Arama

Misak-ı Milli

Güncelleme: 26 Ocak 2017 Gösterim: 15.960 Cevap: 3
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi

Misak-ı Milli


asıl adı AHD-İ MİLLİ BEYANNAMESİ,
Sponsorlu Bağlantılar
Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın, Anadolu’daki ulusal hareketin oluşturduğu programı kabul ve ilan eden bildirisi (28 Ocak 1920).

4-11 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresinde (Bakınız Sivas Kongresi), Mondros Mütarekesi (Bakınız Mondros Mütarekesi) koşullarına direnmeyi amaçlayan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. İstanbul’daki Damat Ferid Paşa hükümeti, kongreyi engellemeyi başaramaması üzerine istifa etti. Onun yerini alan ve Heyet-i Temsiliye’ye yakınlık duyan Ali Rıza Paşa hükümeti, Sivas Kongresi’nin talepleri doğrultusunda Osmanlı Meclis-i Mebusaninı yeniden toplantıya çağırdı. 1919 sonundaki Meclis-i Mebusan seçimlerinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti büyük başarı gösterdi. 12 Ocak 1920’de toplanan Meclis-i Mebusan’da Kuvayı Milliye yanlıları Felah-ı Vatan adlı bir grup oluşturdu. Misak-ı Milli adı verilen program 28 Ocak 1920’deki gizli oturumda görüşüldü ve oybirliğiyle kabul edildi. Meclis-i Mebusan, 17 Şubat 1920’de bu programın bir bildiriyle basma duyurulmasını ve bütün ülkelerin parlamentolarına iletilmesini kararlaştırdı.

Misak-ı Milli başlıca şu hükümleri içeriyordu:
  1. Mondros Mütarekesi yapıldığı sırada işgal altında bulunan ve Arapların çoğunlukta olduğu Osmanlı topraklarının geleceği, bu bölge halkının oyuyla belirlenecekti. Mütareke şırasında işgal altında olmayan ve Osmanlı İslam çoğunluğunun bulunduğu topraklar ise bölünmez bir bütündü.
  2. Elviye-i Selâse için gerekirse halkoylaması yapılabilirdi.
  3. Batı Trakya’nın geleceği orada yaşayanların özgür oylarıyla belirlenmeliydi.
  4. Hilafet, padişahlık ve hükümet merkezi olan İstanbul ile Marmara Denizinin güvenliği korunmalıydı.
  5. Azınlıklar hukuku ilkelerine karşılıklı olarak uyulacaktı.
  6. Tam bağımsızlık ve özgürlük, Osmanlı Devleti’nin varlık ve gelişmesinin temeliydi; siyasal, yönetsel, yargısal, mali ve başka konularda kısıtlama kabul edilemezdi. Misak-ı Milli, çizdiği sınırlarla, çokuluslu imparatorluğun yerini alacak, daha türdeş bir ulusal devletin de altyapısını belirliyordu.
Mondros Mütarekeşi’ni uygulatmak üzere İstanbul’da bulunan İtilaf Devletleri yüksek komiserlikleri, mütareke hükümlerine karşı çıkan bir meclisin varlığını sürdürmesinden rahatsız oldular. İstanbul’un 16 Mart 1920’de fiilen işgal edilmesi sonucunda, Osmanlı Meclis-i Mebusanı da dağıldı. Misak-ı Milli ise Kurtuluş Savaşı güçleri, özellikle de TBMM ve onun hükümeti tarafından gerçekleştirildi. Misak-ı Milli sınırları içinde gösterilen Musul ve Hatay’ın statüleri ise farklı bir gelişme gösterdi. Musul, 1926’da İngiltere’yle yapılan antlaşmayla Irak’a bırakıldı. Gene Misak-ı Milli sınırları içinde olduğu halde, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşmasıyla bu sınırlar dışında sayılması Türk hükümetince uygun görülen Hatay 1938’de ayrı devlet durumuna geldi, 1939’da da anavatana katılma kararı aldı.


Son düzenleyen Safi; 26 Ocak 2017 20:18
RoxBury - avatarı
RoxBury
Ziyaretçi
8 Eylül 2007       Mesaj #2
RoxBury - avatarı
Ziyaretçi
Misak-ı Milli sınırlarını geri almak Atatürk'ün bir vasiyetidir.
Yapılması muhtemel olan müdahalelerin sınırları:
Sponsorlu Bağlantılar

Ön sınır ötesi müdahale:


Bu müdahalede sadece sınır bölgesinde (5-15 km kadar) bir tampon bölge oluşturulabilir. Bu müdahaleye Habur sınır kapısı dahil edilmez ise müdahale sonrası kontrol mekanizması zorlaşacaktır. Bu müdahale şekli Türkiye açısından kısa dönemde terörün kontrol edilmesinde yarar sağlayabilir ancak Irak'ın kuzeyinde örgütlenmek için genişçe bir bölge olduğundan uzun vadede pek fazla katkısı olmayacaktır. Türkmenler bu müdahaleden sonra yerel kürt guruplarının yoğun baskısına maruz kaldığı için zararlı çıkacaktır.

Orta sınır ötesi müdahale :


burada ön sınır ötesi müdahale alanını genişletip sınırdan en az 100-150 km kadar bir mesafe dahil edilmelidir. Bu alana tarihi Türkmen şehri Telafer mutlaka dahil edilmeli. Bu müdahale şekli orta vadeli bir istikrar sağlayacaktır. Türkiye Telafer şehrini merkez olarak değerlendirip Irak'ın kuzeyini kontrol edebilir. Habur sınır kapısına ilave olarak 2. bir sınır kapısı (Telafer sınır kapısı) oluşacaktır. Türkmenlerin bu müdahaleden yararlı çakabileceği muhtemeldir. En azından Türk askerinin bu bölgede bulunması kürt guruplarının Türkmenlere karşı baskısını azaltıp Irak Türklerine manevi destek verecektir.
Türk askerinin bu bölgeden hareket etmesi ve isyancı güçlerin bastırılması daha kolay ve daha az kayıplarla gerçekleşmesi mümkündür.

Musul-Erbil Müdahalesi :


Bu müdahale şekli çok önemlidir. Musul ve Erbil şehirleri kontrol altına alındığında bu bölgelerde çoğunluğu ile bilinen Barzani gurubu etkisiz hale gelecektir. Dolayısıyla Süleymaniye çevresinde yoğunlaşan Talabani gurubu ile anlaşmalar daha kolay olacaktır. Bu süreçte Talabani ve Barzani arasındaki tarihi anlaşmazlıklardan da yararlanabilir. Talabani'ni gurubunun bir ideolojik yapısı, Barzani gurubunun ise bir aşiret yapısına sahip olduğu hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Erbil ve Musul şehirlerinden tüm Kuzey Irak bölgesini kontrol etmek mümkündür. Müdahale sonrası bu bölgede kürt guruplarının baskısı altında yaşayan Türkmen ve Kürt toplumu tekrardan barış ve huzura kavuşması kesindir.

Kerkük'e müdahale :


Kerkük'e müdahale etmek diğer müdahalelerden farklıdır. Sebebi ise Kerkük'ün bir petrol şehri olmasıdır. Ancak Kerkük'e müdahale etmek neredeyse bütün sorunları ortadan kaldıracaktır. Bölgenin istikrar ve emniyeti sağlanacaktır.

Misak-ı Milli sınırlarına müdahale:


Burada Osmanlı devletinin çöküşünden sonra gasp edilen topraklar geri alınacaktır. Sınırın ötesinde Araplar ve Farslar olacaktır. Terörün kökü burada kazılmak isteniyorsa kazılacaktır. Musul-Kerkük-Erbil-Süleymaniye şehirlerinde yaşayan Türk, Kürt, Arap, ve Hıristiyan toplumları kardeşçe bir yaşamı paylaşıp bu bölgenin tüm nimetlerinden eşit bir şekilde yararlanacaktır.

Yapılması muhtemel olan müdahalelerin şekilleri:

Tampon oluşturma:


Bu müdahale şekli yukarıda bahsettiğimiz 1. ve 2. müdahale sınırları için geçerlidir. Bu durumda çok fazla bir askeri harekat yapılmasına gerek yoktur. Kayıplar minimumdur. Bu müdahale şekline Habur sınır kapısının kontrolü mutlaka sağlanmalıdır aksi takdirde açık kalan bu kapıdan sızmaların engellenmesi güçtür. Müdahalede Kandil Dağına kadar ilerlemek kayıpların artmasına neden olabilir. Her tampon şeridin arkasında bir direnişin ve örgütlenmelerin olağanüstü olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla bu müdahale şekli 100-150 km mesafede yapılmalıdır.

Kandil Dağının kuşatılması:


Burada tampon bölgenin olmaması daha fazla kayıplara yol açabilir. Ayrıca Kandil Dağı sadece kuzey ve batıdan kuşatıldığı için isyancıların güneye ve doğuya doğru dağılmasına ve tekrardan örgütlenmesine yol açabilir. Bu müdahale nokta atışı tarzında olmalıdır ve yapılması gerekiyorsa çok dikkatli ve hızlı bir şekilde yapılmalıdır.

Geniş Harekat planı:


Burada sınırda tampon bölgesi oluşturmasına ilave olarak Habur'dan Telafer'e ve Kerkük'ün güneyine doğru ilerleme gerçekleştirilmelidir. Kerkük'ün güneyine gelindiğinde isyancı guruplar etkisiz hale gelecektir. Kuzey-batıda ve güneyde Türk ordusu, doğuda İran sınırları içerisinde kalan isyancı guruplar teslim olmaktan başka bir yol bulamayacaktır.

Bu çalışmanın amacı son aylarda sınır ötesi operasyon kavramına bir açıklık getirmektir. Bazılarına göre sınır ötesi 10-15 km, diğerleri içinse 10-200 km. Irak Türkleri ise bu sınırın neresi olduğunu yüce önderimiz Atatürk'ün belirlediği gibi görüyoruz. Burada yapılacak olan müdahalelerin bir kısmından Irak Türkleri yararlı olduğu gibi bazılarından da zararlı çıkacağı kesindir.
Son düzenleyen Safi; 26 Ocak 2017 20:03
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
22 Haziran 2010       Mesaj #3
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
MİSAK-I MİLLİ (28 Ocak 1920)
28 Ocak 1920'de Misak-ı Milli kararları Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından kabul edildi. (Sivas Kongresine göre hazırlanan bu belge Mebusan Meclisince kabul edilirken Mebusan Meclisi'nin yaptığı son iştir.)

MİSAK-I MİLLİ KARARLARI :(28 Ocak 1920)
28 Ocak 1920'deki Misak-ı Millinin önemli özellikleri şunlar­dır.
  • Mandacılık kesinlikle reddedil­miştir.
  • Sivas'a göre sınırlar belirleniyor. Burada kesinlik kazanıyordu.
  • Kapitülasyonların kabul edileme­yeceği ilk kez Misak-ı Milli'de dünyaya duyurulmuştur.
  • İşgal devletlerine ait asker ve donanmaların da sınırlardan çekilmesi isteniyordu.
Son düzenleyen Safi; 26 Ocak 2017 20:05
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Ocak 2017       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Mlsakı milli


Kurtuluş savaşı'nı desteklemek ve yöre halkına benimsetmek amacıyla, 1921-1923 yılları arasında Kayseri' de yayımlanan gazete. Feyzioğlu Necmettin Bey tarafından çıkarılan gazete, Cumhuriyetin ilanından sonra adını Misak'a çevirerek CHP'yi destekledi.

Mlsakı milli beyannamesi


OsmanlI meclisi mebusanı'nın, Erzurum ve Sivas kongrelerinde saptanmış olan ilkeler doğrultusunda, Türkiye'nin kabul edebileceği barış koşullarını açıklayan bildirisi. Meclisi mebusan'tn 28 ocak 1920 tarihli gizli oturumunda kabul edilen Misakı milli beyannamesinin 17 şubatta yabancı parlamentolara ve basına bildirilmesi kararlaştırıldı. Misakı milli temelde ulusal kurtuluş ve bağımsızlık savaşının bir programı niteliğindedir. Türkiye’nin kabul edebileceği barış koşullarını saptayan altı maddeden oluşan Misakı milli beyannamesi, özetle şu hükümleri içeriyordu:
  1. arap kökenli halkın oturduğu ve Mondros mütarekesi imzalandığı tarihte yabancı devletlerin işgali altında bulunan bölgelerin geleceği, halkın serbest oyuyla belirlenecek tir; mütareke sınırları içinde osmanlı-islam çoğunluğun yerleşmiş bulunduğu kısımların tümü, gerçekte ya da hükmen hiçbir nedenle birbirinden ayrılamayacak bir bütündür;
  2. ilk serbest kaldıkları zamanda kendi istekleriyle anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum illerinde gerekirse yeniden halkoylaması yapılabilecektir;
  3. Batı Trakya'nın hukuksal durumu da, halkın tam bir özgürlük içinde verecekleri oylarla saptanmalıdır;
  4. İstanbul ve Marmara denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden uzak tutulacak, Boğazladın ticaret gemilerine açık tutulması, ilgili devletlerin aralarındaki antlaşmalarla sağlanacaktır;
  5. antlaşmalarla belirlenen ilkeler çerçevesinde azınlıkların hukuku, komşu ülkelerdeki müslüman halkların aynı haklardan yararlanmaları koşuluyla güvence altında olacaktır;
  6. Türkiye'nin siyasal, adli, mali tam bağımsızlığı kabul edilecektir; bu konularda hiçbir kayıt ve kısıtlama getirilemez.
Kurtuluş savaşı sonunda imzalanan Lozan antlaşmasıyla (24 temmuz 1913) büyük ölçüde Misakı milli ilkelerine ve sınırlarına dayalı bağımsız türk devletinin varlığı tescil edilmiş oldu.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

15 Aralık 2014 / Misafir Cevaplanmış
24 Kasım 2014 / hYY Soru-Cevap
20 Kasım 2009 / Ziyaretçi Cevaplanmış
8 Aralık 2010 / Misafir Soru-Cevap
20 Ocak 2016 / Safi X-Sözlük