Arama

Laiklik Nedir?

Güncelleme: 5 Şubat 2017 Gösterim: 5.669 Cevap: 3
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
12 Şubat 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

laiklik

Ad:  laiklik2.JPG
Gösterim: 456
Boyut:  18.7 KB

din ile devlet ve yönetim işlerinin birbirinden ayrılması.
Sponsorlu Bağlantılar

Türkçeye Fransızcadan aktarılan laik terimi Yunancadaki laikos ve Latincedeki laicus sözcüklerinin kökünü oluşturan laos’ tan (Yunancada “halk”) türetilmiştir. Eski çağlardan bu yana din adamı olmayan, ruhani bir sıfatı ve dinsel bir işlevi bulunmayan kişi, kurum ve nesneleri, kısacası dinin dışında kalan alanı belirtmek için kullanılır. Laiklik de özünde din alanı ile dünya ve kamu işleri alanınm birbirinden ayrılmaları, birbirine karışmamaları anlamına gelir. Bir yönetim ilkesi ya da devletin niteliklerinden biri olarak kişileri ilgilendiren yönüyle bir dokunulmazlık alanı da çizer; kişilerin dinsel inanç ya da inançsızlıktan, din buyruklarını yerine getirip getirmemekten dolayı kınanmamasını, ayrım görmemesini, serbestçe ibadet edebilmesini, ibadete zorlanmamasını vb öngörür.

Tarihsel gelişimi ve niteliği.


Başta Fransa olmak üzere Batı dünyasında gelişen laiklik, dinsel dogmaların bilim, sanat, felsefe ve siyaset üzerindeki baskılarını gerileten Rönesans ve Aydınlanma çağı düşüncesinden kaynaklandı; özellikle Katolik Kilisesi’nin merkezi ve baskıcı yapısına karşı duyulan tepkiden doğdu. Kilise ile ruhbanın katı disiplin ve ahlak kurallarıyla toplum ve bireyler üzerinde kurduğu sıkı denetim, kendi karşıtlarını da yarattı; usçuluk ve olguculuğun yanında siyasal liberalizm gibi akımların gelişmesine yol açtı. Bu düşünsel kaynaklardan beslenen laikliğin sımfsal bir anlamı ve işlevi de vardı. Feodal-aristokratik toplum ve siyaset yapılarına karşı çıkarak iktidara yükseler burjuvazinin ideolojik, siyasal ve kültürel özlemlerini dile getiriyordu. Özellikle tanrısal egemenlik anlayışına dayalı mutlak monarşilere karşı çıkan ve kapitalist değerlerin yaygınlaşmasında somut çıkan bulunan bu orta sınıflar, egemenliğin kaynağının ve kullanılışının dünyevileştirilmesi (milli egemenlik ilkesi) ve toplumdaki değer yargılannın dinsel temellerinden uzaklaştmlarak laikleştirilmesi sürecini de başlattı. Laiklik ilkesine yöneliş özellikle Fransa’da (1793) militan bir nitelik kazandı; İspanya (1868-76), Portekiz (1908-17), Fransa etkisindeki Meksika (19. yy) ile Türkiye (1920 sonrası) gibi cumhuriyetçi rejimlerde oldukça köklü değişmelerle uygulamaya kondu.

Batı toplumlarının ve devlet düzenlerinin laiklik doğrultusundaki evriminin özü, devletin belli bir dini temsil etmekten çıkarılması, din ve devlet ayrılığının sağlanması ve devletin her türlü inanç karşısında tarafsız ve eşit davranmasıdır. Bu, öncelikle, devletin belli bir din ya da mezhebe bağlı olmaması; herhangi bir din ya da mezhebin savunuculuğunu ve yayıcılığını yapmaması ve belli bir din ya da mezhebin örgütlenmesine karışmaması demektir. Başta Fransa ve ABD olmak üzere, laik devlet sistemleri kamu kurumlannın din ve mezheplere ve bunlara bağlı kuruluşlara mali yardımda bulunmalarını yasaklamıştır. Örneğin, ABD Yüksek Mahkemesi kamunun din ve mezheplere bağlı okullara mali yardımda bulunmasını, Kongre’nin din kurumlarıyla ilgili yasa çıkarmasını yasaklayan Anayasa’nın I. Ek Maddesi’ne aykırı bulmaktadır.

Devlet nasıl dinsel alana karışmamak yükümlülüğünde ise, din kurumu ve örgütleri de dünyevi ve siyasal alana müdahale edemezler. Örneğin bazı dinlerin kabul ettiği çokkarılılık, toplumsal alanın laik otorite tarafından düzenlenmesi ilkesine aykırı düşer ve koruma görmez.

Laik devlet düzeni din ve ibadet, inanma ve inanmama özgürlüklerini de güvence altına alır. Kişilerin dinsel inançlarını seçmek, bunların gerektirdiği bireysel ve toplu ibadetleri yerine getirmek ya da hiçbir dinsel inanç beslememek ve bundan ötürü de kınanmamak konusunda mutlak dokunulmazlığı ve özgürlüğü vardır. İbadet özgürlüklerinin çerçevesi kamu düzeni anlayışıyla çizilmiştir.

Çağımızdaki liberal devletler, bazen anayasalarında açıkça ifade etmiş olmasalar bile, laik niteliktedir. Birleşik Krallık ve Norveç gibi bazı devletlerin kurumsal düzeyde belli bir din ya da mezheple geleneksel bağlılıklarını sürdürüyor görünmesi gerçekte laik olmalarını engellemez.

Türkiye'de laiklik.


Halifelikle sultanlığı birleştiren teokratik Osmanlı monarşisi, Tanzimat döneminde değişik din ve mezheplerden uyruklarına yasa önünde eşitlik hakkı tanımakla birlikte yıkılana değin din kurumu ve ideolojisiyle iç içe geçmiş bir devlet olma niteliğini korudu. Bununla birlikte, II. Abdülhamid döneminde eğitimin, II. Meşrutiyetle de ulusçuluk akımının ve pozitif bilim düşüncesinin gelişmesi laiklik yolundaki arayışların serpilmesine zemin hazırladı. Bir bölümüyle Balkan ülkesi olmanın ve Batı Avrupa’ya yakınlığın sağladığı temas olanakları da, özellikle büyük kentlerin sosyal ve kültürel yaşamında laik değerlerin yerleşmesine yardımcı oldu. Öte yandan, şer’i hukuk dışında dünyevi kaynaklı örfi hukukun geniş bir uygulama alanı bulduğu Osmanlı topraklarında özellikle Tanzimat’tan sonra laik temelli yeni yasaların çıkarılmasına hız verilmişti. Bu süreç II. Meşrutiyet’te daha da gelişti. Türkiye’de ulusal devlet ve Cumhuriyet dönemindeki laiklik atılından bu tarihsel mirastan da yararlandı. Ama yeni atılımlar eskileri çok aşan bir sıçrayış niteliğini kazandı.

DEVAMI Atatürk İlkeleri - Temel İlkeler - Laiklik İlkesi
Son düzenleyen Safi; 5 Şubat 2017 17:21
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Rower - avatarı
Rower
VIP MazessezaM
27 Temmuz 2012       Mesaj #2
Rower - avatarı
VIP MazessezaM
Laiklik

Sponsorlu Bağlantılar
Dinî kurum ve görüşleri dünya işlerinden ayrı tutma, din ve devlet işlerini ayırma. Lâiklik, Hristiyan dünyasında, kralların papalık makamıyla yaptıkları uzun mücadeleler sonucu doğan bir kavramdır. Lâtince "Laicus" (lâiklik) rahip sınıfına bağlı olmayan anlamında kullanılırken, sonraları din ve devlet işlerinin ayrılığı anlamını kazandı. Rönesans'ın doğuşuyla lâiklik de büyük taraftar buldu.

Fransız Devrimi'nden sonra Avrupa'da din özgürlüğü ilkesinin yerleşmesiyle gelenekçi hukuk uygulamalarının zamanla ortadan kalkması gerçekleşti. Türkiye'de "Hilâfetin İlgası", "Tevhid-i Tedrisat", "Şer'iye Vekâleti'nin İlgası" ve "Tekke ve Zaviyelerin Kaldırılması" hakkındaki yasalardan sonra 1937'de anayasada yapılan bir değişiklikle lâiklik ilkesi benimsendi.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Son düzenleyen Safi; 5 Şubat 2017 03:57
Gölgen misali yanındayım!Msn Thunder
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
2 Şubat 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
LAİKLİK a. Siyasal ve toplumsal sistemin din ve devlet ayrılığı ilkesine dayanması; bunu savunan anlayış. (Eşanl. LAİSİZM.)

—ANSİKL. Din kurumunun siyasal ve kamusal yaşam üzerindeki etki ya da egemenliğinin sınırlanması çabalarından doğan laiklik ilkesi. Batı (özellikle fransız) kaynaklı olmasına karşın, günümüz demokratik sistemlerinin hemen hemen tümü tarafından hukuken ya da fiilen benimsenmiştir. Din kurumunun ve özellikle Katolik kilisesi'nin kamusal yaşam üzerindeki egemenliğinin kınlması yolundaU çabalar XIV. yy.'a kadar uzanmakla birlikte, laiklik ilkesinin asıl yükselişi, Fransız devrimi ile olmuştur. Daha sonra XIX. yy.'da din kurallannın devlet ve siyaset dünyasından çıkartılması akımı yaygınlaşmış, din ile devlet işlerinin ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Laiklik, değişik tarihlerde ve toplumlarda farklı uygulamalara konu olmuşsa da, özünde, devletin din işlerine, dinin de devlet ve siyaset işlerine karışmaması, dinsel ve dünyasal otoritelerin birbirlerinden ayrılması, devletin bir resmi dininin olmaması ve bütün dinsel inançlar karşısında tarafsız ve hoşgörülü davranması, din ve vicdan özgürlüğünün korunması gibi ilkeler yer alır. Kimi Batı ülkelerinde bu ilkeler ve özellikle devletin laiklik niteliği, açık anayasa kuralı halinde öngörülmüşken (örneğin Fransa), kimi ülkelerde geleneksel "resmi devlet dini” ilkeleri anayasada (örneğin Norveç) ya da anayasal göreneklerde (Büyük Britanya) saklı tutulmuştur. Ama bunlar daha çok tarihsel simgeler olarak kalmışlar, bu ülkelerdeki siyasal pratik de laikliğin benimsenmesi yönünde belirmiştir.

Türkiye’de laiklik. Türkiye’de tarihsel ve toplumsal nedenler, laiklik uygulaması konusunda farklı bir siyasal tercihe yol açmıştır. Devlet, dinin özerk bir biçimde örgütlenmesine izin vermemiş, kendi yapısı içinde aldığı Diyanet işleri başkanlığı kurumu ile din hizmetlerinin devlet tarafından karşılanmasına çalışılmıştır. Bu yolla, dinsel faaliyetlerin devlet denetimi altında tutulması, din kurumunun yeniden toplumsal ve siyasal bir güç olarak kamusal hayata girmemesi sağlanmak istenmiştir. Bu açıdan Türkiye’de laiklik, din ve devlet işleri ayrılığını kabul eden, ama devlete dinsellik alanına giren konularda geniş bir denetim ve müdahale yetkisi tanıyan, dolayısıyla dinin özerk örgütlenmesine ve faaliyetine olanak bırakmayan bir özellik taşımaktadır Bu durum, ulusal devlete geçiş, ulusal egemenlik ilkesinin yerleşmesi ve çağdaşlaşma atılımlarıyla yakından ilgili bir tercihin sonucudur.

DEVAMI Atatürk İlkeleri - Temel İlkeler - Laiklik İlkesi
Son düzenleyen Safi; 5 Şubat 2017 03:57
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
2 Şubat 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
LAİKLİK
genel olarak din ile devlet işlerinin ayrılması olarak tanımlanır. Fransızca'dan dilimize geçmiş olan "laik" sözcüğü "din adamı olmayan kimse: din adamı dışında kalan halk" anlamına gelen Latince "laicus" sözcüğünden gelmektedir.

Eskiçağlardan beri din, insanların günlük yaşamında, toplumsal düzende ve devlet yönetiminde etkili oldu. Özellikle Hıristiyan dini Avrupa'da ortaçağ sonlarına kadar her alanda söz sahibiydi. Papalar krallara hükmedebiliyor, papaz, rahip ya da keşiş gibi din adamları Hıristiyan dininin kurallarına göre insanların yaşamını yönlendiriyorlardı.

Zamanla değişen ve gelişen ticaret ilişkileri, kentlerin zenginleşmeye başlaması, Hıristiyan olmakla birlikte ayrı mezheplerden olanların çoğalması gibi etmenler Hıristiyan dininin dönemin yeni koşullarına göre gözden geçirilmesini gerektirdi. 16. yüzyılda dinde Reform hareketi oldu. Edebiyat, sanat ve bilimde Rönesans diye adlandırılan canlanma ve atılım dönemi de 15. ve 16. yüzyıllarda gerçekleşti. Böylece Hıristiyan dünyasında din, yaşamın birçok alanında etkisini yitirmeye başladı. Özellikle eğitim ve öğretim alanında yenileşmeler oldu. Din kurallarına uygun eğitim yapan kurumların yanı sıra özgür düşünceye ve inanç özgürlüğüne dayanan eğitim kurumları devlet tarafından açılmaya başlandı. 1789 Fransız Devrimi'nden sonra laiklik yavaş yavaş devletin bütün kurumlarında ve toplumda kendini kabul ettirdi.

Ülkemizde 18. yüzyılda başlayan yenileşme hareketleriyle birlikte toplumsal yaşayışın ve devlet düzeninin işleyişinde ikili bir durum ortaya çıktı. Bir yanda İslam dininin gereklerine göre uygulamalar yapılıyor, öte yanda çağdaşlaşma amacıyla batılı anlayışa göre işler yürütülüyordu. Özellikle 19. yüzyılda bu ikilik daha da belirginleşti. İslam dininin gereklerine göre öğretim yapan medreselerin yanında çağdaş eğitim anlayışına göre kurulmuş okullar açıldı. Hukuk alanında da hem İslam hukukuna göre yargılamalar yapılıyor, hem çağdaş hukuk anlayışına göre kurulmuş mahkemeler görev yapıyordu. Padişah ise hem bütün Müslümanlar'ın halifesi, hem de Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan başka dinlerden olan yurttaşların hükümdarı durumundaydı. Bu ikili durum Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar sürdü.

DEVAMI Atatürk İlkeleri - Temel İlkeler - Laiklik İlkesi
Son düzenleyen Safi; 5 Şubat 2017 16:13

Benzer Konular

5 Şubat 2017 / MİSAFİR Cevaplanmış
5 Şubat 2017 / Misafir Mustafa Kemal ATATÜRK
18 Şubat 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
5 Eylül 2009 / By_Dark Soru-Cevap