Ziyaretçi
Mehmet Ali Ağca kimdir?
Ağca’nın kimliğini 1970’li yıllarda anti-komünist histeriden ve bunun örgütlenmelerinden bağımsız ele alamayız. Son zamanlarda Ağca’yı sosyolojik değerlendirmeler çerçevesinde, varoşa vurmuş Malatyalı genç çocuk olarak değerlendirmek, kimliğini asimile etmek moda haline geldi.
Hiç ilgisi yok! Ağca, Türkiye’de kontrgerillanın kanlı bilmeceleri içerisinde tetikçilik yapmış bir ülkücüdür. Ağca’nın kimliği bu şekilde tarif edilebilir. İlişkilerine gelince... İstedikleri kadar bu noktada bağlantıları olmadığını söylesinler, Ağca, MHP’nin paramiliter güçleri ile bağlantılıdır. Bu konuda devletin raporları var. Daha İpekçi öldürülmeden birkaç ay önce Ağca’nın sansasyonel bir eylem yapacağına dair devletin istihbarat kurumunda bilgi bulunmaktadır. Ağca’nın kimliği değerlendirilirken bu ilişkiler üzerinde de durmak gerekir. Yani kontrgerillanın paramiliter boyutunun yanı sıra devletin çelik çekirdeği ve istihbarat örgütleri içerisindeki konumlanışı çerçevesinde de değerlendirmek gerekiyor. Devletin istihbarat örgütleri Ağca’nın varlığından haberdardırlar. Ülkücülerle irtibatını tespit eden ve bunu raporlarına geçiren de devletin istihbarat kuruluşudur. O nedenle burada bir soru işareti yok. Ağca, ülkücü bir militandır. İpekçi’nin öldürülmesinden cezaevinden firarına, oradan Roma’ya uzanan serüveni içerisinde hemen hemen tüm dönemeç noktalarında ülkücü kadroların yardımını görmüştür. Bu kadrolar 70’li yıllarda Türkiye’de kontrgerillanın paramiliter yan örgütü olarak işlev görmüştür. - Peki Ağca Susurluk’u yaratan olaylar zincirinin hangi halkasını oluşturuyor? Ağca, öyle sanıldığı gibi önemli bir isim değildir. Düz tetikçidir. Ağca’nın bütünü görmesi zaten düşünülemez. Dolayısıyla Ağca etrafında yaratılan mitosun da bir değeri yok. O mitosu hem Vatikan yarattı hem de Türkiye. “Konuşursa yer yerinden oynar” diyorlar. Konuşursa bizim bilmediğimiz neyi söyleyecek. Her şey son derece açık cereyan etti. Susurluk’tan önce de gladionun eylemleri biliniyordu. Üstelik de bunun politik, ekonomik, siyasal, askeri çerçevesi çok net bir şekilde ortaya konulmuştu. Uyuşturucu bağlantıları boyutu, silah kaçakçılığı boyutu, katliamlar boyutu... Bunların hepsi Türkiye’de yeterince analiz edilmişti. Ağca da bu çerçeve içerisinde bir tetikçidir. Bu tetikçilere çok fazla değer vermek gerekmiyor. Ağca ismi etrafında meseleyi kilitlemek çok doğru değil. Tam tersine burada işin devletle ilgili büyük sermaye ile, uluslararası güçlerle ve mason yapılarla hatta Vatikan’la ilgili boyutlarını irdelemekte yarar var. Ağca’nın yaptığı eylemlerin planlanmasında, yönlendirilmesinde, yönetilmesinde, finanse edilmesinde Ağca’nın özerk bir konumu olamaz. Ama tetikçi olarak da önemli bir tetikçidir. Yani değer verdikleri, kolladıkları bir tetikçidir. - Ağca neden Türkiye’ye getirildi. Daha öncesinden de birçok mafya babasının Türkiye’ye gönderildiğini gözlemliyoruz... Bir takım hesaplar var muhakkak. Fakat bu hesapları araştırma adına asıl unsarları gözden kaçırmamak gerekiyor. Burada hep yöntemsel hatalar yapılıyor. İnsanlar bir takım varsayımlara yönlendiriliyor. Ama esas halka gözden kaçırılıyor. Esas üzerinde durulması gereken, Türkiye’deki uyuşturucu trafiğidir ve bunun gladio ile bağlantısıdır. Kirli savaş döneminde muazzam şekilde semiren bir takım sermaye gruplarının varlığıdır. Türkiye’de 70’lı yıllarda MHP’ye ve ülkücü kuruluşlara yardım etmeyen işadamı sayısı son derece azdır. Bunlar üzerinde durulması gerekmektedir. Önemli olan tetiği çeken el değil, tarihsel faillerdir. Muazzam bir bilgi bombardımanı, dezanformasyon vardır. Ağca’nın getirilmesini de bundan bağımsız göremeyiz. Türkiye’de ciddi bir psikolojik savaş yürütülüyor. Artık hedef insanların beyinleridir. Ağca’da bundan bağımsız düşünülemez. Ağca’nın söyleyeceği yeni hiçbir şey yoktur. Hızla bu manipülasyonun dışına çıkmalıyız. Neyi öğreceğiz? Basın tekellerini irdelemek açısından bir fırsattır. Abi Adnan Ağca’nın açıklamaları var. Verilen paralar ortada. Ve o paralar reddedilmiyor. O paralar niye verildi Adnan Ağca’ya? “Abim yıllarca orada neyle yaşadı” diyor Adnan Ağca. Dilinin altındaki baklayı çıkardı aslında. “Yıllarca cezaevinde kim finanse etti?” diyor. Şimdi bu sorunun cevabı son derece önemli. - Türkiye’de yeni bir imaj mı yaratılmak isteniyor; özellikle AB üyeliği gözönüne alınacak olursa? Türkiye’de bu anlamda bir imaj yaratılamaz. Çünkü sistemin özü ortada. Yani bir defa sistem uyuşturucu parasına oturmuş durumda. Türkiye’de dış borç anlamında taahhütlerini yerine getirmesi uyuşturucu ticareti ile bağlantılı. Dolayısıyla Türkiye’de hukuk reformu yapılması, çetelerin yargılanması her zaman hayal. Birkaçının ceza alması yeterli değil. Tümü sistemle ilgili. Bu sistemin nefes boruları uyuşturucu ticareti sayesinde işliyor. Bu konunun üzerine gidilmeden bir yenilenme, atılımlar yapılması mümkün değil. Dünyada kirli para trafiği açısından Türkiye’nin önceliği var. Bu iyi değerlendirilmeli. Bu açıdan Türkiye’de sistemin kendini yenilemesi veya reformist atılımlar söz konusu bile değil. ABD Türkiye’nin bağırsaklarını temizlemesini istiyor. O tam bir saçmalık. Kim kimden arınmayı istiyor. Arınmayı isteyenlerin durumu ortada. Oradan bize demokrasi mi gelecek. Açlar demokrasisi mi gelecek!.. Araştırmacı Yazar Suat Parlar
Sponsorlu Bağlantılar
Hiç ilgisi yok! Ağca, Türkiye’de kontrgerillanın kanlı bilmeceleri içerisinde tetikçilik yapmış bir ülkücüdür. Ağca’nın kimliği bu şekilde tarif edilebilir. İlişkilerine gelince... İstedikleri kadar bu noktada bağlantıları olmadığını söylesinler, Ağca, MHP’nin paramiliter güçleri ile bağlantılıdır. Bu konuda devletin raporları var. Daha İpekçi öldürülmeden birkaç ay önce Ağca’nın sansasyonel bir eylem yapacağına dair devletin istihbarat kurumunda bilgi bulunmaktadır. Ağca’nın kimliği değerlendirilirken bu ilişkiler üzerinde de durmak gerekir. Yani kontrgerillanın paramiliter boyutunun yanı sıra devletin çelik çekirdeği ve istihbarat örgütleri içerisindeki konumlanışı çerçevesinde de değerlendirmek gerekiyor. Devletin istihbarat örgütleri Ağca’nın varlığından haberdardırlar. Ülkücülerle irtibatını tespit eden ve bunu raporlarına geçiren de devletin istihbarat kuruluşudur. O nedenle burada bir soru işareti yok. Ağca, ülkücü bir militandır. İpekçi’nin öldürülmesinden cezaevinden firarına, oradan Roma’ya uzanan serüveni içerisinde hemen hemen tüm dönemeç noktalarında ülkücü kadroların yardımını görmüştür. Bu kadrolar 70’li yıllarda Türkiye’de kontrgerillanın paramiliter yan örgütü olarak işlev görmüştür. - Peki Ağca Susurluk’u yaratan olaylar zincirinin hangi halkasını oluşturuyor? Ağca, öyle sanıldığı gibi önemli bir isim değildir. Düz tetikçidir. Ağca’nın bütünü görmesi zaten düşünülemez. Dolayısıyla Ağca etrafında yaratılan mitosun da bir değeri yok. O mitosu hem Vatikan yarattı hem de Türkiye. “Konuşursa yer yerinden oynar” diyorlar. Konuşursa bizim bilmediğimiz neyi söyleyecek. Her şey son derece açık cereyan etti. Susurluk’tan önce de gladionun eylemleri biliniyordu. Üstelik de bunun politik, ekonomik, siyasal, askeri çerçevesi çok net bir şekilde ortaya konulmuştu. Uyuşturucu bağlantıları boyutu, silah kaçakçılığı boyutu, katliamlar boyutu... Bunların hepsi Türkiye’de yeterince analiz edilmişti. Ağca da bu çerçeve içerisinde bir tetikçidir. Bu tetikçilere çok fazla değer vermek gerekmiyor. Ağca ismi etrafında meseleyi kilitlemek çok doğru değil. Tam tersine burada işin devletle ilgili büyük sermaye ile, uluslararası güçlerle ve mason yapılarla hatta Vatikan’la ilgili boyutlarını irdelemekte yarar var. Ağca’nın yaptığı eylemlerin planlanmasında, yönlendirilmesinde, yönetilmesinde, finanse edilmesinde Ağca’nın özerk bir konumu olamaz. Ama tetikçi olarak da önemli bir tetikçidir. Yani değer verdikleri, kolladıkları bir tetikçidir. - Ağca neden Türkiye’ye getirildi. Daha öncesinden de birçok mafya babasının Türkiye’ye gönderildiğini gözlemliyoruz... Bir takım hesaplar var muhakkak. Fakat bu hesapları araştırma adına asıl unsarları gözden kaçırmamak gerekiyor. Burada hep yöntemsel hatalar yapılıyor. İnsanlar bir takım varsayımlara yönlendiriliyor. Ama esas halka gözden kaçırılıyor. Esas üzerinde durulması gereken, Türkiye’deki uyuşturucu trafiğidir ve bunun gladio ile bağlantısıdır. Kirli savaş döneminde muazzam şekilde semiren bir takım sermaye gruplarının varlığıdır. Türkiye’de 70’lı yıllarda MHP’ye ve ülkücü kuruluşlara yardım etmeyen işadamı sayısı son derece azdır. Bunlar üzerinde durulması gerekmektedir. Önemli olan tetiği çeken el değil, tarihsel faillerdir. Muazzam bir bilgi bombardımanı, dezanformasyon vardır. Ağca’nın getirilmesini de bundan bağımsız göremeyiz. Türkiye’de ciddi bir psikolojik savaş yürütülüyor. Artık hedef insanların beyinleridir. Ağca’da bundan bağımsız düşünülemez. Ağca’nın söyleyeceği yeni hiçbir şey yoktur. Hızla bu manipülasyonun dışına çıkmalıyız. Neyi öğreceğiz? Basın tekellerini irdelemek açısından bir fırsattır. Abi Adnan Ağca’nın açıklamaları var. Verilen paralar ortada. Ve o paralar reddedilmiyor. O paralar niye verildi Adnan Ağca’ya? “Abim yıllarca orada neyle yaşadı” diyor Adnan Ağca. Dilinin altındaki baklayı çıkardı aslında. “Yıllarca cezaevinde kim finanse etti?” diyor. Şimdi bu sorunun cevabı son derece önemli. - Türkiye’de yeni bir imaj mı yaratılmak isteniyor; özellikle AB üyeliği gözönüne alınacak olursa? Türkiye’de bu anlamda bir imaj yaratılamaz. Çünkü sistemin özü ortada. Yani bir defa sistem uyuşturucu parasına oturmuş durumda. Türkiye’de dış borç anlamında taahhütlerini yerine getirmesi uyuşturucu ticareti ile bağlantılı. Dolayısıyla Türkiye’de hukuk reformu yapılması, çetelerin yargılanması her zaman hayal. Birkaçının ceza alması yeterli değil. Tümü sistemle ilgili. Bu sistemin nefes boruları uyuşturucu ticareti sayesinde işliyor. Bu konunun üzerine gidilmeden bir yenilenme, atılımlar yapılması mümkün değil. Dünyada kirli para trafiği açısından Türkiye’nin önceliği var. Bu iyi değerlendirilmeli. Bu açıdan Türkiye’de sistemin kendini yenilemesi veya reformist atılımlar söz konusu bile değil. ABD Türkiye’nin bağırsaklarını temizlemesini istiyor. O tam bir saçmalık. Kim kimden arınmayı istiyor. Arınmayı isteyenlerin durumu ortada. Oradan bize demokrasi mi gelecek. Açlar demokrasisi mi gelecek!.. Araştırmacı Yazar Suat Parlar