Arama

Toplamak Nedir?

Güncelleme: 19 Ağustos 2015 Gösterim: 721 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Ağustos 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TOPLAMAK g. f.
1. Bir şeyi (çoğl. ad ya da topluluk adı) toplamak, dağınık haldeki şeyleri tek tek almak; alıp bir araya getirmek, (bir öbek halinde) birleştirmek: Dağılan incileri toplamak. Saçını ensesinde toplamak.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir şeyi {çoğl. ad ya da topluluk adı), insanları (bir yerde) toplamak, onları çeşitli yerlerden alarak aynı yerde bir araya getirmek, derlemek, biriktirmek: Mağazalardan parça kumaş toplamak. Çiftliklerden süt toplamak. Çöpleri haftada iki gün topluyorlar. Öğrencileri toplayan servis arabası. Antika toplamak.
3. Meyve, çiçek, sebze vb. toplamak, sapından, dalından kopararak ya da kökünden ayırarak almak, devşirmek: Papatya, mantar toplamak. Patates toplamak.
4. Bir yeri, bir şeyi (üstünü), şeyleri toplamak, dağınıklığa yol açan şeyleri kaldırmak, kaldırarak oraya, ona bir çekidüzen vermek, onu düzgün hale getirmek: Masanın üstündeki kitapları toplamak. Sofrayı toplamak. Evi toplamak. Yatağını toplamak.
5. Bir şeyi toplamak, öğelerini bir araya getirmek; katlayıp kaldırmak: Sudan geçerken eteklerini toplamak. Masa örtüsünü toplamak. Yatağı gece serer, gündüz toplardı.
6. Bir şeyi bir şeyle toplamak, sayıları, nicelikleri, sayılabilir şeyleri toplamak, onları birbirlerine katarak tek bir sayıda birleştirmek, bir toplama işlemi yaparak toplamını hesaplamak: Bir sütundaki sayıları diğer bir sü- tundakilerle toplamak. Aylık harcamalarını not edip toplamak. Bir testteki evet ve hayır cevaplarını ayrı ayrı toplamak.
7. insanları toplamak, onları belli bir amaçla ya da ortak görüşteki kimseleri ortak bir eyleme katılmaları için bir araya getirmek: Akşam yemeği için birkaç dostu toplamak. Bilgi vermek için kurum çalışanlarını toplamak. Asker toplamak. Grev için sendika başkanlarını toplamak.
8. Bir kurulu, bir komisyonu vb. toplamak, üyelerini bir araya getirmek.
9. Bir şeyleri toplamak, bir bütün oluşturmaları için bir araya getirmek: Bir başvuruda bulunmak için gerekli belgeleri toplamak. Delil toplamak.
10. Bağış, vergi vb. toplamak, vermek isteyenlerden ya da vermeye yükümlü olanlardan onu almak: Felaketzedeler için bağış toplamak.
11. Şeyleri (bir yerde, bir şeyde) toplamak, belli bir amaçla dağınık halde bulunan şeyleri bir bütün içinde bir araya getirmek, birleştirmek: Şiirlerini, yazılarını bir kitapta toplamak.
12. Bir şeyi (soyut) [bir şeyde, bir şey halinde] toplamak, onu kısaltılmış biçimde sunmak, fazlalığını atarak ona bir yoğunluk kazandırmak; özetlemek: Öyküyü iki sayfada toplamak. Düşüncelerini kısa ve çarpıcı bir özet halinde toplamak.
13. Bir yetiyi, bir niteliği toplamak, bir şeyi başarmak için onu bir noktada yoğunlaştırmak: Tüm dikkatini, gücünü toplamak. Enerji toplamak.
14. İlgi, sevgi vb. toplamak, onu elde etmek, kazanmak: Son filmi büyük ilgi topladı.
15. Bir miktar para toplamak; biriktirmek ya da bulup buluşturmak: Üç beş kuruş toplayıp bir ev satın almak.
16. Tkz. Bir kimseyi (bir yerden) toplamak, onu bulunduğu yerden alıp götürmek: Onu sürekli barlardan, meyhanelerden toplarlardı. Polis dün gece bütün serserileri topladı.
17. Yağmur, kar toplamak, hava durumundan söz ederken, yağışa hazırlandığı izlenimini vermek (nesnesiz de kullanılır): Güneş kar topluyor.
18. Kendini toplamak, kendine çekidüzen vermek; bir acının, bir yıkımın etkisinden kendini kurtarmak; toparlanmak.
19. Bir özelliği, bir niteliği kendinde toplamak, çeşitli öğeleri kendinde birleştirmek; onları kendinde taşımak: Bütün güzellikleri kendinde toplayan bir insan.

—Ask. Ateşleri hedef üzerine toplamak, etkisiz hale getirmek ya da tahrip etmek amacıyla atışları aynı hedef üzerinde birleştirmek.

—Balıkç. Balığı toplamak, genellikle yem serperek balığı av alanına çekmek.

—Bine. Bir biniciden söz ederken, istediklerini yaptırabilmek için bir atı ele, dizgine almak.

—El sant. Yapma çiçekçilikte, çiçeğin ayrı ayrı hazırlanan parçalarını birleştirmek.

—Mat. Toplamını yapmak.

—Matbaac. Dizgici için, düzeltmenin provalar üzerinde işaretler yardımıyla belirttiği düzeltme, yer değiştirme, ekleme, çıkarma gibi işlemleri uygulamak. || Sayfa toplamak, bir sayfayı oluşturan öğeleri bir araya getirmek.

—Oto. Direksiyonu toplamak, sağa ya da sola kırılmış olan direksiyonu düz duruma getirmek (nesnesiz de kullanılır). || Arabayı toplamak, gerekli onarımı yaparak iyi çalışır hale getirmek.

—Oy. Oyun masasına sürülmüş tüm parayı kazanmak. || Kâğıtları toplamak, masadaki kâğıtları, yeniden dağıtmak üzere düzenlemek için yerden almak. || Topu toplamak, bilardoda, topa ötekilerin yanına geri gelmesini sağlayacak biçimde vurmak.

—Saraç. Yapılan işin tamamlanması için, çeşitli bölümlerini bir araya getirmek.

—Bir parçanın kenarlarını kıvırıp yapıştırmak.

—Zool. Besin toplamak, bazı böcekler, özellikle işçi arılar sözkonusu olduğunda, çiçek çiçek dolaşarak çiçektozu ve balözü almak.

♦ gçz. f.
1. Kilo almak, şişmanlamak: Son gördüğümden bu yana biraz toplamışsın.
2. Çıban, yara vb. sözkonusuysa, irinlenmek, iltihaplanmak.

toplanmak dönşl. f.
1. Bir yerde bir araya gelmek, bir topluluk oluşturmak: Yönetim kurulu haftada bir toplanır. Burada merhumu anmak için toplanmış bulunuyoruz. Eski arkadaşlar her yıl aynı günde bu restoranda toplanırız.
2. Bir yerde birikmek, bir yere yığılmak: Saçaklardan akan su bu çukurda toplanır.
3. Öğeleri bir araya gelmek, sıkışmak, büzüşmek.
4. Kendine çekidüzen vermek; toparlanmak: Müdür odaya girince hemen toplandı.
5. Taşınmak, gitmek üzere eşyalarını toplamak; hazırlanmak: Toplandık, yarın taşınıyoruz.
6. Sağlığına, eski gücüne kavuşmak: Bir hafta ateşler içinde yattı, çok zayıfladı.

— Üzülme, birkaç gün içinde toplanır.

—Bine. Toplanmış at, doğru olarak dizgine dayanmış, baş ve boynu yükselmiş, art kısımları ileri doğru sürülmüş at.

toplanılmak edilg. f. Kişilerden söz ederken, bir araya gelinmek: Geniş bir salonda toplanıldı.

toplanmak edilg. f.
1. Tek tek alınmak; bir araya getirilmek, biriktirilmek; birleştirilmek: Toplanan çamaşırları katlayıp kaldırmak: Çöpler uzun zamandır toplanmadı. Delillerin toplanması uzun sürdü.
2. Çiçek, meyve, sebze vb. sözkonusuysa, devşirilmek: Kirazlar henüz toplanmadı.
3. Düzgün, derli toplu hale getirilmek; katlanmak; kaldırılmak: Sofra toplandı mı? Ev toplandı.
4. Sayılardan, niceliklerden söz ederken, birbirine eklenerek toplamı bulunmak: Toplanabilen birimler.
5. Bağış, vergi vb. alınmak: Toplanan vergilerin kullanımı. Felaketzedeler için yardım toplanacak.
6. Bir noktada yoğunlaştırılmak: Bütün dikkatler onun üzerinde toplandı.

toplaşmak ışt. f.
1. Bir araya gelmek; üşüşmek: Hastanın başına toplaşmayın.
2. Öğeleri bir araya gelmek, büzüşmek, sıkışmak.

toplatmak ettirg. f.
1. Bir şeyi (bir kimseye) toplatmak, onların toplanmasını, kaldırılmasını sağlamak: Çöpleri toplatmak. Ceza olarak öğrencilere yerdeki kâğıtları toplatmak.
2. Meyve, sebze çiçek vb. toplatmak, onların toplanmasını, devşirilmesini sağlamak.
3. Bir yeri, bir şeyi (bir kimseye) toplatmak, orayı düzenletmek, dağınıklığını gidertmek: Odayı çocuklara toplatmak.
4. Bağış, yardım toplatmak, onun alınmasını sağlamak.
5. Gazete, kitap, dergi, plak vb. toplatmak, onun bütün nüshalarını, kopyalarını vb. herhangi bir biçimde piyasadan almak.

toplatılmak edilg. f. Toplatmak eylemine konu olmak.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

15 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap