SANSÜR a. (fr. censure).
1. Bir makamın, bir hükümetin az çok geniş bir kitleye yönelik basın ve yayın ürünleri üzerinde yaptığı ve bu ürünlerin yayılması, dağıtımı, yayımlanması konusunda izin verme ya da yasaklamayla sonuçlanan ön inceleme. (Bk. ansikl. böl. Huk.)
2. Bu inceleme görevini üstlenmiş kişilerden oluşan kurul. (SANSÜR KURULU da denir.)
3. Sansür koymak, herhangi bir iletişimi tümüyle ya da kısmen yasaklamak: Kişisel konuşmalara sansür uygulamak. Bu yaptığınıza sansür denir.
4. (Bir şeyi) sansür etmek, bir yapıtı, bir yayını vb sansür işleminden geçirmek.
—Psikan. Bilinçdışı isteklerin, bir başka biçime bürünmeden bilince çıkmalarını engelleyen ruhsal yapı. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Ed. Türkiye’de 1857'de Basmahane nizamnamesi'yle başlayan sansürün edebiyat yapıtları üzerinde de etkileri görüldü. 1878’de oluşturulan sansür kurulu, 1881’de kurulan Encümen-i teftiş ve muayene edebiyat kitaplarına ve süreli yayınlara çok sert denetlemeler uyguladı. Abdülhamit II yönetimi boyunca basılan her türlü yapıt gelenek ve görenekler, İslam inançları, ahlak, siyaset açısından sansüre uğradı. 1876 tarihli Kararname-i âli üzerine Basiret, Sabah gibi gazeteler sansürün çıkardığı yerler boş bırakılarak yayımlanmış; bu dönemde Teodor Kasap Hayal dergisinde Anayasa’nın "Matbuat kanun dairesinde serbesttir” maddesini yeren karikatür dolayısıyla 3 yıl hapse mahkûm edilmişti. Aynı dönemde Namık Kemal'in Son pişmanlık romanı ancak adı değiştirilerek İntibah yahut Ali Bey'in sergüzeşti adıyla yayın izni alabildi. A. H. Tar- han'ın Kahpe adlı yapıtının Bir sefilenin hasbıhali adıyla yayımlanmasına izin verildi. H. Z. Uşaklıgil'in Hizmet gazetesinde (İzmir) tefrika edilen Sefile romanına ise Encümeni teftiş ve muayene yayın izni vermedi. Dönemin edebiyat dünyasını konu edinen yapıtlarda (H. Z. Uşaklıgil, Kırk yıl; H. C. Yalçın, Edebiyat hatıraları; A. i. Tokgöz, Matbuat hatıralanm vb.) sansürün nasıl uygulandığı türlü örneklerle gösterilir; yasak sözcükler arasında Kanunuesasi, ıslahat, hürriyet, vatan, bomba, yıldız, burun vb'nin yer aldığı hatırlatılır. Sansür ikinci meşrutiyette kaldırılmış, bundan dolayı Meşrutiyetin ilanı (23 temmuz) Cumhuriyet döneminde basın bayramı olarak kutlanmaya başlamıştır. Mütareke döneminde işgal altındaki İstanbul'da da basına ağır biçimde sansür uygulanmıştır. Bu yüzden örneğin ikdam başyazarı Y. K. Karaosmanoğlu’nun sonradan Ergene- kon kitabında derlenen Kurtuluş savaşı yazılarında sansürün çıkardığı bölümler eksiktir Günümüzde basına uygulanan kısıtlamaların ise zaman zaman benzetme yoluyla sansür diye adlandırıldığı görülmektedir.
—Huk. Düşünce özgürlüğüyle yakın ilişkisi olan sansür, Anayasa, yasa ve yönetmeliklerde yer alan hukuk kurallarıyla ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir. Anaya- sa’ya göre basın hürdür; sansür edilemez (md. 28). Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir (md. 26). Düşünce ve basın özgürlüklerini düzenleyen bu kuralların yanı sıra, Anayasa’da sansüre olanak sağlayan bir kural da vardır. Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü düzenleyen Anayasa'nın 26. maddesine göre, bu özgürlüklerin bulunması "radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir". Anayasa'nın "izin sistemi" diye nitelediği sansürün en geniş uygulama alanı, sinemadır. Sinema filmlerinin denetimine ilişkin kurallar 23 ocak 1986 tarih ve 3257 sayılı Sinema, video ve müzik eserleri k. ile bu yasaya dayanarak hazırlanan yönetmelikle belirlenmiştir. Bakanlar kurulu tarafından 7 ağustos 1986 tarihinde kabul edilen Sinema, video ve müzik eserlerinin denetlenmesi hakkında yönetmelik hükümlerini, Kültür bakanlığı yürütür. Yönetmeliğin amacı, kamu düzenini, genel ahlakı vb. olumsuz yönde etkileyecek sinema filmi, video bant, plak ve ses kasetlerindeki eserlerin icrasını ve gösterilmesini önlemektir. Bu yönetmelik hükümleri yurtiçinde üretilen, yurtdışından ithal edilen sinema filmi, video bandı, plak ve, ses kasetlerinin (yapımcının isteğine bağlı olarak da senaryoların) yapımcısı tarafından kamuya sunulmadan önce incelenmesini, denetlenmesini, denetleme kurulu ve alt komisyonların oluşturulmasını, bunların görev ve çalışma yöntemlerini kapsar. Yönetmeliğe göre, sansür için bir denetleme kurulu oluşturulur. Bu kurul, Kültür bakanı tarafından bakanlık memurları arasından görevlendirilecek bir temsilcinin başkanlığında içişleri, Dışişleri, Milli eğitim bakanlıkları, Genelkurmay başkanlığı, Milli güvenlik kurulu genel sekreterliği ve Emniyet genel müdürlüğü temsilcileri, bir yapımcı ve ithalatçı ile bir sanatçı üyeden meydana gelir (md. 6). Ayrıca TRT yasası'na göre, Başbakan veya görevlendireceği bakan, ulusal güvenliğin açıkça gerekli kıldığı durumlarda radyo ya da televizyon yayınını durdurabilir. Durdurma kararının yazılı olması gerekir. Ancak, acele durumlarda sözlü olarak da iletilebilir. Bu durumda en kısa zamanda emrin yazıyla tekrarlanması gerekir (md. 23).
—Psikan. Sansürün amacı, bilinçdışı isteklerdeki içeriği başka kılığa sokmak, affektlerini önlemek ve böylece bilinç tarafından tanınmalarını engellemektir. Freud'un birinci topik’inde sansür, bilinçdışı -önbilinç ve önbilinç-bilinç sistemlerinin sınırlarında etki gösterir.
S. Freud tarafından açıklanan birinci sistemdeki çarpıtma işlemleri, şunlardır: değiştirme ve yoğunlaşım, bir tasarımın atılması ve kendi karşıtına dönüştürülmesi. .Bunlar, rüya işlemleri arasında yer alır. Affektler, aşırı yüklenmiş bir tasarımdan yatırımın çekilmesi ve önemsiz bir başka tasanma yatırım yapılması yoluyla kösteklenir.
İkinci sistemde, bilinçdışının ikame oluşumlar, fantazmalar gibi önbilinçsel ürünleri, çok şiddetliyseler, yeniden bastırıma uğrayabilirler ve daha sonra, bilince çıkmadan önce aşırı bir yatırıma konu olabilirler İkinci topik'te sansür, insansı bir biçim edinerek üstben şeklinde karşımıza çıkar, sansür, boğuntunun ve bilinci rahatsız eden öteki affektlerin ortaya çıkışına karşı bir savunmadır. Psikanaliz tedavisi sırasında da, bir direnç olarak ortaya çıkar. Sansürlenmiş içerikler bilinçli hale gelince, bastırım da ortadan kalkmış olur.
—Tar. Kısa süren Birinci meşrutiyet döneminin (1876) hemen ardından Abdülhamit H'nin denetimindeki Vekiller heyeti kararıyla basına resmen sansür kondu. Buna göre imparatorluk sınırları içinde türkçe ya da başka dillerde yayımlanan tüm gazeteler, basımından önce İstanbul’da Matbuat idaresi, taşra eyaletlerinde yerel yönetimlerce görevlendirilecek memurlar tarafından denetimden geçirilecekti: Matbuat kanunu (1876) ve Matbualar kanunu (1888) bu amaca yönelik önlemler getirmiştir. Ayrıca, gazete ve dergi dışındaki tüm yazılı yapıtların yayımı da Maarif nezareti’nin iznine bağlandı. Ayaklanma, suikast, kargaşa, dünyanın herhangi bir yerinde ihtilal (devrim) ya da hükümet darbesi vb. türünden haberler sansüre takılan başlıca konular olduğu gibi, padişah Yıldız sarayı'nda oturduğu için "yıldız", çok büyük olan burnu halk arasında alay konusu olduğu için "burun", ülkede tam bir istibdat yönetimi sürdüğü için "hürriyet” vb. sözcüklerinin basında yer alması da sansür yasakları kapsamı içindeydi. Yazılı basın dışında tiyatro yapıtları da sansürden geçmek zorundaydı. Yerli ve yabancı oyunlar ya da tuluata dayalı ortaoyunları sahnelenmeden önce sansürden geçirilirdi, ikinci meşrutiyet'ten (1908) sonra istibdat döneminin sansürü kendiliğinden ortadan kalkarken, yerini iktidardaki ittihatçıların, ideolojiye dayalı daha sert tutumlu sansürüne bıraktı. Cumhuriyet döneminde Takriri sükûn kanunu ile basına getirilen yayın yasakları, sıkıyönetim dönemlerinde yoğun biçimde uygulandı. Filmler, radyo ve televizyon yayımları aşama aşama sansürlendi.
Kaynak: Büyük Larousse