RASTLAMAK gçz. f.
1. Bir kimseye (bir yerde) rastlamak, onunla karşılaşmak, onu görmek: Sokakta bir dosta rastlamak, işe gittiğim zaman ona sık sık rastlardım.
2. Bir kimseye bir yerde rastlamak, onunla tanışmak: Karıma ilk kez bir arkadaşın evinde rastladım.
3. Bir şeye rastlamak, bir eylem sırasında o şeyi bulmak, onunla (soyut ya da somut) karşılaşmak: Kazılar sırasında kömür damarlarına rastlamak. Bir yazarda sıkça rastladığımız sözcükler.
4. Bir kimseye rastlamak, olumsuz bir durumdan söz ederken, o kimseyi bulmak: Bütün aksilikler de bana rastlar.
5. Bir şeye, bir yere, bir kimseye (bir yerine) rastlamak, bir şey söz konusuysa, ona değmek, çarpmak, isabet etmek: Çocukların attığı taş kafasına rastladı.
6. Bir şeye rastlamak, bir şey söz- konusuysa, bir başka şeyle aynı hizaya gelmek: Sokağın köşesine rastlayan ağaç.
♦ rastlanmak edilg. f. Bir kimse ya da bir şeyden söz ederken, onunla karşılaşmak: Sokakta rastlanan bir dost. Bir metinde rastlanan sözcükler.
♦ rastlaşmak işt. f. Bir kimseyle rastlaşmak, karşılıklı olarak birbirine rastlamak, karşılaşmak: ilk kez bir arkadaşın evinde rastlaştık.
♦ rastlatmak g. f. Bir şeyi bir şeye rastlatmak, rastlamasını sağlamak: Yolculuğu, tatilin son gününe rastlattık.
1. Bir kimseye (bir yerde) rastlamak, onunla karşılaşmak, onu görmek: Sokakta bir dosta rastlamak, işe gittiğim zaman ona sık sık rastlardım.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bir şeye rastlamak, bir eylem sırasında o şeyi bulmak, onunla (soyut ya da somut) karşılaşmak: Kazılar sırasında kömür damarlarına rastlamak. Bir yazarda sıkça rastladığımız sözcükler.
4. Bir kimseye rastlamak, olumsuz bir durumdan söz ederken, o kimseyi bulmak: Bütün aksilikler de bana rastlar.
5. Bir şeye, bir yere, bir kimseye (bir yerine) rastlamak, bir şey söz konusuysa, ona değmek, çarpmak, isabet etmek: Çocukların attığı taş kafasına rastladı.
6. Bir şeye rastlamak, bir şey söz- konusuysa, bir başka şeyle aynı hizaya gelmek: Sokağın köşesine rastlayan ağaç.
♦ rastlanmak edilg. f. Bir kimse ya da bir şeyden söz ederken, onunla karşılaşmak: Sokakta rastlanan bir dost. Bir metinde rastlanan sözcükler.
♦ rastlaşmak işt. f. Bir kimseyle rastlaşmak, karşılıklı olarak birbirine rastlamak, karşılaşmak: ilk kez bir arkadaşın evinde rastlaştık.
♦ rastlatmak g. f. Bir şeyi bir şeye rastlatmak, rastlamasını sağlamak: Yolculuğu, tatilin son gününe rastlattık.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Rastlamak Nedir?
