LİSAN a. (ar. lisân). Esk.
1. Bir insan topluluğunda bireylerin duygu ve düşüncelerini anlatmak, birbirleriyle iletişimlerini sağlamak için kullandıkları sesli, kimi zaman da yazılı göstergeler dizgesi. (DİL.)
2. Konuşma, bir duygunun etkile- nimiyle ortaya çıkan özel anlatım biçimi: Derdini münasip bir lisanla anlatmak.
3. Bildirişim işlevi gören her türlü göstergeler dizgesi: Çiçeklerin lisanı. Derdini lisanı hal ile anlatmak.
4. Yabancı dil: iki lisan bilmek. Lisan bilmenin faydaları. Lisan kursuna gitmek.
5. Lisana gelmek, dile gelmek.
—Esk. Lisan-aşina, dil bilen. || Lisan-ı ara- bi, arapça. || Lisan-ı aşk, sevginin dili: Bezminde şeb-be-şeb leb-i canan lisan ı aşk / Âteş misâl olur mu sen âteşden olmasan" (Y. K. Beyatlı). || Lisan-ı dil, gönül dili. || Lisan-ı edeb, edebiyat, yazın dili. || Lisan-ı farsi, farsça. || Lisan-ı hal -Li- SANIHAL. || Lisan-ı mader-zad, anadili. || Lisah-ı gayb ya da lisan-ül-gayb, bilinmeyen âleme ve geleceğe ait dil. || Lisan-ı malume, bilinen dil: “Lisan-ı malumelerin muhakemesi içün en kullanışlı bir miyâr olduğu kemal i cesâretle söylenebilir" (F. Köprülü). || Lisan-ı şiir, şiir dili: “Tabiatın lisan-ı şiirine mahsus bir feşâfiş-i hafif ile sahili okşayan..." (H. Z. Uşaklıgil). || Lisan-ı tazi, arapça. || Lisan-ı türki, türkçe. || Lisan -ül-bahr, mürekkep balığının kılçığı. || Lisan-ün-nar, ateşin dili; alev.
—Esk. anat. Lisan-ı mizmar, gırtlak, kapağı; küçük dil.
—Esk. bot. Lisan-ül-asafir, çiçekli dişbudak.. || Lisan-ül-kelb, büyük sinirotu, köpek dili, labada bitkileri. || Lisan-üs-seb, morina.
—Esk. dilbilg. Ilm-i lisan — İLİM.
—Esk. dişç. Lisan-üs-savi, azı dişini çekmek için kullanılan kerpeten
1. Bir insan topluluğunda bireylerin duygu ve düşüncelerini anlatmak, birbirleriyle iletişimlerini sağlamak için kullandıkları sesli, kimi zaman da yazılı göstergeler dizgesi. (DİL.)
Sponsorlu Bağlantılar
3. Bildirişim işlevi gören her türlü göstergeler dizgesi: Çiçeklerin lisanı. Derdini lisanı hal ile anlatmak.
4. Yabancı dil: iki lisan bilmek. Lisan bilmenin faydaları. Lisan kursuna gitmek.
5. Lisana gelmek, dile gelmek.
—Esk. Lisan-aşina, dil bilen. || Lisan-ı ara- bi, arapça. || Lisan-ı aşk, sevginin dili: Bezminde şeb-be-şeb leb-i canan lisan ı aşk / Âteş misâl olur mu sen âteşden olmasan" (Y. K. Beyatlı). || Lisan-ı dil, gönül dili. || Lisan-ı edeb, edebiyat, yazın dili. || Lisan-ı farsi, farsça. || Lisan-ı hal -Li- SANIHAL. || Lisan-ı mader-zad, anadili. || Lisah-ı gayb ya da lisan-ül-gayb, bilinmeyen âleme ve geleceğe ait dil. || Lisan-ı malume, bilinen dil: “Lisan-ı malumelerin muhakemesi içün en kullanışlı bir miyâr olduğu kemal i cesâretle söylenebilir" (F. Köprülü). || Lisan-ı şiir, şiir dili: “Tabiatın lisan-ı şiirine mahsus bir feşâfiş-i hafif ile sahili okşayan..." (H. Z. Uşaklıgil). || Lisan-ı tazi, arapça. || Lisan-ı türki, türkçe. || Lisan -ül-bahr, mürekkep balığının kılçığı. || Lisan-ün-nar, ateşin dili; alev.
—Esk. anat. Lisan-ı mizmar, gırtlak, kapağı; küçük dil.
—Esk. bot. Lisan-ül-asafir, çiçekli dişbudak.. || Lisan-ül-kelb, büyük sinirotu, köpek dili, labada bitkileri. || Lisan-üs-seb, morina.
—Esk. dilbilg. Ilm-i lisan — İLİM.
—Esk. dişç. Lisan-üs-savi, azı dişini çekmek için kullanılan kerpeten
Kaynak: Büyük Larousse
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.