SİLAHTAR a. (ar. silah ve fars. dar dan silâh-dar). Kur. tar.
1. OsmanlIlarda padişah ve öteki devlet önde gelenlerinin silahlarının bakım ve korunmasıyla yükümlü görevliye verilen ad.
2. Silahtar ağa, OsmanlIlarda padişahın muhafızlarının başında bulunan görevli. (Silahtarı hassa ya da silahtarı şehriyari de denirdi.) [Bk. ansikl. böl.) || Silahtar bölüğü, Yeniçeri
ocağı'ndaki altı süvari bölüğünden İkincisi. (Bk. ansikl. böl.) || Silahtar hâzinesi, Topkapı sarayı’nda içinde değerli silahların ve eşyanın saklandığı yer. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL.
• Silahtar ağa. Has odanın hasodabaşından sonra gelen üst düzey yöneticisi durumundaydı. Bu görev, Yıldırım Bayezit döneminde (1389-1402) oluşturuldu. Alay ve törenlerde padişahın kılıcını omuzunda taşır, başındaki kırmızı kadifeden üsküf ile hükümdarın biraz gerisinde, sağ tarafında yürürdü. Resmi olarak hasodabaşından sonra gelmesine karşın bulunduğu görev ve saygınlığı ondan daha yüksekti. Bunun nedeni sürekli padişahın yanında, onun yakın bir sır arkadaşı durumunda oluşuydu. Dış hizmetlere çıktıklarında vezir, beylerbeyi, kaptan- paşa, yeniçeri ağası gibi üst düzey görevlerine atanırlardı. Bunlar arasında yirmiye yakını sadrazamlık makamına kadar yükselmiştir. Enderun'dan ceza olarak dışarıya çıkarılanlar kapıcıbaşılıkla görevlendirilirdi. Silahtar ağaların önemi XVIII. yy.’dan sonra daha da arttı ve bunlar Enderun'un en sözü geçen görevlisi durumuna geldiler. Silahtar Giritli Ali Ağa'nın ölümü (1830) üzerine silahtar ağalık kaldırıldı ve görevleri hazine kethüdasına verildi. Bir yıl sonra da (1831) göreve mabeyn başkâtibi bakmaya başladı.
• Silahtar bölüğü. Bayrakları sarı renkli olduğundan sarı bayrak bölüğü diye anılırlardı. Osmanlılar'da kurulan ilk süvari bölüğü olan bu bölüğe, önceleri yalnızca Topkapı sarayı Enderun koğuşu'ndan çıkanlar alınırken, sonraları Galata, İbrahim Paşa ve Edirne saraylarından çıkan oğlanlarla “veledeş" denilen sipahizadeler de alındılar. Son dönemlerde bölüğe bu sarayların dışından girenler, "orta bölükler” denilen sağ ve sol ulufecilerden de terfi edenlerden katılanlar oldu. Fatih dönemine (1451-1481) kadar silahtar bölüğü osmanlı ordusunda baş bölüktü ve alaylarda bu nedenle padişahın hemen arkasında yer alırlardı. Bu dönemde, alaylarda padişahın yedek atlarının önünde yürüyen sipahizadeler ve beyzadeler çoğaldı ve kendilerine kırmızı bayrak verilerek padişahın sağında yer almak ayrıcalığı tanındı. Silahtar bölüğü de padişahın sağ tarafında yürümeye başladı.
Silahtar bölüğünün sefer sırasındaki görevleri, ordunun izleyeceği yolda güvenliği yağlamak, yolları temizlemek, köprüleri onarmak, bataklıkları geçilebilecek duruma getirmekti. Bu tür işlerde gerekirse yöre halkını da çalıştırabilirlerdi. Ordunun izleyeceği yolun sağ ve sol tarafında birkaç kilometre uzaklıkta "sancak tepesi" adıyla topraktan yapay tepecikler oluşturup güzergâhı belirlemek de silahtar bölüğünün görevleri arasındaydı. Sefere padişah katılmazsa, sancak tepeleri yolun yalnız sol tarafına yapılırdı. Her biri yirmi otuz kişiden oluşan 260 silahtar bölüğü vardı. Her bölüğe bir bölükbaşt komuta ederdi. Bölükten olanlar barış zamanında tuğculuk, buçukçuluk, yedekçilik gibi işlerde çalışırlardı.
• Silahtar hâzinesi. Hırkai şerif dairesinin bitişiğindeki Arzhane dairesi’ndeydi. Hâzinenin gözetim ve yönetimi silahtar ağanındı, anahtarını da silahtar ağa taşırdı. Hazinedekiler sır kâtibi ile hazine başyardımcısı tarafından sayılıp saptanarak bir deftere geçirilir ve defter padişaha teslim edilirdi. Padişahın izni olmadan silahtar hâzinesi kesinlikle açılmaz, her saltanat değişikliğinde öteki tüm değerli eşyalar ile birlikte hâzinede saklanan eşya da tutulan defterle karşılaştırılarak sayılırdı.
1. OsmanlIlarda padişah ve öteki devlet önde gelenlerinin silahlarının bakım ve korunmasıyla yükümlü görevliye verilen ad.
Sponsorlu Bağlantılar
ocağı'ndaki altı süvari bölüğünden İkincisi. (Bk. ansikl. böl.) || Silahtar hâzinesi, Topkapı sarayı’nda içinde değerli silahların ve eşyanın saklandığı yer. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL.
• Silahtar ağa. Has odanın hasodabaşından sonra gelen üst düzey yöneticisi durumundaydı. Bu görev, Yıldırım Bayezit döneminde (1389-1402) oluşturuldu. Alay ve törenlerde padişahın kılıcını omuzunda taşır, başındaki kırmızı kadifeden üsküf ile hükümdarın biraz gerisinde, sağ tarafında yürürdü. Resmi olarak hasodabaşından sonra gelmesine karşın bulunduğu görev ve saygınlığı ondan daha yüksekti. Bunun nedeni sürekli padişahın yanında, onun yakın bir sır arkadaşı durumunda oluşuydu. Dış hizmetlere çıktıklarında vezir, beylerbeyi, kaptan- paşa, yeniçeri ağası gibi üst düzey görevlerine atanırlardı. Bunlar arasında yirmiye yakını sadrazamlık makamına kadar yükselmiştir. Enderun'dan ceza olarak dışarıya çıkarılanlar kapıcıbaşılıkla görevlendirilirdi. Silahtar ağaların önemi XVIII. yy.’dan sonra daha da arttı ve bunlar Enderun'un en sözü geçen görevlisi durumuna geldiler. Silahtar Giritli Ali Ağa'nın ölümü (1830) üzerine silahtar ağalık kaldırıldı ve görevleri hazine kethüdasına verildi. Bir yıl sonra da (1831) göreve mabeyn başkâtibi bakmaya başladı.
• Silahtar bölüğü. Bayrakları sarı renkli olduğundan sarı bayrak bölüğü diye anılırlardı. Osmanlılar'da kurulan ilk süvari bölüğü olan bu bölüğe, önceleri yalnızca Topkapı sarayı Enderun koğuşu'ndan çıkanlar alınırken, sonraları Galata, İbrahim Paşa ve Edirne saraylarından çıkan oğlanlarla “veledeş" denilen sipahizadeler de alındılar. Son dönemlerde bölüğe bu sarayların dışından girenler, "orta bölükler” denilen sağ ve sol ulufecilerden de terfi edenlerden katılanlar oldu. Fatih dönemine (1451-1481) kadar silahtar bölüğü osmanlı ordusunda baş bölüktü ve alaylarda bu nedenle padişahın hemen arkasında yer alırlardı. Bu dönemde, alaylarda padişahın yedek atlarının önünde yürüyen sipahizadeler ve beyzadeler çoğaldı ve kendilerine kırmızı bayrak verilerek padişahın sağında yer almak ayrıcalığı tanındı. Silahtar bölüğü de padişahın sağ tarafında yürümeye başladı.
Silahtar bölüğünün sefer sırasındaki görevleri, ordunun izleyeceği yolda güvenliği yağlamak, yolları temizlemek, köprüleri onarmak, bataklıkları geçilebilecek duruma getirmekti. Bu tür işlerde gerekirse yöre halkını da çalıştırabilirlerdi. Ordunun izleyeceği yolun sağ ve sol tarafında birkaç kilometre uzaklıkta "sancak tepesi" adıyla topraktan yapay tepecikler oluşturup güzergâhı belirlemek de silahtar bölüğünün görevleri arasındaydı. Sefere padişah katılmazsa, sancak tepeleri yolun yalnız sol tarafına yapılırdı. Her biri yirmi otuz kişiden oluşan 260 silahtar bölüğü vardı. Her bölüğe bir bölükbaşt komuta ederdi. Bölükten olanlar barış zamanında tuğculuk, buçukçuluk, yedekçilik gibi işlerde çalışırlardı.
• Silahtar hâzinesi. Hırkai şerif dairesinin bitişiğindeki Arzhane dairesi’ndeydi. Hâzinenin gözetim ve yönetimi silahtar ağanındı, anahtarını da silahtar ağa taşırdı. Hazinedekiler sır kâtibi ile hazine başyardımcısı tarafından sayılıp saptanarak bir deftere geçirilir ve defter padişaha teslim edilirdi. Padişahın izni olmadan silahtar hâzinesi kesinlikle açılmaz, her saltanat değişikliğinde öteki tüm değerli eşyalar ile birlikte hâzinede saklanan eşya da tutulan defterle karşılaştırılarak sayılırdı.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Silahtar Nedir?
