Arama

Kılıç Nedir?

Güncelleme: 27 Aralık 2012 Gösterim: 8.337 Cevap: 4
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kılıç -cı

Sponsorlu Bağlantılar
isim

1 .
Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah:
"Zırhları biraz paslanmış ve yaldızları bir hayli solmuş eğri kılıçlar asılıydı."- A. Ş. Hisar.
2 . spor
Bu silah kullanılarak oynanan, hedef bölgesi baş, gövde ve kollar olan bir tür kılıç oyunu.

3 .
Saban ökçesini oka bağlayan ağaç parçası.


Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • kılıcı kınına koymak
  • kılıç çalmak
  • kılıç çekmek
  • kılıç kınını kesmez
  • kılıç kuşanmak (veya takmak)
  • kılıç oynatmak
  • kılıç sallamak
  • kılıçtan geçirmek
  • kılıç üşürmek
Birleşik Sözler
  • kılıç alayı
  • kılıç bacak
  • kılıç balığı
  • kılıç gagalı
  • kılıçhane
  • kılıç kalkan
  • kılıç kuşanma
  • kılıçkuyruk
  • kılıç oyunu
  • kılıç pabucu
  • çalakılıç
  • dalkılıç
  • delici kılıç
  • dürtücü kılıç
  • kesici kılıç
  • yalın kılıç
  • Acem kılıcı
  • kuzgunkılıcı

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Nisan 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kılıç
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Kılıç, tarih boyunca birçok uygarlık tarafından kullanılmış, metal veya başka malzemelerden yapılmış çeşitli boyutlarda olabilen keskin kenarlı, sivri uçlu, delici ve kesici olan ateşsiz silahtır. Bazı kaynaklara göre kılıç, modern ateşsiz silahların atasıdır. Tarih boyunca bir çok uygarlık kendi kültürlerine özgü kılıçlar yapmıştır. Bunlara örnek olarak, Romalılar tarafından kullanılan gladius, Japonlara özgü katana ve Türklere özgü yatağan sayılabilir.
Kılıç genellikle bele asılarak taşınır. Ayrıca omuza özel bir kemer yardımı ile asılabilir. Savaşta kılıçlar atın üstüne bağlanan kayışa takılır. Kılıçın boyu 50 cm. ile 2 metre arasında değişir. Bazı kılıçlar 2 metreden daha uzun olabir. Özellikle atlı süvariler 5 metreye varan kılıçlar kullanır. Kılıcın elle tutulan bölümüne (sapına) kabza, gövde ucuna taban, elini saldırıya karşı koruyan bölümüne ise balçak denir. Kılıcı muhafaza etmek için kınına konur. Kın (bak. Kın) ya deriden ya da madeni bir malzemeden yapılır. Özellikle bütün uygarlıklar kılıcı güzel göstermek için kınına çeşitli desenler, süsler, resimler veya bazı yazı ve dualar eklerlerdi.
Romalıların gladiusları küçük olmakla birlikte demir olmasına rağmen hafifti. Fransızların kılıçlarıda demirdi, fakat biraz daha ağırdı. Haçlılarda aynı şekilde demirden kılıç kullanmıştı. Fakat en ağır kılıçlar onlarınkilerdi. Türkler Orta Asya'da kılıç yapımına başlayınca kılıçlarıyla ünlü olmuşlardı. Anadolu'ya göç edince kılıç yapım merkezleri kurdular. Bu gelenek Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de devam etti. Bu kılıçları batı kılıçlarından ayıran özelliği eğri, çok su verilmiş ve eğriliğinden dolayı çok rahat kullanılabilmesiydi.
Kılıç kullanımı Avrupa'da 18.yy'ın ortalarında Osmanlı'da ise 19.yy'da azalmıştı. Artık neredeyse dünyanın her yerinde kılıç sadece törenlerde, tören üniformalarında ve geçitlerde kullanılıyordu. Günümüzde TSK'da kullanılan tören kılıçları batılılara özgü olan kılıçlardır. Ayrıca kılıç günümüz dünyasında önemli koleksiyon eşyası olmuştur.
Kore Bronz Çağı Antik Kılıcı, Kore Ulusal Müzesi, Seul-Güney Kore
800pxkoreaneolithicages

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
6 Haziran 2011       Mesaj #3
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
KILIÇ

Alm.
Sabel (m), Schwert (n), Degen (m), Fr. Sabre (m), epee (f), Glaive (m), İng. Sword saber. Ateşli silâhların yapımından evvel kullanılan kesici harp âleti. Bele asılarak taşınır. Uzun, ucu sivri olup, çelikten yapılırdı. Kudret ve hâkimiyet timsâlidir. İlk defâ kimler tarafından, nerede kullanıldığı bilinmemektedir.

Kılıcın duvara asılmasına yarayan bölümüne “kayış”, elle tutulan kısmına “kabza”, kılıç gövdesinin uç bölümüne “taban”, kılıç kullananın elini saldırılara karşı koruyan bölümüne “balçak” adı verilir. Kabzanın ve balçağın altındaki tabanın en kalın olan ve kılıcın eğiminden önceki kısmına “sırt” denir. Kılıç için kullanılan diğer terimler de şunlardır: Kılıcı tutturmaya yarayan ve bel kayışına geçirilen “askı kayışı”, “kılıç askısı”(omuza asılan kayış), saldırılara karşı eli koruyan “kabza siperi”, “kılıç namlusu”, “kılıç kılıfı” (atın terkisinde bulunan kılıç mahfazası), “kılıç kını” (kılıcın içine konulduğu deri veya mâdenî kılıf), “kılıç pabucu” (kılıç kınının aşağı kısmı), “kılıç püskül kayışı” (kılıcın kabzasına bağlı olan ve bir ilmekle bileğe takılan kayış), “kılıç bağı” (bele takılan kayış kemer)dır.


Kılıç çeşitleri: Gövdesi yılankavî biçiminde olana “burma kılıç”; kesici bir âlet olmaktan ziyâde gösteriler için yapılan, incesine, “cirit kılıcı”; iki ağızlı ve herhangi bir eğriliği olmayanlarına “doğru kılıç”; taban demiri dengeli biçimde kavislenen cinsine “eğri kılıç”; geçit törenleri için süslü bir şekilde hazırlanmış olanlarına da “tören kılıcı” adı verilmektedir.

Romalıların kılıçları demirdendi. Boyları uzun, orta yeri kalın, her iki yanı kesiciydi. Sâdece savaş sırasında bellerine takarlardı. Fransızların kılıçları da demirdendi. Diğerlerine nazaran daha ağır, boyları kısa ve her iki yanı kesiciydi. Haçlıların kılıçları genellikle demirdendi.

Türk kavimleri arasında kılıcın târihi Türk târihi ile başlar. Aşağı Volga (İdil) bölgesinde bulunan Hun kılıcı tek ağızlıdır. Hunların Çin’e gönderdiği mallar arasında az da olsa kılıç vardır. Göktürklerde kılıç yapımı daha da gelişti. Kuzey Türk illerinde Hazar, Bulgar ve Kıpçaklar anayurtta ise Kırgızlarla Uygurlar kılıç yapmada meşhur oldular.

Saltar’da çıkarılan Hazar kılıcı, Spansk ve Kazan yöresinde bulunan Kuman eğri kılıçları, Kuzey Türklerinin kılıç yapma sanatındaki mahâretlerini ortaya koymuştur. Uygurların, Göktürklerin çeliğe su vermekte pek usta oldukları Çin kaynaklarından anlaşılmaktadır. Orta çağda Türkelinde bulunan Hami şehri, kılıç sanâyiinin meşhur merkezlerinden biriydi. Karahanlılar, kılıç îmâlinde Müslüman Türkler arasında ilk sırayı aldılar. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde Kayseri, Ahlat, Divriği, Bursa daha sonra Rumeli’de Samakov, Saraybosna ve Şam ünlü kılıç yapım merkezleri olmuştur.

Türklerde kılıç sanâyii 19. asrın başlarından îtibâren önemini kaybetmiştir. Kılıcın yerini savaşta süngü, şahsî korunmada ise tabanca almıştır.

Bütün Türk kavimlerinde kılıç kullanma ve kılıç tâlimleri yapmak için birlikler kurulmuştur. Aynı zamanda kılıç, bir spor aracıydı. Başarı gösteren kumandanlara, beylere kutlama hediyesi olarak kılıç verilirdi. Abbâsî halîfeleri Selçuklu veOsmanlı sultanları, devlet kuran Müslüman hükümdarlara istiklâl ve hâkimiyetinin tanındığını belirtmek için kılıç gönderirlerdi. Bu bakımdan kılıç şan ve şeref aracıydı. Selçuklu veOsmanlı Devletinde ordu ihtiyaçlarını karşılamak için her eyâlette dâimî olarak kılıçhâneler kurulmuş ve kılıç ustaları yetiştirilmişti. Osmanlı Türklerinde kılıç yapmak, kılıç kuşanmak, kılıç kullanmak başlı başına bir sanattı.

Osmanlı Türklerinin kılıçlarının başlıca özellikleri: Çok iyi su verilmiş, keskin ve hafif olması; kullananı yormaması; kavisli (eğri) olması; hücumda ve savunmada hareket imkânının çok olması; usta kullanıcıların ellerinde körlenmemesi, ağzının kırılmaması idi. Osmanlı pâdişâhlarının kılıçlarının kabzaları genellikle beyaz sedeften olur ve üzerinde altın kakma yazılar bulunurdu. Pâdişâh kılıçları devrin en meşhur kılıç ustaları tarafından yapılırdı.

Osmanlı pâdişâhları tahta geçişlerinden hemen sonra Ebû Eyyüb el-Ensârî’nin türbesinde, muhteşem bir merâsimle kılıç kuşanırlardı. (Bkz. Kılıç Alayı)

Osmanlı Devletinde tımar olarak verilen arâzinin tahsis, edilmiş olan bölümüne de kılıç adı verilirdi. Kılıç hakkı olarak verilen tımarların değerleri zamanla yükseldi. Üç bin akçadan altı bin akçaya kadar olanlara “kılıç hakkı”, altı bin akçadan yirmi bin akçaya kadar olanlara “terakki”, yirmi bin akçadan fazla vergi geliri olan dirliklere “zeamet”, yüz bin akçayı aşan tımarlara “has” adı verilirdi. Has, pâdişâhlarla vezirlere ve büyük devlet adamlarına mahsustu.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
31 Ekim 2012       Mesaj #4
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Kılıç
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Eskiden savunma ve saldırı amacıyla kullanılan, kesici ve dürtücü silâh. Bele takılarak taşınır ve kabzasından tutularak kullanılır. Bir yüzü ya da iki yüzü keskin, düz ya da eğri olabilir. Sivri ya da çatal ağızlı olup uzundur. Kın içinde taşınan kılıcın keskin kısmına kılıç namlusu, kulpuna kabza ya da balçak denir. Kabzasında açılan bir delikle asılır. Bakır, demir ve çelikten yapılır.
In science we trust.
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
27 Aralık 2012       Mesaj #5
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Kılıç Kuşanma merasimi nedir, nasıl icra edilmiştir?

Osmanlı Padişahlarının "Kılıç Kuşanma Töreni" için Topkapı Sarayı'ndan Eyüp'e törenle gidilip, dönülmesine "Kılıç Alayı" denirdi.
Alayın yapılacağı gün, Top Arabacıları, Topçular, Cebeciler ve Yeniçeriler iki taraflı saf halinde Saray'ın birinci avlusunda beklerlerdi. Bu alay başta asesbaşı, subaşı, Dîvân-ı Hümâyun çavuşları, müteferrikaları, çaşnigirler, altı bölük ağaları, şikâr ağaları, kapıcıbaşılar, rikab ağaları, miriâlem, birinci imrahor, ulema, şeyhler, defterdarlar, reisülküttap, çavuşbaşı, kapıcılar kethüdası, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, vezirler ve Sadrâzam ile hep birlikte Eyüp'e doğru yola çıkılırdı. Alay Eyüb'e vardıktan sonra, Eyüpsultan Türbesi'ne deniz yolu ile gelecek olan Padişahı beklemeye başlardı.

Padişahlar, sabah namazından sonra Sinan Paşa köşkünden üç fenerli saltanat kayığına binerek maiyetlerinde silahtar, çuhadar, rikâbdar ve diğer Saray ağaları olduğu halde Eyüp'e hareket ederlerdi. Saltanat kayığının dümenini bostancıbaşı tu¬tardı. Padişahlar Eyüp'te Bostan İskelesi'nde saltanat kayığından inerken Sadrâzam Padişahın sağ, Dârüssaâde Ağası ise sol koltuğuna girerlerdi. Karaya çıkıldıktan sonra, önceden hazırlanmış bir konağa gidilerek dinlenilir, öğle namazı kılınır ve öğle yemeği yenilirdi. Daha sonra Padişah at üstünde olmak üzere, Sadrâzam, vezirler ve öteki devlet ileri gelenleri Eyüp¬sultan Türbesi'ne hareket ederlerdi. Bu sırada çubukçu denilen görevliler çevreye toplanan halka para saçarlardı. Padişah türbeye girdikten sonra Sadrâzamı, Şeyhülislâmı ve Yeniçeri Ağası'nı yanma çağırır; Şeyhülislâm dua eder, ardından Padişah iki rekât namaz kılardı. Namazdan sonra da Şeyhülislâm Padişaha kılıcını kuşatırdı. Türbe içinde bu tören yapılırken, Eyüp camisi'nin dışında 40-50 koyun kurban edilerek etleri halka dağıtılırdı.

Bazı Padişahlar Eyüp'e karayolu ile gitmişler ve Fatih'in türbesini gidiş sırasında ziyaret etmişlerdir. Eyüp'ten dönüş karayoluyla olur. On yedinci yüzyılın yarısına kadar dönüş sırasında bütün geçmiş Padişahların, yansından sonra ise yalnızca Fatih'in türbesi ziyaret edilmiştir. Ayrıca, gidişte ya da dönüşte Şehzade Camü'nin önünden geçilirken mutlaka Yeniçeri Ocağı'nın Birinci Cemaati'nin odası ziyaret edilir, Padişah yeniçerilerin sunduğu şerbeti içer ve şerbet kabını altınla doldurarak geri gönderirdi. Kılıç alayının gidiş ve dönüşünde kapıcılar ket¬hüdası ile imrahor ağa halkın arzıhâllerini (dilekçelerini) top¬larlar ve yeni Hünkâra arz ederlerdi. Kılıç Alayı Padişahın saraya dönüşü ile son bulurdu. Ölen Padişahın yerine gelen yenisinin kılıç kuşanma törenlerinde insanların fâni ama toplumun hayatının ebedî olduğu kavramı vurgulanıyor.



kaynak: 99 SORUDA OSMANLI

Benzer Konular

12 Ekim 2008 / Kral_Aslan Türkiye'den
12 Nisan 2016 / KisukE UraharA Müzik tr
17 Aralık 2013 / misafir Soru-Cevap
4 Temmuz 2010 / Keten Prenses Müzik tr
14 Temmuz 2013 / Jumong Spor tr