Arama

Kan Nedir?

Güncelleme: 13 Mayıs 2016 Gösterim: 10.171 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kan
Ad:  kannedir.jpg
Gösterim: 1308
Boyut:  41.9 KB

Vücudun bütün dokularına, gereksindikleri besin ve oksijeni taşıyan kırmızı sıvı. Ayrıca, organların işlevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli olan salgıları ve hormonları taşır ve dağıtır; dokuların artık ürünlerini toplar, karbon dioksidi akciğerlere taşır ve atık maddeleri böbreklere götürerek vücuttan atılmalarını sağlar. Kan, vücut ısısının belirli bir düzeyde tutulmasına ve diğer vücut sıvılarının dengesinin korunmasına da yardımcı olur. Vücut bir hastalığın saldırısına uğradığında kan, akyuvarları ve antikorlarıyla ilk savunma hattını oluşturur. İşlevlerinden bir başkası da vücuttaki asit ve alkali oranında belirerek bir yükselmeyi önlemektir. Sağlıklı bir vücutta kanın bileşimi sabittir, fakat bir organ rahatsızlığında, bu durum kan bileşimindeki değişikliklerle kendini ortaya koyar. Kan, sarımsı bir plazma içindeki kırmızı kan hücreleri (alyuvarlar), akyuvarlar ve trombositlerden oluşur. Plazma su, suda erimiş madensel tuzlar, organik maddeler (şeker, yağ, protein), hormonlar ve erimiş gazlardan oluşur. Kanın her mm3 ünde erkeklerde 5, kadınlarda 4 milyon alyuvar vardır. Bir alyuvarın kırmızı rengini veren, demir içeren hemoglobin maddesidir. Bu kırmızı hücreler, 120 gün yaşar ve sürekli yenilenerek ciğerlerden vücuda oksijen taşıma görevini yerine getirirler. Kandaki en iri cisimcikler olan akyuvarlar, sayıca alyuvarlardan bin kat azdır. Üç ana grupta toplanırlar: monositler, lenfositler, granülositler. Akyuvarların temel işlevi, hastalıklarla mücadeledir. Bir hastalık hâlinde kandaki miktarları artar. Kandaki cisimciklerin en küçüğü olan trombositlerin yaşamları pıhtılaşmayı sağlamaktır. Çeşitli kan hastalıkları vardır.
Sponsorlu Bağlantılar

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 13 Mayıs 2016 04:58
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
KAN a.
1. Dolaşım sisteminde dolaşarak organizmadaki tüm organlara ulaşan, onlara metabolizma için gerekli besin ve oksijeni götüren, onlardan topladığı artık maddeleri boşaltma organlarına (böbrekler, akciğerler, deri) taşıyan canlı sıvı madde. (Bk. ansik,. böl. Hematol.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. Nesil, soy: Yurtdışında, kendi kanından kimselerle karşılaşmanın sevincini yaşamak. Aynı kandan gelmek.
3. Kavga, savaş: Yıllardır süren kan ve ateşe son vermek.
4. Vurulan kimsenin intikamı: Kanı yerde kalmamalı.
5. Kan ağlamak, bir yıkıma, sıkıntıya uğrama ya da zulüm ve baskı altında olma yüzünden büyük bir üzüntü, yakınma içinde bulunmak: Kuraklıktan tüm köyler kan ağlıyor. || Kan akıtmak, bir kazadan, sıkıntılı bir durumdan kurtulmanın karşılığı ya da adak olarak bir kurban hayvanı ya da horoz kesmek. || Kan akmak, kanlı bir çarpışma sonucunda birçok insan yaralanmak ya da ölmek: Bu topraklar için az kan akmadı. \\ Kan ak- maksızın, ölüm ya da yaralanma olmadan: Bu işin kan akmaksızın çözümünü istiyorum. || Kan alacak damarı bilmek, çıkar sağlama olanağının nerede ve kimde bulunduğunu kestirmek. || Kan aramak, kan istemek, öldürülen bir yakınının öcünü almaya çalışmak. || Kan bağı, aynı soydan gelme ya da aralarında kan akrabalığı bulunma. || Kan başına, beynine, tepesine sıçramak, çıkmak, aşırı ölçüde sinirlenip öfkelenmek. || (Birini) kan boğmak, kanın beyne yaptığı aşırı basınç yüzünden ölmek. || Kan çanağı gibi, çok kızarmış gözler için kullanılır. || Kan çekmek, sözkonusu bir kimseyse, akrabalarına karşı bir yakınlık duymak; yüz hatları ya da huyu ya da baba tarafından gelenlerin yüzüne ve huyuna benzemek. || Kan çıkmak, herhangi bir anlaşamamazlık ya da kavga sonunda cinayet işlenmek, kan dökülmek: Böyle yaparsanız, işler kötüye varır, kan çıkar sonunda. || Kan davası, aralarına kan girmiş iki ailenin kanlarının öcünü karşılıklı olarak kanla almak istemesi. (Bk. ansikl. böl. Ed.) || Kan dökmek, bir kimseyi yaralamak ya da öldürmek, canına kıymak: Gençliğinde çok günah işlemiş, çok kan dökmüştü. || Bedenin bir yerinden, bir yaradan vb. kan gelmek, kan akmak, kanamak. || Kan gibi, kıpkırmızı. || (Birinden) kan gitmek, büyük aptestini yaparken kan gelmek; kadınlarda aybaşı durumu çok kanlı olmak. || Kan gölü, çok kan akıtıldığını ya da döküldüğünü vurgulamak için kullanılır: Ortalık kan gölüne dönüştü. || Kan gövdeyi götürmek, çok sayıda insan öldürülerek çok kan dökülmek: Önlemler alınıp bu duruma son verilmezse, daha çok kan dökülür. || Kan gütmek, bir yakınını öldürmüş olanı ya da onun yakınlarından birini öldürmek için fırsat kollamak. || Kan ile kanun eylemek, öcünü ya da hakkını yasadışı yollarla almak.|| Kan kesilmek, kıpkırmızı olmak.|| Kan kırmızı, kıpkırmızı; oldukça kötü: Bu en küçük torunu kan kırmızı çıkmış, ötekilerini de arat- mıştı. || Kan kusmak, çok sıkıntı ve eziyet çekmek. || (Bihne) kan kusturmak, bir kimseye aşırı ölçüde eziyet etmek, sıkıntı çektirmek: Bana kan kusturduğun günleri hiç unutur muyum? \\ Kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek, eziyet ve sıkıntı çekmekte olduğunu gizleyerek durumunu iyiymiş gibi göstermeye çalışmak. || Aralarında kan olmak, aralarına kan girmek, iki taraf ya da iki aile arasında kan davası bulunmak. || Kan oturmak, çarpma ya da sıkışma gibi bir nedenle vücudun bir yerinde damarın çatlamasıyla dokular arasında kan birikmek: Kapıya sıkışan parmaklarında üç tırnağının dibine kan oturmuştu. || Kan revan içinde, her yan kana batmış, kana bulanmış olarak. || Kan ter içinde kalmak, bir iş yapma ya da bir şeyle uğraşma sonucunda çok terlemek, yorgun ve perişan bir duruma düşmek: Yokuşu çıkmıştık, ama hepimiz de kan ter içinde kalmıştık. || Kan tutmak, kan görmeye dayanamayıp bayılmak; katil sözkonusuysa, işlediği cinayetten sonra ne yapacağını bilememek, aklı başından gitmek. || Kan tükürmek, acı ve sıkıntı çekmek. || Kan yutturmak, sözkonusu bir iş ise, yapılıp bitirilinceye değin onu yapana çok büyük sıkıntılar vermek. || Kana boyanmak, bulanmak, kan içinde kalmak: Üstü başı kana boyanmıştı. || Kana kan istemek, bir kimseyi öldürmüş olanın, öldürülerek cezalandırılmasını istemek. || Kana susamak, öldürerek öç alma isteği ve tutkusu içinde olmak. || Kanı ağır, konuşması, davranışlarıyla hoşa gitmeyen, insanın içini bunaltan sevimsiz kimse için kullanılır. || Kanı bozuk, soysuz. || Kanı donmak, çok şaşırmak, ne yapacağını, ne edeceğini kestirememek. || (Bir kimseye) kanı ısınmak, kam kaynamak, bir kimseye karşı sevgi ve yakınlık duymak: Daha ilk görüşte ona kanım ısınmıştı. || Kanı içinde kalmak, bir kazancı elde edenlerin hiçbirine pay vermemek.|| Kanı içine akmak, dert ve sıkıntısını dışa vurmaktan kaçınmak. || Kanı kanla yıkamak, öldüren birinden onu öldürerek öç almak. || Kanı kaynamak, coşku içinde yerinde duramayacak ölçüde hareketli olmak: O zamanlar yirmisindeyiz, hepimizin kanı kaynıyor, yasaklara kim uyar? || (Birine) kam kaynamak, bir kimseye karşı içinde güçlü bir sevgi uyanmak. || Kanı kurumak, son derece bıkmak, usanmak. || Kanı pahasına, ölümüne ya da yaralanmasına yol açacak bir sonucu göze alarak. || Kanı sıcak, herkesle kolay ilişki kuran, kendini kolayca sevdirten cana yakın kimse için kullanılır. || Kanı yerde kalmak (kalmamak), öldürülen bir kimsenin intikamı alınmak (alınmamak). || Kanına dokunmak, bir kimseyi kızdırmak, çok sinirlendirmek. || (Birinin) kanına girmek, bir kimseyi yoldan çıkarmak, büyük bir yıkıma ya da kötü bir duruma uğratmak. || Kanına girmek, birini öldürmek ya da öldürtmek. || Kanına susamak, bir kimseyi öldürme duygusu içinde bulunmak. || (Kendi) kanına susamak, ölümüne yol açabilecek tehlikeli ve aşırı davranışlar içinde olmak, belasını aramak. || Kanında olmak, içinde, benliğinde bulunmak: Yardımseverlik onun kanında var. || Kanını emmek, bir kimseyi acımasızca sömürmek. || Kanını içine akıtmak, derdim ve üzüntüsünü kimseye açmamak. || Kanını içmek, bir kimseyi öldürmek: Onu bilirim, kanımı içse yüreği soğumaz. || Kanını (ve/ya da iliğini) kurutmak, bir kimseye çok eziyet yaparak onu canından bezdirip usandırmak. || Kanıyla ödemek, yaptığı iş hayatına mal olmak, yaptığının cezasını hayatıyla ödemek

—Anat. Kan sistemi, kan içeren damarların tümü.

—Bakteriyol. Kan kültürü, bir kültür ortamına kan ekilmesi. (Bu yöntem, hastanın kanında bulunabilecek patojen mikropları araştırmaya ve mikropların niteliklerini saptamaya yarar.)

—Bot. Kan portakalı, az ya da çok kırmızı etli portakal. (Etinde ve kabuğunda an- tosiyanik pigmentlerin bulunmasıyla sarı portakaldan ayrılır. Tam kan portakallarının yanı sıra yarım kan portakalları da bulunmaktadır.

—Esk. sil. Kan oluğu, kesici silahlarda, tabanların bir ya da iki yüzündeki oluk.

—Fizyol. Kan dolaşımı - DOLAŞIM. || Kan hacmi, organizmanın tüm damarlarında bulunan toplam kan miktarı. (Bk. ansikl. böl.) || Atardamar kanı, kırmızı kan, oksijenli kan, solunum aygıtından vücudun tümüne oksihemoglobin biçiminde oksijen taşıyan kan. (Bu kan akciğer toplardamarlarında, kalbin sol yarısında ve genel dolaşımdaki tüm atardamar ağında bulunur.) || Toplardamar kanı, kirli kan, siyah kan, vücudun tümünden gelerek solunum organına yollanan oksijence fakir, karbondioksitçe zengin kan. (Bu kan genel dolaşımda toplardamarlarda, kalbin sağ yarısında ve akciğer atardamarlarında bulunur; rengi kırmızı kanınkinden biraz daha koyudur.)

—Folk. Kan kardeşliği, birbirleriyle dost olan iki kişinin, karşılıklı kanlarını içerek ya da emerek oluşturdukları düzmece akrabalık. (Bk. ansikl. böl.)

—Flematol. Kan grupları - GRUP. || Kan muayenesi ya da kan tahlili, kandaki öğelerin (hücreler, kan grubu, kimyasal maddeler) miktarını ve cinsini saptamak için yapılan laboratuvar muayenesi. || Kan plazması — PLAZMA. || Kan sayımı, HEMOGRAM'ın eşanlamlısı. || Kan serumu - SERUM. || Kan sulanması, HEMODİLÜSYON’ un eşanlamlısı! Kan verme, tıbbi amaçla kullanılmak üzere kanını aldırma. (Verici kendisine de alıcıya da zarar gelmemesi için sağlıklı olmalıdır. Kan verme, herhangi bir tıbbi engel bulunmadığı takdirde, 18 ila 60 yaşındaki kişilerce yerine getirilebilir. Küçüklerin kan verebilmesi için ana -babanın yazılı iznine gerek vardır.) [Bk. ansikl. böl.] || Kan yapımı, HEMATOPOYEZ' in eşanlamlısı || Sık kan verme. Art arda birçok kez alyuvar nakli yapma (tam kan, yoğunlaştırılmış alyuvar süspansiyonu).

—Kan hücrelerini (akyuvarlar, trombositler) ya da plazmayı art arda birçok kez verme.

—Kasapl Kan çukuru, mezbahalarda kesilen hayvanların kanlarının biriktirildiği kuyu.

—Med. huk. Kan hısımlığı - HISIMLIK.

—Patol. Kan çıbanı. Sarı stafilokokların yerleşmesiyle deride ve derialtı hücre dokusunda iltihap biçiminde ortaya çıkan ve kıl folikülünden kaynaklanan lezyon; bu lezyonların bir arada ya da art arda ortaya çıkmasıyla belirgin hastalık. (Bk. ansikl. böl.) || Kan işeme, kanlı idrar çıkarma. (Eşanl. HEMATÜRİ.) [Bk. ansikl. böl.] || Kar kanseri, LÖSEMİ'nin eşanlamlısı! an betmek, iç ya da dış kanama sonucu, damarlardaki kanın yaşamı tehlikeye sokacak miktarda dışarı akması.|| Kan kusma, kusma sırasında ağızdan kan gelmesi. (Eşanl. HEMATEMEZ.) [Bk ansikl. böl ] || Kan pıhtılaşması - PIHTILAŞMA. || Kan tükürme, HEMOPTİzi’nin eşanlamlısı! Kan zehirlenmesi, mikrop toksinlerinin ya da zehirli maddelerin kana karışmasından ileri gelen hastalık durumu.|| Kanda alkali, kan pH'sinin artmasıyla (pH 7,43 üzerine çıkar) sonuçlanan alkaloz durumu. || Kanda alkol. (Bk. ansikl. böl.)

—Seram. Kan rengi, bakır içeren bir sırın indirgen atmosferde pişirilmesiyle elde edilen alevli kırmızı. (Bazı çin seramikleri Kangksi döneminde tam olarak tutturulan bu tonun inceliği ve yoğunluğuyla ünlüdür.)

—Ted. Kan alma, tıbbi amaçlarla vücuttan bir miktar kan boşaltma. (Bk. ansikl. böl.) || Kan çekici ilaç, deriyi irkilterek kanı, hasta bölgeden örteneklerin başka bir yerine yöneltmeye yarayan ilaç. || Kan çekme tedavisi, deride yerel irkiltme yaparak, hasta bölgenin kanını örteneklere yöneltmek için kullanılan tedavi yöntemlerinin tümü. (Bk. ansikl. böl.) || Kan iğnesi, kansızlıkların tedavisinde vücuda şırınga edilerek verilen ilaç (demir eriyiği, karaciğer özütü vb.). || Kan nakli, hastaya, kanama ya da hastalık sonucu eksilen kanı ya da kan ürünlerinden bir ya da birkaçını verme işlemi.

—Tıp. Kan bankası ya da kan merkezi - BANKA. || Kan değiştirme, bir hastanın kanının bir bölümünü ya da tümüne yakınını uygun bir vericiden alınan eşit miktarda normal kanla değiştirme. (Erişkine nadir olarak uygulanan kan değiştirme işlemi yenidoğana sık uygulanır. Özellikle anne-dölüt arasındaki alyuvar uyuşmazlığından ileri gelen hemolitik hastalığın tedavisinde çok yararlı bir yöntemdir.) || Çizerek kan almak, deri üzerine çizik atarak kan alma yöntemi.

—Vet. Kan işeme, böbreklere kan oturması hallerinde, zehirli maddelerin ya da mikropların neden olduğu akut böbrek ilti haplarında, akut ya da süreğen idrar torbası iltihaplarında, idrar sisteminde taş ve ur bulunduğunda, purpura denen deri hastalıklarında, üretra travmalarında görülür.
Bilinmeyen nedenlerle sığırın kan işemesi (“kanamalı idrar torbası iltihabı” da denir) klinik olarak aralıklı kan işeme, ateş- siz ve genellikle yavaş evrimli, anatomik olarak da idrar torbasında ülserli ve veje tatif lezyonlaria belirgin bir hastalıktır. Bazı bölgelerde yerleşik olarak bulunur. Nedeni bilinmemekle beraber, toprağın içeriğiyle bağıntılı olduğu sanılmaktadır. Toprağın iyileştirilmesi (nemli çayırlarda akaçlama, kireçleme, cüruf serpilmesi) şiddetli olduğu bölgelerde hastalıkta azalma ve gerileme sağlamıştır.

—Zool. Kan boşluğu, eklembacaklılarda iç organları çevreleyen genel boşluk. (Atardamarlar bu boşluğa açılır ve kalp çevresi sinüsleri de bu boşluğa bağlanır.) | Kan gözesi, Kan yapmakla görevli hücre. (Böceklerde kan gözeleri genel beden boşluğunda dağınık halde bulunur.)

—Zootekn. Kan katma, kan tazeleme, çeşitli nedenlerle olumlu karakterleri gerilemeye yüz tutmuş herhangi bir sürüye (sığır, koyun), bu gerilemeyi önlemek için, aynı ırktan olan ve üstün özellikler taşıyan başka bir sürüden (genellikle o ırkın anavatanındaki bir sürüden) erkek damızlıklar getirip katma işlemi. || Kan unu, mezbahalarda kesilen hayvanların taze kanının kurutulmasıyla elde edilen ve bol miktarda sindirilebilir azotlu (kuru maddenin % 65'i) madde içerdiği için hayvan yemi yapımında kullanılan ürün.

—ÂNSİKL. Cez. huk. Kan gütme, adam öldürme suçlarında ağırlatıcı nedendir Kan gütme amacıyla işlenen adam öldürme suçuna, ölüm cezası verilir (Türk Cez. k. md. 450/10). Kan gütme, öldürülenin intikamını alma amacıyla ve yalnızca kan gütme nedeniyle adam öldürme suçunun işlenmesidir. İntikamı alınması düşünülen kişiyle bir akrabalık bağının bulunması koşulu aranmaz; ağırlatıcı neden için intikam alma amacıyla adam öldürme yeterlidir. Kan gütmenin ağırlatıcı neden sayılması, kan davalarını önlemeye yöneliktir. Yasa koyucu, bu amaçla işlenen adam öldürme suçları için ölüm cezası verilmesini öngörerek cezanın korkutma işlevinden yararlanmak istemiştir. Ancak, yalnızca ceza korkusuyla kan davalarını önlemek güçtür. Kan davası, kişisel intikam anlayışının ve feodal toplum döneminin kalıntılarından biridir. (ÖLDÜRME.)

—Ed. Türk edebiyatında kan davasını konu edinen gerçekçi yazarlar olayın taşıdığı şiddet öğesini ayrıntılarıyla sergilediler R.N. Güntekin Kan davası (basılışı 1962) romanında, bir öğretmenin iki köy arasında süren düşmanlığı nasıl sona erdirdiğini anlatır. Çocuğun intikam alma yolunda suça nasıl itildiği Yaşar Kemal'in Yılanı öldürseler (1976) romanının konusudur. Yazarın Demirciler çarşısı cinayeti (1973), Yusufçuk Yusuf (1975) romanları ise kan davasının yol açtığı korkuyu ele alır; ancak toplumsal düzen değişirken kan davasını sürdüren iki ailenin çocuklarının, çıkarları nedeniyle bir ortaklığın yönetim kurulunda bir araya da gelebildiklerini gösterir.

—Fizyol. Kan hacmi, yuvar hacmi ile plazma hacminden oluşur. Toplam kan hacminin saptanması için en uygun yöntem bu iki hacmi ayrı ayrı ölçerek toplamını almaktır. Ölçümlerin temeli sulandırma ilkesine dayanır ve plazma ile yuvar hacimlerinin ayrı ayrı saptanmasında genellikle radyoizotoplarla işaretlenmiş insan alyuvar ve plazması kullanılır. Normalde toplam kan hacmi erkekte 68 ml/kg, kadında 66 ml/kg'dır.

—Folk. Eski Türkler'de kan kardeşliği çok önemliydi ve kişilere gerçek kardeşlerin hak ve görevlerini yüklerdi. Kan kardeşi olmak isteyenler boyun önünde kollarını çizerek kanlarını ant' kabı'na akıtır, kımız, süt ve şarapla karıştırarak içerlerdi. Daha sonra at, kılıç ve kız kardeşlerini değişir, böylece antlı adaş ya da moğol dönemindeki adıyla anda, yani kan kardeşi olurlardı. Aynı oba ya da boydan olmayanlar da kan kardeşi olabilirlerdi. Kan kardeşliği ancak ölümle sona ererdi. Kan kardeşleri birbirlerine olduğu kadar, birbirlerinin ailelerine karşı da sorumluluk taşırlardı. Batı Türkleri'nde bu âdet giderek ortadan kalkmıştır. Günümüzde gelenekselliğini koruyan bazı yörelerde rastlanmaktaysa da eski önem ve anlamını yitirmiştir.

—Hematol. Kan atardamarlarda kırmızı, toplardamarlarda koyu kırmızıdır, iki kısımdan oluşur: sıvı kısım, yani plazma ve asıltı halinde şekilli elemanlar; alyuvarlar (eritrositler), akyuvarlar (lökositler) ve trombositler (plaketler). Şekilli elemanlar toplam kan hacminin % 45’i dolayındadır (hema- tokrit). Plazmadaysa su, madensel tuzlar, şekerler, yağlar, proteinler, vitaminler ve hormanlar bulunur. Plazma pıhtılaştıktan sonra, fibrinojeni yitirir ve seruma dönüşür. Toplam kan hacmi erkekte 4,7 ± 1 litre, kadında 3,7 +. 0,8 litredir. Bu hacim izotonik seyreltme yöntemiyle ölçülür.

Kan verme. Kan verme işlemi şu evrelerden geçer: vericinin kabulü, kaydı, hekim muayenesi, kan alma ve hafif bir yemek. Kan, dirsek kıvrımında damara iğneyle girilerek alınır, alma süresi birkaç dakikadır. Kan plastik torbada ya da bir şişede toplanır. Sonra 4 °C'ta saklanır. Kan alma erkekte yılda 5 defayı, kadınlarda 3 defayı geçmemeli, araları en az 2 ay olmalıdır. Alınacak kanın miktarı, aşağıda sayılan muayenelerin yapılması için alınan kan dışında 400 ml'yi geçmemelidir. Yapılacak araştırmalar şunlardır: hemoglobin ya da hematokrit oranının ölçülmesi, kanda frengi belirtisi aranması, HBs antijenin aranması, ABO ve rhesus sitmeleri- ne göre kan grubunun belirlenmesi. Kan vermenin tehlikesi yoktur Kan hacmindeki eksilme ödünleyici mekanizmalarla derhal yerine getirilir (saatte 40-80 mİ su ve protein damar dışı ortamdan damar içi ortama geçer). Alyuvar kaybı, kan yapımı bakımından önemsizdir, aşağı yukarı 3 hafta içinde giderilir.

—Patol. Kan çıbanı bir kabartı ile başlar, kabartının tabanı yayılıp genişler, sertleşir, kızarır, ortasında ince kabuklu morumsu bir baş oluşur ve çıbanın tümü bir güvercin yumurtası kadar büyüyebilir. Beşinci ve sekizinci günler arasında baş beyazlaşır, deri incelir, ülserleşir ve içinde irinle birlikte ölü bir doku kütlesi oluşur; çıban- özü denilen ve folikül çeperiyle üstderi sfa- selinden oluşan bu ölü doku olgunlaştığında çevresi zedelenmeden çıkarılmak ister, irin akması iki üç gün sürer, açılan yara kapanır, yerinde bir süre sonra normale dönüşecek olan sert bir kütle kalır. Yara yeri nedbeleşir.
Kan çıbanı çok iri ve çok ağrılı ise ancak o zaman yarılarak açılmalıdır. Yerel tedavi, üzerine antiseptikler, kollargol ya da antibiyotik merhemleri sürülerek yapılır. (Islak pansuman ve sparadrap kullanılmamalıdır.) Genel tedavide antibiyotiklere başvurulur.
Kan çıbanı vücudun her yerinde çıkabilirse de özellikle ensede, yüzde, bacaklarda ve kabaetlerde görülür. Üst dudak ve burun kanadındaki kan çıbanları özellikle tehlikelidir. Bunlar çok büyük ve şiş olabilir ve ağır ihtilatlara yol açabilirler: yüzde kötücül stafilokoksi, kovucuklu sinüslerde flebit ve tromboz. Bu nedenle acil ve yoğun bir tedavi gereklidir. Birçok kan çıbanı bir arada bulunursa antraks oluşturur.
Kan çıbanları, özellikle art arda çıkarsa ve yinelenirse hastada diyabet olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu şekilde çıkan kan çıbanlarının tedavisi zordur. Sarı stafilokokların bulunduğu deri ve mukoza alanları iyice araştırılmalı ve dezenfekte edilmelidir (burun-yutak ve özelllikle burun arkası [geniz]; apış arası [makat kenarları]; eski kan çıbanlarının nedbeleri). Aşı tedavisi denenebilir. Eski küçük tedavi yöntemleri (C ve B vitaminleri, bira mayası, bakır tuzları) büsbütün etkisiz değildir. Antibiyotikler çoklu çıbanlar için tam tedavi sağlayamaz.

Kan işeme hastalıklardan (nefrit, purpura, kan sulandırıcılarla tedavi, vb.) ya da travmalardan ileri gelebilir. Doğru teşhise varabilmek için bir dizi tahlil yapmak gerekir. "3 kadeh” deneyinde idrarın başlangıcı birinci kadehe, hemen hemen tümü ikinci kadehe, sonu da üçüncü kadehe alınır: eğer kan her üç kadehte de aynı renkteyse, kan işeme “topyekûn”dur ve böbrek kökenlidir: yalnız birinci kadeh renkliyse prostat kökenlidir; yalnız son kadeh kırmızıysa idrar torbası kökenlidir Kan işeme sırasında yapılan sistoskopi, idrar torbasında lezyon olup olmadığını saptayarak kanamanın yerini belirler; üreter ağzında kan fışkırması görülürse kanın böbrekten geldiği anlaşılır. Damar için şırın- galı ürografi, muhakkak yapılması gereken tamamlayıcı bir incelemedir.

• Kan kusma,
çoğunlukla kırmızı, nadiren siyah olan kusmuk kanı, genellikle kanayan bir onikiparmak bağırsağı ülserinin, bir mide kanserinin ya da kapı toplardamarı hipertansiyonu yüzünden yemekbo- rusunda varis yırtılmasının işaretidir.

• Kanda alkol,
alkollü içkilerin alınmasından ileri gelir ve sarhoşluk belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Litrede 0,50 g’ı aşmayan alkol oranı genellikle davranışlara yansımaz. Yapılan ince hesaplar kandaki alkol miktarının 0,80 g'ın üzerine çıktığı zaman trafik kazası olasılıklarının 10 kat arttığını göstermiştir. Kanda alkol oranı alkol alındıktan 45 ila 60 dakika sonra en yüksek düzeye ulaşır, ondan sonra saatte litre başına 0,12 ile 0,20 g arasında düşmeye başlar. Yani çok fazla alkol alındıktan 3 ya da 4 saat sonra bile suçlu durumuna düşme olasılığı vardır.
Kanda alkol oranının yükselmesi önemsiz de olabilir; bu durum süreğen alkolizmin araştırılması ve izlenmesi bakımından güçlük yaratır. Onun için uzun bir süre içinde çok miktarda alkol alındıktan sonra serumdaki oranı yükselen bir enzim olan gama-glütamil-transpeptidazın ölçülmesi daha doğrudur, çünkü, bu artış süreğen alkolizmin karaciğerde neden olduğu lezyonlardan daha önce gerçekleşir. Özgül olmamakla birlikte ortalama alyuvar hacminin (O.A.H.) artması da süreğen alkolizmin yararlı göstergelerinden biri sayılabilir.

—Ted.
Kan alma, genel kan alma, dirsek kıvrımının iç tarafında bulunan yüzeysel bir toplardamara kalın bir iğne sokularak yapılır. Bu yolla 500 ml’ye kadar kan elde edilebilir. Eskiden bu teknik çok kullanılırdı ve geçerli nadir tedavi yöntemlerinden biriydi. Bugün özellikle akut akciğer ödeminin tedavisinde, alyuvar çoğaltmada ve birincil hematokromatozda kullanılır.
Yerel kan alma küçük damarlardan yapılır ve bunun için bir noktada kan toplanarak oradan boşaltılmaya çalışılır (sülük tutma, hacamat). Bu yöntem artık kullanılmaz oluşmuştur.

Kan çekme tedavisi değişik yollarla gerçekleştirilir: kuru ya da nemli ovuşturma (alkol emdirilmiş eldivenle), kasılmış kasların tedavisinde kullanılır; kuru ya da nemli lapalar, trakeit ve larenjitlerde önerilir; keten unuyla (basit ısı) ya da hardal unuyla (irkiltme ve damar genişletme) yapılan yakılar yakılır; bu amaçla şişe çekme artık kullanılmamaktadır.
Kan çekme tedavisi, antibiyotik ve an- tienflamatuar ilaçların ortaya çıkmasıyla önemini yitirmiştir.

Kan nakli 1900’de Landsteiner tarafından ABO sisteminin keşfi ve bağışıklık hematolojisinin gelişmesi sayesinde kanların uyuşma kuralları saptanabildi ve bunların dikkatle uygulanmasıyla kan naklinde etkinlik ve güvenlik sağlandı. Seçici ve akılcı bir kan nakli tasarlamayı ve gerçekleştirmeyi sağlayan teknolojinin evrimi üç evreye ayrılabilir.
1943’ten önceki ilk evrede kullanılan yöntem koldan kola nakildi. Bu tarihte iki İngiliz araştırmacı kanın cam şişelerde, 4 °C'ta 21 gün saklanabilmesini sağlayan pıhtılaşma önleyici bir çözelti geliştirdi. O tarihten sonra, bu şekilde saklanan kan her zaman ve her yerde el altında bulun- durulabildiğinden, nakil işini uygulayanlar, acil ve büyük miktarda kan nakli için vericileri başka yere götürme zorluğundan kurtuldular. Hastane servislerinin yakınındaki merkezlerde depolanan kan, özellikle cerrahi müdahale, iç hastalıkları ve kadın hastalıkları sırasında ortâya çıkan kanamaların tedavisinde çok değerli hizmetler gördü.
Kan naklinin üçüncü evresi, plastik torbaların ve düşük ısılı (-30°C ile -80°C arası) dondurucuların ortaya çıkmasıyla başladı. Kanın plastik torbalara konması, bakterilerle bulaşma riskini ortadan kaldırdı, merkezkaçlamayla da kanın çabuk bozulabilen çeşitli bileşenlerine (alyuvarlar, trombositler, plazma, hemofiliyi önleyici A etmenini içeren kriyopresipite) ayrılması olanağı sağlandı. Bu son ikisi (plazma ve kriyopresipite) düşük ısıda dondurularak aylarca saklanabilir. Biraz değişik teknikler kullanarak aynı yöntemlerle alyuvarları, daha kısa süreyle de trombositleri saklamak olanağı vardır.
Böylece, kan nakli istenilen biçimlerde kullanılır hale geldi. Günümüzde, bir hastaya, sadece kendinde eksik olan bir kan öğesi ya da öğeleri (örneğin, kansızlık çeken bir hastaya derişik alyuvarlar) küçük hacimde verilebilmektedir. Eskiden, gereksiz, hatta kimisi dayanılmaz olan öğelerle birlikte verilen tam kan, dolaşıma yük olma tehlikesi yaratıyordu.
Öte yandan, kullanılan fiziksel-kimyasal teknikler, plazmayı önce dondurarak kurutmayı, sonra başlıca bileşenlerine (özellikle albümin, dondurularak kurutulmuş hemofiliyi önleyici A etmeni, RRS.B., immünoglobülinler) ayırmayı ve deriştirme- yi başardı. Böylece, tam kanın etkili olamadığı eleman eksikliği hastalıkları başarıyla tedavi edilebildi.
Bundan başka "ayırıcı" adı verilen makineler, vericiden nispeten büyük miktarda plazma, akyuvar ya da trombosit (sitaferezler) ayırıp alabilmektedir. Yalnız akyuvar ve trombositlerden oluşan bu derişik yuvarlar, belirli alanlarda, özellikle akut lösemilerin tedavisinde kullanılmaktadır.
Tam kan (gitgide daha az kullanılmaktadır) ve derişik alyuvar naklinin amacı oksijenlenmedeki yetersizliği gidermektir; bu nedenle en başta kanamalardan doğan kansızlıklar olmak üzere kansızlıklarda kan nakli yapılabilir. Taze dondurulmuş plazma, giderek daha az kullanılan kuru plazma, çeşitli yoğunluklarda albümin, tam kan hacmi yetersizliklerinde (kanamalar) ya da kısmi yetersizlik (örneğin geniş yanıklar) hallerinde kullanılmaktadır. Albüminin kılcaldamarlar içindeki onkotik basıncın korunmasında önemli rol oynadığı bilinmektedir. Bu ürünler cerrahiye ve iç hastalıklara ilişkin reanimasyonlarda büyük hizmet görmektedir. Derişik akyuvarlar, lösemilerin ve bazı kanserlerin tedavisi sırasında kazara ya da tedavi yüzünden ortaya çıkan agranülositozlarda kullanılır. Derişik trombositlerse, trombositleri azalmış hastalardaki kanamaları önlemek ya da bunlarla savaşmak için gereklidir. Pıhtılaşmayla ilgili parçalar (hemofiliyi önleyici A etmeni ve RRS.B.) kan pıhtılaşmasındaki doğuştan ya da edinşel yetersizlikleri gidermek için kullanılır, immünoglobülinlere gelince, bunların hayvansal immünoglobülinlere oranla daha az tepki yarattıklarını ve yenidoğanda görülen hemolotik hastalığın önlenmesinde anti -Rhesus immünoglobülinlerin kullanıldığını söylemek yeter.

Kan naklinin yol açtığı afetler. Bağışıklık öğelerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan hemolitik hastalık ve virüslü hepati- tin ortaya çıkması kan naklinin yol açabileceği iki büyük afettir. Kan uyuşmazlığından doğan hemolitik afetin klinik sonuçları, vericiden alınıp hastaya verilen alyuvarların tahrip olma hızı ve derecesiyle ölçülür. Özellikle ABO uyuşmazlıklarında görülen akut damar içi hemoliz, damarsal bir kolaps tablosu yaratabilir. Bunu, birkaç gün içinde, idrar çıkarmanın tamamen durmasına neden olan ve bazen ölümle sonuçlanan bir böbrek hastalığı izler. Çoğunlukla aykırı bir antikora bağlı damar dışı küçük bir hemoliz, genellikle kan naklinin ertesi gün, serbest bilirübinin arttığı bir sarılıkla kendini belli eder.
Karaciğer iltihabına neden olan B virüsünün işaretleyicilerinden biri olan HBS antijeninin bulunması, bu virüsü süreğen taşıyan vericileri ayıklama olanağı sağlamıştır. Buna karşılık ne A ne B virüsü için henüz hiçbir işaretleyici bulunamadığından, kan nakli sonrası hepatitlere neden olduğu bilinen bu virüsü taşıyanları vericiler arasından ayıklamak kabil değildir.
1980'lerden başlayarak bu iki tehlikeye, ölümcül oluşu nedeniyle ön plana çıkan bir üçüncüsü eklendi. 1980'den, kesin önlemlerin alındığı 1985 yılına kadar pek çok insan, hasta kan veya temiz olmayan enjektörler yüzünden AİDS virüsü aldı. Özellikle, birçok kişiden alınmış konsantre kan nakilleriyle tedavi gören hemofili hastaları, başlı başına bir risk grubu oluşturdular.


Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 13 Mayıs 2016 04:57
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
kan
isim

1 . Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı:
"Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı."- Ö. Seyfettin.
2 . mecaz Soy.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
kana boyamak (veya bulamak)
kan ağlamak
kan akıtmak
kan akmak
kan alacak damarı bilmek
kan almak
kana susamak
kan başına çıkmak (veya sıçramak)
kan beynine çıkmak
(birini) kan boğmak
kan çanağı gibi
kan çekmek
kan çıkmak
kan dere gibi akmak
kan dökmek
kan gelmek
(birinden) kan gitmek
kan gövdeyi götürmek
kan gütmek
kanı başına çıkmak (veya sıçramak veya toplamak)
kanı donmak
kanı ısınmak
kanı içine akmak
kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar
kanı kaynamak
(birine) kanı kaynamak
kanı kurumak
kanına dokunmak
(birinin) kanına ekmek doğramak
kanına girmek
(kendi) kanına susamak
(bir şeyin) kanını emmek
kanını içine akıtmak
kanını kaynatmak
(birinin) kanını kurutmak
(birinin) kanını yerde koymak
kanı sulanmak
kanı temizlenmek
kanıyla ödemek
kan istemek
kan kaybetmek
(birine) kan kusturmak
kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
kan olmak
(aralarında) kan olmak
(vücudun bir yerine) kan oturmak
kan revan içinde (kalmak)
kan tere batmak
kan ter içinde (kalmak)
kan tutmak
kan vermek
kan yürümek

Birleşik Sözler
kan akçesi
kan aktarımı
kanayaklı
kan bağı
kan bankası
kan basıncı
kan bilimci
kan bilimi
kan çıbanı
kan davası
kan doku
kan dolaşımı
kan grubu
kan kanseri
kan kardeşi
kan kaybı
kan kırmızı
kan nakli
kan parası
kan plazması
kan portakalı
kan taşı
kana kan
kardeşkanı
kardeş kanı
tavşankanı
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
kan ingilizcesi

1. blood.
2. hem-, hemo-, hemi-, haem-, haemo-.
3. hemic, hematic.
4. lineage, family.

–ý aðýr
1. dull and boring by nature.
2. sluggish by nature.

– aðlamak to shed tears of blood, be deeply distressed.
– akçesi blood money, wergeld.

– akýtmak
1. to sacrifice an animal.
2. to shed blood.

– akmak for blood to be shed.
– akmaksýzýn without bloodshed.
– akrabalýðý blood relationship, consanguinity.
– aktarýmý blood transfusion.
– aktarmak /a/ to give (someone) a blood transfusion.
– alacak damarý bilmek to know where to turn for help.
– alma med. bloodletting.
– almak /dan/ to take blood (from), bleed.
– aramak to be out for blood.
– baðý blood tie.
– bankasý blood bank.
– basýmý path. congestion.
– basýncý blood pressure.
– basýncý yüksekliði high blood pressure, hypertension.
– baþýna sýçramak/
– beynine çýkmak/vurmak to get or have one´s blood up, see red, blow one´s top.
– boþalmak to hemorrhage.
–a boyamak/bulamak /ý/ to wreak carnage in (a place).
–a boyanmak/bulanmak to be covered with blood.
–ý bozuk corrupt or evil by nature.
– cisimciði blood corpuscle.
– çanaðý gibi bloodshot (eyes).
– çekme med. dry cupping.
–ý çekmek /a/ to resemble (a parent) (in looks and in character).
– çýbaný boil, furuncle.
– çýkar. Blood will flow./There will be a big fight.
– çýkmak for blood to be spilled.
– dalgasý rush of blood to a part of the body, flush.
– damarý blood vessel.
– davasý blood feud, vendetta.
– deðiþtirme med. exchange transfusion.
–ý dindirmek to stanch blood.
–ýna dokunmak /ýn/ to make (one´s) blood boil.
– dolaþýmý/deveraný circulation of the blood.
–ý donmak to be shocked, be horrified.
– dökmek to shed blood.
– dökücü bloodthirsty.

–ýna ekmek doðramak /ýn/
1. to be glad that one has caused (another´s) death.
2. to benefit by having caused (another´s) misfortune.

–ýný emmek /ýn/ to exploit (someone) unmercifully.
– gelmek to bleed.

–ýna girmek /ýn/
1. to have (someone´s) blood on one´s hands.
2. to deflower (a girl).
3. to damage, destroy.

– gitmek /dan/ to bleed (while defecating or menstruating).
– gövdeyi götürmek for much blood to be shed, for many people to be killed.
– grubu blood group, blood type.
– gütme blood feud, vendetta.
– gütmek to seek blood vengeance, engage in a vendetta.
– hücresi blood cell.
–ý ýsýnmak /a/ to warm to, feel affectionate or sympathetic towards (someone).
–ýný içine akýtmak/
–ý içine akmak to hide one´s sorrows.
– iðnesi hypodermic injection of blood-building medicine.
– istemek to be out for blood, want blood revenge.
– iþeme hematuria.
–a kan! Blood for blood!/Death to the murderer!
–a kan istemek to want blood revenge.
–ý kanla yýkamak to exact blood revenge.
– kardeþi blood brother.
– kaybetmek to lose blood.
– kaybý loss of blood.

–ý kaynamak
1. to be full of beans, be full of pep.
2. /a/ to feel a sudden rush of affection for (someone).

–larý kaynaþmak to come to like each other very quickly, become good friends in no time.
– kesici styptic, hemostatic.
– kýrmýzý blood-red, crimson.
–ý kurumak to be exasperated.
–ýný kurutmak /ýn/ to exasperate, vex.

– kusmak
1. to vomit blood.
2. to be extremely pained or grieved.

– kusturmak /a/ to oppress unmercifully.
– kusup kýzýlcýk þerbeti içtim demek to hide one´s sufferings from others.
– lekesi blood stain.
– merkezi blood transfusion center.
– muayenesi law blood test (to determine paternity).
– nakli blood transfusion.
– olmak for murder to take place. (aralarýnda)
– olmak to be involved in a blood feud.
–ýnda olmak to run in the blood of, be in one´s blood.
– oturmak /a/ to have a subcutaneous hemorrhage.
– oturmasý subcutaneous hemorrhage.
–ýyla ödemek /ý/ to pay with one´s life (for).
–ý pahasýna at the cost of one´s life.
– pýhtýlaþmasý blood coagulation.
– portakalý blood orange.

– revan içinde
1. bleeding profusely.
2. covered with blood.

–ý sýcak outgoing, friendly, warm, sociable.
–ý soðuk unsociable, reserved, cold.
–ý sulanmak to
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
KANAMA a. Kanın damardan dışarıya akması. (Eşanl. HEMORAJİ.) [Bk. ansikl. böl. Patol.)

—Hematol. Kanama zamanı, kulakmemesi aşı bıçağı ile delinerek ya da sabit basınç altında önkol çizilerek gerçekleştirilen "standart yara" kanamasının durması için geçen süre. (Bk. ansikl. böl.)

—Nörol. Beyin kanaması, kanın beyin dokusu içine yayılması. (Bk. ansikl. böl.) || Beyin-beyin zan kanaması, kanın beyin dokusu ile örümceksizar altı aralığa yayılması. (ilk kanama odağı ya beyin kabuğunda oluşup sonra beyin zarına açılır ya da önce beyin zarında oluşup sonra beyinde odaklaşır. Her iki durumda da klinik belirtiler, bir beyin zarı sendromu ile, beyin kanamasında görülenlere benzer sinirsel işaretleri birlikte kapsar.) || Beyin zarı kanaması, sertzar ile örümceksizar arasında bulunan örümceksizar altı aralığa kan yayılması. (Bk. ansikl. böl.)

—Patöl. Dış kanama, kanın.yücudun dışına yayılması. || iç kanama, kanın dokuların içine ya da organların arasına akması biçiminde kanama. (Ama iki türlü kanama bir arada da olabilir.)

—ANSİKL. Hematol. Kanama zamanı, damar çeperlerinin niteliğine, hafif bir yaralamadan sonraki çeper kasılganlığına, ayrıca trombositlerin sayısına ve niteliğine bağlıdır. Bu zaman normalde kulakmeme- si için 2-4 dakika, önkol için 5-8 dakikadır. Geçici uzamalar aspirin gibi ilaçların alımına bağlı olabilir.

—Nörol.
Beyin kanaması. En tipik örneği, ani felçle başlayan mercimeksi -kuyruklu çekirdeklere özgü atardamarların kanamasıdır. Hasta şiddetli bir başağ- rısı duyar, bir çığlık atar ve bilincini yitirir. Bunun ardından derin bir koma gelir ve lezyonun yerini saptamaya yarayan belirtiler ortaya çıkar. Belirtiler arasında en önde geleni, lezyonun karşı tarafındaki yarı felçtir. Hastalığın gidişi iyileşmeye doğru olsa bile spazmodik yarı felç ve sözyitimi gibi ağır sekeller bırakır.
Kanama odağı ya beyin zarlarına açılır, bu takdirde beyin zarı kanaması olur; ya da beyin dokusunu parçaladıktan sonra karıncıklara açılır. Karıncıkların kanla dolması, çok dramatik bir sonuç doğurur: ağır bir koma, yinelenen çırpınma nöbetleri, kol ve bacaklarda yaygın kasılma ve sonunda ölüm.
Kanama sınırlı ise, beyinde bir pıhtı oluşur ve sanki beyinde bir ur varmış gibi belirtiler verir: şiddetliye yaygın başağrısı ve iki evreli bir koma, ilk evreyi izleyen bir toparlanma evresinden sonra ikinci evre ağırlaşarak gelir ve kafa içi hipertansiyonu belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açar.
Belirtiler, kanamanın yaygın ya da yerel olmasına ve özellikle tenama odağının yerine bağlıdır. Kanama alın, artkafa -yankafa, şakak, Luys cismi, karıncık çekirdekleri, Varol köprüsü ve beyincik bölgelerinde oluşabilir.
Beyin kanamasının en sık rastlanan nedeni yüksek tansiyondur. Ancak kafa -beyin travmaları, hemofili gibi kanamalı hastalıklar, kötücül endokardit, beyin tromboflebiti, bazen de kan sulandırıcılarla yapılan tedavi beyin kanamasının nedenleri arasında yer alabilir. Gençlerde, her zaman, damarlarda bir şekil bozukluğu araştırılmalıdır: anevrizma ya da anjiyom. Bunlar beyin-sinir cerrahisine başvurularak iyileştirilebilir.

Beyin zarı kanaması. Kusma ve baş dönmesinin eşlik ettiği ani ve çok şiddetli baş- ağrısıyla kendini belli eder. Ardından yarı dalgın bir koma yerleşir. Klinik muayenede ense sertliği, canlı kemik-kiriş refleksleri, iki taraflı Babinski işareti ve beyin kabuğunun irkilmesine bağlı felçler gibi sinirsel belirtiler saptanır. Teşhis belden yapılan ponksiyonla elde edilen beyın-omurilik sıvısının tüm kanlı ve pıhtılaşmaz olmasıyla kesinleşir.
Beyin zarı kanamasının birçok nedeni olabilir: beyin-kafa travmaları, yüksek tansiyon, enfeksiyon hastalıkları, zehirlenmeler, kan sulandırıcılarla tedavi. Gençlerde bir damar şekil bozukluğu, anjiyom ya da anevrizma, beyin cerrahisi gerekli olabilir düşüncesiyle dikkatle araştırılmalıdır.

—Patol. Kılcal ve toplardamarlardaki küçük kanamalar belirti vermez, ama atardamar kanamaları çok ağır sonuçlara (kanamaya bağlı şok tablosu) yol açabilir. Kanamanın durması, pıhtı oluşumu sayesinde kendiliğinden gerçekleşebilir; bu doğal hemostaz doğrudan doğruya bir pıhtılaşma olayıdır.

Klinik belirtiler. En şiddetli dış kanamalar kırmızı kanın kesik kesik fışkırdığı atardamar kanamasıdır: kan akışı kendiliğinden durabilir; ancak pıhtı her zaman güçsüzdür ve yara yeniden açılabilir. Toplardamar yaraları genellikle hafif sayılır; kara kan yaradan düzenli bir şekilde akar (varis yırtılması); buna karşılık büyük toplardamarlardaki (boyun) yaralar ender görülmekle birlikte çok ağır sonuçlar doğurur
iç kanama belirtileri, lezyonun yerine bağlıdır: dış gebelik patlaması kanama şokuna ve jinekolojik muayenede ince bir sızıya neden olur; teşhis ve tedavi bakımından güç sorunlar yaratan sindirim sistemi kanamaları, kan kusma (hematemez) ve dışkıyla kan çıkarma (melena) biçiminde belirebilir. Sindirim sistemi kanamalarının en sık rastlanan nedenleri mide ve onikiparmak bağırsağı ülserleri, karaciğer sirozu ve kalınbağırsak urlarıdır. Önemli karın ezilmeleri karaciğer ve dalak yırtılmalarına yol açtığından kanın karın zarı içine akmasına neden olabilirler.
Büyük çaptaki kanamaların tümünde tedavi, cerrahi girişimle kanın durdurulması dışında, kaybedilen kanın kan nakli yapılarak kapatılması ve olası bir pıhtılaşma bozukluğunu düzeltme gibi işlemlere de yer vermelidir.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
KANAMAK gçz. f.
1. Bedenin herhangi bir yerinden, bir yaradan söz ederken, kan gelmek, kan akmak: Burnu kanamak. Yarası durmadan kanıyor.
2. Geçmişteki manevi acılar sözkonusuysa, yeniden etkisini duyurmak, depreşmek: O yara hâlâ kanıyor.

kanatmak ettirg. f. Bir yerini kanatmak, onun kanamasına yol açmak ya da kanamasını sağlamak: Dikkat et, yüzünü kanatacaksın. Yılanın ısırdığı yeri bıçakla kesip kanatmak.


Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
kanama
isim
  • Kanamak işi, nezif:
"Burun kanaması, diş kırılması, ötede beride ufak tefek sıyrıklar ve şişler."- R. N. Güntekin.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
kanama ingilizcesi
  • bleeding, hemorrhage.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM
kanamak
(nesne almayan fiil)

1 . Vücudun herhangi bir yerinden kan akmak, kan gelmek, kan kaybetmek.
2 . mecaz (manevî acılar için) Yeniden etkisini duyurmak, depreşmek.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
kanayan yara olmak
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Şubat 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
kanamak ingilizcesi
  • to bleed
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

10 Mayıs 2016 / ThinkerBeLL Tıp Bilimleri
23 Ocak 2019 / aslan503 Tıp Bilimleri
9 Mayıs 2016 / Misafir Tıp Bilimleri
12 Mayıs 2016 / Misafir Tıp Bilimleri