Arama

Antalya

Güncelleme: 11 Mart 2016 Gösterim: 31.787 Cevap: 7
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
TARİHÇE
Antalya adını kurucusu, Bergama Kralı II. Attalos'dan alır. Attalos'a atfen Attalia adını alan kente Türkler önce Adalya daha sonra da Antalya adını verirler.
Sponsorlu Bağlantılar
Yapılan arkeolojik kazılarla Antalya ve bölgesinde günümüzde 40 bin yıl önce insanların yaşadığı kanıtlanmıştır. Antalya'nın 27 km. kuzeybatısında, Yağcılar sınırları içindeki Karain Mağarasında bulunan kalıntılar Paleolitik, Mezolitik, Neolitik ve bronz çağlarına aittir.
M.Ö. 2000 yılından bu yana bölge, sırası ile Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya gibi kent devletleri, Pers, İskender, Antigonos, Ptolemais, Selevko, Bergama Krallığı egemenliklerini tanımıştır. M.S. 7. yüzyıldan sonra bölge Selçuklular ile Bizanslılar arasında sık sık el değiştirmiş, 1207 yılında Selçukluların eline geçmiştir. Bunu Tekelioğulları, Osmanlılar, Karamanoğulları, sonra tekrar, Osmanlı egemenlikleri izlemiştir.

GENEL BİLGİLER
Antalya kenti, Akdeniz kıyısında kendi adını taşıyan körfezde, denizden 39 m. yükseklikteki kayalıklar üzerine kuruludur. Deniz kıyısı ile yükseklikleri 3086 m.'ye kadar ulaşan Toros Dağları arasında farklı büyüklükteki ovalar, Antalya ve çevresinin ilk göze çarpan görüntüleridir. Kara ile deniz, kilometrelerce uzanan plajlarla, ya da sarp kayalıklarla birbirine kavuşur. Toros Dağları arasında kendine özgü yarlar, uçurumlar ve özellikle kıyıya yakın kesimlerde mağaralar ayrı bir özellik katar bu bölgeye.
Toros'ların güneylerinden kaynaklanan çok sayıda irili ufaklı akarsu, ovalara bereket akıtarak Akdeniz'e ulaşır. Tamamı berrak ve temiz olan bu sular, geçtikleri yerlerde ve denize dökülürken eşine ender rastlanır güzellikte çağlayanlar oluştururlar.
Antalya'da doğa bitki örtüsü yönünden çok zengindir. Kıyı şeridinde her türlü tropikal bitki görülebilir. Yer yer dev boyutlara ulaşan kaktüs türleri Antalya'ya ilk gelenlerin hemen dikkatini çeker. Kıyıdan uzaklaşılıp Toros'ların eteklerine gelindiğinde, Akdeniz ülkelerine özgü maki bitki örtüsü egemenliği görülür. Her tür meşe ve çam ağaçlarının oluşturduğu sağlıklı ve gür ormanlar makileri izler. Ova bölgelerinde, pamuk ve susam tarlaları, portakal, limon ve muz bahçeleri ayrı bir güzellik oluşturur.
İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış gibi 4 mevsim sadece takvimlerde geçerlidir Antalya'da. Çünkü kış mevsimi yaşanmaz burada. Öyle ki, 1985 şubatında 60 yılda bir de olsa görülen kar ve dolu yağışı, haber niteliğinde bir olay olmuştur. Yaz ayları sıcak ve kurak geçer. Diğer aylarda yağışlı ve ılık bir iklim egemendir. Yıllık ortalama ısı 18,7 °C'dir. Yılda ortalama 309,5 gün yağış olmaz. Isının sıfır °C'nin altına düştüğü enderdir. Son 40 yıllık gözlemlere göre en yüksek ısı 44.6 °C olmuştur.
Nisbi nem ortalaması % 64 olan Antalya'da deniz suyu ısısı ortalaması, ocak ayında 17,6 °C, nisanda 18,0 °C, ağustosda 27,7 °C ve ekimde 24,5 °C'dir.

Yüzölçümü: 20.815 km²
Nüfus: 1.132.211 (1990)
İl Trafik No: 07

Antalya sahip olduğu arkeolojik ve doğal güzellikler sayesinde "Türk Rivierası" adını almıştır. Deniz, güneş, tarih ve doğanın sihirli bir uyum içinde bütünleştiği Antalya, Akdeniz'in en güzel ve temiz kıyılarına sahiptir. 630 km. uzunluğundaki Antalya kıyıları boyunca, antik kentler, antik limanlar, anıt mezarlar, dantel gibi koylar, kumsallar, yemyeşil ormanlar ve akarsular yer alır.
Palmiyelerle sıralanmış bulvarları, uluslararası ödül sahibi marinası, geleneksel mimarisi ile şirin bir köşe oluşturan Kaleiçi ve modern mekanları ile Türkiye'nin en önemli Turizm Merkezi olan Antalya, Aspendos Opera ve Bale Festivali, Uluslararası Plaj Voleybolu, Triathlon, Golf Müsabakaları, Okçuluk, Tenis, Kayak yarışmaları vb. etkinliklere, 1995 yılında açılan Antalya Kültür Merkezi ile de plastik sanatlar, müzik, tiyatro, sergi gibi birçok kültürel ve sanatsal etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.

İLÇELER:
Antalya ilinin ilçeleri; Akseki, Alanya, Elmalı, Finike, Gazipaşa, Gündoğmuş, İbradı, Kale, Kaş, Kemer, Korkuteli, Kumluca, Manavgat ve Serik'tir.

Akseki
Alanya'dan sonra Antalya ilinin en eski ilçesi olan Akseki Torosların yapısına uygun engebeli ve dağlık bir görünüme sahiptir.
Antalya ili ve çevresinde son yıllarda görülen turizm alanındaki gelişmelere paralel olarak, Akseki ilçesinde turizm faaliyetleri gelişmektedir. Avcıların ve turistlerin uğrak yeri olan Akseki, "KARDELEN ÇİÇEĞİ' nin ana yurdudur. Kış aylarında Kardelen Çiçeğini görmek için yerli ve yabancı turistler ilçeyi ziyaret eder.Giden Gelmez Dağları, dağ keçisi koruma ve av sahası avcıların ücretli olarak devamlı avlanacağı yer olup, Sinan hoca ve Gümüşdamla köylerinde kurulan alabalık üretme tesisleri avcıların ve turistlerin uğrak yerleri arasındadır.
Göktepe Yaylası, Çimi Yaylası, Irmak Vadisi son aylarda keşfedilen 340 metre derinliğindeki Bucakalan Mağarası, ilçe merkezindeki Ulu Camii ve Medresesi görülmeye değer diğer eserlerdir.

Elmalı
Likya bölgesi içerisinde yer alan Elmalı'nın kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Doğuda Semahöyük yakınlarında Karataş'ta, batıda Beyler Köyü yakınındaki Beyler köyünde yapılan kazılar bölgenin bronz çağından bu yana iskan edildiğini göstermektedir.
Höyükler: Şehre bağlı köylerde üç höyük bulunmaktadır. Bunlardan ilki şehrin batısındaki Müğren Köyü'ndeki höyüktür. Arkeolojik yüzey araştırmaları burada çeşitli uygarlıklara ait izler olduğunu göstermektedir. Yine batıda Semahöyük Köyü'nde bulunan ikinci höyüğün üstünde Osmanlı ve Türk mezarlığı bulunduğu için bugüne kadar araştırma yapılmamıştır. Üçüncü ve en büyük höyük ise şehrin güneyinde, Elmalı - Kaş yolu üzerinde, Beyler Köyündeki Beyler Höyüğüdür. Bu höyükte yapılan kazılarda, bronz çağından bu yana devamlı bir yerleşimin izleri görülmektedir. Kazılarda çıkarılan arkeolojik buluntular Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir.
Tümülüsler: Şehrin doğusunda, Elmalı'ya 6 km. uzaklıktaki Bayındır Köyü yakınlarındadır. Yan yana duran birkaç tümülüsten birinde yapılan kazılarda M.Ö. 7. yy.a ait buluntulara rastlanmıştır. Antalya Müzesi'nin özel bir bölümünde sergilenen bu buluntular bölgenin bu dönemdeki yaşamından kesitler vermektedir.
Anıt Mezarlar: Bilinen iki anıt mezar vardır. Bunlardan ilki Karaburun diğeri ise Kızılbel'dedir. Antalya - Elmalı yolu üzerindeki Karaburun Kral mezarı odasının duvarları av ve savaş sahnelerinden oluşan fresklerle süslüdür. Kızılbel mezar anıtı ise şehrin batısında Elmalı - Yuvayol yolu üzerindedir. Kalker bloklardan oluşmuş bir odadan ibarettir.
Define: 1984 yılında Antalya - Elmalı yol çizgisinin hemen kuzeyinde, Kral Mezarı ile Gökpınar Köyü arasında bulunmuştur. 190 adet gümüş antik sikkeden oluşan bu define antika kaçakçıları tarafından Amerika'ya kaçırılmıştır. Halen özel bir kişinin malı olarak Boston Museum Fine Arts'da bulunmaktadır. Yeryüzünün en kıymetli antik sikkesi olarak nitelenen Atina Decadrachmeleri (14 adet, her biri 600.000$) bu büyük define yer almaktadır.

Camiler: İlçede yer alan Selçuklu Camii, Kütük Camii, Sinan-ı Ümmi Camii, Ömer Paşa Camii ve Külliyesi kentin görülmeye değer eserleridir.

Korkuteli
Antalya'ya 67 km. uzaklıktadır. Korkuteli'nin 3 km batısında, bugün yalnız kapısı ayakta kalan Alaaddin Camii ve yine aynı yörede, 1319'da Hamidoğulları'ndan El Emin Sinaeddin tarafından yaptırılan ve aynı adla anılan Selçuklu Medresesi görülebilir.

Gündoğmuş
Antalya'ya 182 km. mesafedeki Gündoğmuş ilçesinde pek çok antik kent kalıntısı bulunmaktadır. Güzel Bağ Bucağı'nın kuzeyinde 7 km. mesafede ve halen kazı yapılmamış olan Ayasofya Şehri, Gündoğmuş şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 7 km. mesafede Sumene mevkisinde, Asar Harabeleri, Senir Köyü' nün doğusunda 2 km. mesafedeki Kese Mevkiindeki harabeler, Gündoğmuş Şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 11 km. mesafedeki Gedfi Harabeleri önemli antik kent kalıntılarıdır.
İlçe merkezindeki Cem Paşa Camii, Gündoğmuş/Pembelik Köyü arasında ilçe merkezinin doğusundaki, 15 km. mesafedeki Sinek Dağı'nın tepesindeki harabeler, Alanya/Konya Kervanyolu, Gündoğmuş/ Antalya karayolu üzerinde Taşağır mevkisinde Kazayir Şehri Harabeleri diğer görülebilecek eserlerdir.

Gazipaşa
Antalya'ya 180 km. mesafedeki Gazipaşa, 10 km. uzunluğundaki kumsalı, orman kaplı alanları, turkuaz mavisi koyları, doğal güzellikleriyle şirin bir ilçedir. İskele, Koru ve Kahyalar plajlarının bulunduğu kumsallar, Caretta Caretta kaplumbağalarının önemli bir üreme merkezidir. Bugüne kadar bakir kalmış Gazipaşa, konaklama, dinlenme tesisleri, tarih ve doğa güzellikleri, yapımı süren havaalanı ve yat limanı ile gözde bir turizm merkezi olma yolunda ilerlemektedir.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
21 Eylül 2006       Mesaj #2
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
GEZİLECEK YERLER

Sponsorlu Bağlantılar
Tarihi ve Kültürel Çevre

Surlar Bu surlardan günümüze şehrin içindeki birkaç burç ile Hadrian Kapısı ve yanındaki kuleler, limana bakan büyük kule ve liman surlarının bazı parçaları kalabilmiştir. İki surdan biri yat limanını, diğeri şehri at nalı gibi kuşatır. Kale Kapısı Meydanında ayakta kalan kulelerden birisi saat kulesi olarak kullanılmaktadır. Surların kente girişi sağlayan dört kapısı vardır.
Kaleiçi Bugün Antalya'nın "Tarihi Çekirdek Kenti" olan ve "Kaleiçi" adıyla tanınan semti büyük bir kısmı yıkılmış ve yok olmuş iki surla çevrilidir. İç sur, yarım daire şeklinde yat limanını kuşatır. Restorasyon çalışmaları sonucunda Kaleiçi, pansiyonları, barları, çarşısı ile turizm merkezi haline gelmiştir. Liman ise yat limanı olarak düzenlenmiştir. Keleiçi restorasyon çalışmalarından dolayı Turizm Bakanlığı'nı 28 Nisan 1984 de FİJET tarafından Altın Elma (Turizm Oskarı) ödülü verilmiştir.
Hadrianus Kapısı Zamanımıza kadar yanlarındaki iki kule ile sağlam kalan tek kapı Üçkapılar veya diğer adı ile Hadrianus Kapısı olup, Pamphylia'nın en güzel kapısıdır. M.S. 130 yılında imparator Hadrianus'un Antalya'ya gelişi onuruna yapılan kapı, sütunları hariç, tamamen beyaz mermerden yapılmıştır. Oyma ve kabartmaları olağanüstüdür.
Eski Antalya Evleri Yazların çok sıcak ve kışların ılık geçtiği Antalya'da evlerin yapımında soğuktan çok, güneşi önlemeye ve serinlik sağlamaya önem verilmiştir. Gölgeli taşlıklar ve avlular hava akımını kolaylaştıran özelliklerdir. Depo ve hol görevi yapan girişi ile üç kat üzerine kurulmuştur.

Müzeler ve Örenyerleri

Müzeler
Antalya Müzesi
Adres: Konyaaltı Cad. Antalya
Tel: (242) 238 56 88-89
Faks: (242) 238 56 87

Side Müzesi
Adres: Selimiyeköyü Manavgat - Antalya
Tel: (242) 753 10 06
Faks: (242) 753 27 49

Alanya Müzesi
Adres: Hilmi Bağcı Cad. Alanya - Antalya
Tel: (242) 513 12 28

Perge Müzesi


Örenyerleri
Perge
Antalya'nın 18 km doğusunda, Aksu Bucağı'nın sınırları içindedir. Kilikya - Pisidya ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir. Şehrin kuruluşu diğer Pamphylia şehirleriyle aynı zamana rastlar (M.Ö. 7 yy.). Ana tanrıçası Perge Artemisi olan Perge hristiyanlar için önemli bir kent idi. M.S. Aziz Paulos ve Barnabas Perge'ye gelmiştir. Magna Plancia gibi kimi zenginler Perge'ye önemli anıtlar kazandırmışlardır.
İlk kazıların 1946 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından başlatıldığı Perge'de önemli kalıntılar şunlardır:
Tiyatro: Cavea, orkestra ve scene olmak üzere üç ana bölümden oluşur. 12,000 seyirci kapasitelidir. Alt tarafta 19, üstte 23 oturma sırası vardır.
Stadion: 34 x 34 m. boyutlarındadır. Tonozlar üzerinde onüç oturma sırası vardır. Doğu ve satı tarafa otuzar, kuzeyde ise on tonoz bulunmaktadır. Her üç tonozdan biri Stadion'a giriş, diğer ikisi ise dükkan olarak kullanılmaktadır
Agora: Şehrin ticari ve politik merkezidir. Ortadaki avlunun etrafında çepeçevre dükkanlar vardır. Bazı dükkanların tabanı mozaikle kaplıdır. Meydanın ortasında 13.40 m. Çapında yuvarlak bir yapısı olan agora 76 x 76 m. boyutlarındadır.
Sütunlu Cadde: Aropol eteğinde nympheum arasında uzanır. Ortasında 2 m. genişliğinde bir su kanalı caddeyi ikiye ayırır.
Perge'deki diğer yapılar, nekropol, surlar, gymnasium, hamam, anıtsal çeşme ve kapılardır.

Sillyon

Aksu'nun 13 km kuzeydoğusunda Yanköy yakınlarındadır. Kent, Aspendos ve Perge yönünde, yüksekte duran bir plato üzerine, M.Ö. 14.yy.da kurulmuştur. Çeşitli uygarlıkları yaşayan kentten Selçuklular da yararlanmıştır. Stadyum, cimnazyum, kuleler, Selçuklu Mescidi ve sahne kısmı yok olan bir tiyatro geriye kalan kalıntılardır.

Termessos
Termesos Antalya'ya 34 kilometre mesafedeki bir Doğal Park olan Güllük Dağı içerisinde batı tarafında 1050 metre yükseklikte bir plato üzerindedir. Termesos Anadolu'nun içlerinden gelen Solymler tarafından kurulmuştur.
Önemli kalıntılardan olan 4200 kişi kapasiteli tiyatro, İmparator Augustus tarafından M.S. 1.yy. ın hemen başlarında yaptırılmıştır. Üstü örtülü meclis toplantı binası olan Odeon'un 600 kişilik oturma yeri bulunmaktadır. Birbirine bağlı beş sarnıçtan oluşan yer altı sarnıcı su depolamak ve zeytinyağı saklamak için kullanılmıştır.
Batı tarafı açık, diğer tarafları sütunlu galerilerle çevrili Agora; 6 m. yükseklikteki platform üstünde oturan kahramanlık anıtı Hereon, Korint düzenli tapınak, Zeus Solymeus Tapınağı, Küçük ve Büyük Artemis Tapınakları, Gymnasium, gözetleme kuleleri diğer önemli kalıntılarıdır. Bunların dışında pek çok anıt ve 1200 ün üzerinde kaya mezarı bulunmaktadır.

Olympos
Antik Likya'nın en önemli liman kentlerinden olan Olympos, tarih boyunca mitolojiyeye konu olmuştur. Konumunun elverişliliği nedeniyle korsanların barınağı olan Olympos, bugün sahip olduğu tarihsel değerleri, 3200 m'lik mutteşem sahili, endemik bitkileri, Caretta caretta'ları Khimaira'sı, tüm sportif etkinliklere olanak veren muhteşem doğası ve pansiyon olarak kullanılan meşhur ağaç evleri ile tüm dünyaca bilinmektedir.

Ariassos
Antikite'den kalma Ariassos, Antalya-Burdur otoyolu'nun 48. kilometresinde, sola dönülen bir sapaktan bir kilometre mesafededir. Bir dağın yamacında kurulmuş olan şehir hamamları, kaya mezarları açısından görülmeye değerdir.

Phaselis
Phaselis'e Antalya-Kemer otoyolu'nun 57. kilometresinde sola bir kilometre döndükten sonra ulaşılır. Rodoslular tarafından milattan önce 7. yüzyılda kurulan kent Doğu Likya'nın en önemli liman kenti olarak bilinir. Üç iskelesi bulunan antik kentin içinde 20-24 genişliğinde bir cadde bulunmaktadır. Caddenin batı ucundan Hadrian geçidi, sağ ve sol yanlarından ise dükkanlar ve hamamlar bulunmaktadır. Kente kara ve denizyolu ile ulaşmak mümkündür.

Limyra
Milattan önce 5. yüzyıldan beri varolduğuna inanılan kent Kumluca-Finike Karayolu'nun 11. kilometresindedir. 141 yılında yaşanan depremde önemli bir hasar görmüş kent ayakta kalmayı başarmış fakat 7. ve 9. yüzyılda Arap işgaline uğramasının ardından boşalmıştır. Kent üç parçadan oluşmuştur. Acropolis, yerleşim birimleri ve necropolis.

Arycanda
Kumluca-Finike otoyolunun Turunçova mevkiine 26 kilometre uzaklıktadır. Akarçay vadisini kontrol eden kentin tam olarak ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Buluntulara göre kentin milattan önce 5. yüzyılda varolduğu düşünülmektedir. M.S. 240 yılında yaşanan depremde önemli ölçüde zarar gören kent 11. yüzyıla kadar canlılığını sürdürmüştür. Bizans döneminde Aalanda olarak bilinen kentin birçok binası iyi korunmuş durumdadır.

Demre (Myra)
Finike'ye 25 km. Kaş'a 48 km. uzaklıktaki Demre, Likya uygarlığının 6 büyük şehrinden biridir. İlk kez M.Ö. 5. yüzyılda yerleşim merkezi haline gelen Demre, önceleri deniz kıyısındayken, Demre çayının getirdiği alüvyonlar sonucunda denizle olan bağlantısı kesilmiştir. Şehir M.S. 9. yüzyıldaki Arap istilaları sonrasında terkedilmiştir. Kaya mezarları, tiyatro ve St. Nicholas kilisesi görülmeye değer yapılardır. Hadrian tarafından yaptırılan içinde tahıl ambarı da bulunan Andriake limanının Demre ile bağlantısı vardır.

St. Nicholas Kilisesi
Yaygın olarak Noel Baba olarak bilinen St. Nicholas M.S. 245'te Fethiye yakınlarında Patara'da doğmuş ve M.S. 363'de ölmüştür. Zengin bir ailenin iyi eğitilmiş oğlu olan St.Nicholas hayatını insanlara özellikle de çocuklara ve denizcilere yardıma adamıştır. Bu yardımlarının sağladığı ünü bugüne dek Noel Baba efsanesi olarak gelmiş ve güncelliğini korumuştur.
Demre rahibi olarak insanlara dini ve sosyal yardımlarda bulunan St. Nicholas ölünce Demre'ye gömüldü ve mezarının yanına adına bir kilise inşaa edildi. 1080'de İtalyan korsanlar bazı kemikleri Bari'ye kaçırdılar. Ancak kalan bazı kemik parçaları bugün Antalya Müzesindedir.
İlki 5-7 Aralık 1983 yılında yapılan Noel Baba sempozyumu, o günden beri değişik din ve eğitimlerden gelen insanların katılımıyla her yıl tekrarlanıyor. Bu sempozyumda St. Nicholas'ın çizgisinden gidilerek değişik din ve inançlardan olan insanlara barış, dostluk ve kardeşlik çağrısı yapılıyor.

Simena (Kale)
Güzelliğini, tarihi, denizi ve güneşinden alan Simena'ya Üçağız'dan deniz yoluyla da ulaşılabilir. Karşısındaki Kekova adasında bulunan ve Akdeniz'in büyüleyici mavisinin altında yer alan batık şehri ve antik kalıntılar görülmeye değerdir. Tarihi Likya uygarlığına kadar uzanan Simena'da pek çok uygarlık kalıntılarına rastlamak mümkün. Kayalara oyulmuş tiyatro ve surlar bunlardan yalnızca birkaçıdır.

Kekova
Kaş-Demre arasındadır. Akdeniz'de Üçağız Köyü karşısında kıyıya 500 m olan adada bulunan batık Antik Kenttir.

Patara
Kalkan-Fethiye yolunda, Kalkan'dan yaklaşık 10 km. önce ve güneyde yer alır Patara. Şehrin merkezinde bulunan renkli seramikler, şehrin tarihinin M.Ö. 5. yüzyıla dek uzandığını göstermektedir. St. Nicholas'ın doğum yeri olmasının yanı sıra, Büyük İskender zamanının önemli bir liman şehriydi. Biri Patara'ya giden üç kapılı surlar M.S. 110'da Vali Modestus tarafından yaptırılmıştır. En önemli kalıntılarından biri antik Patara Tiyatrosudur.

Xanthos
Xanthos nehrinin vadisine kurulan şehir Likya uygarlığının en eski ve en büyük şehridir. M.Ö. 4292'daki Pers istilalarına kadar bağımsız olan Xanthos, şehirlerini istilacılara karşı cesurca savunmuş ancak başarılı olmayacaklarını anlayınca önce kadınlarını öldürmüşler ve kendilerini ateşe atarak topluca intihar etmişler. Daha sonra Bölgeye göç eden 80 aile şehri yeniden kurmuş fakat yaklaşık 100 yıl sonra şehir bir yangınla yerle bir olmuştur. Yeniden inşaa edilen şehir batı ile ilişkilerini güçlendirerek, önemli bir merkez haline gelmiş ancak şansızlıklarından kurtulamamıştır. Brutus'un vergilerine direnince, şehir tahrip edilmiş ve halk savaşa sürüklenmiş ve Xanthos felaketler şehrine dönüşmüştür.
Şehir Likya merkezi etrafında oluşmuştur ve dışında da kalıntılar vardır. Tiyatronun batısındaki kalıntılar bugün de ilgi çekmektedir. Kayalar üzerindeki Harpy heykeli en önemli eserlerden biridir. Orjinali İngiltere'de British Museum'da bulunan eserin yerinde yalnızca kopyası vardır.

Kaş (Antiphellos)
Likya şehirlerinden biri olan Kaş'ın adı taşlık yer anlamına gelen "Phellos" tan gelir. Kaş bugün iyi korunmuş kaya mezarları ve tiyatrosuyla görülmeye değer bir sahil kasabasıdır.

Aspendos
Antalya'nın 48 km doğusunda, Serik ilçesinde yeralan antik kentin kalıntıları büyük ölçüde ayaktadır.


CAMİLER VE KİLİSELER
Yivli Minare ve Külliyesi, Kesik Minare Camii, Bali Bey Camii, Muratpaşa Camii, İskele Camii, Karatay Medresesi, Ahi Yusuf Mescidi ve Türbesi önemli olanlardır.


HANLAR
Evdir Han Antalya'dan kuzeye giden yolda ilk durak yeri Evdir Handır. Bugünkü Antalya-Korkuteli karayolunun 1 km. doğusunda ve Antalya'ya 18 km. uzaklıktadır. En fazla dikkati çeken kısmı sivri kemerli portalı olan Evdir Han 1210-1219 tarihleri arasında İ.Keykavus tarafından yaptırılmıştır.
Kırkgöz Han Antalya - Afyon arasındaki ikinci durak yeri Kırkgöz Han'dır. Kırkgöz Han Antalya'ya 30 km. uzaklıkta bulunan Kırkgöz'de Pınarbaşı mevkiindedir. Çok sağlam bir durumdadır.


MİLLİ PARKLAR VE KORUNAN ALANLAR
Düden Şelaleleri Şehir merkezine yaklaşık 10 km. uzaklıktadır. 20 m. yükseklikten dökülen şelalenin ana kaynağı "Kırkgöz Mevkii"ndedir. Aşağı Düden Şelalesi ise Lara yolu üzerinde merkeze 8 km. uzaklıktadır. Yaklaşık 40 m.lik bir falezden denize dökülür.
  • Altınbeşik Mağarası Milli Parkı
  • Beydağları Milli Parkı
  • Güllük Dağı Milli Parkı
  • Köprülü Kanyon Milli Parkı
  • Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı
  • Alacadağ Tabiatı Koruma Alanı
  • Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanı
  • Dibek Tabiatı Koruma Alanı

MAĞARALAR
Antalya ili sınırlarında turizme açılmış pek çok mağara bulunmaktadır.


YAYLALAR
Genel olarak 1000 m. ve daha fazla yüksekliği olan, yaz ayları oldukça serin geçen, Toros Dağları'ndaki yaylalarda, Antalyalılar ve Yörükler yaz mevsimini geçirirler. Bölgedeki başlıca yaylalar Bakırlı, Fesleğen, Yeşil Yayla, Saklıkenttir.


SPORTİF AKTİVİTELER

Kayak Merkezi
Coğrafi konumu nedeni ile 4 mevsimin aynı anda yaşanabildiği Antalya'da, sahilde denize girerken, Antalya'ya 50 km uzaklıktaki Saklıken'te kayak yapmak mümkün olmaktadır.
  • Saklıkent Kayak Merkezi
Dağcılık ve Tırmanma
Toros Dağlarının uzantılarından Beydağları Antalya il sınırları içindedir. 600-3086 m. yükseklikleri arasında yer alan dağlar jeologlar ve coğrafya bilimciler için değişik olanaklar sunar. Tekedoruğu, Bakırlı Dağ, Tahtalıdağ ve Kızlar Sivrisi önemli doruklardır. En yüksek doruğu 3086 m. ile Kızlar Sivrisi'dir. Dağcılar bu doruğa sedir ormanları ile kaplı Çamkuru Vadisi'nden ulaşılır. Dağa tırmanış bir gün içinde tamamlanabilir.
  • Beydağları
Rafting
Köprülü Kanyon Milli Parkı sınırlarındaki Köprüçay, ülkenin en ilgi çekici rafting merkezlerindendir. Antalya'nın önemli turizm merkezlerinden olan Manavgat ilçesi sınırlarında akan Manavgat Çayı, rafting için elverişli parkurlara sahiptir.
  • Köprüçay
  • Manavgat Çayı
Sualtı Dalış
Antalya kıyılarındaki pek çok noktadan sualtı dalış yapmak mümkündür.

Avcılık
Kıyı boyunda ve yaylalarda bol miktarda keklik, sülün, ağaç güvercini, bıldırcın, üveyik, kayalık kesimlerdi ve ovalarda yaban güvercinleri, çulluk, turaç, karatavuk vardır.
Göller ve gölcüklerde yaşayan çok sayıda yaban ördeği ve yaban kazı kış aylarında kıyılara inerler. Sahilin ormanlık kesiminde geyik, tilki, sansar, alageyik, sincap, yaban keçisi, dağlarda ise ayı, kurt türleri bulunur.

Balıkçılık
Görmek isteyeceğiniz her türlü balığı Antalya sularında bulabilirsiniz. Akay, avcı, çipura, fangri, iskarmaç, iskorpit, isparit, istavrit, kılıç, kırlangıç gibi balıklar ve Akdeniz'e özgü girida balığı çok lezzetlidir. Akarsuların denizle birleştiği yerde özellikle levrek ve kefal bulunur. Turna, pisi, izmarit, böcek, istakoz ve kerevit de yakalanabilir.
Antalya bir alabalık cennetidir. Bölge çaylarında bol miktarda bulunan alabalıkların yanısıra kefal, levrek, sazan ve yılan balıklarını da çeşitli akarsu ve göletlerde görmek mümkündür.

Gençlik Kampları
Antalya Kemer ilçesinde gençlerin faydalanabileceği Orman kampları bulunmaktadır.
  • Orman Kampları

COĞRAFYA
Akdeniz Bölgesinin en önemli kentlerinden olan Antalya'nın kara sınırını Toros sıradağları oluşturur. İl bu kesimde, batıdan doğuya doğru Muğla, Burdur, Isparta, Konya ve İçel illeri, güneyde Akdeniz ile çevrelenmektedir.
İl topraklarının üç tarafı yüksek dağlarla çevrilidir. En yüksek dağı Beydağı (3085m.) ve Akdağ (3075m.) dır. Bu dağların tümüne Güney Toroslar denilmektedir. Batıdan Eşen Çayı'ndan doğuda Kaledron (Kaldıran) Çayı'na kadar uzanan kıyı bandından kuzeyinde ovalar yer alır. İl sınırları içinde belli başlı akarsuları ise Alara Çayı, Dimçay, Manavgat Irmağı, Köprüçay, Eşençay ve Devrense Çayı'dır. Yörenin bitki örtüsünü oluşturan maki türleri Toroslar'ın etekleri boyunca ve yamaçlarında 300 m.ye kadar görülürler. Bu türler arasında ladin, katran ardıcı, mersin ve kocayemiş sayılabilir.
Antalya ilinde iki iklim hüküm sürer. Sahil bölgesinde tipik Akdeniz iklimi: yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Yukarı bölgede Akdeniz iklimi ile İç Anadolu iklimi arasında geçiş teşkil eden kara iklimi hakimdir.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Şubat 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tarihi Yerler
ALANYA KALESİ
Surlarının uzunluğu 6.5 kilometreyi bulan Alanya Kalesi, denizden 250 metreye kadar yükselen yarımada üzerindedir... Kandeleri adıyla da bilinen Alanya yarımadasındaki yerleşim, Helenistik döneme kadar inmekle birlikte günümüze kalan tarihi dokusu 13. yüzyıl Selçuklu eseridir. Kale, 1221 yılında kenti alıp yeniden inşa ettiren Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Kalenin 83 kulesi ve 140 burcu vardır. Ortaçağda surların içine yerleşmiş kentin su gereksinimi sağlamak üzere 400’e yakın sarnıç yapılmıştır. Sarnıçların bir kısmı günümüzde de kullanılmaktadır. Surlar, planlı bir şekilde Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu’nu inerek Tophane ve Tersane’yi geçip Kızılkule’de son bulacak şekilde inşa edilmiştir. Yarımadanın zirvesinde açık alan müzesi olarak değerlendirilen içkale bulunmaktadır. Sultan Alaaddin Keykubat sarayını burada yaptırmıştır... Kalede yerleşim günümüzde de sürmektedir. Ahşap ve kagir tarihi evlerin önünde tahta tezgahlarda ipek ve pamuklu dokuma yapılmakta, değişik figürlerde su kabakları boyanmakta, küçük bahçelerde otantik yemek servisi verilmektedir. Ayrıca kaleye çıkan yol üzerinde ve limana egemen yamaçlarında restoran ve kafeteryalar vardır. Kale taşıt trafiğine açıktır. Yürüyerek ise yaklaşık 1 saatte çıkılabilir.


KIZILKULE
Limandadır. Kentin sembolü olan sekizgen planlı yapı 13. yüzyıl Selçuklu eseridir. 1226 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından Sinop Kalesi’ni yapan Halepli yapı ustası Ebu Ali Reha el Kettani’ye yaptırılmıştır. İnşaat sırasında belli bir yükseklikten sonra taş blokları kaldırmak güç olduğu için üst kısmı pişmiş kırmızı tuğlalarla yapılmış ve bu nedenle Kızılkule adını almıştır. Kule duvarlarında antik çağdan kalma mermer bloklar görülmektedir. Sekizgen planlı ve her bir duvarı 12.5 metre genişliğinde olan kulenin yüksekliği 33 metre, çapı 29 metredir. İçinde zemin dahil beş kat vardır. Kulenin üstüne yüksek aralıklı ve 85 basamaklı taş merdivenle çıkılır. Kulenin tepeden aldığı güneş ışığı birinci kata kadar ulaşır. Kulenin ortasında bir sarnıç bulunur. Kule denizden gelecek saldırılara karşı limanı ve tersaneyi korumak amacıyla yapılmış ve yüzyıllar boyunca askeri amaçla kullanılmıştır. 1950’li yıllarda onarılan kule 1979 yılında ziyarete açılarak birinci katı Etnoğrafya Müzesi’ne dönüştürülmüştür.

TERSANE
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın kenti almasından altı yıl sonra Kızılkule’nin yakınında 1227’de yapımına başlanmış ve bir yılda bitirilmiştir. Kemerli beş gözden oluşan tersanenin denize bakan cephesi 56.5 metre, derinliği 44 metredir. Tersane için seçilen yer, gün ışığından en fazla yararlanılacak şekilde planlanmıştır. Tersanenin giriş kapısındaki yazıt, Sultan Keykubat’ın armasını taşır ve rozetlerle süslüdür. Alanya Tersanesi, Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesidir. Daha önce Karadeniz’de Sinop Tersanesini yaptıran Alaaddin Keykubat, Alanya Tersanesi ile “iki denizin sultanı” unvanını almıştır. Tersanenin bir yanında mescit öteki yanında muhafız odası bulunur. Gözlerden birinde de zaman içinde körlenmiş bir kuyu vardır. Denizden teknelerle ya da Kızılkule’nin yanındaki surlardan yürüyerek ulaşılan Tersane’ye giriş ücretsizdir.

TOPHANE
Tersane’nin bitişiğinde denizden 10 metre yüksekliğinde bir kayaya tersaneyi korumak amacıyla yapılan Tophane vardır. 1227 yılında kesme taştan inşa edilen üç katlı ve dikdörtgen planlı yapıda aynı zamanda savaş gemileri için top döküldüğü bilinmektedir. Tersane ve Tophane’nin Kültür Bakanlığı ve Alanya Belediyesi tarafından bir Denizcilik Müzesi’ne dönüştürülmesi için çalışmalar sürmektedir.

EHMEDEK
Kale’nin kuzey yamacında Bizans döneminden kalan küçük kalenin yerine Selçuklu döneminde “orta kale” olarak yeniden inşa edilmiştir. Giriş kapısındaki kitabeden 1227 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Adını, Selçuklu döneminin inşaat ustası “Ehmedek”ten aldığı sanılmaktadır. Üçer kuleli iki bölümünden oluşan orta kale, kara saldırılarına karşı stratejik bir yerde ve aynı zamanda sultanın sarayının bulunduğu iç kaleyi de koruyacak konumdadır. Kulelerin günümüze kadar gelen duvarları Bizans döneminde kayalardan yontularak yapılmıştır. Orta kalenin içindeki üç sarnıç günümüzde de kullanılmaktadır. Kale duvarlarında Selçuklu döneminden kalma gemi resimleri vardır.

SÜLEYMANİYE CAMİSİ
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından kentin yeniden düzenlenmesi sırasında 1231 yılında kalenin zirve kısmında, İçkale’nin hemen dışında yaptırılmıştır. Ancak sonraki yıllarda cami yıkılmış ve 16. yüzyılda Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrar yaptırılmıştır. Tek minareli cami, Alaaddin, Kale ya da Süleymaniye adıyla anılır. Yapı moloz taştan ve kare planlıdır. Sekizgen kasnak üzerine, kiremitli bir kubbesi vardır. Kubbenin askılık görevi üstlenen kısmına akustiği sağlamak için 15 küçük küp yerleştirilmiştir. İbadet sırasında bu özellik ortaya çıkmaktadır. Son cemaat yeri, dört ayak üzerine kiremitli üç kubbe ile örtülüdür. Kapı ve pencere kapakları Osmanlı döneminin ahşap oyma işçiliğinin güzel bir örneğidir.

BEDESTEN
Kale içinde, Süleymaniye Camisi yakınındadır. 14. ya da 15. yüzyılda Karamanoğulları döneminde çarşı veya han olarak yapıldığı sanılmaktadır. Kesme taştan dikdörtgen planlı bir yapıdır... 26 odası vardır ve 13 metre genişliğinde 35 metre uzunluğunda bir avluya sahiptir. Tarihi bina günümüzde otel, restoran ve kafeterya olarak kullanılmaktadır... Avluya açılan orta çağ dükkanları, otel odası olarak düzenlenmiştir. Bahçe kısmında, merdivenle inilen büyük bir sarnıç vardır. Bahçenin manzarası, bir yanıyla yukarıdaki kale surlarına, aşağıdaki Akdeniz’e ve kumsala bir yanıyla da Toros dağlarına hakimdir. Bedesten, işletmecisinden izin alınarak gezilebilir.


DARPHANE
Yarımadanın ucunda, uzunluğu 400 metreyi bulan sarp kayalıklardan oluşan Cilvarda burnu üzerindeki yapılardır. Halk arasında “darphane” olarak anılmasına karşın kesme taştan inşa edilmiş binalarda para basılması söz konusu değildir. 11. yüzyıldan kalma taş yapılardan biri küçük bir kilisedir, diğerlerinin ise manastır olarak kullanılma olasılığı yüksektir. Küçük kilisenin kubbesi ayakta durmaktadır. Kayaların üstünde bir de sarnıç vardır. Cilvarda burnundaki yapılar topluluğuna İç Kale’den kayalara oyulmuş basamaklarla bir yol bulunmasına karşın yol günümüzde kullanılamaz durumdadır. Denizden çıkış ise zor ve tehlikelidir. Gerek İç Kale’den seyredildiğinde gerekse denizden teknelerle burnu dönerken, etkileyici bir görüntüsü vardır.


AKBEŞE SULTAN MESCİDİ
Kale içinde, Bedesten’in batısında, Süleymaniye Camisi’nin 100 metre kadar ilerisindedir. Alaaddin Keykubat’ın Alanya Kalesi’ndeki ilk kumandanı Akşebe Sultan tarafından 1230 yılında yaptırılmıştır. Dışı kesme taş, içi ve kubbesi tuğla örülüdür. Kare planlı ve iki odadan oluşur. Odalardan biri mescit, diğeri Akşebe Sultan’ın mezarının bulunduğu türbedir. Türbede, üç mezar daha vardır. Eski kalıntılardan mescidin apsisinin çinili olduğu anlaşılmaktadır. Kitabesinde “Tanrı yerin ve göklerin gaiblerini bilir. Allah’ın mescitlerini ancak O’na ve ahiret gününe inananlar imar ederler. 1230 yılında yüce sultan Alaaddin’in günlerinde Tanrı’nın rahmetine muhtaç zayıf kulu Akbeşe yaptırdı” yazmaktadır. Mescidin birkaç metre uzağında moloz taştan kaide üzerinde tuğla gövdeli silindirik bir minaresi bulunur. Şerefe kısmında biten minarenin ilginç bir görüntüsü vardır.


ANDIZLI CAMİ
Tophane Mahallesi’ndedir. Adını hemen yanındaki andız ağacından alan cami 1277 yılında Emir Bedrüddin tarafından yaptırılmıştır. Emir Bedrüddin Camisi de denir. Selçuklu döneminin özgün mimari özelliklerini taşır. Kesme taştandır, yüksek olmayan bir minaresi vardır. Minberi, Selçuklu tahta oymacılık sanatının en güzel örneklerinden birini yansıtır. Camiye, Kızılkule’nin yanından aşağı kapı yoluyla gidilir.


SİTTİ ZEYNEP TÜRBESİ
Kale’ye çıkan yol üzerinde, büyük bir kayanın üzerindedir. Selçuklu ya da Osmanlı döneminden kaldığı tahmin edilmektedir. Yapı, kare planlı ve kubbeli iki odadan ibarettir. Odalardan birinde uzunca bir sanduka vardır; diğer oda boştur. Evliya Çelebi, binanın Bektaşi tekkesi olduğunu yazar. Sitti Zeynep hakkında kesin bir bilgi yoktur. Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanlı vakıf defterlerinde türbeye ait vakfın adı “Sitti Zeynep bin’t Zeynülabidin” olarak geçmektedir. Türbede mezarı bulunan kişinin bir eren olduğu sanılmaktadır. Türbenin bulunduğu kayanın içine antik çağda ikişer metre uzunluğunda üç lahit oyulmuştur. Antik mezarlar, bir dönem su deposu olarak kullanılmıştır.

HIDRELLEZ KİLİSESİ
Alanya merkezine 10 kilometre uzakta Hacı Mehmetli Köyü sınırları içinde Hıdır İlyas mevkiindedir. Akdeniz’e gören bir yamaç üzerine 19. yüzyıl başında kurulduğu sanılan kilise, günümüzde de Hıristiyan ve Müslüman ziyaretçiler tarafından ibadet amacıyla kullanılmaktadır. Çatısı kagir, duvarları taş ve küçük bir apsisi olan kilise dikdörtgen planlıdır. Kilisenin içinde ahşap süslemeli bir ara kat vardır. Duvarlardaki freskolar bozulmuştur. Kilisenin 1873 yılında onarım gördüğü kitabesinden anlaşılmaktadır. Alanya Müzesi’nde sergilenen kitabe, Grek abecesi ile Türkçe (Karamanlıca) yazılmıştır. Kilise, Alanya’da yaşayan ve Türkçe konuşan Ortodoksların 1924 yılındaki mübadelede Yunanistan’a gitmeleriyle kapanmıştır. Yanında su kaynağı bulunan Hıdrellez Kilisesi’nin bir adı da Agios Georgios Kilisesi’dir. Kilisenin benzerlerine Antalya Kaleiçi’nde de rastlanmaktadır. Ören yerine giriş ücretsizdir.

ŞARAPSA HANI
Alanya’nın 13 kilometre batısında şehirlerarası karayolu üzerinde 13. yüzyıldan kalma bir yapıdır. 1236-1246 yılları arasında Selçuklu Sultanı olan Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından tarihi ipek yolu üzerinde kervansaray olarak yaptırılmıştır. Bir dönüme yakın araziye inşa edilen yapının duvarları iri kesme taşlarla örülüdür. Orta çağın önemli konaklama merkezlerinden bir olan kervansaray günümüzde eğlence merkezi olarak kullanılmaktadır.

ALARA KALESİ
Alara Kalesi, Alanya’nın 37 kilometre batısında, denizden 9 kilometre içeride Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından 1232 yılında yaptırılmıştır. İpekyolu üzerindeki kalenin işlevi, Alara Çayı kenarındaki handa mola veren kervanların güvenliğini sağlamaktır. Kale 200 metreden 500 metreye kadar çıkan sarp bir tepe üzerinde kurulmuştur. Görkemli bir görüntüsü vardır. Dış ve iç kale olarak iki kısımdır. 120 basamaklı karanlık bir dehlizden kalenin içine girilir. Ören yeri olarak düzenlenerek ziyarete açılmadığı için yaban otları ve yıkıntılara dikkat etmek gerekir. Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller yapılmıştır. Kalıntılar arasında küçük bir saray, kale görevlilerinin odaları, cami ve hamam vardır. Surları ve patikaları izleyerek Alara Kalesi’nin zirvesine çıkmak isteyenlerin en az bir saatlik tırmanışı göze almaları ve buna göre donanımlı olmaları gerekir. Zirvedeki manzara ise yorgunluğa değecektir.


ALARAHAN
Alara Kalesi’ne 800 metre uzakta bir düzlükte ve Alara Çayı kıyısındadır. Tümüyle kesme iri taşlarla 2 bin metrekare üzerine kervansaray olarak inşa edilmiştir. 1231 yılında yapılan han birkaç yıl önce onarılmış ve bugün restoran ve alışveriş merkezi olarak kullanılmaktadır. Kervansarayın nöbetçi kulübesi günümüzde de özelliğini korumaktadır. Kervansarayın ikinci kapısı, yolcuların kalacağı mekanlara açılır. Uzun bir koridorun iki yanında odacıklar bulunur. Kervansarayın içinde çeşme, mescit ve hamam vardır. Yapının onarımı sırasında ortaya çıkan taş ustaların imzaları da dikkat çekicidir. Alaaddin Keykubat, Alanya’daki kitabelerde kendisini “Kara ve iki denizin sultanı, Arap ve Acem ülkesinin sahibi” olarak nitelerken, Alarahan’daki kitabesinde “Rum, Şam, Ermeni ve Frenk memleketlerinin fatihi” ünvanını da almıştır. Alarahan’a giriş ücretlidir. Handaki restoranın yanı sıra Alara Çayı’nın kenarındaki küçük kır lokantalarında da yemek yenilebilir ve servis yapılıncaya kadar çayda yüzülebilir.


KARGI HAN
Alanya’nın batısında, Kargı çayının kuzeyindedir. Hanın kitabesi olmadığı için yapım yılı hakkında bilgi yoktur. 46 metre eninde, 50 metre boyunda taş yapıdır. Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Akdeniz ile İç Anadolu’yu bağlayan yol üzerinde, Kesikbel mevkiinde kervansaray olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Odalarının hepsinin tavanında hava bacaları bulunmaktadır ve odalar orta avlunun etrafında sıralanmıştır. Kapının karşısında taştan oyulmuş sabit hayvan yemlikleri bulunur. Yapı harap durumdadır.
The_RepLaCeMeNT - avatarı
The_RepLaCeMeNT
Ziyaretçi
30 Ocak 2008       Mesaj #4
The_RepLaCeMeNT - avatarı
Ziyaretçi
Antalya'nın Şelaleleri

Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı

Antalya
Yöreye adını veren irili ufaklı şelalelerin bulunması maki formasyonlarının güzel örneklerini içermesi, flora, fauna ve özellikle nilüferli gölüyle üstün bir peyzaj güzelliği sergilemektedir. Kızılçam, Doğu Çınarı, Defne, Harnup, Yabani Zeytin, Sakız ağacı, Söğüt, İncir, Mersin, Böğürtlen, Yabani gül, Sütleğen, Laden, Tesbih, Kekik, Nane, Ada soğanı, Hayıt, Alıç Zakkum başlıca bitki örtüsünü oluşturur. Bunun yanında su bitkileri olarak, Topalak, Su nanesi, Kamış, Su aviyeleri, Nilüfer bulunur.
Fauna açısından, Siroz, Sazan, Yılan balığı, Alabalık, Kefal, Boz ördek, Yeşilbaş Ördek, Sakarmeke, Saz Tavuğu, Karabatak, İspinoz, Su Çulluğu, Domuz, Tilki, Tavşan, Sansar yörede yaşayan başlıca yaban hayvanlarıdır.
Ana şelale 12 m yükseklikten dökülmektedir. Döküldüğü yerde meydana gelen küçük gölcükte derinlik 5-6 m dir. Uzunluğu 36 m, genişliği 45 m ye yakındır. Ana şelale dışında daha küçük boyutlarda şelalelerde mevcuttur.

Manavgat Şelalesi
Antalya
Kent gürültüsünden uzaklaşıp doğa ile başbaşa kalmak isteyenler için şelalenin çevresinde uygun piknik alanları vardır. Ayrıca çevredeki lokantalar, taze balık yeme imkanını sunarlar. Ulaşım, Manavgat'tan kalkan minibüslerle sağlanır.
Antalya'ya 80 km mesafededir. Manavgat ilçesinin 3 km kuzeyinde bulunan ve adını bu ilçeden alan şelale, ırmak sularının 4-5 m'lik bir falezden düşmesiyle meydana gelir. Az bir yükseklikten dökülmesine rağmen geniş bir alan üzerinde gürül gürül akışı görülmeye değer bir manzara oluşturur. Ayrıca Manavgat Irmağı1 m besleyen kaynaklardan en büyüğü olan karstik Dumanlı kaynağı, sol kıyıdaki dik bir kayanın yüzünde bulunan küçük mağaralardan fışkırarak çıkar. Duman ve köpük halinde 15 m kadar yükselir ve ırmağa karışır.

Yukarı Düden Şelalesi
Antalya
"İskender Şelalesi" de denilen bu şelale, şehir merkezinin kuzeyinde olup merkeze 10 km uzaklıktadır. Şelalenin bulunduğu yer sık ağaçlı ve yemyeşil görünümü ile cenneti andırır. 20 m yükseklikten dökülen suyun kaynağı; şelaleye 22 km uzaklıkta olan "Kırkgöz Mevkii"dir. Mağaraya inilerek, arkadan da izlenebilen şelalede ayrıca görülmeye değer kaya mezarları da mevcuttur. Ayrıca şelalenin düştüğü yerdeki tabandan su kaynak halinde çıkmaktadır.
Piknik, restoran, kafeterya, otopark, hediyelik eşya, PTT imkanlarına sahip olan şelale; 1970-1972 yıllarında DSİ 13. Bölge Müdürlüğü tarafından "Mesire Yeri ve Piknik Alanı" haline getirilmiştir. Piknik yerlerinde masalar, su, wc bulunmaktadır. Belediye Halk otobüsü ve minibüslerle ulaşım mümkündür.


Kurşunlu Şelalesi

Antalya
Kurşunlu Şelalesi, Antalya-Mersin karayolunun 24 kilometresinden sola dönülerek 7 km devam edildiğinde ulaşılan bir şelaledir.
Kurşunlu Şelalesi'ne su 18 metre yükseklikten dökülmekte ve küçük şelaleciklerle 7 adet küçük gölet birbirine bağlanmaktadır. Kurşunlu Şelalesi 2 kilometrelik bir kanyonun içnde kalmaktadır. Bu alan 1986 yılında park haline getirilerek ziyarete açılmıştır. Şelale ve piknik yeri 33 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Piknik alanı içinde; manzara seyir teraslan, çocuk parkı, restoran, otopark, gezinti patikaları, içme suyu, tuvalet vardır. Ulaşım, belediye otobüsleri ve minibüslerle sağlanabilmektedir. 1991 yılında emekli cumhurbaskanı Kenan Evren'in tesvikleriyle milli parklar arasına girmiştir. "şelale çok yönlü olmakla beraber "bitki tüneli ve 200 yıllık su değirmeni "Antalya'da görülmeden geçilmemesi gereken yerler arasına Kurşunlu Şelalesi'ni de katıyor.Antalya'ya gelipte görmeden gitmeyin sakın.Pişman olursunuuz.Manzara mükemmel ,ortam mükemmel doğa sanatını konuşturmuş gerçektende.



*****
Antalya'nın Mağaraları


Karain Mağarasi
Antalya
Antalya-Burdur karayolunun 13. km.”sinde Karain işaret levhasindan sola dönülerek Karain Mağarasi yoluna girilir. Antalya”ya uzakliği 27 km.”dir.1946 yilindan beri kazilar yapilmaktadir. Yapilan kazilardan, bölgenin günümüzden 50 000 yil kadar öncede yerleşim merkezi olarak kullanildiği sonucuna varilmiştir. Türkiye”nin içinde insan yaşamiş en büyük mağarasidir. Buluntular Karain”deki küçük bir müzede ve Antalya Müzesindeki Tarih Öncesi bölümünde sergilenmektedir .

Damlataş Mağarası
Antalya
Damlataş Mağarası, 1948 yılında liman inşaatında kullanılacak taş için ocak açılması sırasında bulundu. Mağara, tarihi yarımadanın batı kıyısındadır. Mağaranın giriş kısmında 50 metrelik bir geçit vardır. Yüksekliği 15 metreyi bulan geçitten sonra silindirik bir boşluğa gelinir. Buradan mağaranın tabanına inilir. Yarı kriztalize kalker içinde bulunan mağaranın sarkıt ve dikitleri 15 bin yılda oluşmuştur. Mağaraya, sarkıtlardan damlamaya devam eden su damlaları nedeniyle Damlataş adı verilmiştir. Mağara, büyüleyici güzelliğinin yanı sıra astım hastalarına iyi gelen havasıyla da ünlüdür. Doktor kontrolünde mağarada belli bir süre oturarak 21 günlük tedavi kürü uygulayan hastalar vardır. Mağaranın havası yaz kış değişmez; sıcaklık 22 santigrat derece, rutubet yüzde 95, sabit basınç 760 mm’dir. Mağaranın havasında yüzde 71 azot, yüzde 20.5 oksijen, onbinde 2,5 karbondioksit ve bir miktar radyoaktivite ile iyonlar bulunmaktadır. Mağaraya giriş ücretlidir. Çevresinde küçük bir çarşı vardır, önü ise plajdır.
Damlataş Mağarası, Alanya'nın içinde ve deniz kıyısında bulunmaktadır. Merkeze 3 km. uzaklıktadır. Toplam uzunluğu 30 m. olan mağara; kuru ve yatay mağara tipindedir. 200 m'lik bir alanı kaplamaktadır. Çok sayıda sarkıt ve dikitin eşsiz bir görüntü verdiği mağara, 15 m. yüksekliktedir.
Birbirinden güzel binlerce sarkıt ve dikitlerle süslü bu mağara hemen koruma altına alınıp mağara hakkında araştırmalara başlanmıştır.
Damlataş Mağarası hakkında ilk araştırmalar, Galip Dere tarafından yapıldı. Galip Dere, gazetelerin birinde 2. Dünya Savaşı zamanında atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanlar’ın içinde astımlı olanların şifa bulduklarına dair bir haber okur. Mağaranın sağlık açısından faydası konusunda resmi incelemeler başlar. Doktor ve kimyagerlerden oluşan ekibin incelemelerinden sonra mağaranın astıma iyi geldiği tespit edilir.
Damlataş Mağarası'nın kapısından içeri girince 45-50 m. uzunluğunda bir geçit, 13-14 m. çapında ve 15 m. yüksekliğinde silindirik bir boşluk, ayrıca 15000 senede oluşmuş sütunlar vardır. Mağaranın iki katlı olan boşluğu 2500 metreküp hava ihtiva etmektedir. İçindeki ısı yaz-kış 22.3 derecedir. Mutlak nem 19.6 derece nispi nem %98'dir. Mağara dış tesirlerden arınmış olup havasında bol miktarda asit karbonik vardır. Hava basıncı deniz seviyesinden biraz aşağıda olmasına rağmen 760 mm.'dir. Mağara boşluğunun tamamı 180-200 metrekaredir. Mağara etrafındaki kalınlık 10 m.'yi bulduğu için çökme ihtimali yoktur. Senenin 5-6 ayında devamlı damlar.
Damlataş Mağarası'nın Tıbbi Fonksiyonu: Mağaranın astıma iyi gelen dört vasfı olduğu tespit edilmiştir. Mağaranın ortamında bulunan normalden 8-10 misli fazla karbondioksit, yüksek oranda nem, alçak sühunet, radyoaktivite gibi unsurların ilk ikisinin astıma iyi geldiği, diğer ikisinin de yardımcı faktör olarak kabul edildiği bilinmektedir. Alanya'ya astım tedavisi için gelen hastaların, öncelikle bir doktordan mağaraya girmesinde bir sakınca olmadığına dair rapor alarak, mağaranın ilgili memuruna başvurması gerekmektedir. Tedavi süresince sembolik bir ücret ödenir.
Damlataş Mağarası turizme açıktır.

Altinbeşik Düdeni
Antalya
Dünyanin en ilginç mağaralarindan birisidir. Ürünlü Köyü sinirlari içerisindedir. Altinbeşik Düdeni”ne ulaşilmasi için şu yolun izlenmesi gerekir: Antalya-Alanya yolunda Manavgat”tan sonra kuzeye Akseki yönüne dönülür. Bu yolun yaklaşik olarak 70. km.”sinden ibradi”ya yönelinir. 23 km. sonra varilan ibradi”dan Ürünlü Köyü 8 km.”dir. Ürünlü”den sonra yaklaşik 5 km.lik bir patika yolla Düden”e ulaşilir. Buraya ilk kez gelenlerin köyden bir rehber almalari ve mutlaka araziye uygun ayakkabi giymeleri gerekir.


*****

Toros Dağlarinin altindaki bu ilginç yeralti Dünya”sini görmek için özel hazirlik ve gereçler gereklidir. Yer altinda çok sayida mağara ve göl vardir. Bu göllerin su seviyeleri farkli olup aralarinda çağlayanlar oluştururlar. Mağaralarda dev boyutlarda sarkit ve dikitler mevcuttur. Bu mağara ve göllerin milyonlarca yillik bir sürecin sonucu oluştuğu bilinmektedir. Oluşum teorisi şöyledir: Kalkerli bir yapiya sahip olan bu dağlik yerde sular çatlaklardan içeriye sizmiş ve oluşan bazi kimyasal reaksiyonlarla yer yer erimeler ve böylece yer altinda küçük boşluklar oluşmuştur. Bu boşluklar suyun aşindirici ve sürükleyici etkisi ile zamanla büyüyüp mağara halini almiştir. Mağaralarda toplanan su da yer alti göllerini oluşturmuştur. Bu süreç günümüzde de devam etmektedir. Konu ile ilgilenenler ve cesur tirmanicilar için eşi bulunmaz bir doğa harikasidir.

Son düzenleyen ThinkerBeLL; 17 Ağustos 2012 14:34
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Ocak 2010       Mesaj #5
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Antalya ili sahip olduğu arkeolojik ve doğal güzellikleriyle "Türk Rivierası" adını almıştır. Bircok medeniyete ev sahipliği yapmış bir bölgede bulunun Antalya ilimiz tarihi turistik yapısıyla ülkemizin yerli ve özellikle yabancı turizminin en önemli noktasıdır. Her yıl yabancı turist akınına uğramaktadır. Bu turistlerin sayısı ilin ekonomisinin en önemli ölçütü olmkatadır. Antalyada gezilecek yerler arasında Aspendos, Perge, Side, Konyaaltı, Karpuzkaldıran, Lara, Düden Şelalesi, Manavgat Şelalesi, Kurşunlu Şelalesi, Kaleiçindeki Yivli Minare, Antalya Saat Kulesidir. Antalya ili zengin tarihi ve turistik yapısının yanında sanatsal açıdanda zengindir. Her yıl Altın Portakal Film Festivaline'de ev sahipliği yapmaktadır
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
11 Mayıs 2011       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Antalya

Akdeniz Bölgesi'nde il. İl toprakları Antalya Körfezi'nin iki yanında, batıdan doğuya yay şeklinde uzanır.

Batıda, Kalkan limanının batısında Kocaçay ağzından, doğuda, Gazipaşa-Anamur arasında Kalediran Deresi'ne kadar Akdeniz kıyılarının uzunluğu 500 km.'yi geçer. Batıda Muğla, kuzeyde Burdur, Isparta ve Konya, doğuda yine Konya ve Karaman illeriyle sınırlanır. Oldukça geniş bir ildir.

Toroslar'ın geniş bir bölümü Antalya ili sınırları içinde kalır. Göller Yöresi'nde başlayan Batı Toroslar, sürekli sıralar hâlinde değil, aralarına havza biçiminde ovalar, göl çanakları girmiş olarak iki sıra hâlinde uzanırlar. Birinci sıra kuzeydoğu-güneybatı yönündedir (Eğridir Gölü batısında Barla Dağı, Isparta yakınında Davras ve Akdağ, güneyde, Teke yöresinde Bey Dağları, Elmalı Ovası'nı güneyden kuşatan Susuz, Yumru ve Akdağlar...); ikinci sıra kuzeybatıdan güneydoğuya doğru uzanır (Sultan Dağları, Yıldız, Akdağ ve Geyik dağları ve ilin doğu sınırında Kızıl ve Deliktaş dağları...). Yukarda belirtilen doğrultuya göre güneye inildikçe birbirinden uzaklaşan bu iki sıra arasında, çok yerinde kalkerli kayaçlardan oluşma yine engebeli bir alan aşama aşama alçalarak birkaç seki basamağı hâlinde Akdeniz kıyılarına iner.

İl merkezi Antalya kenti de kalkerli bir düzlük olan böyle bir seki üzerinde kurulmuştur. Kıyı şeridi üzerinde tipik Akdeniz iklimi görülür. Kışlar ılık, yazlar sıcak geçer; 1.000 mm.'yi aşabilen yağışların üçte ikisi kış aylarında ve ancak yüzde 1.5-2'si yaz mevsiminde düşer. Bu koşullar altında yazın tarımda sulama zorunludur. İklim, iç kesimlere doğru az çok karasallığa kayar. Göller Yöresi'nden ve Toroslar'dan inen akarsular, boylarının ve beslenme havzalarının kısalık ve küçüklüğüne rağmen oldukça bol su taşırlar ve karst koşulları nedeniyle bazı kesimlerinde yeraltında akarlar. Başlıcaları; Aksu, Köprüsuyu, Düden Suyu, Manavgat Irmağı'dır. Arazinin yukarda belirlenen topografya özellikleri nedeniyle üzerlerinde sık sık ivinti ve çağlayanlara rastlanır.

Antalya ili Türkiye'nin önemli tarım bölgelerinden biridir. Bu önem, toprak ürünlerinin çeşitliliğinden ve bazılarının Türkiye yıllık üretiminde baş sıraları almasından ileri gelir. Bu ürünlerin başlıcaları; pamuk, yerfıstığı, çeşitli sebzeler (özellikle domates), portakal ve muzdur. Ormancılık ve hayvancılık bakımlarından da yine önde gelen illerimiz arasındadır.

Antalya, Göller Yöresi'ni ve İç Batı Anadolu'yu Akdeniz'e bağlayan en kısa doğal yolun denize ulaştığı yerde kurulmuştur. Bu elverişli konumu nedeniyle, geçmişte oldukça geniş bir artülkenin limanı olarak rol oynamıştır. Fakat İç Batı Anadolu'nun ve Göller Yöresi'nin demiryolu ile Ege kıyılarına bağlanmasından sonra, artülkesi daralmış, liman olarak önemi çok azalmıştır. Buna karşılık Antalya ve çevresi, uzun yazları, plajları, eski çağlara ait görülmeye değer kent kalıntılarıyla son yıllarda Türkiye'nin başlıca turizm alanlarından biri olmuştur. Yeni ve çok kaliteli yolların yapılması bundan büyük rol oynamıştır. Ayrıca tarım alanındaki ilerlemeler ve yörede yeni sanayi kurumlarının kurulması kentin hızla ve yeniden gelişip canlanmasına olanak sağlamıştır.

MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
11 Mart 2016       Mesaj #7
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
ANTALYA [07]
MsXLabs.org & Büyük Larousse

Akdeniz B
ölgesi'nde il; 891 149 nüf. (1985); 20 591 km2; 11 ilçe, 22 bucak, 723 köy. Merkezi Antalya; 261 114 nüf. (1985). Bölge idare mahkemesi, ticaret, tarım, turizm.

Antalya ili, aynı adı alan körfezin kıyısı boyunca, K. deki Batı Toroslar'ın çizdiği yayların doğrultusuna uyarak B.'da Eşen çayından D.'da Anamur yakınlarındaki Kaldıran vadisine kadar 40-50 km genişlikte, 400 km uzunlukta bir şerit biçiminde uzanır. İlin doğal, beşeri ve ekonomik özelliklerini doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen en önemli etken, yer şekilleridir. İl toprakları, K. ve B.'daki dağlık alanlar ve kıyı şeridinin ovaları ve tepelikleri olmak üzere her bakımdan farklı iki bölgeye ayrılır. İl alanının 3/4'ünü kaplayan Batı Toroslar'ın birçok tepesi 2 500 -3 000 m'yi aşar. Dağ sıraları arasında özellikle B.'daki Teke yöresinde, geniş platolar ve bazı havzalar yer alır. Çoğunlukla kireçtaşlarından oluşmuş bu dağlar ve platolar alanında, kireçtaşlarının erimesiyle oluşmuş mağaralar, düdenler, suçı-kanlar, dolinler, uvalalar ve daha geniş çukurluklar olan polyeler gibi büyüklü küçüklü karst şekilleri çok yaygındır. Düden denilen doğal kuyular bu karstik alanların sularını emerek yeraltından G.'e boşaltır. Çok yağışlı dönemlerde bazı karst çukurlarının tabanı, Elmalı polyesinde olduğu gibi, sığ geçici göllerle kaplanır.Yeraltına sızan sular, akarsuları besler ve dağların eteğinde kaynaklar halinde yeryüzüne çıkar.

Yüksek ve engebeli alanlarda kışlar uzun, çok soğuk ve karlı; yazlar kısa ve sıcaktır. Dağ kesimi kıyıya göre daha çok yağış alır. Orman tahripleri sonucu arazi, çoğu yerde çıplak, topraklar aşınmış, eki-lebilecek alanlar çok sınırlı ve genellikle, karst çukurlarının tabanlarına bağlı olarak dağınıktır. Burada ulaşım da çok güçtür. Kıyı ile iç kesim arasında bağlantı ancak sayısı az ve kışın zor aşılan geçitlerle sağlanır. İlin bu engebeli yöreleri Türkiye'nin en tenha yerleridir (km2'ye 10-20 kişi). Yerleşmeler de az nüfusludur. Bu kesim, ilin gelişmiş olan kıyı şeridine ve Ege bölgesine her yıl mevsimlik tarım işçisi ve sürekli göç gönderir. Bu nedenle, buradaki ilçelerde nüfus artışı Türkiye ortalamasının altındadır, hatta bazılarında nüfus azalması görülür.

il topraklarının yaklaşık 1/4'ünü kaplayan kıyı şeridi, 500 m'ye kadar yükselen tepeliklerden, akarsular boyunca oluşmuş kimileri geniş, kimileri küçük ovalardan oluşur'. Toroslar'ın birdenbire yükseldiği Teke kıyılarında ve Alanya'nın D.'sunda çok dar olan kıyı şeridi körfezin K.'inde üçgen biçiminde bir alan oluşturarak genişler.

Yüksek dağlarla iç bölümlerin soğuğundan korunan kıyı şeridi ovalarında toprak verimli, ekilebilir alanlar geniştir. Yüksek sıcaklık isteyen, dona karşı duyarlı bitkilerin yetiştirilmesine elverişli iklimi olan bu kesimde ulaşım da daha kolaydır. Bu nedenlerle burası ilin ilkçağ'da da, günümüzde de en kalabalık (km2'ye ortalama 40-60 kişi), en gelişmiş, kentli nüfus oranının en yüksek olduğu bölümüdür. Toroslar'dan dar ve derin vadileri izleyerek inen Demre, Aksu, Köprü ve Manavgat gibi ırmaklar kıyı şeridine bol su taşır. Kıyı kesiminde yer yer bataklık alanlar da görülür.

Antalya'nın nüfusu, geniş alanına göre çok azdır. Nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının çok altındadır (km2'ye 43 kişi), il nüfusunun yaklaşık % 45'i kentsel, % 55'i kırsal yerleşmelerde yaşar. Kentli nüfusun yaklaşık % 65'i il merkezinde toplanmıştır. İlçe merkezlerinden ancak ikisinin nüfusu 20 000'in üstündedir (Alanya ve Manavgat). Sınırları içindeki yörelerle olduğu gibi, başka bölgelerle de zor ve zayıf bağlantısı yüzünden izole bir yaş sürdüren yöre, yüzyıllar boyunca geri kalmıştı. Bu durum 1950'li yıllara değin sürdü. Bu tarihten sonra yol şebekesi düzeldi, bağlantılar kuruldu, kıyı şeridinde toprak iyileştirme çalışmaları yapıldı, taşkınlar denetim altına alındı, bataklıklar büyük ölçüde kurutuldu, sıtma mücadelesi yapıldı; bunun sonucu ticarete dönük tarımsal üretim ve turizm hızla gelişti. 1950'de 311 442 olan il nüfusu, 1985'te 3 katına yakın artarak 891 149'a ulaştı. Bu arada kıyı şeridi ile tenha dağlık kesim arasındaki nüfus yoğunluğu farkı daha da belirginleşti. il sınırları içinde az sayıda olmakla beraber günümüzde de göçerler yaşar. Asıl geçim kaynakları hayvancılık ve hayvan ürünleri olan göçerler kışı kıyı şeridinde geçirir, baharda K.'deki yaylalara çıkar.

Antalya ilinin ekonomisinde en önemli yeri çok çeşitli tarım ürünleri alır. Pamuk, susam, yerfıstığı, anason, turunçgiller, turfanda sebze yetiştirilir. Yılda ortalama 50 000 ton ile Türkiye pamuk üretiminin yaklaşık % 10'unu sağlar. Yerfıstığı, susam, anason üretiminde ise Türkiye'de başta gelen illerdendir.
Antalya kıyıları elverişli iklimi, plajları, şelaleleri, antikçağ kentlerine ait kalıntıları ve sanat eserleri, lüks otel, motel, kam-pingleriyle Türkiye'de turizmin en çok geliştiği, yatak sayısının en çok olduğu illerdendir. Alanya, Side, Manavgat ile yakın yıllarda ilgi çekmeye başlayan Finike ve Kaş bu endüstrinin başlıca merkezleridir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
11 Mart 2016       Mesaj #8
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
ANTALYA
MsXLabs.org & Büyük Larousse

ANTALYA İLİNİN MERKEZİ KENT
, 261 114 nüf. (1985); Adana ve Mersin' den sonra Türkiye'nin Akdeniz kıyısındaki üçüncü büyük kenti; Ankara'nın 458 km G.-B.'sında, izmir'in 505 km, İstanbul'un 734 km G.-D.'sunda. Turizm. Üniversite.

-Coğrafya. Antalya,Toroslar'ın eteğinden çıkan sayısız kaynağın (Kırkgöz) ve Düden suyunun çökelttiği travertenlerden oluşan, deniz kıyısında 25-30 m yükseklikteki dik yarlarla biten bir taraça üzerindedir. Bu düzlüğün B.'sında (Konyaaltı) ve D.'sunda (Lara) kilometrelerce uzunlukta plajlar yer alır. Düden suyu ve kolları, kıyıdaki yarlardan şelaleler yaparak denize dökülür. Kentin çekirdeği, dik yarların eteğinde, İlk ve Ortaçağ'ın gemilerini barındıracak boyutta küçük, doğal limanın çevresinde kurulmuştur. Antalya, Roma döneminde genişledi, Bizans döneminde işlek bir liman, Selçuklular döneminde önemli bir ticaret merkezi ve do nanma üssü oldu. Sonraki yüzyıllarda, Akdeniz'in ticaret yolu olarak öneminin azalması ve iç bölümlerle, hatta kıyıdaki yakın yörelerle kara bağlantısının zor ve zayıf olması, kentin gelişmesini büyük ölçüde engelledi. Bu nedenlerle Antalya XIX. yy. sonlarında yaklş. 15 000 nüfuslu bir Anadolu kasabası görünümündeydi. 1950'lerden başlayarak, Antalya'yı içerilere, Akdeniz kıyısındaki öteki yerleşmelere bağlayan karayolları yapıldı; bataklıklar kurutularak ticari ürünlerin büyük ölçüde yetiştirildiği tarım alanları elde edildi; tarımsal sanayi kolları kuruldu; kentin ekonomik etki alanı genişledi ve turizm büyük önem kazandı. Bunların sonucu Antalya, hızla gelişti ve çağdaş bir görünüm kazandı. Bu dönemde Antalya özellikle B.'ya ve D.'ya doğru genişlerken, eski mahalleler kısmen düzenlendi, yeni yollar açıldı, parklar yapıldı. Bu gelişmelere koşut olarak 1935'te yaklş. 23 000 olan nüfus, 1960ta 41"000'e, 1980'de173 501e,1985'te261 114'eyükseldi.Hız-la büyümeyi sürdürenAntalya.Türkiye'de kent nüfusundaki artış bakımından (1980 -1985 arasında yılda °/oo64) başta gelen kentlerdendir. Günümüzde Antalya, değerli ticari tarım ürünlerinin yetiştirildiği zengin bir bölgenin ekonomik ve kültürel başkenti durumundadır.

-Tarih. Eskiçağ kaynaklarında Attaleia. Attalia, Avrupa dillerinde Adalia ve Orta-çağ'da Satalia, türk yapıtlarında çoğunlukla Adalya adıyla geçen kent, Bergama kralı Attalos II Philadelphos (İ.Ö. 159-138) tarafından kuruldu. Konumunun elverişliliği nedeniyle kısa sürede gelişti; Attalos III Philometor'un vasiyeti üzerine tüm Bergama krallığı ile birlikte roma topraklarına katıldı (İ.Ö. 133). Bir süre korsanların yönetiminde kalan kent, konsül Servilius Vatia tarafından kesin olarak Roma'ya bağlandı (İ.Ö. 77); Pompeius'a korsanlarla savaşımında, donanmasını ve ordusunu topladığı bir üs görevi yaptı (İ.Ö. 67). Roma döneminde kentin surları genişletildi; Hadrianus'un kente gelişi (i.S. 130) bayındırlık etkinliklerini hızlandırdı. Antalya, Bizans döneminde de Akdeniz'in önemli ticaret limanlarından biriydi; Perge-Sillyon metropolitliğine bağlı piskoposluk iken, 1042'de metropolitliğe yükseltildi. Kent, zenginliği ve stratejik konumu nedeniyle birkaç kez arap saldırısına uğradı. 860'ta abbasi halifesi Mütevekkil' in komutanı FazI bin Karin denizden saldırarak aldığı kenti bir süre elinde tuttu.

Selçuklu sultanı Süleymanşah'ın 1085'te « zapt ettiği kent, Bizans imparatoru Alek-| sios I Komnenos tarafından 1103'te geri 3 alındı. Fransa kralı Louis VII komutasındaki haçlı orduları Denizli'den Antalya'ya doğru ilerlerken Türkler tarafından bozguna uğratıldı (1148); Antalya'ya ulaşan Louis VII ve soyluları gemilerle Suriye'ye kaçtılar. Selçuklu sultanı Kılıç Arslan ll'nin kenti ele geçirme girişimi sonuçsuz kaldı (1181). Latinler'in istanbul'u almalarından sonra kent Aldobrandini adlı bir italyan serüvencinin yönetimine geçti. Sultan Gı-yasettin Keyhüsrev I, Kıbrıs kralının komutanı Gautier de Montbeliard'ın da kentin yardımına gelmesine karşın, Antalya'yı almayı başardı (1207). Beklenmeyen bir baskınla 1215'te Gautier de Montbeliard' in eline geçen kenti sultan İzzettin Key-kâvus I, bir yıl sonra geri aldı. Selçuklular kentin surlarını güçlendirdiler; tersane, rıhtım ve bir de mendirek yaptırdılar; Antalya, 1221 'de fethedilen Alanya gibi Selçuklu devletinin önemli bir deniz üssü ve ticaret limanı durumuna geldi. Hamitoğul-ları beyi Dündar Bey 1321'de ele geçirdiği Antalya'nın yönetimini kardeşi Yunus Bey'e bıraktı. Böylece Hamıtoğullarf nın Antalya kolu (Tekeoğulları) oluştu. Kıbrıs kralı Pierre de Lusignan I, 1361'de Antalya'yı ele geçirdiyse de Mübarizettin Mehmet Bey 1373'te kenti geri almayı başardı. 1390'da Yıldırım Bayezit Antalya' yi Tekeoğulları'nın elinden aldı ve oğlu İsa Çelebi'ye sancak olarak verdi. Ankara sa-vaşı'ndan (1402) sonra Mehmet Bey'in oğlu Osman Bey kenti ele geçirmek istediyse de Osmanlılar'ın Antalya muhafızı Hamza Bey tarafından öldürüldü. Osmanlı yönetiminde önemli bir olaya sahne olmayan kent,Birinci Dünya savaşı'n-dan sonra 28 mart 1919'da İtalyanlar tarafından işgal edildi; 1 haziran 1921'de boşaltıldı.

-Sanat. Antalya ve çevresi tarihönce-sinden başlayarak yerleşim alanı olmuştur. Karam ve Beldibi' mağara yerleşmeleri, tarihöncesi evreleri aydınlatır. Antik dönemin önemli merkezlerinden biri olmasına karşılık, Antalya'da ilkçağ kalıntıları azdır. Hellenistik dönem temelleri üzerine Romalılar zamanında yaptırılan surlardan (i.S. II. yy.) birkaç burç, kuleler ve duvar kalıntıları kalmıştır. Anadolu Selçukluları döneminde onarılan yapıya (1225) ilişkin ayrıntılı bilgi Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde bulunmaktadır (1671 -1672). Buna göre 4 400 adım uzunluğundaki surlar 80 burçla güçlendirilmişti. Öbür kulelerden değişik yapısıyla dikkati çeken Hıdırlık kulesi surların G.-D. ucundadır. 14 m yüksekliğindeki yapının altı kare, üstü daire planlıdır İşlevi kesin olarak bilinmemekle birlikte, deniz feneri olabileceği sanılmaktadır. Kimi antik yazarlar ise mezar anıtı olduğunu bildirir. Antik dönemden kalma en önemli anıt Hadrianus"kapısı'dn(i.S. 130). Mermerli köşk denilen yerdeki küçük roma tiyatrosu. Yanık mahallesinde, kalenin batısındaki Akhilleus kabartması dönemin öteki kalıntılarıdır.

Anadolu Selçukluları ile başlayan türk döneminderde kent önemini korumuştur. Anadolu Selçukluları surları onartmış (1225), birçok cami, medrese, han, hamam yapılmıştır. Kent dışındaki Evdir' han (XIII. yy.) ve Kırkgöz' han(-\236-1246) dönemin han mimarlığının önemli örnekleridir. Ahiyusuf mescidi ve türbesi (1249), Atabey Armağan medresesi (1239), kiliseden çevrilmiş Ulu cami medresesi, Şeyh Şücaettin türbesi (1238), Ba-libey çeşmesi'(1228), dönemin anılabilecek yapılarıdır, izzettin Keykavus II zamanında, ünlü devlet adamı Celalettin Kara-tay'ın yaptırdığı Karatay medresesi (1250), iki eyvanlı, açık avlulu medreseler planındadır. Geometrik bezemeli mihrabı ve taçkapısı önemli olan yapı çok yıkıktır.

Hamitoğulları döneminden kalma yapı-arın en önemlisi Yıvliminare' camisi'dır (1373). Yapının minaresi Alaettin Keyku-bat I dönemindendir. Avluda, camiyi de yaptıran Mübarizettin Mehmet Bey'in oğlu için yaptırdığı Zİncirkiran Mehmetbey türbesi bulunur (1377/1378). Kare kaide üzerinde sekizgen gövdeli, piramit biçimi külahla örtülü bir yapıdır.

Kentle osmanlı döneminden de birçok S cami, mescit, türbe, hamam bulunmak-g tadır. Korkut camisi (Cuma camisi, Kesik- « minare) XV. yy.'da kiliseden camiye dö- nüştürülmüştür. Roma tapınağından kili-£ şeye döndürülerek Meryem'e adanmış B olan yapı, Anadolu'daki kubbeli bazilika mimarlığının öncü örneklerindendir. Osmanlı sadrazamlarından Kuyucu Murat Paşa'nın yaptırdığı Muratpaşa camisi (1570), kare planlı, tek kubbeli, önünde üç bölümlü son cemaat yeri bulunan bir yapıdır. Çini ve kalem işi bezemeleri, mermer minberi önemlidir. Şeyhsinan camisi (XVII. yy.), dikdörtgen planlı, ahşap kırma çatılı yalın bir örnektir, yanında türbesi vardır. Bunların dışında, Balibey camisi (XV. yy.), Mehmetpaşa camisi (XVI. yy.), Müsellim camisi (1796), Nigârhanım türbesi (XVI. yy.), Mevlevi tekkesi ve Mevlevi hamamı, Çiftehamam anılabilir.

Antalya “altın portakal” film festivali,
Türkiye'nin en uzun ömürlü ulusal ve yarışmalı film şenliği. Antalya belediyesince düzenlenir. İlki 1964’te yapıldı. 1969-1973 yıllarında Adana “altın koza" film şenliği yanında ikinci plana düştü. 1976,1977 ve 1978’de uluslararası bir nitelik kazandı. Şenlik çerçevesinde, sonuçları genellikle tartışmalar yaratan ulusal film yarışması, 1979'da sansür engellemelerini protesto amacıyla seçici kurulca yarım bırakıldı. Şenlik 1980'de siyasal koşullar nedeniyle yapılmadı. Gerçekleşen 21 şenliğin en iyi film, yönetmen, kadın ve erkek oyuncu ödülleri şöyledir:
  • 1964: Gurbet kuşları, Halit Refiğ, Türkân Şoray, izzet Günay;
  • 1965: Aşk ve kın, Atıf Yılmaz, Fatma Girik, Fikret Hakan;
  • 1966: Bozuk düzen, Memduh Ün, Selma Güneri, Ekrem Bora;
  • 1967: Zalimler, Bir millet uyanıyor, Güzel bir gün için, Yılmaz Duru, Fatma Girik, Yılmaz Güney;
  • 1968: ince Cumali, Yılmaz Duru, Türkân Şoray, Fikret Hakan; 1969: Yok, yok, Hülya Koçyiğıt, Cüneyt Arkın;
  • 1970: Bir çirkin adam, Ertem Eğilmez, Belgin Doruk, Yılmaz Güney;
  • 1971: Ankara ekspresi, Muzaffer Aslan, Filiz Akın, Fikret Hakan;
  • 1972: Zulüm, Atıf Yılmaz, Zeynep Aksu, Murat Soydan;
  • 1973: Hayat mı bu?, Nejat Saydam, Hülya Koçyiğit, Tarık Akan;
  • 1974: Düğün, Lütfi Akad, Perihan Savaş, Hakan Balamir;
  • 1975: Endişe, Şerif Gören, Hülya Koçyiğit, Erkan Yücel;
  • 1976: Deli Yusuf. Atıf Yılmaz, Adile Naşit, Cüneyt Arkın;
  • 1977; Kara çarşaflı gelin, Zeki Ökten, Semra Özdamar, Kemal Sunal;
  • 1978: Maden (hem ulusal, hem uluslararası yarışmada), Atıf Yılmaz, Hale Soygazi, Tarık Akan;
  • 1981: Yok, Erden Kıral, Meral Orhonsay, İhsan Yüce;
  • 1982: Çirkinler de sever, Ömer Kavur, Nur Sürer, Genco Erkal;
  • 1983: Faize Hücum, Zeki Ökten, Hülya Koçyiğit, Genco Erkal;
  • 1984: Bir yudum sevgi, Atıf Yılmaz, Hale Soygazi, Tarık Akan;
  • 1985: Dul bir kadın, Sinan Çetin, Zuhal Olcay, Hakan Balamir;
  • 1986: Aaahh Belinda, Atıf Yılmaz, Müjde Ar, Kadir inanır;
  • 1987: Muhsin Bey, Ömer Kavur, Türkân Şoray, Şener Şen;
  • 1988: Gece yolculuğu, Ömer Kavur, Gülşen Bubi- koğlu, Aytaç Arman;
  • 1989: Uçurtmayı vurmasınlar, Halit Refiğ, Nur Sürer, Tarık Akan;
  • 1990: Karılar koğuşu, Halit Refiğ, Hülya Koçyiğit, Tarık Akan;
  • 1991: Gizli yüz, Yavuz Özkan, Sumru Yavrucuk, Ekrem Bora;
  • 1992: Cazibe Hanımın gündüz düşleri, Tunç Okan, Lâle Mansur, Mehmet Aslantuğ.
Antalya arkeoloji enstitüsü. Ord. Prof. Arif Müfit Mansel başkanlığında, İstanbul Üniversitesi edebiyat fakültesi’ne bağlı olarak kuruldu (1956). Perge, Side, Kremna antik kentleri başta olmak üzere, Pamphylia bölgesinin arkeoloji araştırma merkezi oldu. Kuruluş, çeşitli kazı, araştırma ve restorasyon çalışmalarını üniversiteye bağlı olarak destekledi.

Antalya bölge müzesi,
Antalya'da, Anadolu'nun önde gelen müzelerinden. Antalya ve çevresinden derlenen arkeolojiye ilişkin buluntular önce Panaya kili- sesi'nde toplandı (1923), daha sonra Yivliminarecamisi’nde (1934-1969), sonun da yeni müze yapısında ziyarete açıldı (1972). Lykia, Pisidia, Pamphylia bölge lerinde yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen yapıtlar, 12 salon ve açık hava bölümünde sergileniyor. Yontmataş, yeni- taş, bakırtaş, tunç çağları, mykenai, yunan, hellenistik, roma ve bizans yapıtları arasında mermer lahitler, tanrı ve imparator heykelleri, çeşitli dönemlerden sikkeler önemlidir.

Antalya elektrometalürji sanayi işletmesi, 1960'ta Etibank ve Fransız Perchiney Şirketi'nin ortaklığı ile kuruldu. Türkiye'de kurulan ilk ferrokrom ve karpit fabrikasıdır. 1970'tetümü Etibank tarafından satın alındı. Yılda 10 000 ton düşük da yeni müze yapısında ziyarete açıldı (1972). Lykia, Pisidia, Pamphylia bölge lerinde yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen yapıtlar, 12 salon ve açık hava bölümünde sergileniyor. Yontmataş, yeni- taş, bakırtaş, tunç çağları, mykenai, yunan, hellenistik, roma ve bizans yapıtları arasında mermer lahitler, tanrı ve imparator heykelleri, çeşitli dönemlerden sikkeler önemlidir.
Antalya elektrometalürji sanayi işletmesi, 1960'ta Etibank ve Fransız Perchiney Şirketi'nin ortaklığı ile kuruldu. Türkiye'de kurulan ilk ferrokrom ve karpit fabrikasıdır. 1970'tetümü Etibank tarafından satın alındı. Yılda 10 000 ton düşük Antalya etnografya müzesi, Yivlimi- nare camisi’ndedir. Arkeolojiye ilişkin yapıtların Antalya bölge müzesi'ne aktarılmasından sonra, yeniden düzenlenerek ziyarete açıldı (1974). Müzede, Antalya ve çevresine yerleşmiş yörük ve Türkmen- ler'e özgü giyim-kuşam, mutfak eşyası, işlemeler, dokumalar, çorap, heybe, kilim vb. yapıtlar sergileniyor.

Antalya havaalanı,
Antalya ilinde sivil ve askeri amaçlarla kullanılan havaalanı. Kent merkezine 13 km uzaklıkta kurulan alan, 1947’de hizmete açıldı. Tarifesiz dış hat seferleriyle iç hat seferlerine açık olan alanın yıllık pist kapasitesi 16 900 iniş-kalkış, terminal kapasitesi 3 milyon yolcudur. Ancak, alanı kullanma düzeyi bu kapasitenin altında kalmaktadır. 1988’de alana yapılan toplam 11 624 iniş-kalkışta 993 394 yolcu taşınmıştır.

ANTALYA kanyonu, denizaltı vadisi. Antalya havzasının kuzey kenarında, kıta yamacına dik yamaçlı, tipik bir kanyon biçiminde gömülmüştür. 1 000 metreyi aşan derinliklere kadar izlenir.

ANTALYA körfezi, Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki en büyük ve en derin girintisi. Antalya körfezi, birbirine doğru yaklaşan Batı Toros sıraları arasında, K.’e doğru kara içine 70 km kadar sokulur. Kabaca üçgen biçimindedir. D. ve özellikle B. kıyılarının çoğu yerde dik yarlar halinde olmasına karşılık, K, köşesinde oldukça geniş alüvyal düzlükler, plajlar vardır. Şelften hemen hemen yoksun olan körfez, bir bakıma Doğu Akdeniz abisal alanınıp Anadolu içine sokulmuş bir girintisidir. Bu girintiye "Antalya havzası” denir. Derinlik, kıyıdan itibaren hızla artar ve dik bir yamaçla 3 000 m’den derin diplere inilir. Bu yamaç, “Antalya kanyonu"’ adı verilen bir denizaltı vadisi ile yarılmıştır. Körfezin kıyıları birçok antik kent kalıntıları, karlı dağlarla sıcak plajları bir araya getiren doğal güzellikleri ve uzun yaz mevsimi nedeniyle Türkiye’nin başlıca turizm Yanlarındandır.

ANTALYA ovası,
B. Toros dağlarının etekleri ile Antalya körfezinin K. kıyıları arasında, tepelik ve düzlüklerden oluşan üçgen biçiminde alçak alan. B.'dan D.’ya yavaş yavaş daralır. Alanya dolaylarında sona erer. Yapı bakımından farklı iki bölümden oluşur. Aksu vadisi ile Teke dağları arasındaki Antalya kentinin de bulunduğu B. bölümü, kıyıda 25-30 m yükseklikteki dik yarlarla başlayıp, basamak basamak yükselen üç taraça halindedir. Kıyıdan itibaren 40-100, 190-220 ve 260 -300 m yükseklikte hafif eğimli düzlükler oluşturan bu taraçalar, Toroslar’dan ki- reçtaşlarını eriterek gelerı yeraltı sularının ve Düden çayının çökel.tikleri traverten- lerden meydana gelir. Denizaltında da devam eden travertenlerin toplam kalınlığı birkaç yüz metreyi geçen Antalya ovasının D. bölümü Aksu, Köprü, Manavgat ırmağı gibi akarsuların kıyıda yığdığı yer yer bataklık, alüvyal düzlükler ve bunlar arasında alçak tepelikler halindedir. Ovanın bu bölümü tarım bakımından en verimli kısmıdır. Oysa B.’daki traverten ta- raçalarının yüzeyinde lapyalar, erime artığı kayalık yerler ve kızıl renkli kalıntısal topraklar (Terra rossa) yaygındır. Burada tarım ancak küçük tarlalarda yapılır. Her iki bölümün kıyılarında yer yer geniş kumsallar uzanır.

Antalya radyosu,
2 kW gücünde bir il radyosu olarak yayına başladı (haziran 1962). 1.5.1965’te Türkiye Radyo-Tele- vizyon kurumu’na devredildi. 1973’teorta dalga 891 kHz üzerinden yayın yapan 600 kW gücünde bölge radyosuna dönüştü. 1974’ten sonra TRT-I ortak yayınına bağlandı. Bunun yanı sıra, 30 kW gücünde Antalya vericisiyle, çok kısa dalga 91,6 MHz üzerinden TRT-III yayınları sürdürülüyor.

Antalyaspor, spor kulübü.
Antalya'da ilkışık, Ferrokrom, Suspar takımlarının birleşmeleriyle kuruldu (1966). Forma rengi, kırmızı-beyaz. Kurulduğu yıl Türkiye ikinci liginde oynamaya başladı. Grup şampiyonu olarak birinci lige yükseldi (1981-1982). Küme düştü (1984- 1985), yeniden grup şampiyonu olarak birinci lige çıktı (1985-1986). Ama 1987’den itibaren tekrar ikinci ligde oynamaktadır.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

11 Eylül 2008 / Bia Eğitim Bilimleri
11 Eylül 2008 / Bia Eğitim Bilimleri