Arama

Kırgız Türkleri

Güncelleme: 8 Ekim 2008 Gösterim: 9.564 Cevap: 0
GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
8 Ekim 2008       Mesaj #1
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
Kırgız Türklerinin Tarihi

Sponsorlu Bağlantılar
Kırgızlar, Türk tarihinin bilinen en eski kavimlerinden biridir. VI. yüzyılın sonlarına ait Çin kaynakları, Çin, Yunan, Köktürk, Arap, Çağatay, Acem ve Moğol kaynaklarında adı geçen Kırgızları, Hakas adıyla kaydetmiştir. Bu kaynaklarda Kırgızlar, uzun boylu, sarı saçlı, al yanaklı, mavi gözlü ve oldukça medenî bir kavim olarak vasıflandırılmış ve bu bilgi, İslâm kaynaklarınca da doğrulanmıştır (Ligeti 1925: 237; Arat 1977: 737-739; Pulleyblank 1990: 104). Eski yurtları Yenisey ve Altay Dağları olmakla birlikte Kırgızlar, daha sonraki dönemlerde Aral Gölü ve Hazar Denizinin kuzeyindeki bozkırlar ile Tanrı Dağlarına kadar yayılmışlardır (Arat 1977: 737; İnan 1987a: 39). Orhun yazıtlarında yukarı Yenisey’de, Kem ve Kemçik bölgesinde Kögmen dağlarının kuzeyinde (bugünkü Tannu-ola) oturan bir kavim olarak vasıflandırılan Kırgızlar, 758 yılında Köktürklerin yerine geçen Uygurların hâkimiyetine girerler. 840 yılında ise Uygurları yenilgiye uğratarak Ötüken’e yerleşirler ve bir devlet kurarlar. Bu devlet, 924 yılında Kara Hıtaylar tarafından ortadan kaldırılır. XIII. yüzyılda Orta Asya’nın Moğollar tarafından istilâsı sırasında Tannu-ola’nın kuzeyinde yaşayan Kırgız Türkleri bu devlete katılmışlardır (Arat 1977: 737; İnan 1987a: 40). Kırgızların Yenisey bölgesinden Tanrı Dağlarının eteklerine gelişleri konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte Rus ve Batılı bilginler, Kırgızların bu bölgeye XVI-XVII. yüzyıllarda gelmiş olduklarını ileri sürerler. Moğol İmparatorluğu döneminde Çağatay ulusuna katılan Kırgızlar, XVI-XVII. yüzyıllarda Kalmuk ve Moğollarla mücadele etmişler; XVIII. yüzyılda Türkistan’da teşekkül etmiş olan hanlıklara katılmışlardır. Hokand Hanlığı, Kırgızların liderliğinde büyük bir itibar kazanmıştır. Çin Devleti, Türkistan Türklerinin güçlenmesi üzerine bu yüzyılın ortalarında Doğu Türkistan’ı, sonra da İli havzası ile Hokand Hanlığını yenilgiye uğratmıştır. XIX. yüzyılın ortalarında Hokand Hanlığını oluşturan Özbek, Kırgız, Kıpçak ve Kazak Türkleri birbirleriyle sürekli mücadele içinde olmuşlar; yöneticiler de otoriteyi sağlayamaz hâle gelmiştir. Hokand Hanlığındaki bu iç kargaşa sonucunda Türkistan şehirleri 1852 yılından itibaren Rusların eline geçmiştir (Saray 1996: 203-214). Kırgızlar, ilk işgalde benzerliklerinden dolayı Ruslar tarafından Kazak olarak adlandırılmış; Rus işgali, 1855 yılında Tanrı Dağlarına ulaşınca gerçek Kırgızlar o zaman ortaya çıkmış ve Ruslar, bu Türk boyuna Kara Kırgız adını vermişlerdir. 1864 yılında Hokand’a bağlı Türkistan ve Evliya-ata kasabalarına iki sefer düzenlenmiş ve Çimkent’e kadar girilmiştir. Bu arada işgal edilen yerlerde “Türkistan Bölgesi” adı altında Orenburg’a bağlı bir Askerî Valilik oluşturulmuştur. Orenburg’dan sonra 1867’de Taşkent merkez olmak üzere oluşturulan Türkistan Genel Valiliğine Sır-derya, Fergana, Semerkand, Yedi-su ve Hazar-ötesi (Türkmenistan) bölgeleri dahil edilmiştir. 1873-1875 yıllarında Hokand Hanlığında iktidar mücadeleleri devam ederken Kırgızlar, Ruslara karşı ayaklanmış ve bu hareket yenilgiyle sonuçlanmıştır. 1875 yılında Hokand Hanı ile yapılan bir antlaşma üzerine Namangan ve Sır-deryadan Narın ırmağına kadar olan bölge, Rusların eline geçmiştir. Aynı yıllarda Hokand kuvvetleri Andican’da Rusların üzerine yürümüş ve başarısız olmuşlardır. Hokand kuvvetlerini yöneten Atçabaşı, Asaka’da yenilgiye uğradıktan sonra Sibirya’ya sürülmüştür. 1876 yılında Hokand Hanlığı “Fergana Bölgesi” adı altında Türkistan Genel Valiliğine bağlanmış ve nihayet Hokand, Rusların eline geçmiştir. (Saray 1996: 219-225). 1916 yılında Kırgızların Ruslara karşı ayaklanması sonucunda binlerce aile Çin’e göç etmiş ve yüzlerce insan ölmüştür (İnan 1987a: 40; Saray 1996: 237-338). Bu kanlı isyan, Kırgız edebiyatına da yansımış; ünlü şair, Aalı Tokombayev’in Kanduu Cıldar adlı manzum romanında 1916 yılındaki tarihî kırgın bütün gerçekliğiyle dile getirilmiştir. Verdiği mesajlardan dolayı eser, 1950’de yasaklanmış; 1962’de Taŋ Aldında adıyla tekrar yayımlanmıştır (Artıkbayev 1982: 269; Kasapoğlu Çengel 1998: 389).1918’de Ruslar, bütün Türkistan’ı Türkistan Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adı altında birleştirmişler. 1926 yılında Kırgızistan, Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adını almıştır (İnan 1987a: 41). Sovyet döneminden sonra Gorbaçev’in 1986’da yönetime gelmesiyle başlayan açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroyka) hareketi sonucunda Kırgızistan Cumhuriyeti 31 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını kazanmıştır. Bugün Doğu Türkistan, Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan, Afganistan ve Doğu Hindistan’da iki milyonu aşkın Kırgızın yaşadığı kaydedilmektedir (Saray 1996: 189). Afgan Pamir Kırgızları, Kırgız halkının en batıdaki koludur. İlk oturma yerleri Yukarı Asya’da Abakan-Minusinsk vadisidir. Sürekli göçün karışık akışıyla itilen Teyit kabilesi, XVIII. yüzyılda Alay bölgesine yerleşmiştir. Hokand Hanının haksız vergilerinden kaçmak için bu göçebe çobanlar, sonraki yüzyılda Pamir’e gelmeye başlamışlar ve XX. yüzyılın ilk yarısında buraya yerleşmişlerdir. Bölgedeki İngiliz-Rus rekabeti, 1895 yılında Pamir’in Afganistan, Rusya ve Çin arasında paylaşılmasına sebep olmuştur (Dor, 1998: 352). Komünistleri iktidara getiren ve Afgan Demokratik Cumhuriyeti olarak adlandırılan ülkedeki 27 Nisan 1978 tarihli darbe, Kırgızları oldukça kaygılandırmış; Sovyetlerden kaçarak Pakistan’a sığınmışlardır. Büyük bir bölümü Tacikistan ve Kırgızistan, daha küçük bir bölümü ise Çin ve Afganistan’da kalan ve dağlık bir bölge olan Pamir’de yaşayan Kırgız Türkleri, dört yıl süren Pakistan macerasından sonra 3 Ağustos 1982 günü Türkiye’ye yerleşmişlerdir (Dor 1998: 348; Pekacar 1997: 1299). Hacı Rahmankul liderliğinde Türkiye’ye gelen Afgan Kırgızlarının en kalabalık grubu şu anda Van’ın Erciş İlçesine bağlı Ulu Pamir köyünde yaşamlarını sürdürmektedirler.
Kırgız Türkçesi ve Edebiyatı
Kırgız Türkçesi
1917’de gerçekleşen Ekim Devriminden sonra diğer Türk yazı dilleri gibi Kırgızca da, ayrı bir yazı dili hâline gelmiştir.Kırgızca, Türkçenin Kuzeybatı (Kıpçak) grubuna mensup olup aynı grupta yer alan Kazakçaya yakınlığıyla dikkat çeker. Dikkate değer bazı dil özellikleri bakımından Güney Sibirya Türkçesiyle de benzeşir. Özellikle Altayca ile Kırgızcanın pek çok ortak özelliğini tespit etmek mümkündür. R. R. Arat, Kırgızcaya Türk Şive Grupları maddesinde tav grubunda yer vermiştir. Benzing ile Menges, Kırgızcayı Aral-Hazar grubunda Kazak, Karakalpak ve Nogay Türkçeleriyle birlikte ele almıştır. T. Tekin tarafından yapılan dil tasnifinde ise Kırgız yazı dili tawlı (Kıpçak) grubundan ayrı olarak tōlū grubunda değerlendirilmiştir (Tekin 1991: 5-18).Kırgız Türkçesinin üç diyalekti vardır. Bunlar; Kuzey, Güneybatı ve Güneydoğu diyalektleridir. Kırgız edebî dili, Kuzey diyalektine dayanmaktadır.Kırgızlar, Arap alfabesiyle 1924’te tanışmış ve dört yıl süresince bu alfabeyi kullanmışlardır. 1928 yılında Arap alfabesini bırakıp Lâtin alfabesine geçmek durumunda kalmışlardır. 1941 yılından itibaren ise Kiril alfabesi kullanıma girmiştir. Kırgızların kullandığı Kırgız alfabesi 34 harften oluşmaktadır. Bunların 22’si ünsüz, 8’i ünlüleri temsil eder. /я/, /ё/, /е/, /ю/ sembolleri, bir ünsüz ve bir ünlünün birleşmesinden oluşmuştur. Ayrıca, Rusçadan giren kelimelerde /ъ/, /ь/ kesme ve yumuşatma işareti kullanılır.
Kırgızcada /a/, /e/, /o/, /ö/, /u/, /ü/ ünlülerindeki uzunluklar, imlâda şu şekilde gösterilir:аа : aa өө : ööээ : ee уу : uuоо : oo үү : üü
Kırgız Edebiyatı:Kırgızlar, yazılı edebiyat dönemine kadar büyük bir sözlü edebiyat geleneği oluşturmuşlardır. Manas, Er Töştük, Kococaş, Caŋıl Mırza, Kurmanbek, Er Tabıldı, Canış-Bayış, Olcoboy menen Kişimcan gibi destanlar bu gelenek içinde önemli bir yer tutar. Masallar, mit ve efsaneler, bulmacalar, atasözleri, dualar, beddualar Kırgız folklorunun diğer örnekleridir (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 357-359). Kırgızlara ait dünyaca ünlü Manas Destanı, 1856 yılında Çokan Velihanov tarafından keşfedilmiş ve ilk defa Batı dünyasına tanıtılmıştır (İnan 1987b: 109). Destan, daha sonra 1922-1926 yılları arasında yazıya geçirilmiştir (Artıkbayev 1982: 16).XIX. yüzyılın ikinci yarısında sözlü gelenekte ve kültür yapısında önemli değişiklikler olmuştur. Hokand Hanlığı zamanında İslâm dininin etkisi giderek artmış; dinî okullar ve medreseler açılarak Arap alfabesini okuyup yazan insanların sayısı çoğalmıştır. Batmanov, XIX. yüzyılın 60’lı yıllarında Arap alfabesini kullanan Kırgızların mevcut olduğunu söylemekte ve bunu bugünkü araştırmacılar da doğrulamaktadır (Erkebayev 1996: 25). Arapça kelimeler, Kırgız Türkçesine muhtemelen daha çok bu yüzyılda girmiştir.Halk şiiri geleneği, aynı yüzyılda Bekmurat, Esenaman, Çöŋdü, Aytıke, Naken, Sartbay, Kalmırza, Naymanbay, Soltobay, Botobay, Taşmat ve Ceŋicok gibi şairler vasıtasıyla gelişmiş; XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başlarında Ketmen-Töbö ile Talas’ta gelenekçiler (ahir zaman şiiri) ve yenilikçiler (zamane şiiri) akımına mensup olan altmış kadar halk şairi yetişmiştir (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 364). Medrese öğrenimi gören Moldo Niyaz ve Toktogul Satılganov, dönemin en usta şairleridir; Togolok Moldo, Barpı Alıkulov, Kalık Akiyev, Alımkul Üsönbayev, Satılganov’un talebeleridir. (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 364-366).Modern Kırgız edebiyatı 1920’li yıllardan itibaren gelişmeye başlamıştır. Bu gelişmede sözlü şiir geleneğinin katkısı tartışılmaz bir gerçektir (Artıkbayev 1982: 78). Kırgızistan’da devlet neşriyatının başlangıcı da bu tarihlere rastlar. Kırgızların ilk neşriyatı olan Erkin Too (daha sonraki adı Kızıl Kırgızistan ) 7 Kasım 1924 yılında Taşkent’te çıkar. 1927’de Kızıl Kırgızistan, 1928’de Caŋı Madaniyat Colunda gibi dergi ve gazeteler çıkmaya başlar. Sovyet döneminde özellikle 1930’lu yıllardan itibaren Kırgız şiiri ve nesri Mukay Elebayev, Coomart Bökönbayev, Cusup Turusbekov, Alıkul Osmonov, Aalı Tokombayev, Kasımalı Bayalinov, Kubanıçbek Malikov, Tügölbay Sıdıkbekov, Tölögön Kasımbekov ve dünyaca ünlü Çıngız Aytmatov gibi şair ve yazarlar vasıtasıyla büyük bir gelişme kaydetmiştir. 1960 ilâ 1970’li yıllarda hâlâ sosyalist rejimi öven şiirler yazılmasını; edebî ve siyasî gelenek, dönemin siyasetine cevap ve siyasî mecburiyet olarak değerlendirmek mümkündür.
Kırgız Alfabesi
Kirgiz Alfabe
Kırgız Edebiyatından Örnekler Kasım Tınıstanov Bilim-Tügönbös BaylıkBir kişinin eki balası boldu. Atası uluu balasın cakşı kördü. Ençinin baarın uluu balasına bermek boldu. Enesi eki balasın teŋ cakşı kördü. Ençini eköönö teŋ bölüp bermek boldu. Bayı katınının tiline köngön cok. Katının urdu. Katın tayaktan kaçıp, bir kara çiydin tübünö barıp, ıylap oturdu. Coldon ötüp bara catkan colooçu katındı kördü:Emne üçün ıylaysıŋ?_ dep suradı.Katın cay-maanisin ayttı:Colooçu aŋgemege tüşüngön soŋ, katınga ayttı:Siz beker ıylabaŋız! Kiçi balaŋızdı okuuga ciberiŋiz, Bilim-tügönbös baylık deyt. Atanın döölötü koldun kirindey. Bat ele cogolot.Katın colooçunun sözünö makul boldu. Balasın ıraakı cerge okuuga ciberdi. Bala köp cılı tırışıp okudu. Türdüü sonun önör üyröndü. Önörü arkasında bay boldu. Agası ata döölötünö mas bolup cürüp, önördön kuru kol kaldı. Ata döölötü bat ele büttü. Abdan cardı boldu. Akırı inisine calınıp, tamak surap kaldı.

Benzer Konular

15 Ekim 2015 / Gabriella Türk ve İslam Dünyası
19 Eylül 2008 / Bia Türk ve İslam Dünyası
31 Mayıs 2008 / Bia Türk ve İslam Dünyası
6 Haziran 2008 / Bia Türk ve İslam Dünyası
6 Temmuz 2015 / Jumong Taslak Konular