TEVEKKÜL a. (ar. vekTden tevekkül).
1. Tanrı iradesine boyun eğme, işin sonunu Tanrı’ya bırakma, Tanrı’ya dayanıp güvenme. (Bk. ansikl. böl.)
2. Tevekkül etmek, Tanrı'ya, kadere boyun eğmek.
—ANSİKL. İslam inancına göre, ilke olarak evrendeki her şey gibi insan ve insanın kaderi, işleri ve eylemleri de Tanrı’nın mutlak iradesine bağlıdır. Tanrı, bu mutlak iradesinin bir sonucu olarak insanı da iradeli ve bir ölçüde güçlü bir varlık olarak yaratmıştır. Bu irade ve gücü Allah’ın buyurduğu yasalar uyarınca kullanması insanın sorumlulukları arasında yer alır. Kuran ayetleri, Hz. Muhammet'in söz ve uygulamalarıyla Kuran ve Hz. Peygamberin eğitiminde yetişen sahabenin yaşamı bir bütünlük içinde değerlendirilirse, tevekkülün “iş ve eylemi bırakmak” biçimindeki yorumunun İslam dininin genel ilkeleriyle bağdaşamayacağı kolaylıkla anlaşılır. Bununla birlikte, İslam dışı çeşitli din ve kültürlerin etkisiyle önce tasavvuf çevreleri, daha sonra öteki bazı müslüman kesimler arasında müslümanlığın tevekkül ilkesinin yanlış anlaşılmasının sonucu tevekkül anlayışı terk anlayışına dönüştürülmüş ve bu anlayış İslam dünyasında gözlenen gerilemenin ana nedenlerinden birini oluşturmuştur.
—Tasav. Tevekkül, tasavvufta, Tanrı’ya doğru manevi yolculukta aşılması gereken konaklardan biridir. Bu konakta bulunan kişi, Tanrı'dan başka hiçbir şey ve kişiye güvenmez. Bu tür tevekkül, halkın (avam) ve Tanrı seçkinlerinin (haslar) tevekkülü olarak ikiye ayrılır: halkın tevekkülü, insanın, her şeyde Tanrı’nın etken olduğunu, onun dışında bu nitelikte hiçbir şeyin bulunmadığını benimseyip Tanrı'ya güvenmesidir. Nitekim bu tür tevekkülde, yemeğin, ancak Tanrı’nın emri ile insanı doyurduğu, suyun ancak Tanrı’nın emri ile insanı kandırdığı kabul edilmek suretiyle insanın sadece Tanrı'ya güvenmesi söz- konusudur. Halka ait olan bu tevekkülde aranan nedenler, kulla Tanrı arasında per de oluşturur. Hasların tevekkülü ise, kulun, "Tann'nın yazdığından başka hiçbir şeyin insana nasip olamayacağını, her türlü kuşkudan uzak olarak bilmek suretiyle, kendisi ile ilgili her türlü önlemi terk etmesi, her türlü güçten yoksun olarak, ölü yıkayıcının elleri arasındaki ölü gibi kendisini Tanrı'nın ellerine bırakmasıdır. Kulun, her türlü davranış, hareket ve iş sahibinin Tanrı olduğunu bilerek onun vekilliğini tam olarak kabul etmesi gerekir.
Kaynak: Büyük Larousse