Arama

Deniz Nedir?

Güncelleme: 20 Eylül 2018 Gösterim: 11.310 Cevap: 4
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
10 Ocak 2008       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi

DENİZ

Ad:  deniz1.JPG
Gösterim: 266
Boyut:  18.2 KB

1. Bırbirleriyle bağlantın ve düzeyleri aynı olan okyanus suları bütünü.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Dünyadaki okyanusların, hidrografya (kıta ya da ada sınırları) ve hidroloji (sıcaklık, tuzluluk, akıntılar) açısından belirlenmiş bölümleri.
3. Denizle ilgili eğlence ve etkinlikler açısından ele alındığında deniz kıyısı, kıyı bölgesi, kıyı kenti, plajlar vb.: Tatilde denize gitmek.
4. Deniz suyu: Deniz sıcaklığı.
5. Bir şeyin çok ve yaygın bulunduğu geniş alan: Çiçek denizi. Kum denizi.
6. Yayılmış, bol miktarda sıvı: Kan denizi.
7. Ed. Bir tamlayanla, sınırsız çokluk, yaygınlık, yoğunluk belirtir: Ülke umutsuzluk denizine düşmüştü. Tragedyalarda kahramanlar çoğu kez tutku denizinde yüzerler. Uçak kazasından sonra havaalanı gözyaşı denizine döndü.
8. Denizin dalgalı durumu: Bugün balığa gidemeyiz, deniz var.
9.
  • Deniz derya ayaklar altında, bir yerin deniz manzaralı olduğunu belirtmek için söylenir.
  • Deniz bindirmek, birden denizde fırtına çıkmak.
  • Deniz çıkmak, denizde fırtına başlamak.
  • Deniz durmak, düşmek, denizde fırtına dinmek, deniz yatışmak.
  • Deniz hamamı, plaj (halk).
  • Deniz kurdu, güçlükler içinde pişmiş, deneyimli eski denızci.
  • Deniz tutmak, geminin sallanması' yüzünden midesi bulanarak hastalanmak.
  • Denizde balık, ele geçirilip geçirilemeyeceği önceden belli olmayan şeyler için söylenir.
  • Denizde kum, onda para, bir kimsenin çok paralı olduğunu anlatmak için şaka yollu kullanılır.
  • Denizden bir Lauros-Giraudon avuç su, bir şeyin çokluğuna oranla oldukça küçük bölümü.
  • Denizden, sudan çıkmış balığa dönmek, yeni girdiği bir ortamda çok sıkıntı çekmek.
  • Denizden geçip çayda, derede boğulmak, büyük güçlüklerin üstesinden gelmişken küçük bir engele takılarak başarısızlığa uğramak.
  • (Düşmanı) denize dökmek, düşmanı denize kadar kovalayıp, denizde yok etmek.
  • Denize girse kurutur, bir kimsenin en elverişli koşulları, en verimli bir ortamı bile tersine çevirebilecek yeteneksizlikte olduğunu vurgulamak için söylenir.
  • Denize su götürmek, taşımak, zengin bir kimseye küçük hediye vermek.
—Anorg. kim. Deniz tuzu, deniz suyunun buharlaştmlmasıyla elde edilen sodyum klorür.

—Ask. denize.
  • Deniz hava eri, uçakların ve deniz uçaklarının ayarlanması ve bakımıyla görevli er.
  • Deniz inzibatı ya da polisi, gemide eratın disiplinini sağlamakla, karada ordu mallarını korumak ve askeri suçları önlemekle görevli deniz askeri.
  • Deniz komutanlığı bölgesi, deniz saha komutanlığı sınırları içinde kalan daha küçük deniz bölgesi.
  • Deniz kuvvetleri, bir ülkenin silahlı kuvvetlerine bağlı gemilerin, uçakların ve kara birliklerininin tümü.
  • Deniz piyadesi, çıkarma harekâtlarında kıyıya ilk varan, plajları tutarak arkadan gelen vurucu gücü üstün piyade birliklerine kolaylık sağlayan deniz kuvvetlerine bağlı sınıf.
  • Denizden denize güdümlü füze, bir savaş gemisinden bir deniz hedefine fırlatılan taktik güdümlü füzesi.
—Bot. Deniz yumağı, denizin kıyıya attığı denizhasırı (posidonıa) yapraklarının liflerinden oluşan yumak.

—Denizbil. Deniz hidrolojisi, DENİZBİLİM’ in eşanlamlısı.
  • Deniz kolu, ince uzun deniz alanı.
  • iç deniz, ancak başka bir deniz aracılığıyla okyanusa bağlanabilen deniz. (iç denizlerin, temel özellikleri hidroloji bilançolarının sık sık artı olması (tuzsuzlaşma havzası) ve derinlerdeki suların göreceli olarak durallaşmasıyla sonuçianabilen su tabakalanmasıdır.) [Örneğin Karadeniz, Baltık denizi.]
  • Kapalı deniz, büyük boyutlu göl (Hazar denizi).
  • Kıtasal ya da kıtalararası deniz, eşikler ya da boğazlarla okyanustan ayrılan derin deniz. (Öbür denizlerden kopuk olması, eşiklerle bölümlenmesi, özerk çevrimlerinin olması, hidroloji bilançosunun çeşitliliği ve dip sıcaklığının yüksek olması temel özellikleridir.)
  • rüzgâr denizi, yerel rüzgârla çalkalanan deniz bölgesi. (Uygulamada dalgaların doğuş alanıyla karıştırılır. Rüzgâr denizi, düzensiz küçük sırtların aştığı kesintili iri dalgalardan oluşur.)
—Denize.
  • Deniz almanağı, içinde denizcilikle ilgili gökbilim hesapları için gerekli öğelerin bulunduğu hesap çizelgeleri kitabı. (Güneş, gezegenler, yıldızlar için almanağın girişinde yükseklik düzeltim cetvelleri bulunur. Ay için almanağın sonunda yükseklik düzeltim cetvelleri ayrıca verilmiştir. Yine almanağın son bölümünde, kutup yıldızından alınacak yükseklik ile enlem bulunmasında kullanılan düzeltim cetvelleri yer alır. Güneş'in, Ay'ın doğuş ve batış zamanları ile alacakaranlık süreçleri de almanakta belirtilir.)
  • Deniz çukuru, LONGOZ’un eşanlamlısı.
  • Deniz dibi doğası, gemilerin demirlemesi bakımından bir deniz çökelinin jeoteknik niteliği.
  • Deniz kurdu, deneyimli ve usta denizci.
  • Deniz raporu, bir sefer sırasındaki olayların, kaza ya da hasarın kaptan tarafından yazılı olarak belirtilmesi.
  • Deniz var, denizin fırtınalı olduğunu belirtir deyim.
  • Denizde çatışmayı önleme kuralları, demirli ya da seyir halinde olan gemilerin uyması gereken ve deniz trafiğini düzenleyen kurallar.
  • Kaba deniz, büyük dalgalı deniz.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 20 Eylül 2018 17:59
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Kral_Aslan - avatarı
Kral_Aslan
VIP MsXTeam
5 Haziran 2009       Mesaj #2
Kral_Aslan - avatarı
VIP MsXTeam
DENİZ
—Deniz huk.
Sponsorlu Bağlantılar
  • Deniz iş kanunu, gemi adamları denilen işçilerin işveren durumundaki gemi donatanı ile yaptıkları hizmet sözleşmesini düzenleyen, hak ve vazifelerini saptayan 20 nisan 1967 tarih ve 854 no'lu yasa. (Türkiye'de iş kanunu'nun denizde eşya, insan ve hayvan taşıma işlerinde çalışanları uygulama alanı dışında tutması üzerine, gemi adamları ilk kez 20 mart 1954 tarih ve 6379 no’lu Deniz iş kanunu’nun içerdiği iş hukuku kuralları ile yasal güvenceye kavuşmuştu. 854 no'lu yasa 6379 no’lu yasanın yerini almıştır.)
  • Deniz kazaları, denizde gemiler arasında meydana gelen çatmalar, kurtarma ve yardım hareketleri ve deniz yoluyla yapılan taşımalar sırasında gemilerin uğradıkları müşterek avarya olgularını kapsayan ortak kavram. (Deniz kazaları Türk Tic. kanunu'nun 1179-1234 maddelerinde düzenlenmiştir.)
  • Deniz ödüncü, deniz yoluyla yapılan taşımalar sırasında, zorunlu durumlarda kaptanın yasal yetkisine dayanarak gemi, yük ve navlun ya da bunlardan biri ya da birkaçını rehnederek aldığı ödünç.
  • Deniz raporu, kaptanın yolculuk sırasında meydana gelen kazalar ve bunlara karşı alınan önlemleri saptamak üzere düzenlettiği tutanak. (Kaptan gemi adamlarının listesi ve gemi jurnaliyle birlikte kazadan sonra varılan ilk limanda [ya da Türk Tic. k. md. 982’de belirtilen yerlerde] mahkemeye başvurur. Türk Tic. k.'nun 983. maddesine göre yolculuğun önemli olayları, özellikle, kaza ve zararın önüne geçilmesi ya da azaltılması için alınan önlemler açık bir biçimde mahkeme tarafından saptanır.)
  • Deniz serveti, bir gemi donatanının yasada belirtilmiş borçlarından dolayı, alacaklılar tarafından alacaklarını elde etmek için başvurabilecekleri yalnız gemi ve geminin ilgili sefer navlunu tutarından ibaret mal varlığı bölümü,
  • Deniz sigortası, geminin ya da yükün denizcilik rizikolarına karşı güvenceye alınmasında çıkarı olan kişilerin sigortacılarla yaptıkları sözleşme. (Başlıca denizcilik rizikoları: geminin su alması, karaya oturması, parçalanması, yanması, batması, savaş ve kamu işlemi ile alıkonulması, çatması, vb. ile bunların sonucu ortaya çıkan hukuksal durumlardır. Sigortanın geniş uygulama alanı içinde gemi ile yük ve yolcu taşınmasından doğan rizikolar çok özel bir yer tuttuğundan deniz sigortaları özel hükümlerle de düzenlenmiştir. Başlıca de niz sigortası türleri, tekne sigortası, yük sigortası, navlun sigortasıdır.)
  • Deniz ticareti hukuku, ticaret gemilerinin denizde seyrüseferi dolayısıyla özel kişiler arasında ortaya çıkan hukuksal ilişkileri düzenlemek üzere özel surette konmuş hukuk kurallarının tümü.
  • Denize elverişlilik belgesi, ticaret gemilerinin yapacağı yolculuğu selametle bitirebilmesi için gereken teknik niteliklere sahip bulunduğunu gösteren, yetkili makamlar tarafından verilen belge. (Türkiye'de 4922 no'lu Denizde can ve mal koruma kanunu ve 11.2.1948 tarihli Ticaret gemilerinin teknik durumları hakkında tüzük hükümlerine göre ticaret gemileri tahsis edildikleri işler ve yapacakları yolculuklar bakımlarından tekne, makine, kazan, genel donatım, can kurtarma, yangından koruma ve yangın söndürme vb. araçlarının elverişli olması gerekir Bu durumları yılda en az bir kez denetlenir; denize elverişlilik belgesi olmayan ya da iptal edilen ya da süresi bitmiş olan geminin yola çıkmasına izin verilmez.)
—Gezbil. Ay yüzeyinde baz kayaçlardan oluşmuş, genellikle dağlarla çevrili karanlık, geniş ve düz alan.

—Havc.
  • Deniz hava kuvveti, uçak gemilerine bindirilmiş savaş birliklerinden, karada üslenmiş bombardıman, gözetleme ve destek filolarından ve deniz kuvvetlerinin hava tesislerinden oluşan bütün.
  • Deniz hava üssü, deniz uçaklarının hava üssü, (işaretlenmiş bir su düzeyi ve kara tesisleri içerir.)
  • Deniz uçağı, su yüzeyinden havalanmak ve su yüzeyine inmek için tasarlanmış uçak.
—Huk. Deniz özgürlüğü, her milliyetten gemilerin, karasuları dışında serbestçe dolaşabilme özgürlüğü.

—ikt. Deniz ticareti, bir ülkenin yolcu, sıvı ve katı yük taşımak için kendi karasularında ya da açık denizlerde gösterdiği etkinlik.

—Mutf. Deniz mahsulleri, denizden çıkarılan balık ve kabuklu deniz hayvanlarının tümü.

—Patol. Deniz tutması, bir geminin sallantılarının meydana getirdiği rahatsızlık (taşıt tutmasının bir türüdür).

—Spor. Deniz motoru yarışları, motorlu küçük teknelerle yapılan deniz sporu.

—Tar. Deniz devleti, gücünü, özellikle denizlerde sağladığı üstünlükten alan devlet.

—Ted.
  • Deniz-güneş tedavisi, güneş teda visini bir süre deniz kenarında kalmakla birleştiren tedavi yöntemi: Deniz-güneş tedavisi kürü yapmak.
  • Deniz-güneş tedavisi merkezi, deniz kıyısında bu yöntemin uygulandığı kurum.
  • Deniz tedavisi, deniz havasının etkisiyle birlikte deniz suyunun, deniz çamur ve yosunlarının tedavi amacıyla kullanılması. (Eşanl. TALASSO TERAPİ.)
—Uluslarar. huk.
  • Deniz haydutluğu, bir geminin kaptanı ya da mürettebatı tarafından, gerek başka gemileri yasadışı yollardan ele geçirmek, ya da düşmanca eylemlere, yağma ya da şiddete başvurmak, gerekse gemiyi düşmana devretmek ya da kaptana karşı hile ya da şiddete başvurarak gemiyi ele geçirmek suretiyle işlenen suç.
  • Deniz hukuku, deniz alanlarında egemenlik, gemicilik, suların ve deniz tabanının kullanımına ilişkin olan ve uzun süre teamül olarak kalmış uluslararası kurallar bütünü.
  • Denizlerin ortak kullanımı, birden çok devletin kıyısında bulunan deniz alanlarının ve bunların içerdiği kaynakların bu devletler tarafından ortaklaşa işletilmesi.
  • iç deniz, tek ve aynı devletle çevrilen ve bu devletin ülkesinden sayılan deniz.
  • Kapalı deniz, tek bir devletin ülkesi içinde bulunan ve açık denizle bağlantısı bu devletin egemen olduğu bir boğazla kurulan deniz. (Kapalı denize koy ve körfeze ilişkin kurallar uygulanır.)
  • Ulusal deniz - İÇSULAR.
—Yerbil. Deniz basması, TRANSGRESYON’un eşanlamlısı.

—ANSİKL. Ask. denize. Komando baskınlarında da kullanılan deniz piyadeleri, deniz kuvvetlerinin sorumluluğu altındaki kıyıları savunmakla da görevlidir Aydınoğulları’ndan Umur Bey'in, Karesioğulları'ndan Demirhan'ın Akdeniz ve Ege denizi kıyılarına, Osmanlılar’ın Atlas okyanusu'na kadar uzanan çıkarmalarında ve akınlarında kullanılan deniz azapları" bu sınıfın ilkörneğini oluşturur. Deniz piyadesi sınıfı tüm ülkelerin silahlı kuvvetlerinde önemli bir yer işgal eder. Bu sınıf İngiltere'de 1664'te, ABD’de 1775’te Fransa’ da 1854'te kurulmuştur. Deniz piyadeleri Birinci ve ikinci Dünya savaşı'nda birçok çıkarma harekâtında kullanılmıştır. Türkiye'de 1962'de kurulan bu sınıfın subayları Deniz kuvvetleri komutanlığı adına Kara harp okulu’nda eğitilir.

—Denize. Denizde çatışmayı önleme kuralları 1929’dan beri uluslararası kurallar olarak birçok kez düzenlendi. Özellikle 1948'de Londra konferansı'nda kabul edilen kurallar, Türkiye’de 1950'de kanun haiine getirildi. Ardından 1960'ta ve 1972'de bazı değişiklikler yapılarak yeniden düzenlendi. 1972'de saptanan kurallar, temmuz 1977'de Türkiye'de tüzük haline getirilerek uygulamaya konuldu. Bu kurallar denizde birbirini gören ve yaklaşan tekneler için aşağıdaki maddeleri kapsar:
1. iki yelkenli tekne çatışma tehlikesi doğuracak biçimde birbirine yaklaşıyorsa, bu teknelerden biri aşağıda belirtilen biçimde diğerinin yolundan çıkacaktır:
a- rüzgârı farklı bordalardan kullanan iki tekneden, rüzgârı iskeleden kullanan tekne diğerinin yolundan çıkmak zorundadır;
b- her iki tekne de rüzgârı aynı bordadan kullanıyorsa, rüzgâr üstünde bulunan tekne rüzgâr altındaki teknenin yolundan çıkacaktır,
c- rüzgârı iskeleden kullanan bir tekne, karşıdan gelen teknenin rüzgârı hangi taraftan kullandığını saptayamazsa bu teknenin yolundan çıkacaktır;
2. bir teknenin diğer bir tekneye yetişmesi durumunda, yetişen tekne manevra yapmak zorundadır;
3. makine kuvvetiyle seyreden iki tekne çatışmaya yol açacak bir biçimde birbirine yaklaşıyorsa, bu teknelerden her biri diğerinin iskelesinden geçmek üzere rotasını sancağa değiştirecektir;
4. makine gücüyle yol alan iki teknenin birbirini aykırı olarak geçmeleri durumunda, diğer tekneyi sancak tarafından gören tekne onun yolundan çıkacak ve koşullar elverişliyse o teknenin pruvasından geçmekten kaçınacaktır;
5. dar kanallar, su yolları ve yetişme durumu dışında, üzerinde yol bulunan ve makine gücüyle seyreden bir tekne, yelkenli bir teknenin yolundan çıkacaktır.

—Deniz huk. Deniz ödüncü veren, alacağını ancak rehnedilen şeyler üzerinden ve geminin ödünç işleminin yapılmasına neden olan yolculuğun biteceği yere ulaşmasından sonra isteyebilir. Olağanüstü bir kredi işlemi olan ve ancak yasanın belirlediği özel durum ve koşullar altında yapılabilen deniz ödüncü için yazılı şekil gerekir. Bu amaçla düzenlenen deniz ödüncü senedi, aksi kararlaştırılmış olmadıkça ödünç verenin isteği üzerine "emre yazılı" olarak düzenlenebilir, ciro ve teslim ile devredilebilir. Deniz ödüncü primi çoğu kez anaparanın bir yüzdesi olarak saptanır. Alacaklı alacağını yalnız rehnedilen şeyler üzerinden alacağından bunların deniz tehlikeleri içinde kaybolma riskine katıldığı için prim miktarı serbestçe saptanabilir ve faiz tutarlarından yüksek olur. Deniz ödüncü eski yelkenli gemi ile yapılan taşımalar zamanında önemli bir kredi işlemi olmasına karşın günümüzde gelişmiş kredi kurumlarının ortaya çıkmasıyla pek uygulama yeri bulamayan bir hukuksal kurumdur. Deniz serveti, gemi, navlun ve sürrogat denilen değerlerdir. Gemi, tahsili istenen alacağın doğmasına neden olan gemidir. Donatanın diğer gemileri sözkonusu alacak bakımından deniz servetinin dışında kalır. Navlun, tahsili istenen alacağın doğumuna neden olan yolculuğun gayrisafı yük taşıma ücreti tutarıdır. Sürrogatlar ise yasada gösterilen durumlarda gemi ya da navlun yerine geçerek deniz servetine giren değerler, hak ve alacaklardır. Donatanın yasada belirtilen alacaklıları deniz serveti dışında kalan donatanın kara servetine el atamazlar. Örneğin: bu alacaklar için donatanın karadaki apartman dairesi ya da eşyaları haczedilemez. Bu nedenle deniz ticareti hukukunda donatanın deniz serveti ve kara serveti ayrımı yapılır.

Deniz ticareti hukuku. Türkiye'de deniz ticareti hukukunu oluşturan hükümler Türk ticaret kanunu'nun "deniz ticareti” başlığını taşıyan dördüncü bölümündedir. Deniz ticareti hukuku kuralları daha ilk çağlardan itibaren denizci memleketlerde oluşmaya başlamıştır, ilk ve orta çağların denizcilik örf ve âdet kuralları şeklinde oluşan kuralları giderek milli kanunlara ve uluslararası anlaşmalara girerek ve gelişerek yazılı hukuk kuralları da oluşturmuşlardır. Bunların ilk örnekleri arasında 1681 tarihli fransız “ordonnance de la marine"i gösterilebilir. Türkiye’ de deniz ticaretine ilişkin ilk kanun 1864 tarihli "Ticaret-i bahriye kanunname-i hümayunu”dur. Bu kanun 1807 tarihli Fransız ticaret kanunu’nun ikinci kitabının bir tercümesi idi. Sonradan ve bu defa 1897 tarihli Alman ticaret kanunu'nun deniz ticaretine ilişkin hükümlerinin çevirisi olan 1929 tarihli Deniz ticareti kanunu eski kanunun yerini aldı. Halen yürürlükte olan deniz ticareti hukuku kuralları ise uluslararası deniz hukuku ilkelerine uygun hale getirilmiş olan Alman ticaret kanunu'nun kuralları örnek alınarak hazırlanmıştır.

—Ed. Türk edebiyatında Oğuz Kağan destanı’ndan başlayarak denizden söz edildiği görülür. Bu destanda kahraman, dünyaya egemen olma ülküsünü “Daha deniz, daha ırmak/Güneş bayrak, gök çadır..." diye dile getirir. Oğullarından birine “Deniz” adını verir. Orhun yazıtları’nda ilteriş Kağan'ın Okyanus'a ulaşmayı amaçladığı anlatılır, iskendername'terde (ör. Ali Şir Nevai'ninki) kahraman, denizleri ele geçirmeye çalışır; 7 denizi, 12 bin adayı alır. Cam bir sandık içinde deniz dibine inerek araştırmalar yapar. Kanuni döneminde Şeydi Ali Reis, Mir'at-ı mema lik adlı yapıtında, Hint okyanusu'nda başından geçen serüvenleri anlatır. Evliya Çelebi seyahatnamesi nde de Karadeniz'de fırtınalar, deniz kazaları anlatılmıştır. Taşlıcalı Yahya, Latifi gibi yazarlar İstanbul’u anlatırken deniz görüntüleri de canlandırdılar. Seferlioğlu, Magriplioğlu, Kara Hamza gibi denizci halk şairleri, Akdeniz’deki deniz seferlerinin şiirlerini yazdılar. Ahmet Mithat Efendi’nin Haşan Mellah romanında Akdeniz'deki korsanların serüvenleri anlatılır. Namık Kemal’in Âkit Bey oyununda, Abdülhak Hamid in Finten’inde, denizciler ve deniz betimlemeleri yer alır. Ömer Seyfettin, Enis Behiç Koryürek eski deniz savaşlarını, korsanları, forsaları konu edindiler. Yahya Kemal Beyatlı denizi sonsuzluk, insanın kendini aşması temalarıyla birleştirdi. Yeni türk edebiyatında Halikarnas Balıkçısı ile Sait Faik, denizin çekici güzelliklerini, geçimini denizden sağlayanların yaşamlarını anlattılar. Yaman Koray, Zeyyat Selimoğlu gibi yazarlar, temayı kendi gözlemleriyle zenginleştirdiler. Ömer Bedrettin Uşaklı'nın doğaya, sonsuzluğa özlem biçiminde işlediği konuyu Oktay Rifat ve ilhan Berk gibi şairler Ege ve Akdeniz'i doğası, insan gerçeği ve tarihiyle birlikte yorumlamaya giriştiler. Melih Cevdet Anday, şiirini insanın yazgısı çerçevesinde Ege’nin eski uygarlıklarına ait efsanelerle besledi.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 20 Eylül 2018 23:47
Hayatın ne anlamı var.. Yanımda sen olmayınca....
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
29 Mart 2010       Mesaj #3
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
DENİZ
—Havc.
Deniz hava kuvveti.
Büyük donanmalar daha başlangıcında, uçağın hücum aracı olarak değil (o dönemde hücum olanakları kısıtlıydı), filolara bilgi sağlayan araçlar olarak önemli rol oynayabileceğini kabul ediyorlardı. Bununla birlikte bu rol iki büyük engelle karşılaşmıştı, yüzer platforma inme girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması yüzünden kıyıda üslenen uçakların, yakıt ikmali yapmadan uçuş erimlerinin kısa oluşu ve keşif sonuçlarını iletmek için gereken radyo aygıtlarının yokluğu.

Bu nedenle Birinci Dünya savaşı öncesinde büyük donanmaların deniz hava kuvveti otuz kırk uçakla sinirli halindeki bu aenız hava kuvveti, karada üslenmiş uçaklardan ve deniz filolarını izleyen yük gemilerinden havalanıp keşif yapan deniz uçaklarından oluşuyordu. Ne var ki yük gemilerinin kullanımı, deniz uçaklarını suya indirme sırasında karşılaşılan güçlükler yüzünden beklenen sonucu vermedi. Nitekim Jutland savaşı'nda (1916) İngiliz yük gemisi Engadine başarı sağlayamadı. Almanlar'ın Kuzey denizinde yaygın biçimde kullandığı zeplinlerin elde ettiği sonuç da daha parlak değildi. Buna karşılık deniz hava kuvveti, Akdeniz’de daha başarılı sonuçlar aldı. Süveyş kanalının savunmasına ve Çanakkale harekâtına (1915) katılan müttefik deniz uçakları fotoğrafla keşif ve atış tanzimi görevleri, üstlendi. Deniz uçağından torpilleme ilk kez 1915 mayısında gerçekleşti. Böylece uçağın denizaltılara karşı savaştaki etkisi de ortaya çıktı. Gerçekte, müttefik deniz hava kuvvetleri, sayılarının çokluğuna rağmen ancak beş alman denizaltısını (U-Boot) batırabildi; bunlardan dördü suüstü gemileriyle yapılan işbirliğinin sonucuydu. Bununla birlikte deneyimler havacılığın çok güçlü caydırıcı etki yarattığını ve denizaltıların, deniz karakol uçaklarının dolaştığı bölgelere girmekten kaçındığını ortaya koydu. Yük gemilerinin beklenilen sonucu vermeyişi 1916’da İngiliz amiralliğini devingen havalanma platformlarını incelemeye yöneltti ve denemelere yüzer platforma dönüştürülen Campania adlı yolcu gemisinde başlandı. Deneme sonuçlarının güven verici olması, Furious, sonra Argus ve Eagle kruvazörlerinin uçak gemisine dönüştürülmesine yol açtı.

iki savaş arasında deniz hava kuvvetleri üç ayrı yönde gelişti: karada üslenmiş keşif amaçlı ağır deniz uçağı; kruvazörlerden ya da zırhlılardan fırlatılan hafif deniz uçağı; uçak gemilerinden kalkan tekerlekli uçak. Gerçekte uçak gemilerinin geliştirilmesi için yalnızca İngiliz, amerikan ve japon donanmaları çaba harcadı: ama bu çabalar uçak gemilerinin son biçimlerini almalarını sağlamaya yetti. Bununla birlikte deniz hava kuvvetleri ile hava kuvvetleri arasındaki anlaşmazlıklar ve donanmaların çekingenliği bu kuvvetlerin deniz filolarını destekleyecek yardımcı araçlar biçiminde görülmesine yol açtı; vurucu güç olarak savaş hattı gemileri benimsendi. Uçağın görevi keşif, atış tanzimi ya da gereğinde saldırarak (bomba ya da torpidoyla) düşman gemilerim geciktirme ve suüstü gemilerince yok edilmelerini sağlamakla sınırlı kaldı.

ikinci Dünya savaşı deniz hava kuvvetinin belirleyici rolünü ortaya koydu. Gemilere yatay uçuşta yapılan saldırıların sonuçları pek parlak olmasa bile pike bombardıman, Norveç seferi ve Dunkerque muharebesi (1940) sırasında üstün başarı sağladı. Bununla birlikte o dönem gemilerinde hava savunmasının yetersizliğini de gözden uzak tutmamak gerekir. 1940 -1942 İngiliz öğretisinde uçak gemisi, ana gemi olarak kabul edilen savaş hattı gemisi için zorunlu bir destek gemisi konumuna girdi ve bu gemiye vazgeçilmez bir hava örtüsü sağladı. Uçak gemileri, suüstü gemileri arasındaki çarpışmalarda da önemli görevler üstlendi, ingilizlerin 1941 martında Matapan burnunda kazandığı zaferde ve iki ay sonra. Bısmarekin batırılmasında etkili oldu. Ayrıca 11 kasım 1940'taki Taranto çatışması, deniz hava kuvvetlerinin üslere yapılan hücumlarda da başarılı olduğunu kanıtladı.

Aynı başarı denizaltılara karşı savaşta da elde edildi. Savaşın başında U -Bootlar, kıyı korumayla görevli İngiliz hava kuvvetleri Coastal command’ın hava örtüsü oluşturduğu bölgeye girmekten kaçındı. 1942-43’ten başlayarak radar, bomba, roket gibi yeni silahlarla donatılan uçaklar daha kesin sonuçlar almaya başıadı. Nihayet karada üslenen ve yakıt ikmali yapı,,adan uzun süre uçabilen uçaklar tüm Atlas okyanusu'nda bir hava örtüsü oluşturdu ve Gaskonya körfezini etkili biçimde ablukaya aldı; buna karşılık uçak gemileri, destek ve refakat birlikleri (support groups) çerçevesinde konvoyların yanında ya da denizaltıların izlediği rotalar üzerinde etkin görevler üstlendi. Kısaca hava kuvvetleri, alman denizal- tılarının yarısının batırılmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katıldı.

Bununla birlikte deniz hava kuvvetlerinin gösterdiği en büyük başarı daha savaşın başlangıcında, Büyük Okyanus'ta Japonlar’ın gerçekleştirdiği Pearl Harbor baskını (1941) ve iki İngiliz savaş hattı gemisinin, Prince ot Wales ve Repulse'un batırılması oldu Altı ay sonra yapılan Mercan ve Midway deniz muharebeleri, deniz savaşları tarihinde önemli bir dönüm noktası oluşturur. Bu muharebeler,savaş hattı gemilerinin eski önemini yitirmesine yol açtı ve çağdaş filolarda uçak gemileri ana gemi niteliğini kazandı. Amerikan donanması 1943’ten sonra Büyük Okyanus'ta başarılı karşı taarruzunu uçak gemilerini çevreleyen task forces'lerle sürdürdü. Japon donanmasını saf dışı bıraktı ve iki savaş arası öğretilere rağmen karada üslenmiş hava kuvvetlerine karşı açık bir üstünlük kurarak birleşik harekâtlarda başarı sağladı.
Savaştan hemen sonra bir değişim görüldü; hava savunmalarının önemli ölçüde güçlenmesi, hedef yakınında patlamalı füzelerin kullanımı ve radarların gelişmesi sonucu suûstü gemileri önemli bir esnek mukabele yeteneği kazandı. Uçaklar toplu hücumlara ya da kamikazeler gibi intihar uçuşlarına başvurmadıkça gemilere bomba ya da torpido ile saldırmaktan vazgeçmek zorunda kaldı ve ilk kez Almanlar’ın 1943 sonbaharında Salerno önlerinde İtalyan filosuna ve müttefik gemilerine karşı kullandıkları havadan denize güdümlü füzelerden yararlanmaya yöneldi.

Günümüzde değişen koşullar gereği, deniz hava kuvvetleri 1945'e oranla farklı özellikler taşır: bu kuvvetlerin tümünde. ameriKan urıon, transız Atlantic ya da eski sovyet Bear uçakları gibi karada üslenen ve uzak mesafelerde gözetleme ya da keşif yapan uçaklar vardır. Bu uçaklar elektromanyetik izleme aygıtlarından ya da sesli şamandıralardan yararlanarak denizaltılara karşı savaşma dışında, güdümlü füzelerle deniz kuvvetlerine karşı uzaktan saldırıya da geçebilir.

Ote yandan büyük parasal ve teknik olanaklardan yararlanan amerikan donanmasında 12 uçak gemisi vardır; bu gemiler, elektronik savaş aygıtları, F-1-4 Toıncettipi avcı uçakları, F-18 Flornet ya da AGE intruder tipi hafif ya da ağır bombardıman uçakları gibi bir dizi savaş aracıyla donatılmıştır En gelişmiş silahlarla donatılan bu uçaklar, Vietnam savaşı'nda da kanıtlandığı gibi kara harekâtlarına katılabilir, uçak gemilerini hem havadan hem de denizaltılardan gelecek saldırılara karşı koruyabilir ve düşman deniz kuvvetlerine saldırıda kullanılabilir.

Ark Royal silahsızlandıran Royal Navy konvansiyonel uçak gemilerinden oluşan filosundan vazgeçerken, transız donanması Foctı ve Ctemenceau adlı uçak gemilerine konvansiyonel harekâtlar çerçevesinde taktik görevler yükledi. Bununla birlikte bu alanda bir değişim gözlenmektedir. Kimi ülkeler daha değişik ve ekonomik tipte uçak gemilerini "denizaltısa var kruvazör" adı altında yeniden hizmete soktu. Bu gemilere, Royal Navy’nin 20 000 t’luk Invincible serisi örnek gösterilebilir; sözü edilen bu gemiler, çok güçlü füzeleri temel alan pek çok değişik saldırı ve savunma silahıyla da donatılmıştır.

Bir uçuş , pisti bulunan bu gemilerde, düşey kalkış yapan İngiliz Harlier ve eski sovyet yapımı Yak - 36 Forger tipi uçaklar kullanılır. Bu uçaklar sesaltı hızlarda uçmalarına rağmen amfibi harekâtlarda ya da denizden denize Exocet tipi güdümlü roketlerle donatılmış hafif gemilere karşı saldırı çerçevesinde kullanılan etkili silahlar taşır. Bu uçak gemileri ayrıca Sea King ve hermione tipi helikopterlerin kullanımı için de elverişlidir. Gerçekten de deniz hava kuvvetlerinde helikopterlerin önemi gittikçe artmıştır. Helikopterler özellikle birleşik harekâtlarda, denizaltılara karşı savaşta, hatta havadan denize Exocet 39 tipi güdümlü roketlerle hafif gemilere saldırılarda büyük etkinlik gösterir. Jeanne d'Arc ile yalnızca helikopter taşıyan gemilerin kullanımını ilk kez başlatan transız donanması gelecekte de bu tip birimlerden yararlanmayı düşünmektedir. Ayrıca bu gemilerde güçlü bir güdümlü füze sistemi de bulunmaktadır. Görüldüğü gibi çeşitli deniz hava kuvvetlerinin uyguladıkları yöntemler birbirinden çok farklıdır; bununla birlikte gelecekte bir çatışma halinde kullanılacak silahlara ilişkin öğretilerin kararsızlığı da gizlenemez.
1960-1970 yılları arasında Türk deniz kuvvetleri'ne bağlı Deniz hava kuvveti çerçevesinde bir uçak filosu kuruldu. Personeli, Hava kuvvetleri uçuş eğitim ve uçak bakım okullarında eğitilen bu filo SA-2 tipi çiftmotorlu pervaneli uçaklardan oluşur. Günümüzde 8 SA-2 tipi uçak ve 8 UH-1 tipi helikopterden oluşan bu filo keşif, alçak uçuşlarla torpilleme ve mayınlama görevleri üstlenir.

• Deniz uçağı. 1907'de Gabriel Voisin uçak gövdeleri üzerine deneyler yapmak için, şamandıralara yerleştirdiği bir planörü Sen nehri üzerinde motorlu bir tekneyle kalkış için yeterli bir hızla çekmeyi tasarladı. Henri Fabre'nin tekerlek yerine dibi düz, esnek şamandıralarla donattığı uçağı (1909) ilk gerçek deniz uçağı oldu. Çok sayıda deniz uçağı ilkörneği yapıldı. Bunlar arasında Farman’ın koşut iki şamandıra taşıyan deniz uçağı, Curtiss'in tek şamandıralı deniz uçağı ve 1912’de yapılan Donnet-Löveque’in tekneli deniz uçağı sayılabilir. Bir başka tür deniz uçağı da Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Büyük Britanya’da sukayaklarıyla donatılarak denendi.

Deniz uçağının çalışma ilkesi, suyun şamandıralara ya da tekneye uyguladığı tepkilere dayanır. Kalkış sırasında yüksek bir hıza ulaşan deniz uçağı sudan kesilir ve ağırlığı su yerine aerodinamik tutunmayla karşılanır. Bu anda deniz uçağı uçmaya başlayabilir. Bir deniz uçağı gövdesinin kalkışta hidrodinamik ve uçuşta aerodinamik koşullara uyum sağlaması için birçok ölçütü karşılaması zorunludur. Kal- kış ve inişteki yüksek hızı yüzünden gövde dalga darbelerine karşı dayanacak ölçüde sağlam olmalıdır; ayrıca gerek havada gerek suda ilerlerken yeterince küçük bir dirençle karşılaşması ve iyi bir uçuş niteliği taşıması için gövde biçiminin ince ve hafif olması gerekir. Biçim bakımından bir gemi teknesine benzeyen deniz uçağı sudan kesilmesini kolaylaştırmak için devinim yönüne dik konumda bir ya da birçok ayakla donatılmıştır. Uçak belli bir hıza ulaştığında suyun tekneye, havanın da kanatlara uyguladığı birleşik etki gövdenin sudan kesilmesini ve yalnızca ayaklarıyla suya dayanmasını sağlar; böylece uçak havalanma olanağı bulur.

—ikonogr Stabia'da (Napdli) bulunan bir roma freskinde ve bazı ortaçağ minyatürlerinde liman görüntülerine rastlanır; ayrıca yaşlı Bruegel’in tablolarında (Napoli limanı, Doria galerisi, Roma; Fırtına, Viyana; İkaros'un düşüşü, Brüksel) deniz manzaraları görülürse de, bu türe yaygınlık kazandıranların, XVII. yy. hoilanda ressamları olduğunu kabul edebiliriz. Hollanda'da haarlemli Hendrik Vroom (Cebelitarık savaşı, Amsterdam), anversli Aert Van Antum, Jan Porcellis, Simon de Vlieger, Adam Willaerts ve Roma'da Bril kardeşler gibi öncülerden sonra, bu konunun hollandalı büyük ustaları A. Cuyp (Fırtınada gemiler, Louvre), ırmak ve kanalların tek renkle çalışan ressamı Van Goyen, Yaşlı Willem Van de Velde (Deniz savaşları, Amsterdam) ile Genç W. V. de Velde (Durgun deniz, Chantilly), çalkantılı denizleri seven Backhuysen (Hindistan Gemicilik işletmelerinin Flollanda filosu, Louvre), dingin görüntüler sergileyen Van de Cappelle ve liman manzaraları çizen Van der Heyden’dir. Ama, Hollanda kıyılarında fırtına (Louvre) ile melankoli dolu Scheveningen Kumsalı'nı aynı ustalıkla resimleyen J. Van Ruysdael hepsinden önde gelir. Daha sonra, Jongkind'de de (Dordrecht limanı), deniz manzaralarının işlenişinde aynı görüş keskinliğini görürüz.

Venedik'in kanal ve gölleri Guardi ve Canaletto’ya, Tirren denizi'nin fırtınaları da Salvator Rosa'ya (Floransa, Montpel- lier) esin kaynağı oldu. Denizi tablolarına konu alan fransız ressamlarının sayısı da oldukça kabarıktır; Claude Lorrain (Kleopatra'nm Tarsus'ta karaya çıkışı, Louvre) bunların başında gelir. XIX. yy.'da Courbet (Etretat'da yalıyarlar, Louvre), Ziem (Venedik'ten görüntüler, Dijon, Ajaccio), Duprd-(Deniz manzarası, Philadelphia), Manet (Ayışığında Boulogne limanı, Louvre), Boudin (Yelkenliler, Louvre; Bordeaux limanı, Agen), Monet (Etretat'da deniz. Louvre), Signac (La Rochelle, Saint-Raphael, Antıbes manzaraları), Marquet (Honfleur, Collioure, Marsilya, Cezayir) ve fov döneminde Braque, Friesz, Dufy, vb. de denizle ilgili konular işlediler.Ingiliz resim okulundan VVİlson ve Constable'ın bazı yapıtlarıyla Turner'ın pek çok yapıtını sayabiliriz. Almanya'da anlatımcı Nolde, konularını çoğu kez denizden seçmiştir.

Türk resminde deniz. Minyatürlerde deniz bir doğa öğesi olarak doğrudan İşlenmedi, daha çok soyut bir biçimde, peyzajın bir bölümü olarak betimlendi. Vehbi'nin Surname'sinde, Levni'nin minyatürlerinde, Matrakçı Nasuh'un Süleymanname ve Revan adlı yazmalarında bu durum açıkça görülür.

XIX. yy.’dan başlayarak, özellikle Bos- tor ressamları diye anılan Batılı ressamların yapıtlarında denizi geniş ölçülerde işlemelerine karşın "Primitifler" diye anılan türk ressamlar grubu bu konuya ilgi duymadı. Buna karşılık, daha sonra birçok türk ressamı Boğaziçi'ni ve Boğaziçi liman ve görüntülerini resimledi. Bu tür resimlerin ilk örneğini, bir liman resmiyle Münib (1874-1909) verdi. Bu tema, türk resminde, önce izlenimci akımın etkisinde geniş ölçüde işlendi: Halil Paşa, Nazmı Ziya, İbrahim Çallı, Süleyman Seyit, Ömer Adil, sonraları Hamit Görele, Eşref Üren, Mahmut Cüda, Nurullah Berk, Ercüment Kalmuk vb. sanatçılar yapıtlarında kendi üsluplarına göre denizi konu edindiler. Nuri İyem, Fethi Karakaş, Haşmet Akal, Agop Arad gibi sanatçılar İstanbul'da açtıkları sergilerde (1940-1945) deniz-insan ve denize ilişkin toplumsal sorunları dile getiren yapıtlar sergilediler. Fethi Karakaş’ın aynı konuda açtığı sergi büyük ilgi gördü (1960). Bu tarihten sonra, daha çok soyut resme yönelen türk ressamları, özellikle deniz temasını işleyen yapıtları bir kenara bıraktılar.

—ikt. 1923 öncesi genellikle yabancı şirketlerin elinde bulunan deniz ticareti, Cumhuriyetle birlikte korumacılık politikasının etkisine girmiştir. Yabancı şirketlere
tanınan iki yıllık işletme ayrıcalığı kaldırılmış, kabotaj işletmeciliği ulusallaştırılmıştır. Cumhuriyet Türkıyesi, 35 bin tonluk filo devralmışken, on yılda tonajı üç kat artarak Q9 500 tona çıktı. Dünya ekonomik sonucu olarak talebin düşmesi, 1933 yılında Devlet denizyollarının kurularak deniz ticaretinde devletin sorumluluk almasını zorunlu kılmıştır. 1926-1938 yılları arasında devletin denizyolu taşımacılığında yük ve yolcu taşımacılığı karma olarak yapılmış; ilk kez 1938 yılında 3 şilep alınarak yolcu ve yük taşımacılığında uzmanlaşmaya gidilmiştir. Deniz ticaret filosu 1939 yılında 260 170 tona,1945 yılında ise 318 907 tona ulaşmıştır.

II. Dünya savaşı sonrasında taşımacılıkta yeterli gelişme gösteremeyen kesimlerden biri de denizyolu taşımacılığı olmuştur. 1952 yılında denizyollarının 196 148 tonluk bir filosu vardır. Bu filo yaşlıdır ve yük taşımacılığında uzmanlaşmamıştır. 1953'te filo gençleştirilerek 47 gemiye indirilmiştir. Filo İtalya ve Hollanda'ya ısmarlanan, Samsun, İskenderun, Ayvalık ve Gemlik gemileriyle modernleştirilmiştir. 1955 yılında Denizyolları işletmeciliğinde yolcu ve yük filolarının ayrılmasına gidilmiş, yük taşımacılığı ağır basmaya başlamıştır. Türkiye'nin ekonomik gelişmesine paralel olarak artan dış ticaret ve akaryakıt tüketimi, deniz ticaretine olan talebi artırmıştır, 1978 yılında özel ve kamu kesiminde 300 grostondan büyük gemilerin kapasitesi yük gemisi olarak 1 168 000 grostona, tankerlerin kapasitesi bis 000 grostona yükselmiştir. Günümüzde ise türk ticaret filosu 2 642 583 gros tonluk. 1 207 adet yük gemisi (kamu ve özel kuruluşlara ait) ve 911 912 grostonluk, 211 adet tankerden oluşmaktadır (1991 sonu itibariyle).

—Spor. İlk yarışlar 1898'de Asniöres'de yapıldı. 1903'ten başlayarak tekneler racer (yarış tekneleri) ve cruiser (gezinti tekneleri) olarak sınıflandırıldı. Bunlara, bazı kısıtlamalar öngörülen, turistik amaçla konforlu bir biçimde donatılmış yarış teknelerini içeren runabout sınıfı da eklendi. Ancak uluslararası yarışmalarda tekneler, motorlarının 175 cm3 ile 7 000 cm3 arası değişen silindir sığalarına göre dört diziye ayrılırlar. Bunlar hors-bord course, hors-bord sport, en-bord course ve en-bord sport'dur. Sürat ve dayanıklılık yarışları vardır. Bu yarışlarda saatte 500 km’yi aşan hızlara ulaşılmıştır.

—Ted. Deniz kıyısında geçirilen günlerin, deniz ve güneş banyolarının olumlu etkileri uzun zamandan beri bilinmektedir. Fakat deniz suyu soğuk olursa romatizma, artroz, solunum hastalıkları ve nekahet dönemleri için sakıncalıdır. Bunun için denizden alınıp ısıtılan sular kullanılır. İkinci Dünya savaşı'ndan sonra paslanmaz alaşımlar alanında elde edilen ilerlemeler ısıtılmış deniz suyunu havuz ve banyolarda kullanma olanaklarını artırdı ve bu tür havuzlar gerekli araçlarla donatıldı. Yosun (varek) ve deniz çamuru banyoları, hatta tuzlaların arı suları da deniz tedavisinde kullanılır. Havuz banyoları özel donatımları sayesinde kineziterapi ve yeniden eğitme (organları yeniden çalışır duruma getirme) işine yarar ve bunların en uygun koşullarda yapılmasını sağlar. Suya girilince vücudun ağırlığı ortadan kalktığından, hareketler kolaylaşır, iyi ayarlanmış bir su sıcaklığı dolaşımı hızlandırır ve ağrıları azaltır.

Deniz banyolarının öncelikle kullanıldığı hastalıklar (kansızlık, asteni, lenfatiklik, büyüme gecikmeleri, vb.) arasına kas ya da kemik-eklem travmalarının sekelleri (sportif), bazı romatizma çeşitleri, artrozlar, aşırı şişmanlık, zihin yorgunlukları da girer.

—Uluslarar. huk. Deniz hukuku. Kıyılarında tek bir devletin toprağı bulunan ve bu nedenle bu devletin ülkesel egemenliğine giren kapalı ve iç denizler dışında, denizlerin özgürlüğü temel ilkedir; bununla birlikte uygulamada bu ilkenin değişik sonuçları vardır: içsularda ya da Ulusal denizde (limanlar, koylar, körfezler ya da kıyı girintileri) özel gemilerin giriş özgürlüğü varken, savaş gemilerinin girişi tek taraflı olarak yasaklanabilir ya da kısıtlanabilir (zorunlu uğrama dışında), içsuların dışında yer alan ve genelde 12 deniz mili, bazen de çok daha geniş olabilen (120 ya da 200 mil) karasularında ise devlet yine egemendir, ancak hiçbir geminin "zararsız geçiş hakkı”nı engelleyemez. Açık denizde, ilk kez Grotius tarafından formüle edilen (1609, Mare Liberum) deniz özgürlüğü ilkesi uyarınca, hiçbir devletin egemenliği sözkonusu değildir.

Özgürlük ilkesi yalnızca deniz haydutluğunu ve köle ticaretim engellemek ya da (29 kasım 1969 Brüksel sözleşmesi uyarınca kirlenmeye yol açan geminin tahribi de dahil) çevre kirlenmesini önlemek amacıyla sözleşmelerde tanınan olanaklar dışında bütünüyle uygulanır. Birleşmiş milletler genel kurulu tarafından toplanan bir konferans,deniz hukuku alanında 1958 Cenevre konferansı’nda saptanan kuralları siyasi ve teknolojik gelişime uydurmak amacıyla 1973'te çalışmaya başlamıştır. III. Deniz hukuku konferansı, 10 aralık 1982 tarihli yeni bir sözleşmenin imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. Sözleşmenin iki temel özelliği vardır: kıyı devletlerinin haklarının artırılması (karasularının, bitişik bölgenin ve kıta sahanlığının sınırlarının genişletilmesi, genişliği 200 mil olan bir "münhasır ekonomik bölge”nin yaratılması) ve kıyı devletinin egemenliği dışında, “insanlığın ortak malı” olarak kabul edilen uluslararası deniz yatağının uzman kurumlar tarafından uluslararası topluluk adına işletilmesi. 1958 Cenevre sözleşmelerine taraf olmayan Türkiye, III. Deniz hukuku sözleşmesi'ni de imzalamamıştır.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 20 Eylül 2018 23:54
In science we trust.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Eylül 2018       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
deniz
1 . Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi.
2 . Bu su kütlesinin belirli bir parçası:
"Marmara Denizi. Karadeniz."- .
3 . Aydaki düzlükler.
4 . mecaz Geniş alan:
"Tarife kalkma bizi / Ne şuyuz ne de buyuz / Adem denen denizi / Arayan birer suyuz"- E. B. Koryürek.
5 . mecaz Çokluk, yoğunluk.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
deniz bindirmek
deniz çıkmak
deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz
deniz dalgasız olmaz, kapı halkasız
denizdeki balığın karada komisyonculuğunu yapmak
denizdeki balığın pazarlığı olmaz denizde kum, onda para
denizden çıkmış balığa dönmek
denizden (veya denizi) geçip çayda boğulmak
deniz durmak (veya düşmek)
denize açılmak
denize çıkmak
denize düşen yılana sarılır
denize indirmek
deniz kenarında dalga eksik olmaz (birini)
deniz tutmak

Birleşik Sözler
deniz akıntısı
denizalası
denizaltı
deniz altı
denizanası
denizaslanı
denizaşırı
deniz ataşesi
denizatı
denizaygırı
denizayısı
deniz aynası
deniz basması
deniz bilimi
deniz boyu
deniz buzu
denizçakısı
deniz çulluğu
deniz depremi
deniz feneri
deniz geçişi
denizgergedanı
denizgülü
denizgüzeli
deniz hamamı
deniz haritası
deniz hırsızı
denizhıyarı
deniz hukuku
denizısırganları
denizibiği
deniziğnesi
deniz iklimi
denizineği
denizkabuğu
denizkadayıfı
deniz kaplumbağası
deniz kazı
denizkedisi
denizkestanesi
deniz kırlangıcı
denizkızı
deniz kızı
denizkozalağı
denizköpüğü
denizkulağı
deniz kulağı
deniz kurdu
deniz kuvvetleri
denizlaleleri
deniz marulu
deniz mavisi
denizmaymunu
deniz menekşesi
deniz mili
deniz motoru
deniz otobüsü
deniz ördeği
deniz örümceği
denizpalamudu
denizpelidi
denizpırasası
deniz piyadesi
deniz rezenesi
deniz sarmaşığı
deniz seviyesi
deniz suyu
denizşakayığı
deniztarağı
deniz tavşancılı
deniztavşanı
deniztilkisi
deniz tutması
deniz uçağı
deniz üssü
denizüzümü
deniz yeli
deniz yılanı
denizyıldızı
deniz yolu
deniz yosunu
deniz yüksekliği
açık deniz
Akdeniz humması
Akdeniz mavisi
ana deniz
ara deniz
bulaşık deniz
dâhilî deniz
iç deniz
inik deniz
kabarık deniz
ölü deniz
Son düzenleyen Safi; 20 Eylül 2018 23:55
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Eylül 2018       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

bulaşık deniz


  • Mayın tehlikesi olan deniz.

deniz kurdu


  • Deneyimli, eski denizci, usta denizci.

Deniz Hırsızı


  • Korsan.
Son düzenleyen Safi; 20 Eylül 2018 23:56
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

31 Ağustos 2018 / Misafir Cevaplanmış
31 Aralık 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
27 Kasım 2016 / bir çocuk Cevaplanmış
23 Nisan 2011 / Jumong Deniz Bilimleri
18 Haziran 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular