MAHSUSAT çoğl. a. (ar. mahsus'un çoğl. malşsüsSt). Esk. Gözle görülür şeyler.
—ANSİKL. Tasav. Tasavvuf düşüncesine göre tüm varlıklar, mahsusat âlemi ve me- lekut âlemi diye ikiye ayrılırlar. Birbirlerinden bütünüyle başka nitelikler taşıyan bu iki âlem, Kuranda geçen (VII, 54) bir ayete dayanılarak halk âlemi ve emr âlemi diye de adlandırılır. Beş duyu ile algılanabilen, zaman ve mekân kategorileri ile sınırlı olan ilk âlem (halk âlemi ya da mahsusat âlemi) yaratılmış, geçici ve sonludur. Platon’ un duyular âlemi ve ideler âlemi ayrımından kaynaklanan bu görüş, tasavvufta özellikle vahdeti vücut felsefesinde önem kazanır. Buna göre, mahsusat âlemine giren her varlık, gerçek varlık (el-vücut ül -Hakk) olan Tanrı'nın görünüş ya da yansımalarından (tecelli) başka bir şey değildir. Bu düşünceden yola çıkan sufiler, mahsusat âlemi ile ilgili bilgilere önem vermez; bu tür konular ile uğraşanları zahir uleması ya da rüsum uleması gibi adlarla anarlar; salt gerçeğin, mahsusatın yada görünüş (zahir) ve biçimlerin (rüsum) ötesinde olduğunu düşünürler.
Sponsorlu Bağlantılar
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.