Arama

Galaksiler Arası Yolculuk

Güncelleme: 2 Mayıs 2016 Gösterim: 10.210 Cevap: 5
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Nisan 2012       Mesaj #1
Avatarı yok
Yasaklı
Galaksiler Arası Yolculuk / Yıldızlara Seyahat Mümkün mü?

Sponsorlu Bağlantılar
Gezegenler arası seyahat, zor da görünse bugünün teknolojisi ile mümkün. Zaten Ay’a gitmiş olan insanoğlu belki de bu yazıyı okuyanların çoğu yaşamı boyunca Mars’a da gidecek. Daha ileride Güneş sistemindeki diğer gök cisimlerine gitmeyi de mümkün görüyor ve düşünebiliyoruz. Fakat daha ötesini düşünmek şimdilik ancak bilim kurgu çerçevesine sığar. Güneş sistemimizin dışına, diğer yıldızlara, hele hele Samanyolu’nun da dışına, başka gökadalara seyahat hiçbir bilinen veya düşünülebilen bilimsel ve teknolojik ilerleme ile mümkün görünmüyor.

Ancak iki hafta kadar önce bir grup Alman ve Yunan araştırmacılardan bu sonuca “acaba” dedirtecek bir açıklama geldi. Kuramsal olarak da şimdiye kadar mümkün görülmeyen bir fiziksel olayın, gerçekte mümkün olabileceği ileri sürüldü. Bir solucan deliğine (wormhole) girerek ışık hızını engelini tamamen aşmanın, başka yıldızlara gitmenin bir yolu olabilir denmekte.

Halen Einstein tarafından ortaya konmuş olan ışık hızı geçilemez varsayımı ortada durmakta. Bir yasa niteliği kazanmış bu varsayımın ihlali görülmediği gibi, ona dayanan, tutarlı, kapsamlı ve gözlemlere dayalı kanıtlarla desteklenen bir görelilik kuramı inşa edilmiş.

Işık hızı saniyede 300.000 kilometre. En hızlı giden insan yapısı füzelerin bile hızı saniyede 10 km dolayında. Mevcut veya hayal edilebilen hiçbir teknoloji ile, ışık hızının binde birine kadar bile yaklaşma düşünülemiyor. Diyelim ki ışık hızında giden araçlar yaptık. O zaman bile böyle seyahatler binlerle hatta milyonlarla yıl sürecek.

Peki nedir bu solucan deliği? Solucan deliği Einstein’ın genel görelilik kurmanın öngördüğü bir sonuçtur. 1916 yılında kuramın yayınlanmasından kısa süre sonra Avusturyalı fizikçi Ludwig Flamm, 4 boyutlu uzay-zaman’da bir noktadan diğerine böyle bir geçiş olabileceğini öne sürmüştü. Daha sonra 1935’te Einstein ve meslektaşı Nathan Rosen bu konuyu araştırdılar ve iki karadelik arasında bir solucan deliği (tünel) olabileceğini gösterdiler.

Yalnız bunun olması için deliğin iki ucunda kara deliklerde özel tür bir madde ve negatif enerji olması gerekiyordu. Bilinen karadelikler çevrelerindeki her şeyi içlerine çektikleri için, Einstein- Rosen solucan deliğinin oluşmasına izin vermezler. Böyle bir tünelin ancak bizim evrenimizle başka bir paralel evren arasında bağlantı sağlayabileceği görüldü. O zamanlar paralel evrenler henüz düşünülemeyen, sözü edilmeyen kavramlardı.

Einstein-Rosen solucan deliği matematiksel bir tuhaflık olarak kalmışken 1955’te Amerikalı fizikçi John Wheeler, görelilik kuramı ve madde çekim kuramını yeniden inceleyerek, bizim kendi evrenimizde iki uzak noktayı bağlamanın başka bir yolu olduğunu gösterdi. Bunu solucan deliği olarak adlandıran Wheeler aynı zamanda karadelik terimini de çıkaran kimsedir.

Wheeler solucan deliğinin gene eskisi gibi zorlukları vardı. Solucan deliği kararlı (stabil) değildi. Negatif enerji olması gerekiyordu ve en küçük bir maddesel hareket, bir fotonun girmesi bile, solucan deliğini hemen kapatıyordu.

İşte şimdi Alman ve Yunan araştırmacıların kuramın yeni bir matematiksel analizi sonucu son buluşu, bunlara gerek olmadan da solucan deliğinin mümkün olabileceğidir. Negatif enerjiye ihtiyaç olmadığı gibi normal dışı maddeye de ihtiyaç yoktur. Ancak söz konusu olan enerji miktarları Güneşimizin ürettiği enerjiden çok büyüktür ve insanlığın olanağının çok ötesindedir.

İleri teknolojik bir uygarlık bunun bir yolunu bulmuş ve evrende dolaşıyor olabilir. Araştırmacılar bizim solucan deliği yapma olanağımız bulunmasa da buna sahip başka uygarlıkları veya doğal solucan deliklerini keşfedebiliriz, diyorlar. Astronomlar böyle olguları gözlemlemek için de ipuçları veriyorlar.

Belki de günün birinde insanlar Güneşlere hükmedecek kadar ileri bir teknolojik düzeye gelirse, söz konusu keşif bizi anında uzak yıldızlara götürebilir ya da ışınlayabilir.

Daha fazla bilgi için=>arxiv


Kaynak : Bilimania (NewScientist / 13 Nisan 2012)

Son düzenleyen nötrino; 2 Mayıs 2016 01:14
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Ağustos 2012       Mesaj #2
Avatarı yok
Yasaklı
Mars’a Gitmek Ne Kadar Sürer?

Sponsorlu Bağlantılar
Mars gezegeni gece gökyüzünde olan en parlak objelerden biridir, onu çıplak gözle kolaylıkla parlak kırmızı bir yıldız olarak görebiliriz. Her iki yılda bir, Mars ve Dünya en yakın noktalarına ulaşırlar, buna “karşı konum” deniyor. Bu olduğunda Mars, Dünya’ya 55.000.000 km kadar yakın olabiliyor. Ve her iki yılda, uzay ajansları Kızıl gezegene uzay aracı yollamak için bu yörüngesel yerleşimin avantajını kullanıyorlar.

Dünya'dan Mars'a olan toplam yolculuğun zamanı, fırlatmanın hızına, Dünya ve Mars'ın hizalanışına ve uzay aracının hedefine ulaşması için gereken yolcuğun zamanına dayanarak, 150-300 gün arasında değişiyor. Aslına bakarsanız, ne kadar yakıt yakmaya istekli olmanız zamanı etkileyen birinci faktör. Daha fazla yakıt, size daha kısa yolculuk zamanı olarak geri deniyor elbet; ama bu da maliyetin artması anlamına geliyor.

Mars'a Gitmenin Tarihi

Dünya'dan Mars'a olan seyahati tamamlamayı başaran ilk mekik NASA’nın Mariner 4’üydü. Mekik, 28 Kasım 1964 tarihinde fırlatılmıştı ve Mars’a 14 Haziran 1965 tarihinde başarılı bir şekilde, 21 fotoğraf çekerek ulaşmıştı. Mariner 4’ün toplam uçuş zamanı 228 gündü.Mars’a olan bir sonraki başarılı görev Mariner 6’nındı; 25 Şubat 1969'da fırlatılan mekik, gezegene 1969’un 31 Haziran'ında ulaştı. Uçuş zamanı yalnızca 156 gün sürdü. Bu yolculuğu, Mariner 7’de başarılı bir şekilde bitirmiş ve bunun için sadece 131 güne ihtiyaç duymuştu.

Mars etrafında ilk kez başarılı bir yörünge dönüşüne giden Mariner 9, 1971’in 30 Mayıs'ında fırlatılmış ve 13 Kasım 1971 tarihinde 167 günlük bir sürecin sonunda yörüngeye varmıştı.Mars keşifleri için zaman modeli, 50 yıla varan süredir sabit halde duruyor: yaklaşık 150-300 gün.

Daha fazla örnek vermek gerekirse:
Viking 1(1976) => 335 gün
Viking 2(1976) => 360 gün
Mars Reconnaissance Orbiter (2006) => 210 gün
Phoenix Lander (2008)=> 295 gün
Curiosity Lander (2012)=> 253 gün
Neden Bu Kadar Uzun Sürüyor?

Mars’ın yalnızca 55 milyon km uzakta olduğu gerçeğini dikkate alırsak ve mekiğin saatte 20.000 km hızınının doruğunda yolculuk aldığını düşünürsek, mekiğin seyahati 115 günde tamamlamasını bekliyor olabilirsiniz; fakat daha uzun sürüyor. Bunun asıl sebebi, hem Dünya'nın hem de Mars'ın, Güneş etrafında yörüngede dönüyor olmaları. Mars’a direk nişan alıp roketlerinizi öylece ateşe verip gidemiyorsunuz; çünkü öyle yaptığınız takdirde oraya vardığınız zaman, Mars çoktan hareket etmiş olur. Bunun yerine Dünya'dan fırlatılacak olan uzay mekiğinin, tam da Marsı'n olacağı noktaya hedef alınması gerekiyor.

Diğer bir sınırlama ise yakıt. Eğer sınırsız miktarda bir yakıtınız olsaydı, uzay mekiğinizi direk olarak Mars’a nişan alır, roketlerinizi yolculuğun yarısına kadar ateşlerdiniz, sonra da dönüp yolculuğun diğer yarısında hızı keserek ilerlerdiniz. Böylece yolculuğun zamanını sabit olandan, bir oran azaltabilirdiniz ama bunun için ihtiyaç duyulan yakıt, olanakların dışında.

Mars’a En Düşük Miktarda Yakıtla Nasıl Gidilir?

Uzmanların öncelikli endişesi, bir uzay aracını Mars’a en düşük yakıt kullanımıyla nasıl götürebilecekleridir. Robotlar uzayın saldırgan ortamını pek umursadıklarından dolayı roket fırlatışının maliyetini düşürebildiğiniz kadar düşürmek gayet mantıklı bir hal alıyor.NASA'daki uzmanlar, bir uzay mekiğini Dünya'dan Mars'a en az miktarda yakıtla yollamayı olası kılmak için Hohmann Transfer Yörüngesi (ya da Minimum Enerji Transfer Yörüngesi) denilen yolculuk tekniğini kullanıyorlar. Teknik ilk olarak,1925’te bu manevranın ilk açıklamasını yayınlayan Walter Hohmann tarafından ileri sürüldü.

Roketinizi direk Mars'a hedef almak yerine uzay mekiğinizin yörüngesini arttırıyorsunuz, böylece Güneş etrafında Dünya'dan daha büyük bir yörüngeyi izliyor. Sonuç olarak bu yörünge, Mars'ın yörüngesiyle kesişiyor, üstelik tam da Mars’ın orada olduğu an.Eğer fırlatmayı en az yakıtla yapmayı istiyorsanız, uzun yolu seçip yörüngeyi artırmanız ve Mars'a olan yolculuk süresini yükseltmeniz gerekiyor.

Mars'a Olan Yolculuk Zamanını Düşürmek için Diğer Fikirler

Bir uzay mekiğinin Mars'a ulaşması için 250 gün beklerken biraz sabra ihtiyaç duysak da, eğer insanları yolluyorsak, tamamen farklı bir itiş gücü metoduna ihtiyaç duyabiliriz. Neden mi? Uzay saldırgan bir ortam ve gezegenler arasındaki uzayda bulanan radyasyon, astronotlarda uzun dönemde ciddi sağlık riskine yol açıyor. Arka plandaki kozmik ışınlar, kansere sebebiyet veren bir radyasyon barajı görevini de üstleniyor; ama daha büyük bir risk var, oda korunmasız astronotları birkaç saatte öldürebilen,güçlü güneş fırtınaları! Eğer yolculuk zamanını düşürebilirseniz, astronotların radyasyona maruz kaldıkları zamanı düşürürsünüz ve buna ek olarak dönüş yolculuğu için gerekli kaynakları azaltmış olursunuz.

Nükleerle Gitmek

Fikirlerden biri olan nükleer rokette, işlenmiş sıvıyı (hidrojen gibi), bir nükleer reaktörün içinde yoğun sıcaklıklarda ısıtabiliriz ve sonra onu roketin ağzından dışarıya yüksek hızlarda boşaltarak bir itiş gücü oluşturulabiliriz. Kimyasal reaktörlerden daha yoğun enerjiye sahip olan nükleer reaktörler ile daha az yakıt ile daha hızlı itiş elde edilebileceğinden; nükleer bir roketin yolculuk zamanını 7 aya kadar düşürülebileceği öne sürülüyor.

Manyetikle Gitmek

Bir diğer öne sürülen teknolojinin adı Değişken Özel İtki Magnetoplasma Roketi (VASIMR). Elektromanyetik motordan oluşan sistem, radyo dalgalarını kullanarak püskürtücüyü iyonize ediyor ve ısıtıyor. Bu plazma adı verilen, iyonize olmuş bir gaz oluşturuyor; bu da daha sonra uzay mekiğinin arkasından dışarıya bırakılırken manyetik etki oluşturarak, yüksek hızda itici kuvvet oluşturuyor. Eski astronot Franklin Chang-Diaz, bu teknolojinin gelişmesi için öncü oluyor ve bir prototipinin Uluslararası Uzay İstasyonu'nda Dünya üzerindeki seviyesini koruması için kurulması beklentiler arasında. Mars'a olan bir görevde, bir VASIMR roketinin seyahat zamanını 5 ayın altına düşürebileceğine inanılıyor.

Anti Maddeyle Gidelim

Muhtemelen, en alışılmadık önerilerden biride, bir anti madde roketi kullanmak olsa gerek. Parçacık hızlandırıcılarda oluşturulacak bir anti madde makul olasılıkla kullanabileceğiniz en yoğun enerji. Atomun maddesi atomun anti maddesiyle buluşunca, bunlar saf enerjiye dönüşüyorlar ve Albert Einstein’ın ünlü E=mc2 denkleminde varsaydığı gibi sadece 10 miligramlık anti madde, insan taşıyan mekiği sadece 45 günde Mars'a ulaştırabilir. Ama mümkün olsa bile çok az miktarda anti madde üretmek için bile 250 milyon dolara ihtiyacımız var.

Mars'a Yapılacak Gelecek Yolculuklar

Mars'a gidiş yolunun süresini kısaltmak için inanılmaz teknolojiler önerilse de, uzmanlar denenmiş ve doğru bildikleri minimum enerji transfer yörüngesi metodunu kimyasal roketleriyle kullanmaya devam edecekler. NASA’nın, 2013’te başlatacağı, MAVEN görevi de bu tekniği kullanacak; buna ek olarak ESA’nın Dış Mars (ExoMars) görevleri de aynı tekniği izleyecek. Diğer tekniklerin yaygınlaşması ve Mars’a olan yolculuğun yarı yarıya azalması için önümüzde daha onlarca yılın olduğu gözüküyor. Ama kim bilir belki de düşük maliyetli yeni bir teknoloji geliştirilir ve o kadar beklememiz gerekmez.

Kaynak: Unıverse Today (26 Temmuz 2012)

Son düzenleyen nötrino; 2 Mayıs 2016 00:49
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
29 Aralık 2012       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
Çıldırasıya Uzak

Alabama, Huntsville’deki Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nin otoparkının kıyısında, türümüzün uzay yolculuğu yapacağı inancının kaçınılmaz göründüğü zamanlardan bir kalıntı duruyor. Geleceğin, Canaveral Burnu’nda yükselen roket kadar net ve görkemli göründüğü zamanları anlatan bir kalıntı bu.NASA fizikçisi Les Johnson borular, yakıt püskürtücü kanatlar ve ısıl kalkanlardan oluşan 10 metre yüksekliğindeki düzeneğe bakarken, “Bu bir model değil,” diyor. “Bu gerçekten de bir nükleer roket motoru.”

Bir zamanlar NASA, her birinde bu motorlardan üçer adet bulunan iki uzay gemisiyle bir düzine astronotu Mars’a göndermeyi önermişti. Marshall’ın müdürü Wernher von Braun bu planı Ağustos 1969’da, Satürn V roketi ilk astronotları Ay’a naklettikten sadece iki hafta sonra sunmuştu. Ve Mars’a gidiş tarihi olarak da 12 Kasım 1981’i işaret etmişti. Nükleer motorlar karadaki her türlü testten geçmişlerdi. Uçmaya hazırdılar.


Mars’a –gerçekleşmeyen– inişin 30 yıl sonrasında, nemli bir haziran sabahında, Johnson özlemle önümüzdeki 18 tonluk motora bakıyor. Uzay teknolojilerinde “ileri kavramların” uygulanabilirliğini değerlendiren küçük bir ekibin lideri Johnson. Ve evet, NERVA denilen bu eski nükleer motor, bu iş için uygun olabilir. “Mars’a insan göndereceksek, bunu tekrardan dikkate almamız lazım,” diyor Johnson ve ekliyor: “Geleneksel bir roket için gereken sevk yakıtının sadece yarısı yeter o zaman.”

NASA şimdilerde, 1973 yılında, Ay’a yapılan son insanlı inişten kısa bir süre sonra emekliye ayrılan Satürn V’in yerine geçecek geleneksel bir roket tasarlıyor. Yeni roketin nereye gideceği henüz kararlaştırılmamış. NERVA projesi de 1973 yılında, uçuş testi yapılmadan sonlandırılmış. O günden bu yana, uzay mekiği çağı boyunca, insanlar Dünya’nın 600 kilometre ötesine ulaşamadılar. Bütün bu bilgiler, sabah boyu Johnson’la tartıştığımız, “İnsanlar gelecekte bir gün yıldızlara gidecekler mi?” sorusunun biraz anlamsız olduğunu düşündürebilir...

Geçtiğimiz bahar, Johnson’la buluşmamızdan üç hafta önce, Los Angeles yakınlarındaki SpaceX adlı özel şirket, kendi roketlerinden birini kullanarak Uluslararası Uzay İstasyonu’na kenetlenen insansız bir kapsül fırlattı. SpaceX, uzay mekiğinin yerini alıp uzay istasyonunun nakliye gemisi olma yarışındaki diğer birkaç şirket arasında başı çekiyor. Bu olaydan bir ay önce de Google’dan Larry Page ve Eric Schmidt gibi milyarder yatırımcıların desteklediği Planetary Resources (Gezegen Kaynakları) adlı şirket, asteroidlerde değerli metal madenciliği yapmak üzere robotik uzay araçlarını kullanma planlarını açıklamıştı. Başlıca işkolu uzay turizmi olan Virgin Galactic şirketiyle çalışan Planetary Resources, bir–iki yıl içinde düşük Dünya yörüngesine hafif bir teleskop fırlatmaya hazırlanıyor. Şirket kurucularından Peter Diamandis, “2020 yılına geldiğimizde, ilk hedeflerimizi saptamış ve araştırmaya başlamış olmayı umuyoruz,” diyor.

NASA’nın baş teknoloji uzmanı Mason Peck, “İleride dönüp baktığımızda, bu 10 yılı ticari uzay çağının doğduğu dönem olarak değerlendireceğiz,” diyor. “Bütün şirketler, uzayı bir pazarlama aracı haline getirmeye çalışıyor. Şu anda gördüğümüz enerji –ekonomik açıdan uzaya gitme arzusu– daha önce görmediğimiz bir şey.”

Keşif gezilerini tetikleyen hep ekonomi olmuş. Ortaçağ tüccarları Çin pazarlarına ulaşmak için İpek Yolu’nun tehlikelerini göze almış, 15. yüzyılda Portekiz karavelaları bilgiden çok altın ve baharat arayışıyla bilinen dünyanın sınırlarının ötesine yelken açmış. “Tarihsel olarak sınırları aşmanın ardındaki itici güç daima kaynak arayışı olmuştur,” diyor Diamandis. “Servet yapma hırsıyla kıyaslandığında, bilim ve merak pek de kuvvetli itici güçler sayılmaz. Uzayı gerçek anlamda açmanın tek yolu ekonomik motor oluşturmak; bu motor da kaynak oluşturma çalışmaları olacak.”

Şirketin diğer kurucusu Eric Anderson ile birlikte göz koydukları kaynaklardan biri, Dünya’da çok nadir olan ve gramı 55 dolara satılan platin. Robotları, sıfıra yakın yerçekiminde asteroidlerden cevher çıkarıp saflaştırmak veya bir asteroidi Dünya’nın daha yakınına çekmek için bir milyon küsur kilometre uzağa göndermek, henüz mevcut olmayan teknolojileri gerektirecek. Nisan ayındaki basın toplantısında Anderson, “Başarısız olma olasılığımız yüksek,” demişti. “Ama biz bunu denemenin ve uzay adına bir fark oluşturmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Çok para kazanmayı da umuyoruz tabii.”

PayPal, Tesla Motors ve SpaceX şirketlerinin 41 yaşındaki kurucusu Elon Musk şimdiden çok para yapmış olan biri ve servetinin büyük bir bölümünü, kendi uzay programına yatırıyor. SpaceX’in geliştirmekte olduğu Falcon Heavy adlı yeni roketin, uzay mekiğinin taşıdığı yükün iki katını, eski fiyatın yaklaşık beşte birine taşıyabileceğini söylüyor. Musk’ın amacı, tamamen yeniden kullanılabilir ilk roketleri geliştirerek fırlatma maliyetini 50 veya 100 oranında düşürüp kilo başına 20–45 dolara indirmek. “Bu, olağanüstü zor ve çoğu insana göre imkânsız, ama bana göre değil,” diyor Musk. “Uçakların her bir uçuştan sonra atılması gerekseydi, kimse uçmazdı.”

Musk için bütün bunların hepsi çok daha büyük bir planın, Mars’ta daimi bir koloni kurma planının bir parçası. Sonuncusu Curiosity olmak üzere insansız uzay araçlarıyla Mars’ta muazzam başarılara imza atan NASA, insanlı uzay uçuşunu sürekli olarak erteliyor. Musk, SpaceX’in 20 yıl içinde Mars’a astronot indirebileceğini ve izleyen onyıllarda da bunu sürdürebileceğini düşünüyor.

“Mars’a küçük bir uçuş düzenlemek değil bize asıl gereken,” diyor. “Bize gereken, milyonlarca insanı ve milyonlarca metreküp donanımı Mars’a götürüp orayı kendini idame ettiren bir uygarlık haline getirmek. Bu, insanlığın bugüne kadar yaptığı en zor şey olacak ve gerçekleştirilebileceği asla kesin değil.Mesele, Dünya’dan kaçmak değil, bunu vurgulamak isterim. Mesele, yaşamı çok gezegenli bir hale getirmek. Mesele, oralara gidip yıldızları araştırmak...”


Kaynak : National Geographic (28 Aralık 2012)
Son düzenleyen nötrino; 2 Mayıs 2016 00:51
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Nisan 2013       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı
Nasa'nın Füzyon Roketi Projesi

NASA tarafından Washington Üniversitesi'nde kurulan bir araştırma grubu füzyon gücüyle çalışan roketi bitirmek üzere. Eğer başarılı bir şekilde yapımı tamamlanırsa, bu roket sayesinde insanlı bir uzay aracı şimdiki teknolojiyle 300 gün yerine sadece 30 günde Mars'ta olabilecek.

John Slough tarafından yönetilen ekip, son birkaç yılını füzyon roketini geliştirmek ve her bir aşamasını test etmek için harcadı. Şimdi tüm bu izole testleri bir araya getirip gerçek bir füzyon roketi üretme zamanı. Başarılı olmak için Slough ve meslektaşlarının, ihtiyaç duyduğundan daha fazla enerji üreteceği bir füzyon işlemi oluşturmalılar ki, kullanılan roket yakıtlarının 7 milyon katı yoğunluğunda füzyon reaksiyonunu başlatabilsinler. Bu da milyarlarca dolarlık araştırma ve dünyanın en iyi bilim adamlarına rağmen 60 yıldan uzun süredir alt edilemeyen bir konu.

Füzyon roketinin tasarımı mekanik olarak hem basit hem de hayal gücüne dayalı. Özünde, bir döteryum-trityum yumağından ve lityumdan yapılma bazı büyük metal halkalardan oluşuyor. Yumak yanma kabininden egzoza doğru akarken belli bir noktaya gelince büyük bir manyetik alan tetikleniyor, bu da metal halkaların yumak yakıtın etrafında çarpıp kalmasına sebep oluyor. Bu halkalar sonra içeriye doğru, öyle bir basınçla patlıyor ki yakıt sıkışarak füzyona giriyor-aşağı yukarı arabanın dizel yakıtının sıkıştırarak yanmasını sağlaması gibi. Füzyon kuvvetli bir patlamaya sebep oluyor ve metal halkalar roketten 108.000 km/h bir hızla ayrılarak itiş kuvveti oluşturuyor. Bu reaksiyon her 10 saniyede tekrarlanabiliyor, sonunda roketi yaklaşık olarak 321,868 km/saat hıza ulaştırıyor -Curiosity'nin Dünya'dan Mars’a olan yolculuğunun neredeyse 10 katı bir hız.

Elbette bunlar teorik. Şimdiye kadarki durumla ilgili söylenebilecek en net bilgi füzyon motorunun henüz gerçekten üretilmediği; içeriye doğru patlayan metal halkaları denediler, ancak henüz döteryum-trityum yakıtını eklemediler ve yüksek ısıda iyonize olmuş topak metali bir roketin arkasından 107.826 km/saat‘te fırlatamadılar.

Başarı olarak sayılabilmesi için füzyon motorunun iki kriteri tamamlaması gerekiyor: Güvenli bir şekilde çalışmalı ve füzyon reaksiyonunu başlatmak için kullanılan elektrik enerjisinden daha fazla termal enerji üretme kapasitesi olmalı. İşte bu ikinci, düzinelerce denemeye, araştırma ve geliştirmeye harcanan milyarlarca dolara rağmen bu zamana kadar gerçekleştirilmesi imkânsız olarak kanıtlanan bir faktör. Esasında bir füzyon reaksiyonunu başlatmak yeterince kolay -sadece çok kuvvetli bir manyetik alan, lazerler, ya da bir nükleer bomba gerekiyor-; ancak ondan sonra reaksiyonu devam ettirmek çok zor. Füzyon çok yüksek seviyede termal enerji açığa çıkarıyor, ama bu enerjinin yeteri kadarını elektrik enerjisine çevirmesi gerekiyor ki, reaksiyon devam edebilsin.

Şuan sürdürülebilir füzyon için sahip olunan en iyi umut ITER-dünyanın büyük oyuncuları tarafından desteklenen 20 milyar dolarlık füzyon projesi- ve Kaliforniya’nın Ulusal Ateşleme Tesisi.Washington Üniversitesi'nin tasarımının nasıl bir süregelen füzyon sağlayacağı açık olmasa da, bir planlarının olduğunu varsaymak gerek. Neredeyse herkesin katıldığı gerçek, füzyon teknolojisinin 20 yıl daha uzak olduğu ve daima da uzak olabileceği.Bunun yanında yeni ve hızlı bir uzay seyahati yöntemi bulunamazsa en yakın Dünya benzeri gezegene yolculuk 200.000 yıl sürebilir.


Kaynak: ExtremeTech (08 Nisan 2013,01:10)
Son düzenleyen nötrino; 2 Mayıs 2016 00:54
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Mayıs 2013       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı
Mars’a Gece Yolculuğu 2018’de

Kızıl Gezegen’e insan göndermeyi amaçlayan projelerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Mars’a koloni kurmayı, hatta televizyon programına dönüşecek yolculuklar düzenlemeyi amaçlayan projelerin ardından, sıradaki proje 'Mars'a gece yolculuğu.'

ABD ‘Inspiration Mars’ derneği, Kızıl Gezegen’e astronot göndermek için kolları sıvadı. Dernek, Ocak 2018’de gerçekleştirilmesi planlanan yolculukla, uzay keşfinde tarihe geçecek bir ilke imza atmak istiyor. Proje kapsamında, iki astronot Mars’ın yörünge hareketi esnasında karanlık kalan yüzüne ulaşacak ve gezegeni görebilmek için gece görüş donanımı kullanacak.

Space'in verdiği bilgiye göre, Mars’ın ‘yeşil görünüm altında’ keşfedilmesini öngören proje için çalışmalar çoktan başladı.
NASA’nın düzenlediği Future In-Space Operations konferansında konuşan Applied Defense Solutions şirketinden John Carrico, “Ekibimizde yer alan isimlerden biri ordu pilotu. Bize gece görüş donanımı kullanmamızı önerdi... Nasıl bir teknoloji geliştirebileceğimizi değerlendiriyoruz” dedi.

501 Gün Sürecek Yolculuk

Inspiration Mars, Kızıl Gezegen’e düzenlemek istedikleri gece yolculuğunda kullanılacak ‘Mission for America’ adlı uzay aracının yere inmeyeceğini, hatta yörüngeye girmeyeceğini belirtti. Amaç, gezegeni belli bir mesafeden gece görüş donanımıyla gözlemlemeke ve yeni nesil Amerikalı bilim insanı ve mühendislere ilham vermek olacak.

Dernek, Mars’a yörünge hareketiyle Dünya’ya en yakın olduğu mesafeye, 54.6 milyon kilometreye indiği zaman ulaşmayı istiyor. Ocak 2018’de ateşlenmesi amaçlanan Mission for America, planlar istediği gibi giderse 501 gün içinde Mars’a ulaşmış ve Dünya’ya dönmüş olacak. Dernek yetkilileri, Mars’a bu tür bir yolculuk için bir diğer en iyi fırsatın 2031’de mümkün olacağını belirtti.


Space Exploration Engineering şirletinden Mike Loucks, yapılacak görevin içerdiği ‘karmaşık geometri’ nedeniyle, Mars’ı gün ışığı altında 160 kilometre mesafeden gözlemlemenin mümkün olmayacağını söyledi. Loucks, “Mars’ın yakın bölgesi veya uzak bölgesinden geçiş için elde edilen fırsatlar farklı... 2018’de elde edeceğimiz tek fırsat, Mars’ın Güneş’e bakmayan yüzüne ulaşmak olacak” dedi.Carrioco, “Yaklaşırken derin gölgeler göreceğiz, çünkü yaklaşırken şafak vakti olacak. Bu yüzden görsel olarak çok etkileyici bir manzara oluşacağını düşünüyoruz... Oraya karanlıkta varacağız ve gece görüş gözlükleriyle neler görebileceğimizi değerlendiriyoruz” dedi.


Kaynak: Ntvmsnbc / Space (23 Nisan 2013,19:30)
Son düzenleyen nötrino; 2 Mayıs 2016 00:56
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Temmuz 2014       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı
NASA'nın Uçan Dairesi

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi, gelecekte Mars'a yapılabilecek yolculuklarda kullanılması planlanan uçan dairesini denedi. İniş sırasında paraşütte yaşanan sorun dışında uçan daire testleri geçti.

Uçan daire şeklindeki araç büyük bir balonla atmosfere taşındı. Aracın Mars'a yaklaşırken yavaşlamasını sağlayacak yeni tür bir paraşüt ve şişilebilir hız kesici Kevlar halkaları test edildi. Hawaii'de yapılan deneyin, iniş sırasında paraşütün tam açılmaması dışında başarılı geçtiği ve diğer tüm malzemelerin işlevlerini tam olarak yerine getirdiği belirtildi. NASA bu deney sayesinde, gelecek yıllarda Mars'a yapılabilecek yolculuklarda uzay aracına daha fazla ağırlık konulması gerektiğinin görüldüğünü ifade etti. Mevcut durumda ağırlık sınırı yaklaşık 1,5 ton olarak belirlendi.

Mars'a insanların yolculuk yapabilmesi için bu ağırlığın 10 tonu aşabileceği kaydediliyor. Düşük Yoğunluklu Süpersonik Hız Kesici (LDSD) olarak bilinen uçan daire şeklindeki araç fırlatıldıktan sonra Pasifik Okyanusu'na indi. Uzay aracının içindeki veri kayıtlarının kurtarılabilmesi için aracın düştüğü yere araştırma ekipleri gönderildi. Veri kayıtlarıyla beraber mühendisler, deney hakkında daha ayrıntılı bilgilere sahip olabilecek. Sahadaki ve LDSD üzerindeki kameralar aracın uçuşunun büyük bir kısmını kayda geçirebildi.

Helyum balonu, Havai'nin Kauai Adası'ndaki ABD Donanması Füze Menzili Tesisi'nde cumartesi günü yerel saatle sabah 08.40'ta fırlatıldı. Uçan daire şeklindeki aracın yaklaşık 35 kilometre irtifaya havalanması 2 saatten uzun sürdü. Daha sonra füze motoru ateşlenen araç, Mach 4 (ses hızının dört katı) süratle 50 km yüksekliğe çıktı. Mars'a yaklaşan uzay araçlarında da bu şartlar görülebilecek. Uzay aracı yavaşlamaya başladığında, iki yeni atmosfer frenleme sistemlerinden ilkini harekete geçirdi. İlk sistem, 6 metrelik şişirilebilir bir halka şeklindeydi. Halka, uçan dairenin çevresini genişletip sürüklenme seviyesini artırarak yavaşlamasını hedefliyordu.


Kaynak: Ntvmsnbc (30 Haziran 2014, 12:55)
Son düzenleyen nötrino; 2 Mayıs 2016 01:10

Benzer Konular

16 Mart 2015 / akA_G-JoY Parapsikoloji
27 Haziran 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
4 Nisan 2018 / Jumong Uzay Bilimleri