Arama

Güneş Sistemi - Sayfa 2

Güncelleme: 30 Mayıs 2020 Gösterim: 160.368 Cevap: 22
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
24 Temmuz 2006       Mesaj #11
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Güncel haber:

Sponsorlu Bağlantılar
Zeyna (Xena) gezense kitaplar değişecek...
Ad:  gezegen_uzay.jpg
Gösterim: 1416
Boyut:  5.3 KB

Geçen yıl keşfedilen gök cisminin gezegen olup olmadığı hala belirsiz. 2000 Astronom Prag'da toplanıp kaç gezegen olduğuna karara bağlıyacaklar....

Kadın savaşçıdan esinlenerek Zeyna denilen yeni gök cisminin, 10' uncu gezegen olduğu iddia edilmişti. Ancak Zeyna, Pluto 'dan büyük olmasına rağmen resmi olarak gezegen statusunu alabilmiş değil. Uzmanlar gezegen sayısını 10'a çıkarmak yerine Zeyna' yı Pluto' nun yerine koymayı düşünüyor.

Ancak bir Amerikalı'nın keşfettiği tek gezegen olması nedeniyle ABD' liler Pluto' yu gurur olarak görüp ders kitaplarından çıkarılmasına karşı çıkıyor. Ağustos'ta Prag' ta gerçekleşecek Astronomlar Birliği Konferansı' nda
Zeyna'nın Güneş Sistemine girip girmeyeceği belli olucak.....


Teknik Bilgi: Bilim dünyasına göre bir gökcisminin gezegen olabilmesi için çapının 2 bin km' den buyuk olması ve Güneş çevresinde dönmesi gerekiyor. 2005' te ABD' li Mike Brown tarafından keşfedilen Xena güneşten 14 milyar kilometre uzaklıkta ve 2 4oo km çapında. Pluto'nun çapı ise 2011 km.

Son düzenleyen kompetankedi; 24 Temmuz 2006 14:11
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
25 Ağustos 2006       Mesaj #12
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
PLÜTON ARTIK GEZEGEN DEĞİL
Gökbilimciler Plüton'un gezegen olmadığına karar verdi. Böylece Güneş Sistemi bir gezegenini kaybetti.
Sponsorlu Bağlantılar
24 Ağustos 2006 Perşembe 17:35
Prag'da toplanan 75 ülkeden 2 bin 500 astronomun yaptığı oylamada Plüton'un aleyhine karar çıktı. Geçen hafta toplanan Uluslararası Astronomi Birliği, yeni bir gezegen tanımı geliştirmişti. Buna göre güneş sistemindeki gezegenlerin sayısı 9'dan 12'ye çıkacak ve Plüton da gezegen statüsünü koruyacaktı. Ancak birçok gökbilimci buna karşı çıktı ve Plüton'un 'cüce gezegen' olarak nitelendirilmesine karar verdi.

Plüton 1930'da keşfedilerek Güneş Sistemi'nin dokuzuncu ve son gezegeni olarak kabul edilmişti. Bu zamana dek Güneş Sistemi'nde sekiz gezegen vardı. Bunların Güneş'e uzaklığı mesafe sırasıyla, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'dür.

Ancak son dönemde bazı uzmanlar diğer sekiz gezegenden çok daha küçük ve uzak olan, bir buz ve kaya kütlesi durumundaki Plüton'un gezegen kabul edilemeyeceğini savunuyordu.

Eğer söz konusu tanım kabul edilmiş olsaydı üç gökcismi daha gezen olarak kabul edilecekti. Bunlar, şimdiye dek Plüton'un uydusu kabul edilen Charon, üç yıl önce keşfedilen 2003 UB313 adlı gök cismi ve Mars ile Jüpiter arasındaki Ceres adlı dev bir asteroid.

Astronomlar, Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin sayısını 12'ye çıkarmayı tartışırken Plüton'un gezegen olmadığına karar verildi.
Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da, Plüton ile UB313'ün statülerini belirlemek için toplanan uluslararası astronomlar, kararı açıkladı.

Uluslararası Astronomi Birliği (IAU), 1930'da keşfedilen ve Güneş Sistemi'ne dahil olup olmadığı tartışılan Plüton'u gezegenlikten çıkardı.

Oy kullanan 2 bin 500 bilimadamı ve astronom, Plüton'un 'cüce gezegen' olarak sayılmasına karar verdi.

Güneş Sistemi'ndeki indirim, Plüton'un boyutları nedeniyle olabilir. Çünkü 2 bin 360 kilometre çapındaki Plüton, diğer sekiz gezegene oranla çok küçük. Fakat Kuiper Kuşağı'ndaki cisimlerden de çok büyük.
Plüton, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn ve hatta en yakın komşusu Neptün'den de çok farklı özellikler gösteriyor.

Teklif ne içeriyordu?
Uluslararası Astronomi Birliği'ne verilen teklif, sistemi sekiz gezegenden (Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün) oluşmuş olarak tanımlıyordu. Teklif, plütonları (Plüton, Charon ve UB 313) ve asteroid Ceres'i içeriyordu.

Teklife göre Plüton yine gezegen olarak kalıyor, ama Güneş Sistemi'ne yeni eklenen üç gökcisminden oluşan plütonlar kategorisinin merkezi olarak ele alınıyordu.

Teklife destek veren IAU Gezegen Tanımlama Komitesi'nin üyesi Richard Binzel, "75 yıldan uzun zamandır, ilk kez Güneş Sistemi'ne yeni gezegenler eklemek gibi bir imkanımız var. Bu çok heyecan verici" demişti.

Uzmanlar, Güneş'ten çok uzakta ve sistemdeki diğer sekiz gezegene göre çok küçük olan Plüton'un gezegen statüsünü hak edip etmediği konusunda görüş ayrılıkları yaşıyordu.

1990'lı yılların başından bu yana gökbilimciler, Güneş Sistemi'nin hemen dışındaki Kuiper Kuşağı'nda, Plüton'la benzer kütle özelliklerine sahip birçok küçük gökcismi tespit etmişti.

Bazı astronomlar Plüton'un da Kuiper Kuşağı'ndaki buzul cücelerden olduğunu ve gezegen olmaması gerektiğini düşünürken, diğerleri Güneş Sistemi'ne dahil olmasının doğru olduğunu söylemişti.

3 binden fazla belirleyici üyesi bulunan Uluslararası Astronomi Birliği, 1919 yılından bu yana gökcisimlerinin statülerini ve isimlerini belirliyor.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 21:28 Sebep: Kırık Link
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
20 Aralık 2006       Mesaj #13
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
Buz Çağı
Bugün bildiğimiz haliyle tozlu kızıl gezegen kesinlikle dondurucu bir geçmiş yaşamış olabilir. Gezegenin kutuplarının güneşe doğru eğilme açısı fazla olduğu için zamanla ısınmış ve su buzu ekvatora yakın kesimlere yeniden çökelmiş. Mars'ın 50.000 ila 500.000 yıl önce nasıl göründüğünü ortaya koymak üzere bir illüstratörün gerçek topografik verileri kış beyazıyla örterek yarattığı bir görünütüyü görüyorsunuz. Mars Yörünge Kamerası'nın geniş açılı çekiminde görüldüğü gibi, günümüzde Mars'ın daha düşük bir eğikliği vardır ve buz sadece kutuplarda kararlı (sağda).
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 21:29
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Haziran 2008       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Güneş Sistemi
Ad:  gs2.jpg
Gösterim: 1056
Boyut:  25.8 KB


Merkür
Çıplak gözle görülebilen gezegenler arasında en az dikkat çeken Merkür’dür. Büyük olasılıkla onu görmemiş bir çok insan vardır, çünkü onu görebilmek için doğru saatte doğru yere bakmak gerekir. Şehirlerde ve endüstri bölgelerinde yaşayan kişilerin onu görebilme şansı neredeyse hiç yoktur. Merkür’ün çıplak gözle görülebildiği anlarda ufka çok yakın bir noktada bulunur, bu gözlemini zorlaştırır.

Venüs
Teleskopla bakıldığında hayal kırıklığına uğranır, çünkü gerçek yüzeyi kalın ve bulutlu atmosferinin arkasında kalır. Venüs üzerinde Mars’taki gibi sert ve keskin izlerin olmayışı dikkat çekicidir.Üstelik Dünya’nın en yakın olduğu zaman yani iç kavuşum konumundayken karanlık yüzü bize dönüktür.

Mars
Gökbilimi ölçütlerine göre bize yakın sayılabilecek olan Mars’ın gözlenmesi düşünüldüğü kadar kolay değildir. Öncelikle çok küçüktür. Çapı 6790 km. kadardır. Yakın bir karşı konumda olmadığı sürece, yüzeyindeki şekilleri ayrıntılı olarak sadece büyük teleskoplar kullandığımızda görebiliriz. Zaten uzay çağı öncesinde çok çeşitli tartışmalara yol açması da bu yüzdendir.

Jüpiter
Jüpiter’in kavuşum dönemi yaklaşık 13 aydır. Bunun 5 ayında sabahları, 5 ayında ise akşamları görülebilir.Geri kalan 3 ay boyunca Güneşin diğer tarafındadır ve görülemez. Güneş, Ay ve Venüs’den sonra en parlak gök cismidir. Küçük teleskoplar ve dürbünler ile yuvarlak şekli kolayca görülebilir.Orta boy teleskoplar ile atmosferindeki bantlar ve “büyük kırmızı leke” (Dünya’ya dönük olduğunda) ayırt edilebilir. Jüpiter’in 4 Galilean uydusu dürbünle bile görülebilir.

Jüpiter’in iyi bilinen uyduları 16 tanedir. Metis, Adrastea, Amalthea, Thebe, Io, Europa, Ganymede, Callisto, Leda, Himalia, Lysithea, Elara, Ananke, Carme, Pasiphae, Sinope. Ayrıca yeni bulunan pek çok ufak uydusu da bulunmaktadır.

Jüpiter gezegeni tamamiyle gaz yapıdadır. Bu nedenle alıştığımız katı cisim dönmesinden farklı bir dönüş sergiler. Ekvator bölgesinin kutuplara nazaran hızlı dönüşü ve büyük manyetik alan etkisi bir araya gelince üzerinde hala araştırmaların devam ettiği kırmızı leke görünmektedir. Lekenin çapı Yer’in yaklaşık 4 katıdır.

Io
Jüpiter’in 4 büyük uydusundan biri olan IO sergilediği volkanik faaliyetlerle ilgi çeker Dünya’nın ilk zamanlarında gerçekleşen türden büyük tektonik hareketler gözlenmesi nedeniyle, IO’ nun ilerde yaşanabilir olacağı konusunda teoriler üretilmiştir. Fotoğrafta görülen ikinci nokta , Jüpiter üzerindeki gölgesidir.

Cassini Gallileo
Gezegenimizden hacmen yaklaşık 1000 kez büyük olan dev gezegen Jüpiter’in pek çok uydusu vardır. Bu uydulardan bazıları Plüto’dan daha büyük olmakla beraber Jüpiter’in yanında minicik kalırlar.

Satürn
Onu benzersiz yapan halkalarıdır. Bugün bütün devrelerin halka sistemleri olduğunu biliyoruz; ancak hiçbiri Satürn’le yarışamaz. Bu halkalar ilginin gezegenin kendisinden sapmasına neden olur. Zaten, yüzey şekillerinin etkileyici bir tarafı olmadığı da bir gerçek. Satürn temelde jüpiter’e benzer; onun da bulut kuşakları ve lekeleri vardır, ancak gözlemlenebilecek etkinlik çok daha azdır. Yoğunluğu suyun yoğunluğundan daha düşüktür. Halkaları ise buz yapıdadır.

Satürn Halkaları
Yıldızlara göre çok yavaş hareket etmektedir; bu yüzden ona hain sıfatını yakıştıranlar çıkmıştır. Ancak bir teleskopla bakıldığında, hiç tartışmasız gökyüzündeki en güzel cisim odur. Tam bir halkalı şeker.

İçeri doğru gidildiğinde, G.D. Cassani tarafından 1675 yılında keşfedilen ve bu nedenle Cassini boşluğu olarak anılan bir aralık gelir. Genişliği 4000 km. kadar olan bu aralık, A halkasının genişliği yaklaşık 25.700 km olan parlak B halkasından ayırır.

Uranüs
Gökbilimci William Herschel’in Uranüs’ün nasıl keşfetdiğini anlatıyor; “Gemini takım yıldızı civarındaki yıldızlara bakarken, diğerlerindan daha büyük olan bir tane gördüm. Bu beklenmedik görüntü karşısında onu, Gemini takımyıldızındaki yıldızlarla ve Auriga ile Gemini arasındaki küçük yıldızla kıyasladım, sonuçta hepsinden daha büyük olduğunu gördüm. Bu durumda onun bir kuyruklu yıldız olduğu sonucuna vardım.” Şüphesiz bu buluş Güneş Sistemi araştırmalarını hızlandırmıştır.

Neptün
Güneş Sisteminin derinliklerinde, Uranüs’ün 1,6 milyar kilometre ötesinde dev gezegenlerin sonuncusu olan Neptün bulunur. Neptünlü gökbilimciler –tabi eğer varlarsa- Dünya hakkında hiçbir şey bilmiyor olmalılar. Ama çok gariptir ki dünyalı gökbilimciler daha onu gözlemlememişken bile varlığından haberdarlardı. Uranüs gezegeninin hareketlerindeki daha dış yörüngedeki başka bir gezegenin çekim etkisini akıllara getiriyordu.

Jüpiter’inki gibi lekeler Neptün üzerinde de görülmektedir. Gezegen üzerinde görülen en büyük oluşum, bugün Büyük Kara Benek olarak adlandırılan iri oval bir şekildir. Neptün üzerinde yer alan bu şeklin büyüklüğü, Büyük Kızıl Benek’in Jüpiter’ e oranıyla aynıdır. Bu iki leke enlemsel olarak da benzerlik gösteriyorlar.

Neptün Bulutları
Üst atmosferi, yüzde 85 hidrojen, yüzde 13 helyum, yüzde 1-2 arası metan oluşturur. Çeşitli bulut katmanlarına rastlanır. Bunlardan en sık görüleni büyük bir olasılıkla hidrojen sülfitten oluşmaktadır. Daha yukarıda ise onlardan ayrı ve alttaki bulutların üzerine ışığı süzerek ileten bulutlar vardır.

Pluto
Plüto’un durumu hala bir bilmece. Gezegene benzemiyor; normal bir asteroid de değil; gezegenimsi olduğundan da emin değiliz. Yirmi birinci yüzyıl içinde onu yakından inceleme imkânımız olacak. Gönderilmesi düşünülen sondanın planları hazır, ancak ne zaman yola çıkacağını henüz bilmiyoruz. Plüto’un hayal edebileceğimiz en yalnız ve ıssız dünya olması muhtemel ama yinede görülmeye değer olduğundan hiç kuşkum yok.

GÜNEŞ
Bize en yakın yıldız olan Güneş, 1 AB (Astronomik Birim) uzağımızdadır (149 milyon km). Güneş, kendi çevresindeki 105 AB uzaklığa kadar olan gezegen, uydu, asteroid ve kuyruklu yıldız gibi çeşitli gökcisimleri için bir enerji kaynağı ve çekim merkezi oluşturur.

Isı ve ısık kaynağımız olan Güneş, kendi enerjisini kendi içinde üreten orta büyüklükte sarı bir yıldızdır. Diğer yıldızlardan tek farkı hemen yanı başımızda olmasıdır.

Dünya'nın manyetik alan eğrilerinin açık olduğu kutup bölgelerinde görülen Auroraların (kuzey ışıkları) nedeni Güneş'te gerçekleşen patlamalar sonucunda Dünyaya ulaşan yüklü parçacıklardır.

Aslında Güneşimizi kaynayan bir kazana benzetmek yanlış olmaz. Kazanda kaynayan zeytinyağı gibi madde önce yukarıya çıkar daha sonra soğuyarak aşağıya döner. Bu sürekli dönüşüm Güneş üzerinde bulgurlanma olarak adlandırdığımız Granül yapıyı ortaya çıkarır.

Güneş enerjisinin üretildiği bölge, çekirdek tepkimelerinin yer aldığı merkez bolgesidir. Bu enerji dış katmanlara taşınmakta, oradan da uzaya yayılmaktadır. Flare ve prominence adı verilen dev patlamalar Güneş'in kenarında daha kolay algılanabilir.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 22:31
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
28 Şubat 2009       Mesaj #15
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
GÜNEŞ SİSTEMİ'NİN GALAKSİDEKİ YERİ
İçerdiği muhteşem denge ve ölçülerin yanı sıra, Güneş Sistemi'nin Samanyolu Galaksisi'ndeki konumu da, kusursuz bir tasarımın ürünüdür. Yörünge, galaksinin merkezinden çok uzakta ve spiral kolların dışında bulunmaktadır.

Bilindiği gibi Samanyolu galaksisi spiral şeklinde bir yapıya sahiptir. Spiral galaksilerdeki yıldızlar ve gök cisimleri, şişkin yuvarlak bir merkezi ve bu merkezden dışarı doğru aynı düzlemde ve aynı açıda kıvrılan kolları oluşturacak biçimde konumlanmışlardır. Merkezden çıkan bu spiral kolların arasında kalan uzay boşluğunda da bazı yıldız sistemleri bulunur, fakat bunların sayısı yok denecek kadar azdır. İşte bizim Güneş sistemimiz de bahsettiğimiz bu spiral kolların arasında yer alan ender yıldız sistemlerinden biridir.
Ad:  gs6.jpg
Gösterim: 1748
Boyut:  26.5 KB


Peki Güneş Sistemi'nin spiral kolların arasında olması neden bu kadar önemlidir?

Öncelikle bulunduğumuz nokta itibariyle, spiral kollardaki gazlar ve artıklardan uzak temiz ve net bir uzay görüntüsüne sahibiz. Eğer spiral kollardan birinin içinde olsaydık görüntümüz dikkate değer ölçüde bozulacaktı. Prof. Michael Denton, Nature's Destiny (Doğanın Kaderi) adlı kitabında bu konuda şunları söylemektedir:

Son derece çarpıcı olan bir başka gerçek, evrenin sadece bizim varlığımıza ve biyolojik ihtiyaçlarımıza olağanüstü derecede uygun olması değil, aynı zamanda bizim onu anlamamıza da son derece uygun olmasıdır... Güneş Sistemimiz'in bir galaktik kolun kıyısında bulunması, bizim geceleri gökyüzünü inceleyerek uzak galaksileri görebilmemizi ve evrenin genel yapısı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Eğer bir galaksinin merkezinde yer alsaydık, hiçbir zaman bir spiral galaksinin yapısını gözlemleyemez ya da evrenin yapısı hakkında bir fikir sahibi olamazdık. (1)

Spiral kollar arasında yer alan yıldızlar normalde yerlerinde uzun süre tutunamaz, sonunda bu kolların içerisine çekilirler. Ancak, Güneş Sistemimiz so n 4.5 milyar yıldır galaksinin spiral kolları arasındaki sabit yörüngesinde konumunu devam ettirmektedir.

Konumumuzun sabitliği, güneşin “galactic co-rotation radius” (galaktik ortak dönüş yarı çapı) adı verilen bir hat üzerinde yer alan ender yıldızlardan biri olmasından kaynaklanır.

Bir yıldızın iki spiral kol arasında sabit kalabilmesi için sadece galaksi merkezinden belli bir mesafede, yani “co-rotation radius” üzerinde olması ve tam olarak galaksi kollarının merkez çevresinde döndüğü hızda yol alması gerekmektedir. (2) İşte galaksideki milyarlarca yıldız arasında yalnızca Güneşimiz, bu çok özel ve ayrıcalıklı konuma ve hıza sahip bir yıldızdır.
Bunun yanı sıra, spiral kolların dışında olduğumuz için evrenin en güvenli yerinde bulunuyoruz. Çünkü yıldızların yoğun olarak bulunduğu ve bu nedenle çekim güçlerinin gezegen yörüngelerinde aksamalara yol açabileceği bölgelerin dışındayız.

Ayrıca, supernova patlamalarının öldürücü etkilerinden de çok uzağız. Aksi takdirde, Dünya'nın 4 milyar yılı aşkın uzun yaşamı (gezegenin insan yaşamına elverişli hale getirilmesi için gerekli olan süre) içinde bulunduğumuz galaksinin başka bölgelerinde mümkün olmazdı.

İşte ancak Güneş Sistemimiz'in bu özel ve ayrıcalıklı konumda yaratılması sonucunda canlılık ve tabi ki insanlık Dünya üzerinde varlığını sürdürebilmektedir; insanlar ancak bu sayede içlerinde bulundukları evreni inceleyebilmekte ve Allah'ın yaratmasındaki eşsiz, üstün ve muazzam sanatı ve hikmetleri gözlemleyebilmektedirler.

Bir başka deyişle, evrenin fiziksel yasaları gibi Güneş Sistemi'nin uzaydaki konumu da, bu evrenin insan yaşamı için tasarlanmış olduğunu gösteren apaçık kanıtlar içermektedir.

1. Michael Denton, Nature's Destiny, s. 262
2. Mishurov, Y.N. and L:A. Zenina. 1999. Yes, The Sun is Located Near the Corotation Circle. Astronomy & Astrophsica 341: 81-85
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 22:32
Quo vadis?
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Mart 2009       Mesaj #16
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş sistemi merkezde vasat bir yıldız olan Güneş ile etrafında dönen gökcisimlerinden oluşur



Bu gökcisimleri, dokuz gezegen –sistemimizin onuncu gezegeni olduğu ileri sürülen Sedna üzerindeki tartışmalar halen sürmekte- ve onların bilinen 61 uydusu ile asteroitler, kuyruklu yıldızlar ve meteroitlerdir. Plüton dışında gezegenler ikiye ayrılır: Güneş’e yakın olan küçük ve kayalık gezegenler (Merkür,Venüs,Dünya ve Mars) ve daha dışarıdaki gaz devleri (Jüpiter,Satürn,Uranüs ve Neptün). Plüton bu iki gruba da girmez; çok küçüktür,yoğundur ve yüzeyi buzla kaplıdır. Neptün’ün yörüngesini keserek ondan daha yakın konuma geçtiği kısa zaman dışında, en uzaktaki gezegen odur. Kayalık gezegenlerle gaz devlerinin arasında Güneş’in etrafında dönen binlerce kaya parçasının oluşturduğu asteroit kuşağı yer alır. Güneş sistemindeki cisimlerin çoğu, Güneş’in ekvator düzleminde eliptik yörüngelerde döner. Tüm gezegenler Güneş etrafında aynı yönde (yukarıdan bakıldığında saat yönünün tersi yönde) döner. Uydularda gezegenleri etrafında dönerken aynı zamanda kendi eksenleri etrafında da dönerler. Güneş sisteminin bütünü de, bizim galaksimiz olan Samanyolu’nun merkezi etrafında döner.

GÜNEŞ:


Yaklaşık beş milyar yaşında olup tahminen bir o kadar süre daha ışık verecektir. 1,4 milyon kilometre çaplı olup, sarı bir ana kol yıldızıdır. Neredeyse tümüyle hidrojen ve helyumdan oluşmaktadır. Güneş’in çekirdeğinde hidrojen, çekirdeksel kaynaşma yoluyla helyuma dönüşür; bu süreç sırasında da enerji açığa çıkar. Bu enerji çekirdekten çıkıp ışıtıcı ve dağıtıcı bölgelerden geçerek fotosfere yani ışıkküreye –yani görülen yüzeye- ulaşır ve oradan da ısı ve ışık şeklinde Güneş’i terk eder. Işıkküre üzerinde koyu renkli noktalar vardır; bunlar görece soğuk alanlardır ve güneş lekesi olarak adlandırılır. Genellikle çiftler ya da gruplar halinde görülen bu lekelerin manyetik alanlar tarafından oluşturuldukları düşünülür.

Diğer bir Güneş etkinliği türü ise ani parlamalardır ve genellikle güneş lekeleri ve uzantılarla ilgilidir. Parlamalar yüksek enerjili ışınımın ve atomik parçacıkların aniden boşalması sonucu oluşur. Uzantılar, Güneş yüzeyinden atmosfere uzanan gazın oluşturduğu çok büyük halka veya filemanlardır; bazıları birkaç saat görülürken bazıları aylarca görülür. Işıkkürenin ötesinde kromosfer yani renkküre (iç atmosfer) ile uzaya milyonlarca kilometre uzanan son derece seyrek korona yani taçküre (dış atmosfer) vardır. Taçküreden kopan küçücük parçacıklar saniyede yüzlerce kilometrelik hızla uzaya yayılarak güneş rüzgarını doğurur. Güneş Ay tarafından tümüyle tutulduğunda renkküre ve taçküre, Dünya’dan görülebilir.

Kaynak:Astom
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 21:31
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
20 Temmuz 2012       Mesaj #17
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  gs5.jpg
Gösterim: 980
Boyut:  35.1 KB
Güneş Sistemi

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Güneş ve çevresinde dolanan dokuz gezegen (Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranus, Neptün, Plüton) ile bunların bilinen 32 "Ay"ından, çapları birkaç metre ile 760 km.ye kadar değişen ve "asteroit" adı verilen gezegenciklerden, kuyrukluyıldızlardan, meteor taşlarından, gaz ve toz yığınlarından oluşan gökcisimleri bütünü. Gezegenlerin tümü, yörüngelerinde hep aynı yönde hareket ederler. Aynı zamanda kendi eksenleri çevresinde de yine bu yönde (Venüs ve Uranus dışında) dönerler. Gezegenlerin ayları için de aynı durum sözkonusudur. Ancak Jüpiter'in dört küçük "ay"ı ile Satürn'ün en dıştaki ve Neptün'ün en içteki "ay"ı ters yönde dönerler. Gezegenler daireye yakın eliptik yörüngelerde ve hemen hepsi aynı düzlemde dolanırlar. Gökbilimciler Güneş Sistemi'nde 100.000 kadar asteroit ve milyonlarca kuyrukluyıldız bulunduğunu tahmin etmektedir. Fakat bütün bunların toplam kütlesi, Güneş'in kütlesinin binde birini ancak geçer. Güneş Sistemi, Dünya'daki büyüklüklere oranla olağanüstü ölçeklerdedir. En dıştaki gezegen olan Plüton'un Güneş'ten ortalama uzaklığının 6 milyar km. kadar (Dünya'nın çevresinin 150 bin katı) olduğunu ve Güneş çevresinde dolanımını 284,5 yılda tamamladığını söylemek yeter. Güneş Sistemi'nin kökeni henüz bilinmemektedir. Bu konuda ilk bilimsel kuramları 18. yüzyılda Kant ve Laplace ortaya attı. Onlara göre Güneş ve gezegenlerin kökeni gaz ve toz bulutuydu.
20. yüzyıl başlarında başka bir kuram ilgi topladı. Buna göre, yakından geçen bir yıldız Güneş'ten parçalar koparmış, bunlar da çevresinde dolanmaya başlamışlardır. Modern kuramlar ise Laplace kuramlarını öne çıkardı. Günümüz gökbilimcileri, Güneş Sistemi'nin kökenini genellikle çok büyük gaz bulutlarının yoğunlaşmasına bağlamaktadır. Buna göre birçok yıldızın çevresinde doğal olarak güneş sistemleri oluşmaktadır. Barnard yıldızının çevresinde iki gezegenin saptanması, başka güneş sistemlerinin de varlığı konusundaki görüşlere ağırlık kazandırmıştır.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 22:32
Sen sadece aynasin...
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Ağustos 2012       Mesaj #18
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş Sistemi


Son yapılan hesaplamalara göre Güneş'in yarıçapı yaklaşık 696 bin 342 kilometredir.

Güneş sistemi,Samanyolu Galaksi'sinde yer alan orta büyüklükte bir yıldız olan Güneş, onun çekim etkisi altında kalan 8 gezegen, bu gezegenlerin 166 uydusu, 5 cüce gezegen, cüce gezegenlerin 6 uydusu ve milyarlarca başka küçük gökcisminden oluşan bir sistemdir.
*Güneş Sistemi'ndeki gezegenler sırasıyla (yakından - uzağa ) şunlardır: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün.
*Gezegenlerin büyüklüklerine göre (büyükten küçüğe) sıralaması ise şöyledir: Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Dünya, Venüs, Mars, Merkür.
*Güneş Sistemi'ndeki cüce gezegenler sınıfına ise Ceres, Plüton, Haumea, Makemake ve Eris giriyordur.
Kaynak : Uzaybilim
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 21:47
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
31 Mart 2016       Mesaj #19
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Güneş Sistemi: Kaç Gezegene Sahip?
Japon bilim adamları, Güneş Sistemi'nde keşfedilmemiş 9. gezegen olduğuna inanıyor. Kobe Üniversitesi araştırmacılarının bu iddiaları, bilgisayar simülasyonlarına dayanıyor.

Araştırmacılara göre, Dünya'nın; 0,3-0,7 katı kütleye sahip keşfedilmemiş bir gezegenin var olma olasılığı yüksek. Japon astronomlar, bu konuda daha fazla araştırma yapılırsa, bu gizemli gezegenin,10 yıl içinde keşfedileceğini düşünüyor. Bu ekibinin araştırmaları, "Astronomical Journal" Dergisi'nde nisanda yayımlanacak.

Kobe Üniversitesi Prof. Tadashi Mukai'ni öncülük ettiği araştırmacılar:
"Bu Gezegen'in, bulunduğu bölgenin çok soğuk olması sebebiyle; yüzeyinin, amonyak ve metan buzuyla kaplı olabileceğini" söylüyorlar.
Ad:  gs4.jpg
Gösterim: 2332
Boyut:  19.6 KB

GERÇEKTE KAÇ GEZEGEN VAR?
Güneş Sistemi'nde; Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün olmak üzere 8 gezegenin bulunduğu kabul ediliyor. Daha önce Plüton da gezegen olarak kabul edilmişti. Ancak Uluslararası Astronomi Birliği, 1930'da keşfedilen ve Güneş Sistemi'ne dahil olan Plüton'u, uzun tartışmalar sonucunda, 2006'da gezegen statüsünden çıkarmıştı.

Plütonla beraber gezegen sayısı 9'a çıkmıştı. Japon bilim adamlarının varlığından söz ettikleri gezegenle birlikte bu sayı 10'u buluyordu. Ayrıca Güneş Sistemi'nde bulunan bir başka gezegenin de parçalanarak; asteroid bandını oluşturduğu sanılmaktadır. Bazı gizemci yazarlar, bu görüşlerine dayanak olarak, Sümerleri göstermekte ve bu gezegenin ismini de Marduk olarak ifade etmektedirler. Bu durumda, toplam 11 gezegen söz konusu, ancak gerçeği tam olarak bilmiyoruz.

Gerçekte Güneş Sistemi'nin geçmişten beri kaç gezegeni olduğu, kaçının parçalandığı ve şu an gizlenen bir gezegenin bulunup bulunmadığı tam olarak bilinemiyor. Yapılacak olan yeni araştırmalar, bu meseleye ışık tutacaktır. Nitekim Kur'an'da Yusuf Süresi'nde de "11 gezegen"den söz edilmektedir. Ancak Yusuf'u da dahil edersek 12 Gezegen olduğunu düşünebiliriz.

Kaynak: "Japanese Scientists Eye New Planet
SİLENTİUM EST AURUM
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Aralık 2017       Mesaj #20
Avatarı yok
Yasaklı

Sistem Oluşumuna Dair Yeni Teori!


Güneş sisteminin ölmekte olan dev bir yıldızdan yayılan güçlü parçacık akımlarının yalıttığı gaz ve toz balonunun içinde oluştuğu ileri sürüldü.

Bilim adamları, sistemin oluşumunu milyarlarca yıl önce gerçekleşen bir süpernova patlamasıyla açıklayan teoriyi bugüne dek yaygın olarak kabul ediyordu. Fakat bu teori, Güneş sisteminin erken devirlerinde iki tür izotopun neden orantısız miktarlarda bulunduğunu açıklayamıyordu.

İlgili döneme ait meteor kalıntılarında yapılan incelemeler, alüminyum-26 izotopunun fazla, demir-60 izotopunun ise az bulunduğunu gösteriyordu.

Süpernova patlamalarında her iki izotopun da çok büyük miktarlarda çevreye yayıldığına dikkati çeken araştırmacılar, demir-60 izotopunun nasıl yalıtılmış olabileceğini çözmeye çalıştı.

Bu bağlamda yeni teoriye göre, Güneş sistemi "Wolf-Rayet Yıldızı" adı verilen, Güneş'ten 40 ila 50 kat büyük bir yıldızdan yayılan parçacık akımlarının Güneş'i ve yörüngesindeki gezegenleri, uyduları ve diğer gök cisimlerini meydana getiren malzemeleri bir balon içinde yalıtmasıyla oluştu.

Nükleer füzyonu sona ermiş ve ömrünü tamamlamakta olan Wolf-Rayet Yıldızı'nın saniyede 2 bin kilometre hızla uzaya yaydığı parçacık akımları yıldızın çevresindeki gaz ve toz materyali dış kabuğu ağır metallerden oluşan bir balonun içinde hapsetti.

Wolf-Rayet Yıldızı yok olma aşamasında iken etrafa yayılan alüminyum-26 parçacıkları, bu ağır kabuğun bir tarafını yarıp geçmeyi başardı fakat diğer tarafı aşamayınca içeride hapsoldu.

Demir-60 izotopları ise balonun duvarlarına çarparak dışarıda kaldı veya alüminyum-26 parçacıklarının açtığı yarıktan kısmen içeri sızabildi. Daha sonra sert kabuk, kütle çekimiyle içe doğru çökerek yok oldu ve söz konusu sistem oluştu.

Bilim insanları, Güneş'e benzer yıldızların etrafındaki sistemlerin büyük bölümünün bu şekilde oluştuğunu ileri sürüyor. Çünkü sistemin ancak bu yalıtım sayesinde kendi kütle çekim örüntüsünü çevreden bağımsız olarak kazanabileceği düşünülüyor.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Astrophysical Journal (25 Aralık 2017)

Benzer Konular

12 Mayıs 2015 / bse_nr Soru-Cevap
15 Nisan 2015 / Misafir Soru-Cevap
31 Mart 2016 / modemm Cevaplanmış
5 Mayıs 2010 / Misafir Soru-Cevap
4 Mart 2014 / Misafir Cevaplanmış