KARAKTER a. (fr. caractere).
1. Bir bireyin kişiliğini oluşturan ve çevresine gösterdiği tepkileri belirleyen sürekli, duygusal niteliklerin tümü: Çok hırçın bir karakteri var. Otoriter, esnek, neşeli, ikiyüzlü bir karakter
2. Kişiliğini güçlü bir biçimde ortaya koyma, kararlılıkla davranma yeteneği: Karakter sahibi bir adam.
3. Bir şeyin ayırtedici niteliği: Bu yörenin belli başlı karakteri dağlık oluşudur.
—Bilş. ve Telekom. Veri ve bilgileri işleme ya da iletme amacıyla göstermede, uzlaşmalı olarak kullanılan rakam, harf, noktalama işaretleri ya da herhangi bir başka simge || Kimi bilgisayar organlarının işlenecek bilgi birimi olarak aldığı birkaç ikili sayıyı (genellikle 6 ile 8 bit) karşılayan bilgi miktarı. (8 bitlik bir karakterin 256 bileşimi bir yazı makinesinin ve bir işlevin bütün karakterlerini kodlayabilir; ayrıca 8 bitlik bir karakter sekiz ondalık rakamı kodlamayı sağlar.) || Denetim karakteri, örneğin iletim hatası halinde bilgilerin bozulmasını önlemek amacıyla kodlamada bir fazlalık yaratmak için verilere göre hesaplanıp, her veri öbeğine katılan ek karak- Karaköy’den bir görünüm ter. || Komut ya da işlev karakteri, verilerima gibi işlemlerin yürütülmesini başlatmaya, değiştirmeye ya da durdurmaya yarayan ve bir veriyi gösterme karakterinden ayrılması gereken karakter. || Manyetik karakter, okumayı otomatikleştirmek için mıknatıslanabilir gereç içeren mürekkeple elde edilmiş karakter. || Optik karakter, bir optik yöntemle otomatik olarak okunabilecek bir biçim verilmiş, basılı ya da yazılı karakter (Bu karakterlerin biçimleri için birçok standart vardır.) || Sayısal karakter, harfler dışında yalnızca rakamlarla birkaç simge içeren karakter takımlarının her karakteri.
—Ceb. Bir K cismi üzerinde birleşmeli ve değişmeli bir E cebirinin K cebiri içinde tanımlanan benzeryapılılığı.
—Ed. Edebiyat yapıtlarına konu olan kişileri benzerlerinden ayıran özelliklerin (şarlatanlık, gösteriş düşkünlüğü [örn. Ömer Seyfettin'in Efruz Bey'i]) tümü.
—Genet. Kalıtım yasalarına göre soydan geçen özellik. (Bir karakter bir ya da birden fazla genin ifadesidir.) || Başat karakter, belli bir karakteri sağlayan alel gen bakımından heterozigot olan, yani o genden yalnız bir tane taşıyan bireyde ortaya çıkan ayırtedici nitelik. (Eğer bu alel A ile gösterilir ve a da onun dengi yabanıl ale- li temsil ederse, karakter, Aa [ye doğal olarak AA] olan kişilerde belirir, insan hastalıklarında birçok başat karakter bilinmektedir. Bunların en iyi bilineni akondroplazi adı verilen cücelik çeşididir.) || Çekinik karakter, kişinin ancak ilgili alel bakımından homozigot olması, yani aynı alelden iki tane taşıması durumunda ortaya çıkan ayırtedici nitelik (aa örneğinde olduğu gibi). insanlarda, albinizm ve metabolizma hastalıklarının çoğu gibi, birçok normal ya da patolojik çekinik karakter bilinmektedir. Çekinik kalıtımın özel bir biçimi, X kromozomu tarafından taşınan genlere bağımlı olan ve cinsiyete bağlı çekinik kalıtım yasasına göre soydan geçen karakterleri kapsar. || Edinsel karakter, bireyde dış etmenlerin etkisiyle ortaya çıkan ayırt- edici nitelik (örneğin, güneş ışınlarının etkisiyle deride renklenmenin artması). [Lamarck evrim kuramında edinsel karakterlerin soydan geçişine önemli yer vermişti. Günümüzde bireyin yaşadığı sırada edindiği karakterlerin, kalıtımsal yapıya yerleşmemişlerse sonraki kuşaklara geçmediği bilinmektedir. Yalnız sovyet biyoloğu Lisenko, tamamen ideolojik nedenlerle, edinsel karakterlerin kalıtımla geçtiğini öne sürmüş ve uzun süre savunmuştur.]
—Hayvc. Nicel karakter, çok sayıda genle belirlendiği için çoğunlukla sürekli olan ve ortamdan önemli ölçüde etkilenen değişiklikler gösteren ayırıcı özellik. (Bu karakterler üretimle ilgili karakterlerdir: süt miktarı, kas oranı, büyüme hızı, vb.) || Nitel karakter, az sayıda gen çifti ile belirlenen ve bundan dolayı sürekli olmayan değişimler gösteren ayırıcı özellik. (Ortamdan pek az etkilenen ve "Mendel karakterleri” de denen bu karakterler genel olarak hayvanların bazı özelliklerini ilgilendirir: tüy rengi, boynuzların varlığı, vb.)
—Koregr. Karakter dansçısı, bu türden danslarda uzmanlaşan ya da kompozisyon rolleri üstlenen dansçı.|| Karakter dansı, hiç değişmeden kalmış ya da üslupla- nıp sahneye uyarlanmış halk dansı.
—Küm. kur. Sonlu karakter özelliği, herhangi bir M kümesi üzerinde gerçeklendiğinde, M nin sonlu her alt kümesi üzerinde de gerçeklenen özellik.
—Matbaac. Ana maddesi kurşun olan bir alaşımın dökümüyle elde edilen, bir ucunda kabartma olarak bir harfin şekli bulunan ve böylece bir matbaa harfini oluşturan metal çubuk. (Bk. ansikl. böl.) || Metinlerin dizilmesine yarayan ve özel bir şekli olan harf ya da işaret. || Yazı işaretleri ya da baskı karakterlerinin tümü. (Bk. ansikl. böl.)
—Psikan. Karakter çözümlemesi, 1933'ten başlayarak W. Reich tarafından önerilen çözümleme yöntemi. Bu yöntem her türlü çözümsel tedavi için zorunlu önkoşul olarak dirençlerin çözümlenmesine dayanır ve bu çözümleme, dirençlerin yuvalandığı ben’in savunma aygıtını karşısında bulacak olan bastırılmış dürtünün ya da belirtilerin anlamlarının yorumlanmasından önce gelir. (Bk. ansikl. böl.) || Karakter nevrozu, kesin bir psişik rahatsızlık belirtisi göstermeden, özellikle çevreyle sürekli çatışma ilişkilerine yol açan nevrotik kişilik yapısı. (Bu karakter özelliğinin ben'le bir bakıma bütünleşmiş olması, kişiyi semptom göstermekten korur ve böylece onun, patolojik doğasını bilmezlikten gelerek, gerçek psişik durumunu inkâr edici bir tavır takınmasına olanak sağlar.)
—ANSİKL. Matbaac. Tipografide, karakter, dökümle elde edilen ve bir ucunda baskı kabartması ya da resim bulunan, matbaa alaşımından yapılmış 23,56 mm yüksekliğinde küçük bir koşutyüzlüden oluşur. Resmin bulunduğu yüze bakıldığında, dizilmiş satırın düşey olarak kapladığı yeri gösteren yükseklik, harf yüksekliği aralığı ya da harf yüksekliği'dır, genişliği harf genişliği'dir. Bir sözcükte, iki harf arasındaki üçüncü bir harfin kapladığı yer olan harf genişliği, harf yüksekliği aralığına ve hemen hemen, aynı harf yüksekliğindeki her harf ya da işarette değişen resmin şekline bağlıdır. Harf yüksekliği iki satır arasında yer alan bir satırın kapladığı alandır; başka bir deyişle yukarı doğru yükselen bir harfin (I, b, h) üst kesimini, aşağı doğru inen bir harfin (g, p, y) kuyruğundan ayıran ve bunların birbirlerine karışarak metnin okunabilirliğini engellememesi için bırakılan en küçük değerde bir aralığın da eklendiği boşluğa harf yüksekliği denir.
Harf çubuğunun üzerinde, genellikle bir işaret kertiği vardır, bunun da görevi dizgiciye çubuğun hangi yandan yerleştirilmesi gerektiğini göstermektir.
1737'den önce, değişik harf yüksekliğindeki karakterlerin aralığı bir norma bağlanmamıştı. Ama genç Fournier, daha sonra yerini tipometre'ye bırakan ilkörneği icat etti ve kısa bir süre sonra, eski keyfi karakter adlarının yerini tıpo puntosu adı verilen özel bir ölçüden yola çıkarak düzenlenmiş sayısal adlandırmalar aldı; her karakter, ölçüldüğü puntonun sayısıyla adlandırıldı.
Her karakter türünün değişik biçimlerde harfleri vardır: büyükharfler (A, B, C...), küçükharfler (a, b, c...). Özellikle büyük- harflerde, fantezi karakterler hayli çoktur; gölgeli, süslü, beyaz vb. Kitapların ya da bölümlerin başına, çoğu kez, metin harflerinden çok daha büyük harfler konur; bu harflere, başharfler, inisiyaller, süslü harfler denilir. Matematikte üst harfler denilen daha küçük ama yanına konulduğunda aynı harf yüksekliğinde harfler kullanılır: XP , fffl , vb. Cebir hesaplarında, çoğu kez üst rakamlardan yararlanılır: 32, 83, a4 , b5. Alt rakam ve harfler de vardır:
aı . b2 , x, , yr
Sökülüp takılabilen döküm harflerle dizilen ilk kitaplar, ilkel ksilografi karakterlerine benzeyen, kalıp harfleri denilen ve dar açıları abartılmış karakterlerle de dizildi. Rönesans döneminde bunların yanlışları düzeltildi ve bu harfler Summa harfleri adını aldı, ilkel gotik türdeki bu iki karakter bugünkü gotik ve batardlarda varlıklarını sürdürmektedir. Roma yakınlarında Subiaco'ya yerleşmiş olan alman basımcılar, 1465'e doğru, gravürcü Jenson’ un 1475'te düzeltip geliştirdiği “yuvarlak" harfleri yarattılar: bunlar, çizgileri satır yönüne dik olan roma karakterleridir. Yine Venedik’te, 1500'e doğru, Aide Manuce, işlek eğik harfler olan italik karakterleri tasarımladı, kazdırdı ve kullandı.
Thibaudeau, la Lettre d'imprimerie (Matbaa harfi) [1921] adlı bir yapıtta, karakterlerin, resmin şekli ve şeriflerinin çizgisi üzerine temellenen bir sınıflama önerdi. Bu sınıflama dört kümeyi kapsar: Ga- ramond'un yeniden gözden geçirdiği Jenson tipi olan elzevirler; XVIII. yy.’ın sonlarında Didot'nun yarattığı karakterler olan didotlar; ne dolu ne de ince olan antikler; mısır ve norman karakterlerinin yanı sıra hüsnühat ve fantezi karakterlerin de yer aldığı kalın karakterler.
Civilite karakterleri, el yazısını taklit eden basım harfleridir. Lyonlu basımcı Robert Granjon tarafından icat edilen bu harfler innocenzo Ringhieri'nin bir yapıtının (1557) ve daha sonra 1559’da, Erasmus' un De pueris instan (Çocuksu incelik) adlı yapıtının Jean Louveau tarafından yapılan çevirisi olan la Civilite puerile'in basımında kullanıldı; “civiletö karakteri’' adı da buradan gelmektedir. Günümüzde bu harfler, kart, davetiye gibi küçük baskı işlerinde kullanılır.
Dizgi makinelerinin ortaya çıkması, çizilmiş taşbaskı harflerinin, daha sonra fotoğraf tekniğiyle kopya edilmiş harflerin rekabeti, modanın artan gereksinmeleri, dökümcüleri son derece çeşitlilik gösteren yeni karakterler yaratmaya zorladı. Yukarda sözü edilen dört kümeli sınıflama, hatta onların altkümeleri ve karıştırılmaları yetersiz kaldı ve 1954'te, Maximilien Vox tarafından, daha geliştirilmiş bir sınıflama getirildi.
Ticari olarak karakter, dökümcünün adı, resmini çizmiş olan sanatçının adı ya da fantezi adlandırmasıyla ve çoğu kez bir seri numarasıyla adlandırılır. Ayrıca resmin biçimi (romen, italik), oranları (uzun, sık, dar, geniş), aralıksız dizgi kalınlığı (ince, yarıkaiın,kalın, siyah) belirtilir ve kuşkusuz, punto olarak ifade edilen harf yüksekliği aralığı da eklenir.
Geleneksel olarak, tipografi karakterleri için kullanılan terimler, fotodizgi tekniklerine özgü terminolojide de kullanımlarını sürdürmektedir.
—Psikan. Reich’a göre karakter, her şeyden önce dış dünya ve dürtülerin iki yanlı tehdidine karşı narsisçe bir korunma mekanizmasıdır. Bastırılmış şeyin dürtüsü ne olursa olsun, ben’in direnci her zaman bireyin karakterine uygun gelen tek bir biçimde ortaya çıkar; bu da çözümlenecek gerecin yalnız içeriğini değil biçimsel öğelerini de hesaba katmamızı gerektirir. Reich, çözümleyiciden, çözümlediği kişiyi karakterinin özelliklerini nesnelleştirmeye ve bu özellikleri “yabancı bir bütün" olarak hissetmeye yöneltmesini ister. Ayrıca, histerik, zorlanımcı, fallus, narsis vb. gibi üremsel denilen karakterin karşıtını oluşturan karakterlerin bir “tiplendirme” sini de ortaya koyar. Üremsel denilen karakterse, libido ekonomisinin kusursuz dengesini gerçekleştiren ve bir karakter çözümlemesinde öznenin yönelmesi gereken nevrozlu karakterin yokluğunu simgeleyen ideal karşı kutuptur.
Kaynak: Büyük Larousse