Arama

Alan Nedir?

Güncelleme: 22 Nisan 2016 Gösterim: 14.553 Cevap: 4
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
28 Nisan 2010       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
alan
isim
Sponsorlu Bağlantılar
1 .
Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha.
2 .
Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran.
Ad:  dikdortgenin-alani.jpg
Gösterim: 1825
Boyut:  5.1 KB

3 .
Yüz ölçümü.
4 .
Eski Roma'da açık hava gösterisi yapılan geniş yer.
5 .
mecaz Bir çalışma çevresi:
"Sanat kapalı bir alan değildir; sanat eseri herkes için, bütün toplum için yaratılır."- N. Ataç.
6 .
fizik İçinde birtakım kuvvet çizgilerinin yayılmış bulunduğu varsayılan uzay parçası:
"Yer çekimi alanı. Mıknatıs alanı. Elektrik alanı."- .
7 .
sinema, TV (***) Bir alıcı merceğinin net bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve genişliğin bütünü.
8 .
spor Yarışmaların, karşılaşmaların ve oyunların yapıldığı yer, saha.

ifada eder.
Alan bir arazi yada bölgenin sınırlarını çizme anlamında,
Alan her hangibi bir nesnenin yada etki edebileceği tesir edebileceği mesafe sınırı
aşağıda kullanıcam tabirdende anlıyacağınız üzere her alanda kullanırız.
İnsanların ilgi alanları çok farklıdır.
kısacana alan terimi matematikten tutun kişisel beceri kapasitesinin tabirine kadar kullanım alanı çok çeşitlemeye açıktır.
Son düzenleyen Safi; 22 Nisan 2016 02:00
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
27 Mayıs 2015       Mesaj #2
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
ALAN a.
1. Düz, açıklık, geniş yer: Park olarak düzenlenen alanlar.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir yerleşim biriminde, çevresi binalarla çevrili açıklık, herkese açık yer; meydan: Köyün küçük alanı. Halk töreni izlemek için alanda toplandı.
3. Bir bilimi, tekniği vb. kapsayan dal: Sosyal bilimler alanında gelişmeler. Hükümet, iktisadi ve toplumsal alanlarda yeni önlemler alacak.
4. Bir kuruluşun, bir kimsenin ilgilendiği ya da yetkin olduğu, elinde bulundurmak istediği dal, konu vb .Bu dava sulh mahkemeleri alanına girmez. Bu konuyu ona sorun, onun alanıdır, ilgi alanı. Çalışma alanı.
5. Belli etkinlikler için düzenlenmiş yer, saha: Spor alanı. Kamp alanı.
6. Alan talan etmek, altını üstüne getirmek, yağmalamak.
7. Alan talan olmak, altı üstüne getirilmek, yağmalanmak.


MsXLabs & Büyük L.

Son düzenleyen Safi; 19 Nisan 2016 00:22
🌘 🚀
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
3 Temmuz 2015       Mesaj #3
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
—Bilş. Özel bir bilgi türüne karşılık gelen bir sözcüğün bölgesi. (Bir komutun adres alanları, komutun işlenenlerinin adreslerini belirtir.)

—Bine. Alan çerçevesi, koşu alanını çevreleyen engel parmaklığı.

—Bot. Kalburlu alan, kalburlu borularda yer yer bazı kısımlar delikli olduğu zaman bu gibi enlemesine çeper yüzeylerine verilen ad. || Yayılma alanı, bitkiler âleminden bir türün, bir cinsin ya da bir familyanın özgül coğrafi alanı. (Bk. ansikl. böl.)

—Ceb. Tansör alanı, bir vektör uzayının, bu vektör uzayı üzerinde verilen türden tansör kümesi üzerine tanımlı uygulaması. || Vektör alanı, bir afin uzayın (ya da bu uzayın bir parçasının), bu afin uzaya eşlik eden vektör uzayı üzerine tanımlı uygulaması. (Vektör alanının grafı bir bağlı vektör kümesidir.)

—Cerr. Ameliyat alanı, vücudun ameliyat edilen bölgesi. (Bu bölge, sıkı dokunmuş steril bezlerle sınırlandırılır ve bezlerle örtülü bölge de "ameliyat alanı" sayılır. Bu iş için beyaz bez yerine daha kolay seçilebilen mavi ya da yeşil renkli bezler kullanılır.)

—Denizbil. Soluğan oluşum alanı, güç ve yön bakımından az çok değişmeden kalan rüzgârların etkilediği deniz yüzeyi. Soluğanların oluştuğu bu alana "rüzgâr denizi" de denir. (Başlıca soluğan oluşum alanları, sürekli batı rüzgârlarının estiği alanlardır.)

—Denize. Açık alan, gros tonaj hesabında göz önüne alınmayan gemi üstyapılarının ve tekne hacimlerinin her biri. (Açık alanlar, motora ya da herhangi bir aygıta ayrılmış hacimlerdir; mutfak ve aydınlık olarak kullanılır.) || Kapalı alan, bir geminin gros tonaj hesabında göz önüne alınan hacimlerden her biri. (Kapalı alanları, köprülerin, çatıların, oynak ya da sabit sızdırmaz bölmelerle geminin teknesinin sınırladığı hacimler oluşturur. Genellikle yük ve mürettebat yeri olarak kullanılır.)

—Dilbil. Yapısal ilişkilerle birbirlerine bağlı sözlük birimleri kümesi. (Bk. ansikl. böl.) || Dilbilimsel alan, bir dile özgü dilbilimsel bir olgunun ya da olgular öbeğinin coğrafi alanı.

—Elekt. Elektrik alanı, Coulomb;Lorentz kuvvetinin bileşenini belirleyen E vektörel büyüklüğü; bu bileşen, yük taşıyıcının q hızından bağımsızdır. (Elektrik alanının uluslararası sistem'de birimi volt/metre’ dir: V.rrv1.) || Elektromanyetik alan, maddi bir ortamın ya da boşluğun durumunu elektriksel ve manyetik açıdan niteleyen dört vektörün belirlediği fiziksel alan. (Bu dört vektör şunlardır: E elektrik alanı; D elektriksel indükleme; H manyetik alan; B manyetik indüklemesi.) || Manyetik alan, dönergesi toplam akım yoğunluğuna eşit olan H vektörel büyüklüğü. (Boşlukta, H nin tüm noktalardaki değeri, B manyetik indüklemesinin M0 manyetik geçirgenliğine bölümüne eşittir; H = B/A0.) [Manyetik alanın uluslararası sistem'de birimi amper/metre’dir: A. rrv1] (ELEKTRİK.)

—Elektron. Alan etkisi, yarıiletken bir çubukta, bir elektrik alanının etkisiyle bir akımın değişmesi. (Bu etki, alan etkili tranzistörde kullanılır.)

—Elektrotekn. Döner alan, bir düzlemde düzgün devinimle dönen doğrultulu ve değişmez modüllü manyetik alan. (Döner alan, almaşık akım kullanan döner elektrik makinelerinin çoğunun çekirdek aralığında bulunur ve iki biçimde gerçekleştirilir; bu amaçla ya düzgün hızla dönen bir doğru akım sargısı ya da çokfazlı, si- nüzoidal ve dengeli akım verilen değişmez bir çokfazlı sargı kullanılır.)

—Embriyol. Gelişim alanı ya da şeridi, yumurtada blastoderm keseciğinin, embriyon taslağını oluşturduğu nokta. (Böceklerde bölütlenme sona erdiğinde blastoderm iki bölgeden oluşur; bunlardan biri [gelişim şeridi] embriyonun ilk uzama halidir.)

—Fels. Kant’ta, bir bilme yetisinin etkinlik gösterdiği yer. (Bk. ansikl. böl.)

—Fiz. Her noktada her an tanımlanan ve uzayla zamanın bir fonksiyonuyla gösterilen fiziksel büyüklük. (Kimi büyüklükler tek fonksiyonla gösterilir [sıcaklık, basınç, özgül kütle]: bunlar işaret değişikliğira karşın değişmeyen skaler alanlar'd '. Öbür büyüklükler üç fonksiyonla gösterilir; bu fonksiyonları bileşen olarak [hız, kuvvet alanı, elektrik alanı, vb.] alan tir vektör, bileşke fonksiyona bağlanır. Bileşenlere ise vektör alanları denir ve işaret değiştiğinde vektörler gibi dönüşürler. Kimi büyüklüklerin tanımı daha çok sayıda fonksiyon gerektirir. Örneğin, gerilmeye uğramış bir katının gösterdiği biçim değişikliklerinde dokuz bileşen vardır ve tansör alanları adını alır.) [Bk. ansikl. böl ]

—Fizs. mekan. Alanlar yasası, merkez kuvvetleri alanında yer değiştiren maddesel bir noktanın devinim yasası; bu yasaya göre sözkonusu devinim, kuvvet merkezini içeren bir düzlemde, maddesel noktayı kuvvet merkeziyle birleştiren ışın vektörü, eşit zamanlarda eşit alanlar tarayacak biçimde gerçekleşir. (Bu yasa, merkez kuvvetleri alanında devinen noktanın açısal momentini korumasından çıkarılır ve gezegenlerin Güneş çevresindeki devinimini açıklayan ikinci Kepler yasasıdır [1609].)

Geom. Karelenir bir yüzeyin ölçüsünü belirten sayı. (Eşanl. YÜZÖLÇÜMÜ.)

—Havc. iniş-kalkış alanı, uçakların inip kalktıkları, büyük boyutlu, düz ve engelsiz arazi yüzeyi. || Manevra alanı, havaalanında pistler, taksirutlar ve park alanları gibi uçakların manevra yapabilecekleri bölgelerin tümü. |j Park alanı, havaalanında uçakların kalkıştan önce ya da inişten sonra park yaptıkları yer.

—Huk. Komşu alan ya da mücavir atan, belediye sınırları dışında kalmakla birlikte kentin gelişmesi bakımından gerekli görülen alan. (Bü alanlar imar mevzuatı açısından belediyelerin denetim ve sorumluluğu altındadır. Komşu alanın ilgili belediye sınırına bitişik olması zorunlu değildir. Komşu alan sınırları, belediye mec lisi ve il yönetim kurulu kararına dayanarak il yönetimince Bayındırlık ve iskân bakanlığına gönderilir. Bakanlık bu sınırları olduğu gibi ya da değiştirerek onamaya ya da değiştirilmek üzere geri gönder meye yetkilidir. Bakanlık, gerekli gördüğü durumlarda bir yeri komşu alan sınırı içine almaya ya da çıkarmaya doğrudan doğruya da karar verebilir [imar k. md. 45].) |j Koruma alanı, içinde taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunması nedeniyle korunması gereken alan. || Sit alanı, SİT. || Turizm alanı, turizm bölgeleri içinde öncelikle geliştirilmesi öngörülen, yeri ve sınırları Kültür ve turizm bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar kurulu'nun kararı ile saptanıp ilan edilen, doğal ya da sosyo kültürel değerlerin yoğun olduğu alan.|| Yerleşme alanı ya da iskân alanı, kent planlamasında yapı yapılmasına izin verilen alan, (imar k.’na göre yerleşme alanı imar planı sınırı içindeki yerleşik alanları ve gelişme alanlarını kapsar.) || Yerleşme dışı alan ya da iskân dışı alan, kent planlamasında yapı yapılmasına izin verilmeyen alan. (Bu alanlarda, eğlence yerlerine, yazlık evlere, turistik vb. amaçla ya pılan yapılara izin verilebilir.)

—inş. Bir yapının, bir evin alanı, duvarları arasında kalan boşluk.

—istat. Alan örneklemesi (ing. sampling), bazı anormalliklerin saptandığı bir sayımdan sonraki denetleme yöntemi. Azımsa- namayacak kadar çok sayıda birimin, seçim koşullarına uymadığını ortaya çıkarmaya olanak verir.

—Mant. Bir nicelendiricinin alanı, sözkonusu nicelendiricinin uygulandığı tüm değişkenleri ve önermeleri kapsayan küme. (KAPLAM da denir.) |j Niceleme alanı, nicelenmiş bir formülün bağlı değişkenlerinin kapsadığı nesneler kümesi.

—Mat. ve Fizs. mekan. M noktasının alan tarama hızı. Öfö ışın-vektörünün [f0, f] zaayrı ayrı görme alanı, iki gözün birlikte görme alanından büyüktür, çünkü birlikte gören iki gözün görme alanı, her bir gözün görme alanının çakıştığı bölgeyi aşamaz.)

—Opt. Optik alette (dürbün, mikroskop) görünen bütün noktaları içine alan uzay parçası. (Bk. ansikl. böl.) || Alan açısı, bir objektifin asal görüntü noktasını tepe alan ve alet sonsuza ayarlandığında, bu noktayı duyarlı yüzey köşegeninin uçlarıyla birleştiren doğruları kenarları olarak kabul eden açı. || Işık alanı, ışıklı yüzey; ışık noktası'nın karşıtıdır.

—Oto. Dönüş alanı, maksimum dönüş deneyi sırasında bir taşıtın en dış noktasının çizdiği çemberin yarıçapı. (Bu yarıçapa [ve geniş anlamda, onu karşılayan çapa] "kaldırımlararası dönüş yarıçapı” da denir.)

—Petr. san. Petrol alanı, hidrokarbon üretimine olanak veren kuşak. (Bir alanda, her biri yapısal ve katmansal bir birim oluşturan birçok yatak bulunabilir. Bu kavram ayrıca işletilen kuyularla yüzeydeki üretim donatımlarının tümünü içerir.)

—Ruhbil. Algı alanı, uyarımların algılanabildiği bölge. || Algı alanına bağımlılık, bağımsızlık, H. Witkin’e göre belli bir algısal görevin yapılmasında, algısal bildirimlerin işlenmesine ilişkin bilişsel tutum. (Bağımlı özneler, bildirimi, dış dayanak noktalarından yola çıkarak işlerler; bağımsız özneler ise, dıştan gelen bilgilere (bir başka duyu düzeyine dayanan bağlam ya da bildirim) dayanmadan işlerler. || Bilinç alanı, bilincin belli bir andaki içeriği. || Etki alanı, bir bütün ile parçaları arasındaki ilişkilerin dinamik etkisi. Özellikle, bir şeklin algılanmasında kendini gösterir. (Etki alanı, J. Piaget’nin özellikle incelediği bir konudur.) || içerik alanı, aynı alana ya da aynı kesime ilişkin ve düşünülebilir olan değişkenlerin tümü.

—Savunm. Etkililik alanı, bir nükleer patlamada, sıfır noktasından uzaklık; burada hedef öğelerinden birinin beklenen hasara uğrama şansı yarı yarıyadır.

—Sil. Etki alanı, belli bir ateşli silahın herhangi bir hedefe etki yapabileceği uzam parçası. (Uçaksavar topçuluğunda, bir silahın sınır karakteristikleri, belli bir hedef için etki alanının biçimini belirler. Bu sınırlar, ya namludan ya da ateşe hazırlama ve nişan alma aletlerinden kaynaklanabilir.) || Ölü alan, menzil içinde olmakla birlikte ateş altında kalmayan bölge.

—Sine., Foto, ve TV. Plato ya da sahnenin, çerçeveleme sınırları içinde kalan bölümü. || Alan dışı, ekranda görünmeyen bir kimsenin sesine denir.

—Siyas. bil. Siyasal alan, siyasal yaşamı oluşturan güç ve değerlerin değişimini incelemeye yarayan, coğrafi, tarihsel, toplumbilimsel ve kurumsal verilerden hareket ederek tasarlanan kurmaca alan.

—Spor. Alan çizgisi, topun, dışına çıkmaması gereken alanı belirleyen çizgi. (Top bu çizgiyi aşınca, oyun dışı sayılır.) || Alan savunması, basketbolde, bir takımın her oyuncusunun, karşı takımın hücumu sırasında, kendi alanında, o anda gereken karşı takım oyuncusunu tutarak sayı yapmasını önleme amacı güden savunma sistemi.

—Su işler. Su kaynağı koruma alanı, su sağlamak için ayrılmış bir ya da birçok toplama yapısını içeren bölge; bölge içindeki her tür etkinlik anlık ya da gelecekte doğabilecek kirlenmeleri önlemek üzere düzenlenir.

—Şehirc. Bir yerleşmede, .üstü açık, yapılarla çevrili kamu mekânı. (Eşanl. MEYDAN.) (Bk. ansikl. böl.] || Yeşil alan, bir yerleşme biriminde park ve bahçe olarak ayrılmış saha.

—Tarım. Kullanılan tarım alanı, tarım işletmelerinde ağaçlıkların ve ekilmeyen yerlerin dışında kalan alan, yani ekim alanı.

—Tic. Faydalı ticari alan, bir ticaret merkezinde, işletmecinin, mal sahibinden kiraladığı ya da satın aldığı ortak kısımlar(girişler, ticari servis yerleri, vb.) dışındaki alan.
MsXLabs & Büyük L.
Son düzenleyen Safi; 19 Nisan 2016 00:28
🌘 🚀
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Nisan 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
—Tiyat. Oyun alanı, çağdaş tiyatroda oyunun oynandığı her yer. || Tiyatro alanı, temsilin verildiği yer.

—Uluslarar. huk. vetar. Etki alanı, büyük bir devletin, diğer büyük devletlerce de kabul edilen (açıkça ya da örtülü bir biçimde) özel müdahale haklarının bulunduğu, dünyanın bir bölgesi.

—Bir devletin diğerlerinden ayrı olarak özel siyasal etkisinin hukuken ya da fiilen kabul edildiği devletler ya da topraklar.

—Uz. havc. Atış alanı, FIRLATMA ÜSSÜ'nün eşanlamlısı. || Fırlatma alanı, bir uzay aracının son hazırlığı ve çıkışı için gerekli donanımların bulunduğu platform. (Fırlatma alanında ya bir rampayla bir rampa barınağı, ya bir fırlatma tablasıyla bir hareket direği ve bir montaj kulesi ya da bir fırlatma kulesi vardır.)

—Yerbil. Kıtasal alan, yerkabuğunun, jeolojik zamanlar boyunca jeosenklinallerin oluşumu sırasında kararlılığını ve sertliğini koruyan bölümü.

—ANSİKL. Atç. Hangi çeşit yarış için yapılmış olursa olsun (engelsiz, engelli, süratli yarış) bir yarış alanı başlıca şu bölümlerden oluşur; atların koştuğu pistler, seyirci tribünleri (tartılma yerleri, pavyon, çayır), ilan tabloları, müşterek bahis gişeleri, jokeyleri tartmak üzere tartıların bulunduğu ve komiserlerin tartıştığı bölüm, yularından tutularak gezdirilen atların dolaştığı yuvarlak alan; ahırlar, sakatlanan atların bakım yeri, varış noktasının karşısında hakemlerle fotoğrafçılara ayrılan tribün. Türkiye’de at yarışları, Adana (Yeşiloba hipodromu), Bursa (Osmangazi hipodromu), İstanbul (Veliefendi hipodromu) ve İzmir'de (Şirinyer hipodromu) bulunan yarış alanlarında düzenlenmektedir. Ankara'daki eski hipodrom at yarışlarına kapatıldığı için Şincan'da yeni yarış alanı yapılmaktadır.

—Balis. ve Ask. Toplarda ancak XV. yy.'da düşey ateş alanı'ndan yararlanmaya başlandı; çünkü topun kundak üstündeki eğimini değiştirme olanağı ancak bu dönemde bulundu. Yatay ateş alanı'na kavuşan ilk top ise, XIX. yy. sonunda yapılan 155’lik Baquet oldu; bu alan 1897 model 75 mm’lik toplarda 100 milyeme, daha sonra açılır ayaklı (1918'de 155’lik GPF) ve çokayaklı kundaklar kullanılarak (75'lik CA 32, 88'lik PAK 43) 60°'ye ulaştırıldı.
• Ateş alanları. Hafif silahlarla eğitim atışı, atış poligonlarında ya da küçük boyutlu ateş alanlarında yapılır; bu alanlar mermi yolunun tarama niteliğinden en iyi biçimde yararlanmayı sağlayan açık arazi bölgeleridir. Bununla birlikte tanklar ve toplarla eğitim yapma ve bu silahları deneme zorunluluğu, askeri eğitim merkezlerinde savaşa benzer koşullarda ateş etmeye olanak veren oldukça geniş arazilerin düzenlenmesini gerektirdi. Poligon da denilen bu ateş alanları sıkı bir güvenlik talimatıyla korunur; komutanlığın çıkarttığı bu talimatla tehlikeli ateş bölgesinde bulunan evlerin boşaltılması ve eğitim sırasında bölgeye giriş-çıkışın yasaklanması gibi önlemler alınır. Atışlar sırasında alınacak bütün önlemler bir ateş alanının düzenimi oluşturur.

—Bot. Yayılma alanı. Biyocoğrafyacılar, bitkilerin yayılma alanını, evrendeş (kozmopolit), kuşaksal, yerleşik, ikincil parçalı ,ve ayrık alanlar diye sınıflandırırlar. Evrendeş alanlar, özellikle üst düzeyde sınıflandırma birimlerini (takımlar, familyalar) kapsar; bununla birlikte bazı su bitkileri (kamış) ile insan yaşamına az çok bağlı kötü otlar da bu alana girebilir. Kuşaksal alanlar, yerküre üstünde, belirli enlem kuşaklarıyla sınırlı alanlardır (örneğin Kuzey kutup kuşağı alanı [bazı saparna türleri ve böğürtlen], ılıman kuşak alanı [kavaklıklar], tropikal kuşak alanı [palmiyeler]). Yerleşik alanlar, yüzeyi büyük bir adadan (Avustralya, Madagaskar) birkaç metrekarelik bir alana kadar değişik olabilen,az veya çok geniş alanlardır; bir türün, doğal ayıklanma sonucunda kalabildiği tek alan bu gibi alanlardır. Yerleşik alanlar, iklime ya da yaşama ilişkin etmenlere bağlı olarak yavaş yavaş küçülen eski yerleşik alanlar ve bunun tersine gelişmekte ve yayılmakta olan türleri kapsayan yeni yerleşik alanlar olarak ikiye ayrılır. İkincil alanlar'da, birbirine komşu bölgelerde yaşayan iki ya da daha çok yakın türler yer alır. Ayrıntılı olarak ele alınan bu alanlar seyrek olarak tam anlamıyla bir süreklilik gösterir. Bu durumda parçalı alanlar sözkonusudur. Parçalı alanlar birbirlerinden çok uzaktaysalar bunlara da ayrık alanlar ya da süreksiz alanlar denir. Böyle ayrık alanların kaynağı genellikle eski bir sürekli alandır.

—Dilbil. Alan kavramı, anlamın, bir dildeki sözlük birimlerinin yapılanmasına dayanarak kurulmasını öneren dilbilimciler (özellikle de sözlükbilimciler) tarafından kullanılır. Bu sorun iki açıdan ele alınabilir. Ya, bir sözcüğün anlamsal alanı, yani o sözcüğü karşılayan anlamların tümü (çokanlamlılık) incelenir: örneğin, kâğıt sözcüğü, çevresindeki iskambil kâğıdı, kafa kâğıdı, izin kâğıdı ile birlikte ele alınır Ya da, aralarındaki ilişkileri belirtmek üzere bir sözcük kümesinin anlamsal alanı (sözcük alanı) üstünde durulur. Bu kümeleri belirlemek için çeşitli ölçütler vardır. Bu ölçütlerin kimi sezgiseldir. Ortak bir anlamsal öğesi olan terimleri bir araya getirmek istersek (kavramsal alan) yalnızca sezgisel ölçütlerle yetinebiliriz; örneğin, akrabalık terimleri (ana, baba, amca, hala vb.) için durum budur; aynı şekilde, insan deneyimiyle sınırlı bir dış gerçeklikle, örneğin evcil hayvanlarla, sebzelerle vb. ilgili terimleri saptamak da (bu araştırmalar dilbilimsel alandan çok antropoloji alanına girer) sezgisel ölçütlere dayanır.
Birtakım nesnel ölçütler bulma kaygısı, dilbilimcileri, şu ya da bu terimin yer aldığı biçimsel yapıları incelemeye yöneltmiştir. Örneğin, bazı sözcüklerin anlamları, türevlerine bakarak ayırt edilebilir: örneğin,iki kırmak fiili vardır, birinden kırgın, birinden de kırılgan türetilir. Bunu yeterli bulmayan, daha kesin bir sonuca varmak isteyen dilbilimciler ise, sözlük birimlerini, bulundukları değişik ortamlarla bağıntıları bakımından ele aldılar. Örneğin bildirmek, işaret etmek, açıklamak vb. gibi, anlamında "bilgi aktarması” kavramının bulunduğu fiillerin, bir canlı özne, biri cansız öbürü canlı iki tümleç ile kuruldukları sonucuna vardılar. Bu da sözdizimsel alan kavramının oluşmasını sağladı.
Sözcüğün anlamına eksenlenen bütün bu araştırmalardan, cümleyi anlambilim açısından inceleyen dilbilim kuramlarında yararlanılmıştır.

—Fels. Kant'a göre iki alan vardır: doğa kavramlarının alanı (kuramsal felsefe) ve özgürlük kavramlarının alanı (pratik felsefe). Kant şöyle yazar: "Kavramlar, nesnelere ilişkin oldukları ölçüde ve bu nesnelerin bilgisinin olanaklı olup olmadığı göz önüne alınmaksızın, kendilerine ait bir alana sahiptirler ve bu alan, kavramların nesnelerinin, genellikle bilme yetimize bağıntısı bakımından belirlenir yalnızca. Bizim için bilginin olanaklı olduğu bu kesimin bölümü, bu kavramlar ve bu bilginin edinilmesi için gerekli bilgi yetisinin bir kesimidir. Bunların yasa koyucu olduğu bu kesim, bu kavramlara ve bilme yetilerine denk düşen alandır. (Kritik der Urteitskraft [Yargıgücünün eleştirilmesi], "Einlei- tung".)

—Fiz. Alan kavramı, XIX. yy.'da sürekli maddesel ortamların incelenmesi sonucunda doğmuştur: düzgün olmayan biçimde ısıtılmış bir katının sıcaklığı, devinen bir akışkanın akış hızı, noktadan noktaya ve andan ana değişen büyüklüklerdir; dolayısıyla bu büyüklükler, alanı tanımlayan uzayın ve zamanın bir fonksiyonuyla gösterilir. Bununla birlikte, alan kavramı en güçlü anlamını ancak dalga kavramıyla birleştiğinde ve yayılma düşüncesiyle bütünleştiğinde kazanır; uzay ve zaman fonksiyonu olarak bir ses dalgasının basıncı, dalgalı bir sıvı yüzeyindeki dikey yer değiştirmeler tipik birer alan örneğidir. (‘‘Dalga" sözcüğü sık sık "alan" sözcüğünün eşanlamlısı olarak kullanılır.)
Başlangıçta, alan düşüncesi, belli bir ortamın, yanı alanın yayılma ortamının fiziksel halını, daha doğrusu hal değişimlerim betimlemeye dayanıyordu: akustik basınç alanı için hava, hidrodinamik yer değiştirme alanı için su vb. Elektromanyetiktik kuramında Maxwell ışığın dalga niteliğim ve daha genel olarak elektromanyetik dalgaların varlığını kanıtlayınca, elektromanyetik alanın özel bir ortamda, yani esirde yayıldığı kabul edildi. Ancak esirde, bu görevi üstlenmek için olağanüstü özelliklerin bulunması zorunluydu; bu zorunluluğa, Einsteın’ın böyle bir ortamın gereksizliğini kanıtlaması da eklenince esirden vazgeçildi. Böylece gizli bir ortamın değişimlerim belirten elektromanyetik alan düşüncesinin yerim su götürmez biçimde fiziksel varlık olan alan kavramı aldı; alan, eski fiziğin Evren'de bulunan tek fiziksel nesne biçiminde ele aldığı tanecikler kadar gerçek ve maddeseldi.
Kuvantum fiziği dışında (ya da kuvantum kuramına başvurmanın gerekli olmadığı durumlarda) fiziksel bir sistemi, alanların ve parçacıkların (ya da taneciklerin) bileşimi biçiminde göz önüne almak gerekir; bu ıkı kavram, yanı alan ve parçacık, sürekli/süreksiz bir çiftin kutupları gibi birbirine karşıttır. Örneğin alan bütün uzayı kaplarken, parçacık uzayın yalnızca bir noktasını doldurur; ayrıca alan alın biçiminde yayılırken, parçacık bir yörüfge izler. Alanlar taneciklerden doğar, yayılır ve taneciklere etki yapar (kuvvet uygular). Etkiyi uzaktan ilettikleri ya da iletimde aracı oldukları söylenir. Elektromanyetikten doğan alan kavramı çekim alanına kadar genişler. Öte yandan elektromanyetik ve çekim, klasik fizik kuramının ilk örneklerini oluşturur.
Kuvantum kuramı alan/tanecik (ya da dalga/parçacık) ikilemini ortadan kaldırdı ve bu iki kuramsal nesne yerine tek bir kuvanton düşüncesini koydu. Kuvantonların yaygın olma ve yerel olmama niteliği, kuvantum kuramının birçok özelliğini klasik alan kuramından almasına neden oldu. Sözkonusu benzeşımler, özellikle görecı kuvantum kuramlarında ileri ölçülere ulaşır. Bu biçimsel nedenle bunlara, çoğunlukla "alan kuvantum kuramları"
(ya da kuvantum alanı kuramları) adı verilir.

—Opt. Bir optik alet, örneğin bir gökdür- bününü göz önüne alalım; objektifin, uzayın bir A noktasının A' görüntüsünü odak düzleminde verdiğini varsayalım. A noktasından çıkan bütün ışınlar objektiften geçtikten sonra, objektifi taban ve A' noktasını tepe alan koni içinde kalır. A' nün ötesinde bu ışınlar koninin ikinci yaygısında yer alır. Bu yaygının tümü gözmerce- ği üzerine düşüyorsa, alete giren bütün ışınlar görüntü oluşturmaya katılır Yaygı gözmerceğıni dışarıda bırakıyorsa A noktası alan dışında kalır; yaygının yalnızca bir parçası gözmerceğine ulaşırsa, A noktası alan içindedir, ama A' görüntüsü zayıf bir ışıklılık düzeyi gösterir Birinci duruma tam ışık alanı, daha geniş ikinci duruma toplam alan denir ve bu alanın dışında nesneler kesinlikle görülmez.
Objektifin odak düzlemine bir diyafram yerleştirilerek alan, tam ışık alanıyla sınırlanabilir. Ayrıca gözlemcinin gözünün iyi bir konumda olması için gözbebeği açıklığıyla aletin gözmerceğı halkasının (objektifin gözmerceğince verilen gerçek görüntü) çakışması gerekir. Uygulamada gözün konumunu saptamak için, yapımcı, gözmerceğınin önüne, boyutça ve konumca gözmerceğı dairesini karşılayan ve ortasında birkaç milimetrelik bir delik bulunan saydamsız bir gözyuvası yerleştirir.


MsXLabs & Büyük L.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Nisan 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
alan ingilizcesi

1. open place, open field.
2. glade, forest meadow.
3. field (of knowledge or activity).
4. area.
5. (electric, magnetic, static, gravitational, optical) field.
6. arena; parade ground.
– araþtýrmasý field work, research on the field.
– hýzý the area per unit time swept by the ray uniting a moving point and a fixed point.
– topu tennis ball.
– ürküsü/korkusu agoraphobia
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

21 Kasım 2018 / Robot1 Cevaplanmış
31 Mart 2010 / Daisy-BT X-Sözlük
23 Mayıs 2011 / mamie Soru-Cevap
11 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Fizik
10 Haziran 2013 / xXxTwilight Soru-Cevap