Arama

Derviş Nedir?

Güncelleme: 13 Kasım 2016 Gösterim: 17.557 Cevap: 4
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
25 Aralık 2007       Mesaj #1
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi

Derviş

Ad:  derviş1.jpg
Gösterim: 1099
Boyut:  58.6 KB

Bir tarikata girerek, yaşayışını onun yasa ve törelerine uydurmuş kimse.

Farsçada "kapı kapı dolaşan", "dilenci", "fakir", Arapçada "fakir, yoksul ve dilenci" anlamlarına gelir. Terim olarak, bir mürşidin ya da şeyhin manevî eğitiminden yararlanan kişidir. Dervişler mensup oldukları tarikatın esaslarına uygun biçimde taç ve hırka giyer, teber, asa, keşkül vb. taşırlardı. Tarikat aracılığıyla kendilerini Tanrı'ya ve Peygamber'e bağladıkları inancında olan dervişler, bağlı bulundukları tarikatın adap ve erkânını yerine getirmeyi dinsel bir ödev sayarlardı.

İlk derviş topluluğu Kadiriye tarikatı içinde görülmeye başlar. Tanrı'ya ve Peygamber'e bağlanış; şeyh, mürşit ve pir aracılığıyla olurdu. Tarikata giren derviş uzun bir süre giriş merasimine tâbi tutulurdu. Dervişler, Tanrı'yı anmak anlamına gelen zikir sırasında "vecd" ve "istiğrak" içinde coşarlardı. Her tarikatın ayrı bir zikir ayini olurdu. Mevlevîler sema yapar, Sadi tarikatının dervişleri ayaklarını yere vurur, dümbelek çalıp rakseder, Rufailer kızgın demirleri yalar, vücutlarına şiş batırır, Kalenderiler sürekli gezerlerdi. Kadın dervişler, zikirlerini kendi aralarında yapardı. "Bacıyanı Rum" adlı topluluğu kadın dervişler oluşturmuştu. Bektaşi dervişler boyunlarına ya da bellerine teslim taşı da denen kemer takarlardı.

Tekke ve zaviyelerin Cumhuriyet yönetimince kapatılmasıyla dervişlik ortadan kalktı.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 01:49
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
rambo3947 - avatarı
rambo3947
Ziyaretçi
5 Ocak 2011       Mesaj #2
rambo3947 - avatarı
Ziyaretçi

DERVİŞ Nedir


Bir ayna getirip önüme koydu.
Gördüğüme inanamıyordum.
Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim.Ben sadece bir çamur parçasıydım.”
“Evet bu sensin!” dedi usta.
Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.

Sünnîliğin kabul ettiği hakiki derviş yoksuldur. Bir hırka, bir lokma ile yetinir, kendi kendine yeterlidir. Miskinliğiyle övünür, ancak yoksulluğunu hiçbir zaman çıkar sağlamanın bir aracı olarak görmez. İbrâhim ibn-i Edhem gibi el emeği ve alın teriyle geçinir. Gönlü zengin, eli açıktır. Zengin bile olsa, servet gönlünde değil elindedir. Herkese yardım eder, uğradığı haksızlıklara tahammül gösterir, bütün insanları sever. Dövene karşı elsiz, sövene karşı dilsizdir. Yaratandan ötürü yaratılanı hoş görür. Yetmişiki millete bir gözle bakar, günahkâr insanlardan yüz çevirmez. Edepsizlerden bile edep öğrenmeyi bilir.

Sa'dî'nin deyimiyle, "Derviş gönül ehlidir, Allah adamıdır. Çiğnendikçe daha iyi ürün veren toprağa benzer. Sevimli ve güzel yüzlüdür, soğuk tabiatlı ve asık suratlı değildir. Herkesi anlamaya ve derdine deva bulmaya çalışır. Ermiş ve ergin bir insandır. Dervişin eli, gönlü ve bedeni boştur; elinde mal, gönlünde mal edinme arzusu bulunmaz, bedeniyle günaha girmez. (Ahmed-i Câmî, s. 216)

Aslında dervişlik çok zor bir yoldur. Bu zorluk hakkıyla bilinseydi, kimse dervişliğe talip olmazdı. Yûnus Emre, "Sen derviş olamazsın" diye başlayan şiirinde bu hususu güzel bir şekilde dile getirmiştir. Bu tür fedâkâr ve idealist dervişler, Anadolu ve Rumeli'nin fethinde ve İslâmlaştırılmasında önemli hizmetler ifa etmişlerdir. (Barkan, 11, 279-353)

VI. (XII) ve daha sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan Kâdiriyye, Rifâiyye, Kübreviyye, Şâzeliyye gibi tarikatlar da kendilerine has bir derviş tipi oluşturmuşlardır. Bu tarikatlara giren müridler tarikat pîrine nisbetle anılırdı. (Kâdirî dervişleri, Rifâi dervişleri, Yesevî dervişleri gibi.) Bununla beraber tarikatların yaygın olduğu çağlarda bile belli bir tarikata bağlı olmayan derviş zümreleri mevcuttu. Tarikat ve tekke dönemindeki dervişlerin kendilerine has bir hayat felsefeleri ve yaşama tarzları vardı. Bilhassa geç dönemlerde ellerinde teber, âsâ, tesbih, keşkül, sırtlarında cübbe ve hırka kapı kapı dolaşıp dilenen, def çalarak ilâhiler okuyan, keramet gösterileri yapan, gaybı bildiklerini iddia eden derviş zümreleri ortaya çıkmıştır.

Vâhidî 929'da (1523) yazdığı "Menâkıb-ı Hâce-i Cihân" adlı eserinde Edhemî, Câmî, Şemsî, abdal gibi adlar alan acaip kıyafetli, garip davranışlı derviş zümrelerinden bahseder. "Kapılardan kovulmuş, toza toprağa belenmiş, insanların değer vermediği nice kimseler var ki, şu şey şöyle olacak diye yemin etseler Allah onları yalancı çıkarmaz." (Müslim, "Birr", 138, "Cennet", 48; Tirmizî, "Kıyâmet", 15, "Menâkıb", 54; "Menakıb", 54; İbn-i Mâce "Zühd", 36) meâlindeki hadisle, bu tip dervişlere işaret edildiği ileri sürülmüştür.

Mevlevîlik'te dedelik makamına gelen canlara derviş denir. Semâzenler de batıda "dönen dervişler" diye bilinir. (Gölpınarlı, s. 367) Raks ve mûsikiye önem veren dervişler yanında, bu gibi şeylerle hiç ilgilenmeyenler de vardır.

Pek çok menkıbe, destan, fıkra, masal ve deyime konu olan dervişler, asırlar boyunca sosyal ve dinî hayatın önemli bir parçası olarak varlıklarını sürdürmüşlerdi. Bugün de İslâm ülkelerinde değişik derviş tiplerine rastlanmaktadır.

Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 01:32
HayaLPeresT - avatarı
HayaLPeresT
VIP VIP Üye
3 Ocak 2013       Mesaj #3
HayaLPeresT - avatarı
VIP VIP Üye
Derviş nedir
Allahü teâlâdan başka şeyleri kalbinden çıkarıp bütün âzâsıyla İslâm dîninin emir ve yasaklarına uyan, dünyâ malına gönül bağlamayan kimse.

Dervişlik, yalnız bir yere çekilip oturmak, gökte uçmak, dağda ve mağarada bulunmak değildir. Dervişlik, gönlü mâsivâdan yâni Allahü teâlâdan başka her şeyden çevirmektir. ( Ubeydullah-ı Ahrâr)

Derviş dünyâ ve âhirette mes’ûddur. Dervişten dünyâda sultan vergi almaz. Âhirette de Allahü teâlâ hesap sormaz. (Ebû Bekr Verrâk)

Dervişlik didükleri hırkayıla tâc değül, Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtâç değül.(Yûnus Emre)
Son düzenleyen Safi; 13 Kasım 2016 01:32
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
13 Kasım 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
derviş
Ad:  derviş.JPG
Gösterim: 797
Boyut:  33.1 KB

(Farsçada “yoksul”, “dilenci”),
İslamda bir tarikata giren kişi.

Tann bilgisine ve mutlak gerçekliğe ulaşmayı amaçlayarak tasavvuf yoluna girenlere, maddi dünyayla bağlarını kopararak yoksulluğu seçmeleri nedeniyle verilen derviş adı, bütün iradesini şeyhine teslim etmiş kişi demek olan mürit sözcüğü ile eşanlamlıdır.

Dervişlik, tarikatlara göre değişen bir törenle gerçekleşir. Biat, el alma gibi deyimlerle de dile getirilen ve bağlanma, teslim olma anlamına gelen girişle birlikte dervişliğe ilk adımını atan kişi, manevi bir yolculuğa da başlamış demektir. Bu yolculuk (seyrü sülük) süresince yol gösterici (şeyh, mürşit), dervişi (salik/yolcu) yolun (tarik) kuralları ve temel ilkeleri doğrultusunda eğitir, terbiye eder. Yolun sonuna ulaşan derviş, artık şeyhlik aşamasına hazırlanmış demektir.

Manevi yolculuğu sırasında tarikatın öngördüğü çileyi çeken dervişin, hiç aksatmadan sürdürdüğü bir başka önemli uğraş da Tanrı’yı anmadır (zikir). Şeyh, dervişe yolunun benimsediği ölçülere uygun biçimde ve dervişin durumuna bağlı olarak zikir verir. Derviş, günlük ödevi sayılabilecek bu zikiri katı bir disiplin içinde yerine getirir. Ayrıca şeyhin denetiminde toplu zikirlere de katılmak zorundadır. Zikrin biçimi, yani Tanrı’nın hangi adının anılacağı, gizli ya da açık, oturarak ya da ayakta yapılacağı tarikatlara göre değişir. Bazı tarikatlarda zikir, müzik ve dansla da desteklenir.

Yünden dokunan, uzun, yakasız, geniş ve önü açık bir giysi olan hırka, bütün dervişlerin değişmeyen giysisidir. Dervişleri birbirinden ayıran ise, başlarına giydikleri taçlardır. Taç rengi, biçimi ve taşıdığı bazı simgelerle dervişin hangi tarikata bağlı olduğunu gösterir.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
13 Kasım 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
DERVİŞ
Ad:  derviş2.jpg
Gösterim: 1079
Boyut:  57.0 KB

a. (fars der, kapı, ve yüş, arayan, isteyen anlamında deryüş, dilenci’den derviş).
1. Bir müslüman tarikatına girmiş ve onun kurallarını, törelerini benimsemiş kimse. (Bk. ansikl. böl. Tasav.)
2. Yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kimse.
3. Her şeyi hoşgörüyle karşılayan alçakgönüllü kimse.
4. Derviş hırkası, mevlevı tarikatından dervişlerin giydikleri üstlüğe verilen ad.

—Esk. Derviş-i aba-pûş, aba giymiş derviş. ll Derviş-i dil-riş, gönlü yaralı derviş.

—Müz. Derviş borusu, XVII. yy.’da türk müziğinde kullanılmış, boynuzdan üflemeli çalgı.

—ANSİKL. Ed. Derviş masallarda masal kahramanlarının önüne Tanrı’nın elçisi olarak çıkar; onların dertlerine çözüm bulur, yol gösterir; onları tehlikelerden kurtarır. Çocukları olmayanlara sihirli elmayı verir, böylece özlenen çocuk doğar. Doğan çocuklara ad koyar Tasavvufi divan ve halk şiirinde dervişler, sahip oldukları gizemli güçler, Tanrı’ya yakınlıkları, temiz kalplilikleri dolayısıyla övülür. Çile çekmesi, elindeki asası, teberi, bir lokma bir hırkayla yetinmesi, su üstünde yürüyerek keramet göstermesi, dünya malına istekli olmaması, acıya katlanması vb. yönleriyle canlandırılır: Eşkum cihanı tuttu ben âb üzre yûrürem ll Derviş-i ışk-bâza kerâmet hemin ola (Gözyaşlarını bütün dünyayı kapladı; ben su üzerinde yürürüm. Aşk oyuncusu derviş için keramet bu olsun) [Ahmet Paşa], Başta Yunus Emre olmak üzere, tekke şairlerinin hepsi dervişti. Halk şiirinde derviş gönül zenginliği, güçlü sezgileri yönünden değerlendirilir: Her kime kim dervişlik bağışlana / Kalbi gide pâk ola gümüşlene (Yunus Emre). Çağdaş türk edebiyatında Binboğalar efsanesi (Yaşar Kemal), Saatleri ayarlama enstitüsü (A. Hamdi Tanpınar), Çalıkuşu (R. Nuri Güntekin), Miskinler tekkesi (R. N. Gûntekin) vb. yapıtlarda da dervişlerden söz edilir.

—Tasav. Derviş adayları herhangi bir tarikata alındıktan sonra, uzunca bir giriş (suluk) döneminden geçmek zorundaydılar. Gerekli olgunluk düzeyine ulaşmak, özbeniiklerini ve gururlarını yok etmek için dilenirlerdi. Dervişliği, mürşitlerinin yaptıklarının aynen yaparak, onlar gibi davranarak öğrenirlerdi. Zikr, bütün tarikatların ortak temel noktasıydı. Ayinlerde dervişler zikr sırasında cezbe durumuna girerek büyük bir dinsel coşkuyla kendilerinden geçerlerdi. Bağlı oldukları tarikatlara göre, bedenlerine şiş sokan, ateş üzerinde yürüyen, canlı akrep ve yılan yutan, cam kırıkları yiyen dervişler vardı. Kadın dervişlere Anadolu beylikleri döneminde Baayan-ı rum denilirdi. Dervişliğe tekke ve zaviyelerin kapatılmasını öngören 677 sayılı yasa ile son verildi (30 kasım 1925). Derviş tasavvufta "kapı eşiği” anlamına da gelir. Bu nedenle, dervişler kendilerini, eşik gibi ayaklar altında çiğnenmeye katlanabilen kişiler olarak görürler ve bu yüzden de kapılardan girip çıkarlarken genellikle eşiğe basmayı tarikat törelerine aykırı sayarlar. Kendilerini Allah'a adadıkları için yoksulluğu tarikat ehli olmanın temel koşulu kabul ederler.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

7 Haziran 2007 / P.u.S.u Müzik tr
16 Ocak 2008 / KisukE UraharA Edebiyat tr
16 Haziran 2011 / BiRuMuT Edebiyat tr