Arama

Türkiye'nin Dağları - Munzur Dağları

Güncelleme: 7 Mart 2014 Gösterim: 4.734 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mart 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Munzur Dağları
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Munzur Dağları

240px Ovacik
Munzur Dağları (Ovacık)
  • Konum Tunceli - Erzincan
  • Sıradağ
  • Yükseklik Akbaba (3.463)

Munzur Dağları yahut Mercan sıradağları, Yukarı Fırat bölgesinde, Doğu Anadolu bölgesinin batısında yer alır. Torosların uzantısı olup kalkerli, dişli kütledir. Yerleşim olarak Tunceli ile ErzincanOvacık'a iner ve Pülümür vadisiyle birleşir. Munzur nehri Murad ırmağıyla şelaleler oluşturarak birleşir. Munzur Vadisi Milli Parkı 1971'de kurulmuş 42.000 hektarlık bir yeryüzü doğal parkıdır. Dağları çevreleyen ilçeler güneyde Çemişgezek, Ovacık, batıda Kemaliye, doğuda Pülümür, kuzeyde Kemah'tır. Tırmanış geçitleri arasında Munzur ve Kemah geçitleri önemlidir. Köy yolları Sabırlı, Subaşı, Yeşilyayla, Cevizlik, Yeşilyazı, Paşadüzü, Kurutepe köyleriyle güneyden Kılıçkaya, Yaylabaşı, Çubuklu, Çakırlar, Dereköy, Kapıkaya, Doğanköy ile kuzeyden Munzur sıradağlarını çevirir. arasındaki platoda 130 km uzunlukta batıdan doğuya Avcı Dağları'na uzanır. Yüksekliği 3300 m'yi geçer. Yaşı 5 milyon yıldır. Üzerinde buzul gölleri, meşe ormanları, yabani türde çeşitli hayvanlar, sayısız bitki ve çiçek türleri, akarsular, dereler, yaylalar, alabalık gölleri bulunmaktadır. Adını Çoban Munzur'dan almıştır. Ovacık ilçesindeki Munzur Baba başta olmak üzere pek çok yatırı vardır. En yüksek yeri 3463 m. ile Akbaba Tepesi'dir. Dorukları Biçare dağı, Ziyarettepe, Kutlular, Gültepe, Haramitepe, Kuştepe, Gediktepe'dir. Munzur vadileri güneye
Ayni isimde bir de akarsu bulunur (Munzur suyu). Adini dersimde gecen bir efsanenin kahramani olan Munzur'dan almıştır. Munzur vadisi bitki örtüsünde 1518 değişik bitki tespit edilmiştir. Yaklaşık olarak 9222 çiçekli bitki türünün ve 277 endemik bitkinin 43 tanesi sadece Munzur Dağları ve çevresine özgüdür.
Tunceli içerisinde yapılmakta olan 8 adet baraj projeleri uygulaması nedeniyle Munzur ve çevresi yok olmayla karşı karşıyadır. 43 endemik bitki türünün yok olması demek ülkemizin florostik zenginliğinin yok olması demektir. Barajlar 30-40 yılın içinde ömürlerini doldurduğunda Munzur büyük bir bataklığa dönüşecektir.
Gazi - avatarı
Gazi
Kayıtlı Üye
7 Mart 2014       Mesaj #2
Gazi - avatarı
Kayıtlı Üye
images?qtbnANd9GcRGXR tSarrPmLBHuxnhmgBq7zDnG5ugSTPvrqluCk tseTsvYx
MUNZUR DAĞLARINDA YÜREĞİM ASILDI
Sponsorlu Bağlantılar

Bizim doğduğumuz topraklarda ateşe su dökülmez! Günahtır: Suyun canı acır bu yüzden ateş toprağa gömülür. Biz ağaçları da kutsal biliriz, taşı toprağı da.

Ağaçlarımızı yakıyorsunuz ya… Hani meşelerimizi sadece onları yakmıyorsunuz, umutlarımızı yakıyorsunuz mu, diyeceğimi sandınız? Asla! Umutlarımız hiç yok olmadı..! Ağaçlarımızı yakarken, onların üzerinde yaşayan börtü böceği, gölgesinde boy veren çiçeği, mantarı, sincapları, tavşanları, tilkileri, kelebekleri, sakız yaptığımız kengerleri, kuşları ve de sayısız mikro organizmayı da yakıyorsunuz.

Bizim doğduğumuz topraklarda ateşe su dökülmez! Günahtır: Suyun canı acır bu yüzden ateş toprağa gömülür. Biz ağaçları da kutsal biliriz, taşı toprağı da. İnanmayacaksınız belki; ama teyzem hasta olan teyzemin oğlunun iyileşmesi için bir kayaya gözlerimin önünde yalvardı. Bir duvarın içindeki tahta kirişe adaklar sundu. Kurban kestik, kanını alnımıza sürdü. "yer gök şahidim olsun ki" diye dualar etti. Teyzemin oğlu öldü gerçi; ama inanın ki böyle yaptık.
Küçükken bir ağacın dalını kırmıştım, teyzem günah! dedi. Hemen öptüm ağacın gövdesini özürler diledim. Ağacın benim gibi doğadaki bir canlı olduğunu ona göre ayrıcalığımın olmadığını o günden beri bilirim. Siz yakıyorsunuz, biz söndürmek için su dökemiyoruz.
Teyzemin dizinin dibinde yattığım bahçede bir ceviz ağacı vardı. Gövdesine bakarak bir sürü figür bulur, onlara masallar uydururdum. Ceviz kabuklarında avucumun içine kına yakardım, yok yok! Ceviz kabuğundan dudağıma boya yapardım, taştan kına yapardım avcuma.

Sincaplar ceviz çalınca onlara kızmazdık, onlar da paylarını alıyor derdi teyzem. Ağaç bizim değildi, toprak bizim değil, su da bizim değildi. Suyu ateşe dökemeyiz biz, suya eziyet olur bu. Biz eziyet etmeyi hiç sevmeyiz. Ne eziyet ettiririz ne de eziyet ederiz.
Bir yerde yaşayan insanların kişiliğinin oranın doğasına göre şekillendiğini düşünürüm hep. Yükseltiler bile kesindir, yalçındır dağlarımız, kılıç kadar keskindir suyumuz. Altın varmış topraklarımızda, biliriz; ama yine de dağlarımızın karnını yardırmayız kimseye… Bizim için Toprağın üzerindeki börtü böcek, ağaç çiçek en az altın kadar değerlidir. Bu bizim erdemimizdir.

Barış diyoruz ya… Diyelim ki silahlar sustu yerlerine konuldu. Çelişkiler çatışmaya dönüşmedi, Biz ki; bir dostumuza gül verirken dikeni eline batmasın diye, kırk kez düşünürken, bu dağlara, taşlara, suya ağaçlara, sincaplara nasıl anlatacağız bu barışı? Ne diyeceğiz? Biz barıştık, affedin siz de size yapılan kötülüğü dersek, dinlerler mi sizce, nasıl affettireceğiz kendimizi? Ateşe su dökülmeyen yerlerde, ateş yakmamak gerek… Ben korkarım ateşin, suyun, doğanın gazabından.

Aysel KILIÇ

Benzer Konular

8 Ekim 2013 / _Yağmur_ Türkiye Coğrafyası
10 Ekim 2012 / reyan Türkiye Coğrafyası
21 Nisan 2009 / bi quan Taslak Konular
27 Ağustos 2009 / reyan Taslak Konular
11 Mart 2010 / Misafir Taslak Konular