Operasyon genel hatları ile başarısız olmakla birlikte anılan makas %100’lere kadar gerilemiştir. IMF, raporun önceki safhalarında değinilen şekilde, bu husustaki “memnuniyetsizliğini” 2003 yılı boyunca Özbek Hükûmetine iletmiş bulunmaktadır.
Sözkonusu yapının pratiğe yansıması anlamında, ihracat gelirlerinin yurda getirilme zorunluluğu vardır. Konvertibl para cinslerinden sağlanan gelirlerde %30 oranında zorunlu devir uygulanmaktadır. İhracat işlemlerinin bir dökümanla belgelenmesi gerekir.

İthalat
Özbekistan’da Özbekistan Merkez Bankası tarafından verilen bir lisans sistemi mevcuttur. 1 Kasım 1996’dan itibaren tüm ithalat sözleşmelerinin Dış Ekonomik İlişkiler Bakanlığı’na kaydedilmesi gerekmektedir. İlaç, silap, değerli metaller, uranyum ve diğer radyoaktif malzemeler, yabancı film ve video ithalatı için bu bakanlıktan lisans alınması zorunludur. Devlet ve toplum düzenine aykırı yayınların, görsel ve işitsel donanımların ve fotoğrafların ise ithalatı kesinlikle yasaktır.

Gümrük İşlemleri

Ülkeye sermaye malları sokmaya çalışan Ortak Girişimler için bile gümrüklerdeki sürecin işlemesindeki gecikmelerden kaçmak imkansızdır. Bu gecikmeler bazen 2-3 aya kadar uzamaktadır. Bu da vakit kaybıyla gelen bir pahalılaşmaya ve Özbekistan’da yatırım yapmak hususunda isteksizliğe sebeb olmaktadır.
Gümrük vergi oranları son olarak 31 Mart 2001 tarihinde tadilata uğramıştır. Mal bazında gümrük oranları ile ilgili olarak Merkezimizden bilgi alınabilir.
İhracat ve ithalat belgesi uygulaması bulunmamaktadır. Ancak, ihracat ve ithalat kontratlarının Özbekistan Dış Ekonomik İlişkiler Bakanlığı'ndan kayıttan geçmesi gerekmektedir.
Hububat, un, canlı hayvan ve kuşlar, et ve yenilebilen sakatadlar, süttozu, çay, şeker, etilalkol, bitkisel yağlar, deri hammaddesi ile sanat, tarih, bilimsel ve kültürel değeri olan antika eşyanın ihracı yasaktır.

İthali yasak mallar ise, devlet sistemini ve sosyal düzeni sarsmaya yönelik, toprak bütünlüğüne, siyasî bağımsızlığa ve devletin egemenliğine karşı savaş, şiddet, ulusal ve dini ayrımcılık, ırkçılık ile ilgili basılı metaryaller, el yazı metinler, resimler, fotoğraflar ve filimlerdir.

Standartlar, Etiketleme ve Sertifikasyon

Özbekistan tebliğde belirtilmeden değiştirilebilen bir sisteme sahip olup, ISO gibi uluslararası sertifikasyonları kabul etmemektedir.
Diğer ülkelerin kalite belgeleri ve teknik standartları da Özbek Hükümeti tarafından kabul edilmemektedir. Gümrük memurları bazen mamüllere de zarar verebilen testler uygulamakta ve bütün yabancı kalite belgelerini reddetmektedirler. Bu da iş yapmak isteyen yabancılar için en büyük engel olarak görülmektedir.
1 Ocak 1995 tarihinden itibaren ithal ve ihraç edilen mallarda kalite standardı aranmakta olup, özellikle gıda ürünlerinin tamamında kalite sertifikası aranmaktadır. Türkiye'den ithal edilen ürünlerde TSE belgesi yeterli görülmektedir. Özbekistan'da standarttan sorumlu kurum Uzdavstandard'dır. Taşkent'te TSE'nin irtibat bürosu bulunmaktadır.

Özbekistan’dan İhracatta Yaşanan Sorunlar

Özbek Hükümeti, Özbek ya da yabancı ortak girişimlerin yaptıkları ihracatta bazı vergi muafiyetleri getirmektedir. Fakat bu muafiyetin karşısında ihracatçıların getirdikleri dövizin çevrilmesinde bazı mecburiyetler bulunmaktadır. Bu uygulama çerçevesinde ihracatçıların ülkeye getirdikleri dövizin %30’unu resmî döviz kurundan bozdurması gerekmektedir. Resmî döviz kuru da dışarıdaki reel piyasa fiyatlarından %45 oranında daha düşük olmaktadır. Bu değişim mecburiyeti ihracatçıların buradaki kayıplarını ihraç fiyatlarını yükselterek kapamaları anlamına geliyor ki, bu da Özbek ihraç ürünlerinin uluslararası piyasadaki rekabet gücünü azaltmaktadır.

Telif Hakları

Özbekistan’da telif haklarının korunmasından pek bahsedilemez. Özbekistan kendine ait bir korsan endüstrisine sahip değildir. Bununla beraber korsan ürünler satılmaktadır. Özbek Hükümeti, telif haklarının korunması konusunda meşru bir sistem kurma yolunda gelişmeler kaydetmiş gibi görünmektedir. Dünya Ticaret Örgütüne girebilmesi için gerekli olan yasaları kısmen çıkartmıştır. Özbek Hükümeti memurları ve halkı telif haklarının korunması konusunda bilinçlendirmek için ülke genelinde seminerler organize etmektedir.
Bu süreç yeterli değildir. Caddelerde korsan olarak üretilmiş radyolar, teypler, videolar, cdler açık olarak satılmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 26 Ekim 2016 19:12
Quo vadis?

Benzer Konular

22 Temmuz 2017 / Misafir Cevaplanmış
6 Ocak 2009 / Bia Türk ve İslam Dünyası
26 Ekim 2016 / xödew Cevaplanmış
2 Haziran 2008 / Bia Türk ve İslam Dünyası