Arama

Orta Nedir?

Güncelleme: 21 Aralık 2015 Gösterim: 2.213 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
16 Mayıs 2010       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Orta
TDK, Türk Dil Kurumu
Sponsorlu Bağlantılar

-I-

özel, isim (o'rta)

Çankırı iline bağlı ilçelerden biri.


-II-

isim
1 . Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer:
"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler."- Y. K. Karaosmanoğlu.
2 . Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre:
"Yılın ortası. Haftanın ortası. Günün ortası. Kışın ortası."- .
3 . Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm:
"Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler."- Ö. Seyfettin.
4 . Ne uzun ne kısa, midi.
5 .
Ne büyük ne küçük, midi.
6 .
İyi ile kötü arasındaki durum.
7 .
Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece:
"Orta ile geçti."- .
8 . Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri.
9 .
(sıfat) Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen.
10 .
(sıfat) Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan:
"Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu."- R. H. Karay.
11 . (sıfat) İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat.
12 .
(fizik) Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer.
13 .
(matematik) Orantı.
14 .
(spor) Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş:
"Aut çizgisinden nefis bir orta..."- H. Taner.
15 . (tarih) Yeniçeri Ocağında tabur.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • ortadan kaldırmak
  • ortadan kalkmak
  • (biri veya bir şey) ortadan kaybolmak
  • ortadan sır olmak
  • ortadan söylemek
  • ortasını bulmak
  • ortaya almak
  • ortaya atılmak
  • ortaya atmak
  • ortaya balgam atmak
  • ortaya çıkarmak
  • ortaya çıkmak
  • ortaya dökmek
  • ortaya düşmek
  • ortaya konuşmak
  • ortaya koymak
  • ortaya sürülmek
  • ortaya yayılmak
Birleşik Sözler
  • orta ağırlık
  • orta boy
  • Orta Çağ
  • orta dalga
  • orta damar
  • orta deri
  • orta dikme
  • orta direk
  • Orta Doğu
  • orta elçi
  • orta hakem
  • orta hâlli
  • orta hece düşmesi
  • orta hizmeti
  • orta işi
  • orta kaldırım
  • orta karar
  • orta karın
  • orta kat
  • orta kulak
  • orta kuşak
  • orta malı
  • orta masası
  • orta mektep
  • orta nokta
  • ortaokul
  • orta oyunu
  • ortaöğrenim
  • ortaöğretim
  • orta parmak
  • orta saha
  • orta sıklet
  • Orta Şark
  • orta şekerli
  • orta tedrisat
  • orta terim
  • orta uç
  • orta yaşlı
  • orta yaylak
  • orta yol
  • orta yuvar
  • orta yuvarlak
  • ortanın sağı
  • ortanın solu
  • aritmetik orta
  • büyük orta
  • küçük orta
  • ulu orta
  • yarı orta sıklet
  • deprem ortası
  • gün ortası
  • meyve ortası

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Aralık 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ORTA a.
1. Bir şeyin iki uç noktasından ya da bir şeyin her noktasından eşit uzaklıkta olan yer, merkez: Çemberin ortasına bir nokta koymak. Alanın ortası. Ekmeği ortasından ikiye bölmek. 2. Bir yerin kenarlarından aşağı yukarı aynı uzaklıkta bulunan yer: Yolun ortasına park eden arabalar. Nişan tahtasının ortası. Ovanın ortasında ikiye ayrılan bir ırmak.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bir dönemin, bir sürecin, bir eylemin bir metnin vb. başlangıç ve bitiş noktalarından eşit uzaklıkta olan an; bölüm; bu ana, bölüme yakın olan zaman yer: Yüzyılın ortalarında büyük bir bunalım patlak vermişti. Kış ortasında baharı yaşamak. Filmin odalarına doğru ritim düşüyor. Romanın oltasında düğüm çözülüyor.
4. Görülen, içinde bulunulan yer: Odada kimseler yok. Odadaki eşyaları bir kenara yığınız.
5. Bir şeyin, bir kimsenin başka şeyler kimseler arasında, içinde bulunduğu zamanki konumu: Kalabalığın odasında bir nokta gibi kalmıştı. Sizi odamıza alalım.
6. Bir ödev ya da sınav kâğıdının verilen en yüksek notun yarısına eşit ya da ona yakın olan not: İngilizceden orta almak. Odayla mezun olmak.
7. Siyasette ılımlılığı ve kanatlar arasında aşırılıktan uzaklığı belirtir: Odanın solu. Ortanın sağı.
8. Oda baklası, herkesin cinsel isteğini doyurmak için ilişkide bulunduğu kadın. || Oda hizmetçisi, evin içini temizleyip düzenlemekle görevli hizmetçi. || Oda işi, bir evin silinip süpürülmesi gibi işlerin tümü. || Oda malı, bir kişinin olmayan, herkesin yararlandığı şey; sıradan, özgünlüğü bulunmayan, beylik, basmakalıp: Söylediklerinin ilginç bir yanı yok, orta malı düşünceler; her isteyen kişiyle cinsel ilişkide bulunabilen kadın. || Odada, apaçık, görünür durumda olan, hiçbir gizliliği olmayan: Cinayeti onun işlediği odada; sonucu kesinleşmemiş, taraflardan her birinin kazanma şansı eşit olduğu durumlar için söylenir: Anketlere göre seçim odada. Şampiyonluk henüz odada, ilk üç takımın da kazanma olasılığı var || Odada bırakmak, bir kimseyi çok güç koşullar içinde kendi halinde ierk etmek: Çocuklarını odada bırakıp kaçan bir baba, bir ana || Odada fol yok yumuda yok - FOL YOK YUMURTA YOK. || Odada katmak, sözkonusu bir şeyse, kimse üzerine almamak, üstlenmemek, yapmaya yanaşmamak: işler odada kaldı, kimsenin oralı olduğu yok; bir kimse ise, barınacak bir yer bulamamak; çok güç koşullar içinde iki şey ya da iki seçenek arasında arasında kalmak, bir türlü karar verememek. || Ortada olmak, üzerinde durulması, düşünülüp ele alınması gerekmek: Odada bunca sorun varken bir de onunla mı uğraşacağız? || (Bir şeyi) odadan kaldırmak, onu gizlemek, açıkta bulundurmamak: Şu kitapları odadan kaldır, baban okuduğunu görmesin. || Bir kimseyi odadan kaldırmak, onu öldürmek, yok etmek: Bu adamı odadan kaldırmadıkça işler iyi gitmeyecek. || Odadan kalkmak, sözkonusu bir mal ya da nesne ise, görülmez, bulunmaz olmak: Şeker de çay da odadan kalktı, herhalde zam gelecek; yok edilmek: Önce şu pislikler odadan kalkmalı; bir kimse ise, yok edilmek, öldürülmek. || Odadan kaybolmak, bir kimse sözkonusuysa, sezdirmeden gitmek ya da nerede olduğu bilinmemek. || Odadan konuşmak, söylemek, bir yerde herkesin içinde ad belirtmeden kimi kimselere dokunacak sözler söylemek: Seni kastetmedim, ben ortadan konuşuyorum. || Odasını bulmak, ılımlı bir yol seçmek, uzlaştırmak. || Bir şeyi ya da kimseyi odaya almak, etrafını kuşatmak, her yandan çevirmek. || Odaya atılmak, sözkonusu bir kimse ise, bir işi yapmak için istek duyduğunu coşkuyla göstermek: Oysa kendileri odaya atılmış, bu işi biz yaparız demişlerdi; bir sav, bir düşünce ya da söz ise, ileri sürülmek, söylenmek, herkesin bilgisine sunulmak: Yeni yeni düşünceler atılıyor odaya. || Odaya balgam atmak, bir iş yolunda giderken zihinleri bulandıracak, herkeste kuşku yaratacak bir söz söylemek (kaba.). || Bir şeyi odaya çıkarmak, onu kanıtlarıyla göstermek, araştırmalar sonunda o şeyin varlığını keşfetmek: Suçluyu odaya çıkarmak. Bir casus şebekesini odaya çıkarmak. || Odaya çıkmak, belli olmak, türemek: Hele o zaman gelsin, başkaları da odaya çıkar; kendini göstermek: Kim yaptıysa ortaya çıkıp söylesin. || Odaya dökmek, göstermek, çıkarıp sergilemek: Bohçasında- kileri bir bir odaya döküp yaydı; açıklamak, dile getirmek: Düşüncelerini odaya dökmekten kaçınıyordu. || Odaya düşmek, bir kadın sözkonusuysa, herkesle düşüp kalkmaya, cinsel üşki kurmaya başlamak. || Odaya koymak, bir şeyi herkesin görebileceği bir yere, açığa koymak; çalışarak bir şey yapmak, yaratmak: Çok sıkıntı çekmiş, ama unutulmaz yapıtlar odaya koymuştu.

—Astrol. Gökyüzü odası, tutulumun belirli zaman ve yerde yüceldiği nokta. (Gökyüzü ortası boylamı, aynı durumlarda side- ral zamanın değerine göksel ekvatorun üstünde karşılık gelir.)

—Dilbil. Orta çatı. || Odaya çıkma, dilsel bir olgunun (sessel, dilbilgisel, sözlüksel) bir bütüncede belirmesi.

—El sant. Üç parçadan oluşan ağızlıklarda başlıkla etek arasında kalan bölüme verilen ad.

—Geom. iki noktanın eşağırlık merkezi. (Bk. ansikl. böl.)

—Koregr. Oda alıştırmaları, sınıfın ortasında, bara dayanmadan yapılan alıştırmalar. (Dans eğitiminin ikinci aşamasını oluştururlar ve dans etmeyi öğretmek amacına yöneliktirler: her biri üzerinde sırayla durularak basit, yavaşlatılmış ve barda öğrenilmiş adımlardan başlanır ve bağ adımlarıyla birbirine bağlanan ve zincirlemeler ya da cümleler oluşturan karmaşık adımlara geçilir Orta alıştırmalarına, sıçramalar, dönüşler, batterie, pointe'ler, agage’lar girer. Eşgüdüm ve ezberleme çalışması plan orta alıştırmaları, bir koregrafik yapıtın çalışmasına hazırlıktır)

—Kur tar. Yeniçeri ocağı'nda cemaat ortalarının kısa adı. (Bk. ansikl. böl.)|| Orta bayrağı, her ortanın kendine özgü bayrağı. (Aynı zamanda orta komutanı yayabaşının forsu sayılan orta bayrağı, çatal biçiminde; yarısı kırmızı, yarısı sarı renkteydi. Üzerinde orta nişanı bulunurdu.)

—Mad. oc. Yer altında sürülen bir galeri arınında öncelikle patlatılarak kopartması gereken göbek bölümü. || Orta deliği, orta açmak için delinen lağım deliği.

—Oy. Ortaya koymak, masaya para sürmek.

—Sesbil. Hece içerisinde, bir enerji doruğu oluşturan ve böylece daha yüteek bir algılanma derecesine ulaşan bütünleştirici öğe. (Eşanl. ÇEKİRDEK.)

—Siyas. bil. Ortanın solu, türk siyasal yaşamında bir yaklaşıma verilen ad. (Bk. ansikl. böl.)

—Spor Futbol, hentbol, hokey vb. oyunlarda topun kanatlardan merkeze doğru atılması.

♦ sıf. 1
. Her iki yanında kendi türünden eşit sayıda şey bulunan, onların arasında kalan şey için kullanılır: Orta parmak. Orta kat.
2. Özellikle siyasette ılımlılığı, aşırılıktan uzaklığı temsil eden eğilim için kullanılır: Orta sağ. Orta sol.
3. Bir kimsenin, bir şeyin benzerleri arasında en altta ya da en üstte yer almadığını, aralarda bir yerde bulunduğunu belirtmek için kullanılır: Orta kat. Orta dereceyle mezun olmak. 4. Orta boy, ne büyük ne küçük olan şey için kullanılır: Orta boy bir ceket istiyorum || Orta boylu, çok uzun ya da çok kısa boylu olmayan kimse için kullanılır: Orta boylu bir genç. || Orta direk, çadırın ortasında bulunan direk - ORTADİREK. || Orta halli, ne zengin ne yoksul kimseler için kullanılır: Orta halli bir aile olmak. || Orta karar, ne iyi ne de kötü derecede olan şey için kullanılır: Orta karar çalışıyor. || Orta şekerli, şekeri ne az ne de çok olan şey için kullanılır: Bana bir kahve, orta şekerli olsun; iyi de kötü de sayılmayacak durum için kullanılır. || Orta yaş, gençlikle ihtiyarlık arası yaş. || Orta yaşlı, ne yaşlı, ne genç olan, ikisinin de özelliklerini taşıyan: Orta yaşlı biri sizi sordu.

—Anat. Orta çizgi, insan vücudunu iki eş kısma böldüğü varsayılan çizgi. || Orta sinir, kol sinir ağından çıkarak koltukaltı boşluğunu geçen, sonra kolun iç yüzünden aşağı inerek önkolun orta eksenini izleyen ve el ayasına ulaşarak orada son dallara ayrılan sinir. (Önkolun bütün ön kaslarına [ön dirsek kası ile ortak derin bükücü kasın iç demetleri hariç], tenar tümseği kaslarına [tenar dalı] dal verir ve elin büyük bir kısmının duysal sinirlerini sağlar) || Orta toplardamar önkolun ön yüzünde yukarı çıkan toplardamar.

—Arabac. Orta göbek çivisi, eski at arabalarında kundak, yastık ve barcığı birbirine bağlayan kalın ve uzun çivi.

—Bel. Orta üslup Avrupa'da üslupların belagat açısından sınıflandınlmasında (bozuk, seçkin) soylu duygulara olduğu gibi (destan, trajedi) hicivli ya da parodinin güldürü öğelerine (komedi) yer vermeyen türlere özgü ölçülü bir üslup için kullanılır.

—Bine. Orta dörtnal, herhangi bir düz koşu ya da kros yarışmasından önce idman amacıyla yapılan canlı fakat orta kararlı dörtnal. Çalışma dörtnalı da denir.

—Dilbil. Bir dilin evriminde eski bir durumla modern durum arasındaki geçiş evresi için kullanılır (örn. orta fransızca, transız dilinin XIV. ve XVI. yy. arasındaki durumudur). |] Orta çatı, özellikle sanskritçe ve yunancada görülen hint-avrupa fiil çekimi çatısı. Eylemin dolaylı ya da dolaysız olarak özneye dönüşünü dile getirir ya da kimi geçişsiz fiillere benzer.

—Dilbilg. Orta hece düşmesi, eklerin etkisiyle kimi sözcüklerde orta hece durumuna gelen seslerin kaybolması. (Ağız, burun, karın, omuz, göğüs gibi ikinci hecelerin ortasında dar ünlü bulunan organ adılından sonra ünlüyle başlayan bir ek gelince ikinci hecelerdeki dar ünlüler düşer: ağzı, burnu, karnı [baldır, topuk gibi kimi organ adlarında orta hecenin düşmediği görülür: baldırı, topuğu]. Bunun gibi ikinci hecelerde -v-,-y- ya da dar.ünlü -r- olan fiil köklerinden (devir,-kıvır-çevır-, savur-) sonra -i, -ım-indi, -ik yapım ekleriyle edilgenlik eki -il geldiğinde ikinci hecelerdeki dar ünlüler düşer: deririm > devrim, kıvırım > kıvrım, çevirim > çevrim, gibi.)

—Ekmekç. Orta maya, "küçük* maya"yı altı misli hamurla yoğurup 20° de altı saat bekleterek elde edilen maya. (Orta maya üç misli hamurla yoğrulup bekletilerek "ana* maya" elde edilir.)

—Esk. denize. Orta kat, yelkenli savaş gemilerinde, yukarıdan aşağıya doğru üçüncü kat güverte. || Orta kayık, KÜTÜK'ün eşanlamlısı.

—Esk. mim. Orta kapı, osmznlı konaklarında harem ve selamlık bölümlerini bağlayan kapı. (Topkapı sarayı’ndaki Haremi hümayun kapısı ile Babüsselam da bu adla anılırdı.)

—Genet. Orta sentromerli, sentromeri az ya da tam ortada olan kromozoma denir. (Karşt. UÇ SENTROMERLİ.)

—Havc. Orta menzilli uçak, orta mesafelerde (genellikle 4 000 km'nin altında) kullanılan nakliye uçağı. || Orta menzilli uçak hattı, ortamenzilli uçakların çalıştığı hava hattı

—Hidrol. Orta sıcaklıklı, çıkış sıcaklığı 25 ile 42 °C arasında olan kaynak suları için kullanılır. (Eşanl. MEZOTERMAL.)

—Kur. tar. Orta çavuş — ÇAVUŞ-İ MIYANE || Orta kapı - BABÜSSELAM. || Orta kazanı, her "orta”nın yemeğinin piştiği kazan.

—Mant. Orta terim, bir tümdengelimci usavurmada birinci önermeyi İkincisiyle ilişkiye sokan ve böylece sonucu geçerli kılan öğe. (Bk. ansikl. böl.)

—Meyve. Orta boylu ağaç, yüksekliği 1,2 m ile 1,40 m arasında olan ağaç. (Uzun boylu ağaç ile bodur ağaç arasında yer alır.)

—Müz. Orta bölge, insan sesinin ya da bir çalgının pes ve tiz sesleri arasında kalan ses alanı.

—Sabunc. Sabun yapımında, yağ asidi miktarı % 30-50 oranına karşılık gelen, anizotrop yoğun ve akışmaz faza denir

—Sesbil. Eklemleme yeri, ağız boşluğunun uçlarından birinde değil de, orta kesiminde bulunan bir sesbirim için kullanılır (örn. çevre sesbirimleri olarak nitelenen dudaksıl ve artdamaksılların tersine dişyuvasıllar, damaksıllar). || Eklemlenme noktası ağız boşluğunun orta bölgesinde bulunan bir ses birimi için kullanılır || Tinısı, açık bir ünlüyle kapalı bir ünlü arasında bulunan bir ünlüye denir || Orta açık ünlü, açıklığı, yüksek bir ünlüyle alçak bir ünlü arasında bulunan ünlü.

—Spor. Orta saha - SAHA. || Orta saha oyuncusu, futolda savunma ve hücum oyunculan arasındaki bağlantıyı sağlamakla görevli futbolcu, (Eşanl. HAF.) || Orta sıklet, profesyonellerde 69,853 ve 72,574 kg arası, amatörlerde ise 71 ve 75 kg arası ağırlıkta olan boksörlerin dahil oldukları kategori; bu kategoriye giren boksör.

—Halterde 72-79 kg arası ağırlıkta olan haltercilerin bulundukları kategori.

—Süslem. sant. Orta bağ, tezhipte bakışık motifleri birbirine bağlayan bezeme öğesi.

—Topbil. Orta sınıflar, üçüncü sektör (hizmetler sektörü) kapsamına giren ve memur, zanaatkâr, küçük tüccar işletme personeli vb. kişilerden oluşan toplum tabakalarının tümü.

—Yerbil. Orta sıcaklıklı, düşük sıcaklıklı damar için gerekli olandan daha düşük basınç ve sıcaklık (200-300 °C) koşullarında dolan bir damar için kullanılır (Eşanl. MEZOTERMAL.)

—Zootekn. Orta kesicidiş, evcil otçul hayvanlarda, ön kesicidişlerle yan kesicıdış- ler arasında bulunan kesicidiş.

♦ ortalar çoğl. a. Arit. Bir orantının ortaları, orantının ikinci ve üçüncü terimi. (Her orantıda, ortalar çarpımı yanlar çarpımına eşittir.)

—Kur. tar. Bugünkü bölük karşılığı olan kısaca orta diye ifade edilen cemaat ortaları birden yüz bire kadar sıra numarası alırdı. Başlarına "yayabaşı" denirdi. 60, 61, 62 ve 63. ortalar padişahın maiyetinde hizmet görürler ve solak diye anılırlardı. Diğer ortalar vilayetlerde görev yaparlardı. Her ortanın ayrı bayrağı ve tanıtıcı amblemi vardı; savaşta bunları çadırlarının üzerine koyarlardı. Başlangıçta yalnız 101 cemaat ortasından oluşan Yeniçeri ocağı'na Fatih döneminde Sekbanlar ocağı katıldı. Bayezıt II döneminde ise yalnız devşirmelerden oluşan Ağa bölükleri kuruldu. Böylece 65. cemaat ortasını teşkil eden 34 sekban ortasıyla birlikte Yeniçeri ocağı üç zümreden oluşmuş oldu.

—Mant. Orta terim. Bu kavram ilk uygulanış alanını klasik tasımda buldu. Aristoteles, orta terimi şöyle açıklar: "Orta terim, kendisi başka bir terimde içerilmiş olan ve kendisinde başka bir terimi içeren ve bu yüzden ortada yer alan terimdir" (Analitikler, 1,1,4). Örneğin, "Bütün kuşlar hayvan, bütün serçeler de kuş ise, bütün serçeler hayvandır" tasımında, "kuş" terimi "hayvan" teriminde içerilmiştir, aynı zamanda üçüncü bir terimi, "serçe" terimini de kendi içermektedir. Bu durumda, "kuş" orta terim, "hayvan" büyük terim, "serçe" de küçük terim adını alır.

—Siyas. bil. 1965 genel seçimlerine gidilirken CHP genel başkanı ismet İnönü, partinin ortanın solunda olduğunu ileri sürdü. CHP'nin altı temel ilkesi’nden (altı ok) halkçılık, laiklik ve devrimciliğin partiyi, partiler yelpazesinde ortanın soluna yerleştirdiğini açıkladı. 1961 Anayasası' nin da partiler için ortanın solunda bir siyaseti öngördüğünü savundu. Ortanın solu, aşırı sol girişimlerin yayılmasını önleyecek bir akım olarak sunuldu. CHP'de bu akıma karşı çıkan sağ gruba, genel sekreter Bülent Ecevit önderliğindeki ortanın solu grubu üstün geldi; sağ kanatta olanlar CHP'den ayrıldılar. Ortanın solu akımı 1939 seçimlerinde de savunuldu; anlamı açıklandı. Karşı partiler kendi propagandaları açısından "ortanın solu”nu değerlendirdiler ve CHP'ye karşı "Ortanın solu, Moskova'nın yolu" biçiminde sloganlar ürettiler.

Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

17 Eylül 2009 / ThinkerBeLL Coğrafya
9 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Coğrafya
16 Eylül 2008 / virtuecat Taslak Konular
8 Haziran 2012 / buz perisi X-Sözlük
10 Haziran 2012 / buz perisi X-Sözlük