NİŞAN a. (fars. nişan).
1. Belirti, iz, işaret.
2. Bir şeyi belli etmek amacıyla üzerine konulan işaret.
3. Vurulmak istenen hedef.
4. Gördüğü önemli işlerden dolayı bir kimseyi onurlandırmak amacıyla verilen madalya.
5. Bir olayın anısına dikilen taş.
6. Evlenmek üzere ve belli bir törenle karşılıklı verilen söz.
7. Bu sözle evlilik arasında geçen süre: Nişanı uzatmak.
8. Bu sözün kutlandığı, duyurulduğu ve nişan yüzüklerinin takıldığı toplantı, eğlence: Bir nişana davet edilmek. (Bk. ansiki. böl. Folk.)
9. Esk. Yara izi.
10. Nişan almak, top, tüfek vb. bir ateşli silahı, atılan mermi hedefi bulacak biçimde yöneltmek; bakışı, vurulacak hedef üzerinde toplamak, hedefi dikkatle tespit etmek: Kalbine nişan aldı ama isabet ettiremedi. Gözünü kısarak geminin omurgasına nişan aldı; bir başarı ya da etkinliğinden ötürü kendisine madalya verilmek. || Nişan atmak, belli bir noktaya silahla ateş etmek. || Nişan koymak, bir şeyi ileride tanıyabilmek ya da ölçebilmek için üzerine belirli bir işaret koymak: Buğday yığınlarına nişan koymuş, çalınıp çatınmadığını denetlemişti. || Nişan takmak, nişanlanacak çiftin nişan yüzüklerini parmaklarına geçirmek; bir kimsenin göğsüne madalya takmak. || (Birine) nişan vermek, bir kimseyi, bir başarısından ötürü nişanla ödüllendirmek. || Nişan yapmak, kızla erkeğin evlenme isteklerini kesinleştirmek ve bunu kutlamak için nişan töreni düzenlemek: Aile arasında nişan yaptılar. || Nişan yüzüğü ya da halkası, evlenmek üzere verilen sözün belirtisi olarak takılan yüzük. (Eşanl. ALYANS.)
—Ask. Nişan ali, askerlere, atış durumuna geçmeleri ve yanakla kaynak yapmaları için verilen komut. || Gece görüş nişan aleti, karanlık koşullarda nişancının hedefi görmesini, nişan almasını, düşmanı gözetlemesini, hedefe uzak mesafeden etkili atış yapmasını sağlayan aygıt.
—Ask. denize. Armaya nişan almak, bir düşman gemisinin direklerini hedef alarak ateş etmek. || Su hattına nişan almak, düşman gemisinin su hattını hedefleyip ateş açmak. (Bir geminin su hattı, nişan alma için daha belirgin bir hedef oluşturur; ayrıca mesafe uzun olsa bile isabet ihtimali yüksektir.)
—Balis. Nişan hattı, atış sırasında, bir silahla hedefini birleştiren doğru çizgi.
—Esk. spor. Nişan taşı, okçulukta üzerinde ok menzilleri, atış tarihi, kemankeş’in adı bulunan, 1-3 m yüksekliğinde, çeşitli görünüşteki taş. (OsmanlIlar döneminde, Okmeydanı'nda en uzun ok atan kemankeşin adına dikilirdi.)
—Folk. Nişan ardı, bazı yörelerde nişan töreninin ertesi günü kız evinden oğlan evine gönderilen armağanlara verilen ad. (Bk. ansiki. böl.) || Nişan pastası, nişan töreni sırasında nişanlılar tarafından kesilen ve konuklara ikram edilen, genellikle çok katlı pasta. || Nişan şekeri, nişan töreni nedeniyle oğlan evinin ktz evine götürdüğü oluşan takım. || Nişanı atmak, evlenmekten vazgeçerek nişanlılık durumunu sona erdirmek. (Bu durumda verilen armağanlar karşılıklı olarak geri gönderilir.) [Nişan bozmak da denir.] || Büyük nişan, bazı yörelerde nişan törenine verilen ad. || Küçük nişan, bazı yörelerde söz kesme törenine verilen ad.
—Hayvc. Hayvanlara vurulan işaret. (Genellikle hayvanların kulakları bıçakla çentilerek, kesilerek ya da delinerek nişan konur. Bu işarete bazı yörelerde "en" denir.)
—Kur. tar. Nişan alayı, yeniçeri zorbalarından birinin işletmek üzere açtığı kahveye kendi ortasının nişanını alayla götürüp asması töreni. (Yasa gereğince yeniçerilerin sanat ve ticaretle uğraşmaları yasaktı. Ancak, sonradan ocak bozulunca, bu tür işler yapanlarla birlikte nişan alayı düzenleyenler de çoğaldı). || Nişan kalemi, OsmanlI devletinde vezir beylerbeyi, sancakbeyi, mevali beratlarının, zeamet ve tımar kayıtlarının yapıldığı daire. ("Tahvil kalemi" ya da "Kese kalemi" denen bu dairede, tımar ya da zeamet verildiğine ilişkin belgeler, önce "derkenar” yazılmak üzere defterhaneye [tapu dairesi] gönderilir, bu işlem tamamlanıp buyrultusu alındıktan sonra yeniden Nişan kalemi'ne teslim edilirdi.) || Nişan tahtası, yapılmakta olan binalara ve limana mal getiren gemilere yeniçerilerin koydukları balta biçimindeki işaret. (BALTA ASMAK.) || Nışan-ı hümayun, OsmanlI devletinde padişahın adını içeren ve imzası yerine geçen özel işaret, tuğra. (Ferman ve resmi belgelerdeki “nişanı şerifi alişanı sultani”, "tevkii hümayun”, “tevkii refi”, "misali meymun", "alameti şerife” gibi terimlerin tümü de “tuğra” anlamını taşırlardı.)
—Nümism. Devlet tarafından herhangi bir -üstün hizmete karşılık ödül olarak verilen onur belgesi, takı. (Bk. ansiki. böl.)
—Sil. Nişan aleti, üzerinde iki dik karşılaştırma çizgisi bulunan ve bir topu ya da ha- vantopunu hedefe tevcih (ya da tespit) etmeyi sağlayan merceksel alet. || Nişan dairesi, yatay açıları ölçmeye yarayan gözlem aleti. (Merkezinde, bir alidat ya da pe- riskopik bir dürbün desteği dönen, bir iletkiyle kaplı bir tabladan oluşur.) || Nişan düzlemi, silahta, nişan aygıtının düşey karşılaştırma çizgisinden ve nişancının gözünden geçen düşey düzlem. || Nişan hattı, bir tevcih aletinde, nişan aygıtının düşey ve yatay karşılaştırma çizgilerinin kesişme noktalarını atıcının gözüyle birleştiren çizgi. || Nişan hattı bozulmak, bir silahtan söz ederken, belli bir noktaya tevcih edilmiş konumundan ayrılmak. || Nişan hattını bozmak, belli bir hedefe tevcih edilmiş bir silahın konumunu değiştirmek. || Nişan hattı kontrol aleti, nişan hatlarını doğrulamak için, bir namlunun eksenini belirginleştirmeyi sağlayan küçük alet. || Nişan noktası, ateşli bir silahla atış yaparak, vurulmak istenen nokta. || Nişan sehpası, tüfeği yatay ya da düşey düzlemde belirli bir hedef üzerinde tespit olanağı sağlayan, üç ayaklı ya da üstünde tüfek yatağı bulunan, sandık biçiminde atış eğitim gereci. (Nişan çizgisini bulmayı ve belirli bir noktaya nişan almayı sağlayan, nişancılık eğitiminin önemli gereçlerinden biridir.) || Belirli bir noktaya nişan almak, nişan hattını, hedefe ya da yardımcı bir tevcih noktasına yöneltmek.
—Yerbil. Nişan ekseni, bir dürbünün nişan doğrultusu, optik ekseni.
—ANSİKL. Folk. Nişan töreni, yörelere göre farklılıklar gösterir. Bazı yörelerde söz kesme töreniyle birlikte yapılır ve sade bir törendir. Bazı yörelerdeyse bir tür düğün provası niteliği taşır. Nişan günü önceden komşu ve akrabalara haber verilir. Kız giydirilip süslendikten sonra köşeye oturtulur. Davetlilerin tümü geldikten sonra her iki ailenin de saygı ve sevgisini kazanmış biri ya da bir akraba nişan yüzüklerini takar. Bazı yörelerde de kızla oğlana ayrı ayrı odalarda yüzük takılır, bu durumda kızın yüzüğünü genellikle kayınvalide takar. Yüzük takıldıktan sonra el öpülür; akraba ve yakınlar kıza çeşitli takılar ve armağanlar verir; bazen kadın erkek bir arada, bazen de ayrı ayrı eğlenilir. Konuklara şeker, kurabiye, kolonya, şerbet, limonata, meyve vb. ikram edilir. Bazı yörelerde eğlence konuklar gittikten sonra kızın arkadaşları tarafından sabaha değin sürdürülür. Nişan töreni genellikle kız evinde yapılır ve nişan, kız evinin yapması gereken bir tören olarak kabul edilir. Masrafları kız babası karşılar. Nişan için salon tutma da yaygın uygulamalardandır. Kentlerde de nişan töreni farklılıklar gösterir. Salon tutularak düzenlenen törenler yanında, evde ya da nişanlanacak gençlerin kendi aralarında yaptıkları küçük törenlere de rastlanır. Nişan töreni hemen her yörede evliliğe hazırlık döneminin başlangıcı olarak kabul edilir.
•
Nişan ardı, nişanın ertesi günü, kız evinden oğlan evine birkaç tepsi kurabiyeyle birlikte çeşitli armağanlar gönderilir Bu armağanlardan bazıları ayrı ayrı bohçalanıp, küçük bir bakır tasa konan kurabiyelerle birlikte nişan töreninde kıza takı takan oğlan evi yakınlarına götürülür. Bohçalar kişiler için değil, haneler içindir. Her hane ferdi için bohçada bir armağan bulunur. Kurabiyeler ağız tadını simgeler. Nişan ardını genellikle kız yengesi ve kızın yakınları götürür, oğlan evine yaklaştıklarında havaya silah atılarak ya da gürültü yapılarak yaklaştıkları bildirilir.
—Nümism. Osmanlılar'da her alanda yararlılıkları ve üstün hizmetleri görülenlere nişan verilmesi madalyadan sonra başladı. Daha önce bu amaçla kılıç, hilat, sorguç, çelenk vb. veriliyordu. Mahmut II döneminde (1808-1839) çıkarılan Nişanı iftihar bu alanda ilk örnektir (1832). Bunu pırlanta süslemeli, minyatürlü Tasviri hümayun nişanı izledi (1832). Birkaç derecesi ve murassası olan nişanlar altın, gümüş gibi metallerden yapılıyor ve çok değerli taşlarla süsleniyordu; kimilerinin de şemseleri vardı. Bu nişanlar özel bir nizamnameyle veriliyor, çoğunun beratı bulunuyordu. Daha sonra Abdülmecit (yeniden çıkarılan Nişanı iftihar. Nişanı füruğ efşan, Nişanı imtiyaz, Mecidi nişanı), Abdülaziz (Nişanı âli imtiyaz, Nişanı osma- ni), Abdülhamit II (Nişanı şefkat, Nişanı âli imtiyaz, Hanedanı âli osman, Ertuğrul nişanı) ve Mehmet V (Nişanı maarif, Meziyet nişanı, Meclisi mebusan azalarına mahsus nişan) dönemlerinde çeşitli nişanlar çıkarıldı. 1850'deki para darlığı sırasında tüm nişanlar ve madalyalar toplatılarak darphaneye gönderildi, altın ve gümüş para basımında kullanıldı. Nişanlar bir kurdeleyle boyna asılabildiği gibi, genellikle göğsün sol tarafına takılıyordu. OsmanlI padişahları nişan verir, ancak kendileri nişan kabul etmezlerdi. Bu gelenek Abdülmecit'in Fransa'nın gönderdiği Lagion d'honneur nişanını kabul etmesiyle terk edildi.
Cumhuriyet kurulduktan sonra 26 kasım 1934 tarih ve 2590 sayılı yasa'yla tüm sivil rütbelerle birlikte nişan ve madalyalar kaldırılarak, kullanılmaları yasaklandı.
Aynı yasada Türkler'in yabancı devlet nişanları taşımayacakları da belirtildi. 24 ekim 1983 tarih ve 2933 sayılı madalya ve nişanlar yasası'ndâ ise, günümüzde verilebilecek nişanlar belirtildi: Devlet nişanı, Türkiye Cumhuriyeti ile dostça ilişkilerin geliştirilmesi ve ulusların birbirlerine yakınlaşmalarını sağlayan ülkelerin devlet baş- kanlarına: Cumhuriyet nişanı aynı amaçlarla bu ülkelerin başbakanları, bakanları ve dış temsilcilik çalışanlarına; Liyakat nişanı bilim ve sanatta Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası alanda tanıtılması ve yüceltilmesini sağlayan yabancı kişilere. Bu yasaya göre başka devletlerce türk yurttaşlarına verilen nişanlar, Başbakanlık personel genel müdürlüğü'nce tescil edildikten sonra takılabilmektedir.
Kaynak: Büyük Larousse