—ANSİKL. Arkeol.
Silindir mühürler
Sümer, ardından Asur-Babil uygarlığının ayırtedici özelliklerinden biridir. Bu biçimin seçimi, çivi yazılı tabletlerde ve mühürlemede gereç olarak kilin kullanılmasına bağlı gözükmektedir. Bir nesnenin kime ait olduğunu belirten işaretleri kabartma olarak elde etmek için, bu işaretlerin çukur olarak kazındığı silindir, henüz yumuşaklığını yitirmemiş kilin üzerinde gezdirilirdi. Tablet üzerine yazılmış sözleşmelerin gerçekliği böylece doğrulanırdı. Korudukları kapının açılması ya da garanti ettikleri eşyanın kullanılabilmesi için kırılması gereken mühürler de aynı biçimde damgalanırdı. Kil mühürler çeşitli biçimlerde olurdu: sözleşme tabletlerinin konduğu kılıflar; balyaları saran bağların uçlarını birleştiren küremsi mühürler; küplerin ağzına konan tapa ya da halka biçimindeki mühürler.
Silindir mühürler genellikle taştan yofıtulurdu; bununla birlikte, deniz kabukları (III. binyıl'da), fildişi (Suriye'de), fayans (özellikle II. binyıl'da), çok ender olarak da metal kullanıldı. Bunlar genellikle boydan boya delinmiş olur, çoğunlukla mücevher gibi asılabilmeleri için metal bir çerçeveye bağlanırdı. En eski dönemlerde ve Hititler'de bu mühürlerin üzerinde bir askı halkası ya da onun yerini tutan bir hayvan heykelciği bulunurdu; böyle olduğu zaman, silindirin tabanı ayrıca damga mühür olarak da kullanılabiliyordu.
Özellikle eski çağlarda halkın inanç ve kaygılarını yansıtan sanatsal kuralların ve ikonografinin hazırlanıp ortaya konmasında silindir mühür oymacılarının çok büyük payı bulunduğu sanılmaktadır. Hanedan- öncesi dönemde (İ.Ö. 3000'e doğr.), serbest dolaşan hayvanların betimlenmesinde ve tarımla ilgili kült sahnelerinde güçlü bir natüralizm göze çarpar. Eski hanedan döneminde (İ.Ö. 2800-2500), kesintisiz frizler biçiminde birbirini izleyen sahnelerde, hayvan betimlemelerinde daha gelişmiş mitolojik yorumlar görülür. Silindirlerin üzerine sahiplerinin ya da bir koruyucu tanrının adı kazınırdı. Akkad döneminde (İ.Ö. 2400) süslemeler daha heybetli bir görünüm aldı; birçok silindirde, kozmolojiyi yansıtan karmaşık bir mitoloji canlandırıldı. .
Daha sonraları oymacılık büyük bir inceliğe ulaştı; daha çok kişi kültüyle ilgili sahneler canlandırıldı (Yenisümer dönemi, İ.Ö. 2100:2000). I. Babil hanedanı döneminde (İ.Ö. 2000-1700), bütünlük kaygısı taşımayan ta’nrı betimlemeleri ve çeşitli simgeler yeğlendi. Kasıt hanedanı döneminde (İ.Ö. 1600-1100), bu resimler basitleşti, yerlerini dua ya da sunu niteliğinde uzun yazıtlara bıraktı.
Asur egemenliği döneminde konular yenilendi; bir süre natüralizme dönüldükten sonra, büyük heykellerde işlenen konular ele alındı: kahramanlar ya da tanrılarla savaşan kanatlı canavarlar, tepesinde kanatlı güneş kursu bulunan kutsal ağaç, simgeleri sayılan hayvanlara binmiş tanrılar.
Silindir mühürler, Mykenai dönemi Yunanistanı'ndan ari öncesi Hindistan’a kadar, bu mühürleri olduğu gibi alan ya da az çok bağımsız biçimde bunlardan esinlenen halklar arasında, Asur-Babil uygarlığının yayılışına tanıklık eder. Sümer ülkesinde ve Sus bölgesinde bu tür mühürlerin yerli özellikler taşıdığı kabul edilebilir; suslu oymacılar, bazı dönemlerde, özgün yapıtlar ortaya koydular (masal konularını canlandırdıkları sanılan insan kılıklı hayvanlar). Silindir mühür, daha hanedanöncesi dönemde, Mezopotamya’dan ve Sus bölgesinden Nil vadisine girdi; ancak Mısırlılar onu benimserken resimlerin yerini, mührün sahibinin unvanlarının sıralandığı bir yazıta verdiler.
III. binyıl'da Suriye ve Filistin'de benimsenen silindirler önceleri küpleri damgalamakta kullanıldı; ardından, II. binyıl boyunca, bu mühürlerdeki süslemeler büyük bir çeşitlilik göstererek, babil, mısır, ege, hatta hint-avrupa etkilerini ortaya koydu. Kıbrıslılar ve Giritliler de, silindir mühürler yaparak bunları kendilerine özgü konularla süslediler (İ.Ö. XV.-XI11. yy.).
Anadolu'da silindir mühürlerin görülmesi, Asur ticaret kolonileri çağında (İ.Ö. II. binyıl başı), Mezopotamya ve Suriye ile gelişen ilişkilerle başlar (Kültepe, Karahöyük). Hititler'de damga mühürler yaygın olmakla birlikte, silindir mühürlere de rastlanmaktadır; Karahöyük'te ele geçen örneklerde, silindir yüzeye dinsel tören sahneleri işlenmiştir (Konya müzesi).
Bu dönemde silindir ve damga mühür formlarını birleştirmiş silindir damga mühürler de kullanılmıştır; İ.Ö. XV.-XIV. yy.’lara tarihilendirilen bir örnekte, tören giysileri içindeki bir hitit kralı Fırtına tanrısı’na kutsal içki sunarken gösterilmektedir (Paris, Louvre müzesi). Urartular'da da silindir damga mühürler yaygındı. Çavuştepe kazılarında ele geçen, aşağıya doğru hafifçe genişleyen bir silindir damga mühür bu dönemin tipik örneklerindendir (Van müzesi). Hem yuvarlanarak hem de basılarak kullanılan bu mührün yüzü çifte çizgilerle eşkenar dörtgenlere ayrılmış, bunların içine stilize hayvan başlan işlenmiştir.
—Bayınd. ilk silindirler, atların çektiği taş, demir ya da döküm makinelerdi. 1860’a doğru buharlı silindir ortaya çıktı ve 1930’ da bunun yerini motorinle çalışan silindir aldı.
Günümüzde kullanılan silindirlerde, değişik hızlarda hareket etmeyi sağlayan bir vites kutusu, sonsuz vidalı bir direksiyon, helisel ya da servomotorlu bir tekerlek, çok sağlam, tekparçalı bir şasi bulunur. Ağır silindirlerin çoğu bir kazıyıcı taşıyabilir ya da çekebilir.
Titreşimli silindir'in bir merdanesi ve bir tekerleği vardır; frekansı dakikada 3 600 titreşimi bulan düşey bir titreşim tekerleğe iletilebilir. Sıkıştırmaya, derinlemesine etki eden titreşim de eklenince, birkaç geçişte gerecin iyice sıkışması sağlanır.
Lastik tekerlekli silindir, içine safra doldurulmuş kasa biçiminde bir şasiden oluşur. Düşük basınçlı iki sıra lastik tekerlek bu şasiyi taşır. Tekerleklerin zemine ilettiği basınç ve titreşimler toprağın sıkışmasını sağlar. Zemine iletilen basınç 1-6 MPa arasında değişir. Sallanımlı lastik tekerlekli silindirler, zeminin daha iyi sıkışmasını sağlar.
ilk keçi ayağı silindirler, Kaliforniya'daki toprak barajları sıkıştırmak için, 1933 -1935'lerde yapılmıştır. Günümüzde büyük barajları sıkıştırmada kullanılan silindirlerin ağırlığı 18 tonu bulur. Çoğu kez tokaçlar ya da bunların silindir, kesik koni biçimindeki ya da keçi ayağını andıran uç bölümleri aşındıklarında değiştirilmek üzere sökülebilecek biçimde yapılmıştır.
Tokmak ayaklı silindirler aynı türdedir, ama sıkıştırma etkisini artırmak ve zemin malzemesinin sökülmesini önlemek için ayakları daha geniş bir alana dayanır.
—Isıl mot. Silindir hacmi, silindirin ana boyutları olan silindir çapı ve piston kursu' nu milimetre cinsinden ifade ederek tanımlanır. Gerçekten de bu boyutlar çapı ve yüksekliği bilinen herhangi bir silindirin hacmini hesaplamaya olanak verir. Birden çok silindirin bulunması durumunda, motorun silindir hacmi tüm silindir hacimlerinin toplamı olarak alınır. Dolayısıyla 80x100 mm'lik dört silindirli bir motorda, tek bir silindirin hacmi 500 crrp’tür; toplam silindir hacmi 2 000 cm3 ya da 2 litredir.
—Isıl mot. ve Hidr. pnöm. Pistonlu buhar makinelerinde, yanmalı ve patlamalı motorlarda, pompalarda, preslerde, hidrolik motorlarda ve asansörlerde vb.'de bulunan temel organ, içlerinde pistonların hareket ettiği içi boş silindirlerdir. Bu parçalar çoğu zaman dökme demirden, basınç çok yüksek olduğunda da çelikten yapılır. Silindir, piston yer değiştirdiğinde değişken hacimli kapalı bir kap oluşturur; bu alan içinde devindirici akışkan iş yaparak genişleyebilir, içten yanmalı motorlar'da silindir, şiddetli bir etki sağlamak ve böylece biyel aracılığıyla devindirici mili ya da krank mili’ni döndürmek için gaz karışımının yandığı yerdir. Bir silindirin boyutu, silindirin en önemli öğeleri olan silindir çapı ve piston kursu ile belirtilir. Volanın etkisine rağmen dört zamanlı bir çevrime göre çalışan tek silindirli bir motor hafifçe sarsıntılı çalışır. Daha düzenli bir çevrim sağlamak ve krank milinin her dönüşünde daha büyük bir itme gücü elde etmek için silindir sayısını artırma yoluna gidilmiştir.
Silindirlerin yapısı ve yerleştirilme biçimi çok çeşitlidir. Genellikle düşey doğrultuda bir sıra (sıra tipi motor) ya da eğik iki sıra halinde V biçiminde (V tipi motor) dizilirler. Böylece kaputun altına daha kolay yerleştirilen bir bütün elde edilir; krank mili, sıra tipi motorlara oranla daha kısa olabildiğinden statik dengelemede bozukluğa yol açmadan yüksek bir rejim sağlanabilir. Silindirler karşılıklı olarak çifter çifter de yerleştirilebilir; böylece basık bir motor elde edilir.
Bütün silindirler dış zarflarıyla birlikte, tekparça halinde dökülen ve daha sonra işlenen karmaşık bir parça halinde birleştirilir. ( SİLİNDİR BLOKU.) Kimi modellerde silindir gömlekleri yerinden çıkabilir, bu da bir aşınma durumunda kolayca rektifiye edilmelerini sağlar. Bu aşınma, krank miline dik doğrultuda silindir çapının büyümesi ya da ovalleşmesi biçiminde ortaya çıkar ve aşırı yağ tüketimine, dolayısıyla sıkıştırmanın (kompresyon) azalmasına yol açar.
Modern otomobil yapımı, tek parça halindeki silindir grubu, ya blok içine doğrudan açılmış silindirlerden ya da alt bölümden geçirilerek merkezlenen ve üst bölümden silindir kafasıyla tespit edilen sökülebilir silindir gömleklerinden oluşur. Bu son durumda silindir bloku daima gömleklerle donatılmıştır (çok özel birkaç motorda, silindir çeperleri elektrolitik yolla, sert kromla kaplanarak sertleştirilir). Aynı blok üzerine farklı çapta gömlek geçirilerek silindir hacimleri, dolayısıyla güçleri farklı motorlar elde edilebilir. Silindir bloklarını preslenmiş, soğuk çekmeyle birleştirilmiş, kaynaklanmış kalın sac parçalanndan üretmek için kimi girişimlerde bulunulmuştur. Motorların hafifletilmesi yolunda yapılan araştırmalar çerçevesinde bu tekniğin yeniden ele alınması olası görünmektedir.
Motosikletlerde, silindirlerin yanyana, koşut, düşey ya da eğik olarak yerleştirildiği farklı bir düzenleme uygulanır. Her muylu birbiriyle 180°'lik bir açı yapacak biçimde konursa kusursuz bir dengeleme sağlanabilir. Kimi yapımlarda iki piston karşılıklı olarak aynı silindir içine yerleştirilir. İki zamanlı motorlara özgü olan bu özellik, dört zamanlı motorlarla kıyaslanabilecek kadar yüksek bir dağıtım gücü elde etmeye olanak verir. Bu durumda her iki piston Y biçiminde tek bir biyele ya da aynı muylu üzerine yerleştirilmiş iki biyele etkir.
Kaynak: Büyük Larousse