Arama

Elazığ

Güncelleme: 21 Temmuz 2011 Gösterim: 20.383 Cevap: 8
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
22 Eylül 2006       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Elazığ
elazig
Sponsorlu Bağlantılar
GENEL TARİHİ
ELAZIĞ ili doğal şartların elverişli olması nedeniyle paleolitik (yontma taş) döneminden beri çeşitli toplulukların yerleştiği bir alan olmuştur.
Keban ve Karakaya barajları eski eserleri kurtarma projesi çerçevesinde yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalar ,yöre tarihinin bilinmesine büyük katkılar sağlamıştır.
Bu çalışma ışığında Elazığ-Harput yöresinin bilinen en eski sakinleri Hurriler’dir. Arkeolojik kazılar sonunda elde edilen tabletlerden anlaşıldığına göre Hurriler, Ön Asya da büyük bir bölgeye yayılmış, M.Ö.2 bin yılının sonlarında kuvvetlenerek ırkdaşları Subar Beyleri’ni de egemenlikleri altına alarak ,sınırlarını genişletmişlerdir. Hurriler den sonra bölge Hititlerin hakimiyeti altına geçmiştir.
M.Ö.IX, yüzyıldan itibaren Urarturlar bölgeye egemen olmuşlardır. Urartu dönemine ait Palu,Kömürhan ve Bağın’da çivi yazılı kitabeler bulunmaktadır. M.Ö.VII. yüzyıllar da bölgeye Medler hakim olmuş , sonraki yüzyıllarda Pers Straplar’ın Büyük İskender’e yenilmesiyle Pers hakimiyeti sona ermiş , bölge İskenderin ordularının denetiminde kalmıştır.M.Ö.546 yılında Roma ordusu Persler’e yenilince yörede Persler’in hakimiyeti görülmeye başlamıştır.
Bu hakimiyetle birlikte yöre M.S.III. yüzyıla kadar Pers-Roma mücadelesine sahne olmuş, Büyük Roma İmparatorluğu’nun M.S.395 yılında ikiye bölünmesinden sonra yörede, Sasani Bizans mücadelesi başlamıştır. Sonuçta Fırat’ın batısı Bizans,doğusu Sasaniler, hakimiyetine girmiştir.

KÜLTÜR TARİHİ
Bugünkü Elazığ 1834 yılında tarihi Harput'un bir mezrası olan ve "mezre" diye anılan ovaya nakledilmesiyle kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde ise gelişmesine devam ettirerek gelişen ve Doğu Anadolu'nun önemli merkezlerinden birisi olan Elazığ, kültür tarihi ve yerleşme tarihi açısından büyük önem arz eder.
Bilim adamlarının yer değiştiren şehirler arasında saydığı Elazığ,1937 yılında bugünkü ismini almıştır. Harput; Sultan Aziz döneminde Mamüret'ül-Aziz ismin alıncaya kadar Harput ismiyle bilinmiş ve tarihe mal olmuştur. Bu nedenlerle Elazığı anlatırken onun menşeini oluşturan Harput'dan bahsetmek ve hatta birisinin ismi anıldığında diğeri anlamak mecburiyeti var gibidir.
Elazığ (Harput) ve çevresi çok eski bir yerleşme bölgesidir. Yöre hakkında ilk yazılı belgeler M.Ö.2000 yıllarına rastlar. Ancak 1967 yılında Keban Barajı'nın yapımı nedeniyle oluşacak olan göl sahasında yapılan arkeolojik kazı ve etnografik araştırmalardan elde edilen buluntular , yörenin paleolitik (eski taş)devrine ulaşan bir iskan sahası olduğunu ortaya çıkarmıştır. Nitekim Elazığ'ın Murat ve Karasu'nun birleşmesinden oluşan Fırat Nehrinin çizdiği yay içinde sulak ve verimli bir ova üzerine kurulması ,yöreyi yerleşmeye elverişli kılmıştır.
Elazığ(Harput)'ın yazılı tarihi hakkında ilk bilgilerin Hitit tabletlerinden almaktayız. Buna göre yörenin ilk sakinleri Mitanni adında bir devler kuran Hurriler olmuştur. M.Ö.III ve IV bin yıllarında bölgede Subarların yaşadıkları ve Fırat isminin bunlar tarafından verildiği ileri sürülmüştür. Subarlar'ın Hurriler2le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim oldukları bilinmektedir. Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya'ya da ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Mezopotamya'da gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler.
Hurriler2den sonra M.Ö.2000 yıllarında yöreye IŞUVA adı veren, tarımda ve dokuma sanatında ileri olan Hititler hakim olmuşlardır.
Hititlerin yöredeki egemenliğine ;çivi yazısını kullanan ve taş oymacılığı konusunda ileri olan Urarturlar son vermiştir. Günümüzde de ayakta olan Harput Kalesini ilk yapanların Urarturlar olduğu ileri sürülmektedir.
M.S. 1. Asırla 3. Asar kadar Harput'a hakim olan Romalılar ,madencilikte ileri olup yörede maden işletmeleri kurmuşlar Harput ve civarında azda olsa bir şehir hayatının ortaya çıkmasına vesile olmuşlardır.
Sasaniler'le Bizansızlar arsında zaman zaman el değiştiren Harput , 7. Asrın ortalarında Bizansızlar'ın eline geçer. Sonra H.z.Ömer zamanında müslüman Arapların hakimiyetine girer. Bu dönemlerde Uluova ve Kuzuova da hayvancılık yapılıyor,insanlar çoksade bir hayat sürüyorlardı .10.asırda ikinci defa Harput'u ele geçiren Bizanssızlar burada bir vilayet teşkilatı kurmuşlardır.
Harput ve çevresi 1071 yılında kazanılan Malazgirt zaferinden sonra 1085 yılında Türkler'in eline geçmiştir.Harput'taki ilk Türk hakimiyeti Çubukoğulları ile başlar.Bu dönemde Harput'un iskanı ve imarı çalışmaları uç verir.Böylelikle günümüze kadar gelen ve sonsuza kadar devam edecek olan Türk hakimiyeti sağlam temeller üzerine kurulmuş olur.
Anadolu'nunu fethine katılarak ,Türkleşmesinde önemli rol oynayan Artukoğulları ,Harput'ta 1113 yılından başlayıp 1234 yılına kadar ,yüzyıl sürecek olan bir hakimiyet kurmuşlardır.Artukoğulları'nın Harput'un kültür tarihi üzerinde önemli bir yeri vardır.Osmanlılar gibi kayı boyundan olan Artuklular ünlü komutan Belek Gazi'yi yetiştirmiş ,Harput'u bugüne kadar ulaşan Türk-İslam eserleriyle süslemeye başlamışlardır. Harput'taki Ulu Cami,Alacalı Camii bu dönemde yapılmışlardır.Yine Artukoğulları döneminde bir hastane,bir çok çeşme, türbe ,saray inşa edilmiştir.Harput kalesi önemli bir onarım görmüş ve bazı eklentiler yapılmıştır. Yine kalenin hemen dibinde Süryani Kilisesinin Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yapıldığı kanaati vardır.
Bu dönemde ticaret ve el sanatları son derece gelişmiştir.1185 yılında yapılan Ahi Musa Mescidi'nin varlığı Harput'ta bir Ahi Teşkilatı'nın kurulduğunu göstermektedir.Artuklular dönemi Harput'un bayındır hale gelmesiyle birlikte bilim ve sanatta da önemli hamlelerle doludur.Adı bilinmeyen bir yazar matematik kitabı yazmış ,musikide .edebiyatta önemli gelişmeler olmuştur.Artuklular döneminde Uluova ve Kuzuova da geleneksek usüllerle tarım yapılmıştır.Bu dönemlerde evler genellikle tek katlı ve damlıdır.
Artuklular döneminde Harput bir bilim, kültür, sanat ve ticaret merkezi haline gelmiştir.
Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat, Artukluların egemenliğine son vererek Harput'a hakim olur. Bu dönemde Harput'ta Türk-İslam Kültürü tamamen hakimdir. Ticaret,sanat ve kültür şehri olma özelliğini sürdürür. Arap Baba Mescidi bu dönemin eseri olup, mescitteki çini işçiliği ,el sanatlarının ne kadar ileri bir düzeyde olduğunu gösterir.
Selçuklular'ın zayıflama dönemlerinde Harput'a İlhanlı akınları oldu. İlhanlılar yörede huzursuzluk yarattıkları gibi Harput'ta oluşan uygarlık birikimlerini de önemli ölçüde tahrip etmişlerdir. Harput'un yaşadığı en acı ve en talihsiz yıllar bu dönem olmuştur.
İlhani hakimiyetinden sonra Harput'a 1339 yıllarında başlayıp 1465 yılına kadar sürecek olan Dulkadiroğulları dönemi başlar ve bu dönemde Harput Kalesi tekrara onarım görür.
Tarihi boyunca bir sınır bölgesi ve ihtilaf hududu olarak kalan Harput ,1465'de Akkoyunlular'ın eline geçer ve Osmanlılara sınır oluşturursuzun Hasan döneminde İtalyan gezgini Barbora'ya göre göz kamaştırıcı bir kenttir. Akkoyunlular zamanında Harput'ta para basılmış,kültür ve sanatta önemli hamleler yapılmış, çok sayıda din adamı, bilim adamı ve sanatkar yetişmiştir.
Harput 1507 yılında Safaviler'in eline geçmiş ,26 mart 1516 yılında ise Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. Osmanlı Devleti zamanında en olgun devrini yaşar ve Doğu Anadolu'nun ticaret merkezi olur. Bu dönemde Palu ve Keban'da da önemli eserler yaptırılmış, ,Keban ve Maden ilçelerinde maden işletmeciliği oldukça gelişmiştir. Bu nedenle özellikle Harput'ta bakır işletmeciliği gelişmiş; bakır türkülere konu olmuştur.
Harput medreselerinde çok sayıda vasıflı alim ve sanatkar yetişmiştir. Yöre insanı divan edebiyatı konularına hakim olmuş, Fuzuli ve Nedim gibi şairlerimizin şiirlerini bestelemişlerdir. Medrese kültürü ile, kır kültürü birbirini yakından etkilemiş aydın halk tezadı önemli ölçüde ortadan kaldırmıştır. Bu dönemde musikide de önemli gelişmeler olmuş ve divan geleneği ile halk geleneğinin kaynaşmasından oluşmuş bir müzik kültürü ortaya çıkmıştır. İpekçilik son derece gelişmiş ,ipek tezgahları ve fabrikaları kurulmuştur.
Evliya Çelebi Harput'ta 17. Yüzyılda 600 dükkan, 7 ticaret hanından,bedesten ve saraçhaneden söz eder. Harput'un çevre köylerinde de el sanatları yaygınlaşmıştı.
Pamuk ve diğer zirai ürünler ekilir, tarım ve hayvancılıkla birlikte el sanatları en önemli geçim kaynağını oluştururdu.
Harput 19.yüzyılda canlılığını korudu.Kamus'al-Alem'e göre bu dönmede Harput'ta 2670 ev,843 dükkan, 10 camii, 10 medrese, 8 kütüphane, 8 kilise, ,12 han ve 90 hamam bulunmaktaydı.
19. yüzyılda Harput2ta sanayide uç vermeye başladı.Osmanlıların son zamanlarında batılılar Harput'a özel bir önem verdiler. Amerikan,Alman ve Fransız kolejleri kurdular. Bu okullar Harputtaki yaşama biçimini etkilemiştir. Bu nedenle Harput halkından bir çok insan Amerika'ya gidip gelmiştir. Cevat Fehmi Başkut'un yazdığı Harput'ta bir Amerikalı oyunu bu olayı Harput'un son yüzyıldaki çöküşünü anlatır.
Harput,birbirine çok benzeyen sebeplerle tarihe karışan bir çok eski Türk şehri gibi terk edilmiştir. Yöneticilerin 1834 yılında askeri ve idari merkezlerini mezraya taşımaları ,demir yolunun mezreden geçmesi gibi nedenlerle zaman içerisinde Harput bütün fonksiyonları ile birilikte taşınarak bugünkü Elazığ'ı oluşturmuştur.
Türklerin fethine kadar bir kale şehri olarak kalan Harput ,Türklerle birlikte bayındır bir şehir haline gelmiş ve istikrara kavuşmuştur. Orta Asya'dan kopup gelen Türk insanı, beraberinde getirdiği bilgi birikimi,gelenek,görenekleri ile mahalli kültürlerden de istifade ederek, Harput'u çiçek çiçek nakışlamış ve Türk medeniyetinin en hassas, en sevimli ve en yüksek örneklerini yaratmıştır.
Türklerle birlikte Harput'ta şehirleşme,ticaret,el sanatları,dini ve diğer kültürel faaliyetler her geçen gün gelişerek devam etmiştir. Son derece güçlü şairler, bilim adamları, mutasavvıf yetiştiren Harput, kendine has bir folklor ve edebiyat geliştirmiş ve Türk kültür tarihi içerisinde nadide bir yere sahip olmuştur.

HARPUT VE ELAZIĞ ADININ KAYNAĞI

Asur ve Hitit yazılarında Harput'tan söz edilmektedir. Boğazköy'de bulunan Hititler'e ait çivi yazılı belgelerde Harput yöresine IŞUVA denildiği görülmektedir.M.Ö.19. uncu asırda bulunan Asurlar'a ait çivi yazılı Kapodokya metinlerinde KARPATA adıyla geçen yerin Harput olduğu söylenmektedir.Urarturlar döneminde Harput'a KARBERD denilmekte idi."KAR" taş, "BERD" ise kale anlamına gelmektedir.
M.Ö.13. asra ait Hitit çivi yazılı bir vesikada Harput, HARPUTTAŞ olarak adlandırılmıştır. Vesikada Harputtaş ,Harziuna ülkesinin dört şehrinden birisi olarak gösterilmiştir.Harputtaş şehri ile bugünkü Harput'un aynı olduğu konusundaki fikri Prof.Bossert ileri sürmüştür.M.Ö.9. ve 8. yüzyılda Hitit kitabelerinde Harput'a HARPUTTAVANAS denilmektedir.
M.Ö.900-650 yıllarında Urarturlar Harput'a SUPANI adını vermişlerdir. Eski Yunan ve Romalılar bu kelimeyi SUPHANE ya da SOFEN şeklinde kullanmışlardır.Bununla beraber ünlü Alman Coğrafyacılarından "K.Ritter" Harput'un bütün SUPHANE eyaletinin merkezi olarak göstermekte ve bu fikri Lehman Haupt da muhtemel görmektedir.
Arap kaynaklarında Harput ve yöresi HİNZİT, Ermeni kaynaklarında ise HANDZİT olarak geçmektedir.Arap kaynaklarında İranlılar'ın zapt ettikleri ZIATA CASTELLUM denilen yerin Harput'tan başka bir yer olmadığı , ZİYATA kalesine Araplar'ın HISN-I ZİYAT dedikleri, Ziyata'nın Ziyad'a benzetilmiş olduğu ve Castellumun'da Arapça kale manasına gelen HISN kelimesinin karşılığı olduğu muhakkakdır.
Harput bir zamanlar bu şekilde isimlendirilmiş ve Hısn-ı Ziyat ismi yakın asırlara kadar devam etmiştir.Bazı bilginler Hısn-ı Ziyat isminin yalnızca kaleye verildiği ,şehre ise HARTABIRT denildiği ve Arapça'ya bu şekilde ve bazende HATR-EL-BUYUT geçtiği ifade edilmektedir.
Harput'un Elazığ'a taşınmasıyla Elazığ'da oturan insanlar Harput'a yukarı şehir demeye başladılar.
Elazığ'ın Osmanlı Dönemindeki ilk adı Mezradır.Elazığ'ın Sultan Abdulaziz zamanında bayındırlaştığı ve buraya MAMURET'ÜL AZİZ yani Aziz'in yaptırdığı kent adı verilmektedir.Sonraları halkın ağzında daha kolay söylenebildiği için ELAZİZ olarak kullanılmıştır.17 Kasım 1937 'de ELAZİZ'e gelen Atatürk ,şehrin adının ELAZIK olmasını istemiş; Atatürk'ün önerisi ve bakanlar kurulu karari ile Elaziz,Elazık olarak değiştirilmiştir.Azık diyarı anlamına gelen bu kelime , söyleniş zorluğu nedeniyle 10 Aralık 1937 'de bir bakanlar kurulu kararı ile bugünkü söyleniş şekliyle kabul edilmiştir.


Elazig ilceler

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
izzetpasa dis 3

Sponsorlu Bağlantılar
Meydan 2b

İLİN KONUMU

Elazığ ili Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında, Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır.
Yüzölçümü; 8.455 Km2'si kara, 826 Km2'si baraj ve doğal göl alanları olmak üzere toplam 9.281 Km2'dir. Denizden yüksekliği 1.067 metre olan Elazığ, yeryüzü şekilleri açısından topraklarını dağlık alanlar, platolar ve ovalar oluşturmaktadır.
Türkiye topraklarının % 0,12'sini meydana getiren il sahası, 40º 21' ile 38º 30' doğu boylamları, 38º 17' ile 39º 11' kuzey enlemleri arasında kalmaktadır. Bu çerçeve içinde şekil olarak kabaca bir dikdörtgene benzeyen Elazığ ili topraklarının D-B doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 150 km. K-G yönündeki genişliği ise yaklaşık 65 km. civarındadır.


Sehir Merkezi 1b

Coğrafi konumu itibariyle, Doğu Anadolu Bölgesini batıya bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmaktadır. İli, doğudan Bingöl, kuzeyden Keban Baraj Gölü aracılığıyla Tunceli, batı ve güneybatıdan Karakaya Baraj Gölü vasıtasıyla Malatya, güneyden ise Diyarbakır illerinin arazileri çevrelemektedir.

İl Sınırları içindeki en önemli akarsu Fırat ve kollarıdır. 86 Km2 yüzölçümü olan Hazar Gölü, İl merkezine 30 Km. mesafededir. Ayrıca İlimiz Keban, Karakaya, Kralkızı ve Özlüce gibi önemli baraj gölleri ile çevrilidir.
Geçmişte karasal iklimin hüküm sürdüğü Elazığ, yapılan ve yapılmakta olan barajların etkisi ile ılıman bir iklime geçiş yapmıştır.

AKARSULAR
Elazığ, doğusundan, batısından ve güneyinden, Güneydoğu Torosların batı uzantıları ile çevrili olup, Güneydoğu Toroslar, Malatya ili sınırları içinde doğuya doğru uzanarak Elazığ'dan geçer. Van gölünün güneyine doğru kıvrımlar halinde devam ederek ülkemizin sınırlarını terk ederler. Bu dağların en yüksek noktasını İl'in batısındaki Hasan Dağları (2.118 Mt) oluşturur. Hasan Dağının güneyinde Bulutlu Dağı (2.004 Mt.), Karga Dağı (1.925 Mt.) ve Kamışlık Dağı (2.016 Mt.) yer alır. Elazığ ovasının güneyinde bulunan Meryem Dağının yüksekliği 1.490 metredir. Sıra dağlar Elazığ ovasının kuzeyinde, yeniden yükselir. Beydoğmuş yöresinde 1.724 metreye çıkarak, Keban Barajı çöküntü alanına dek sürer. Çöküntü alanından sonra doğuya doğru, önce Asker Dağını, sonra Palu İlçesinin doğusunda Gökdere Dağını oluşturur. Kuzeye doğru açılarak İl'in Bingöl ile olan sınırını çizer. Burada bulunan Karaboğa dağlarının en yüksek noktaları, Elazığ İl sınırları içinde kalır. Hazar Gölünün kuzeyinde 2.140 metre yüksekliğindeki Mastar Dağı yer alır. Güneyinde ise en yüksek dağ silsileleri Hazarbaba (2.230 metre) dağını meydana getirir. Bu dağ silsilelerinden başka Elazığ'ın etrafında sıralanan bazı küçük tepeler vardır. Bunlar güneyde sırası ile, Boztepe, Rıdvantepe, Yalavuz tepeleridir. Bu tepelerin uzantıları Meryem Dağına kadar uzanmaktadır. Sonra Yemişlik (Miyadun) in üstünde Karababa tepesi, Altınçevre (Etminik) sırtları ile Akçakiraz (Perçenç) gediğine buradan da karşı tarafa geçicince Beyyurdu, Karakaya, Hoş ve Kıraç Tepeleri, Hasret Dağı eteklerine yaslanır.

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
2 Haziran 2007       Mesaj #3
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
elazig genel

RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
4 Temmuz 2007       Mesaj #4
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
buzluk magarasi ic

buzluk
Yeri: Elazığ, Harput Beldesi
Buzluk Mağarası, tarihi Harput beldesinin kuzeydoğusunda Elazığ’a 12 km. uzaklıkta olup, Keban Baraj gölünün seyir tepesi konumundadır.
Özellikleri: Buzluk Mağarası, jeomorfolojik yapısı nedeniyle gerçekleşen klimatolojik şartlar ve hava sirkülasyonu özelliğinden dolayı yaz ayları içinde doğal olarak tabakalar, sarkıtlar ve dikitler halinde buz oluşturmakta, kış aylarında ise tam tersine buz teşekkül etmemekte ve sıcak hava oluşturmaktadır. Mağarada oluşan buzun bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığı hususu yöre halkı tarafından belirtilmektedir. Bölgede meydana gelen büyük bir çöküntü ile çevresinde bulunan kayaların üst üste yığılmasıyla oluştuğu sanılan mağaranın bulunduğu yer ağaçlandırılmaya elverişli olup, mesire yeri olarak da değerlendirilebilir durumdadır. Buzluk Mağarasının tarihinin, kuruluş tarihi Urartulara kadar uzanan Harput’un tarihinden daha eski olduğu bilinmektedir...
Son düzenleyen asla_asla_deme; 12 Temmuz 2007 22:01
ilyasbudak - avatarı
ilyasbudak
Ziyaretçi
13 Nisan 2008       Mesaj #5
ilyasbudak - avatarı
Ziyaretçi
Bu Siteyi Kuranlara emek verenlere başarılar-Tüm Elazığlı Hemşerilerime de Bol selamlar
Alttaki Görüntü Elazığ-Ağın İlçesi civarı....

dsc00646ag2
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
13 Nisan 2008       Mesaj #6
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
elazig05
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
24 Eylül 2008       Mesaj #7
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Elazığ

Doğu Anadolu Bölgesi'nin gü­neybatı kesiminde yer alır. Batıda Fırat Irma­ğı'nın çizdiği büyük yayın içinde kalan Elazığ ilinin sulak ve verimli toprakları eskiçağlar­dan beri yerleşme alanı olarak önem taşımış­tır. Eski yerleşme alanları ile bu verimli top­raklarının bir bölümü Keban ve Karakaya ba­raj göllerinin suları altında kalan Elazığ. Doğu Anadolu Bölgesi'nin en gelişmiş illoı in­dendir. Günümüz Türkiye'sinin başlıca hidro­elektrik enerji santrallarından biri Elazığ dîn­dedir.

Doğal Yapı

İl topraklarının sularını Fırat ve Dicle ırmakları toplar. Fırat Irmağı üzerinde kurulan Keban Barajı'nın ardında büyük bir yapay göl oluşmuştur. Günümüzde Fırat ile başlıca kollarından Murat Irmağı ve ona katılan Peri Suyu Keban baraj gölüne dökülür . Mastar ve Hazar dağları arasındaki çöküntü çukurunda suların toplanmasıyla oluşan Hazar Gölü yöre halkı arasında Gölcük adıyla anılır.

İçinde yer aldığı bölgenin doğu kesimi kadar yüksek olmayan il toprakları oldukça dağlık ve engebelidir. Elazığ ilinin doğal sınırlarını doğuda Karaboğa Dağlan, güneyde Güney­doğu Toroslar'ın bir yayı andırır biçimde uzanan sıraları, batıda vadisi Karakaya baraj gölünün suları altında kalan Fırat, kuzeyde de Keban baraj gölü ve Peri Suyu oluşturur. İlin güney kesiminde güneybatı-kuzeydoğu doğ­rultusunda uzanan Maden Dağları ve Akdağ-lar Güneydoğu Toroslar'ın parçalarıdır. Pa­lu'nun güneydoğusunda 2.576 metreye ulaşan Akdağlar'ın Sırma Tepesi Elazığ ilinin en yüksek noktasıdır.

Akarsu boylarındaki alçak düzlüklerden bir bölümü baraj göllerinin suları altında kalmış­tır. Tarımsal açıdan da önem taşıyan başlıca düzlükler Elazığ Ovası da denen Uluova, Behramaz (Sivrice) ve Palu ovalarıdır. Bun­lardan Uluova ve Palu Ovası, Doğu Anadolu Bölgesi'nin güneyindeki Elbistan-Malatya-Uluova-Palu-Muş çöküntü alanı dizisinin için­de yer alır. Önemli bir deprem kuşağı üstünde bulunan il toprakları zaman zaman sarsılır.

Elazığ ilinde kara iklimi egemendir. Yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk ve sert geçer. Ama Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzeydeki kesimlerine oranla kışlar çok daha yumuşak­tır. En çok kışın ve ilkbaharda yağış alan ilde bu iklim yapısı tarımsal ürünlerin çeşitliliğini artırmıştır.

Elazığ ilinde doğal bitki örtüsünün gittikçe yok olmasıyla doğa bir bozkır (step) görünü­mündedir. Dağların yüksek kesimlerinde me­şe ormanlarına rastlanır. Ormanlar genellikle bozuk baltalık denen sağlıksız ağaçlardan oluşmuştur.

Tarih

Elazığ ili topraklarında yapılan kazı ve araş­tırmalar sonunda elde edilen buluntulardan Yontma Taş Devri'nde (Paleolitik Çağ), doğal bitki örtüsünden yararlanan ve avcılıkla geçi­nen insanların burada yaşadığı anlaşılmıştır. Bu devirden beri yerleşme alanı olduğu sapta­nan yöredeki arkeolojik alanlardan bazıları Aşvan, Değirmentepe, Han İbrahim Şah, Haraba, Norşuntepe, Korucutepe, Pulur, Pağnik Öreni, Tülintepe ve Yeniköy Höyü-ğü'dür.

Eskiçağ kaynaklarından öğrenildiğine göre, İç Anadolu ile Mezopotamya arasında Elazığ ili topraklarını da içine alan bölge İşuva adıyla anılıyordu. Hurri ve Mitanni halkları­nın yaşadığı İşuva, İÖ 15. ve 14. yüzyıllarda Hititler'e bağlıydı. Daha sonra Urartu ege­menliğine giren İşuva'daki başlıca yerleşme yeri ilkçağlarda değişik adlarla anılan ve "taş kale" anlamına gelen Harput"tu. Daha sonra Asur, Med, Pers. Roma yönetimlerinde kalan ve askeri açıdan önemli olan Harput, Bizans döneminde Sasaniler'le yapılan savaşlara sah­ne oldu. 8. ve 10. yüzyıllarda bu kez de Araplar ile Bizans arasında sık sık el değişti­ren yöreye 11. yüzyılda Türkmenler yerleş­meye başladı. Artuklular bugünkü Hasan-keyf in ve Mardin'in yanı sıra Harput'ta da bir beylik kurdular. 1234'te bu beyliğe son veren Anadolu Selçukluları yönetimini Dulkadır-oğulları. Kadı Burhaneddin, Timur ve Akko-yunlu egemenlikleri izledi. 16. yüzyılın başla­rında bir süre Safeviler tarafından ele geçiri­len bu topraklar 1514'te Osmanlı egemenliği­ne girdi.
Ekonomi

Nüfusunun yarısından çoğu kırsal kesimde yaşayan Elazığ ilinde geçim kaynakları tarım, madencilik ve bunlara dayanan sanayi etkin­likleridir. Doğu Anadolu Bölgesi'nin öteki illerine göre burada yetiştirilen bitki çeşitleri daha fazladır. Şekerpancarı, buğday, patates, soğan ile başta üzüm ve karpuz olmak üzere çeşitli meyve ve sebzeler ilde elde edilen başlıca ürünlerdir. En verimli tarım toprakları Keban Baraj Gölü'nün suları altında kaldık­tan sonra bitkisel üretiminde azalma olan Elazığ ilinde bazı alanlarda pamuk da yetişti­rilir.

Kırsal kesimde hayvancılık önemli bir gelir kaynağıdır. Kışı Diyarbakır ve Şanlıurfa yöre­lerinde geçiren göçer aşiretler yazın sürüleri­ni, Elazığ ilinin doğusundaki dağların yüksek kesimlerinde yer alan, çayırlarla kaplı yay­lalara çıkarır. Hayvansal ürünler et kombinası ile süt ürünleri tesislerinde işlenir.

Yeraltı kaynakları bakımından zengin olan Elazığ ili topraklarında altın, gümüş, bakır, kurşun, çinko, krom, demir ve volframit yatakları vardır. Bu madenler Etibank tara­fından ilin çeşitli yerlerinde kurulan bakır, krom ve ferrokrom tesislerinde işlenerek de­ğerlendirilir. Keban Hidroelektrik Santralı ülkemizin elektrik enerjisi üreten başlıca ku­ruluşudur. Elazığ ilinde yer alan öteki sanayi kuruluşları şarap, şeker, yem. gübre, çimen­to, tuğla ve kiremit fabrikalarıdır.İl halkının başlıca mesire yerleri olan Hazar Gölü ile Keban baraj gölü kıyılarında bazı dinlenme ve kamp alanları vardır.

Toplum ve Kültür

Eskiçağlarda Anadolu'nun iç kesimlerini Me­zopotamya'ya bağlayan kervan yollarının geç­tiği Elazığ yöresindeki en önemli yerleşme yeri Harput'tu. Artuklular döneminde geliş­meye başlayan Harput, önceleri yörenin tica­ret ve kültür merkeziydi. Müslümanlar, Rum­lar, Ermeniler ve Süryaniler'in yüzyıllar bo­yunca birlikte yaşadığı Harput'ta Anadolu Selçukluları, Dulkadıroğulları, Akkoyunlular ve Osmanlı dönemlerinde pek çok zanaatçı yetişti. Bugün Harput'taki mimarlık yapıtları ile gelenekselleşen el sanatları bu ustaların ürünüdür. Dokumacılık, bakırcılık, dericilik gittikçe gelişmiş ve Harput'ta döneminin ileri teknolojisiyle çalışan büyük atölyeler kurul­muştu. Önemli bir kültür merkezi olan Har­put'ta medreseler ve kitaplıklar vardı. 19. yüzyılda Amerikan Koleji'nden başka Alman ve Fransız okulları da açıldı. 19. yüzyılın sonlarına doğru gelişen Elazığ karşısında Har­put önemini yitirdi. Halkının büyük bölümü Elazığ'a, bir bölümü de başka yörelere ve ABD'ye göç etti.

Elazığ ilinde toplumsal yaşamı derinden etkileyen öteki göç hareketi ise Keban Bara-jı'nın yapımı nedeniyle oldu. Toprakları is­timlak edilen köylüler Elazığ kentine ve il dışına göç etmek zorunda kaldılar.

Eskiden oldukça yaygın olan el sanatları bugün de yaşatılmakta; halı ve kilim dokuma­cılığı, çömlekçilik ve bakırcılık günümüzde de sürdürülmektedir. Halı ve kilimlerin eski ve özgün örnekleri Harput'taki Sârâ Hatun Ca-misi'nde görülebilir. Kökboyası kullanılan ve doğal renkleriyle ilgi çeken kilimler "maz-man" denen, kolayca taşınabilen tezgâhlarda dokunur.
Elazığ ilinin en ünlü halk oyunu "çayda çıra"dır. Çayda çıranın ilk kez 18. yüzyılda oynandığına ilişkin bir söylence vardır. Ulu-ova'nın ortasında akan Haringet Çayı'nın kıyısında yapılan ve 40 gün, 40 gece süren büyük bir düğünün sonunda, mehtap altında kına gecesi yapılırken ay tutulması olmuş; ortalığın birden kararması konuklar arasında uğursuzluk söylentilerine neden olunca, bunu duyan damadın annesi hemen zamanın aydın­latma aracı olan mumları çevreden toplatmış. Toplattığı mumlan tabaklara dizdirerek oyuncuların eline verince, çayın kıyısında olu­şan bu görüntüden etkilenen çalgıcılar bugün­kü çayda çıra havasını çalmaya başlamışlar ve oyuncuların da buna katılması sonucunda Elazığ'ın ünlü halk oyunu doğmuş.

İl Merkezi

Bozulan devlet düzenini yeniden kurmak amacıyla bölgeye vali olarak gönderilen Reşid Mehmed Paşa, 1834'te 40 tabur askerle Har-put'a geldi. Çeşitli gereksinmelerin sağlanma­sında ve ulaşımda doğan güçlükler nedeniyle Harput'un bir sınır kalesi olma niteliklerini yitirdiğini gören vali, askeri garnizonu daha sonra 5-6 km kadar güneydeki düzlükte Mez­ra adıyla anılan yere taşıdı. Reşid Mehmed Paşa burada kışlalar, hastane ve depolar yaptırdı. Daha sonra resmi kuruluşların da buraya taşınmasının ardından Mezra'da cami­ler, kiliseler, okullar ve hamamlar yapıldı. 19. yüzyılın ortalarında meydana gelen şiddetli bir deprem, eski yapıların çoğunlukta ol­duğu Harput ile öteki yerleşmelerde büyük yıkıma neden oldu.

Abdülaziz'in padişahlığı sırasında depremin bu yörede yol açtığı zara­rın giderilmesi amacıyla yapılan bayındırlık çalışmaları daha çok Mezra'ya yöneldiğinden, burası "Aziz'in bayındırlaştırdığı yer" anlamı­na gelen Mamuretü'l-Aziz adıyla anılmaya başlandı. 1887'de vilayet merkezi olmasından sonra önemi daha da artan MamuretüT-Aziz kenti, Harputlular'ın buraya taşınmasıyla ge­lişti. Bu taşınma sırasında Harputlular'ın ev­lerinin taşlarını bile sökerek yeni kente getir­dikleri söylenir.

19. yüzyıl sonlarında Elaziz adıyla anılmaya başlayan kent, Cumhuriyet'le birlikte il mer­kezi yapıldı. Daha sonra kısa bir süre Elazık olarak da adlandırılan kentin adı 1937'de Elazığ'a çevrildi.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin Erzurum ve Malatya'dan sonra üçüncü büyük kenti olan Elazığ, ilin topraklarının orta kesiminde yer alır.

Kent yakınındaki havaalanı Elazığ'ı Türki­ye'nin öteki önemli merkezlerine bağlar. Tat­van'dan gelen demiryolu kentten geçerek güneybatıdaki Yolçatı'da Kurtalan'dan gelen demiryoluyla birleşir. Bu demiryolu hatlarıyla ülkenin tüm bölgelerine ulaşılabilir. Erzu­rum'u ve Diyarbakır'ı Malatya'ya bağlayan karayolları Elazığ kentinin hemen doğusunda birleştikten sonra kentten geçer.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin başlıca ticaret, hizmet ve kültür merkezlerinden biri olan Elazığ kentinde pek çok sağlık kurumunun yanı sıra bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesi ile konusunda Türkiye'nin en büyük kuruluşu olan bir cüzam hastanesi vardır. Elazığ ken­tindeki başlıca eğitim ve kültür kurumu Fırat Üniversitesi'dir.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Ocak 2010       Mesaj #8
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Elazığ İli Doğu Anadolu Bölgesinin güney kesiminde bulunmaktadır. Fırat Irmağı adeta şehrin sınırlarını belirlemektedir. Keban Ve Karakaya Baraj göllerinin etkisiyle Elazığ ve çevresi oldukça verilmli arazilere sahip olmuştur. Elazığ ili ayrıca içinde bulundurduğu Hidroelektrik Santrali ilede gelişmişliğini arttırmıştır. Elazığda Gezilecek Yerler arasında Hazar Gölü, Keban Baraj Gölü,Harput Kalesi, Denizli Kervansarayları, Harput Müzesi, Elazığ Arkeoloji Müzesi sayılabilir. Elazığ İlinin İlçeleri Arıcak, Arın, Karakoçan, Baskil, Kovancılar, Keban, Maden, Palu, Sivrice ilçeleridir.
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
21 Temmuz 2011       Mesaj #9
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org

Elazığ

Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde il ve bu ilin merkezi olan kent. Kuzeyde Tunceli, batı ve güneybatıda Malatya, güneydoğuda Diyarbakır ve doğuda da Bingöl illeriyle sınırlanır. İl toprakları, yer yer ova düzlüklerine rastlanmakla birlikte, akarsu vadileriyle derin oluklar hâlinde parçalanmış, engebeli, dağlık bir görünüşe sahiptir. Bu dağlar orta yüksekliktedir (2.000 m dolaylarında). Düzlüklerin en genişi kuzey kenarda, Elazığ il merkezinin de yer aldığı Uluova'dır. Yüksekliği 850-1.100 m arasında değişen bu ova, Mayram Tepeleri ve Harinket Suyu ile ikiye bölünür. Kuzeyde Elazığ, güneyde Mollakendi ovaları, ovanın güneyinde, Hazarbaba Dağları arasında, doğu-batı yönlü bir çanak içinde Hazar (eski adıyla Gölcük) Gölü bulunmaktadır. İklim koşulları, Güneydoğu ve Doğu Anadolu arasında bir "geçiş tipi" niteliği taşır: Yazın Güneydoğu Anadolu kadar sıcak, kışın da Doğu Anadolu kadar soğuk değildir (Elazığ'da en soğuk ve en sıcak ay ortalamaları 1,5° ve 27,2°). Yıllık yağışların tutarı ise 428 mm.dir (bu yağışın % 4.4'ü yaz, % 40.5'i ilkbaharda düşer). Egemen doğal bitki örtüsü bozkırdır. Elazığ, iç sular bakımından zengindir. Türkiye'nin en önemli ırmağı olan Fırat ve onun iki ana kolu Murat ve Karasu, bu il topraklarında bir araya gelir. Öte yandan Keban'da kurulan baraj, 675 km2lik büyük bir gölün oluşmasına neden olmuştur. Bu göl, büyük ya da küçük, vadi oluklarını kaynak yönlerine doğru doldurarak birbirine bağlı ince, uzun su şeritleri meydana getirmiş ve il toprakları içinde akarsu ağının dağılışını ve insan yaşamını belirgin derecede etkileyen değişiklikler yaratmıştır. Tarımsal toprakların alanı, üretimler ve il ekonomisindeki yeri önemsizdir. Bu durum barajın yapımından sonra daha da belirgin bir hâl almıştır. İl ekonomisi daha çok hayvancılığa ve yeraltı kaynaklarına dayanır. Önemli ölçüde krom (Türkiye'nin en zengin havzası Guleman), bakır, kurşun, çinko üretilir. Ayrıca şarap, çimento, şeker, süperfosfat, yem, iplik ve sütlü besinler gibi endüstriler de kurulmuştur. Ulaştırma bakımından Doğu Anadolu'nun en avantajlı köşelerinden biridir. Batı-doğu ve kuzey-güney yönlerinde uzanan ana karayolları birbirini il topraklarında keser. İl merkezinin batısında Yolçatı'da ikiye ayrılan demiryolunun bir kolu Elazığ-Muş üzerinden Tatvan'da Van Gölü kıyısına, öteki kol ise, Maden-Ergani-Diyarbakır üzerinden Kurtalan'a uzanır. Uluova'da kurulmuş olan kentin bugünkü yeri ve adı yenidir. Çünkü 19. yüzyılın ilk yarısında bugünkü Elazığ yoktu. Şimdiki kentin biraz kuzeyinde ve daha yüksek bir yerde kurulmuş olan Harput, yörenin yönetim merkeziydi. İlk önce 1834'te bir valinin girişimiyle Harput kentinin önündeki bir mezrada bugünkü kentin temeli sayılabilecek bazı yapılar kuruldu (askerî kışla, garnizon yapıları, subay ve memurlar için evler). Böylece Harput terk edilerek yavaş yavaş sönükleşirken, yeni kent giderek büyüdü ve 1862'de bu yeni kente Mamuretülaziz (ya da kısaca Elaziz) adı verildi. Bu son ad da 1937'de Elazığ olarak değiştirilmiştir. Özellikle son kırk yıldan beri hızla büyümüş, gelişmiş;endüstri ve bilim kuruluşlarıyla modern bir kent hâlini almıştır.

Benzer Konular

11 Haziran 2012 / Mavi Peri Türkiye Coğrafyası
4 Aralık 2012 / Efulim Türkiye Coğrafyası
10 Haziran 2012 / Mira Türkiye Coğrafyası