Arama

Büyük Türk Devletleri - Anadolu Selçukluları

Güncelleme: 12 Ağustos 2018 Gösterim: 16.584 Cevap: 5
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
19 Ocak 2006       Mesaj #1
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi

Anadolu Selçuklu Devleti

Ad:  anadolu1.jpg
Gösterim: 5113
Boyut:  55.2 KB

Anadolu Selçukluları, TÜRKİYE SELÇUKLULARI, KONYA SULTANLIĞI ya da RUM SELÇUKLULARI olarak da bilinir,
Sponsorlu Bağlantılar
1075-1318 arasında Anadolu’da egemen olan Türk devleti.

Başındaki hanedanın kurucusu, Büyük Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’e karşı taht kavgası veren Kutalmış’ın oğlu I. Süleymanşah’tır (1075-86).
Anadolu Selçuklu tarihinin sisler içindeki başlangıçları, kesinti ve boşluklarla doludur. Türkmenlerin Anadolu’ya göçleri, 11. yüzyılda başlamış ve Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra daha da artmıştı. Alp Arslan’ın ölümünden (1072) sonra Anadolu’ya giren savaşçı beylerden ve akıncı komutanlarından Kutalmışoğlu Süleyman, Konya’dan İznik’e kadar uzanan bölgeyi ele geçirdi. 1075’te de Bizans’tan İznik’i aldı ve burayı egemenliğinin merkezi yaptı. Bu, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşu olarak kabul edilir. Melik unvanını alan I. Süleyman Şah, Orta Anadolu’da yaptığı fetihleri genişleterek güneye yöneldi. 1084’te Antakya’yı aldı, ama 1086’da Suriye Selçuklu meliki Tutuş’la savaşırken Halep yakınlarında öldü. Yönetmiş olduğu alan da bir süre Ebu’l-Kasım’ın egemenliğine geçti.

Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölmesi (1092) üzerine lran’dan kaçarak tahta çıkan I. Süleyman Şah’ın oğlu I. Kılıç Arslan (1092- 1107) sultanlığı yeniden kurdu. Her biri kendini egemen kılmak ve topraklarını genişletmek isteyen emirler arasındaki mücadele yeni savaşlarla sürdü. Kılıç Arslan önce, İzmir yöresinde egemen olan Çaka Bey’i öldürerek bölgeyi denetimi altına aldı. Bizans saldırılarını önledikten sonra Orta Anadolu’ya yöneldi ve Danişmendlilerin elindeki Malatya’yı kuşattı; ancak I. Haçlı Seferi başlayınca kuşatmayı kaldırarak geri döndü. Haçlıların İznik (1096) ve Eskişehir’i (1097) ele geçirmeleri üzerine iç kesimlere çekildi. Anadolu içlerinde Haçlılara karşı çete savaşları vermeye başladı ve 1101’de, Danişmendlilerle ittifak kurarak bir Haçlı ordusunu yendi. Irak Selçuklularının zayıf düşmesinden de yararlanarak Musul’u ele geçirdi; ama Emir Çavlı, Artukoğlu İlgeni ve Melik Rıdvan’dan oluşan müttefik Halep güçlerine yenildi ve tutsak olmamak için atıyla geçmeye çalıştığı Habur Çayında boğularak öldü.

Yeni bir kısa süreli saltanat boşluğundan sonra, önce I. Kılıç Arslan’ın oğlu Şehin Şah ya da Melikşah (1110-16), onun ardından I. Mesud (1116-55) Anadolu Selçuklu tahtına çıktı. I. Mesud, Danişmendlilerle işbirliği yaparak Anadolu’da yeniden en güçlü iktidar odağı haline geldi ve belirli ölçüde siyasal istikran sağladı. Yitirilen toprakları geri alabilmek için seferlere çıktı; 1143’te Ankara ve Çankırı’yı, ertesi yıl Elbistan’ı aldı. Bizanslıların Konya baskınını bozdu. 1147’de de, II. Haçlı ordusunu Ceyhan Irmağı boyunda yenerek dağıttı. Yerine geçen oğlu II. Kılıç Arslan (1155-92), bir yıllık taht kavgasından sonra duruma egemen oldu. Kilikya’ya, Musul ve Halep atabeglerinin topraklarına başarılı seferler düzenledi. Büyük Selçuklu Devleti’nın yıkılması üzerine de 1157’de “Sultanü’l-Muazzam” (Büyük Sultan) unvanını aldı. 1159’da Eskişehir yakınlarında yapılan savaşta Bizans ordusunu yendi; 1162’de de Bizans’la bir dostluk antlaşması imzaladı. Danişmendli Melik Muhammed’ in ölümünden sonra başlayan taht kavgalarından yararlanarak 1175’te Danişmendli topraklarının büyük bölümünü ele geçirdi.

BizanslIlar Konya’nın gittikçe güçlenmesi ve Türkmen akıncılarının saldırıları karşısında antlaşmayı bozarak, Avrupa’dan gelen birliklerle güçlendirdikleri ordularıyla Anadolu’ya yürüdüler. Denizli dolaylarında yapılan Myriokephalon Savaşı’nda I. Manuel Komnenos, II. Kılıç Arslan’a yenilerek tutsak düştü. II. Kılıç Arslan, savaş tazminatı ödemek ve topraklarının bir bölümünü Selçuklulara vermek koşuluyla imparatoru serbest bıraktı. Bu zafer, Türk egemenliğinin Anadolu’da kökleştiğinin bir göstergesiydi. 1178’de Danişmendli soyuna son veren II. Kılıç Arslan, 1182’ye değin Kütahya ve Eskişehir’i, 1184’te de Denizli yöresini Konya Sultanlığının egemenliğindeki topraklara kattı. Kilikya yöresini kendine bağladı, Bizans’tan haraç almaya başladı. III. Haçlı Seferi’ne karşı önlemler aldı; ama oğullarının geleceğe yönelik taht kavgalarına girişmeleri karşısında etkisiz kaldı. II. Kılıç Arslan öldükten sonra tahta geçen oğlu I. Gıyaseddin Keyhusrev (1192-96; ikinci kez 1205-11), kardeşi II. Rükneddin Süleyman Şah (1196-1204) ile yeğeni III. Kılıç Arslanın (1204-05) kısa süren sultanlıkları dışında, genellikle duruma egemen oldu. Onun döneminde büyük bir siyasal dönüşüm gerçekleşti ve daha merkeziyetçi bir devlet yönetimi başladı.

I. Keyhusrev’in oğulları I. İzzeddin Keykavus (1211-20) ve I. Alaeddin Keykubad (1220-37) dönemleri, Anadolu Selçuklularının en parlak yıllarıydı. Karadeniz ve Akdeniz kıyılarına çıkılırken, Sinop’la Alaiye’de (Alanya) liman ve tersaneler kuruldu; filolar denize açıldı. Bizans ve Kilikya’ya karşı kazanılmış olan üstünlük bu dönemde de korundu. Kuzey Suriye toprakları Artuklular ve Eyyubilerden alındı. Moğol tehlikesine karşı askeri ittifaklar yapıldı ve sınır kaleleri sağlamlaştırıldı. Yeni kentler, zengin iç pazarlar ve ticaret merkezleri kuruldu. Ticaret yollan devletin korumasına alınarak Anadolu, uluslararası kervan ticaretine ve ulaşımına açıldı. Ünlü “sultan hanlan” bu dönemde yapıldı. Önemli sınır kalelerini ele geçiren Anadolu Selçuklulan, Mengücük soyuna son verdiler ve Harezmşah Celaleddin’e karşı 1230’da Yassıçimen Savaşı’nı kazanarak Ahlat ve Harput kalelerini aldılar. Bunların yanı sıra, Anadolu’da İslam kültürünün yaygınlaştırılması için çaba gösterildi. Özellikle Türkistanlı, AzerbaycanlI ve Iranlı sanatçılar, düşün ve bilim adamları, Konya sultanlarının korumasına girmeyi yeğlediler.

I. Alaeddin Keykubad’ın yerine geçen oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev (1237-46), yönetimde babası gibi başarılı olamadı. 1240’ta patlak veren Baba Ishak Ayaklanmasının sarsıcı etkileri ve Moğollar karşısında 1243’te Kösedağ Savaşı’nda alman yenilgi, Anadolu Selçuklu Devleti’ni dağılma ve parçalanma sürecine soktu. Moğollar ilk başta gerçek bir süzerenlik kurmakla yetindilerse de, baskıcı ve haraççı yönetimlerinin yanı sıra artan Bizans saldırılan, siyasal suikastlar, doğal afetler ve salgınlar devleti büsbütün sarstı. Anadolu Selçuklu Devleti birkaç kez ikiye ve üçe bölündü. Celaleddin Karatay’ın uzlaştırıcı tutumuyla II. Keykavus, IV. Kılıç Arslan ve II. Keykubad, 1249-54 arasında birlikte saltanat sürdüler. Anadolu Selçukluları, başansız ayaklanma denemelerinin bastırılmasıyla birlikte ve 1277’den sonra tümüyle Ilhanlı egemenliğine girdiler. Bu tarihten sonra Anadolu’nun çeşitli bölgelerine Moğol garnizonları yerleştirildi; tahta çıkan Anadolu Selçuklu sultanları görünüşte hüküm sürerken, Anadolu’yu gerçekte İlhanlIların merkezden atadıkları valiler yönetti. Anadolu Selçuklu Devleti 1318’de de tarihe karıştı. Öte yandan bu çöküş döneminde, uç bölgelerdeki Türkmen boylan da bağımsızlıklarını kazanmış ve beylikler kurmuşlardı.

Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletleri, Osmanlı Devleti’ne göre daha aşiret niteliği taşıyordu. Germenlerin Avrupa’da ortaçağın başlangıcında kurduğu krallıklar gibi, Maveraünnehir’den Ön ve Küçük Asya’ya yayılan Türklerde de, Osmanlı kuruluş döneminin sonlarına değin devlet ve memleket, hanedanının ortak paylaştınlabi- lir mülkü sayılıyordu. Anadolu Selçuklularında bu durum, şehzadeler arasında taht kavgalarına yol açıyordu. I. Keyhusrev’le birlikte daha merkeziyetçi bir devlet anlayışı ortaya çıktı. Bu sistem, OsmanlIların bazı uygulamalarını haber vermekle birlikte, henüz o kadar merkeziyetçi değildi; öte yandan, mevki ve unvanlarda, saray kültüründe İran (Fars) etkisini çok daha yoğun biçimde yansıtıyordu. Devlet, bir divan tarafından yönetilirdi. Sahib, pervane, melikü’l-umera ve çaşnigir, sultana bağlı, devletin önde gelen yöneticileriydi. Divan üyelerine maaş yerine ikta verilirdi. Eyalet örgütü ise, maliye, yönetim ve yasama olmak üzere üçe ayrılırdı. Eyaletler, subaşı denen valilerce yönetilirdi; ayrıca meliklerin (şehzade) yönettiği ikinci tür eyaletler vardı ve bunlar birer appanage niteliği taşıyordu. Sınır bölgeleri ise uç beylerince yönetilirdi. Anadolu Selçuklu toprak sisteminde hanedan üyelerine, devlet ileri gelenlerine ve sipahilere verilen toprağa ikta; devlet arazisi olup da vergi gelirleri topluma hizmet eden kurumların giderlerini karşılamak için ayrılan toprağa vakıf arazi; kullananların tam tasarruf hakkına sahip oldukları toprağa da mülk arazi denirdi. Vergi gelirlerinin bir bölümü ftekâlif-i örfiye) sultana, bir bölümü de (tekâlif-i şeriye) divana ayrılırdı. Bütün bunlar, Osmanlı toprak ve maliye sisteminin öncellerini oluşturuyordu.

İznik ve Konya’yı başkent edinen Anadolu Selçukluları, Anadolu’nun Türkleşmesi ve Müslümanlaşması, Türk-İslam sanatının gelişmesi, Doğu-Batı arasında bir köprü konumundaki bölgede ileri bir devlet örgütünün kurulması, uygarlıklar arası bir bireşimin oluşması gibi evrensel gelişmeler açı smdan çok önemli bir uğrağı ifade ediyordu 11. yüzyılda Maveraünnehir’den çıkıp aske ri aristokrasiye dayalı devletler kuran Oğuz Türklerinin ve çevrelerinde kümelenen ya da harekete geçirdikleri kitlelerin, yerleşik köylü tarımına dayalı, düzenli siyasal örgütlenmeye doğru ilerleyişi, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletleri ile giderek yükselen üç aşamada somutlandı. Konya Sultanlığı, özellikle kültür ve sanat alanında, Helenistik dönem konusunda İran’dan devraldığı olumlayıcı bir bakış açısını ve Anadolu toprağında henüz çok canlı olan Yunan-Roma-Bizans öğelerini Türk-İslam kültürü ile birleştirerek, canlı, neşeli, evrenselci ve eklektik, yer yer doğalcı izler taşıyan, geçişsel nitelikte bir bireşim yarattı.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2018 01:09
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  anadolu2.JPG
Gösterim: 2060
Boyut:  31.1 KB

Anadolu (Türkiye) Selçuklu Devleti


Oğuz Türkleri
nin Üçoklu Kınık boyuna mensup Selçuklu hükümdar ailesinden Süleyman Şah tarafından, Anadolu'da kurulmuştur. Malazgirt Zaferi'yle, Anadolu kapılarını Türklere açan Sultan Muhammed Alparslan, bu savaşa katılan kumandan ve Türkmen reislerine, Anadolu'yu Türkleştirme ve İslamlaştırma görevini verdi. Bunlardan, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunu olup, Anadolu'daki fetih harekâtından sonra Antakya'dan Anadolu'ya girdi. 1074 yılında Konya ve havalisini mahallî Rum despotlarından alarak, fetihlere devamla İznik önlerine geldi. 1075 senesinde İznik'i fethederek, emrindeki kuvvetlerin merkezi yaptı. Böylece Türkiye Selçuklu Devletinin temeli atılmış oldu.
Sponsorlu Bağlantılar

Süleyman Şah, Bizans'ın mahallî ve merkezî tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgede hakimiyetini güçlendirdi. İznik'te yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu'ya gelen Türkmenlerin birleşmesini temin edip, doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerine sebep oldu. Bölgede Türk nüfusunun artarak devletin güçlenmesiyle; Bizans'ın kötü idaresi, bitmek bilmeyen iç savaşlar ve isyanlar sebebiyle perişan olan yerli halk da, Süleyman Şah'ın idaresinde huzur ve sükûna kavuştu. Bu sayede Anadolu Selçuklu Devleti, sağlam bir temele oturdu. Hürriyet ve adalete kavuşan yerli halk, kısa zamanda seve seve Müslüman oldu. Çeşitli gayelerle bölgeye gelen Türkmenleri emrinde birleştiren Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu'da birlik ve hakimiyetini güçlendirmek, Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanmaya çalışan Ermeni gruplarına mani olmak için harekete geçti. 1082 yılında Çukurova'ya giden Süleyman Şah, Adana, Tarsus ve Misis dahil tüm bölgeyi zaptetti. 1084'te Hıristiyanlardan Antakya'yı aldı. 1086'da Suriye Selçuklu meliki Tutuş'la yaptığı savaşta yenildi ve savaş meydanında vefat etti. Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın yanına gönderildi. Devlet bir süre Süleyman Şah'ın İznik'te vekil bıraktığı Ebü'l-Kasım tarafından yönetildi.
Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 1092'de vefatından sonra, İran'dan kaçarak gelen Kılıç Arslan, İznik'te merasimle karşılanıp, Türkiye Selçuklu tahtına çıkarıldı.
I. Kılıç Arslan
, tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırdı. İznik'i mamur bir duruma getirdi. İçte otoriteyi sağladıktan sonra, hemen gazâ ve akınlara başladı. Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslıları bu bölgeden çıkardı. Batıyı emniyete aldıktan sonra doğuya yöneldi ve 1096 yılında Malatya'yı kuşattı. Fakat, bu sırada Haçlıların Batı Anadolu'ya girmesi üzerine, I. Kılıç Arslan, kuşatmayı kaldırıp hızla geri döndü.

Avrupa'daki meşhur imparator, kral, prens, derebeyi ve şövalyelerin büyük bir taassupla katıldıkları Haçlı Seferlerinin ilki 1096-1099 yılları arasında yapıldı. I. Kılıç Arslan, Haçlıları, vur-kaç taktiğiyle imha etti. Ancak, İznik elden çıktığı için, Konya'yı payitaht (başkent) yaptı. Bizans imparatoruyla antlaşma imzaladıktan sonra, doğu fetihlerine başladı. 1103 senesinde Malatya'yı ele geçirdi. Daha sonra Musul'u da topraklarına kattı. Emir Çavlı, Artukoğlu İlgazi ve Suriye meliki Rıdvan'ın kuvvetleriyle Habur Nehri kenarında yaptığı muharebede yenilerek, nehre düşüp boğuldu. Kılıç Arslan'ın büyük oğlu, Musul valisi Şehinşah, Emir Çavlı tarafından esir alınarak İsfahan'a götürüldü.

I. Kılıç Arslan'ın ölümü ve oğlunun esir düşmesi, Türkiye Selçuklularını çok sarstı. Düşmanları bunu fırsat bilerek, ülke topraklarına saldırdı. Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini işgale başladılar. Bu durum karşısında Türkler, İç Anadolu'ya doğru çekilmek zorunda kaldılar. 1110 yılında esaretten kurtulan Şehinşah, Konya'ya gelerek tahta geçti. Şehinşah'ın ve Kayseri emîri Hasan Beyin büyük gayretlerine rağmen, Bizanslıların zulmünden kaçan Batı Anadolu'daki Türklerin, Orta Anadolu yaylalarına çekilmesi durdurulamadı.

1116 yılında Danişmendliler, Sultan Şehinşah'ı tahttan indirip, Şehzade Mesud'u sultan ilan ettiler. Sultan Mesud, Danişmendli tahakkümünden kurtulmaya, Bizanslıları Anadolu'dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı. 1182 yılında, Batı seferine çıktı. Sonra doğuya seferler düzenledi. Bizanslılar, Türklerin Batı Anadolu'da ilerlemelerini durdurmak için, İmparator Manuel komutasında bir orduyla Konya üzerine yürüdüler. Bu tehlikeli durum üzerine, Sultan Mesud'un oğlu II. Kılıç Arslan, Aksaray'da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun karşısına çıktı. Bizans ordusunu, pusu ve taarruzlarla 1145 senesinde ağır bir yenilgiye uğrattı.
Bu sırada İkinci Haçlı Seferiyle Anadolu'ya giren Avrupalılar da, Türk kılıçları önünde duramadı. Selçuklu ordusu, Haçlılar karşısında büyük başarılar elde etti. Bu zaferler, istikrar ve yükselme devrini tekrar başlattı. Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hıristiyanların bir çoğu, Bizans yerine Türk idaresine bağlandı. Bir çok eser inşa ettiren Sultan Mesud, kırk yıl saltanatta kaldıktan sonra, 1115 senesinde vefat etti. Yerine oğlu II. Kılıç Arslan tahta çıktı. O da babasının yolunda giderek, büyük hamleler yaptı. Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, ekonomik ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı. Doğu seferine çıkarak, devletin hudutlarını Fırat nehrine kadar genişletti. Bizanslılar ve yardımcı kuvvetlere karşı, 1176 Miryokefalon (Düzbel/Karamukbeli) Meydan Savaşı'nı kazanarak, Anadolu'yu yurt edinen Türklerin bölgeden atılamayacağını ispatladı. Akıncılarını, Batı Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi. 1182 yılında, Uluborlu, Kütahya ve Eskişehir havalileri fethedildi. Denizli ve Antalya kuşatıldı. Danişmend arazisi ve Çukurova zaptedildi.

Kazanılan zafer ve başarılarla siyasî birlik ve sınır emniyeti sağlandı. Ekonomik ve kültürel yükselme başladı. Bir süre sonra II. Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını mazeret gösterip istirahata çekildi. Sahip olduğu toprakların idaresini onbir oğlu arasında taksim etti. Kendisi Konya'da büyük sultan olarak kaldı. Oğullarının her biri bir vilayette yönetimi ele aldı. Bu sırada Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü zaptetmesi, Üçüncü Haçlı Seferinin başlamasına sebep oldu. Anadolu'dan geçmeye çalışan kalabalık Haçlı ordusu, şehzadelerin direnişiyle karşılaştı. Yaptıkları çete harpleriyle Haçlı ordusuna büyük kayıp verdirdiler. Fakat çok kalabalık olan Haçlıların bir kısmı, Filistin'e ulaştı.

II. Kılıç Arslan, 1192 senesinde Konya'da vefat etti. Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Fakat, kardeşleri onun iktidarını kabul etmeyince, aralarında saltanat mücadelesi başladı. Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya'yı zaptetti ve saltanatını ilan etti. Birliği sağladıktan sonra Bizans'ı tekrar senelik vergiye bağladı. İç mücadelelerden yararlanarak hudut tecavüzlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı. Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum'a kadar gelince, Doğu Seferine çıktı. 1201 yılında, Saltuklu Devletine son verdi. Artuklular ve Mengücüklerden aldığı yardımla, Erzurum'dan Gürcistan üzerine sefere çıktı. Sarıkamış yakınlarında, Gürcü-Kıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu. Tekrar Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz 1204 tarihinde vefat etti. Konya'da Künbedhane'ye defnedildi. Yerine oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Fakat çok geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan'ın yerine, tekrar Türkiye Selçukluları sultanı oldu.

Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak için, Bizanslılar ve Ermenilerle mücadele etti. Dördüncü Haçlı Seferiyle (1204) İstanbul, Latin hakimiyetine girdi. Bizans hanedanı Anadolu'ya kaçıp, İznik ve Trabzon'da iki devlet kurdu. Bizanslılar, Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını kapattılar. Gıyaseddin Keyhüsrev, ticaret yolunu açmak için, 1206 yılında sefere çıktı. Bizanslıları bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açtı. Ertesi sene Akdeniz sahillerine inerek Antalya'yı fethetti. Bu sırada akıncı beyleri, Batı Anadolu'da bir çok yeri aldı. Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı. Bizans ordusu ile, 1211 senesinde Alaşehir'de yapılan muharebede Selçuklu ordusu büyük zafer kazandı. Savaş bittikten sonra, Gıyaseddin Keyhüsrev, meydanı dolaşırken bir düşman askeri tarafından şehit edildi. Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti.

İzzeddin Keykavus, saltanatının ilk yıllarında taht mücadelesini halletti. Daha çok iktisadî meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Kervansaray, cami ve medreseler inşa ettirdi. Verem hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Viranşehir'de vefat etti. Sivas'ta yaptırdığı darüşşifanın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti.

Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak geçti. Anadolu'nun emniyeti içi başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine karşı hudutlarda tedbir aldı. Bu işleri sırasında fetihlere de devam etti. Askerî ve ticarî önemi büyük olan Kolonoras kalesini muhasara altına aldı. 1221 senesinde kaleyi fethetti. Buraya, sultanın ismine nispetle Alâiye denildi. Moğol tehlikesine karşı tahkim ve askerî tedbirler yanında diplomatik yola da başvuruldu. Moğol Ögedey Kağan'a elçi gönderip barış yaptı. Alâeddin Keykubad, saltanatı zamanında Türkiye Selçuklu Devletini, Moğol istilâ ve zulmünden korudu. Alâeddin Keykubad, 1 Haziran 1237 tarihinde Kayseri'de vefat etti. Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine rağmen, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev
(1237-1246), Moğollara Kösedağ'da yenilince (Temmuz-1243), devletin yıkımı başladı. Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan devrede (1243-1308), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti. 1259'da, Kızılırmak hudut olmak üzere devletin ikiye ayrılması, 1262'de Karamanlılar'ın isyan ederek Konya üzerine yürümeleri, 1276'da Moğollara karşı Hatıroğlu İsyanı, 1277'de Mısır Memlûk Sultanı Baybars'ın, Hatıroğlu'nu desteklemek için Anadolu'ya girip Kayseri'ye kadar gelmesi, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 1277'de Konya'da yeni bir sultanı tahta çıkartma girişimiyle, Cimri hadisesi gibi çeşitli siyasî, ekonomik ve sosyal çalkantılar meydana geldi. Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü başlayınca, Moğol zorbalığının önüne geçmek için Türk beyleri ve Anadolu halkının yer yer mücadelesi görüldü. Çökmekte olan devletin yıkıntıları üzerinde çeşitli Oğuz boyları, Türkmen ve kumandanlar, beylikler kurmaya başladı. Bu beyliklerden, Bizans hududunda kurulan Osmanlı Beyliği'nin, Batı Hıristiyan âlemine açık fütuhat cephesiyle diğerlerinden farklı stratejik mevkide bulunması; o yönde sürekli genişleme imkânı bulduğu gibi, dar ve sıkışık beyliklerin reislerine yerine göre dostça, bazen de baskı yaparak, bütün Anadolu'yu kendi idaresinde toplamasını, 20. yüzyılın başlarına kadar üç kıtaya hakim olmasını sağladı.

Anadolu Selçuklu Devleti toprakları üzerinde Moğollar, Haçlı istila hareketi neticesi gibi korkunç katliam, yıkım ve dehşet saçıcı hadiselerle bölgeyi işgal ettiler. Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14. yüzyılın başında yıkıldı. Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14. yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hakimiyeti başlayıp, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaraları kapamaya çalıştı.

Türkiye Selçuklularını, Oğuzların Üç Oklar kolunun Kınık boyuna mensup Selçuklular kurup yönettiler. Devlet teşkilatı, sağlam bir esasa sahipti. Türkiye Selçukluları; Karahanlı, Büyük Selçuklu ve Abbasîlerin yanında diğer Türk ve İslam devletlerinin teşkilatlarından da büyük ölçüde faydalandılar. Bunları mükemmel bir şekilde kendi bünyelerine uydurdular. Sultanlar, devletin idaresinde hissedilen ihtiyaçlara göre teşkilatlarını genişlettiler ve zaman zaman da yenileme yoluna gittiler. Devletin, hanedan mensupları arasında bölüşülmesinin; bölünmeye ve saltanat mücadelesine sebep olduğu görüldü. II. Kılıç Arslan'dan sonra merkeziyetçilik geliştirildi.

Devlet, önceki Türk hakimiyetlerinde olduğu gibi, hanedanın ortak sorumluluğu altındaydı. Devleti idare eden hükümdarın ise, hanedan mensubu olması şarttı. İsimleri Türkçe ve İslamî idi. Ayrıca, halife ve âlimler tarafından künye ve lakaplar verilirdi. Tahta yeni çıkan sultanlar, halifeye hükümdarlıklarını tasdik ettirirler, adlarına hutbe okutur ve para bastırırlardı. Savaşlarda veya herhangi bir gezide, hakimiyet alâmeti olarak, sultanların başları üstünde, atlastan veya altın işlemeli kadifeden yapılmış bir çetr (şemsiye) tutulur, daima yanında hazır bulunan kös, sultanın kapısında günde beş kez nevbet çalardı. Vilayetlerdeki meliklerin, günde üç nevbet çaldırma hakları vardı. Sultanlar, haftanın belli günlerinde devlet erkânını ve emîrleri huzurlarına kabul eder ve onların görüşlerini alırlardı. Sultan iktaların dağıtılması, kadıların (hakim) tayini, devlete bağlı beylik ve sultanlıkların başına geçenlerin tayinlerini onaylar, hükümete karşı işlenen cürümlerle uğraşan yüksek mahkemeye de başkanlık ederdi. Devletin idaresi, birinci derecede sultana ait olmakla birlikte, bizzat kendisi mevcut kanunlara uyardı. Sultan, adalet mekanizmasının sağlıklı olması için, haftada iki gün halkın derdini dinlerdi.

Sultanlar, sarayda otururdu. Sarayda Hacibü'l-Hüccab, Üstadüddâr, Silahdar, Emîr-i Alem, Câmedâr, Taştâr veya Âbdâr, Emîr-i Çaşnigîr, Emîr-i Ahur, Emîr-i Şikâr, Emîr-i Devât, Emîr-i Mahfil, Serheng-i Nedîm, musahip görev yapardı. Bunlar, sultanın en emniyetli adamları arasından seçilir ve her birinin emrinde askerî kıtalar bulunurdu.

Ordu;


Gulamân-ı Saray, hassa ordusu, hânedâna mensup meliklerin kuvvetleri, Türkmen kuvvetleri, tâbi kuvvetler, ücretli askerler ve
donanma
dan oluşurdu. Ordunun ve idarenin esasını, mahallinde çiftçilerin ödediği vergilerle beslenen Türk iktâ askerleri teşkil ederdi. Orduda, dinî vazifeleri görmek ve gazâ ruhunu canlı tutmak maksadıyla âlim, derviş ve mutasavvıflar bulunurdu. Silah olarak, ok, yay, kılıç, kargı, çomak, gürz, mızrak, topuz, nacak, mancınık, merdiven, seyyar kule kullanılırdı. Ordudaki birlikler, çeşitli bayrak, tuğ ve alem taşırlardı.

Adlî Teşkilat:


Türkiye Selçuklularında, şer'î davalara her şehirde bulunan
kadı
lar bakardı. Konya'da oturan baş kadıya Kâdı'l-kudât denirdi. Bu kadılar, tereke (miras), hayrat işleri ve vakıfların idaresine bakarlardı. Selçuklularda örfî davalara bakan mahkemeler de bulunurdu. Bu mahkemeler, asayiş, devlet âmirlerine itaatsizlik ve siyasî suçlar gibi davalara bakarlardı. Bu örfî mahkemelerin başında, emîr-i dâd bulunurdu. Kadıların verdikleri hükme itiraz edilemezdi. Ancak yanlış verilen bir hüküm olursa, diğer kadılar tarafından altı imzalanarak, sultana arz edilirdi. Kadıların yüksek medrese tahsili görmüş, İslam ahlakıyla ahlâklanmış kimseler olması şarttı. Müftîler, Hanefî mezhebine göre fetva verirlerdi.

Eğitim, Kültür ve Edebiyat


Anadolu Selçuklu sultanları, kültür ve medeniyet hizmeti için, ilme ve âlimlere değer verdiler. Bir ilim ocağı olan medreselerde eğitim ve öğretim ücretsizdi.
Vakıf
gelirleri, onların geçimini temin ederdi. Medreselerde İslam ilimlerinden; tefsir, hadîs, hadîs usulü, kelâm, kelâm usulü, fıkıh, fıkıh usulü ve tasavvuf yanında, matematik, astronomi, tıp ve felsefe gibi bilimler de öğretilirdi. Genellikle, medresenin yanında, dârüşşifa denilen hastane, cami, kütüphane, zâviye, kervansaray, imaret de bulunurdu. Bunlar da birer ilim irfan yuvasıydı. İslam ülkelerinden bir çok âlim, Anadolu'daki ilim yuvalarına gelip ders verdiler. Başta sultan olmak üzere devlet adamlarından ve halktan iyi muamele gördüler. Türkiye Selçuklu Devletini, ilim ve irfan yuvası haline getiren değerli âlimlerin arasında; Şihabüddin-i Sühreverdî, Necmeddîn-i Râzî, Muhyiddîn-i Arabî, Ahmed Fakîh, Mevlânâ Celaleddîn-i Rumî, Hacı Bektaş-ı Velî, Sadreddîn-i Konevî, Safiyyüddîn Muhammed Urmevî, Siracüddîn Mahmud Urmevî, İzzeddîn Urmevî, Celaleddîn Habîb, Sadeddîn-i Ferganî, Fahreddin Irakî, Kadı Burhaneddin, Kutbeddîn-i Şirazî, Ahî Evran, Ebu Hamid Kirmanî, Şems-i Tebrizî, Muhammed Behaüddîn Veled, Seyyid Burhaneddin Muhakkık Tirmizî, Şeyh Hüsameddin Çelebi, Mevlanâ Muhyiddîn Kayserî, Şeyh Edebâlî, İbn-i Türkmanî, İbrahim-i Hemedanî, Cemaleddin-i Aksarayî gibi devrin en seçkin âlimleri vardı.

Anadolu'da Türkmenler, Türkçe konuşup, sözlü ve yazılı edebiyat eserleri meydana getirdiler. Dinî ve bazı edebî eserlerde Arapça ve Farsça kullanıldı. Halkın büyük çoğunluğu Türkçe konuşurdu. Daha sonraları Türkçe, edebiyat dili haline geldi. Ahmed Fakîh, Hoca Dehhanî, Hoca Mesud, Yunus Emre, Türkçe şiirler söyleyip yazdılar. Yunus Emre, şiirdeki büyük kudreti ve tasavvuf aşkıyla, Türkçe'nin en güzel, en iyi örneklerini verdi. Göçebeler arasında, Oğuznâme ve Dede Korkut destanlarıyla gâziler arasında çok rağbet bulan Danişmendnâme ve Battalnâme, bu dönemde sözlü edebiyattan yazılı edebiyata intikal etti. Mevlanâ Celaleddin-i Rumî ve oğlu Sultan Veled, insanlara doğru yolu gösteren ve nasihat veren eserlerini Farsça yanında Türkçe'yle de yazdılar.

Ticaret:


Türkiye Selçukluları, Anadolu'yu Müslüman ve gayrimüslim kavimler arasında bir köprü haline getirdiler. Dünya ticaret yollarını açıp, tedbirler aldılar. Ticarî ilişkileri zorlaştıran engelleri kaldırıp, ülkenin bir çok yerinde kervansaraylar yaptırdılar. Yolcuların, buralarda hayvanları ile birlikte üç gün ücretsiz kalma ve yemek yeme hakları vardı. Buralara gelen Müslüman ve gayrimüslim, zengin-fakir, hür-köle bütün misafirlere aynı yemeğin verilmesi ve eşit muamele yapılması esastı. Kervansaraylar ve hanlar külliye halinde olup, hepsinin cami ve kütüphanesi vardı.

Anadolu Selçuklu Sultanlarının Tahta Çıkış Tarihleri


Kutalmışoğlu Süleyman Şah / 1076
Ebü'l-Kasım'ın nâibliği / 1086
Birinci Kılıç Arslan / 1092
Fetret Devri / 1107-1110
Şehinşah (Melikşah) / 1110
Birinci Rükneddin Mesud / 1116
İkinci Kılıç Arslan / 1155
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (Birinci Hükümdarlığı) / 1192
Rükneddin Süleyman Şah / 1196
Üçüncü Kılıç Arslan / 1204
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (İkinci hük.) / 1205
Birinci İzzeddin Keykavus / 1211
Birinci Alâeddin Keykubad / 1220
İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev / 1237
İkinci İzzeddin Keykavus / 1246
Ortak İktidar / 1249-1254
Birinci Keykavus / 1254
Dördüncü Kılıç Arslan (Ülkenin bir bölümünde) / 1257
Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev / 1266
İkinci Gıyaseddin Mesud (Birinci hük.) / 1284
Saltanat Mücadelesi / 1296-1298
Üçüncü Alâeddin Keykubad / 1298
İkinci Gıyaseddin Mesud (İkinci hük.) / 1302
Beşinci Kılıç Arslan / 1310
Moğol Valisi Timurtaş'ın Türkiye Selçukluları saltanatına son vermesi / 1318


Kaynak: Genel Türk Tarihi / dallog.com

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2018 01:10
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
14 Eylül 2008       Mesaj #3
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Anadolu Selçuklu Devleti
Ad:  anadolu3.JPG
Gösterim: 1077
Boyut:  23.5 KB

Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından 1075'te kuruldu. 1071'deki Malazgirt Savaşı'ndan sonra Türkler'in yerleşmeye başladığı Anadolu toprakları, 1318'e kadar varlığını sürdüren Anadolu Selçuklu Devleti'nin egemenliğinde bir Türk yurdu haline geldi.

Süleyman Şah, babası Kutalmış'ın Alp Arslan ile giriştiği taht mücadelesinde yenilerek öldürülmesi üzerine kardeşleriyle birlikte 1064'te Diyarbakır - Urfa yöresine sürülmüştü.

Alp Arslan'ın ölümünden sonra çıkan karışıklıklardan yararlanarak Anadolu'nun içlerine girdi ve Konya'yı alarak batıya doğru ilerledi. 1075'te İznik'i ele geçirince Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdu; İznik'i de başkent yaptı.

Böylece Bizans'ın sınır komşusu olan Süleyman Şah bir süre sonra bu devletin taht kavgalarına karışmaya başladı. 1078'de Botaniates'in tahta çıkmasına yardımcı olduğu için karşılığında Batı Anadolu'yu aldı.

Anadolu Selçukluları'nın güçlenmesi Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ı tedirgin ediyordu. 1078'de ordusunu Süleyman Şah'ın üzerine gönderdiyse de Anadolu Selçukluları'nı yenmeyi başaramadı.

Anadolu'daki egemenliğini ve gücünü giderek artıran Süleyman Şah Bizans'taki taht kavgalarından yararlanarak devletinin sınırlarını genişletti. Bizans 1081'de yapılan bir antlaşmayla Maltepe'yi sınır olarak kabul etmiş, böylece Anadolu'yu Süleyman Şah'a bırakmıştı.

Bunun üzerine Abbasi halifesi de aynı tarihte Süleyman Şah'ın hükümdarlığını tanıdı. Daha sonra Güney ve Güneydoğu Anadolu'ya yönelen I. Süleyman Şah 1082'de Adana ve Tarsus kentleriyle birlikte bütün Kilikya'yı ele geçirdi; 1084'te Antakya'yı aldı.

Anadolu Selçukluları'nın yayılmasını önlemek isteyen Musul Emiri Müslim, Süleyman Şah'ın üzerine yürüdüğünde yalnızca savaşı değil yaşamını da yitirdi. Bu zaferden sonra Süleyman Şah, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın kardeşi ve Suriye meliki olan Tutuş'un topraklarındaki Halep'e yöneldi.

Ama 1086'da Tutuş'un ordusuna yenilerek yaşamını yitirdi. Oğulları Kılıç Arslan ile Kulan Arslan da tutsak düştüler.

Süleyman Şah doğu seferine çıkarken yerine Ebu'l-Kasım'ı bırakmıştı. Melikşah, Süleyman Şah'ın ölümünden sonra Anadolu Selçukluları'nı denetim altına alabilmek umuduyla Porsuk Bey komutasındaki bir orduyu İznik üzerine gönderdi. Ama Bizans ile anlaşan Ebu'l-Kasım'ın direnmesi karşısında Porsuk Bey'in kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı.

Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın ölümünden sonraki karışıklıklardan yararlanarak tutsaklıktan kurtulan Kılıç Arslan 1092'de Anadolu Selçuklu tahtına oturdu. I. Kılıç Arslan'ın ilk işi Bizanslılar'ı Marmara kıyılarından uzaklaştırmak oldu. Ardından Bizans ile anlaşarak, İzmir yöresinde giderek güçlenen Çaka Bey'i ortadan kaldırdı.

Batı sınırlarını böylece güven altına aldıktan sonra doğuya yöneldi. 1096'da Malatya'yı kuşattı, ama Haçlı ordularının İznik kapılarına dayandığını haber alınca geri döndü. Haçlılar karşısında yenilgiye uğrayan Kılıç Arslan İç Anadolu'ya çekilmek zorunda kaldı ve Konya'yı başkent yaptı.

Bu durumdan yararlanan Bizans İznik'i alınca, iki devlet arasındaki sınır Antalya-Eskişehir çizgisine doğru geriledi.

Kılıç Arslan Haçlılar karşısındaki yenilginin sarsıntılarından kurtulmaya çalışırken, Danişmend Gazi 1100'de Haçlılar'ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Bunun üzerine ertesi yıl Anadolu'ya ikinci bir Haçlı ordusu gönderildi.

Anadolu beyleriyle birleşen I. Kılıç Arslan bu kez Haçlı ordusunu bozguna uğrattı. Ama zaferden hemen sonra Türk devletleri arasındaki birlik bozuldu. Danişmendliler'in Malatya'yı, I. Kılıç Arslan'ın da Elbistan'ı alması üzerine iki devlet arasında savaş başladı.

I. Kılıç Arslan'ın Danişmendliler'i yenmesiyle Anadolu'da egemenlik kesin olarak Anadolu Selçuklularının eline geçti.
Doğu illerini ele geçirerek Büyük Selçuklu Devleti ile komşu olan I. Kılıç Arslan, bu devletin iç karışıklıklarından yararlanarak Büyük Selçuklu tahtına göz dikti. Bu amaçla 1107'de Musul'a girdi ve üzerine gönderilen Büyük Selçuklu ordusuyla Habur Suyu kıyısında karşılaştı.

Ama beklediği destek güçlerin gelmemesi ve bazı komutanlarının kendisine ihanet etmesi üzerine yenildi. Atıyla Habur Suyu'nu geçmeye çalışırken boğulan I. Kılıç Arslan'ın genç yaşta ölümüyle Anadolu'da yeni bir bunalım dönemi başladı. Sonunda üstünlük Danişmendiler'in eline geçti.

Bir süre boş kalan Anadolu Selçuklu tahtına 1110'da I. Kılıç Arslan'ın oğlu Şahin Şah oturdu. Kardeşi Mesud ile iktidar kavgasıyla geçen altı yıldan sonra tahtı Danişmendliler'in desteklediği I. Mesud'a bıraktı.

I. Mesud yitirilen toprakları geri almak için Antalya, Batı Anadolu ve Marmara çevresine sürekli akınlar düzenledi. Bir süre Danişmendliler'in gölgesinde kalan bu sultan, Fikret Adanır 1142'de Danişmendli Mehmed Bey'in ölümü üzerine çıkan taht kavgalarından yararlanarak Anadolu'da yeniden üstünlük sağladı.

1146'da Konya önlerinde Bizans ordusunu yendi ve Anadolu'ya düzenlenen II. Haçlı Seferi'nin kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bu zaferler Anadolu Selçuklu Devleti'nin gücünü artırdı.

Mesud ölmeden önce ülkesini üç oğlu arasında paylaştırmış ve tahtını II. Kılıç Arslan'a bırakmıştı. Ama onun ölümünden hemen sonra oğulları arasında taht kavgaları başladı. Bundan yararlanmak isteyen Danişmendliler, Bizanslılar, Musul Atabeyi Nureddin Mahmud Zengi ve Ermeni Derebeyi Toros birleşerek Anadolu Selçuklu Devleti'ni dört yandan kuşattılar.

Güç durumda kalan II. Kılıç Arslan bütün düşmanlarıyla aynı anda baş edemeyeceğinin farkındaydı. Danişmendliler'e yenilmiş, doğuda ve batıda toprak yitirmişti. Bunun için önce Bizans ile barışı sağlamanın yollarını aradı ve İstanbul'da üç ay kalarak bir antlaşma imzaladı. Daha sonra kardeşi Şahin Şah ile Danişmendliler'in birleşik ordularını yenilgiye uğratarak 1175'te Danişmendliler'in varlığına son verdi.
Anadolu Selçuklularının Anadolu'da birliği sağlayarak güçlenmesi Bizans'ı tedirgin etmeye başlamıştı. Öte yandan Bizans sınırlarına yığılmış olan Türkmenler bu devletin topraklarına sürekli akınlar düzenliyorlardı.

Bu akınları ve Danişmendliler'den alınan bazı kalelerin kendilerine verilmemesini bahane eden Bizans büyük bir orduyla Anadolu'ya yürüdü. II. Kılıç Arslan 1176'da Sandıklı ile Dinar'ın doğusunda Miryokefalon denen bir vadide Bizans ordusunu pusuya düşürerek bozguna uğrattı.

Barış isteyen Bizans imparatoru Eskişehir'deki askeri üslerini kaldırmayı ve yüklü bir tazminat ödemeyi kabul etti.

Malazgirt'ten sonra Miryokefalon'da ikinci kez büyük bir yenilgiye uğrayan Bizans artık Türkler'i Anadolu'dan çıkartabileceği umudunu tümüyle yitirdi. O tarihten sonra sürekli savunmaya geçerek elinde kalan son toprakları korumaya çalıştı.

Kılıç Arslan Miryokefalon Savaşı'ndan sonra doğuya yönelerek Malatya'yı aldı, ardından batıya doğru ilerledi. Ege ve Marmara kıyılarına kadar uzanarak birçok kaleyi ele geçirdi. Ama artık iyice yaşlanmıştı.

Bu yüzden 1186'da ülkesini 11 oğlu arasında paylaştırarak bu bölgelerin yönetimini oğullarına bıraktı. Kendisi sultan olarak Konya'da oturuyordu. Ne var ki, çok geçmeden oğulları arasında veliahtlık kavgaları başladı. Bu sırada Anadolu'ya giren III. Haçlı Seferi orduları da Konya'yı kısa bir süre işgal ederek Filistin'e geçti.

1192'de II. Kılıç Arslan'ın ölümünden sonra oğullarından I. Gıyaseddin Keyhüsrev tahta çıktıysa da, 1196'da yerini ağabeyi II. Süleyman Şah'a bırakmak zorunda kaldı. Ülke içinde birliği sağlayan II. Süleyman Şah Menderes havzasını ele geçirdi ve Erzurum'u alarak Saltuklular'ın varlığına son verdi. 12()4'te hastalanarak öldüğünde Anadolu Selçuklu Devleti yeniden eski gücüne ulaşmıştı.

111. Kılıç Arslan'ın çok kısa süren hükümdarlığı sırasında Anadolu topraklarına IV. Haçlı Seferi düzenlendi. Bu orduların işgal edip yağmaladıkları İstanbul'dan kaçan Bizanslı bir ailenin Karadeniz kıyısında kurduğu Trabzon Rum İmparatorluğu Karadeniz'deki ticaret yollarını kesmişti. Boşalan tahta ikinci kez çıkan I. Gıyaseddin Keyhüsrev Trabzon'a bir sefer düzenleyerek bu yolu yeniden Anadolu Selçukluları'na açtı.

Daha sonra Avrupa ve Mısır'a yönelik ticaretin önemli liman kentlerinden biri olan Antalya'yı aldı. Rusya ile Mısır arasındaki ticaretin Anadolu üzerinden yapılması devlete ve tüccarlara büyük bir gelir sağlıyordu.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki girişimleriyle Anadolu birliğini güçlendiren I. Gıyaseddin Keyhüsrev, siyasal örgütlenmede büyük bir yenilik yaparak Anadolu Selçuklularında merkezi devlet yönetimini başlattı. O tarihten sonra şehzadeler merkezi yönetime bağlı birer vali durumuna getirilerek devletin bölünmüşlüğüne son verildi.

Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümü üzerine Selçuklu devlet adamlarının kararıyla 1211'de tahta I. İzzeddin Keykavus geçti. Yeni sultanın ilk işi Anadolu'da ticareti canlandırmak için birtakım önlemler almak oldu. Bu amaçla önce Kıbrıs kralı ile bir anlaşma yaptı ve her iki ülkenin tüccarlarının birbirlerinin topraklarına serbestçe girip çıkmalarını sağladı. Ardından Sinop'u alarak Anadolu Selçukluları' na Karadeniz kıyılarında da önemli bir dış ticaret limanı kazandırdı. Daha sonra, güney ticaret yolunu engelleyen Ermeni derebeyinin üzerine yürüdü ve Ermeniler'i yenerek Suriye ticaret yolunu açtı.

Böylece Anadolu, doğu Anadolu Yayıncılık Arşivi batı ve kuzey-güney yönündeki bütün ticaret kervanlarının geçtiği canlı bir ticaret yolu oldu.

Bu ticaretin önemini çok iyi bilen Keykavus bütün savaşlarını buna göre düzenliyor, Anadolu'nun kervanlar için güvenli bir yer olmasına özen gösteriyordu.

1220'de Keykavus'un ölümü üzerine tahta çıkan I. Alaeddin Keykubad hükümdarlığının ilk yıllarında doğuda beliren Moğol tehlikesine karşı önlemler aldı. Anadolu kentlerinin kale ve surlarını onarttı; yaklaşan bu tehlikeye karşı Eyyubiler ile anlaştı.

Daha sonra ticari ve askeri önemi büyük olan Kalonoros'u (bugünkü Alanya'yı) Rumlar'ın elinden alarak buraya bir kale yaptırdı. Kendi adından ötürü Alaiye olarak anılan ve önemli bir liman olan bu kentte bir tersane kurdurdu.

Böylece Anadolu Selçuklu Devleti Karadeniz' den sonra Akdeniz'de de gemilerin yapıldığı bir üsse kavuşmuştu. Karada Ermeniler'in, denizde Avrupalı korsanların tüccarlara saldırarak soyması üzerine güneye yönelen Alaeddin Keykubad İçel'den Antalya'ya kadar bütün kaleleri aldı ve buralara Türkmenler'i yerleştirdi.

Doğuda ise yaklaşan Moğol tehlikesine karşı 1226'da Eyyubiler ile barış yaptı; aynı amaçla Mengücükler'in topraklarını sınırlarına kattı.

Moğollar'ın Karadeniz'in kuzey kıyılarına yaptığı akınlar Karadeniz ticaret yolunun güvenliğini sarsmıştı. Ticarete çok önem veren Anadolu Selçuklu Devleti Kırım'a bir donanma göndererek Sudak'ı aldı ve bölgede yeniden güvenliği sağladı.

Alaeddin Keykubad Moğol istilasını önlemek için Eyyubiler ve Harezmşahlar ile birleşmeyi tasarlıyordu. Ama Harezmşahlar Ahlat'ı kuşatınca 1230'da bu devlete savaş açarak ordularını bozguna uğrattı.

Moğollar'ı Anadolu'ya girmeden önce durdurabilmek için Abbasiler ve Eyyubiler ile anlaşma yapmak üzereyken öldürüldü.

Alaeddin Keykubad'ın yerine oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev geçtiyse de, devletin yönetimi vezir Sadeddin Köpek'in elindeydi. Kötü yönetimden dolayı ülke karışıklıklar içinde çalkalanmaya başlamıştı. Horasan'dan gelerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yığılan Türkmenler Baba İshak'ın önderliğinde ayaklandılar.

Bu sırada sınıra dayanan Moğollar, Selçukluların gücünden çekindikleri için saldıramıyorlardı. Bu ayaklanmanın güçlükle bastırılması Moğollar'ı yüreklendirdi ve 1243'te Kösedağ'a kadar ilerleyen Moğol ordusu II. Keyhüsrev'in komutasındaki Selçuklu ordusuyla karşılaştı. Kötü yönetilen Selçuklu ordusunun Kösedağ'da yenilmesi Anadolu Selçukluları' nın sonunu hazırladı.

Bu yenilgiden sonra Anadolu beylikleri ve Trabzon Rum İmparatorluğu Selçuklular ile bağlarını kopardılar. Devlet üzerinde Moğol baskısının yoğunlaştığı bu dönemde başa kukla sultanların geçmesi ve taht kavgaları ülkenin içinde bulunduğu karışıklığı artırdı. 1262-77 yılları arasında vezirlik yapan Süleyman Pervane, usta bir siyaset uygulayarak Moğollar'ın Anadolu'yu yağmalamasını engelledi.

Moğol baskısına son vermek isteyen bazı Anadolu beyleri Memlûk Sultanı Baybars'ı Anadolu'ya çağırdılar. Baybars 1277'de Moğollar'ı yendi, ama Süleyman

Van Gölü kıyısındaki Ahlat, mezar anıtları açısından Anadolu'nun en zengin yörelerinden biridir. Fotoğrafta 13. yüzyıl sonlarından kalma Çifte Kümbetler'den biri görülüyor.

Pervane'nin desteğini kazanamadığı için Anadolu'dan ayrılmak zorunda kaldı. Moğollar Selçuklu sultanlarını tümüyle etkileri altına almışlar ve gönderdikleri valilerle Anadoluyu yönetmeye başlamışlardı.

Bu arada Anadolu'da yığılan Türkmenler her yanda beylikler kuruyorlardı. Anadolu'ya gönderilen Moğol Valisi Timurtaş'ın 1318'de V. Kılıç Arslan'ı tahttan indirmesiyle Anadolu Selçuklu Devleti tarihten silindi.

Devlet Yapısı ve Ordu


Anadolu Selçukluları Türk devlet geleneğini sürdürmekle birlikte Anadolu'nun toplumsal, ekonomik ve doğal yapısına uygun yenilikler getirdiler. Anadolu'ya iki yüzyıl egemen olan bu devlet, daha sonra kurulacak olan Osmanlı uygarlığının da temellerini atmıştır.

Osmanlılar devlet yönetiminde, askeri örgütlenmede, toprak düzeninde ve sanatta Anadolu Selçuklulan'nı örnek aldılar.

Öbür Türk devletlerinde olduğu gibi Anadolu Selçuklularında da devlet hanedanın ortak malıydı.

Bu anlayış taht kavgalarına ve şehzadelerin ayaklanmalarına yol açıyordu. Sultan olarak anılan Anadolu Selçuklu hükümdarları devletin ve ordunun başıydı. Devlet işleri Divan-ı Âli (Büyük Divan) adı verilen ve vezirin başkanlığında toplanan bir kurulda görüşülürdü.

Vezirden sonraki en yüksek devlet görevlisi, yokluğunda sultanın yerine bakan Niyabet-i saltanat makamıydı.

Ayrıca maliye işlerinden sorumlu olan bir müstevfi, divanın yaptığı atamalara ve dirliklerin (iktalann) dağıtım işlerine bakan bir pervane, yazışmaları yürüten bir tuğracı, hukuk işlerine bakan bir emir-i dâd ve askerlik işleriyle ilgili bir beylerbeyi bulunurdu.

Ülkenin yönetimini başkentteki büyük divan yürütür, eyaletlerde ise subaşı denen valiler kentin düzenini sağlar ve bölgedeki askerlere komutanlık ederlerdi. Subaşılarca yönetilen eyaletlerden başka meliklerim yönettiği eyaletler de vardı.

Selçuklu ailesinden olan melikler doğrudan sultana bağlıydılar ve başkenttekine benzer bir divan kurarlardı. Anadolu Selçukluları Bizans sınırlarına Türkmen boylarını yerleştirerek yarı bağımsız uçbeylikleri oluşturmuşlardı.
Anadolu Selçuklulan'nda tümüyle devletin malı olan topraklar dirlik, vakıf ve mülk olarak üçe ayrılırdı.

ANADOLU SELÇUKLU HÜKÜMDARLARI

  • Süleyman Şah: 1075-
  • Kıhç Arslan: 1092-
  • Şahin Şah: 1110-
  • Mesud: 1116-
  • Kılıç Arslan: 1155-
  • Gıyaseddin Keyhüsrev: 1192-
  • Süleyman Şah (Rükneddin): 1196-
  • Kılıç Arslan: 1204-
  • Gıyaseddin Keyhüsrev; ikinci kez: 1205-
  • İzzeddin Keykavus: 1211-
  • Alaeddin Keykubad: 1220-
  • Gıyaseddin Keyhüsrev: 1237-
  • İzzeddin Keykavus (1249-54 arası
  • II.Alaeddin Keykubad ile birlikte): 1246-
  • Kılıç Arslan: 1262-
  • Gıyaseddin Keyhüsrev: 1266-
  • Mesud (Gıyaseddin): 1284-
  • 1296-1298 Anadolu Selçuklu tahtı boş kaldı.
  • V. Alaeddin Keykubad: 1298-
  • Mesud (Gıyaseddin); ikinci kez: 1302-
  • Kılıç Arslan: 1310-
Selçuklular'da devlet düzeni hiçbir zaman din temeline dayandırılmamıştır. Yargılama, merkezdeki Emir-i dâd'a bağlı olan kadılarca yürütülürdü. Askerler arasındaki davalara ise Kadı-i leşker bakardı.

Toplumsal ve Ekonomik Yaşam


Anadolu Selçukluları döneminde Anadolu'da Müslüman Türkler, Hıristiyan Rum ve Ermeniler ile Süryaniler yaşıyordu. Özellikle Malazgirt Savaşı'ndan sonra dalgalar halinde gelen Türkler çoğunluktaydı.

Bunlar yeni alınan bölgelere ve kentlere yerleştiriliyordu. Selçuklular döneminde toplumsal yardımlaşmayı sağlayan birçok kurum oluşturuldu. Ülkenin hemen her yerinde yoksul halka, öğrencilere ve yolculara parasız yemek veren imarethaneler bulunurdu.

Başta Konya, Sivas, Tokat ve Amasya olmak üzere birçok kentte medreseler kurulmuştu. Divriği, Sivas, Tokat, Amasya, Kayseri, Konya ve Kastamonu'da darüşşifa denen hastaneler vardı.

Kent ve kasabaları birbirine bağlayan yollar üzerinde han ve kervansaray gibi konaklama yerlerinin kurulması ulaşım ve ticaretin gelişmesinde önemli bir etkendi. Bu toplumsal kurumların giderleri vakıflarca karşılanırdı.

Vakıf o kadar yaygın bir kurumdu ki kış günlerinde aç kalan kuşlar için bile bir vakıf kurulmuştu.
Selçuklular'ın Anadolu'da birlik ve güvenliği sağlamalarından sonra uluslararası ticaret yolları bu topraklardan geçmeye başladı. Ticaretin önemini bilen sultanlar siyasetlerini bile buna göre biçimlendiriyorlardı.

Karadeniz ve Akdeniz'deki limanlar önemli birer dış ticaret merkezi durumuna gelmişti. Karada haydutların, denizde korsanların saldırısına uğrayarak malları yağmalanan tüccarların zararlarını karşılamak için devlet bir tür sigorta oluşturmuştu. Kervanların yanına koruma kuvvetleri verilirdi.

Ticaret ve kervan yollarının konaklama yerlerindeki kervansaraylar da tüccar ve yolcuların bütün gereksinimlerini ve güvenliklerini sağlayacak biçimde yapılmıştı. Burada konaklayanlar üç gün para ödemeden geceleyebiliyor, yedirilip içiriliyordu.

Anadolu Selçuklularında özellikle dokumacılık çok gelişmişti. Ayrıca Anadolu'nun çeşitli bölgelerindeki demir, bakır, gümüş gibi madenler işletiliyordu.

Selçuklu Sanatı


Anadolu Selçukluları döneminde tasavvufta büyük gelişmeler oldu (bak. TASAVVUF). Büyük bilgin Necmeddin İshak, Muhiddin Arabi, Sadreddin Konevi, özellikle de Mevlana Celaleddin Rumi ve Yunus Emre tasavvufun temellerini attılar.

Anadolu'da büyük bir bayındırlık hareketine girişen Anadolu Selçuklu Devleti ülkenin her köşesini cami, han, kervansaray, imaret, köprü, çeşme ve medreselerle donattı. Bu dönemde 1.000'den fazla cami ve medrese yapıldı. Bayındırlık ve yapı işleri Emir-i mimar başkanlığında yürütülürdü.

Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camisi (1296) ahşap camilerin en güzel örneklerindendir. Ağaç direkler üzerine kurulan bu tip camilerin içi çini mozaik ve ağaç oyma işleriyle süslüdür.

Selçuklu döneminin dini mimarisinde cami ve medreselerin yanı sıra türbelerin de önemli bir yeri vardır. Bu yapıların dört duvarlı ve üzeri kubbeyle örtülü olanlarına "türbe", silindir ya da çokgen gövdesi koni biçiminde bir çatıyla örtülü olanlarına "kümbet" denir.

"Sultan Han" ya da yalnızca "Han" adıyla anılan kervansaraylar ise bu anıtı yaptıran sultanın gücünün ve büyüklüğünün göstergesi gibidir. Dinsel yapıların genellikle küçük boyutlarda, ama göz kamaştıracak kadar zengin bezemelerle süslenmiş olmasına karşılık kervansaraylar çok büyük boyutlu, gösterişli yapılardı.

Anadolu ve Rumeli Hisarları


Anadolu Selçuklularından günümüze kalan en güzel yapılar arasında Ankara'daki Aslanhane Camisi, Afyonkarahisar'daki Ulucami, Konya ve Niğde'deki Alaeddin camileri, Kayseri'deki Huand Hatun Camisi ve külliyesi, Erzurum'daki Çifte Minareli Medrese, Sivas'taki Gök Medrese, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese, Kırşehir'deki Melik Gazi Kümbeti, Tercan'daki Mama Hatun Türbesi, Ahlat'taki Ulu Kümbet ile Çifte Kümbetler, Aksaray-Konya ve Kayseri-Sivas yollan üzerindeki Sultan Han'lar, Nevşehir yakınlarındaki Ağzı Kara Han ve Avanos yakınlarındaki Sarıhan sayılabilir.
Anadolu Rumeli Hisarları İstanbul Boğazı'nın iki yakasında, iki aynı padişahın aynı amaçla, Bizans'ın deniz ulaşımını denetlemek için yaptırdığı kalelerdir. Anadolu Hisarı bir zamanlar Güzelce Hisar ve Yenice Hisar, Rumeli Hisarı ise Akça Hisar, Boğazkesen ve Yenice Kale adlarıyla da anılmıştır.

Anadolu Hisarı


İstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında, Göksu Deresi'nin denize döküldüğü yerde yükselen Anadolu Hisarı'nı 1395'te Yıldırım Bayezid yaptırdı. Ankara Savaşı'ndan sonra Yıldırım Bayezid'in oğlu Süleyman Çelebi burada saklanmış, 1444'te Varna Savaşı için sefere çıkan ordu buradan karşıya geçmişti.

İstanbul'un fethinden önce bir süre askeri üs olarak kullanılan hisar o tarihe kadar eski biçimini korudu. Yalnız Fatih Sultan Mehmed Rumeli Hisarı'nı yaptırırken bu kaleye de dış surlar ekletip toplar yerleştirerek hisarı güçlendirdi.

Böylece İstanbul kuşatmasında her iki hisar Boğaz'ın denetim altında tutulmasında önemli rol oynadı. İstanbul'un alınmasından ve Karadeniz kıyılarının Türkler'in eline geçmesinden sonra eski askeri önemini yitiren bu hisarın çevresi Fatih Sultan Mehmed döneminde bir yerleşim bölgesi oldu.

Kalesi ve surları kayalık bir tepe üzerine kurulmuş olan Anadolu Hisarı iç kale, iç ve dış kale surları ile üç kuleden oluşur. İç kale dikdörtgen biçiminde ve dört katlı bir kuledir. İlk yapıldığında birinci katta kapı yoktu.

Kuleye iç kale surlarına uzanan bir asma köprüden giriliyor, üst katlara ahşap merdivenlerle çıkılıyordu. İç kale surları asıl kalenin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerini birleştirir. Üç metre kalınlığındaki bu surların üzerinde korkuluklarla korunan bir yol vardır.

İç surlarla birleşen dış kale surlarının üzerinde birçok kemer ve surları korumak için yapılmış üç kule bulunur. Doğu-batı yönünde 65 metre, kuzey-güney yönünde 80 metre boyunca uzanan bu surlar 2,5 metre kahnlığındadır ve topların yerleştirildiği deliklerle donatılmıştır.
Küçük ama sağlam bir kale olan Anadolu Hisarı'nın asıl kalesinde ve iç surlarında araları harçla doldurulmuş blok taşlar kullanılmıştır.

Yer yer tuğla örmelere rastlanır. Dış surlar ise büyük taş dizileri arasına küçük taşlar koyarak örülmüştür. Tuğla örmelere yalnızca top deliklerinin üstünü örten kemerlerde rastlanır.
Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2018 01:10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Kasım 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ
(1077-1308)

KURULUŞ DEVRİ

Anadolu (Türkiye) Selçukluları 1075–1308 tarihleri arasında Anadolu'da hüküm süren Müslüman bir Türk devletidir. Devletin kurucusu olarak kabul edilen Süleyman Şah, Selçuk’un büyük oğlu Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış’ın oğludur.

Süleyman Şah babası Kutalmış ile taptığı taht mücadelesini kaybetmesi üzerine Anadolu’ya geldi. Bu sırada Doğu ve İç Anadolu’da ilk Türk beylikleri kurulmuştu.Süleyman Şah ve kardeşi Mansur,bir süre Suriye ve Güneydoğu Anadolu’da fetih hareketlerinde bulunurlarken Selçuklu komutanlarından Artuk bey ise Marmara kıyılarına ulaşmıştı.Artuk Bey Anadolu’dan ayrılınca Süleyman Şah onun yerine bu bölgeye geldi.Süleyman Şah ve kardeşi Mansur fetih hareketlerini Bizans topraklarında yapmayı tercih ettiler.

Süleyman Şah ve kardeşi kısa zamanda güçlü bir ordu oluşturarak Konya ve çevresini Bizans’tan alırken kardeşi Mansur da Afyon,Kütahya gibi Batı Anadolu şehirlerini ele geçirdi.Süleyman Şah Batı Anadolu’ya doğru ilerleyişini sürdürdü.Daha sonra kuzeye yöneldi.İznik’i ele geçirerek burasını başkent yaptı.

Süleyman Şah 1075’te İznik’i aldı ve kendisine merkez yaptı.

Süleyman Şah ile kardeşi Mansur Anadolu’nun hâkimiyeti konusunda anlaşmazlığa düşünce B.Selçuklu Sultanı Melikşah olayı çözümlemesi için Porsuk Beyi Anadolu’ya gönderdi. Porsuk bey hile ile Mansur’u öldürttü.
1077’de Melikşah’ın hükümdarlık fermanı ile devleti kurdu.
Sultan Melikşah’ın ölümü ile bağımsız hareket etmeye başladılar.
Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in ölümü ile tam bağımsız hale geldiler(1157).

SÜLEYMAN ŞAH DÖNEMİ(1077–1086)

Önemli Olaylar
1. Bizans’ın taht kavgalarına karışarak iktidar değişikliklerine (İmparator Mihael’e karşı Nikefor Botanies’i destekledi) neden oldular.
2. Bu durumdan yararlanarak Kocaeli Yarımadası, Güney Marmara kıyıları, Üsküdar ve Kadıköy’ü ele geçirdiler.
3. Boğazın Anadolu yakasını denetim altına alarak gümrük idaresi kurdular ve boğazdan geçen gemilerden vergi aldılar.
4. Bizans İmp. 1081’de Aleksis Commenos ile Dragos Çayı sınır kabul edilerek anlaşma yapıldı.
5. Batı sınırını güvence altına alan Süleyman Şah,Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yöneldi.Bizans’ın eline olan Çukurova,Adana,Tarsus (1083) ve Hıristiyanlığın önemli kalelerinden biri olan Antakya’yı aldı (1084) Bu şehrin alınması İslam dünyasında sevinç ile karşılandı.Ancak Süleyman Şah’ın gittikçe genişlemesi B.Selçuklu ve Suriye Selçukluları ile rekabet içine soktu..
6. Halep kuşatması Suriye Selçukluları ile arasının açılmasına ve Tutuş ile yaptığı savaşı kaybedip ölmesine neden olmuştur (Haziran 1086)

NOT: Mezarı Suriye’de (Caber Kalesi)Türk askerleri tarafından beklenmektedir.
Açıklama: İlk Osmanlı kaynaklarında Ertuğrul Gazi'nin babası olarak gösterilen Süleyman Şah Osmanlı hanedanının atası sayılmış ve Urfa taraflarında bulunduğu sırada Fırat nehrini geçerken boğularak ölmüş ve cesedi Caber kalesine defnedilmiştir. Lozan Antlaşmasına göre Türk askerleri tarafından beklenmektedir.

Süleyman Şah yaptığı seferlerle ;
1) Boğazlardan Suriye’ye kadar olan yerlerde kuvvetli bir devlet kurdu
2) Anadolu’ya göç etmiş olan Türkmenleri birleştirdi.
3) Oğuzların kitleler halinde Anadolu’ya gelmelerine imkân sağladı.
4) Ermeni ve Süryanileri Bizans’ın dini baskılarından kurtardı.

FETRET DEVRİ- EBU’L- KASIM (1086–1092)
Bu savaştan itibaren Süleyman Şah’ın oğullarını (Kılıç Arslan ve Kulan Arslan) Suriye’ye gelen Melikşah’ın Isfahan götürmesi ile Anadolu Selçuklu Devleti Fetret Devri(1086–1092) yaşadı.

NOT: B. Selçuklu Sultanı Melikşah, kendisinden ayrı olarak Anadolu'da ayrı bir devlet kurulmasına karşı oldu­ğundan, Süleyman Beyin oğullarını esir etti.

Fetret Devrinde devleti Süleyman Şah’ın Doğu Seferine çıkarken yerine bırakmış olduğu EBU’L-KASIM ülkeyi yönetti.
1. Bizans ile B.Selçuklu aleyhine bir anlaşma yapıldığını öğrenmesi üzerin Melikşah Anadolu’ya Porsuk Beyi gönderdi. Ancak Ebul Kasım Porsuk Beyi yendi.
2. Bunun üzerine Melikşah Bozan Beyi gönderdi. Bozan Bey Ebul Kasım’ı öldürttü.
3. Ancak Ebul Kasım’ın yerine geçen EBUL GAZİ İznik’te yönetimi devam ettirdi. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölümü üzerine Porsuk Bey geri döndü.

I.KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ(1092–1107)
Melikşah’ın ölümünden sonra serbest kalan I.Kılıç Arslan İsfahan’dan İznik’e gelerek Ebul Gazi’den babasının tahtını alarak hükümdar oldu. Türkiye Selçuklularının başına geçti(1092).

Önemli Olayları:
  • Devleti düzene soktuktan sonra Bizans üzerine baskı kurdu.
  • İlk Türk denizcisi Çaka Bey ile ittifak yaparak Bizans’ı sıkıştırmak için karadan ve denizden seferler başlatıldı.
  • Bizans, bu tehlikeden kurtulmak için entrikalar çe­virdi. Çaka Beyin Selçuklu hükümdarı olmaya çalıştığını iddia etti. Bu dönemde Çaka Bey Balkanlardaki Peçenek Türkleriyle ittifak kurmuştu. I. Kılıçarslan entrikalara ko­narak Çaka Beyi öldürttü. Çaka Bey Devleti yıkıldı.
  • I.Kılıç Arslan Bizans ile antlaşma yaparak batı sınırını güvence altına aldı.Bundan sonra Doğu seferine çıkarak Malatya’yı kuşattı.Ancak I.Haçlı Seferinin başlamasından dolayı doğu seferinden(Malatya kuşatmasını) vazgeçti ve kaldırdı.
  • I.Kılıç Arslan haçlılarla (I.Haçlı Seferi) başarılı savaşlar yapmasına rağmen ardı arkası kesilmeyen kuvvetler karşısında İznik ve Batı Anadolu’yu Bizans’a terk ederek merkezini Konya’ya taşımak zorunda kaldı. Daha sonra Haçlılara karşı Eskişehir yakınlarında Dorileon savaşı oldu. (1097) Haçlıların fazla sayıda olması nedeniyle Selçuklular geri çekildi.
1.Haçlı Seferi sonunda:
a) Başkent İznik’ten Konya’ya taşındı.
b) İznik ve Batı Anadolu Bizans’ın eline geçti.
c) Haçlılar çok büyük kayıplar vermelerine rağmen Urfa, Antakya ve Kudüs’ü ele geçirerek amaçlarına ulaşmışlardır.

Danişment Gazi’nin ölümünden faydalanan I.Kılıç Arslan Ankara, Kastamonu ve Çankırı’yı ele geçirdi. Bir süre sonra da Malatya’yı geri aldı. Bu beylik denetim altına alındı (1106).
Doğu Anadolu’daki devlet ve beylikler Türkiye Selçuklularına bağlandı.
Büyük Selçukluların elindeki Musul’u almak için Suriye üzerine sefere çıktı. Musul’u ele geçirdi. B.Selçuklulara ait olan Musul’un alınması üzerine B.Selçuklu Sultanı Mehmet Tapar, Emir Çavlı komutasındaki bir orduyu I.Kılıç Arslan üzerine gönderdi. Emir Çavlı ve Afşin komutasındaki Büyük Selçuklu ordusu ile yapılan savaşta yenildi, Habur ırmağında boğularak öldü. (1107) (babası gibi).

Güçlü bir hükümdar olan I.Kılıç Arslan babasının ölümü ve Haçlı seferleriyle doğan sarsıntıları ortadan kaldırmaya ve Anadolu’da siyasi birliği sağlamaya çalıştı. I.Kılıç Arslan döneminde Anadolu’da siyasi üstünlük Türkiye Selçuklularına geçti.

I.Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra Çavlı, Kılıç Arslan’ın oğlu Şehin şah (Melik Şah) ve ailesini Isfahan’daki Mehmet Tapar’a götürdü. Türkiye Selçuklu tahtı 2.kez boş kaldı.

ŞEHİNŞAH (1110–1116)
Mehmet Tapar Şehin Şah’u serbest bıraktı. Bunun üzerine Şehin Şah Konya’da tahta çıktı. Şehin Şah I.Haçlı seferi sonunda Bizans’ın aldığı toprakları geri almaya çalıştı. Kardeşi I.Mesut ile arasında taht kavgaları başladı ve devlet zayıfladı. Bu durumdan faydalanmak isteyen Bizans, taarruza geçerek Türkleri Batı Anadolu ile güney ve kuzey sahillerinden uzaklaştırdı. Türkler İç Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldılar.

NOT: I.Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra Anadolu’daki siyasi üstünlük bir süre Danişmentlilerin eline geçti.

I..MESUT (1116-1155)
Şehinşah’ın kardeşi Mesut, Danişmentlilerin de desteğini alarak tahtı ele geçirdi (1116).Danişmentlilerin desteğinde hükümdar olan I.Mesut kayınpederi Emir Gazi’nin ölümüne kadar bu devletin himayesinde kaldı.

Önemli Olaylar:
Danişmentoğulları ile işbirliği yapıldı ve Haçlılarla uğraşan Bizans ile mücadele edilerek sınırlar genişletildi.
Danişmentlilerin Anadolu’daki siyasi üstünlüğüne son verildi. Sivas ve Malatya’yı Danişmentlilerden aldı.
Doğu siyaseti devam ettirildi. Bizans’ın Konya üzerine yaptığı sefer durduruldu.
2.Haçlı Seferine başarı ile karşı konuldu. Sultan Mesut,Bizans ve Haçlıları yenerek Anadolu’nun güvenli bir Türk yurdu olmasında önemli rol onadı.
Toroslardaki Ermeniler itaat altına alındı.

NOT: Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk parası(bakır) bastırıldı.
NOT: Anadolu Selçuklularının Anadolu’da ilk kurumsallaşma ve bayındırlık hareketleri başladı.

II. KILIÇ ARSLAN(1155–1192)
Önemli Faaliyetler:
Ülkede Birliği Sağlaması: Tahta geçen II. Kılıç Arslan’a karşı şehzadeler mücadeleye başladılar. Bu durumdan faydalanmak isteyen Bizans İmparatorluğu ve Musul Atabeyliği ittifak yaparak saldırıya geçtiler. Arkasından Kilikya Ermenileri Selçuklu topraklarına saldırdılar.Bu gelişmeler üzerine 2.Kılıç Arslan,Türkmenlerin Bizans topraklarına saldırmayacaklarını garanti etti ve iki devlet arasında dostluk antlaşması yapıldı.Böylece Bizans ile Musul Atabeyliği ve Danişmentliler arasında yapılan ittifak bozuldu. II. Kılıç Arslan Ermenileri mağlup etti, Mengücek Devleti’ni kendine bağladı. Bu sırada Musul Atabeyliği’nin başındaki Nurettin Zengi öldü ve bu atabeylik de saf dışı kaldı. Bu olumlu gelişmelerin yanında Türkmenler Bizans topraklarına saldırarak iki devlet arasında savaşa zemin hazırladılar.

Miryokefalon Savaşı(1176):
Nedenleri:
1) II.Kılıç Arslan’ın sınırlarını doğuda Fırat nehrine,batıda Sakarya’ya kadar genişletmesi Bizans’ı rahatsız ediyordu.Bu durum Balkanlardaki durumunu genişleten Bizans’ı harekete geçirdi.
2) II.Kılıç Arslan’ın Anadolu’da birliği sağlaması ve güçlenmesi
3) Türkmenlerin Bizans topraklarına sürekli saldırması.
4) Bizans’ın Türkiye Selçuklularından Danişmentlilere ait bazı kale ve şehirleri istemesi.
5) Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan çıkararak Anadolu’ya tamamen hakim olmak istemesi.

Savaş:Bizans;Frank,Macar,Sırp ve Peçeneklerden oluşan ücretli askerleriyle Denizli’den Konya üzerine yürüyüşe geçti.Denizli yakınlarındaki Miryokefalon (Kumdanlı) vadisinde yapılan savaşta 2.Kılıç Arslan Bizans İmparatoru Manuel Komnen’i yendi(1176).

Sonuçları:
1) Türklerin Anadolu’dan atılamayacağı ve Anadolu’nun kesin bir Türk yurdu olduğu anlaşılmıştır.
2) Bizans'ın Türkler'i Anadolu'dan atma po­litikası sona erdi. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi ke­sin­leşti.
3) Bizans’ın son saldırısıdır, Türklerin son savunmasıdır (Bu savaştan sonra Türkler taarruza,Bizans ise savunmaya geçti.)
4) Türk-İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı sona ermiştir.
5) Haçlı seferleri ile Bizans’ın eline geçen Anadolu’daki siyasi üstünlük tekrar Selçukluların eline geçti.
6) Bizanslılar ve Batılılar, Anadolu’ya “TÜRKİYE” demeye başladılar.
7) Taraflar arasında anlaşma yapıldı ve imparator savaş tazminatı ödedi.
8) İmparatorun çağrısı ile III. Haçlı Seferi yapılmıştır.
9) Malazgirt savaşıyla Anadolu’nun kapıları açılırken, Mirykefalon savaşı ile burasının Türk yurdu olduğu ispatlandı.

NOT: Malazgirt vatan kazandıran,Miryokefalon ise vatan kurtaran savaştır.

Dönemin Diğer Gelişmeleri:
Danişmentlilerden Malatya alınarak bu devlete son verildi.
Anadolu’da büyük ölçüde siyasi birlik sağlandı.
Eyyubi Devleti ile antlaşma sağlandı.
Çukurova Ermenilerinden bazı yerler alındı ve sınırlar Silifke’ye kadar genişletildi.
Uluborlu, Eskişehir ve Kütahya Bizans’tan alınarak sınırlar Denizli’ye kadar genişletildi.
İhtiyarlığını ileri süren II.Kılıç Arslan Türk hakimiyet anlayışına göre ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırdı.Bu gelişme sonunda Anadolu’da siyasal bütünlük bozuldu.Taht kavgaları başladı ve devlet zayıfladı.
Uyarı: II. Kılıçarslan; eski Türk Töresine göre ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır anlayışına danayanarak oğulları arasında böldü.

Bu sırada 3.Haçlı Seferi başlamıştı. Anadolu’ya geçen Alman orduları ile mücadele göze alınamayıp anlaşma yapılmışsa da, Haçlılar sözlerinde durmayıp Konya’yı yağmalamışlardır.
Bu durumdan rahatsızlanan II. Kılıç Arslan 1192’de öldü.

NOT: Anadolu Selçuklu Devleti’nde İlk altın ve gümüş parayı II. Kılıç Arslan bastırmıştır.

I.GIYASEDDİN KEYHÜSREV(1.Saltanatı:1192–1196)
1. Kardeşleri onun sultanlığını tanımadılar.
2. Mücadele sonunda Rükneddin Süleyman Şah Anadolu Selçuklu sultanı oldu.

RÜKNEDDİN SÜLEYMAN ŞAH (1196–1204)
Dönemin Önemli Faaliyetleri:
Kısa sürede merkezi otoriteyi güçlendirerek Bizans’ı vergiye bağladı.
Çukurova Ermenilerini Torosları güneyine çekilmeye zorladı.
Erzurum ‘u alarak Saltukoğulları’na son verdi.
Gürcistan Seferi sırasında vefat etti.

YÜKSELME DÖNEMİ
I.GIYASEDDİN KEYHÜSREV(2.Saltanatı:1205–1211)
Süleyman Şah’ın ölümü üzerine ikinci kez, Selçuklu tahtına geçti.
Askeri hareketlerini askeri ve ekonomik amaçlara yönelik olarak düzenledi.

Dönemin Önemli Olayları:
Trabzon Rum İmparatorluğu mağlup edilerek kapanmış olan Karadeniz ticaret yolu açıldı. Samsun alındı.
Milletler arası ticareti teşvik ve himaye amacıyla Venediklilerle ilk ticaret antlaşması yapıldı.
Antalya fethedildi. İlk donanma kuruldu ve ilk defa denizcilik alanında faaliyetler başladı. Böylece Akdeniz ticaretinden ya­rarlanılmaya başlandı.
Ermenilerin ve Eyyubilerin saldırılarını önledi.
Vergisini ödemeyen İznik İmparatorluğu’na savaş açtı. Alaşehir yakınlarında yapılan savaşı Türkiye Selçukluları kazandı. Ancak I. Gıyaseddin Keyhüsrev bu savaşta şehit edildi.

1. İZZETTİN KEYKAVUS (1211–1120)
Açıklama: Devlet adamlarının aldığı kararla tahta çıkan I. İ.Keykavus’a kardeşi Alaaddin Keykubat isyan etti. Ancak bu isyan bastırıldı. Ayaklanmaları bastıran İ.Keykavus, fetih politikasına devam ederek Türkiye Selçuklularını ekonomik çıkarları için bir takım girişimlerde bulundu.

Önemli Olaylar:
Trabzon Rum Krallığı’ndan Sinop fethedildi ve Selçuklular yeniden Karadeniz’e ulaştılar. Burada ilk tersane kuruldu ve Sinop ithalat ve ihracat limanı haline geldi.
Kıbrıs kralı ile ticaret anlaşması yapıldı. Çünkü Avrupa ülkeleri ile ticaret Kıbrıs üzerinden oluyordu.
Venedikliler ile ticaret anlaşması yapıldı.
Trabzon Rum imparatorluğu ve Çukurova Ermenileri vergiye bağlandı. Anadolu ve Suriye ticaretini aksatan Ermeni is­yanları bastırıldı.
Antalya ile anlaşma yapıldı ve halkının isyanı bastırıldı.
Artukluları ve Erbil Atabeyliğini hâkimiyetine alan 1.İzzeddin Keykavus, Eyyubiler üzerine çıktığı bir seferde öldü.

NOT:Uluslar arası ticarette Anadolu’nun yerini ve önemini iyi kavrayan 1.İ.Keykavus,askeri seferlerini ekonomik ve ticari amaçlı olarak gerçekleştirdi.Bu nedenle Doğu-Batı,Kuzey-Güney istikametinde uzanan büyük yollar,bu yollar üzerine kervansaraylar yaptırmıştır.Yabacı tüccarlara düşük gümrük tarifesi uygulamıştır.Anadolu’daki önemli merkezlere yabancı tüccarlar;Kırım,Kıbrıs,Mısır gibi yerlere de Türk tüccarlar yerleştirmiştir.Zarara uğrayan tüccarların zararları karşılanmıştır.(İLK SİGORTA SİSTEMİ).

I.ALAADDİN KEYKUBAT (1220–1230)

Önemli Olaylar:
1. Alanya’nın Fethi: Antalya’nın doğusunda bulunan Kandehor (Kalanoros ) Kalesi’ni alarak Buraya Alaiye (Antalya) adını verdi (1223).Burada bir (ilk) tersane yaptırdı.
2. Suğdak’ın Fethi: Kırım’ın Suğdak limanını fethederek Karadeniz’de üstünlüğü ve İpek yolunu ele geçirmiştir.Bu sefer sırasında bir kısım Kıpçak beylerini ve Rus knezlerini (Gürcistan’ı) kendine bağlamıştır.
3. Megüceklüler’in Erzincan ve Kemah koluna son verdi (1228).Anadolu Türkmen birliğini kesin olarak sağladı.
4. Trabzon Rum Pontus krallığına son vermek için Trabzon kuşatıldı. Ancak alı­namadı.
5. Moğol Tehlikesi: Bu dönemde Moğol tehlikesi ortaya çıktı.Moğol tehlikesine karşı Eyyubilerle anlaşma yaptılar. Konya,Kayseri ve Sivas gibi büyük şehirlerin surlarını yaptırarak önlem almaya çalıştılar.En yetişkin komutanlarını ve askerlerini D.Anadolu Bölgesi’ne gönderen I.A.Keykubat Harzemşahlar ile iyi geçinmeye çalıştı. Moğol saldırıları üzerine D. Anadolu'ya ve Kafkaslara çekilen Harzemşahlara ittifak önerildi. Ancak bu gerçek­leşmediği gibi Harzemşahlar D. Anadolu'daki Selçuklu şehirlerine saldırdı.
6. Yassı Çemen Savaşı (1230)
Ön Gelişme: Moğol saldırıları nedeni ile parçalanan Harzemşahlar daha batıya göç ederek D.Anadolu’ya geldiler. Harzemşahların Moğollarla mücadelesi Selçukluların da işine geldiği için Harzemşahlara yardım ediliyordu.
Nedeni Harzemşahların Selçuklulara bağlı Ahlat’ı işgal etmeleri ve yağmalamaları.

Savaş: İki devlet arasında Erzincan yakınlarında Yassı çemen Savaşı yapıldı. Kayıların yardımı ile Harzemşahlar yenildi.

Sonuçları ve Önemi:
1) Bu savaşta yenilen Harzemşahlar bir daha toparlanamadılar. Celaleddin Harşemşah’ın ölümü ile bu devlet tarihe karıştı.
2) Bu savaş Türkiye Selçukluları ile Moğollar arsındaki tampon bölgenin kalkmasına neden oldu.
3) Moğollar ile Anadolu Selçuklu devleti arasındaki tampon devletin yıkılması ile Anadolu, Moğol saldırısı ile karşı karşıya kaldı.
4) Harzemşahların yıkılması Moğollara Anadolu’nun kapılarını açtı.
5) Muhtemel bir Moğol tehlikesine karşı önlemler alarak şehirlerin surlarını güçlendirdi.
6) Kayı aşireti, Ankara’nın Karacadağ bölgesine yerleştiler.

7. Moğol tehlikesinin geldiği sırada Harzemşahlardan sonra Eyyubiler de ittifakı bozarak saldırıya geçtiler. Alaaddin Keykubat Eyyubileri mağlup etti.
8. Artukluların Harput kolu yıkıldı(1236).
9. Moğollar ile dostluk ilişkileri kurmaya çalıştı,Ögeday Han’a elçiler gönderdi.
10. Alaaddin Keykubat zehirlenerek öldürüldü.(1237)

NOT: Alaadin Keykubat Anadolu’da siyasi birliği tamamen sağladı ve devleti en geniş sınırlarına ulaştırdı. Anadolu Selçuklu Devleti’nin her bakımdan en parlak dönemidir Ayrıca Anadolu uluslar arası ticaret merkezi haline geldi.

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN ZAYIFLAMASI VE MOĞOL İSTİLASI DÖNEMİ
II. GIYASEDDİN KEYHÜSREV(1237–1246)

Alaaddin Keykubat’ın ölümü ve II. Gıyasettin Keyhüsrev’in yetersizliği devletin zayıflamasına neden oldu.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev değerli devlet adamları yerine kendisine iyi görünen kişileri görevlendirdi.
Devleti veziri Saadettin Köpek idare ediyordu.

Önemli Olaylar:
Entrikacı bir vezir olan Sadettin Köpek, neden ol­duğu olaylarla başarılı birçok devlet adamının idamına sebep oldu.
Baba İshak İsyanı (1240):
Nedenleri:

1) Moğolların önünden kaçan Türklerin ilk önce Doğu ve güneydoğu Anadolu’ya yerleştirilmeleri ile bölgede nüfusun artması, bunun ise huzursuzluk ve sıkıntılara neden olması.
2) Moğolların önünden kaçan Türkmenlerin sosyal ve ekonomik durumunun çok kötü olması
3) Türkmenlerin ticaret kervanlarına soymasına devletin sert tepki göstermesi ile bölgede huzursuzluğun iyice artması.
4) Türkmenlerin dini pekiyi bilmemeleri

Gelişimi: Baba İlyas adlı birisi peygamberlik iddiasıyla Türkmenleri etrafında topladı. Baba İlyas’ın halefi Baba İshak Baba-i İsyanını başlattı. .İsyancılar Adıyaman ve Maraş’ı ele geçirdiler ve isyan Sivas, Tokat ve Amasya’ya kadar genişledi.

Önemi ve Sonuçları:

1) Dini nitelik taşıyan bu isyan Baba İshak’ın öldürülmesi ile sona erdi.
2) İsyanların uzaması ülkeyi büyük bir buhrana itti. B u isyan devletin içte zayıf­lamasının önemli nedenlerin­den biri oldu.
3) Bu isyanın güçlükle bastırılması Türkiye Selçuklu Devleti’nin eski kuvvetini kaybettiğini ortaya koydu.
4) Anadolu’yu işgalden çekinen Moğollar, bu isyandan cesaret aldılar. Durumu gören Moğollar Anadolu’yu işgale karar verdiler.

UYARI: Selçuklularda dini karakterli ilk isyandır. Bu açıdan Osmanlılardaki Şeyh Bedreddin isyanına benzemektedir.

Kösedağ Savaşı (1243):
Nedenleri
1) Baba-i İsyanının Anadolu Selçuklu devletinin güçsüz olduğunu ortaya koyması ve Moğolları cesaretlendirmesi
2) Harzemşahlar devletinin yıkılması üzerine Moğollar ile Anadolu Selçuklu devleti arasındaki tampon bölgenin yıkılması
3) Moğolların Anadolu’yu ele geçirmek istemeleri

Ön Gelişme: Yassı Çemen Savaşı’ndan sonra Selçuklulardan çekinen Moğollar, devletin iç isyanlarda bile zorlanmasından cesaretlenerek Erzurum’u yağmaladılar. Selçukluların gücünü sınayan Moğollar istedikleri sonucu alınca Anadolu’ya Baycu komutasında bir ordu gönderdiler.

Savaş: Moğollar ile Sivas ile Erzincan arasında Kösedağ da yapılan savaşta, sayı üstünlüğüne rağmen iyi yönetilemeyen Selçuklu ordusu yenildi.

Sonuçları ve Önemi:
1) Anadolu Moğol istilası altına girmiş, yakılıp yıkılmıştır.
2) A.S.D. Moğollara bağlandı ve ağır vergilerle ezilmiştir.
3) Selçuklu Devleti parçalanma ve yıkılma sürecine girdi.
4) A.S.Sultanları Moğolların kuklası durumuna düşmüş, sık sık taht değişikliğine neden olmuştur.
5) Anadolu Türk birliği bozulmuş, çeşitli beylikler kurulmuştur.
6) Ticaret yollarının önemini kaybetmesi ve ürünlerin toplanamaması nedeniyle Anadolu’da kıtlık yaşandı.
7) Moğollar yarım yüzyıl Anadolu’yu sömürdüler.
8) Selçuklulara bağlı olan Ermeniler ve Trabzon Rum İmparatorluğu ayrılarak Moğollara bağlandılar.
9) Olumlu gelişmesi ise Moğolların önünden kaçan Türkmenlerin Anadolu’ya gelerek Anadolu’nun Türkleşmesini hızlandırmalarıdır. Orta Anadolu’daki Türkmenler batıya göç etmeye başladı. Böylece uclardaki ve kıyılardaki Türk nüfusu arttı.

Moğol hâkimiyetini kabul eden II. Gıyaseddin Keyhüsrev, 1246 yılında öldü.

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ’NİN DAĞILMASI
Oğulları arasındaki taht kavgaları şiddetlendiği sırada Moğolların ve bazı Selçuklu devlet adamlarının desteği ile II. İzzettin Keykavus tahta çıktı. Ancak diğer kardeşleri Rükneddin Kılıç Arslan ve Alâeddin Keykûbat bunu kabul etmedi. Ülkedeki taht kavgaları yeniden başladı. Bunun üzerine Vezir Celâleddin Karatay ve bazı devlet adamları kardeşler arasında savaş çıkmasını ve Moğolların müdahalesini önlemek için harekete geçtiler. Varılan anlaşmaya göre ülkeyi üç kardeş aynı anda idare edecekti. II. İzzettin Keykâyus büyük sultan olacak, kardeşleri de ona tâbi olacaktı. Bu suretle üçlü ortak idare kurulmuş oldu (1249).

Moğollar Selçukluların tekrar birlik ve beraberliğini sağlayarak güçlenmesini istemedikleri için bu üçlü idareyi kabul ettiler. Bu yönetim, Vezir Celâleddin Karatay'ın üstün kişiliği ve ileri görüşlülüğü sayesinde beş yıl sürdü.

Vezir Celâleddin Karatay ve şehzadelerden II. Alâeddin Keykûbat'in ölmeleri üzerine üçlü idare sistemi bozuldu. Ülke iki kardeşe kaldı. Ancak iki kardeş yeniden taht mücadelesine girişti.

Bu dönemde Moğol desteğiyle bazı devlet adamları ön plâna çıktı. Bunlardan en meşhuru Muineddin Süleyman Pervane'dir. Muineddin Süleyman, Moğol desteğiyle vezirliğe getirildi. Daha sonra yeteneği ile Selçuklu Devleti'ne kesin olarak egemen oldu. Bir süre sonra Moğollarla anlaşarak IV. Rükneddin Kılıç Arslan'ı öldürttü (1266) ve III. Gıyaseddin Keyhüsrev'i tahta çıkardı. Sultanın çocuk yaşta olmasından yararlanarak ülkeyi tek başına yönetti.

Muineddin Süleyman Pervane bir taraftan Moğollarla iyi geçinirken diğer taraftan da Anadolu'daki Moğol hâkimiyetine son verebilmek için, Moğolları Ayn-ı Câlud Savaşı'nda yenen Memlûk Sultanı Baybars'tan yardım istedi.

1277 yılında Anadolu'ya giren Sultan Baybars, Elbistan Ovası'nda Moğolları mağlûp ederek Kayseri'ye kadar geldi. Selçuklu tahtına oturarak adına hutbe okuttu. Moğollardan çekinen Pervane ve diğer Türk beyleri Baybars'a gerekli desteği sağlamadılar. Bir süre Kayseri'de kalan Baybars ülkesine geri döndü.

Baybars'ın Anadolu'ya çağrılmasına çok kızan İlhanlı Hükümdarı Abaka Han büyük bir orduyla Anadolu'ya girdi. Halka ağır işkenceler ve zulümler yaptı. Muineddin Süleyman Pervane'yi, Baybars'ı Anadolu'ya davet etmekten sorumlu tutarak öldürttü.

Baybars'ın Anadolu'dan ayrılmasından sonra Moğollar Anadolu'yu fiilen işgal ettiler (1277). Bu dönemde Moğol baskısını ve zulmünü biraz olsun hafifleten, III. Gıyaseddin Keyhüsrev'in veziri Fahrettin Ali (Sahip Ata) oldu. Makam hırsı olmayan bu değerli devlet adamına Moğollar da saygı duyuyordu. Anadolu'nun pek çok yerinde yaptırdığı hayır kurumları ve halka yaptığı bağışlar yüzünden ata (baba) unvanını kazandı. Bundan dolayı da Sahip Ata diye anıldı.

Muineddin Süleyman Pervane'nin öldürülmesinden sonra Moğollar Anadolu'daki baskılarım daha da artırdılar. Tahta çıkardıkları kukla sultanlarla Anadolu'yu yönettiler. Bu arada Anadolu'da Moğollara karşı zaman zaman ayaklanmalar da oldu.

Bunların en önemlisi Karamanoğlu Mehmet Beyin ayaklanmasıdır. Pek çok Türkmenin desteğini alan Mehmet Bey, Konya'yı zaptederek II. İzzettin Keykâvus'un oğlu Siyavuş (Cimri)'u tahta oturttu. Kendisi de vezir oldu. Fakat Moğollar; Karamanoğlu Mehmet Beyi öldürerek ayaklanmayı sert bir şekilde bastırdılar. Daha sonra yakalanan Siyavuş, sultanın huzuruna çıkarıldı. Selçuklu sultanı II.Giyaseddin Siyavuş'u öldürttü.

Moğollar, 1281 yılında Selçuklu ülkesini III. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Mesut arasında paylaştırdılar. III. Gıyaseddin Keyhüsrev ölünce II. Mesut tek başına sultan oldu. Onun döneminde Anadolu, Moğolların bir eyaleti durumuna geldi.

Moğollar bir müddet sonra II. Mesut'u tahttan indirerek yerine III. Alâeddin Keykûbat'ı getirdiler. Ancak, onun zamanında Anadolu'da çıkan ayaklanmalar nedeniyle Moğol baskısı daha da arttı.

II. Mesut İlhanlı hükümdarı Gazan Han tarafından yeniden tahta çıkarıldı. Onun ölümünden sonra Anadolu Selçuklu tahtına hiç bir hükümdar çıkmadı. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı (1308). Moğollar, İlhanlı Devleti'nin yıkılmasına kadar Anadolu'yu merkezden gönderdikleri valiler yoluyla idare ettiler.

ÖZETLE
Gıyasettin’den sonra aşağıdaki önemli olaylar yaşandı:
Selçuklu sultanları Moğolların kuklası haline geldiler.
Anadolu halkı Moğol vergileri altında ezildi.
Selçuklu şehzadeleri arasında şiddetli taht kav­gaları oldu. Merkezi otorite giderek zayıfladı.
Anadolu Türk Beyleri, Moğol baskısından dolayı Mısır'daki Memlüklü Sultanı Baybars'tan yardım istedi­ler. Baybars bir Moğol ordusunu yenilgiye uğrattı. Ancak daha fazla destek görmeyince ülkesine döndü.
Moğol baskısının şiddetlenmesi üzerine Anadolu Türk beyleri Moğol baskısının uzak olduğu yerlerde ba­ğımsız beylikler kurmaya başladılar.
Hükümdar II. Mesut ölünce devlet sona erdi (1308).

Anadolu Selçuklu Devleti’nin Türk Tarihindeki Rolü
1. Malazgirt Zaferi'nin hemen ardından Anadolu'ya yerleşmeye başlayan binlerce Türkmeni bir siyasî çatı etrafında birleştirerek Anadolu'da Türk birliğini sağlayan Anadolu Selçukluları oldu.
2. Anadolu Selçukluları Türk dilini, sanatını, gelenek ve göreneklerini İslâmî değerlerle yoğurarak bu yeni coğrafyaya kendi damgalarını vurdular.
3. Anadolu Selçukluları, Bizans ve Haçlı orduları ile mücadele ederek İslâm dünyasını ve Anadolu'yu Bizans ve Haçlı tehlikesine karşı korudular.
4. Haçlı seferleri sırasında tahrip edilen şehir ve kasabaları yeniden imar ederek Türk kültürünün gelişmesini ve devamlılığını sağladılar.
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2018 01:19
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Haziran 2010       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Anadolu Selçuklu Devleti
Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'da kurulan ilk Türk-İslâm devletlerinin en güçlülerinden ve en uzun ömürlülerinden biri (1077-1308).

Anadolu'nun Türkleşmesinde ve Haçlılarla yapılan savaşlarda en önemli rolü oynadı. Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah'tır. Süleyman Şah, Marmara Denizi'ne kadar Anadolu'yu ele geçirdi, İznik'i kendine başkent yaptı. Yerine oğlu I. Kılıç Arslan (1092-1106) geçti. I. Kılıç Arslan ve I. Mesut (1116-1156) Haçlılar ile mücadele ettiler. II. Kılıç Arslan (1156-1192), Bizanslılara karşı Miryokefalon Savaşı'nı (1176) kazanarak Türk egemenliğini sürekli hâle getirdi ve Bizans'ın Anadolu'yu tekrar ele geçirme emellerine son verdi.

Anadolu Selçuklu Devleti'nin 1204 yılına kadar olan devri, kuruluş devri olarak kabul edilir. 1204-1237 yılları genişleme ve büyüme devridir. 1204-1237 yılına kadar hüküm süren I.Gıyasettin Keyhüsrev, I.İzzettin Keykavus ve I.Alaettin Keykubat dönemleri, Anadolu Selçuklu Devleti'nin en parlak zamanıdır. Bu dönemde Anadolu Selçuklu Devleti, Karadeniz ve Akdeniz'e ulaştı, Karadeniz'in kuzeyinde Kırım'da önemli bir ticaret limanı olan Suğdak, Anadolu Selçukluları'nın eline geçti. Anadolu, bütün Asya ticaret yollarının birleştiği ve sona erdiği ülkelerden biri oldu. Çok sayıda kervansaray yapımı sonucu, ticaret hayatı güvenlik altına alındı.

Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra, göçebe Türk boyları tarafından kurulan Türk-İslâm devletlerinin hemen hepsi bir süre sonra, kuruldukları bölgenin yerleşik, kentli unsurlarının ekonomik ve kültürel etkisi altına girip kuruluşunda başlıca etken olan göçebe Türk boylarından uzaklaşarak, ekonomik ve kültürel bakımdan onlara ters düşmeye, yabancılaşmaya başlamaktaydılar. Anadolu Selçukluları'nda da bu durum kendini gösterdi. II. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında göçebe Türk aşiretleri, Baba İshak adında bir Türkmen dervişinin önderliğinde Anadolu Selçuklu Devleti'ne karşı ayaklandılar. İsyan çok büyük zorluklarla bastırıldı ve bu olay, Anadolu Selçukluları'nın gücünü çok sarstı. Buna sultanın ve çevresindeki adamların beceriksizlikleri ve ahlâksızlıkları de eklenince, 1243'te Moğollara karşı Kösedağ yenilgisi kaçınılmaz oldu. Bu yenilgiyle birlikte Anadolu, Moğol etkinliği altına girdi. Moğol yönetiminde de yerleşik halk ile göçebe halk arasında ikilik kendini gösterdi. Kentli unsurlar ve onların dinî temsilcisi durumunda olan Mevlevî tarikatı, Moğollara karşı uzlaşıcı bir tavır içine girerken, göçebe aşiretler Moğollara karşı amansız bir mücadeleye giriştiler. Bu mücadelede Karamanoğulları ön plana geçti. Moğol yönetimi, Anadolu için her bakımdan yıkıcı ve karanlık bir dönem oldu. Anadolu Selçuklu Devleti, işte bu olaylar içinde ömrünü tamamladı, son Anadolu Selçuklu Sultanı II. Mesut'un ölümü ile tarihe karıştı.
  • Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan, I. Haçlı seferinden dolayı İznik'i boşaltarak Konya'yı yeniden Başkent yapmıştır.
  • Anadolu Selçuklularının yıkıl­mama nedeni iki başkentinin olmasıdır.
  • İznik'i boşaltıp Konya'yı yeniden başkent yapmalarının nedeni; Haçlı Savaşlarıdır.
Anadolu Selçuklu'ların Gelir Kaynakları:
Maliye:
  • Müslüman çiftçiden alınan öşür ve hayvan vergisi.
  • Müslüman olmayanların verdikleri Haraç ve Cizye.
  • Gümrük vergileri.
  • Maden gelirleri.
  • Savaşlarda elde edilen gelirlerin beşte biri.
  • Elde edilen gelirler devlet hazinesinde toplanır asker giderlerine yol, köprü, cami, medrese yapımında harcanırdı.
  • Kimsesizlere bakılırdı.
MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Ad:  anadolu4.JPG
Gösterim: 871
Boyut:  173.4 KB
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2018 01:11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Aralık 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1.Devlet Yönetimi
Devletin başında Selçuklu soyundan olanlar bulunurdu. Devletin önemli işleri büyük divan olarak nitelenen "Divan–I Saltanat" denilen kurul tarafından görüşülürdü.
Hükümdar olmak belirli seçim usullerine dayanmıyordu, belirlenmediği durumlarda veya baştaki hükümdarın başarısız olduğunda bütün şehzadeler hükümdar olmak için eşit haklara sahipti. Bu sırada yaşanan taht kavgası devletin zayıflamasına yol açmıştır.

Sultan: Devleti yöneten kişi.
Müstevfi: Maliye işlerinden sorumlu görevli.
Müşrif: Hukuk ve askeri işler dışındaki devlet işlerinden sorumlu görevli.
Ariz: Ordunun ihtiyaçlarından sorumlu görevli.
Şehzadeler, devlet tecrübesi kazanmak amacıyla, vilayetlere vali olarak atanırlardı. "Melik" ünvanı verilen şehzadelerin yanında tecrübe kazanmalarında yardımcı olan "Atabey" denilen görevliler bulunurdu.
Hükümdar başkentten ayrıldığında devletin İşlerini "Niyabeti Saltanat" adı verilen kurul yürütürdü.
Divan üyeleri şunlardır:
Müstevfi: Mali işlere bakmıştır.
Tuğracı: Yazışma işlerini yürütmüştür.
Emir-i Dad: Hukuk işlerini düzenlemiştir.
Pervaneci: Dirlik toprakların dağıtım işlerini yapmıştır.
Beylerbeyi: Eyalet askerlerin başkomutanlığını yapmıştır.

Büyük divana bağlı olarak ikinci derecede divanlar vardı. Bunların içerisinde en önemlileri, "Divanı İstifa" denilen, maliye işlerine bakan divan ile yazışmaları yürüten Divan–I Tuğra idi.

Eyaletlerde bulunan başlıca görevliler:
Şahne ve Emir: Vilayetleri yöneten, askeri yetkileri olan valilerdir.
Melik: Valilik yapan şehzadelerdir. Merkezi otoriteye önem verildiği için yetkileri sınırlıydı.
Kadı: Sivil davalara bakan yargıç.
Emir-i Sevahil: Kıyılardaki şehirleri yönetirler ve donanma işlerine bakarlardı.
Uç Beyleri: Sınırlardaki vilayetleri yönetirlerdi. Bunlar Türk kökenli insanlardı.

Toprak Yönetimi
Has Arazi: Geliri hükümdara ve yakınlarına ayrılan arazi.
İktâ (Dirlik) Arazi: Fetih youyla kazanılan topraklardır. Devlet malı olan bu topraklara başarılı kişiler atanırdı. Toprağın geliriyle bu görevlilerin maaşı karşılandığı gibi atlı asker de yetiştirilirdi. Bu topraklar satılmaz ve miras bırakılmazdı.
Mülk Arazi: Başarılı kişilere bağışlanan topraklardır.
Vakıf Arazi: Geliri medrese, cami, hastane, imaretler (aşevi) gibi yerlere ayrılan arazidir.

Ordu
Hassa Ordusu (Guleman–ı Saray)
Küçük yaştaki çocukların devşirme usulüyle toplanması ve gulamhane denilen ocakta yetiştirilmesiyle kurulmuştur. Merkezi orduyu oluşturan bu askerler devletten maaş alırlardı.

Tımarlı Sipahiler (İktâ Askerler)
İkta denilen toprakların geliriyle yetiştirilen atlı askerlerdir. Ordunun en büyük bölümünü oluştururdu.
Uç Kuvvetler (Türkmenler)
Sınırdaki şehirleri korurlardı. Akın ve keşif yaparlardı. Türk kökenlidirler.

Donanma

Türk devletleri içerisinde denizciliğe ilk kez önem veren Anadolu Selçuklularıdır. İzmir'de beylik kuran Çaka Bey ilk Türk denizcisi sayılır. Bizans'a ve Ege adalarına başarılı deniz seferleri düzenlemiştir. Selçuklular Sinopta ve Alanya'da tersaneler kurarak denizciliğe önem vermişlerdir. Donanma komutanlarına Emir–i Sevahil veya Reis'ül Bahr adı verilmiştir.

2. Dil ve Edebiyat
Anadolu Selçuklu Devleti döneminde devletin resmi dili Arapça, edebiyat dili Farsça, halkın dili ise Türkçe’ydi.
Bu dönemde edebiyat üç bölüme ayrılmıştı:
- Halk Edebiyatı
- Tasavvuf Edebiyatı
- Divan Edebiyatı
Dönemin Türk Kültür tarihinde yer etmiş en önemli kişileri, Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre‘dir. Türk Kültür tarihinde çok önemli bir yere sahip olan bu kişiler Anadolu halkı üzerinde derin izler bırakmış ve etkileri günümüze kadar ulaşmıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti döneminin en önemli şehirleri Konya, Erzurum, Sivas, Niğde ve Kayseri olmuştur. Anadolu Selçuklu devletine ait eserlerin büyük bir çoğunluğu da bu şehirlerdedir.

Sosyal ve Ekonomik Hayat
Anadolu'ya gelen Türkler geleneksel geçimleri olan hayvancılıkla uğraşmışlardır. Gayrimüslüm vatandaşlar ise daha çok tarım, ticaret ve sanatla uğraşmışlardır.
Sanat ve ticarete yönelen Türkler, Ahilerin etkinliğiyle lonca denilen meslek grupları oluşturmuştur. Buralardaki eğitim, ahlâki kurallara dayandırılmıştır.
Loncalarda mesleki eğitimin yanı sıra üretilen malların pazarlanmasına yönelik çalışmalara önem verilmiştir.
Devlet iç ve dış ticarete önem verdiği için kervansaray ve limanlara ulaşan yolların yapımına ağırlık vermiştir.
Ayrıca, Venedikli ve Cenevizli tüccarlara gümrük indirimi tanınmıştır.
Devlet, zarara uğrayan tüccarların zararlarını karşılamıştır. Bu durum bir çeşit sigortacılıktır.
Devletin başlıca gelir kaynakları ganimet, öşür, haraç, cizye ve ağnam vergileridir. Ağnam, hayvancılıkla uğraşanlardan alınırdı. Bunların yanı sıra maden ve tuzla işletmelerinden alınan vergiler ile bağlı beyliklerin ödediği yıllık vergiler diğer gelirlerdir.
Müslüman-Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık

Hükümdar ve Saray
Devlet hanedanın ortak malı olarak kabul edilirdi.
Bu durum hükümdarın ölümünden sonra taht kavgalarına sebep olur, devleti zayıflatırdı.
Bazı Türk-İslam Devletleri'nde hükümdar, Sultan sanını kullandı.
İlk Türk-İslam Devletleri'nde hükümdar tahta çıkınca Abbasi halifelerinin tasdiğini istedi.

Merkez Teşkilatı
Hükümet, Divan-ı Saltanat denilenBüyük Divan'dan meydana gelirdi.
Divanın başkanı hükümdardı.
Selçuklular bu kurumu Abbasilerden almışlardır.
Büyük Divan'a bağlı olan dört divan şunlardı:
İstifa Divanı; Mali işlerle ilgilenen divandır. Başkanlığını müstevfi yapardı.
Tuğra Divanı; Devletin yazışmalarının yapıldığı divandır.
İsraf Divanı; Mal işlerin yolunda gidip gitmediğini kontrol eden divandır. Başkanına müsrif denirdi.
Divan-ı Arz; Ordu ve asker maaşları ile ilgilenen divandır.

Taşra Teşkilatı

Başkent dışındaki idari birimlere vilayet denirdi.
Vilayetlerin başında şehzadeler veya vali statüsünde naipler bulunurdu.
Anadolu Selçuklularında üç tip vilayet bulunurdu.
Meliklerin yönettiği vilayetler; bunlar hanedan tarafından gönderilen meliklerin doğrudan hükümdara bağlı olduğu vilayetlerdi.
Divan Dairesi vilayetleri; yönetimi divana ait olan vilayetlerdi.
Bizans sınırında bulunan vilayetler;
Başında uç beyi denilen sınır koruyucu beylerin bulunduğu vilayetlerdi.

Hukuk

İslamiyet'in kabulü ile hukuk kuralları değişikliğe uğradı, Türk töresi ile İslami kurallar bir sentez haline getirildi.
Adli teşkilat; Şeri Yargı ve Örfi Yargı olmak üzere ikiye ayrılırdı.
Şer'i Yargı; kadıların başkanlığındaki mahkemeler tarafından yürütülürdü.
Örfi Yargı; vergilere, askeriye ile, ikta sahipleri ve ticarete ilişkin kanunlarla ilgilenirdi.
Hükümdarların halkın şikayetlerini dinlemek amacıyla düzenlediği Mezali Divanları da görülürdü.
Askeri davalara kadı askerler denilen kadılar bakardı.

Ordu

İlk Türk-İslam Devletleri'nde ordu Türkmenlerden oluşurdu.
Karahanlılarda ordu Hassa ordusu, Eyalet askerleri ve Türkmen kuvvetleri olmak üzere üç bölüme ayrılmıştı.
Selçuklularda, Karahanlılar'dan farklı olarak ikta askerleri, bağlı devletlerin askerleri ve gönüllü askerler vardı.
Hassa Ordusunda, askerlik için ayrılan çocuklar belirli merkezlerde yetiştirilir, sultanlar Hassa Birliklerini burada yetişen askerler arasından seçerlerdi.
Eyalet askerleri; Şehzadelerin ve valilerin yönetimindeki askerlerdi.
Türkmen birlikleri; Göçebe Türkmen boylarının savaş anında orduya katılmaları ile oluşan birliklerdi.

Toprak Yönetimi

Devlete ait ve miri arazi olarak adlandırılan topraklar dört bölüme ayrılmıştı.
Has arazi ; Geliri hükümdara ait olan arazilerdi.
İkta arazi; Gelirlerine göre önemli devlet görevlilerine dağıtılan arazilerdi.
Mülk arazi; Başarılı devlet adamlarına verilen arazi idi. Bu topraklara sahip olanlar toprak hakkında her türlü tasarrufa sahipti.
Vakıf arazi; İlmi ve sosyal kuruluşların masraflarını karşılamak amacıyla bu kuruluşlara tahsis edilen arazilerdi.
Haraci arazi; Müslüman olmayan halka ait arazilerdi.

Din

İslamiyet'in kabulünden sonra İslam dinini yaymak için önemli çalışmalar yapmışlardı.
İslamiyet'te gaza denilen Müslüman olmayan ülkelere yönelik savaşlar ile önemli fetihler gerçekleştirmişlerdi.
İslam dini ile İslamiyetten önceki kültürlerin birleşmesi ile Babalik, Bektaşlik, Ekberilik ve Mevlevilik gibi çeşitli tarikatlar oluşturulmuştu.
İslamiyeti yaymak amacıyla eserler yazılmış, Kur'anı'ın yayılması amacıyla çalışmalar yapılmıştı.

Ekonomik Hayat

Tulunoğulları ve Akşidler, doğu ve batı ticaret yolları arasında oldukları için ticarette oldukça gelişmişti.
Eyyubiler ve Memlüklüler'de ise Mısır'la ticaret çok gelişmişti.
Memlüklüler döneminde Trablus, Şam, İskenderiye, Dimyat, Yafa ve Akka önemli ticaret merkezleri haline geldi.
Ümit Burnu'nun buluması ile bu ticaret merkezleri önemini yitirdi.
Gazneliler, Hindistan topraklarını ele geçirerek ekonomilerini canlandırmıştı.
Büyük Selçuklular'da, Orta Asya ve Hindistan'dan gelen ticaret yollarının geçmesi ülkeyi zengin bir hale getirmişti.
Anadolu Selçuklu Devleti, ticaret yolları üzerinde yaptığı vakıf kuruluşları, han ve kervansaraylarla ticari alanda gelişmişti.

Sosyal Hayat

Türk-İslam Devletleri'nde göçebe bir hayat görülmüş, göçebecilikten dolayı hayvancılık gelişmişti.
Yerleşik hayata geçildikçe köylerde oturanlar tarımla, şehirlerde yaşayanlar ise ticaret ve el sanatlarıyla uğraşmışlardı.
Şehirlerde ticaretle uğraşanlar Ahi teşkilatını oluşturmuşladı.
Anadolu Selçukluları zamanında Türkler zengin ve mutlu bir hayat sürmüşlerdi.

Bilim

Türk İslam Devletleri'nde medreseler bilim merkezi idi.
Büyük Selçuklu Devleti zamanında, dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Nizamiye Medresesi yapıldı.
Medreselerde Kur'an, hadis, kelam, fıkıh, Arap dili ve edebiyatı, matematik, mantık geometri ve tarih okutulurdu.
Önemli bilim adamlarının başlıcaları; Farabi, Biruni, İbn-i Türk, İbn-i Sina, Gazali, Ömer Hayyam'dır.

Sanat

Türk-İslam devletlerindeki sanat eserlerinde mimari ağırlıkta idi.
Türk-İslam Devletleri tarafından yapılan ve günümüzde hala ayakta duran sanat eserlerinden bazıları şunlardır:
Tulunoğlu Camii
Baybars Camii
Mescid-i Cuma
Sultan Sencer Türbesi
Alaaddin Camii
Burmalı Minare
Son düzenleyen Safi; 12 Ağustos 2018 02:45

Benzer Konular

6 Kasım 2016 / Baturalp Türk ve İslam Dünyası
18 Kasım 2016 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
22 Ağustos 2006 / Misafir Taslak Konular
14 Haziran 2013 / Misafir Taslak Konular
19 Ağustos 2006 / Misafir Taslak Konular