Arama

Toplama Nedir?

Güncelleme: 19 Ağustos 2015 Gösterim: 1.169 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Ağustos 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TOPLAMA a. Toplamak eylemi.

Sponsorlu Bağlantılar
—Arit. iki ya da daha çok sayının toplamını bulmaya yarayan işlem. (Bk. ansikl. böl.)

—Ask. Bir harekât sırasında, arazide, çeşitli nedenlerle birbirinden ayrı düşmüş silah, personel ve araçları belirli bir düzen içinde, saptanmış bölgelerde bir araya getirme. || Toplama birliği, havadan atılan teçhizat ve malzemeyi toplayarak kullanıma hazır duruma getirmekle görevli birlik. || Toplama bölükleri, muharebe alanındaki hasta ve yaralıların geriye gönderilmesi için, onları toplanma yerlerine getirmekle "görevli motorlu sıhhiye bölüğü. || Toplama kampı, ya düşman milliyetten sivil halkların, ya etnik veya dinsel azınlıkların ya da adi mahkûm veya siyasal tutukluların ordu ya da polis gözetiminde toplandıkları kamp. (Bk. ansikl. böl. Tar.) || Tahliye için toplama, arazide bulunan yaralıların kaldırılmasını, ilkyardım istasyonuna taşınmasını ve ayırmadan sorumlu sıhhiye birliğine götürülmesini içeren işlem.

—Bors. Hisse senedi toplama, bir şirketin denetimini ele geçirmek için o şirkete ait hisse senetlerini kıymetler borsasında ya da anlaşarak sistemli bir biçimde satın alma işlemi.

—Dilbil. Bir sözlükte, yalın terimle türevlerini, türevlerin anlamsal açıdan yalın terime bağlı olduğu ölçüde, bir araya getirmeye dayalı sunuş biçimi.

—El sant. Tek parça bakır kap yapımında, dipten başlayıp ağıza doğru çıkarak kabı oluşturma.

—istat. - DERNEŞTİRME.

—K.b.b. Bir sesin, asgari işitme eşiğine oranla anormal derecede şiddetli olarak algılandığı patolojik olgu. (Bk. ansikl. böl.)

—Koregr. Bir zincirlemenin son adımı ya da battu adıma hazırlık zamanı. (Uygulama: bir bacağı havada olan dansçı sıçrayıp iki ayağını birleştirerek yere iner. Toplamanın birçok değişik türü ve değişkesi vardır: İkincide, dördüncüde, önde ve arkada ayak değiştirerek ya da değiştirmeden.) | Kolların ya da bacakların ve bedenin ilk baştaki pozisyonlarına getirildiği basit hareket.

—Mat. Toplama grubu, bileşim yasası toplamayla gösterilen grup. Ij Toplama gösterilişi, elemanlarının türü ve işlemin türü ne olursa olsun bir iç bileşim yasasını (toplama yasası) göstermek için + işaretinin kullanılması. (Bu gösteriliş genellikle değişmeli işlemlere ayrılmıştır. Benzetmeyle, etkisiz eleman çoğu kez sıfır ile gösterilir.)

—Nörobiyol. Toplama yanıt, bir elektrokor- tikogramda, yavaş ritimle yineleyen bir uyarıyla talamus ya da boz çekirdeklerde oluşturulan yanıt; bir elektroensefalogram- da, korteks hücrelerinin etkinliğinin eşzamanlılığını gösteren ve özellikle uykuda, önce artan sonra azalan genlikte görülebilir iğler meydana getiren ve negatif dalgalardan oluşan etkinlik tipi. (Bk. ansikl. böl.)

—Opt. Toplama gücü, bir maddenin dağıtma gücünün tersi. (Bk. ansikl. böl.)

—Patol. Dokular içinde irin ya da başka hastalık ürünlerinin birikmesi. || Kan ya da irin toplama, dokuların ya da vücut boşluklarının kan ya da irin biriktirmesi.

—Petr. san. Belli sayıda petrol ya da doğal gaz kuyusu işletmesini bir araya getirmeye dayanan işlem. || Toplama ağı, bir işletmenin her kuyusundan çıkarak toplama merkezine ulaşan küçük boruhatlarının tümü. || Toplama merkezi, kontrol ve uzaktan kumanda araçlarının bulunduğu ve dağıtımın, boruhattıyla ya da petrol tankerlerine yüklemeyle gerçekleştirildiği, petrol işletme yeri. || Toplama tankı, damıtmayla elde edilen bir ürünün toplandığı ve kontrol edildiği tank.

—Postc. Mektupları, ulaşacakları yere göndermek için, toplandıkları posta kutusundan çıkarma.

—Su işler. Toplama odası, suların daha sonra borularla dağıtılmak üzere toplandığı havuz.

—Uz. havc. Bir sistemi oluşturan değişik bölümleri bir araya getirmeye ve bunların bağdaşıklığını ve tüm sistemin çalışmasını sağlamaya dayanan işlem. || Toplama modeli, eksiksiz bir uzay aracı için, SAPTAMA’ MODELİ’nin eşanlamlısı.

—Ed. Suçsuz insanların belli bir yere sürülüp orada insanlıkdışı muamele görmeleri Antikçağ'dan günümüze kadar tarihte ye edebiyatta rastlanan bir olaydır.
Örneğin Eski Ahit’te (Çıkış, V) Yahudi- ler'in tutsak edilerek zorla çalıştırılmalarından söz edilir. SicilyalI Diodoros, kölelerin madenlerde ölesiye çalıştırıldıklarını anlatır (Bibliotheke historike, III. kitap); Plutarkhos da Hayatlar'ın (Bioi paralleloi) VII. kitabında Nikias ile Crassus'un paralel yaşamlarını anlatırken olayı doğrular.
İngiliz Thomas More, hümanist açıkyürekliliğiyle, geleceğin toplumsal gerçeklerine ters düşmeyecek bir sistem kurmayı düşlerken (Ütopya, 1516), Bartolomâ de Las Casas, Yerlilerin imhası üzerine çok kısa bir açıklama (1552) adlı yapıtında soykırıma uğratılan bir halk için şefaatte bulunmaya çalıştı; gerçi olay o dönemde gündemdeydi, ama kurbanlar tanıklık edecek durumda değildiler. Oysa, rahip Jean-François Bion, Louıs XIV'ün kalyonlarda kürek çekmeye yolladığı Protestanların ıstırabına tanıklık edebildi (Relation des tourments soufferts par les forçats protestants [Protestan forsaların çektiği eziyetlerin hikâyesi], 1708). Bu yazı, Andrâ Chamson'un Superbe adlı romanına (1967) esin kaynağı oldu.
XIX. yy.'da, tutuklular artık kendi seslerini duyurmaya başladılar. Rusya'da bunu ilk kez, on yıl için Sibirya'ya sürgün edilen Dostoyevskiy yaptı (Ölüler evinden anılar [Zapiski iz mertvogo doma], 1861). Piotrovskiy'in 1861'de yazdığı Sibirya anılarını, Sâgur kontesi GĞnĞral Dourakine (1866) adlı yapıtında değişik bir tarzda yeniden işledi. Çehov, Ostrov Sahalin (Sahalın adası) [1893] adlı kitabında kürek mahkûmlarının yaşamını belki daha kuru bir üslupla, ama daha duygulandırıcı bir biçimde anlattı.
XX. -yy.'ın başında, Boerler'in enterne edilmesi Avrupa'yı heyecana verdi. G. B. Beak'ın The Altermath of War'ı (Savaşın acı sonu) gibi duyarlılıktan uzak İngiliz yayınlarına karşılık, Almanya'da (Stefan Schroeder’in England und die Buren'i [İngiltere ve Boerler]) ve Fransa'da (Albert Jounet'nin les Camps de concentration [Toplama kampları], 1902; Philippe Deschamps’ın les Horreurs de la guerre transvaaliennei [Transvaal savaşı’nın dehşetleri], 1902) ağır eleştiriler içeren yapıtlar yayımlandı. Bunları, Birinci Dünya savaşı'nın esir kamplarını anlatan yazılar izledi: Ruslar’a esir düşen (1915-1918 arasında) Alman Edwin Erich Dvvinger, Sibirya’ da geçirdiği esaret günlerini yazdı. Buna karşılık, aynı dönemde bir alman esir kampında tutsak kalan rus Korsak, oradaki savaş esirleri üstüne bir kitap yazdı, fransız Eugâne Blanchet En reprösailles (Misilleme) [1918] adlı bir kitap yayımladı.
Mart 1933: Dachau. Nazi sindirme hareketi başlamaktadır. Serbest bırakılan Walter Langhoff adındaki bir Alman, Fransa'da Soldats des marais (Bataklık askerleri) [1933] başlıklı bir kitap çıkardı. Fakat, toplama kampı edebiyatının yeni bir boyut kazanması, asıl 1945'ten sonra oldu. Önce, David Rousset'nin t'Univers concentrationnaire'i (Toplama kampları dünyası) [1946] ve Jours de nötre morl u (Ölüm günümüz) [1947] çevresinde kronikler, mektuplar, arşiv parçaları, alman kamplarından sağ çıkabilmiş insanların sağladıkları işlenmemiş belgeler yayımlandı. Eugen Kogon'un TEnfer organisb’si (Örgütlenmiş cehennem) [1947], Lâon Wetls'in Pour que la terre se souvienne’i (Toprak hatırlasın diye) [1965], Charlotte Delbo'nun Aucun de nous ne reviendra’ sı (Hiçbirimiz geri dönmeyecek) [1965], Bazı tanıklıklarsa daha uzaktandı: Lâon Poliakov'un BrĞviaire de la Haine'i (Kinin dua kitabı) [1951], Joseph VVeinberg'in Les morts ne versent pas de larmes'ı (Ölüler gözyaşı dökmez) [1964], Jorge Semprun'ün Ölüme yolculuk'u (le Grand Voyage) [1963] gibi. Jean Cayrol (PoĞmes de la nuit et du brouillard [Gece ve sis şiirleri], 1945) ve Pierre Gascar (le Temps des morts [ölülerin vakti], 1956) gibi bazı yazarlarsa, yaşanan acı dolu deneyleri belirgin bir estetik amaçla dile getirdiler. Toplama kampı edebiyatı, katlanılması olanaksız şey karşısında koparılan protesto çığlığı (Izak Katzenelson'un Dos lid fun oysgeşontenem folk [Katledilen halkın türküsü], 1945) ile normal bir evrenle uzlaşı içinde yaşamak arzusu gibi daha çok ahlaki bir görüş açısı (Elie VVİesel, Andre Schwartz-Bart, Imre Keszi [Elysium], 1959; Joseph Bor) arasında gidip gelir; hatta bazen bu ahlaki görüş açısı, yerini kuşkucu ve alaycı bir bakışa bırakır (Piotr Rawicz ve Tadeusz Borovvski). Tarih de bu alaycı bakışa yardımcı oldu: örneğin, Franco'nun kamplarından kurtulanlar (A. Ferres'in Los vencidos'u [Yenilenler], 1964; A. Lopez Salinas), Rusya'da başka türlü bir kamp rejimiyle karşılaştılar (J. Hernandez); nazı kamplarından kurtulan Yahudiler, İngiliz kamplarına götürüldü (Leon Uris'in Exodus‘u, 1958; Jacques Derogy'nin Çent Mille Juifs â la mer [Denizde yüz bin yahudi]). Evgenya Ginzburg ve Varlam Şalamov, Koiima kamplarının korkunç dünyasını açığa vurdular; Aleksandr Soljenitsin, bütün çalışmalarını, Gulag takımadalarının (Arhipelag Gulag) [1974-1976] teşhir ve telin edilmesine adadı. "Marjinal" ve "konvansiyonel" savaşlarla ve hepsi de halkların "kurtuluşu"nu hedef aldığını ileri süren ideolojilerin çatışmalarıyla beslenen çağımızın bu kaygı verici toplama kampı olayı, yunan kamplarından (Vassilikos'un Zsi [1967]) filistin kamplarına (R. Bucedra'nın Journal Palestinien'i [Filistin günlüğü], 1972), Vietnam'dan (Doan Van Toi) İrlanda'ya, Şili'den Çin'e (J. Pasqualini'nin Prissonnier de Mao'su [Mao'nun tutsağı], 1975) kadar birçok yerde hâlâ yazarlara esin kaynağı olmaya devam etmektedir.
Türk yazar Cengiz Dağcı'nın Korkunç yıllar (1956) romanında kendisi gibi Kırım’ da yetişmiş kahramanı Sadık Turan'ın ikinci Dünya savaşı'nda alman ordusunca gönderildiği toplama kampındaki yaşamı anlatılır. Henri Charrier'in yaşamöyküsel romanı Kelebek, Haşan izzettin Dinamo' nun benzer bir serüveni anlattığı Türk kelebeği (1981) yapıtına esin kaynağı olmuştur. Bulgaristan Türkleri'nin sürüldükleri Belene adasındaki yaşamları, senaryo yazarı Avni Özgürel’in Belene adlı televizyon. filminde anlatılmıştır (1988).

—K.b.b. Toplama bazı algılama tipi işitme kayıplarında gözlenir ve büyük bir olasılıkla duyu organında bozukluk olduğunu gösterir. E. P Fowler 1928'de 90 dB'lik bir seste iki kulak arasında ses algılama yönünden bir fark bulunmadığını, oysa 60 dB'de böyle bir farkın ortaya çıktığını göstererek bu olguyu kanıtlamıştır. Başka bir deyişle hasta tarafta fark eşiği azalmıştır, işitmede toplama odiyometrik testlerle (Fowler testi, odiyometrik refleks) nesnel olarak ortaya konabilir. Bu olguya denge sisteminde de rastlanır.

—Küm. kur. iki x ve y elemanının toplamayla elde edilen bileşkesi x + y biçiminde gösterilir ve x terimi ile y teriminin toplamı adını alır. Cebirde matrislerin, uygulamaların, altuzayların vb. toplamasıyla karşılaşılır. Bir E kümesi üzerinde tanımlı toplama bir etkisiz eleman kabul ederse (genellikle bu sıfır ile gösterilir) ve her x elemanının bir bakışımlısı varsa (genellikle bu -x ile gösterilir), bu durumda (E; +) ya "toplama grubu” denir. Toplama grubu yapısından, halka, cisim, vektör uzayı, modül ve cebir yapılarında yararlanılır.

—Nörobiyol. Beyin kabuğu düzeyinde elektrokortikogram negatif bir yüzey potansiyelinden ve yüksek voltajdan oluşan bir dizi korteks dalgası gösterir, ilk yanıtların genliği düzenli olarak artar, bu da talamus-korteks nöronlarının tedrici bir toplama yaptığı anlamına gelir. Yapay olarak yaratılan bu yanıtlar uyuklama döne mine özgü grafi dikenlerine çok benzer. Talamusun içinde, uyarılan bölgeden uzakta, etkinliği uyarıyla son derece eşzamanlı olan ve talamus nöronlarının art arda uyarılma ve tutukluk hallerinden oluşan yerel bir toplama yanıtı gözlenir Bu veriler, sinirsel uyarının sürekli olarak de taştığı ve giderek talamusla korteks arasındaki çeşitli bağlantıları eşzamanlı hale getirdiği talamus-korteks yansımalı devrelerin bulunduğunu düşündürür Bunlar uykuda gözlenen korteks etkinliği yavaşlamasında da rol oynayabilir.

—Opt. Toplama gücü oranıyla ifade edilir; burada n0, nF ve nc sırasıyla, sodyumun D çizgisi ve hidrojenin F ve C çizgileri için maddenin kırılma indislerini gösterir. Toplama gücü crovvnlarda yaklaşık 60, daha dağıtıcı olan flintler- de ise 40 değerindedir.

—Tar. Toplama kampı. Toplama kampları, bir ikinci Dünya savaşı icadı değildir. Güney Afrika'da Ingilizler, ayaklanan Boerler' in ailelerini göz altında tutmak için kamplar kurmuşlardı.
Çarlık rejiminden miras kalan Sibirya'ya sürgün, 1917 devrimi'nden sonra Rusya'da sistemli bir duruma getirildi ve stalinci rejime muhalefet edenler için birçok kamp kuruldu. (GULAG.) Savaş, özellikle Almanlar ile işbirliği yaptığından şüphelenilen ya da böyle bir işbirliği yaptığı bilinen azınlıklara karşı, bastırma önlemlerinde bir şiddetlenmeye yol açtı.
ikinci Dünya savaşı, öteki hükümetleri de, hatta demokratik hükümetleri bile, ya savaşa karşı çıkan veya düşman ülke kökenli olan yurttaşlarını ya da ülkeye yerleşmiş düşman uyrukluları göz altında tutmak amacıyla kamplar kurmaya yöneltti. Örneğin Fransa, başlangıçta cumhuriyetçi İspanyol ordusundan sağ kalanları, ardından kapatılan komünist parti üyelerini, en sonra da Vichy döneminde yabancı Yahudiler'i göz altında tutmak üzere Gurs kampını kurdu. 1942-1945 arasında ABD' de, Japon ya da japon kökenli amerikalı yaklaşık 110000 kişi, ordu gözetimindeki kamplara yerleştirildi.

nazi kampları

• Başlangıç ve amaçlar Nazi partisi iktidara gelir gelmez, mart 1933'te Dachau kampı, ardından Öranienburg kampı kuruldu. 1939'da, aralarında Buchenvvald ve Mauthausen kamplarının da olduğu 6 kamp vardı. Bu kamplar, adı suçlardan hüküm giyenleri, ancak özellikle nazi karşıtı komünist, sosyal demokrat, yahudi, katolik, protestan Almanlar'ı yeniden eğitmek için kurulmuşlardı. Çok geçmeden bu kampların gözetimi SS’lere bırakıldı ve 1938'den başlayarak tutuklamaları kararlaştırma yetkisi yalnız Gestapo'va verildi.
Savaş ve Avrupa’nın bir bölümünün VVehrmacht işgaline girmesiyle birlikte, nazi toplama kampı sistemi uluslararası nitelik kazandı. Polonyalılar'ın, Rusya'nın imzalamadığı Cenevre Konvansiyonu tarafından korunmayan rus savaş tutsaklarının ve işgal altındaki tüm uluslardan "Nacht und Nebel” (Gece ve sis) kararnamesinin uygulanmasıyla sürülen direnişçilerin tıklım tıklım doldurduğu kampların amacı, yalnızca düşmanı göz altında tutmak değil, özellikle alman ekonomisi yararına tepe tepe ve tükenene kadar kullanılmaya elverişli, köleleştirilmiş iş gücü sağlamaktı. Bu "çalıştırarak kökünü kazıma" yöntemine, “aşağı ırklar" olarak adlandırılan insan gruplarının sistemli bir biçimde yok edilmeleri eklenerek "kesin çözüm" cezasına çarptırılan Çingeneler ve özellikle Yahudiler, gaz odalarına ve ölü yakma fırınlarına gönderildi.
Toplama kamplarına gönderilen insanlar, ayrıca SS hekimlerinin, örneğin tifüs, kısırlaştırma ve düşük ısılara dayanıklılık üzerindeki tıbbi deneylerine kobay hizmeti de gördüler.

• Kamplar. Çoğu Polonya (Majdanek, Auschvvitz, Birkenau, Stutthof) ve Almanya'ya (Dachau, Buchenvvald, Oranienburg-Sachsenhausen, Flossenbürg, Bergen-Belsen, Ravensbrück, Dora, Neu Bremm, Neuengamme), ayrıca Avusturya (Mauthausen), Bohemya (Theresien- stadt), Alsace (Natzvviller-Struthof) ve baltık ülkelerine (Kaunas, Riga) de dağıtılmış olan yirmi kadar büyük kamp, her boydan yüzlerce geçici çalışma grubunu yöneterek göz altına almada ve işte yararlanmada büyük bir bölümlenmeye olanak sağlıyordu.
Kapalı dünyalar oluşturmaları gereken kamplar, çoğu tahtadan ve yaklaşık 50 m kadar uzunlukta, 7-10 m genişlikte, elektrik verilmiş dikenli tellerle çevrili, gözetleme kuleleriyle gözetim altında tutulan, bazen anıtsal kapılarla süslenmiş bir bloklar topluluğu olarak düzenlendi. Sabah yoklamaları, genel infazlar; geniş bir toplanma alanında yapılıyor, çalışma grupları bu meydandan hareket ediyorlardı. Çevrede kilometrelerce uzanan bir alanda, SS'lerin aileleriyle birlikte oturdukları villalar yer alıyordu.

• Kampların yönetimi. Kampların en büyük yöneticisi, SSTerin başı olan Himm- ler'di. Kampların genel denetmeni Pohl gibi Himmler de, kampları sık sık ziyaret ediyordu. Denetimleri altındaki her kampta bir Kommandantur, tutukluların dosyalarının korunduğu bir siyasal bölüm, iktisadi servisler, bir flev/er (revir), bazen bir kadınlar evi ve bir de zindan vardı. Tutuklulardan doğrudan doğruya sorumlu olan SSTerin sayısı (kadın kampları ya da kadın blokları için kadın SS'ler vardı), göreli olarak azdı. On binlerce tutukluya, birkaç yüz SS düşüyordu. Ancak kampların ast yönetimi, bazen genellikle komünist 4I- manlar'dan oluşan en eski tutuklulara, çoğunlukla da adi mahkûmlara olmak üzere, kamptaki tutukluların kendilerine bırakılıyordu.
Aslında yalnız tutukluları bölerek daha iyi yönetmek değil, ayrıca insanlık döküntülerinin boyunduruğu altına konan siyasal hasmı kendine ilişkin her türlü değer bilincinden yoksunlaştırmak da amaçlanıyordu. Kampın iç yönetiminin başında, SS'lere l-arşı tutuklu kütleden sorumlu olan bir kıdemli bulunuyordu. Sekreterlik fişlikler, yoklama listelari ve bloklar içindeki görevlerle uğraşıyor biokların her biri bir Blockâltester tarafından yönetiliyor, gözetimciler ve kapolar bu yöneticiye yardım ediyorlardı.

• Kamplardaki iuiukiularır, yaşamı, iş, yazın saat 4-5, kışın b-7 arasında başlıyor ve kışın 17, yazın 20’ye kadar sürüyordu. Kapoların zorbalığı, ancak SSTerin zorbalığıyla sınırlanıyordu: en sık verilen cezalar şunlardı: aç bırakma, yoklama alanında ayakta tutma, dayak ya da kırbaçlama, ağaca ya da direğe asılma, zindana kapatılma, sabah soğuğunda aç açına beden eğitimi. Genel infazlar, kaçma girişimi gibi ağır bir suç için dayak ya da asma cezaları akşam vakti uygulanıyordu.

• Toplama kampı dünyası. Bazılarında aynı anda 70 000 kadar tutuklu yaşayan ve gerçek kentler oluşturan kamplarda uluslar. halklar, toplumsal sınıflar, mezhepler birbirine karışıyordu. Her kategori, giysilerine dikilmiş bir tanınma işareti, yani bir numara (Auschwitz'de numara kola dövülüyordu) ve renkli bir üçgen taşımak zorundaydı. “Siyasilerin üçgeni kırmızı, adi suçluların üçgeni yeşil, inancı dolayısıyla askerlik yapmayı reddedenlerin üçgeni mor, topluma uymayanların üçgeni siyah, eşcinsellerin üçgeni pembe renkteydi. Yahudiler'in birinci üçgeni altında, Davut yıldızını meydana getirecek bir biçimde konulmuş ikinci bir sarı üçgen vardı. Alman olmayanların kol işaretlerine, kendi ülkelerinin baş harfi basılıyordu. "Nacht und Nebel” (Gece ve sis) tutuklularıysa, iki kara N harfiyle işaretleniyorlardı.
Tutuklular arasında milliyet ya da siyasal partilerine göre topluluklar kurulabiliyordu. Ancak kampın yönetimi için "siyasiler" ve adi suçlular arasında genellikle kıyasıya bir savaşım veriliyordu. Buchenwald ve Sachsenhausen kampları uzun zaman, komünistlerin ağır bastıkları "uluslararası komiteler" tarafından yönetildi. Gmplar arasında rekabete, yaygın güvensizliğe, gitgide insanlıktan çıkarılmaya ve sert yaşama savaşımına rağmen, kamp içinde böylece dayanışma ve haberlerin yayılmasından gizli siyasal toplantılara ve silahlı kurtuluş grupları kurma girişimlerine kadar giden bir tür direniş örgütlenebiliyordu.

• Sistem ve sonuçları. Nazi toplama kampları, totaliter bir ideolojiye dayanan ırkçı ve siyasal bir görüşe bağlı bir sistemin en korkunç ve insanlık dışı uygulamasını ortaya koydu. Bu sistem milyonlarca tutuk- lunun bedensel tükenme, tifüs salgını ya da işkence, idam ve gaz odası yoluyla ortadan kaldırılarak yol; edilmesine yol açtı.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

11 Mayıs 2014 / Misafir Soru-Cevap
15 Ağustos 2006 / NervouS Bilgisayar
3 Ekim 2009 / Misafir Soru-Cevap
14 Aralık 2012 / _Yağmur_ X-Sözlük