ZEAMET, -ti a. (ar. ze'âmet) Esk. OsmanlIlar devrinde sipahilerin aldığı en büyük tımar.
—Kur. tar. Osmanlı devletinde yıllık geliri 20 binle fOO bin akçe arasında olan toprak dirliği. (Bk. ansikt. böl.). || Zeamet beratı, zeametin verildiğini belirten resmi belge. || Zeamet bedeli, devletin gerektiğinde zaimin (zeamet sahibi) haklarını hâzineye mal etmesi üzerine zaime bağlanan aylık. (Zaim, kendisinden beklenen görevleri yerine getirmezse, devlet zeametini ondan bedelsiz de alabilirdi.) || Zeamet rii- usu, zeametin verilmesine ilişkin belgeler. (Zeamet de tımar gibi yalnız kılıç hakkı olarak değil, dirlik olarak da verilebilirdi.) || Zeamet tevcihatı, tımarın büyüğü olan zeametin hak sahibine verilmesi.
—ANSİKL. Zeamet denen toprak dirliğinin yıllık geliri 20 bin akçeden başlar ve 50 bin akçenin üstündeyse, buna “ağır zeamet" denirdi. Tımarlılar gibi, zaimler de, birer komutan sayılırlardı. Bunlar zeametlerinin bulunduğu yerde oturmak, orada yönetsel görevler yapmak ve asker yetiştirip hazırlamakla yükümlüydüler. Zeametin tabanına (20 bin akçe) “kılıç” denir, geri kalanı “hisse" adıyla anılırdı. Bir zeamet ölüm nedeniyle boşaldığında, ölenin savaşacak yaşta ve yetenekte oğlu varsa, dirlik ona verilir; ölenin oğlu henüz küçük yaştaysa, görev yapabilecek yaşa gelene kadar cebeli* göndermesi koşuluyla tevcihat yine ona yapılırdı. Ancak, oğula verilen zeametin babasına ayrılmış olanla eşit değerde bulunması gerekmez, oğulun hissesi düşürülebilirdi. Yine de babası şehit olanlara yapılan tevcihat, eceliyle ölenlerin oğullarına verilen zeamete oranla daha değerli olurdu. Zeametler kesin olarak zaimin malı sayıldığından, rüsum-ı örfiye ve rüsum-ı şeriyesinin tümünü zaim alır, sancak beyleriyle subaşılar buna karışamazlardı. Barışta zaim, san- cakbeyine bağlı sayılmaz, zeametinin sınırını saldırgan amaçlara yönelik olarak kimse aşamaz, toprağında bir suçlu varsa onu ancak kendisi tutabilirdi. Seferde cebelileriyle birlikte yöresinde bulunduğu sancakbeyinin sancağı altına girerdi. Zeamet de tımar gibi Tanzimat’tan sonra kaldırıldı (1840).
Sponsorlu Bağlantılar
—ANSİKL. Zeamet denen toprak dirliğinin yıllık geliri 20 bin akçeden başlar ve 50 bin akçenin üstündeyse, buna “ağır zeamet" denirdi. Tımarlılar gibi, zaimler de, birer komutan sayılırlardı. Bunlar zeametlerinin bulunduğu yerde oturmak, orada yönetsel görevler yapmak ve asker yetiştirip hazırlamakla yükümlüydüler. Zeametin tabanına (20 bin akçe) “kılıç” denir, geri kalanı “hisse" adıyla anılırdı. Bir zeamet ölüm nedeniyle boşaldığında, ölenin savaşacak yaşta ve yetenekte oğlu varsa, dirlik ona verilir; ölenin oğlu henüz küçük yaştaysa, görev yapabilecek yaşa gelene kadar cebeli* göndermesi koşuluyla tevcihat yine ona yapılırdı. Ancak, oğula verilen zeametin babasına ayrılmış olanla eşit değerde bulunması gerekmez, oğulun hissesi düşürülebilirdi. Yine de babası şehit olanlara yapılan tevcihat, eceliyle ölenlerin oğullarına verilen zeamete oranla daha değerli olurdu. Zeametler kesin olarak zaimin malı sayıldığından, rüsum-ı örfiye ve rüsum-ı şeriyesinin tümünü zaim alır, sancak beyleriyle subaşılar buna karışamazlardı. Barışta zaim, san- cakbeyine bağlı sayılmaz, zeametinin sınırını saldırgan amaçlara yönelik olarak kimse aşamaz, toprağında bir suçlu varsa onu ancak kendisi tutabilirdi. Seferde cebelileriyle birlikte yöresinde bulunduğu sancakbeyinin sancağı altına girerdi. Zeamet de tımar gibi Tanzimat’tan sonra kaldırıldı (1840).
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Zeamet Nedir?
