Arama

Asteroid Kuşağı

Güncelleme: 1 Nisan 2016 Gösterim: 3.575 Cevap: 1
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Ağustos 2010       Mesaj #1
Avatarı yok
Yasaklı
Asteroid ve Asteroid Kuşağı

Sponsorlu Bağlantılar
Güneş sistemi’nde, çoğunlukla Mars ve Jüpiter arasındaki asteroid kuşağında bulunan, ama bazıları (örneğin Apollo asteroidleri) Dünya’nın yörüngesiyle kesişen yörüngelerde ilerleyen, kaya parçaları. “Asteroid” denilince, birkaç yüz metreden birkaç yüz kilometre genişliğe kadar olabilen kayal gök cisimleri anlaşılır. Bunların, Güneş Sisteminin oluşumundan arda kalmış döküntüler olduğu düşünülmektedir. Büyük bölümü, Mars ve Jüpiter arasında yer alıyor.

Bir başka teoriye göre ise, bunlar bir zamanlar Mars ve Jüpiter arasında yer alırken, bir kuyruklu yıldızla çarpışarak dağılmış bir gezegenden kalan parçalardır.Ancak ilginç olan nokta, bu asteroid kuşağının, güneşin çevresinde belli ölçüde eliptik bir yörünge izlemesidir. Turlarını 3-6 dünya yılı içinde çeşitli sürelerde tamamlarlar.

İşte bu nedenle, asteroidler seyahatleri sırasında yaklaştıkları gezegenlerin çekim etkisiyle yörüngelerinden çıkabilir ve bu durum iki şeye yol açabilir: O gezegenin çevresinde yeni bir yörüngeye oturarak onun uydusu haline gelebilirler, veya gezegen yüzeyine düşerek büyük bir enrji patlamasına ve meteor krateri oluşumuna yol açabilirler.

Birincisi için örnek, çoğu gökbilimcinin düşüncesine göre, Mars gezegeninin iki uydusu Phobos ve Deimos’un tarihçesini yansıtır.İkincisi için örnek ise, günümüzden yetmiş milyon yıl önce, Meksika körfezindeki bugünkü Yukatan Yarımadası yöresine düşen dev göktaşının başlattığı olaylar dizisinde, o zamanki pekçok canlı türünün -ve bu arada sevgili dinozorların- tüm dünyada hızla değişen iklim koşullarına ayak uyduramayarak yeryüzünden silinmiş olmalarıdır.

Bilim adamları, asteroid kuşağının ötesindeki dev Jüpiter’in çekim etkisine şükrediyorlar. Bu dizginleyici etki olmasaydı, Güneş sisteminin iç gezegenleri -Dünyamız Terra dahil- her gün binlerce büyük göktaşının saldırısına uğrardık.Bir konuya daha değinelim: Asteroid kuşağında yer alan binlerce göktaşının toplam kütlesi, Dünyanın uydusu Ay’ın kütlesinin topu topu onda biri kadardır.


Kaynak: Bilimnet
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 1 Nisan 2016 22:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
6 Kasım 2012       Mesaj #2
Avatarı yok
Yasaklı
'Asteroid Kuşağı Sıçramalı Gelişim Sürecini Tetikledi'

Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  asteroit-kusagi-sicramali-evrimi-tetikledi,TEEfMLMDN0yhX6YgfjLzhw.jpg
Gösterim: 362
Boyut:  28.8 KB

Uzay bilimciler, Dünya dışı yaşam arayışında bakılması gereken en ideal bölgelerin, tıpkı Güneş Sistemi’ndeki gibi Asteroid Kuşağı’na sahip olan yıldız sistemleri olacağını belirtti. Yeni bir teoriye göre, yıldız sistemlerinde ‘ani gelişimlere’ dayalı hayatın oluşması için, göktaşı bombardımanı gerekiyor.

Bilim insanları, Güneş Sistemi’ndeki yaşamın, göktaşlarının çarpmaları sonucunda oluştuğu düşüncesinden yola çıkarak, tartışmalı ‘sıçramalı gelişim süreci’ teorisini öne çıkaran bir görüş ortaya attı. Buna göre, eğer insanlık asteroid çarpmalarının sonucunda oluştuysa, periyodik olarak akıllı varlıkların bir gelişim süecinden geçmesini sağlayacak bu çarpışmalar, Asteroid Kuşağı’nın benzerlerinin yer aldığı diğer yıldız sistemlerinde de gerçekleşmiş olabilir. Bu düşünceyle yola çıkan uzay bilimciler, yaptıkları araştırmalarda Asteroid Kuşağı gibi sayısız gök taşı ve kozmik tozun yer aldığı bölgelerin galakside çok fazla bulunmadığını tesbit etti ve buna dayanarak Dünya dışı varlıkların sanıldığından daha az bulunduğunu savundu.

Kesintili denge teorisi, canlıların hayatta kalmak adına uzun zaman dilimlerinde kademeli olarak değil, ani ve büyük mutasyonlarla çok daha hızlı ve gelişmeye yönelik bir gelişim süreci geçirdiğini öne sürüyor.

Asteroid Kuşağı Tabanlı Yeni Teori

ABD’nin Colorado Üniversitesi’nden gök bilimci Martin ve Baltimore kentindeki Uzay Teleskobu Enstitisü’nden meslektaşı Livio, Dünya’nın komşusu Mars ile gaz devi Jüpiter arasında yer alan Asteroid Kuşağı’nın yer aldığı konumun bir tesadüf olmadığını düşünüyor. İkiliye göre, Asteroid Kuşağı’nın bulunduğu yer, aslında Güneş Sistemi’nde yaşamın oluşması için gerekli.

İki gök bilimci, Güneş Sistemi oluşurken Jüpiter ve Güneş arasındaki yerçekimsel güçlerin yıldız sisteminin içindeki kozmik toz ve cisimleri çekmiş olabileceğini düşünüyor. Bazı gök bilimcilerin ‘kar hattı’ olarak adlandırdığı bölgede bulunan Asteroid Kuşağı’ndaki buzul gök cisimleri, sahip oldukları hassas konum sayesinde buz hallerini koruyor.

Güneş Sistemi’nin oluşumunda kayalar ve buzul gök cisimleri bir araya gelerek gezegenleri oluştururken, Jüpiter bugünkü konumuna gelmeden önce Güneş’e yaklaşmaya devam etti. Jüpiter ile Güneş arasında oluşan çekim kuvvetleri ise Asteroid Kuşağı’ndaki cisimlerin parçalanarak diğer gezegenlere yönelmelerine neden olurken, bir araya gelerek gezegen oluşturmalarını önledi.

Asteroid Kuşağı Olmasaydı

Eğer Asteroid Kuşağı’ndaki kozmik cisimler Dünya da dahil olmak üzere Güneş Sistemi’nin iç bölgelerini bombardımana tutmuşsa, teorisel olarak su gibi yaşamın esası materyallerini gezegenlere (Dünya’ya) kazandırmış,iklim ve çevre adına çok büyük değişimlere yol açarak hayatın oluşmasında rol almış olabilirler. Martin ve Livio, bu teorinin gerçekleşmiş olabileceği ama yaşanmadığı başka yıldız sistemleri olduğunu kanıtlamak için, NASA’nın Spitzer Teleskobu’nu kullandı.

Tespit edilen kızılötesi sinyaller, Asteroid Kuşağı’nın benzeri bir kozmik oluşuma sahip 90 yıldız sisteminin varlığını gösterdi. Tüm tesbitlerde ilgi çekici olan husus, tüm yabancı yıldız sistemlerindeki Asteroid Kuşakları’nın tam da Martin ve Livio’nun olmasını belirttiği yerde, ‘kar hattında’ bulunmasıydı.


İki gök bilimci kısaca, Jüpiter gibi gaz devlerinin yörünge hareketlerine bakarak, bu gezegenlerin çekim kuvvetiyle gezegenlerin oluşumunda yer alabilecek gök taşlarını nasıl etkilediğine odaklandı.İkili, Güneş Sistemi dışındaki yıldızların yörüngesinde yer alan 520 gaz devini inceledi. Bu gezegenlerden sadece 19 tanesi, yıldızlarının kar hattının bulunduğu tahmin edilen bölgenin dışında kalıyordu. Bu durum, gök taşlarının gezegenleri bombardımana tutabilecek kadar serbest kalabilecekleri yıldız sistemi oranının sadece yüzde 4 olduğunu gösterdi. Geriye kalan sistemlerde, gaz devlerinin kar hattına çok yakın olması, gök taşlarını yutmalarına neden olacak ve ‘kesintili denge teorisi’ndeki gibi ani gelişimlere neden olacak çarpmaları yapmalarını engelleyecekti.

Monthly Notices of the Royal Astronomical Society dergisinde yayımlanan araştırmada Martin, “Yaptığımız araştırmada çok az sayıdaki yabancı yıldız sisteminde gaz devlerinin hayatın oluşmasını sağlayacak doğru konumda yer aldığını gördük. Bu durum, yakınlardaki kayalık bir gezegende yaşam olanağını azaltırken, Güneş Sistemi’nin özelliğini de tekrar ortaya koyuyor” dedi.


Kaynak : Ntvmsnbc / Monthly Notices of The Royal Astronomical Society (05 Kasım 2012,16:42)

Son düzenleyen nötrino; 1 Nisan 2016 22:22

Benzer Konular

1 Eylül 2009 / ThinkerBeLL Sanat
26 Aralık 2012 / nötrino Uzay Bilimleri
31 Temmuz 2012 / ThinkerBeLL Uzay Bilimleri
7 Mart 2016 / nötrino X-Sözlük