KARIŞIK sıf.
1. Değişik öğelerden oluşmuş, bir bütün için kullanılır: Karışık salata.
2. Eşyaların bulunmaları gereken yerlerde olmadığı bir yer için kullanılır; düzensiz, dağınık: Karışık bir oda.
3. Sınıflanmamış, düzenlenmemiş, sıralanmamış şeyler için kullanılır: Kitaplar çok karışık, aradığım kitabı bir türlü bulamadım.
4. Öğeleri birbirine dolaşmış, karışmış, şeyler için kullanılır: Karışık yünleri açmaya çalışmak.
5. Ne olduğu belli olmayan, anlaşılmayan şey için kullanılır: Karışık duygular içinde bocalamak.
6. Öğeleri belirsiz, öğelerini ayırmakta güçlük çekilen, açık seçik, belirgin olmayan şey için kullanılır: Bu harita çok karışık, hiçbir şey anlamadım.
7. Saf olmayan, başka şeylerle bir arada bulunan şey için kullanılır: Karışık süt. Karışık pamuklu.
8. Kafası değişik düşüncelerle dolu ya da düşünceleri açık seçik anlaşılmayan kimsenin zihni, anlatımı için kullanılır: Bugünlerde kafası çok karışık. ÇoKkarışık bir anlatımı var, hiçbir şey anlayamadım. Konuşması öyle karışıktı ki, salondaki hiç kimse derdini anlayamadı.
9. Çalkantı, karışıklık, kargaşa içindeki yer, topluluk vb. için kullanılır: Bu bölge çok karışık, her an savaş patlayabilir.
10. Bir şeyle karışık, onunla karışmış olan: Korkuyla karışık bir sevinç duymak.
11. Halk inancına göre cinlerle ilişkisi olan kimse için kullanılır.
—Cev. hazl. Değişik birçok mineral içeren bir ürün için kullanılır. (Karışık kömür tamamen arıtılmamış bir kömürdür. Karışık konsantre de yararlı birçok mineral içeren bir konsantredir. Maddenin ya da yapının
değişik mineraller içeren bölümü gerçek karışık olarak nitelendirilir.) [Eşanl. MİKST.] (Bk. ansikl. böl.)
—Dağc. Karışık tırmanma, kısmen kayalık, kısmen buzullu kesimlerden geçmeyi gerektiren tırmanma.
—Krist. Karışık kristal, motif bileşimi eşya- pılı iki ya da birçok kristalin ara motifini oluşturan kristal.
—Mutf. Aynı türde besin çeşitlerinden ya da bunların karışımından oluşan besin için kullanılır || Karışık ızgara, bir arada sunulan ızgara et. çeşitleri (biftek, kuzu pirzolası, sosis vb.).
—Ormanc. Karışık yaşlı orman, değişik yaşlarda ağaçlardan oluşan orman.
—Patol. Karışık belirtiler, başka belirtilerle birlikte görülen ikinci derecede belirtiler. || Karışık hastalıklar, bir hastada aynı zamanda birlikte görülen hastalıklar.
—Petr. san. Karışık yapılı ham petrol, kalıntısı hem parafinli, hem de asfaltlı olan ham petrol kategorisi.
—Spor. Çiftler karışık masa tenisi ya da tenis takımı, masa tenisi ve teniste bir erkek ve bir bayan oyuncudan oluşan takım.
—Tekst. Karışık iplik, son rengi, çeşitli renklerdeki liflerin karışımından elde edilen iplik.
—iplik eğirme sırasında, çeşitli renklerde boyanmış tekstil maddeleri şeritlerinin birbirlerine karıştırılmasıyla elde edilen fantezi iplik, (ipliğin özel görünümü, boyanmış elyafın düzensiz dağılımına bağlıdır.) || Karışık kumaş, atkısında çözgüsünden farklı elyaf kullanılan ya da iplikleri birçok lifin iyice karıştırılmasıyla oluşan kumaş.
—ANSİKL. Cev. hazl. Bir cevheri yıkama sırasında genellikle, bir yandan konsantreler (kömür, yıkanmış kömürler) diğer yandan da kısırlar (kömür, şistler) elde edilir ve karışık ürünler adı verilen yeterli derecede arıtılmamış bir ara ürün ortaya çıkar. Duruma göre, karışık ürünler olduğu gibi kullanılabilirler (toz biçiminde kazanlarda yakılan kül oranı yüksek kömür; dökümhaneye gönderilen karışık kurşun konsantresi ve çinko) ya da ikinci bir yıkama işleminden geçirilebilirler. Gerçek karışık ürünler bileşenlerin ayrılması için yeniden öğütülürler.
Kaynak: Büyük Larousse