PATLAMAK gçz. f.
1. Çok güçlü bir basıncın ya da ısının etkisiyle şiddetli bir gürültü çıkararak dağılıp paramparça olmak; infilak etmek: Patlayan piknik tüpünün yol açtığı fada. Havada rengârenk havai fişekler patlıyordu. Elde patlayan bomba.
2. Güçlü bir baskı, ısı vb. bir nedenle parçalanmak, yırtılmak, delik deşik olmak, yarılmak: Otomobilin lastiği patladı. Su borusu patlayınca evi su bastı.
3. Birdenbire ve şiddetli bir gürültüyle ortaya çıkmak, oluşmak: Fırtına patlayacak.
4. Bir şey sûzkonusuysa, dikilmiş, tutturulmuş yapıştırılmış bölümlerinden açılmak; yırtılmak: Ayakkabıları patladı. Bu pantolonu zayıflamadan sakın giymeye kalkma, daha ilk giyişte patlar. Pantolonun dikişleri patlamış.
5. Dudak, kaş, kafa vb. sözkonusuysa, derin bir yarık ile açılmak: Patlayan kaşa dikiş atmak. Kavgada dudağı patlamış.
6. Tomurcuklardan söz ederken açılmak, yeşermek: Tomurcuklar patladı.
7. Bir olay (çoğu kez can sıkıcı bir olay) birdenbire ortaya çıkmak, kendini göstermek: Bölgede her an savaş patlayabilir. Haber bomba gibi patladı.
8. Bir kimse sözkonusuysa, öfkesini, hoşnutsuzluğunu tutamamak: Daha ileri gitme, bir patlarsam fena olur, yeteri Adam şimdi patlayacak.
9. Bir etkinlik, bir şey sözkonusuysa, ansızın çok büyük boyutlara ulaşmak: Bu yıl turizm patlayacak. Azgelişmiş ülkelerde patlayan nüfusun yarattığı sorunlar.
10. Bir şeyden (soyut) patlamak, etkisi altında bulunulan olumsuz bir şeyin aşırılığını gösterir: Sabırsızlıktan patlıyorum. Burada sıcaktan patlıyoruz.
11. Tkz. Bir fiyata, pahalıya vb. patlamak, bir şey sözkonusuysa, o fiyata ya da pahalıya mal olmak: Bu ev bize tam yüz milyona patladı. Mütevazı bir tatil bize artık pahalıya patlıyor. 12. Tkz. (Yemekten, içmekten) patlamak, aşırı ölçüde yemek içmekten midesinde şişkinlik oluşmak: Neredeyse patlayacak, hâlâ yemek istiyor.
13. Yumruk, tokat vb. sözkonusuysa, genellikle yüze şiddetle indirilmek: Burnunda patlayan yumruk bir anda yüzünü kan içinde bırakmıştı.
14. Patla!, patlayasıcal, sabırsızlık gösteren birine söylenen ilenme sözü. || Patlama!, "sabret, sabırsızlık gösterme" anlamında söylenen kızgınlık sözü. || Patlamış mısır, ısının etkisiyle şişerek patlayan ve çerez olarak yenen mısır taneleri.
—Kim. Gürültü ve kıvılcımlar çıkararak şiddetle bozunmak.
♦ patlatmak ettirg. f.
1. Bir şeyi patlatmak, onun patlamasına yol açmak: Balonu fazla şişirip de patlatma.
2. Bir silahı, patlayıcı bir maddeyi patlatmak, onu ateşleyerek patlamasını sağlamak, patlamasına neden olmak.
3. Bir giysiyi patlatmak, onun dikiş yerlerinden açılıp sökülmesine, yırtılmasına vb. neden olmak: Bu dar pantolonu giymeye kalkarsan patlatırsın.
4. Bir kimseyi patlatmak, onun canını aşırı ölçüde sıkmak, onun sabrının tükenmesine, kızmasına neden olmak; tepkilerini şiddetli biçimde göstermesine yol açmak: Gevezeliğiyle sıkıntıdan patlattı. Davranışlanyla adamcağızı sonunda patlattı.
5. Bir haberi patlatmak, onu çarpıcı biçimde ortaya koymak, açıklamak, bildirmek.
6. (Tokadı, yumruğu) patlatmak, şiddetli bir tokat ya da yumruk atmak.
1. Çok güçlü bir basıncın ya da ısının etkisiyle şiddetli bir gürültü çıkararak dağılıp paramparça olmak; infilak etmek: Patlayan piknik tüpünün yol açtığı fada. Havada rengârenk havai fişekler patlıyordu. Elde patlayan bomba.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Birdenbire ve şiddetli bir gürültüyle ortaya çıkmak, oluşmak: Fırtına patlayacak.
4. Bir şey sûzkonusuysa, dikilmiş, tutturulmuş yapıştırılmış bölümlerinden açılmak; yırtılmak: Ayakkabıları patladı. Bu pantolonu zayıflamadan sakın giymeye kalkma, daha ilk giyişte patlar. Pantolonun dikişleri patlamış.
5. Dudak, kaş, kafa vb. sözkonusuysa, derin bir yarık ile açılmak: Patlayan kaşa dikiş atmak. Kavgada dudağı patlamış.
6. Tomurcuklardan söz ederken açılmak, yeşermek: Tomurcuklar patladı.
7. Bir olay (çoğu kez can sıkıcı bir olay) birdenbire ortaya çıkmak, kendini göstermek: Bölgede her an savaş patlayabilir. Haber bomba gibi patladı.
8. Bir kimse sözkonusuysa, öfkesini, hoşnutsuzluğunu tutamamak: Daha ileri gitme, bir patlarsam fena olur, yeteri Adam şimdi patlayacak.
9. Bir etkinlik, bir şey sözkonusuysa, ansızın çok büyük boyutlara ulaşmak: Bu yıl turizm patlayacak. Azgelişmiş ülkelerde patlayan nüfusun yarattığı sorunlar.
10. Bir şeyden (soyut) patlamak, etkisi altında bulunulan olumsuz bir şeyin aşırılığını gösterir: Sabırsızlıktan patlıyorum. Burada sıcaktan patlıyoruz.
11. Tkz. Bir fiyata, pahalıya vb. patlamak, bir şey sözkonusuysa, o fiyata ya da pahalıya mal olmak: Bu ev bize tam yüz milyona patladı. Mütevazı bir tatil bize artık pahalıya patlıyor. 12. Tkz. (Yemekten, içmekten) patlamak, aşırı ölçüde yemek içmekten midesinde şişkinlik oluşmak: Neredeyse patlayacak, hâlâ yemek istiyor.
13. Yumruk, tokat vb. sözkonusuysa, genellikle yüze şiddetle indirilmek: Burnunda patlayan yumruk bir anda yüzünü kan içinde bırakmıştı.
14. Patla!, patlayasıcal, sabırsızlık gösteren birine söylenen ilenme sözü. || Patlama!, "sabret, sabırsızlık gösterme" anlamında söylenen kızgınlık sözü. || Patlamış mısır, ısının etkisiyle şişerek patlayan ve çerez olarak yenen mısır taneleri.
—Kim. Gürültü ve kıvılcımlar çıkararak şiddetle bozunmak.
♦ patlatmak ettirg. f.
1. Bir şeyi patlatmak, onun patlamasına yol açmak: Balonu fazla şişirip de patlatma.
2. Bir silahı, patlayıcı bir maddeyi patlatmak, onu ateşleyerek patlamasını sağlamak, patlamasına neden olmak.
3. Bir giysiyi patlatmak, onun dikiş yerlerinden açılıp sökülmesine, yırtılmasına vb. neden olmak: Bu dar pantolonu giymeye kalkarsan patlatırsın.
4. Bir kimseyi patlatmak, onun canını aşırı ölçüde sıkmak, onun sabrının tükenmesine, kızmasına neden olmak; tepkilerini şiddetli biçimde göstermesine yol açmak: Gevezeliğiyle sıkıntıdan patlattı. Davranışlanyla adamcağızı sonunda patlattı.
5. Bir haberi patlatmak, onu çarpıcı biçimde ortaya koymak, açıklamak, bildirmek.
6. (Tokadı, yumruğu) patlatmak, şiddetli bir tokat ya da yumruk atmak.
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Patlamak Nedir?
